|
Şeytan |
|
Şeytan |
Kötü
ruhun,
kötü birinin, kötülüğe teşvik edenin, kötülüğün temsilcisinin, karanlık
ve delaletin önderinin, Allah'ın ve O'nu seven, O'na kullukta
bulunan
herkesin büyük düşmanının müşahalaştırılmış şekli veya kötülüğün
sembolü olmuş varlık.
Evren'de
Hz. Adem
(a.s.)'den önce yaratılmış melek ve cin adında iki varlık mevcuttu.
Şeytan,
cin denen varlık grubuna mensup idi. Yüce
Allah'ın
Adem'e secde emrine karşı gelip isyan ettiği için ilahi rahmetten
kovulan
ve insanların amansız düşmanı olan, cin taifesinin inkarcı kesiminden
gizli
bir varlıktır.
Hz.Adem'e
(a.s) karşı büyüklük taslaması ve secde emrine isyanı neticesinde ilahi
rahmetten
ebediyen kovuluşu "İblis" adını almasına sebep oldu. O'nun küfrü inkar
şeklinde olmayıp, emri yerine
getirmeyi
kabul
etmeme ve itiraz şeklindedir.
|
Şeytan Hikayeleri
|
Lanetlenmesi
ve Cennetten Kovulması |
Hz.Adem'e
(a.s) secde emrine kadar
hissiyatına
dokunan bir teklif yapılmamış ve imtihan olunmamıştı. Onun bu ana
kadar,
Allah'ın emirlerine göre mi, yoksa öz nefsinin isteklerine göremi
hareket
ettiği bilinmiyordu. Emir hissiyatına ters düştü ve emri yerine
getirmekten
kaçındı. Gerekçesi, kendisinin ateşten, Adem'in ise topraktan
yaratılmış
olmasıydı. Böylece o, ateşin topraktan üstünlüğü gibi iki madde
arasında,
aslında olmayan bir farklılık görmüştü. Her iki maddenin yaratıcısının
da Allah olduğunu itiraf etmesine rağmen Adem'in yeryüzünde Allah'ın
halifesi
olması, Allah'tan bir ruh taşıması gibi asıl üstünlüklerini bilmezden
gelmişti.
Adem'de toprak toprak, kendisinde ateşten başka bir mahiyet görmemiş;
ölüden
diri, diriden ölü yaratan ve bütün meziyetleri bahşeden Allah'ı maddeye
mahkum sanmıştı.
Bu
anlayış,
Şeytan'a Allah huzurundan kovulma, rahmetinden ümit kesme ve
kıyamete
kadar O'nun lanetini haketme dışında hiçbirşey kazandırmadı. Çünkü o
dar
görüşlüydü, maddenin ötesini görememişti. Maddeyi tek ve gerçek ölçü
sanmakla
şeytanca bir yanılgıya düşmüştü.
Şeytanın
bu
itirazı, büyüklük taslamaya ve neticede kendisini inkara götüren bir
isyana
dönüştü. Çünkü o, neticede sahibini alçaltacak olan bir büyüklük
anlayışına
sahipti.
Cenab-ı
Hak
buyuruyor:
Allah,
“Şimdi in
aşağı oradan. Çünkü senin orada büyüklük taslamak haddine değil! Hemen
çık!
Çünkü sen
aşağılıklardansın” dedi.
(Araf,
13)
Allah, “Öyleyse çık oradan, çünkü sen
kovuldun.
Şüphesiz hesap gününe kadar lânet senin üzerinedir” dedi.
(Hicr,34-35)
Yücelik
sıfatları kendisine ait olan Yüce Allah, bu emirle onu
bulunduğu makamdan derhal azledip indirdi. Kibirine karşılık küçüklüğe
ve hakarete mahkum etti. Aslının ateş olmasına güvenerek, hayırlılık ve
fazileti kendisinde aslından intikal eden bir miras, elinden alınmaz
bir kişisel özellik gibi varsayarak bu imtihan zamanına kadar bulunduğu
o mutluluk makamından düşmeyeceğini zanneden ve bu zannıyla:
Yaratıcı'nın
emrini eleştirmeğe kalkışan İblis'e bu ilâhî emir, eşyanın
bütün özelliklerinin sadece bir Allah vergisi olduğunu, bu şekilde bir
defada fiilen anlatıverdi.
