Oruç ve Ramazan Ayı |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Açıktan Oruç Yemek Adet ve Oruç Ayetlerle Ramazan Ayı ve Oruç Başka Dinlerde Oruç Fıtır Sadakası Günah İşleyenin Orucu Hadis-i Şeriflerde Ramazan Ayı ve Oruç Kadir Gecesi Kefaret Oruç Bozmayı Mübah Kılan Haller Orucu Bozar mı? |
Orucu Bozmayan
Şeyler Nelerdir? Orucu Bozup Kazayı Gerektiren Haller Orucun Kısımları Orucun Şartları Nelerdir Oruçla İlgili Meseleler Oruçluya Mekruh Olan Haller Ramazan Ramazan da Yapılacak Dua ve İbadetler Ramazan Ayında Nasıl Yemeliyiz? Ramazan Ayının Fazilet ve Esrarı |
Ramazan Bayramı Ramazan Bayram Namazının Kılınışı Teravih Namazı Teravih Namazının Kılınışı |
||||||||||||||||||||||||||||||||
Ramazan | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
Kameri
aylardan dokuzuncusunun
ismi. Müslümanların oruç tutmakla mükellef oldukları, dinimizce yüce ve
kutsal kabul edilen ay.
Ramazan, arapça bir kelimedir. Bu mübarek ay'a Ramazan isminin verilmesindeki hikmet şöyle belirtilmiştir: 1- Yaz sonunda, güz mevsiminin evvelinde yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur manasına "ramdâ" kelimesinden alınmıştır. Bu yağmurun yeryüzünü temizlediği gibi, Ramazan ay'ı da müminleri günah kirlerinden temizler. Nitekim bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s); Kim inanarak ve alacağı sevabı Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır" (Buhârî, Savm, VI) buyurmuştur. 2- Güneşin
şiddetli hararetinden taşların
yanıp kızması anlamına olan "ramad" kelimesinden alınmıştır. Böyle
kızgın
yerde yürüyenin ayakları yanar, zahmet ve meşakkat çeker. Bunun gibi
oruç
tutan kimse de açlık ve susuzluğun hararetine katlanır, meşakkat çeker,
içi yanar. Kızgın yer orada yürüyenlerin ayaklarını yaktığı gibi,
Ramazan
da müminlerin günahlarını yakar, yok eder. 3- Kılıcın namlusunu veya ok demirini inceltip keskinleştirmek için yalabık iki taşın arasına koyup döğmek anlamına olan "ramd" dan alınmıştır. Bu ay'a Ramazan isminin verilmesi de Arapların bu ayda silahlarını bileyip hazırladıklarından dolayıdır. Ramazan ay'ına "on bir ayın sultanı" denilmiştir. Bu ayın özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: 1- Kur'an-ı Kerim'de ismi açık olarak geçen tek ay Ramazan ayıdır. 2- Kur'an-ı Kerim bu ay içerisinde indirilmiştir. Yüce Rabbimiz; Ramazan ay'ı öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, hidayeti ve hakkı batıldan ayırmayı açıklayan Kur'an, bu ayda indirildi" (el-Bakara, 2/185) buyurmuştur. 3- Kur'an-ı Kerim'de, "bin aydan daha hayırlı" olduğu belirtilen Kadir gecesi bu ay içerisindedir. 4- Dinimizin
beş temelinden biri olan oruç
ibadeti bu ayda üzerimize farz kılınmıştır. Kur'an-ı Kerim'de; "Sizden kim bu aya yetirirse oruç tutsun" (el-Bakara, 2/185) buyurulur. Ramazan ay'ı girince şartlarını taşıyan kimselere oruç farz olur. Ramazarı ayının girmesi iki durumdan biriyle sabit olur: a- Ramazan
hilalinin görülmesiyle, b- Hilal her hangi bir sebepten
dolayı
görülemezse,
Şaban ay'ı otuza tamamlanarak Ramazan orucuna başlanır. Hz. Peygamber
(s.a.s)
bu konuda şöyle buyurmuştur: "Ramazan ayının hilalini görünce
oruç tutunuz
(Şevval ayının) hilalini görünce iftar ediniz, oruç tutmayı bırakınız.
Şayet gök yüzü kapalıysa Şaban ayının günlerini otuza tamamlayınız"
(Buhari,
Savm, 5,11). 5- Fıtır sadakası vermek bu aya mahsus bir ibadettir (bk. Fıtır Sadakası). 6- Teravih namazı da bu ay'a mahsus ibadetlerimizdendir. Ebû Hüreyre (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir: "Resulullah (s.a.s)'in Ramazan hakkında şöyle buyurduğunu işittim: Kim inanarak ve sevabını umarak Allah rızası için teravih namazı kılarsa geçmiş günahları bağışlanır" (Buhârî, Teravih,I; ayrıca bk. Teravih). 7- İtikafa
girmek: Ramazan ay'ının son on
gününde itikafa girmek sünnettir. Hz. Peygamber (s.a.s) Ramazan'ın son
on gününde daha çok ibadet ve taatta bulunurdu. Hz. Âişe validemizden
şöyle
rivayet edilmiştir: "Resulullah (s.a.s) Ramazan
ayının son on
günü girince elini eteğini toplar, geceyi ihya eder ve ev halkını
uyandırırdı"
(Buhari, Kadr, V). Yine Hz. Âişe (r.a.) dan şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber (s.a.s) Ramazan'ın son on gününde vefatına kadar itikafa girdi. İrtihalinden sonra da zevceleri itikafa devam ettiler" (Buhari, İtikaf I). 8- Ramazan
ayında Kur'an-ı Kerim'i okumak,
hayır ve hasenatta bulunmak: İbn Abbas (r.a.) dan şöyle rivayet
edilmiştir: "Resulullah (s.a.s) insanların en cömerdi idi. Onun bu cömertliği Ramazan ay'ı girip de kendisiyle Cebrail (a.s.) karşılaştığı zaman daha da artardı. Cebrail (a.s.) Ramazan ay'ı çıkıncaya kadar her gece Resulullah (s.a.s) ile buluşup, Resulullah (s.a.s) Kur'an'ı arzeder (okur) du. Resulullah (s.a.s) Cebrail (a.s) ile buluştuğunda insanlara rahmet getiren rüzgardan daha cömert, daha faydalı olurdu" (Buhari, Savm, 7). Hadis-i
şeriften Ramazan ayında Kur'an-ı Kerim'i
hatmetmenin sünnet olduğu anlaşıldığı gibi, gücü yetenlerin çokça
sadaka
vermeleri, hayır ve hasenatta bulunmalarının da sevap olduğu
anlaşılmaktadır.Enes
(r.a)'dan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s)'e; "Hangi sadaka daha faziletlidir?"
diye
sorulunca, "Ramazan ayında verilen sadaka" buyurmuştur (Tirmizi, Zekat, 28). Ramazan ay'ı
dinimizce en faziletli ve mukaddes
bir aydır. Bu konuda Peygamber Efendimiz (s.a.s)'den bir takım hadis-i
şerifler rivayet edilmiştir: Ebû Hureyre
(r.a)'dan Resulullah (s.a.s)'in
şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Ramazan ay'ı girince göklerin
kapısı (başka
bir rivayette Cennetin kapıları) açılır, Cehennemin kapıları kapanır,
şeytanlar
zincire Cabir b. Abdullah Resulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ümmetime
Ramazan ayında beş şey verilmiştir
ki bunlar benden önceki hiç bir peygambere verilmemiştir": 1- Ramazan ayının ilk gecesi
olunca Allah
Teala ümmetime (rahmet bakışıyla) bakar. Allah her kime (rahmet
bakışıyla)
bakarsa ona ebedi olarak azab etmez. 2- Akşamladıklarında ağızlarının
kokusu Allah
katında misk kokusundan daha güzeldir. 3- Melekler her gün ve gece
onlara istiğfar
ederler,'Allah'tan bağışlanmalarını dilerler. 4- Allah Teala Cennetine emredip;
"Kullarım
için hazırlanıp süslen. Onların dünya meşakkatlerinden kurtulup, benim
yurduma ve ihsanıma istirahat için gelmeleri yaklaştı" buyurur. Ubade b. es-Samit (r.a)'dan: Resulullah (s.a.s) Ramazan ay'ının yeni girdiği bir gün şöyle buyurdu: "Size bereket ayı Ramazan geldi. Bu ayda Allah sizi kuşatıp rahmetini indirir. Günahları bağışlayıp, duaları kabul eder. Allah bu ayda sizin hayır hususunda yarışmanıza bakar ve sizinle meleklerine karşı iftihar eder. Allah'a hayır ameller takdim ediniz. Şaki, günahkar, bu ayda Allahın rahmetinden mahrum olan kimsedir" (Taberani'den naklen et-Tergîb, II, 99). İbn
Hüzeyme'nin naklettiğine göre Selman (r.a)
şöyle anlatmıştır; Resulullah (s.a.s) bir Şaban
ayının son
gününde
bize şöyle hitab etti: "Ey insanlar! Yüce ve mübarek bir ay'ın gölgesi üzerinize bastı. O ayda bir gece vardır ki bin aydan daha hayırlıdır. Allah o ayda oruç tutmayı farz kıldı. Geceleyin ibadet yapmayı (teravih) kılmayı nafile kıldı. O ayda bir hayır işleyen kimse diğer aylarda bir farz işlemiş gibi olur. O ayda bir farz işleyen ise diğer aylarda yetmiş farz işleyen gibidir. O, sabır ay'ıdır, sabrın karşılığı ise Cennettir. O, yardımlaşma ay'ıdır. O ayda müminin rızkı bollaştırılır. O ayda kim bir oruçluyu iftar ettirirse bu, günahlarının bağışlanmasına ve Cehennemden kurtulmasına sebep olur. Aynı zamanda oruçlunun sevabı kadar sevap verilir. Oruçlunun sevabından da birşey noksanlaşmaz. " Ashab; "Ya Resulullah! Hepimiz oruçluyu iftar ettirecek bir şey bulamıyoruz" deyince Resulullah (s.a.s): Allah bu sevabı oruçluyu kuru bir hurma ile veya bir yudum su ile ya da bir yudum süt karışığı ile iftar ettirene de verir. O öyle bir aydır ki; evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da Cehennem ateşinden kurtuluştur. O ayda köle ve hizmetçilerinin yükünü hafifleten kimseyi Allah bağışlar ve Cehennem ateşinden kurtarır" (et-Tergîb, II, 94-95). Durak PUSMAZŞamil İslam Ansiklopedisi |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Açıktan Oruç Yemek | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
"Allah’ın
bildiği kuldan saklanmaz" diyerek açıktan oruç yiyenler
oluyor. Günah
değil midir? Günahı,
açık da,
gizli de işlemek caiz olmaz. Fakat nefsine, şeytana uyarak günah
işleyen, günahını gizlemelidir! Günahı gizlemek birkaç
yönden
faydalıdır:
1- Eğer günahlarımız açığa çıkmamışsa sevinmelidir! Cenab-ı Hak, "Günahı gizleyin" buyuruyor. Peygamber efendimiz de sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: "İnsan günahını dünyada gizlerse, Allahü teâlâ da, kıyamette, bu günahı kullarından saklar." 2- Allahü teâlâ açıktan, çekinmeden günah işleyenlere daha çok buğzeder. Fakat üzülerek günahını gizleyenleri, gizlediği için affedebilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Bir günaha düşen, günahını gizlesin! Allahü teâlânın örtüsünü onun üzerinde bulundursun!" 3- Günah işlerken halktan olsun utanmalıdır! Başkasını kendi hakkında konuşturmamak, gıybetini ettirmemek için günahı gizlemelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: "Haya tamamıyla hayırdır." "Haya imandandır." "Hayasızın dini olmaz ve hayasız kişi Cennete giremez." 4- Kötü örnek olmamak, başkalarının da günah işlemesine cesaret vermemek için günahı gizlemeli! Böyle sebeplerden dolayı açıktan günah işlememeli, gizli de olsa günah işlemekten sakınmalı! Çünkü günahlar öldürücü zehirdir. İmanı olan günah işlemekten çok korkar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Mümin, günahını dağ gibi görür, üzerine düşeceğinden korkar. Münafık ise, günahını, burnuna konmuş, hemen uçacak bir sinek gibi görür." Ramazanda umuma açık yerlerde oruç tutanların gözü önünde yemek küfür mü? Küfür değildir. Oruç tutmamak büyük günahtır. Ve bunu teşhir etmek de ayrıca büyük günahtır. Ameller imandan parça değildir. Yani bir ibadeti yapmayan kâfir olmaz, inanmayan, beğenmeyen kâfir olur. |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Adet ve Oruç | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
Adak orucu tutan kadın adet görürse Arka arkaya onbeş gün oruç
tutayım diye adak yapan bir hanım, onbeş günü tamamlamazdan önce
adet görmüş olursa, yeniden fasılasız oruç tutması gerekir. Bu
tuttuğu oruçlar adak yerine geçmez. Araya engel girmiştir. Yeniden
tutması gerekir.
Kadınlar oruçlarını tam tutabilmek için adet dönemlerini geciktirici
hap kullanmaları doğru mu?Adet Geçiktirici Hap Kullanmak Bir zorunluluk olmadığı halde fıtrata müdahale etmek ve sağlığı riske atmak, Din’in “zaruriyyat” olarak kabul ettiği “nefsin/canın korunması” ilkesine aykırıdır… Herhangi bir ibadetini eda için
kadının hayzı geciktirici ilaç kullanmasına mutlak anlamda cevaz vermek
doğru olmasa gerek. Kadının hayız görmesi tabiî/fıtrî bir hadisedir ve
zorlayıcı bir durum olmadıkça da tabiî seyrine müdahale edilmemelidir.
Adetli
Kadının Oruçlu Gibi Durması Caiz mi?