(Elmalı
Tefsiri, Araf Suresi)
|
Cennet'ten
Niçin
kovuldu? |
Yüce Allah,
İblis'i
isyanından
dolayı
kovuvermemiş, sorguya çekmiştir. Sorgusunda özür beyan etme yerine
kibir ve gururla gösterdiği inat ve küfürden dolayı da bulunduğu
makamdan indirmiş, yerinden çıkarmış "in oradan çık, artık alçaksın,
küçüksün" diye yerinden atıp düşürerek, aşağılamış ve alçatmış, birinci
"çık" emrinin mutlak oluşuna göre o anda bu çıkarmanın henüz ebedî bir
kovma olmadığı anlaşılmaktadır.
Eğer İblis uslanıp edebini takınsa, düzelmeye yüz tutsaymış affı
muhtemel bulunuyormuş. Nitekim, zaman tanıma ricası bir dereceye kadar
yerine getirilmiştir. Fakat bunun üzerine şükür ve düzelme yerine bütün
bütün şımarıp hak yola ve iman edenlere ve doğru yolda bulunanlara
karşı kötülük etmeye ebediyyen, azmettiğini ortaya koyduğu zamandır ki
emriyle tamamen kınanmaya, kovulmaya ve ahirette de kendisine uyanlarla
beraber ebedî azaba mahkûm edilmiştir.
İblis'in, yaratıcıyı ve ahireti inkar etmediği halde bu düşme ve
bedbahtlığına sebep kibir ve gurur ile hissiyata tabi olması ve bu
şekilde arzusuna uygun olmayan hususlarda, ilâhî emre sataşıp saldırma
fikrinde bulunması olmuştur. Onda bu hasletin ortaya çıkmasına da,
insanın özel bir şeref ile yaratılması ve secde emrini kazanması sebep
olmuştur. Buna karşılık İblis'in ecelinin tehir olunmasında da insanın
düşmesine yakın sebep, kendi hatalarıdır. Fakat bu hataların karşılıklı
olarak birbirleriyle ilgili yönleri vardır.
Allah'a
karşı serbest
kalmak isteyen İblis insan ile imtihan olmuş bulunduğu gibi, İblis gibi
serbest kalmak sevdasına düşecek olan insanlar da İblis ile imtihan
kılınmışlardır. Şu halde yaratılışlarıyla İblis'in düşmesine sebep
olmuş insanlar, kendi iradeleriyle onun akıbetine düşmemek için
yaratılışlarına bahşedilen bu ezelî nimetin şükür hakkını yerine
getirmeli ve İblis'in izine gitmekten son derece sakınmalıdır. Ve
bilmelidir ki, İblis'in gösterdiği huylardan hangisi bir kimsede varsa,
onda şeytandan bir huy var demektir ve onun düzeltilmesine
çalışmalıdır.
(Elmalı
Tefsiri, Araf Suresi)
|
Mühlet Verilişi |
Tamamen
yalnız
kalan şeytan bu defa intikam peşine düştü. Hedef insandı. Çünkü insan
yüzünden
ilahi rahmetten uzaklaştırılmıştı. Amacına ulaşabilmek için de
Allah'tan
kıyamete kadar mühlet istedi. |
Şeytan,
"İnsanların tekrar dirilecekleri güne kadar bana mühlet
ver"
(Araf,
14) |
|
diye Allah'a
yalvardı. İnsanların tekrar dirileceği
günden
maksat
ise sur'a ikinci üfürülüş zamanıdır. Bu şekilde yalvarmakla, tekrar
dirilmeden
sonra artık ölümün olmayacağını biliyor ve böylece ölümden
kurtulacağını
sanıyordu.
Hiçbir
yaratığın herhangi bir dilek ve duasını
toptan
reddetmek, şânından olmayan yüce Allah, huzurundan kovduğu İblis'in
bile ricasını mutlak suretle reddetmiyerek:
|
Allah
da, “Sen süre verilenlerdensin”
dedi.
(Araf,
15) |
|
Belirli
bir zamandan maksat ise, sur'a birinci üfleniş zamanıdır. Bununla o,
zillet
ve hakaret dolu bir hayatı ölüme tercih etti. Onun için esas düşüş de
bu
oldu.
|
Şeytan'ın
Görevi |
Şeytan,
hatasını
anlayıp tevbe ederek suçunu affettirme yoluna gitmedi Bilakis daha da
azgınlaştı.
Kendisine, kıyamete kadar meşgul olabileceği bir hedef seçti. Bu
insandı.