Adet halinde olan bir kadının,
oruç tutmadığı halde yemeyip içmeyip oruçlu gibi durması
haramdır. Bu durumdaki hanıma oruç tutmak haram olduğu gibi,
yemiyerek, içmeyerek oruçlu gibi durması da haramdır. Aynı şekilde
oruca niyet edipte tan yeri ağardıktan sonra hayız veya nifas haline
giren kadına, akşama kadat oruçlu gibi aç durmak haramdır. Bu durumdaki
hanımların gizli yemeleri İslami edeplerdendir.
Kadın Bugün Adet Olacağım Diye Oruç Tutmazsa Adeti belirli olan kadına,
kendince adet gelmesi şüpheli olan günde oruç tutmamak caizdir. Eğer
görmezse yanız o günü kaza eder. Ancak kadın oruca niyet ettikten sonra
"Bu gün adet günümdür" diya kan görmeden orucunu bozarda o gün kan
gelmeyecek olursa, hem kaza hem de kefaret gerekir. Bunun için adet
gördükten sonra iftar etmek gerekir.
Ramazan'da Güneş Doğduktan Sonra Adet Görme Oruca niyet edip güneş doğduktan sonra adet gören hanımın orucu bozulur. Bu durumda olan hanım yemeğini yer. Adet halinde olan bir hanımın, oruç tutmadığı halde yemeyip, içmeyip oruçlu gibi durması haramdır. Ancak gizili yemesi İslami edeptendir. Ramazan'da Güneş Doğduktan Sonra Temizlenme Ramazan'da güneş doğduktan
sonra adet ve lohusalıktan temizlenen bir kadın, eğer oruca aykırı
bir şey yapmamış ise, derhal niyet ederek oruca başlar. Bu
şekilde orucunu tutmuş olur.
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ayetlerle
Oruç ve Ramazan Ayı |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ey
iman edenler! Allah’a
karşı gelmekten
sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de
farz
kılındı.. (Bakara, 183) Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. (Bakara, 184) (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir. (Bakara, 185) Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikâfta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar. (Bakara, 187) Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) tam on gün oruç tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın cezasının çetin olduğunu bilin. (Bakara, 196) Bir mü’minin bir mü’mini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse, bir mü’min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. (Öldürülen kimse) mü’min olur ve düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa, mü’min bir köle azad etmek gerekir. Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve mü’min bir köle azad etmek gerekir. Bunlara imkân bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay ard arda oruç tutması gerekir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa, 92) Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkânı) bulamazsa, onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah, size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz. (Maide, 89) Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza vardır. (Bu ceza), Kâ’be’ye ulaştırılmak üzere, öldürdüğünün dengi olup, içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan; veya yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç tutmaktır. (Bu) yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir. Allah, geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. (Maide, 95) Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû’ ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele. (Tevbe, 112) Şüphesiz müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü’min erkeklerle mü’min kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah’a derinden saygı duyan erkekler, Allah’a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. (Ahzab, 35) Kim (köle azat etme imkânı) bulamazsa, eşine dokunmadan önce ard arda iki ay oruç tutmalıdır. Kimin de buna gücü yetmezse altmış fakiri doyurmalıdır. Bunlar, Allah’a ve Resûlüne hakkıyla iman edesiniz, diyedir. İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kâfirler için elem dolu bir azap vardır. (Mücadele, 4) Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona, sizden daha hayırlı, müslüman, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir. (Tahrim, 5) |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Başka Dinlerde Oruç | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
HIRİSTİYANLIK'TA
ORUÇ Hıristiyanlık'ta da oruç farz Hıristiyanlık'ta oruç Kilise'nin üçüncü emridir. Kuran'ın bildirdiğine göre oruç Hıristiyanlara da farz kılınmıştır. Hıristiyanlık'ta oruç ve perhiz aynı anlamda kullanılır. Orucun amacı, işlenmiş günahların cezasını bu dünyadan çekmeye başlamaktadır. İncil, oruca büyük önem verir ve övgüyle bahseder. Ancak orucun zamanı, uyulacak kurallar Hıristiyan mezhepleri arasında farklılık gösterir Hıristiyanlık'ta oruç tutma yaşı 21'de başlar. Hıristiyanlar, 60 yaşına kadar oruç tutar. Oruç konusunda 1966 yılında alınan Roma kararlarında bu konu yazılı olarak belirtilmiştir. Bir Hıristiyanın perhiz için ise, en az 14 yaşında olması gerekir. Hıristiyanlıkta iki çeşit oruç bulunur. Okaristi orucu yani şükran orucu ve ekleziyastik oruç yani kilise orucu. Bu iki çeşit orucu Katolik'ler tutar, Protestanlar tutmaz. Hıristiyanlık, çarşamba, cuma ve cumartesi günleri ile bazı yortuların arefe günlerinde oruç tutmayı teşvik eder. Hıristiyan inancına göre, Hz. İsa, çarşamba günü ele verilmiş, cuma günü çarmıha gerilmiş ve cumartesi günü de gömülmüştür. Hıristiyanlıkta Hz. İsa'nın öldükten sonra dirildiği ve göğe çıkarıldığına inanılan Paskalya'da oruç tutulması önemlidir. Paskalya öncesinde iki gün oruç tutmak dindar Hırıstiyanlar arasında yaygın bir uygulamadır. MUSEVİLİK'TE ORUÇ: YOM KİPPUR Tevrat'ta bazı günlerde oruç tutulması emredilmektedir. Yahudilikte oruç nefsi terbiye etme ve bazen de acı çekme aracı sayılırken, bazen de Allah'a yaklaşma aracı olarak kabul edilmektedir. Tevrat'a göre, Hz. Musa Tur Dağı'nda 40 gün 40 gece kalmış ve bu süreyi oruç tutarak geçirmiştir. Arabistan'ın çeşitli bölgelerinde yaşayan Yahudiler oruç tuttuklarında yatsıdan sonra da bir şey yemezlerdi. Hatta bazı Müslümanlar da oruçla ilgili ayetler tamamlanmadan önce aynı Yahudiler gibi hareket ederdi. Babil döneminde matem ve üzüntü sembolü olarak oruç tutulurdu. Yahudiler, Allah'ın kendilerine felaketler verdiğine inandıkları dönemlerde sürekli oruç tutardı. Yahudilikte oruca çocuklar, 12'nci yaşlarından bir ay alınca başlar. Yahudilik'te tutulması gerekli görülen tek oruç Yom Kippur adı verilen keffaret orucudur. Kippur pişmanlık anlamındadır. Yahudiler bu günde günahlarından pişman olurlar. Allah da onları affeder. Yom Kimpur İbranice'de 'tövbe günü' anlamındadır. Yahudilerin en büyük ibadet günlerinden olan Kippur, büyük oruç günü olarak kabul edilir. Yom Kippur denen ve 19 Nisan'da başlayıp ve bir hafta süren Pesah Bayramı orucu ise genellikle Hamursuz Bayramı'ndan sonra gelen pazartesi ve perşembe günleri tutulur. Yahudilikte Yom Kippur'da oruç tutmak şarttır. İmsak önceki akşam güneş batarken başlar. O gece ve ertesi gün ilk iki yıldız görününceye kadar da yemek içmek yasaktır. Bu süre yaklaşık 25 saattir. Yom Kippur orucunun Hz. Musa'nın Allah'tan buyruklarını almak üzere Tur Dağı'na gittiğinde Yahudilerin altın bir buzağıya tapınmalarından ötürü tutulduğu anlaşılmaktadır. Yahudiler Babil dönüşünden sonra Kudüs'ün tahrip edilmesi ve diğer felaketler nedeniyle dört ayrı oruç daha ortaya çıkarmışlardır. Bazı Talmud yorumcuları bu 4 orucun, başka devletlerin himayesi altındaki Yahudiler tarafından tutulması gerektiğini aksi takdirde gerekli olmadığını belirtir. Yahudilerde oruç genellikle şafağın sökmesinden ilk yıldızın görülmesine kadar sürer. Ancak Yom Kippur gibi bazı oruçlar ile bir akşamdan ertesi akşama kadar devam eder. DİĞER
DİNLERDE ORUÇ Hinduizm'de oruç: Hint dinlerinden Hinduism'de oruç nefsi terbiye için yılın belirli aylarında ve günlerinde oruç tutulur. İbadet amacıyla duaların okunduğu günlerde oruç tutulması gerekir. Hinduizm'de oruç genellikle belirli bazı besinleri yememe, yani bir çeşit perhiz şeklindedir. Taoizm'de oruç: Doğu kültürlerinin dinlerinden Taoizm'de oruç, daha geniş bir anlamda ele alınmıştır. Burada oruç, sağlığı koruma ve böylece yaşlanmayı geciktirme özelliğiyle ön plana çıkar. Çinliler ayrıca, büyük bayram günleri ile kötülüklerin arttığı dönemlerde de, kendilerini korumak için oruç tutarlar. Brahmanizm'de oruç: Güney Asya Hint dinlerinden Brahmanizm'de her ayın 12 ve 13'üncü günlerinde oruç tutmak gelenektir. Brahmanizm'de yaşlılar hastalar ve çocuklar dahi oruçtan muaf değildir. Bazıları insani isteklerini yenmek için 15 gün boyunca oruç tutar. Bu süre içinde bir yudum sudan başka bir şey yiyip içmeleri orucu bozar. Jainizm'de oruç: Hint dinlerinden Jainizm'de orucun kuralları daha serttir. Jainistler kesintisiz olarak 40 gün oruç tutarlar. Bu dinin kurucusu Mahavira'nın (M.Ö 599-527)) kendisine işkence yaparak dinde yüksek dereceye ulaşmaya çalıştığı, et ve yumurta yemediği ve hatta ölünceye kadar da oruç tuttuğu söylenmektedir. Budizm'de oruç: Güneydoğu Asya dinlerinden Budizm oruca en fazla önem veren dinlerdendir. Budizm'in kurucusu Buda'ya göre, ne dünyaya bağlanmak ne de dünyadan vezgeçmez gerekir. Bu amaca ulaşmak için koyduğu kuralların birincisi ise, her iki ayda bir oruç tutmak ve bu süre içinde de toplum içinde tüm günahlarını itiraf etmektir. Buda'ya göre sonsuz kurtuluşa, yani Nirvana'ya engel olan tek şey arzulardır. Kurtuluş ancak arzuları terketmekle sağlanır. Ve arzulardan kurtulmanın birinci yolu da oruç tutmaktır. Maniheizm'de oruç: Manilikte oruç, ışığı gönderen güneş ve aya dua etmek amacıyla tutulur. Babil ve Asurluların da orucu büyük önem verdiği bilinir. Eski Mısır'da ise oruç genellikle dini bayramlarda tutulur. Avrupa yerel dinleri: Keltler'in oruç tuttuğu, eski Roma ve Yunanlıların da orucu felaketlerden kurtulmak için bir yol olarak kabul ettiği bilinir. Kaynak: Hürriyet Ramazan 2007 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Fıtır Sadakası ve Hükmü | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
Fıtır
sadakası ne demektir? Fıtır
veya
fıtra, 'yaratılış' demektir. Fıtır Sadakası ise,
Ramazan bayramına kavuşan ve aslî ihtiyaçları dışında belli bir miktar
mala sahip olan Müslümanların kendileri ve velâyetleri altında bulunan
kimseler için yerine getirmekle yükümlü oldukları mâlî bir ibadettir,
bir yaratılış sadakasıdır. Vaciptir. Kişi başına konmuş bir malî ibadet
olması cihetiyle baş-göz ve beden zekâtı da denmektedir.
Fıtır Sadakası, orucun kabulüne ve kabir azabından kurtulmaya vesiledir. Ayrıca Ramazan ayı içerisinde yapılan hata ve kusurlara da bir kefarettir. Resûlullah Efendimiz'in (asm) oruçlunun boş, çirkin ve kötü sözlerinin günahından arınması ve fakirlere bir azık olması için fıtır sadakasını emrettiğini İbn-i Abbas (ra) rivayet eder. Fıtır
Sadakası kim verir? Özürleri
olsun olmasın, oruç tutmayan kimseler de fıtır sadakası vermekle
mükelleftirler. Fıtır Sadakasını, aslî ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan herkes vermekle mükelleftir. Bu malın üzerinden zekâtta olduğu gibi bir yıl geçmesi şart değildir. Bayram namazından hemen önce nisap miktarı mala kavuşan bir kimse Fıtır Sadakasını vermekle mükellef olur. Nisap ölçülerine sahip olmayan fakir Müslümanlar da Fıtır Sadakasını verebilirler. Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: 'Allah zenginlerin malını fıtır sadakasıyla temizler. Fakirler ise verdikleri zaman Allah fazlasıyla yerini doldurur.' Fıtır Sadakası kimlere verilir? Fıtır sadakası kendilerine zekât verilebilecek kimselere verilir. Bir fitre ancak bir kimseye verilir. Fakire fitre verirken, bunun fitre olduğu söylenmese de olur. İçinden fitre niyetiyle vermesi kâfidir. Fıtır
Sadakası ne zaman verilir? Fıtır sadakasının verilme zamanı, dört mezhebin ortak görüşüne göre, Ramazan Bayramının bir veya iki gün öncesi ile Ramazan Bayram Namazı arasıdır. Hanefîler ve Şafiîlerce yaygın görüşe göre ise, fıtır sadakası Ramazan ayı içerisinde de verilebilir. Yoksulların ihtiyaçlarını bir an önce giderebilmeleri için uygun zaman dilimi ve uygun ortam bulunduktan sonra hemen vermek en tavsiye edilen şeklidir. Fıtır Sadakası bayramdan sonraya kadar verilmemiş ise, zimmetten düşmez; zimmeti devam eder ve ilk fırsatta kazaen verilmesi gerekir. Ancak fitreyi bayramdan sonraya bırakmak günahtır. Fıtır Sadakasını kim vermeli? Fıtır sadakasını herkes bizzat kendisi verebileceği gibi, aile fertleri namına aile reisi de verebilir. Bayram gecesi doğan çocuğun fitresini de, aile reisi vermelidir. Fitre
miktarı
ne kadar olmalı? Fitrede esas olan, bir fakirin bir günlük yiyeceğini temin etmektir. Fitre miktarı kişi başına buğdaydan yaklaşık bir buçuk kilogram; arpa, kuru üzüm ve hurmadan üç kilogram üzerinden hesap edilmelidir. Günümüzde ekonomik değerlerin çok değişmesi nedeniyle, eğer bu miktarlar veya bunların parasal karşılıkları bir fakiri bir günlük doyurmaya kâfi değilse takviye yapılmalı ve artırılmalıdır. Fıtır sadakası için, kişi başına asgarî bir rakam söylememiz gerekirse, yaklaşık beş milyon liradır. İmkânı yerinde olanlar bu rakamın üzerine çıkabilirlerse, şüphesiz daha faziletli ve daha makbul olur.
Kaynak: Ahmet Özen, Fıtır
Sadakası ve
Hükmü, Yeni Asya, 22.09.2007
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Günah İşleyenin Orucu | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
Bazıları, (Namaz kılmayan, içki içen, açık
gezen veya başka günah
işleyen bir kimse, boşuna oruç tutmamalı) diyorlar. Bu söz doğru
mudur? Hayır, dinimize aykırıdır. Birkaç günah işleyenin, diğer günahları da yapması gerekmez. Hem oruç tutup hem de günah işleyen kimse, oruç tutmakla hasıl olan büyük sevaba kavuşamaz. Fakat ahirette niçin oruç tutmadın diye hesaba çekilmez. Oruç borcunu ödemiş olur. Hatta orucun bereketiyle diğer günahlardan da kaçma imkanı olur. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: (Bütün günahlara tevbe edip hepsinden kaçmak büyük nimettir. Bu yapılamazsa, bazı günahlara tevbe etmek de nimettir. Bunların bereketiyle belki bütün günahlara tevbe etmek nasip olur. Bir şeyin bütünü ele geçmezse, hepsini de kaçırmamalı.) (Mektubat, 2.c. 66.m.) Namazın dinimizdeki yeri, oruca göre daha önemli ise de, bir kimseye namaz kılmadığı için, (oruç da tutma) denmez. Aksine, (Namaz kılamıyorsan, orucu bari terk etme) denir. Namaz kılmamakla büyük bir günaha giren kimse, oruç tutmazsa günah miktarı daha da çok artar. Birkaç günaha müptela olan kimse, birinden vazgeçmek isterse, ona, (Diğerlerini bırakmadığına göre bu günaha da devam et) denmez. Günah miktarı ne kadar azaltılırsa o kadar iyi olur. Allah’tan korkup bir günahtan vazgeçmek iman alametidir. Hadis-i şerifte, (Ömründe bir defa Allahü teâlâyı anan veya Ondan korkan Müslüman, Cehennemden çıkar) buyuruldu. (Tirmizi) Günah işleyen, oruç tutuyor veya zekat veriyorsa, (Aman bunları bari bırakma) demelidir! Bu ibadetleri de yapmazsa, dinden tamamen uzaklaşabilir. Korkutmaktan çok, müjdeleyici olmak gerekir. Peygamber efendimiz, (Allahü teâlânın rahmetinden ümit kestirip, dinden nefret ettirenlere lanet olsun! Kolaylaştırın, güçleştirmeyin) buyurdu. (Müslim, Şir’a) Bir genç, Peygamber efendimize, (Şu üç günahı bırakamıyorum) dedi. O üç günah, yalan, zina ve içkidir. Resulullah efendimiz, (Bu üç günahtan yalanı benim için bırak) buyurdu. O genç, kabul edip gitti. Daha sonra, diğer iki günahı işlemek isteyince, (Bu günahları işleyip Resulullahın karşısına çıkınca, “Ben işlemedim” desem yalan söylemiş olurum. Eğer işlediğimi söylersem, beni cezalandırır) diye düşündü. Diğer iki günahtan da vazgeçti. (Şir’a) Kelime-i şehadeti dil ile söyleyip kalb ile de tasdik eden Müslümandır. Günah işleyen Müslümanlıktan çıkmaz. Hadis-i şerifte: (Cebrail aleyhisselam,
“Ümmetine müjde ver ki, şirk üzere ölmeyen
Cennete girer” dedi. Ben, “Zina ve hırsızlık eden de mi Cennete girer?”
diye üç defa sordum. “Evet, zina ve hırsızlık eden de Cennete girer”
dedi. Daha sonra, “İçki içse de yine Cennete girer” dedi) buyuruldu.
(Buhari, Müslim, Bezzar) [Ancak bu günahların cezaları çekildikten
sonra Cennete girilir.] Bu müjdeler, insanı günah işlemeye sevk etmemelidir! Her günah, kalbi karartır, insanı küfre sürükler ve ebedi Cehennemde kalmaya sebep olabilir. Allahü teâlânın gazabı günahlar içinde saklıdır. Onun için her günahtan kaçınmalıdır. Belam-ı Baura, çok ibadet eden büyük bir âlim iken, bir günah yüzünden kâfir oldu. Günah işleyen hemen tevbe etmelidir! |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Hadis-i
Şerifler de
Oruç ve Ramazan Ayı |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ademoğlunun her ameli katlanır. Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yediyüz misline kadar çıkar. Allah Teâla Hazretleri şöyle buyurmuştur: "Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu dilediğim gibi mükâfaatlandıracağım. " Allahümme leke sumtü ve ala rızkıke eftartü. (Ey Allahım senin rızan için oruç tuttum ve senin rızkınla orucumu açıyorum.) Biriniz yemeğe davet: edilince, oruçlu ise: "Ben oruçluyum" desin. Bizim orucumuzla Ehl-i Kitab'ın orucunu ayıran fark sahur yemeğidir. Bu mübarek aya girmiş bulunuyorsunuz. Bu ayda bir gece vardır ki bin aydan hayırlıdır. Bu gecenin hayır ve bereketinden mahrum kalan bir kimse, bütün hayırlardan mahrum kalmış gibidir. Onun hayrı ise sadece (uhrevi saadetten) mahrum kimseye haramdır. Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer. Oruçlular girdiler mi artık kapanır, kimse oradan giremez. Oraya kim girerse ebediyyen susamaz. Cumartesi günleri, farz oruçlar dışında oruç tutmayın. Sizden biri, o gün, üzüm çöpünden veya bir ağaç kabuğundan başka bir şey bulamasa bile, onları emip oruç tutmasın. Gündüz orucuna sahur yemeği ile yardımcı olun, öğle uykusu ile de gece namazına yardımcı olun! Herşeyin bir zekatı vardır, cesedin zekatı oruçtur. İnsanlar iftarda ta'cile yer verdikleri müddetçe hayır üzere devam ederler. Kadın, kocası varken izin almadan nafile oruç tutmasın. Kim Allah Teala yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına, genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar. Kim bir kavme misafir olursa, onlar müsaade etmedikçe nafile oruç tutmasın. Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz. Kim kendiliğinden kusacak olursa, üzerine kaza gerekmez. Kim de isteyerek kusarsa orucunu kaza etsin. Kim, üzerinde Ramazan ayının orucu olduğu halde ölecek olursa, her bir gün yerine, bir fakire yiyecek versin. Kim oruçlu olduğu halde unutur ve yerse veya içerse orucunu tamamlasın. Çünkü ona Allah yedirip içirmiştir. Kim üzerinde oruç borcu olduğu halde ölürse, velisi ona bedel tutar. Kim yalanı ve onunla ameli terketmezse onun yiyip içmesini bırakmasına Allah'ın ihtiyacı yoktur. Nice oruçlular vardır ki, tuttuğu oruçtan yanına sadece çektiği açlık kâr kalır. Nice gece namazı kılanlar vardır ki, onların da kârı gece uykusuz kalmaktan ibarettir. Nübüvvet (peygamberlik) amellerinden biri de iftarın ta'cili (öne alınması), sahurun da te'hir edilmesidir. Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir; diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku, Allah indinde misk kokusundan daha hoştur. Oruç perdedir. Biriniz birgün oruç tutacak olursa kötü söz sarfetmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa "ben oruçluyum!'' desin ve ona bulaşmasın. Oruç, sabrın yarısıdır. Oruclu olan kimse, hurma ile iftâr etsin! Çünki hurma bereketlidir. Oruçlunun hayırlı hasletlerinden biri misvak kullanmasıdır. Oruçlunun yanında oruçsuzlar yemek yiyecek olursa, melekler oruçluya rahmet okurlar. Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur. Ramazan ayında, hasta veya ruhsat sahibi olmaksızın kim bir günlük orucunu yerse, bütün zaman boyu oruç tutsa bu orucu kaza edemez. Sadece şafaktan önce niyet edenlerin orucu muteberdir. Sahur yemeği yemek, berekettir. Bir yudum su ile de olsa onu terketmeyiniz. Şüphesiz sahur yemeği yiyenleri Allah Teâlâ mağfiret eder, melekler de onlar için istiğfar ederler. Sahur yemeği yiyin, zira sahurda bereket var. Seferde Ramazan orucu tutan hazerde oruç tutmayan gibidir. Susuzluk gitti, damarlar ıslandı, inşaallah Teâlâ sevap kesinleşti. Şurası muhakkak ki, oruçlunun iftarını açtığı zaman reddedilmeyen makbul bir duası vardır. Şükreden oruçsuz kimseye, sabreden oruçlunun sevabının misli verilir. |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Kadir Gecesi | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
Kur’ân-ı
Kerîm’de medhedilen en kıymetli gecedir. Kadir gecesinin fazîleti,
üstünlüğü (bin aydan daha fazîletli, kıymetli, hayırlı olduğu), bizzât
Allahü teâlâ tarafından, Kadir sûresinde açıkça bildirilmiştir.Kur'an-ı
Kerim'de Cenab-ı Hak, bu mübarek gecenin kıymet ve faziletini şöyle
beyan
buyurmaktadır:
"Biz onu
(Kur'an'ı)
Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir
misin?
Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.. O gecede, Rablerinin izniyle
melekler
ve Ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar. O gece, esenlik
doludur.
Tâ fecrin doğuşuna kadar." Resul-i
Ekrem (s.a.v)
Efendimiz buyuruyor: "Kim
Kadir Gecesi'nde
inanarak, ihlas ile o geceyi ibadetle geçirirse, geçmiş günahları
bağışlanır." "Kadir Gecesi yatsı namazında cemaatte hazır bulunan, ondan nasibini almıştır." Müminlerin
annesi Hz.Aişe
(r.a.) şöyle diyor : -Dedim ki:
Ya
Resullullah,
Kadir Gecesi'ni bilirsem onda ne şekilde dua edeyim? Şöyle buyurdu: -
Allahümme inneke
afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa'fü anni. (Allah'ım sen
affedicisin,
affı seversin, beni affeyle.) Peygamberimiz
(sav) buyuruyor: "Kadir gecesinde bir defa, Kadir sûresini okumak, (başka zamanda) Kur’ân-ı kerîmi hatmetmekten daha sevâptır. Bu gece koyun sağma müddeti kadar namaz kılmak, ibâdet etmek, bir ay her geceyi ibâdetle geçirmekten daha kıymetlidir." Bu mübarek gecede dua sünnettir. O icabet vakitlerinden birisidir. Süfyan-ı Sevrî demiştir ki, o gece dua etmek, namaz kılmaktan daha sevaptır. Kur'ân okuyup da dua ederse güzel olur. İbnü
Hacer Heytemî
Tuhfetü'l-Muhtâc'da der ki: "Kadir
gecesini görene,
saklaması sünnettir. Onun
kemâliyle faziletine ancak Allah
Teâlâ'nın
bildirdiği
kimseler nail olur."
Kadir
Gecesi Geçmişmidir
Yoksa Tekrar Etmekte midir?
Kadir gecesi, meşhur olduğu üzere, Kur'ân'ın nazil olduğu veya sabahında Bedir zaferinin vuku bulduğu gece olduğuna göre o bir defa olmuş geçmiştir. Her sene Ramazan'da olacak olan onun şeref ve hatırasıdır, demek olur. Nitekim bazıları onun bir defa olup kalktığını kabul etmişlerdir. Fakat Kadir gecesi onlardan dolayı değil, onlar Kadir gecesine rastlamış olduğuna göre de Kadir gecesi bütün sene içinde gizli olup, en çok Ramazan'da ve en çok son onunda ve en çok yirmi yedinci veya sonuncu gece olması ihtimali en galip bulunan mübarek bir takdir gecesi olarak tekrar eder ki, bilinen, çoğunluğun görüşü de budur. Kadir Gecesi Her Sene Ramazanın Aynı Gününe mi Geliyor? Hayır. Allahü teâlâ, Kadir gecesini gizlemiş, yani Ramazan ayının çeşitli günlerine koymaktadır. Bu sene Ramazanın birine koyarsa öteki sene Ramazanın yedisine koyabilir, Kadir gecesi o gece olur. Diğer geceler gibi falanca ayın belli bir günü yapmamış, bu geceyi gizlemiştir. Bu gecenin aylarla ilgisi yok, gece ile ilgisi var. Kadir gecesi Ramazanın 27. gecesinde Kur'an-ı kerim inmiş ise, bu sene de Kadir gecesi Ramazanın üçüne alınmış olabilir. Demek ki bu mübarek gece Ramazanın üçüne geldi. Ay mefhumundan sıyrılmak gerekir. Diğer geceler ayla ilgili, Kadir gecesi ayla ilgili değil, gece ile ilgilidir. Allahü teâlâ dileseydi her aya bir tane koyardı ve her ayda Kadir gecesi olabilirdi. Kur'an-ı kerimin indiği bu geceyi de her ay kutlardık. İlk defa Kur’an-ı kerimin nazil olduğu gecenin hususiyetini, faziletini ve bereketini Allahü teâlâ her sene başka bir geceye veriyor. Yani her sene değişik bir gecenin o kıymet ve fazileti taşımasını irade buyuruyor. Kur’an-ı kerimin nazil olduğu o mübarek gecenin her sene-i devriyesinde aynı gecenin o fazileti taşıması icap etmiyor. Başka bir gece o fazileti taşıyabiliyor. (4) Kadir Gecesi Olduğu Nasıl Anlaşılır? Denizlerin suyu bir an tatlılaşır. Kadir
gecesi, açık ve sakin olur, ne sıcak,
ne de
soğuk olur. Bulut yoktur. Yağmur ve rüzgar
yoktur.