Gönlündeki intikam duygularını cüretkar bir eda ile Yüce Allah'a
şöyle açıkladı:
"İblis,
“Rabbim!
Beni azdırmana
karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim,
içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini
azdıracağım” dedi. "
(Hicr,
39-40)
O
bilinen vakte
kadar mühlet müsadesini alan İblis Ya Rabbi! dedi, beni azdırmana
karşılık
yemin ederim ki veya azgınlığıma hükmetmen sebebi ile; yani Allah
katından
kovulmuş, iyilik ve rahmetten uzaklaştırılmış bir melûn, böyle bir
mühlet
müsaadesini elde edince şımarır da onu azgınlığa bir teşvik vasıtası
olarak
kabul eder.
Böyle
şımartman hakkı için veya çamurdan yaratılanı
küçümseyip
secdeetmediğimden dolayı benim azgın âsi olduğuma hükmetmenden dolayı
mutlaka
ben, yeryüzünde onlara süsleme yapacağım.
Yani maddelerini bahane ederek o kuru çamuru, o kokar balçığı, onlar
için
süsleyip insanlığın esas yükselmesine vesile olan ruhtan daha hoş, daha
süslenmiş, daha kıymetli göstereceğim. Ve mutlaka hepsini azdıracağım.
Ayetdende
anlaşılacağı gibi şeytana, Allah'ın halis kulları üzerinde etki
olabilecek
hiç bir güç verilmemiştir. Binanyaleyh düşüncesinde, yaşayışında ve
huyunda
şeytana karşı olan insan, "Allah'ın kulu" sıfatını koruyacaktır.
Şeytana
ait bir vasfı taşıyan kimsede ise, şeytandan bir haslet var demektir.
|
Havva'nın
Yaratılışından Sonra
|
Hz.Adem Adn
Cenneti'nde ikamet ediyordu. Kendi cinsinden ve nefsinden eşi de
yaratıldı.
Eşinin adı Havva idi. Bu arada şetan öç almayı planlıyordu. Bunun
üzerine
Adem ve eşini Allah şöyle uyardı:
"Ey Âdem, sen ve eşin
cennette oturun, ikiniz
de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın,
yoksa
zalimlerden olursunuz."
(Bakara 35)
Aslında
Adem'e ve eşine yaklaşılmaması tavsiye edilen ağaç bir imtihan
sahasıydı. Onun meyvasından yemek ise, yasak bir fiilin işlenmesi,
sorumluluk
sahsına çıkılması ve Allah'ın koyduğu bir yasağın çiğnenmesi demekti.
Adem ve eşi,
melek olma veya Cennet'te ebedi kalma ihtimallerini duyunca,
şeytanın kendilerine düşman olduğunu unuttular.
"Derken onların,
kendilerinden gizli kalan çirkin
yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı:
"Rabbiniz,
başka
bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî
kalıcılardan
olursunuz diye sizi şu ağaçtan men etti." dedi. Ve onlara:
"Elbette
ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti."
(Araf
20-21)
"Ağaca
yaklaşmayın" emrine sabırsızlık edip ondan yediler. Ağaçtan meyve
tadınca ayıp yerleri kendilerine açılıverdi.
"Böylece onları
aldatarak
aşağı sarkıttı
Ağacı tadınca, çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet
yapraklarını
üst üste yamayıp üzerlerini örtmeğe başladılar."
(Araf
22)
Allah
Adem'e
görevini hatırlatarak:
"... Ben sizi o ağaçtan men
etmedim mi
ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi?"
(Araf
22)
Fakat
hatalarını çok çabuk anladılar, derhal tevbe ettiler.
"Ey Rabbimiz! Biz kendimize
zulmettik,
eğer bizi
bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana
uğrayacaklardan
oluruz!"
(Araf 23)
Allah'da
tevbelerini kabul etti. Fakat cennet de daha fazla kalmalarına
müsaade etmedi ve şu emri verdi:
"Birbirinize düşman
olarak inin, sizin yeryüzünde
bir süreye kadar kalıp geçinmeniz gerekmektedir. Orada yaşayacaksınız,
orada öleceksiniz ve yine oradan çıkarılacaksınız!"