Ertesi
sabah güneş, kızıl olup, şuasız doğar.Yükselinceye kadar sanki
büyük bir tabak gibidir.
Kadir Gecesinde köpek
sesi duyulmaz diyen âlimler de
olmuştur.Kadir Gecesi Ne Zaman? Kadir
gecesinin, Ramazanı
şerifin 20.sinden sonraki tek gecelerinde aranmasına dair müteaddit
hadis
şerifler varid olmuştur. Birinden itibaren tek gecelerde aranmasını
tavsiye
eden büyüklerimiz de vardır.
İmamı
Şa'rani
Hazretleri,
Kadir gecesinin kaçıncı gece olduğunu, Ramazanı şerifin giriş günlerine
göre şöyle tesbit etmiştir. İmamı
Şarani Hazretleri
30 sene Kadir gecesiyle bu tarife göre müşeref olmuşlardır. Bir çok
Allah
dostuda bu usulle Kadir gecesini bulmuşlardır.
Ulemanın ekserisi "Leyle-i kadir ramazan ayının yirmi yedinci gecesidir." demişlerdir. Bu görüşün sahibi bulunan ilim adamları delil olarak şu hadis-i şerifi göstermektedirler: "Leyle-i Kadir, yirmi yedinci gecedir." Bu nakli delile ilaveten akli bir delil ile mevzûu daha belirgin hale getirmek istiyorum. Süre-i celilede (Kadir Suresi) "Leylet'ül Kadri" lafzı üç yerde geçmektedir. Bu lafzın harfleri dokuz tanedir. Bu sayıyı üçle çarptığımız zaman çıkan yekün de yirmi yediyi göstermektedir. (3) Din adamlarının bazısı, leyle-i kadrin senenin günleri içinde gizlenmiş olduğunu söylemişlerdir. İhmalkarlık yapmasınlar ve diğer geceleri de ihya etsinler diye bu gecenin gizlendiğini ifade etmişlerdir. Hızır
aleyhisselam da gizlenmiştir. İlim adamlarına ve zahid kimselere
gösterilen alaka, fukara ve gurebaya da gösterilmelidir. bu ihitimalden
dolayı: "Her
geceyi kadir bil, her
gördüğünü Hızır bil" denilmiştir. (3) Kadir Gecesini nasıl ihya edeceğiz?
Namazdan
sonra 1 defa:
Allahü ekber Allahü
ekber La ilahe illalahü vallahü ekber Alahü ekber ve lillahil
hamd
100 defa Elem neşrah
leke... "Ey Allah! gerçekten Sen çok affedicisin, affı seversin, öyleyse beni affet." Mümkünse, kandil gecesi olması sebebiyle bir de TESBİH NAMAZI kılınır. ve bir müjde ile noktalıyalım: "Kadir gecesine rastlamış olan bir geceyi ihyâ eden, Kadir gecesini ihyâ etmiş gibi sevâb kazanır" hadîs-i şerîfini düşünülerek, sık sık vâki olan 27. gece ihyâ edilirse, o gece Kadir gecesi olmasa bile, büyük sevâba kavuşulur. (5) Kaynaklar 1) Elmalı Tefsiri 2) Mübarek Gün ve Gecelerde Yapılması Tavsiye Edilen Dua ve İbadetler, Fazilet Neş.1983 3) Kürsiden Mü'minlere Sohbet ve Nasihatler, 1.Cild, Mehmed Emre, Erhan Yayınları, 1998 4) Mehmet Ali Demirbaş, Kadir Gecesi 5) Prof.Dr.Ramazan Ayvallı, Kadir Gecesi Not: Word Çıktısı Almak İçin Tıklayınız |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Kefaret | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
Kefareti
Düşüren Haller
Bir kadın Ramazan günü orucunu kasden bozduktan sonra hayız veya nifaz hali görse, yahut iftarı mübah kılacak bir hastalığa tutulsa üzerinden kefaret düşer. Bu durumda kasten bozduğu orucu kaza etmesi gerekir. Kefareti Gerektiren Haller -Gıda olsun, gıda hükmünde ilaç olsun, bunlardan herhangi bir şey yemek veya içmek. -Cima etmek. Her ikisi için keffaret ve kazayı gerektirir. -Ağıza giren yağmuru kasden yutmak. Hatayla yutulursa yalnız kaza icab eder. Unutularak yutulursa, oruç bozulmaz. -Kokmuş olsa bile, çiğ et yemek. Kurtlanmış olursa, tiksindirici bir hal aldığında yalnız kazayı gerektirir. Keffaret olmaz. -İç yağı yemek. -Kurumuş et
yemek.
-Buğday yemek. Yalnız bir buğday tanesi çiğnenir de ağız içinde eseri kaybolursa, bu orucu bozmaz. -Ağız dışından bir buğday tanesi yahut bir susam tanesi alıp yutmak. -Ermeni kili yemek. -Yenmesi alışkınlık haline gelmiş bir topraktan yemek. -Az tuz yemek. Çok tuz yemek kefaret gerektirmez, yalnız kaza icab ettirir. Çünkü çok tuz, gıda hükmünde olmaz. -Sevdiği
arkadaşının veya
zevcesinin tükrüğünü yutmak.
Kendilerinden
hoşlanılmayan kimselerin tükrüğünü yutmak yalnız kazayı gerektirir.
Çünkü
bunda lezzetlenme yoktur. -Gıybet ettikten sonra, oruç bozulduğunu zannederek kasden iftar etmek. -Kan aldırdıktan sonra, oruç bozulduğunu zannederek iftar etmek. -İnzal olmadan yaklaşmada bulunduktan sonra, oruç bozulduğunu zannederek iftar etmek. -Şehvetle öpmeden sonra, oruç bozulduğunu zannederek iftar etmek. -Bir kimse kusma
hali gelip te kustuktan
sonra,
orucunun bozulmadığını bildiği
halde iftar
ederse,
üzerine kefaret icap eder. Bozulduğunu
zannederek iftar etmiş olursa,
yalnız
kaza gerekir.. -Kefaret yalnız
Ramazan orucunun bozulmasında icap eder, diğer oruçluların bozulmasında
icab eder, diğer oruçların bozulmasında gerekmez. Ramazan
orucunun keffareti 60 gündür.
Keffareti
gerektiren birşey yapan kimse, hem o günün orucunu kaza eder,
hemde
keffaret orucunu peşpeşe tutar. Peşerpeşe olması şarttır.
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Oruç Bozmayı Mübah Kılan Haller | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
Hastalık : Oruca devam edildiğinde hastalık artacağından korkulursa oruç bozulabilir. Yolculuk: 90 kilometrelik bir yolculuğa çıkan bir kimse niyet etmeyebilir veya niyet ettiği halde orucu bozabilir. Mecburluk :Tehdit altında kalanlar oruçlarını bozabilir. Gebe ve emzikli olmak :Oruç tuttuğu zaman kendine veya çocuğuna zarar geleceğinden korkan kadın oruç tutmayabilir. Oruca Dayanamamak : Oruçtan aklının bozulmasından korkan orucunu bozabilir. Savaş :Düşmana karşı kuvvetli olmak için askerde izin verilmiştir. İhtiyarlık: Oruca dayanacak güçleri kalmamış yaşlılar oruç tutmayabilir. |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Orucu Bozar mı? | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
Cinsel
organa bir şey sokmak orucu bozar mı? Kadın
parmağını veya başka bir aleti su yahut yağ ile ıslattıktan sonra
cinsel
organına sokarsa ve parmağı veya benzeri şey cinsel organında
kaybolursa
orucu bozulur, kaza etmesi gerekir. (1)
Cinsel organa ilaç sürmek orucu bozar mı? Kadının
cinsel
organına ilaç veya bir şey damlatması, ıslak parmağını sokması,
kaybolacak şekilde bir parça pamuk koyması orucu bozar, kazayı
gerektirir. (6)
Deri üzerine sürülen merhem orucu bozar mı? Derin olmayan yaralara
konulan merhemler
orucu bozmaz. Derin yaralara
konulan merhemler vücudun içine, kana ve mîdeye karışabileceğinden
orucu bozarlar. Bu durumdaki hastalar iyileşinceye kadar zâten oruçtan
muaf olduklarından, ilâçla tedâviye ihtiyaç duydukları günlerde oruç
tutmayabilirler. İyileştikleri zaman gününe gün kazâ ederler. (9)
Dil altına konan ilaç orucu bozar mı? Bazı kalp rahatsızlıklarında dil altına konulan ilaç, doğrudan ağız dokusu tarafından emilip kana karışarak kalp krizini önlemektedir. Söz konusu ilaç ağız içinde emilip yok olduğundan mideye bir şey ulaşmamaktadır. Bu itibarla, dil altı kullanmak orucu bozmaz. (5) Diş fırçalamak orucu bozar mı? Diş fırçalamakla
oruç
bozulmaz.
Bununla birlikte, diş macunun, misvak parçalarının veya suyun boğaza
kaçması halinde oruç bozulur. Orucun bozulma ihtimali dikkate alınarak,
dişlerin imsakten önce ve iftardan sonra fırçalanması uygun olur. (5)
Diş Tedavisi orucu bozar mı? Oruçlu bir
kimsenin
morfinli
veya
morfinsiz olarak dişlerini tedavi ettirmesi veya çektirmesi orucu
bozmaz. Ancak tedavi esnasında, kan veya tedavide kullanılan
maddelerden herhangi bir şeyin yutulması orucu bozar. (5)
Dudaktaki ruj orucu bozar mı? Dudaktaki
boyanın sökülüp yutulması halinde orucu bozacağı kesindir.
Böyle bir yutma söz konusu olmazsa ister ruj, isterse
başka boya olsun orucu bozmaz. (3)
Fitil kullanmak, lavman yaptırmak orucu bozar mı? Ağrı
kesici, ateş düşürücü
olarak
veya diğer bazı amaçlarla makattan; mantar ve bazı kadın
hastalıklarının tedavisinde ferçten fitil kullanılmaktadır. Lavman,
tıbbî operasyon öncesi veya kabızlıkta kalın bağırsak da bulunan
dışkının, anüsten içeriye, sıvı verilerek dışarı çıkarılmasıdır.
Sindirim
sistemi, ağızla
başlayıp anüsle sona eren, sindirim borusu ile sindirim bezlerinden
oluşur. Sindirim borusu ise, ağızla başlar. Ağzın gerisinde yutak
bulunur. Sonra yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağırsak,
rektum ve anüs gelir. Sindirim ince bağırsaklarda tamamlanmaktadır.
Kalın bağırsaklarda ise, sadece su, glikoz ve bazı tuzlar emilmektedir.
Kadının ferci ile sindirim sistemleri arasında ise bir bağlantı
bulunmamaktadır. Bu
itibarla
kadınların
fercinden kullanılan fitiller, orucu bozmaz. Makattan kullanılan
fitiller ise, her ne kadar sindirim sistemine dahil olmakta ise de,
sindirim ince bağırsaklarda tamamlandığı, fitillerde gıda verme
özelliği bulunmadığı ve makattan fitil almak yemek ve içmek anlamına
gelmediği için, orucu bozmaz. Lavman yaptırmak
konusunda
ise, iki durum söz konusudur; kalın bağırsaklarda su, glikoz ve bazı
tuzlar emildiği için, gıda içeren sıvının bağırsaklara verilmesi veya
orucu bozacak kadar su emilecek şekilde verilen suyun bağırsakta
kalması durumunda oruç bozulur. Ancak, suyun bağırsaklara verilmesinden
sonra bekletilmeyip bağırsakların hemen temizlenmesi durumunda, verilen
su ile birlikte bağırsaklarda bulunan dışkının dışarıya çıkarıldığı ve
bu esnada emilen su da, çok az olduğu için oruç bozulmaz. (5)
Gözyaşı veya ter yutmak Birkaç damladan fazla göz yaşı veya ter yutulurda tuzluluğu ağızda iyice hissedilirse oruç bozulur, kaza gerektirir. Göze, burun ve kulağa damlatılan ilaç orucu bozar mı? Bu konuda
farklı görüşler varsa da
burada ifade edilecek son görüş,
gözle kulağa damlatılan ilaç orucu bozmazsa da, buruna akıtılan ilacın
(yemek borusu ve mideyle doğrudan ilgisi bulunduğundan dolayı) orucu
bozacağı
şeklindedir. Bu itibarla mümkünse bu gibi beden içine akıp giden ilaç
koymalar
iftardan sonraya tehir edilmeli, değilse sonra bu oruçlar bir gün
olarak
kaza edilmeli, şüpheli şeyden kurtulma tarafı tercih edilmelidir. Konu
tıbbı ilgilendirdiğinden farklı tıbbi yaklaşımlar söz konusu olmuştur.
(3)
Hanımların Muayene Olması Oruçlarını Bozar mı? "Bir hanım oruçlu olduğunu unutup doktora muayene olsa keffaret gerekir mi?" Asıl itibariyle bir insan unutarak yiyip içse, cinsi yakınlıkta bulunsa veya doktora muayene olsa bile bu çeşit davranışlardan sonra ne oruç bozulur, ne de kaza veya kefaret gerekir. Oruca bir zarar gelmiş olmaz. Hatta oruçlu olduğunun farkında olarak bile muayene olunsa yine oruç bozulmamaktadır. İnsanın dübürüne, kadınıun fercine kuru olarak parmağın girmesi bile orucu bozmaz. Su veya yağ ile ıslanmış bir parmağın ön veya arka tarafa sokulması orucu bozar. İnsan ön tarafa pamuk koyar da iyice kaybolursa, bu takdirde oruç bozulur. Muayene
esnasında tıbbi
aletin bir kısmı dışarıda kalacak olursa oruç bozulmaz Fakat bir
ilaç sürülerek konursa oruç bozulur. Fakat bir zaruret olmadıkça
Ramazan
ayının dışında muayene olmak gerekir. (8)
İğne yaptırmak, hastaya serum ve kan vermek orucu bozar mı? İğnenin
orucu bozup bozmayacağı, kullanılış amacına göre değerlendirilebilir.
Ağrıyı dindirmek, tedavi etmek, vücudun direncini artırmak, gıda vermek
gibi amaçlarla enjeksiyon yapılmaktadır. Gıda ve keyif verici olmayan
enjeksiyonlar, yemek ve içmek anlamına gelmediklerinden orucu
bozmazlar. Ancak gıda ve/veya keyif verici enjeksiyonlar orucu bozar.
Hastaya serum veya kan verilmesi de, aynı hükme tabidir. (5)
Kan Aldırmakla Oruç Bozulur mu? Oruçlunun kan aldırması mekruh değildir. Ancak orucuna devam edemeyecek durumda zayıf düşmesinden korkulursa mekruhtur. Kusmakla oruç bozulur mu? Kendiliğinden
kusmakla oruç bozulmaz. Ancak kişinin
kendi
isteği ve
müdahalesiyle meydana gelen kusma, ağız dolusu olması halinde, orucu
bozar. Nitekim Hz. Peygamber
"Oruçlu kimseye kusmak gelir de kendisine hakim olamazsa ona kaza
gerekmez. Her kim de kendi isteği ile kusarsa orucunu kaza etsin"
buyurmuştur. (5)
Makyaj yapmak veya yaptırmakla oruç bozulur mu? Krem sürmek,
makyaj yapmak veya yaptırmakla oruç
bozulmaz.
Ancak,
makyaj malzemeleri, herhangi bir şekilde ağız ya da burun yoluyla
boğaza ulaşması halinde oruç bozulur. (5)
Parfüm ve kolonya orucu bozar mı? Parfüm veya kolonya sürünmek ve koklamak orucu bozmaz. (5) Sakız Çiğnemek Orucu Bozar mı? Oruçlu bir
kimsenin evvelce çiğnenmiş olan sakızı çiğnemesi mekruh
olup,
yeni alınmış bir sakızı çiğnemesi ise asla caiz değildir. Hele
içinde
tat ve koku bulunan çikletleri çiğnemek ise oruç için tehlikelidir.
(4)
Günümüzde üretilen sakızlarda,
ağızda çözülen katkı
maddeleri
bulunduğundan, ne kadar itina edilirse edilsin bunların yutulmasından
kaçınılması mümkün değildir. Bu sebeple bu tür sakız çiğnemek orucu
bozar. Ancak kenger sakızı gibi katkısı bulunmayan sakızlarla daha önce
çiğnenmiş olup içinde hiç katkı maddesi kalmamış olan ve çiğnendiğinde
hiçbir eksikliğe uğramayan sakızların çiğnenmesi orucu bozmaz. Bununla
birlikte, oruçlu iken bu tür sakızları çiğnemek mekruhtur. (5)
Sevişmek orucu bozar mı? Oruçlu eşlerin çıplak durumda birbirine sarılmaları, kendilerinden emin olsunlar, olmasınlar mekruhtur. Birbirlerinin dudaklarını öpmeleri, emmeleri mekruhtur. Eğer bu sevişme esnasında erkekten meni, kadından da yaşlık gelirse ikisinin de orucu bozulur, kaza gerekir. (1) Sprey orucu bozar mı? Nefes
almakta zorluk çeken astımlının boğazına pompaladığı hava orucu
bozmaz. "Çünkü bu bir hayati ihtiyaçtır. Üstelik yutulan hava
zerrecikleri içeriye
gittiği doğru olsa bile akciğerden ileriye geçmediği,
mideye ulaşmadığı, gıda ve susuzluk ihtiyacını karşılamadığı ileri
sürülmektedir. Bu sebeple de orucu bozmamaktadır." (3)
Yıkanmak, Denize Girmek Orucu Bozar mı? Ağızdan
ve
burundan
dimağa veya mideye su kaçırmamak şartıyla, yıkanmak orucu bozmaz.
Yalnız
İmam-ı Azam serinlemek için suya girmeyi veya yaş elbiseye sarılmayı
mekruh
saymıştır. Ebu Yusuf'a göre değildir. Allah
Resulü oruçlu
iken hararetini gidermek için başına su dökmüştür. Ancak
denize veya
nehre girip de uzun müddet yüzülecek olursa çok büyük bir
ihtimalle
mideye veya dimağa su kaçar. Böylecede oruç bozulur.
Kaynaklar 1) Kaynaklarıyla Büyük Kadın İlmihali, Rauf PEHLİVAN, 2) Ömer Nasuhi Bilmen, İslam İlmihali 3) Ahmed Şahin, Zaman Gazetesi 4) Günümüz Meselelerine Açıklamalı Fetvalar, Mehmed Emre 5) T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Resmi Sitesi 6) Açıklamalı İslam İlmihali, Mehmed Paksu, 2004 7) En Geniş İslam İlmihali, Ali Fikri Yavuz, Çile Yayınevi, 1977 8) Aileye Özel Fetvalar, Mehmed Paksu, Nesil Basım Yayın, 1999 9) Süleyman Kösmene, Yeni Asya Gazetesi |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Orucu Bozmayan Şeyler Nelerdir? | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
-Oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek ve cinsi münasebette bulunmak. -Uyurken ihtilam olmak -Hanımını sadece öpmek -Sabaha kadar gusletmeyerek, sabah yıkanmak -Ağzına gelen balgamı yutmak -Kafasından burnuna gelen akıntıyı içine çekmek -Herhangi bir suya dalıp kulağına su kaçmak -İsteği olmadan boğazına duman kaçması -Boğazına toz girmesi veya sinek kaçması -Kadın avret mahalline yalnız bakmakla inzal vaki olması -Dişleri arasında sahurdan kalan nohut tanesinden küçük bir şeyi yemek -Kendiliğinden gelen, yine kendiliğinden içeriye giden kusuntu -Parmak salarak ağız dolusu olmayacak şekilde kusmak -Kan
aldırmak |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Orucu
Bozup
Yalnız Kazayı
Gerektiren Haller |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
-Çiğ pirinç, sade un, yağsız ve şekersiz hamur yemek. -Birden, çok miktarda tuz yemek, azında kefaret gerekir. -Pamuk, kağıt ve toprak gibi yenmesi alışkanlık haline gelmemiş bir şeyi yemek -Zeytin çekirdeği ve benzeri şeyleri yemek -Henüz içi olmayan taze cevizi yutmak -Kuru ceviz, fındık, fıstık ve bademi sert kabuğuyla yutmak -Taş, demir, bakır, altın ve gümüş yutmak -Arkadan ilaç akıtmak -Burnuna ilaç çekmek -Boğazına huni ile bir şey akıtmak -Kulağının içine yağ damlatmak -Karnında veya başında olan bir yaraya akıtılan ilacın içeriye ulaşması -Abdestte ağzına su verirken boğzına su kaçması. -İğne yaptırmak -İkinci fecr doğmadı zannıyla sahur yapmak -Güneş battı zannederek, iftar etmek -Su veya yağ ile ıslatılmış parmağını avret mahalline sokmak -Dişi
kanadığında
kanı tükrüğünden fazla veya tükrüğü ile aynı olduğu halde yutmak. |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Orucun Kısımları | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
Farz
Oruçlar Farz olan oruçlar ikiye ayrılır. 1) Zamanı muayyen olan, Ramazan orucu. 2) Zamanı muayyen olmayanlar ise, kefaret oruçları, kazaya kalan Ramazan oruçları. Vacib Oruçlar Vacip olan oruçlarda ikiye ayrılır. 1) Zamanı muayyen olan oruç ki, falan işim olursa, bu yıl şu zamanda orucu tutacağım şeklinde yapılan adaktır. 2) Zamanı muayyen olmayan oruç ki, falan işim olursa şu kadar oruç tutacağım şeklinde yapılan adak oruçlardır, Ramazan dışında her zaman eda edilebilir. Sünnet Oruç Muharrem ayının dokuzuncu ve onuncu Aşure günlerini (veya on ve onbirinci günlerini) oruç tutmak. Yalnızca onuncu gün tutmak mekruhtur. Mendub Olan Oruç - Her ayın onüç, ondört ve onbeşinci günlerini oruç tutmak, - Her ayın başından, ortasından ve sonundan bir gün oruç tutmak, - Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutmak. - Şevval ayından altı gün oruç tutmak. - Bir gün oruç tutmak bir gün iftar etmek (Davud Orucu) - Recep ve Şevval aylarında oruç tutmak. Nafile Oruç Bütün bu sayılan kısımlar dışında Allah rızası için tutulan ve tutulmasında kerahet olmayan oruçlardır. Mekruh Oruç Oruç tutulması mekruh olan günler, tahrimen ve tenzihen mekruh diye ikiye ayrılır. Tahrimen Mekruh Olan Oruç: Ramazan Bayramının birinci günü ile Kurban Bayramının birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü günleridir. Bu beş günde oruç tutmak tahrimen mekruhtur. Buna haram da denilir. Tenzihen Mekruh: Muharrem ayının onuıncu gününü tek bir gün olarak tutmak, yalnızca Cuma günü veya yalnızca Cumartesi günü oruç tutmak, Nevruz ve Mehrican günlerinde oruç tutmak. |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Orucun Şartları Nelerdir? | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
Farz
olmasının
şartları Müslüman olmak : Kafir iman etmediği için amelle sorumlu olmaz. Akıllı olmak : Deliye oruç farz değildir. Büluğa ermiş olmak : Çocuklara oruç tutmak farz değildir. Alışmak için tutabilirler. Orucun edasının vücub şartları Sıhhatli bulunmak : Hastalara oruç farz olmaz, ancak bilahere kaza edilir. Mukim Olmak : Misafir olanlara oruç tutmak farz değildir. Bilahere kaza gerekir. Ancak tutmaları daha faziletlidir. Orucun edasını sıhhat şartları Hayız ve nifastan taharet üzerinde bulunmak : Hayız ve nifas üzerine oruç tutulmaz. Bilahere kaza gerekir. Niyyet etmiş olmak : Niyyet bulunmaksızın oruç tutmak sahih olmaz. |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Oruçla İlgi Meseleler | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
Fitre
ve Fidye Arasındaki Fark Nedir? Bu iki kelime arasında anlam açısından fark vardır. Fitre, sadaka-ı fıtır'dan kısaltılmış ve biraz değişikliğe uğramış bir kelimedir. Bu, Ramazan'da zengin müslümanların vermekle yükümlü olduğu sadakanın adıdır. Çok yaşlı bir ihtiyarın, tutamadığı oruçlara karşılık verdiği paraya "Oruç Fidyesi" denir. Hamile ve Süt Emziren Kadının Durumu Hamile kadınla süt emziren kadın oruç tuttukları takdirde ya kendilerinin hastalanmalarından, ya da çocuğun gıdasız kalıp ölmesinden korkarlarsa, oruçlarını bozarlar. Ramazan'dan sonra günü gününe kaza ederler. Orucun Fidyesi Tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa tutulmuş, aşırı derecede düşkün ve zayıflığından dolayı oruç tutamayan kimseler farz ve vacip olan oruç borçlarından her gün için bir fidye verirler. Bir fidye bir fıtır sadakasıdır. Fidyelerin tamamı bir fakire verilebileceği gibi, başka başka fakirlerede verilebilir. Buna da gücü yetmeyenler Allah'tan af ve mağfiret dilerler. Oruçlu Kadın Yemeğin Tadına Bakabilir mi? Kadın bazen yemeğin tadına bakmak zorunda kalabilir. Bazı yiyecekleri satın almak için de aynı mecburiyeti hissedebilir. Boğazdan aşağı inmemek şartıyla yemeğin tadına bakabilir. Ramazan da Hergün Niyet Şart mı? Ramazan orucunu eda edebilmek için, hergün ayrı ayrı niyet etmek gerekir. Niyetin zamanı, gecenin başlangıcından, kaba kuşluk anına kadardır. Bu müddet içinde niyet edilmezse, farz eda edilmiş olmaz. Seferi Hali ve Oruç Misafir olan kimsenin seferilik halinde iftar etmesi mübah ise de oruç tutması daha faziletlidir. Ancak oruçlu iken sefere ilk çıktığı gün orucu bozmaması gerekir. Bununla beraber yolculuğa çıktıktan sonra iftar ederse kefaret gerekmez, yalnız kaza icab eder. Sefere çıkmadan önce iftar edilir de sonra yola çıkarsa kefaret lazım gelir. Gündüzün ilk vaktinde kasden orucunu yiyen kimse, sonra zorla sefere çıkarılmış olsa, keffaret üzerinden düşmez. Kendi arzusu ile de sefere çıkmış olsa hüküm değişmez. Üç Aylarda Oruç Halk arasında Recep, Şaban ve Ramazan aylarına üç aylar denilmektedir. Peygamberimiz peşpeşe bu ayları hiçbir zaman oruç tutmamış, bu şekliyle de ümmetine tavsiye etmemiştir. Hatta ramazan ayının dışında hiçbir ayı baştan sona oruçlu geçirmemiştir. Uçakla seyahat eden oruçlu şahıs iftarını nasıl yapar? Seyahate çıkan kişilerin, imsak ve iftarları bulundukları yere göre yapmaları gerekir. Uçakla seyahat eden oruçlu kişiler de, uçuş esnasında uçağın üzerinde bulunduğu yere göre imsak ve iftar yapmalıdırlar. Ancak çok hızlı uçaklarla kıtalararası yolculuk yapılması durumunda, imsak ile iftar arasında süre, anormal ölçüde kısa veya uzun olabilmektedir. Bu durumda, yolculuk yapacak kişi orucunu kazaya bırakabilir. Ancak oruca başlamış ise, imsake başladığı yere göre iftar edebilir. |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Oruçluya Mekruh Olan Haller | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
-Bir
şeyin
tadına
bakmak
-Gereksiz birşey çiğnemek (Başka kimse yoksa, kadın çocuğuna çiğneyebilir) -Önceden
çiğnenmiş
ve çiğnendikçe eksilmeyen sakızı çiğnemek -Tükürüğü ağızda biriktirip yutmak -Abdest alırken ağıza, buruna suyu fazla çekmek -Zevcesini
öpmek,
boynuna sarılmak |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ramazan
Ayında
Yapılacak
Bazı Dua ve İbadetler |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ramazan ayı 11 ayın sultanıdır. Ümmet-i Muhammed'in ayıdır. Gündüzleri oruçla, geceleri teravih namazlarıyla ihya edilir. Ramazân-ı şerîf Kur'an ayıdır. Bu itibarla, Kur'an okumasını bilen herkes bu ayda bir hatim yapmalıdır.