(Araf
24-25)
|
Şeytana
Karşı Uyarı |
Şeytanla
Adem ve Havva arasında geçen bu hadiseden sonra Allah, şeytana
karşı tedbirli olmaları için, insanları da uyardı ve şöyle
buyurdu:
"Ey
Âdemoğulları. Şeytan,
ana babanızı, çirkin
yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten
çıkardığı
gibi, sizi de bir belaya düşürmesin! Çünkü o ve kabilesi, sizin
onları
göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz, şeytanları, inanmayanların
dostu
yaptık. "
(Araf
27)
|
|
İblis
de
cinden olduğundan, o şeytan ve
onun hemcinsleri nesil
ve insan askerleri gözünden gizlenebilen cin toplulluğundandırlar.
Hafiye
ve casus gibi insanı görmediği tarafından vurur avlarlar. Tefsirciler
demişlerdir
ki, bundan insanın şeytanı hiç görmeyeceği sanılmamalıdır. Görülmeyecek
yönden görebilmek hiç bir şekilde görülememeyi gerektirmez. Gerçekte
bir
insan bile diğer insanı göremiyeceği yönden görebilir, şeytan da insanı
böyle görmediği tarafından aldatır ve hatta bazan
görünür de şeytan olduğunu sezdirmez, şeytan olduğunu gizlemiyerek
göründüğü
de olur. "Şeytan sizi belaya
uğratmasın." yasaklaması da
gösterir
ki, bir insan için şeytanın fitnesinden geri durmak ve çekinmek
mümkündür.
Demek
ki
şeytan,
gözle görünmediği halde
bile onun şeytanlık ve aldatma
noktaları bilinebilir. Ve bilinemediği halde bile takva
giysisi, iman ve korku hissi onun fitnesine en kuvvetli bir engel
teşkil
eder. İnsan dışıyla ve içiyle maddî ve manevî bakımdan silahlanmış
olur.
Takva elbisesi, ile içinden dışından giyinmiş bulunursa, şeytan ona
görmediği
tarafından, gördüğü halde bile etki edip aldatamaz. Şu halde şeytandan
takva elbisesi ile sakının. Muhakkak ki biz şeytanları iman
etmeyen imansızların dostları kılmışızdır. İmansızlıkla şeytanlık
arasında bir çekicilik vardır. Korusuz bahçeye haşerelerin üşüştüğü
gibi.
"Muhakkak biz kâfirlere
şeytanları gönderdik,
onları günaha sevkediyorlar."
(Meryem,
83)
âyeti delaletince imansız kalblere de
şeytanlar musallat olur. İmansızlar şeytanlığı sever, şeytana mahsus
hasletlere, hareketlere meftun olurlar. Hayırsız, hayırsızla düşer
kalkar,
eşkiyanın reisi, en büyük haydut olur. Bunun gibiimansızların bütün
eğilimleri
şeytanlıkta olduğundan önlerine şeytanlar düşer, başlarına şeytanlar
geçer
ve artık onları diledikleri yere sevkeder, soydurur, soyarlar.
"Ey insanlar! Bütün
yeryüzündeki nimetlerimden
helal olmak, temiz olmak şartıyla yiyin. Fakat şeytanın adımlarına
uymayın.
Çünkü o size belli bir düşmandır. O size hep çirkin ve murdar işleri
emreder,
Allah'a karşı bilmediğiniz şeyler söylemenizi ister."
(Bakara
- 168-169)
"Onlar, Allah'ı bırakırlar
da, yalnız dişilere
taparlar. Böylece ancak inatçı şeytana tapmış olurlar. Allah o
şeytana
lanet etti. Ve o da: "Elbette senin kullarından belirli bir pay
alacağım,
onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım, ve
onlara
emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim
de
Allah'ın yaratışını değiştirecekler" dedi.Kim Allah'ı bırakıp da
şeytanı
dost edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyana uğramış olur. Şeytan
onlara vaad eder ve onları boş umutlarla oyalar. Oysa şeytanın onlara
vaadi,
aldatmadan başka bir şey değildir. Bunların varacakları yer
cehennemdir.
Ondan kurtulmak için çare bulamazlar."
(Bakara
117-121)
Bu
ayetler
aynı zamanda insanın, şeytanın fitnesinden sakınmasının mümkün
olduğunu da gösterir.
|
Şeytanın
Hileleri |
Muhyiddin-i
Arabi Hazretlerinin SECERET' ÜL KEVN eserinden özetlenerek alınmıştır.
Muaz b, Cebel
rivayet ediyor :
- Bir gün
Resullullah (s.a) ile beraberdik. Ansardan birinin evinde
toplanmıştık..