Ramazân-ı
şerîfin ilk akşamı Fâtiha-i şerîfeden sonra birinci rek'atte 1 „İnnâ a'taynâkel-kevser...“, ikinci rek'atte 1 İhlâs-ı şerîf okunur. Namazdan sonra; 70 İstiğfâr-ı şerîf, 70 Salevât-ı şerîfe (Salât-ı Münciye okumak efdaldir) okunup dua yapılır.
Birinci 10 gün içinde mümkünse Tesbih Namazı kılınır ve Hatm-i Enbiyâ yapılır. İkinci 10 gün içinde mümkünse yine Tesbih Namazı kılınır ve Hatm-i Enbiyâ yapılır. Üçüncü 10 gün içinde tevbe-istiğfar, Hatm-i Enbiyâ ve 7 salât-ü selâm'dan sonra mümkünse Hatm-i İstiğfâr yapılıp, yani 1001 defa:
"Estağfirullâhe'l-azıym. Ve etûbü ileyk" denilip, bittikten sonra 7 ilâ 70 salat-ü selâm okunur ve duâ yapılır.
"Allâhümme
yâ
vâsial-mağfiratiğfirlî" İftar Esnâsında Edilecek Dua
Ramazanda sadaka-i fıtır veremeyen müslümanlar, Arefe günü 2 rek'at namaz kılarak, Allâh'a ilticâ ederler. Zamm-ı sûre olarak ne istenirse o okunur. Kadir Gecesinde Ne Yapılır?Bu gece 4 rek'at Kadir gecesi namazı kılınır: 2'nci rek'atte: 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 İhlâs-ı şerîf, 3'üncü rekatte: 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 „İnnâ enzelnâhü fî leyletil-kadr...“ 4'üncü rek'atte: 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 İhlâs-ı şerîf, okunur. Namazdan sonra:
Mümkünse
kandil gecesi olması
hasebiyle bir de Tesbih Namazı kılmalıdır. Kaynak: Mübârek Gün ve Gecelerde Yapılması Tavsiye Edilen DUÂ ve İBÂDETLER, FAZİLET Neşriyat |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ramazan da Nasıl Yemeliyiz? | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
Toplumsal hayatımızda önemli bir yer teşkil eden Ramazan ayında dini bir vecibeyi yerine getirmek için oruç tutulmakta ve bununla birlikte bireylerin günlük yaşantılarında önemli değişiklikler olmaktadır. Ramazan ayında yapılan en önemli beslenme değişiklikleri arasında oruç tutan kişilerin günlük beslenme şekli ve öğün sayısını değiştirip üç ana öğün olan günlük beslenme düzeninin iki öğüne indirilmesi ve özellikle hamur işleri, tatlılar, kırmızı et, ekmek, pilav ve makarna tüketiminin artması yer almaktadır. Oysa oruç tutarken sağlıklı ve çeşitli besin seçenekleri ile yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması esas olmalıdır. Ramazan ayında bireylerin yaş, cinsiyet ve fiziksel aktivitelerine göre günlük almaları gereken enerji, protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral oranlarının değişmediği ve bu süre zarfında da sağlığın korunması açısından yeterli ve dengeli beslenmenin gerekli olduğu unutulmamalıdır. Yeterli ve dengeli beslenmenin ramazan ayında da sürdürülebilmesi için günün oruç tutulmayan bölümünde en az üç öğünü tamamlamak ve sahur öğününü atlamamak gerekir. Sahurda sadece su içerek niyetlenmenin veya gece yatmadan önce yemek yemenin zararlı olduğu unutulmamalıdır. Çünkü bu beslenme tarzı yaklaşık 12 saat olan açlığı, ortalama 18 saate çıkarmaktadır. Bu da açlık kan şekerinin daha erken saatlerde düşmesine ve buna bağlı olarak günün daha verimsiz geçmesine neden olmaktadır. Bu durumun aksine eğer sahur öğünü, ağır yemeklerden oluşursa gece metabolizma hızı düştüğü için yemeklerin yağa dönüşme hızı ve kilo alma riski artmaktadır. Bu nedenle sahura mutlaka kalkılmalı ve bu öğünde süt, yoğurt, peynir gibi besinlerden oluşan bir kahvaltı yapılmalı ya da çorba, sebze ve kurubaklagil yemeklerinden oluşan bir öğün tercih edilmelidir. Ramazan’ın yemek kültürü açısından en bilinen özelliği iftar sofralarındaki çeşitlilik ve bolluktur. İftar sofralarında bir insana yetecek yemeğin 2-3 kat fazlası bulunabilmektedir. Kan şekeri çok düşük olduğundan kısa sürede çok miktarda besin tüketme isteği doğmaktadır. Yapılan en büyük hatalardan birisi de çok hızlı bir şekilde, çok yüksek miktarda besin tüketmektir. Beyin doyma emrini yemekten 15-20 dakika sonra verir. Çok hızlı yemek yendiğinde bu süre zarfında yüksek miktarda, enerjisi yüksek besinler yenilebilir ve bu durum ilerleyen günlerde kilo alımına da zemin hazırlar. Ramazan
ayında en
sık karşılaşılan sorunlardan
biri de mide içinde bulunan yemek ve asitin
yemek borusu içine
doğru geri kaçması olarak tanımlanan reflüdür. Tüm bu rahatsızlıkların
ortaya
çıkmaması için sağlıklı beslenme önerileri çerçevesinde hareket
edilmesi gerekmektedir. Oruç tutmanın
sağlıklı insanların metabolik
dengesinde çok önemli değişiklikler yapmadığı, ancak bazı hastalıklarda
(şeker
hastalığı, karaciğer yetmezliği vb.) veya özel durumlarda (hamilelik ve
emziklilik) olumsuz sonuçlar doğurabileceği göz ardı edilmemelidir.
Kronik
hastalığı olan kişilerin ilgili uzman hekime danışmadan oruç
tutmamaları
önemlidir.
Kaynak:
Ramazan Ayında Sağlıklı Beslenme Önerileri, TEMEL
SAĞLIK HİZMETLERİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ BASIN AÇIKLAMASI, 12.09.2007
Sahurda çay içenler dikkat!
Erciyes
Üniversitesi Tıp
Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman
Oğuzhan, çayın idrar söktürücü etkisi olduğunu belirterek,
Oğuzhan, yaptığı
açıklamada, ramazan ayında iftar sonrası istenildiği kadar çay
içilebileceğini ancak, sahurda bunu sınırlamak gerektiğini belirtti.
Birçok ailede
yaygın olarak iftarda ve sahurda yemekle birlikte çay tüketildiğini
ifade eden Oğuzhan, şunları anlattı:
''Çayın
idrar söktürücü
etkisi var.
Bunun
yanında iftar ya da
sahurda
da yemekle birlikte çay içilmemeli. Yemekle birlikte çay içilmesi hem
yetişkinlerde hem de çocuklarda demir emilimini etkileyebiliyor. Demir,
kan yapımında önemli bir mineraldir. Bu nedenle çayın da iftarda
yemekle birlikte değil, en az yemekten 45 dakika sonra içilmesini
tavsiye ediyoruz.''
İftar ve sahur arasında da bol
sıvı
tüketilmesi gerektiğini vurgulayan Oğuzhan, yağ içeriği az olan ayran,
su, kalp ve tansiyon rahatsızlığı yoksa maden suyu, az şekerli
komposto, hoşaf tüketilebileceğini, hazır meyve suları yerine de taze
sıkılmış meyve sularının tercih edilmesi gerektiğini kaydetti.
BÖREK DEĞİL YUMURTA
TUTUYOR
İftarda orucun bir
bardak su ile açılmasını, ardından çorba ve salata yenilmesini öneren
Oğuzhan, şöyle devam etti:
"10-15 dakikalık aranın
ardından da ana yemeklere geçilmesinde fayda var. Tabi 16-17 saat açlık
ve susuzluk söz konusu. Bu nedenle mutlaka sahura kalkılmalı. Sahurda
da hamur işlerinin tok tutacağına inanılıyor ancak bu yanlış. Aşırı
karbonhidratla beslendiğimizde, ilk etapta bir doygunluk hissi oluyor
ama sonrasında çabuk bir acıkma meydana geliyor. Tabi pasta, börek
yiyelim ama yanında proteinde alalım. Bizi tok tutacak olan proteindir.
Yiyeceğimiz unlu mamülleri yoğurt, az yağlı süt, ölçülü miktarda
yumurta ile kombine edelim" diye konuştu.
İFTAR VAKTİNİ
ELİNDE SİGARA VE ÇAKMAKLA BEKLEYENLER VAR
Prof. Dr. Oğuzhan,
sigara içmenin sadece kalp hastalığının değil, birçok kanser türünün
önlenebilir bir nedeni olduğunu belirtti.
Oğuzhan, birçok
sigara tiryakisinin iftar vaktini elinde sigara ve çakmakla beklediğine
dikkati çekerek, şunları kaydetti:
''Bu son derece riskli. Adeta bir
bombanın fitilinin ateşlenmesi gibi bir şey. Çünkü, metabolizma hassas,
açlık durumu söz konusu, dengeler değişmiş, vücut adeta patlamaya hazır
bir bomba gibi. Siz de bu bombanın fitilini ateşliyorsunuz. Bu ani kalp
krizlerine neden olabilir. Dolayısıyla tiryakilere sigarayı mutlaka
bırakmalarını öneriyoruz ama bırakamıyorlarsa da oruçlarını sigarayla
açmasınlar.''
AA, Rota Haber, 19 Temmuz 2012 * TRT1
ekranlarında
yayınlanan Ramazan Sevinci programının konuğu Kalp ve Damar Cerrahı
Dr.Halit Yerebakan'dı. Yerebakan, Ramazan'ın en çok sorulan sorusuna
açıklık getirdi.
"Çay suyun
yerini tutar" diyen Yerebakan sözlerini şöyle sürdürdü;
"Bu konuda bilgi kirliliği
de çok
fazla, herkes bir şey söylüyor ama literatür tarayan yok. Çayın
içerisindeki bir madde idrar söktürücü özelliğe sahip ve diyorlarki siz
çay içerseniz vücudunuzun daha çok su kaybetmesine sebep olursunuz.Ben
de diyorum ki böyle bir şey mümkün değil"
Siz ne kadarlık bir çaydan bahsediyorsunuz. Bununla ilgili bir literatür araştırması yaptım. Kuzey ülkelerinden olmasına rağmen Norveç’te bir araştırma yapmışlar. Araştırmaya göre 1-2 saat içerisinde 14 bardak çay içmeniz gerekiyor ki çay idrar söktürücü hale gelsin ve vücudunuzdan su kaybetme yeteneğine sahip olsun. En Son Haber, 30 Haziran 2014 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ramazan Ayının Fazilet ve Esrarı | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
Mubârek
Ramezân
ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nâfile nemâz, zikr, sadaka ve bütün nâfile ibâdetlere verilen sevâb, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda
yapılan bir farz, başka aylarda
yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda
bir
orucluya iftâr verenin
günâhları afv olur. Cehennemden âzâd olur. O oruclunun sevâbı kadar,
ayrıca buna da sevâb verilir. O oruclunun sevâbı hiç azalmaz. Bu
ayda, emri
altında bulunanların,
işlerini hafîfleten, onların ibâdet etmelerine kolaylık gösteren
âmirler de afv olur. Cehennemden âzâd olur. Ramezân-ı
şerîf ayında, Resûlullah
(s.a.v.), esîrleri âzâd eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda
ibâdet ve iyi iş yapabilenlere,
bütün sene bu işleri yapmak nasîb olur. Bu aya
saygısızlık edenin, günâh
işliyenin bütün senesi, günâh işlemekle geçer. Elden
geldiği
kadar ibâdet etmelidir. Allahü
teâlânın râzı olduğu işleri
yapmalıdır. Bu ayı,
âhıreti kazanmak için fırsat
bilmelidir. Kur'ân-ı
kerîm, Ramezânda indi. Kadr
gecesi,
bu aydadır. Ramezân-ı şerîfde, iftârı erken yapmak, sahûru geç yapmak sünnetdir. Resûlullah (s.a.v.) bu iki sünneti yapmağa çok önem verirdi. İftârda acele etmek ve sahûru gecikdirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeğe ve dolayısı ile herşeye muhtâc olduğunu göstermekdedir. İbâdet etmek de zâten bu demekdir. Hurma
ile
iftâr etmek sünnetdir. İftâr edince, (Zehebez-zama vebtellet-il urûk ve sebet-el-ecr inşâallahü teâlâ) düâsını okumak, terâvîh kılmak ve hatm okumak mühim sünnetdir. Bu
ayda, her
gece, Cehenneme girmesi
gereken, binlerce müslimân afv olur, âzâd olur. Bu
ayda,
Cennet kapıları açılır.