Tam bir cemaat olmuştuk. Sohbete dalmıştık.
Bu arada,
dışarıdan bir ses geldi :
- Ev sahibi.....
içerdekiler... Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden
bir
dileğim var.
Resullullah
(s.a) Efendimiz,
-Bu seslenen
kimdir bilir misiniz?
-En iyi bilen
ALLAH ve Resuludur.
- O, lain
iblistir. 'Şeytandır' Allah'ın laneti onun üzerine olsun.
Hz. Ömer :
-Ya Resullullah, bana izin veriniz
onu
öldüreyim.
- Dur ya Ömer, biliyomusun ki; ona
belli
bir
vakte kadar mühlet verilmiştir...
Öldürmeyi
bırak. Kapıyı ona açın gelsin... O buraya gelmek için emir almıştır.
Diyeceklerini
anlamaya çalışınız. Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz.
|
Kapı açıldı...
Bir ihtiyar.
Şaşı. Aynı zamanda köse. Çenesinde altı veya yedi kadar kıl sallanıyor.
At kılı gibi. Gözleri yukarı doğru açılmış. Kafası, büyük bir fil
kafası
gibi. Dudakları da, bir manda dudağına benziyordu.
Sonra, şöyle
bir selam verdi ;
-Selam ya
Muhammed; selam size ey cemaat-i müslimin.
-Selam Allah'ındır
ya lain. Bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş?
-Benim
buraya gelişim kendi arzumla olmadı. Mecburen geldim.
-Nedir o
mecburiyetin ?
-İzzet
sahibi Rabbın katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki;
"Allah-ü Taâlâ
sana emir veriyor: Muhammed'e gideceksin. Ama düşük ve zelil bir
halde.
Tevazu ile. Ona gideceksin ve ademoğullarını nasıl kandırdığını
anlatacaksın.
Onları nasıl aldattığını söyleyeceksin bir bir ona. Sonra o sana ne
sorarsa
doğrusunu diyeceksin."
Sonra ...
Allah-ü Taâlâ buyurdu ki :
"Söylediklerine
bir yalan katarsan, doğruyu sölemezsen... seni kül ederim; rüzgara
savurur... Düşmanlarının önünde, seni rüsvay ederim."
|
|
İşte
... böyle; ya Muhammed, o emir
üzerine
sana
geldim. Arzu ettiğini bana
sor. Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem;düşmanlarım benimle
eğlenecek.
Şu muhakkak ki , düşmanlarımın eğlencesi olmaktan daha zor bir şey
yoktur.
Halk
Arasında
En Çok Sevmedikleri
Bundan
sona
Resullullah (s.a.) Efendimiz şöyle sordu :
-Madem ki, sözlerinde doğru
olacaksın. O halde bana
anlat: Halk
arasında
en çok sevmediğin kimdir ?
Şeytan şu
cevabı verdi :
-Sensin ya
Muhammed. Allah' ın yarattıkları arasında senden daha çok sevmediğim
kimse
yoktur. Sonra senin gibi kim olabilirki?
-Benden sonra, en çok kimlere
buğuzlusun ve
sevmezsin?.
-Müttaki
bir gence ki ... varlığını Allah yoluna vermiştir.
|
|
-Sonra
kimi
sevmezsin?
-Kendisini
sabırlı bildiğim şüpheli işlerden sakınan alimi ...
-Sonra ?
-Temizlik
işinde... yıkadığı yerleri üç defa yıkamayı adet eden kimseyi.
-Sonra ?
-Sabırlı
olan bir fakiri ki ; ihtiyacını kimseye anlatmaz... Halinden şikayet
etmez.
-Peki, bu
fakirin sabırlı olduğunu nerden bilirsin ?
-Ya Muhammed,
ihtiyacını kendi gibi birine açmaz. Her kim ihtiyacını kendi gibi
birine
üç gün üst üste anlatırsa, Allah onu sabredenlerden
yazmaz. Sabırlı kimselerin işi buna benzemez. Hasılı , onun sabrını;
halinden, tavrından ve şikayet etmeyişinden anlarım.
-Sonra kim
?
-Şükreden
zengin.
-Peki, ama
zenginin şükreden olduğunu nasıl anlarsın ?