Cehennem kapıları kapanır. Şeytânlar,
zincirlere bağlanır.
Rahmet kapıları açılır. Kaynak: Mektubat Cilt 1, 45.Mektup. |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ramazan Bayramı | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
Müslümanların
iki büyük bayramından biri. Ramazan
ayında tutulan bir aylık orucun bitiminde Şevval ayının ilk üç günü
müslümanların bayram günleridir. Ramazan bayramına, o gün fıtır
sadakası verilmesinden
dolayı "Fıtır bayramı" adı da
verilmektedir.
Resulullah
(s.a.s) Medine'ye hicret ettiği zaman Medinelilerin eğlenip neşelendiği
iki
bayramları vardı. Hz. Peygamber Medinelilere özgü olan, cahiliye izleri
taşıyan
bu bayramların yerine bütün müslümanların sevinip eğleneceği
İslâm'ın iki
bayramını onlara haber verdi: "Allahu
Teâlâ size, kutladığınız bu iki
bayramın yerine, daha hayırlısını, Ramazan bayramı ile Kurban bayramını
hediye
etti". (1) Bayram, Ramazan çıkıp bayramın başladığı Şevval hilalini görmekle, havanın bulutlu olması durumunda da Ramazan'ı otuz gün tutmakla başlar. Ramazan'ın yirmi dokuzunda hilal görünürse, ertesi gün Şevval'in biridir ve bayram yapılır. (2) Ramazan bayramı, bir aylık oruçtan sonra yeme-içmenin ve her türlü helal nimetten yararlanmanın mübah olduğu; müslümanların eğlenip birbirlerini ziyaret ettikleri, hediyeleştikleri; çocukların, fakirlerin ve kimsesizlerin sadaka verilerek sevindirildiği; kısaca İslâmî kardeşliğin toplumun her kesiminde canlı olarak yaşandığı; bütün bunlarla birlikte Allah'a karşı da sorumluluklarının bilinciyle topluca namaz kılıp birbirine nasihat ettikleri sevinç günleridir. Ramazan bayramında yapılması vâcib olan fıtır sadakası vermek, bayram namazı kılmak gibi ibadetlerin yanında sünnet, müstehab olanları da vardır. Ramazan'ın ilk gününde oruç tutmak ise haramdır. Ramazan bayramı sabahı erken kalkıp bayramın canlılığını hissetmek, diğer günlerden farklı bir gün olduğunu görmek, cünüp olsun olmasın guslederek temiz (mümkünse yeni) elbiseler giymek, pis kokulu yiyeceklerden uzak durmak, ağzı misvaklayıp fırçalamak, güzel kokular sürünmek, saçı-sakalı, tırnakları ve vücudun diğer yerlerindeki kılları sünnete uygun bir şekilde temizleyip düzene koymak, İslâm'ın adabından olan güzel şeylerdir ve müstehabtır. Ayrıca fertlerin birbirine karşı diğer günlerden daha fazla güleryüzlü davranması, neşeli görünmek, topluca bayram namazına gitmek; namazdan önce varsa hurma, hurma yoksa tatlı bir şey yemek; bunun da bir, üç, beş gibi tekli olmasına dikkat etmek; namaza giderken Allah'ı zikretmek, karşılaşılan müslüman kardeşlerle selamlaşıp bayram sevincini paylaşmak, bu günü daha bir anlamlı kılacak davranışlardır ve Hz. Peygamber'in sünnetleridir. Yakın akrabaların birbirini ziyaret edip sorması, ihtiyaç içinde olanlara yardımcı olunması gerekir. Ana-babayı unutmamak, hiç olmazsa bayram günlerinde kendilerini ziyaret edip gönüllerini almak müslüman evlatların terketmemesi gereken dinî bir yükümlülüktür. Zengin olunsun fakir olunsun, bayram gününde güç yettiğince sadaka vermek, daha fazla müslümanla karşılaşıp sevinci paylaşmak için namaza gidilen yoldan gelmeyip başka bir yoldan dönmek sünnettir. Sadakaların dışında, üzerlerine vâcib olan müslümanlar, bayram namazından önce "fitre" adı verilen fıtır sadakalarını verirler. Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîlere göre sadaka-i fıtır farz, Hanefi mezhebine göre vâcibdir (3). Bayram namazından sonra müslümanların birbirleriyle bayramlaşıp musâfaha yapmaları, kucaklaşmaları İslâm'ın hoş karşıladığı güzel geleneklerdir. Sabah namazından sonra bayram namazına kadar hiç bir namaz kılınmaz. Bu konuda İbn Abbâs'tan gelen bir rivâyet şöyledir: "Nebiyyi Ekrem (s.a.s) fıtır bayramı günü yalnız iki rekât kıldırıp ondan evvel de sonra da hiç bir namaz kılmadı..." (4). Bayram namazının cami-mescid gibi kapalı yerler yerine açık alanda, geniş ve düz bir meydanda kılınması sünnettir. Medine'ye bin arşın uzaklıkta bir yer vardı ki buraya "Musallâ" adı verilmişti. Bayram namazları da burada kılınırdı. Ebû Saîd el-Hudrî diyor ki: "Resulullah fıtır bayramı ile kurban bayramı günlerinde Musallâ'ya çıkardı. İlk başladığı şey namaz olurdu. Sonra namazdan çıkıp, cemaat saflarında otururken ayakta onlara dönüp vaaz eder ve istediklerini tavsiyede bulunurdu. Abdullah b. Sâib şöyle anlatır: "Resulullah (s.a.s) ile bayram namazında bulundum. Namazı bitirince; Biz hutbe okuyacağız, dinlemek isteyen otursun dinlesin, gitmek isteyen de gidebilir" buyurdu (5). Bayram namazlarında ezan okunmaz. Bu konuyla ilgili pek çok hadis vardır. Ancak, halkın namazı kaçırmaması için çağrı yapılabileceği yönünde mürsel hadisler de vardır. Örneğin, "Resulullah, bayramlarda essalâtü câmiah (Topluca namaz kılmaya buyrunuz) diye nidâ etmeyi müezzine emir buyurmuşlardır... Dolayısıyla bu rivâyeti kabul edip 'namaza gelin' gibi sözlerle namaza çağırmak mekruh olmaz. Ancak "Hayyaalessalah" gibi ezan cümleleriyle nidâ edilirse bu mekruh olur" (6) diyen âlimler de vardır. Kadınların bayram namazına gidip gidemeyecekleri konusunda da farklı görüşler vardır. Peygamberimiz
zamanında kadınların bayram namazına gittikleri bir çok sahih hadisle
sabit
olmuş bir gerçektir. Hattâ şu hadis hayızlı kadınların dahi namaza
durmamak
şartıyla namaz yerine gidebileceklerini göstermektedir: Ümmü
Atiyye'nin bildirdiğine göre "Taze,
kocaya varmamış kızlara, hattâ hayızlı olanlara varıncaya kadar
bütün kadınlar namazgaha çıkar, o günün bereketinden nasiplenmek
ümidiyle
erkeklerle birlikte tekbir getirir, onlarla beraber dua ederlerdi.
Yalnız,
hayızlı olanlar Musallanın haricinde kalıp cemaatin tekbir ve
dualarında hazır
bulunurlar (namaza katılmazlardı)" (7). Diğer
bir rivâyette İbn Abbas diyor ki: "Resulullah,
kadınların hutbeyi işitmediklerini düşünerek Bilâl'i alıp
onların yanına geldi, onlara vaaz ederek sadaka vermelerini emretti.
Kadınlar
küpesini, yüzüğünü Bilâl'in eteğine atıyorlardı" (8). Bütün bunlara rağmen, ahlak ve namusa verilen değerin azaldığı, fitne ve fesadın yaygınlaştığı ortamlarda kadınların cemaate katılmayıp evlerinde durmaları İslâm'ın ruhuna daha uygundur. Ramazan bayramının tespiti kamerî aylardan Şevval hilalinin görünmesiyle olduğu için, hilalin görünüp görünmediği hakkında kesin bir sonuca varılamaz da Ramazan orucunun otuzuncu günü, o günün bayram olduğu anlaşılırsa, orucu iftar edip bayram yapmak gerekir. Ancak, bayram namazı öğle vaktine kadar kılınabileceği için, eğer o günün bayram olduğu öğleden önce anlaşılmışsa, bayram namazı hemen kılınır; yok eğer öğleden sonra oruçlar açılmışsa, ilk gün bayram namazı kılınmaz. İkinci gün kılınıp kılınmayacağı konusunda İslâm âlimleri arasında görüş farklılığı vardır. "Bir grup insan (binek üzerinde oldukları halde) Resuluüllah'a gelerek, bir gün önce hilali gördüklerine şâhitlik ediyorlardı. Resuûlullah onlara, iftar etmelerini, ertesi sabah da Musallâ'ya gitmelerini emretti" (9) hadisini delil kabul eden Hanefi ve Hanbelîler, bayram namazının ikinci günü kılınabileceği görüşündedirler. Şâfiîler bayram namazını sünnet kabul ettikleri için, onlara göre ikinci günü kılınmaz. Bayramlarda eğlenmek ve hattâ oyunlar oynamakta bir sakınca yoktur. Ancak, İslâmî kuralları, haramı, helali, utanma duygusunu, ağırbaşlılığı, israfı ve kâfirlere özenip onlara benzememeyi akıldan çıkarmadan, müslüman şahsiyetine yakışır bir şekilde olmasına dikkat etmek gerekir. Fedakar
KIZMAZ 1)
Sünen-i
Ebû Dâvud, Salat, 239 |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ramazan
Bayram Namazının
Kılınışı |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Birinci Rek'at
1) Cemaat
düzgün
sıralar halinde imamın arkasında
yeralır ve "Niyet ettim Allah rızası
için Ramazan Bayramı namazını
kılmaya, uydum imama" diye niyet eder.
Birinci
Tekbir: İmam
yüksek sesle, cemaat da onun
peşinden gizlice "Allahü Ekber"
diyerek (iftitah tekbirinde olduğu
gibi) ellerini yukarıya kaldırıp sonra aşağıya salıverirler. Burada
kısa bir süre durulur.
İkinci
Tekbir: İkinci
defa "Allahü Ekber" denilerek
eller yukarıya kaldırılıp yine aşağıya salıverilir ve burada da
birincide olduğu kadar durulur.
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||
5) Rükû ve secdeler yapılarak ayağa (ikinci rek'ata) kalkılır ve eller bağlanır. | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
İkinci Rek'at | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
6) İmam gizlice Besmele,
açıktan da fatiha ve bir sûre
okur. Sûre bitince imam yüksek sesle, cemaat da içinden üç kere
daha tekbir alır,
Tekbirlerin alınışı şöyledir: Birinci
Tekbir: İmam
yüksek sesle, cemaat da onun
peşinden gizlice "Allahü Ekber"
diyerek (iftitah tekbirinde olduğu
gibi) ellerini yukarıya kaldırıp sonra aşağıya salıverirler. Burada
kısa bir süre durulur.
İkinci
Tekbir: İkinci
defa "Allahü Ekber" denilerek
eller yukarıya kaldırılıp yine aşağıya salıverilir ve burada da
birincide olduğu kadar durulur.
Üçüncü
Tekbir: Sonra
yine "Allahü Ekber" denilerek
eller
yukarıya kaldırılır ve yine aşağıya salıverilir
Dördüncü
tekbir ile rükûa varılır,
sonra da secdeler yapılarak oturulur.
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||
7) Oturuşta, imam ve cemaat, Ettehıyyatü, Allahümme salli, Allahümme barik ve Rabbenâ âtina... duasını okuyarak önce sağa, sonra sola selâm verip namazı bitirirler. Namazdan sonra hutbe okunur. |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Teravih Namazı | ||||||||||||||||||||||||||||||||||
Niçin Teravih Namazı
denilmiştir? Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan namaz. "Teravih" kelimesi Arapça, "Terviha"nın çoğuludur ve "oturmak, istirahat etmek'" anlamına gelmektedir. Teravih namazı her dört rekatın sonunda oturulup biraz dinlenildiği için, bu adı almıştır. Oruç
tutmayanlar Teravih
Namazı kılabilir
mi? Teravih namazı, kadın erkek her müslüman için sünnet-i müekkededir. Teravih, orucun sünneti değil, vaktin sünnetidir. Bir mazereti dolayısıyla oruç tutamayanlar da teravih namazı kılarlar. Teravih
Namazı Kur'an da
zikrediliyor mu? Ramazan
gecelerini ihya etmek için kılınan
Teravih namazı, Kur'an'da zikredilmemektedir. Teravih
Namazı ile ilgili
hadis var mı? Fakat hakkında çok
sayıda
hadis rivâyet edilmiştir Ebû Hureyre'nin
naklettiği
bir hadise göre Resulullah (s.a.s), Ramazan
gecelerini ihya etmeyi teşvik etmiş, fakat bunu kesin olarak
emretmemiştir.
Bu konuda; Hadis alimlerinden
en-Nevevî, Hz. Muhammed (s.a.s)'in
ashabına Ramazanı ihya etmeyi vacip kılmadığını, fakat mendup olarak
emredip
teşvik ettiğini, İslâm alimlerinin de bunun mendup olduğunda ittifak
ettiklerini
kaydetmektedir. En-Nevevî, "Ramazanı ihya etmenin, teravih namazını
kılmakla
hasıl olduğunu" da zikretmektedir. Bu açıdan Hz. Muhammed (s.a.s)'in,
"her
kim Ramazan'ı ihya ederse" sözü, "her kim geceleri namaz kılarak
Ramazan'ı
ihya ederse" şeklinde anlaşılmalıdır.
Nitekim Abdurrahman b. Avf'ın naklettiği bir hadiste Hz. Muhammed
(s.a.s): "Şüphesiz Allah Ramazan orucunu farz kıldı. Ben de Ramazan gecelerini ihya etmeyi sünnet kıldım. Her kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı oruçla, gecelerini namazla ihya ederse, anasından doğduğu gün gibi günahlarından temizlenmiş olur" buyurmaktadır. Resulullah
(s.a.s) Teravih
Namazı kıldı mı? "Resulullah (s.a.s) Ramazanda mescitte gece bir namaz kıldı. Sahabenin çoğu da onunla birlikte o namazı kıldı. İkinci gece yine aynı namazı kıldı. Bu kez O'na tabi olarak aynı namazı kılan cemaat daha fazla oldu. Üçüncü gece Hz. Muhammed (s.a.s) mescit'e gitmedi. Orayı dolduran cemaat onu bekledi. Resulullah (s.a.s) ancak sabah olunca mescide çıktı ve cemaata şöyle buyurdu: "Sizin cemaatla teravih namazını kılmaya ne kadar arzulu olduğunuzu görüyorum. Benim çıkıp, size namazı kıldırmama engel olan bir husus da yoktu. Ancak ben size, teravih namazının farz olmasından korktuğum için çıkmadım" Resulullah
Teravih Namazı
kıldırdı
mı? Ebû Zer (r.a)'dan nakledildiğine göre, Resulullah (s.a.s) Ramazan ayının sonuna doğru bazı gecelerde ashabına, gecenin üçte birini geçinceye kadar teravih namazını kıldırmıştır. Ebû Hureyre (r.a)'nın naklettiği bir başka hadiste de Rasûlüllah (s.a.s)'in Ramazan ayında, ashabtan bir grubu, Ubey b. Kab (r.a)'ın arkasında cemaatle namaz kılarken gördü ve "Doğru yapıyorlar, yaptıkları şey ne güzeldir" diyerek tasvip ettikleri haber verilmiştir Teravih
Namazı kaç rekat? Yine Hz. Âişe validemiz (r.a) Hz. Peygamber (s.a.s)'in kıldığı teravih namazı hakkında şu bilgileri vermiştir: "Allah'ın elçisi ne Ramazanda, ne de diğer zamanlarda on bir rekattan fazla namaz kılmazdı. Dört rekat namaz kılardı ki, güzelliği ve uzunluğunu anlatamam! Nihayet üç rekat daha kılardı. Bir defasında, Ey Allah'ın Resulu! Vitir namazını kılmadan uyuyor musun? diye sorduğumda "Ey Âişe! Benim gözlerim uyur, fakat kalbim uyumaz" buyurdu" Hanefilere
göre, teravih namazının rekât sayısı
Hz. Ömer (r.a)'ın uygulamasına dayanır. Hz. Ömer Mescid-i Nebevî'de
halifeliğinin
son zamanlarında teravih namazını yirmi rekât olarak kıldırdı. Dört
halife
devrinden sonra da kimse teravihin yirmi rekat olarak cemaatla
kılınmasına
karşı çıkmadı. Alimler bu hususta Hz. Muhammed (s.a.v)'in şu hadisine
göre
hareket etmişlerdir: "Benden sonra benim
sünnetimden ve raşit
halifelerin
sünnetinden ayrılmayın" Diğer yandan Abdullah b. Abbas (r.a)'ın Ramazan ayında teravih namazını yirmi rekat olarak kıldığı ve arkasından da üç rekat vitir namazını kıldığı rivâyet edilmiştir. İmam Ebû Hanife'ye Hz. Ömer (r.a)'ın bu hususta yaptığı uygulama sorulunca, şöyle demiştir: Teravih namazı hiç şüphesiz müekked bir sünnettir. Hz. Ömer, bu namazın cemaatle ve yirmi rekat kılınmasını şahsi bir ictihadı ile yapmadığı gibi, bir bid'at olarak da emretmemiştir. O, kendisinin bildiği şer'î bir esasa ve Hz. Muhammed (s.a.v)'in bir vasiyetine dayanarak böyle yapmıştır Teravih
Namazı nasıl bir
sünnettir? Yukarıda işaret edildiği gibi, teravih namazı erkek ve kadınlar için sünnet-i müekkede olarak kabul edilmektedir. Hz.Peygamber (s.a.v) bir hadiste: "Allah size Ramazan orucunu farz kılmıştır, ben de size gece namazını (teravihi) sünnet kıldım" diyerek buna işaret buyurmuştur . Nakledilen bütün bu rivâyetlere göre teravih namazının sekiz rekatının müekked sünnet olduğunda şüphe yoktur. İbnu'l-Humam gibi bazı alimler, sekiz rekattan fazlasının müstahap olduğunu söylemişlerdir. Bu durum, yatsı namazından sonra dört rekat nafile namaz kılmanın müstahap oluşuna benzer ki, bunun ilk iki rekatı müekked sünnet olur Vitir
Namazından sonra
kılınabilir mi? Teravih
namazı, Ramazan ayına mahsustur; vakti,
tercih edilen görüşe göre, yatsı namazından sonradır, sabah namazının
vaktine
kadar devam eder. Vitir namazı teravih namazından sonra kılınır. Ancak
teravih namazından önce kılınmasında da herhangi bir sakınca yoktur.
Ancak
teravih namazı yatsı namazından önce kılınmaz. Kılındığı takdirde,
iâdesi
gerekir. Bu namazın gece yarısından veya gecenin üçte birinden sonraya
tehir edilmesi müstehaptır. Bir
mescitte hiç kimse
Teravih Namazı
kılmazsa ne olur? En sağlam görüşe
göre,
teravihte cemaat
olmak
sünnet-i kifâyedir. Yani bir mescitte hiç kimse teravihi cemaatle
kılmazsa,
hepsi günahkâr olur. Teravih namazı tek başına kılınabilir. Fakat
cemaatle
kılınması daha faziletlidir. Teravih
Namazı'nın
yarısında yetişen kimse
ne yapar? Teravih namazına, yarısında yetişen kimse, önce yatsı namazının farzını kılar ve daha sonra teravih namazını kılmak için imama uyar. Eksik kalan teravih rekatlarını, daha sonra kendisi tamamlar. Hatim ile teravih namazını kılmak sünnettir. Teravih
Namazı'nı nasıl
kaza edebilirim? Teravih namazının kazası yoktur. Bilindiği gibi farz ve vacip namazlar kaza edilirler. Selam
kaç rekatta bir
olmalı Teravih
namazını, her iki rekatta bir selâm
vererek on selâm ile bitirmek daha faziletlidir. Dört rekatta bir selam
da verilebilir. Sekizde, onda veya yirmi rekatta bir selam vererek
bitirmek de caizdir. Fakat böyle kılmak mekruh sayılmaktadır. Teravih
namazını kılarken, iki rekatta bir
selâm verilse, normal olarak akşam namazının iki rekat sünneti gibi ve
dört rekatta bir selâm verilse, yatsı namazının dört rekat sünneti gibi
kılınır. Başlarken ve her iki rekatın başında "Sübhâneke",
"Ezûzübesmele"
ve her oturuşta "et-Tahiyyat" ile "Salli-barik" duaları okunur. Cemaatle
kılarken nasıl
niyet edilir? Cemaatle kılınınca, cemaat hem teravihe, hem de imama uymaya niyet eder. İmam teravih namazını sesli olarak kıldırır Teravih
Namazı ne kadar
hızlı kılınabilir? Teravih namazı, diğer namazlara nispetle biraz seri kılınır. Ama bu, harflerin mahreci anlaşılmayacak şekilde bozuk bir telaffuzla kılınabilir anlamına gelmez. Bu bakımdan teravih namazının normalin dışındaki bir şekilde acele kılınması mekruhtur. Namazın rükünlerini yerine getirirken de acele edilmez. Kelimeleri tane tane okumak, mahreçlere dikkat etmek ve rükünleri gerektiği gibi yerine getirmek gerekir. Teravih
Namazında hangi
sureler okunmalıdır? Teravih
namazı hatimle kılınmayan camilerde,
herhangi bir yanlışlığa meydan vermemek ve cemaatın da kısa sureleri
iyice
ezberlemelerini sağlamak için, "Fil sûresi"nden sonraki sureleri
okumakta
yarar vardır. Bu durumda imam, rekat sayılarında da tereddüde düşmekten
korunmuş olur. Kaynaklar |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Teravih
Namazının Kılınışı |
||||||||||||||||||||||||||||||||||
Teravih namazı yatsı namazından sonra kılınır. Yatsıdan önce kılınması caiz değildir. Vitir namazı teravihten sonra kılınır. Yirmi rek'at olan teravih namazı her iki rek'atın sonunda selâm verilerek kılındığı gibi, dört rek'atta bir selâm verilerek de kılınır. Her iki durumda da namaza devam edilir ve yirmi rek'at tamamlanır. İki Rek'atın Sonunda Selâm Verilerek Teravihin Cemaatle Kılınışı Yatsı namazının farzı ve son sünneti kılındıktan sonra teravih namazına başlanır. Namazı kıldıracak imam: "Niyet ettim Allah rızası için teravih namazını kılmaya, bana uyanlara imam oldum" diye niyet ederek iftitah tekbirini alıp ellerini bağlar. İmamın arkasında kılan cemaat de "Niyet ettim Allah rızası için teravih namazını kılmaya, uydum imama" diyerek niyet eder ve imamın tekbirinden sonra "Allahü Ekber" diyerek tekbir alır ve ellerini bağlar. Bundan sonra imam ve cemaat gizlice "Sübhaneke"yi okur. Sübhaneke'nin okunması bitince (cemaat ayakta başka bir şey okumaz, sadece imam Fatiha'yı bitirince gizlice "amin" der.) İmam gizlice Eûzü-Besmele, açıktan fatiha ve bir sûre okur. Cemaatle birlikte rükû ve secdeleri yaptıktan sonra ikinci rek'ata kalkılır. Burada yine imam gizlice besmele, açıktan fatiha ve bir sûre okuyup cemaatle birlikte rükû ve secdeleri yaparak oturulur. Bu oturuşta imam ve cemaat Ettehıyyatü, Allahümme salli, Allahümme bârik ile Rabbena âtina... duasını okuyarak selâm verirler. Böylece iki rek'at kılınmış olur. Ayağa kalkılarak tarif ettiğimiz şekilde ikişer rek'at kılınmaya devam edilerek yirmi rek'at teravih namazı tamamlanmış olur. Bundan sonra üç rek'atli vitir namazı da cemaatle kılınır. İki Rek'atın Sonunda Selâm Verilerek Teravihin Tek Başına Kılınışı "Niyet ettim Allah rızası için teravih namazını kılmaya" diyerek niyet edilir ve aynen sabah namazının iki rek'at sünneti gibi kılınır. Yirmi rek'at tamamlanıncaya kadar ikişer rek'at kılınmaya devam edilir, teravih bitince de vitir namazı kılınır. Dört Rek'atın Sonunda Selâm Verilerek Teravihin Cemaatle Kılınışı Namazı kıldıracak imam ve cemaat yukarıda tarif ettiğimiz gibi niyet ederek iftitah tekbirini alır ve ellerini bağlar. İmam ve cemaat gizlice Sübhaneke'yi okuduktan sonra (Cemaat başka bir şey okumaz) İmam gizlice Eûzü-Besmele, açıktan fatiha ve bir sûre okuyup rükû ve secdeler yapılarak ikinci rek'ata kalkılır. Burada imam gizlice Besmele'yi, açıktan fatiha ve bir sûre okuyup rükû ve secdeleri yapar ve otururlar. İkinci rek'atın sonundaki bu ilk oturuşta imam ve cemaat Ettehıyyatü, Allahümme salli ve Allahümme bârik'i okur ve üçüncü rek'ata kalkarlar. Üçüncü rek'atın başında hem imam, hem de cemaat gizlice sübhaneke'yi okur. Sonra imam gizlice Eûzü-Besmele, açıktan fatiha ve bir sûre okur. Sonra rükû ve secdeleri yaparak dördüncü rek'ata kalkarlar. İmam gizlice Besmele'yi, açıktan da fatiha ve bir sûre okuyarak yine rükû ve secdeler yapılıp oturulur. Bu oturuşta da imam ve cemaat Ettehıyyatü, Allahümme salli, Allahümme bârik ile Rabbenâ âtina... duasını okuduktan sonra selâm verirler. Böylece teravih namazının ilk dört rek'atı kılınmış olur. Bundan sonra ayağa kalkılarak tıpkı tarif ettiğimiz gibi dörder rek'at kılınmaya devam edilir. Beş defa dört rek'at kılınınca yirmi rek'at teravih namazı tamamlanır. Sonra da yine cemaatle vitir namazı kılınır. Dört Rek'atın Sonunda Selâm Verilerek Teravihin Tek Başına Kılınışı "Niyet ettim Allah rızası için teravih namazını kılmaya" diye niyet edilir ve aynen ikindi namazının sünneti gibi kılınır. Aradaki fark sadece niyetin değişik olmasıdır. Böylece dörder rek'at kılınarak yirmi rek'at tamamlanır. Bunun peşinden de vitir namazı kılınır. |
||||||||||||||||||||||||||||||||||