-Onu görürsem
ki , aldığını helal yoldan alıyor ve mahalline harcıyor. Bilirim ki:
şükreden
bir zengindir.
|
İbadet
Esnasında Şeytanın Hali
Resullullah
(s.a.) Efendimiz bu defa mevzuu değiştirdi ve ona başka bir sual sordu
:
-Peki, ümmetim
namaza kalkınca, senin halin nice olur?
-Ya Muhammed,
beni bir sıtma tutar. Titrerim.
-Neden böyle
olursun; ya lain ?
-Çünkü
bir kul, Allah için secde edince bir derece yükselir.
- Peki ya
oruç tuttukları zaman nasıl olursun ?
-O
zaman da bağlanırım. Taa, onlar iftar edinceye kadar.
-Peki ya
hac yaptıkları zaman nasıl olursun ?
-O zaman
da çıldırırım.
-Peki, ya
Kur'an okudukları zaman nasıl olursun ?
-O zaman
da, eririm. Tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm.
-Peki ya
sadaka verdikleri zaman halin nasıldır ?
|
|
-Ha,
işte..
o zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren, bir testere alır
eline, ve beni ikiye böler.
-Neden öyle
testere ile ikiye biçilirsin, ya Ebamürre ?
- Çünkü sadakada
dört güzellik vardır. Şöyle ki ;
1-Allah-ü
Teala, sadaka verenin malına bereket ihsan eyler.
2-O, sadaka
veren kimseyi halkına sevdirir.
3-Allah-ü
Teala, onun verdiği sadakayı , cehennemle arasında bir perde yapar.
4-Allah-ü
Teala, belayı sıkıntıyı ve ahları ondan defeder |
Şeytan Kimi Azdıramıyor?
Resullullah
(s.a.) Efendimiz, yukarıdaki soruları sorduktan ve şeytanın verdiği
cevaplar
kısmen bittikten sonra, şöyle buyurdu:
- Ümmetime
saadet ihsan eden; seni taa, belli bir vakte kadar şeki kılan Allah'a
hamd olsun.
Resullullah
(s.a.) Efendimiz' in o cümlesini duyan lain iblis şöyle dedi :
- Heyhat,
heyhat... Ümmetin saadeti nerede? Ben, o belli vakte kadar diri
kaldıkça,
sen ümmetin için nasıl ferah duyarsın?.. Ben,
onların
kan mecralarına girerim. Etlerine karışırım. Ama onlar, benim bu
halimi
göremez ve bilemezler. Beni yaradan ve baas
gününe
kadar bana mühlet veren Allah'a yemin ederim ki: Onların tümünü
azdırırım.
Cahillerini ve alimlerini... Ümmilerini ve
okumuşlarını... Facirlerini ve
abidlerini ..
Hasılı, bunların hiçbiri elimden
kurtulamaz.
Fakat, Allah'ın halis kullarını... Evet, bunları azdıramam.
|
|
Bunun
üzerine
Resullullah (s.a.) Efendimiz sordu :
-Sana göre ihlas sahibi olan
muhlis
kullar kimlerdir ?
-Bilmez misin?
ya Muhammed, bir kimse ki, dirhemini ve dinarını sever ... O Allah
için
bir ihlasa sahip değildir. Bir kimseyi görürsem
ki; dirhemini dinarını sevmez;
övülmekten, medhedilmekten hoşlanmaz..
bilirim
ki o : ihlâs sahibidir... Hemen onu bırakır
kaçarım.
Bir kul malı ve
övülmeyi sevdiği süre, kalbi de dünya arzularına bağlı
kaldığı müddet, o size vasfını yaptığım kimseler arasında bana en çok
itaat edendir. Bilmez misin ki: mal sevgisi, büyük günahların en
büyüğüdür.
Bilmez misin ki ya Muhammed, baş olma sevgisi yine büyük günahların en
büyükleri arasındadır.
Ya Muhammed, bilmez misin?
Benim yetmiş
bin
tane çocuğum var. Bunların her birini bir başka yere tayin
etmişimdir.
Sonra o her çocuğumla birlikte yine yetmiş bin tane şeytan
vardır.
Onların bir kısmını ulemaya gönderdim. Bir kısmını gençlere
yolladım. Bir
kısmını da, meşayihe saldım. Bir kısmını da ihtiyar kadınlara musallat
ettim. Gençlere gelince, aramızda hiçbir anlaşmazlık yoktur. Onlarla
gayet
iyi geçiniriz. Çocuklara
gelince... onlarla da, bizimkiler
istedikleri
gibi birlikte oynarlar. Bizimkilerin bir kısmını da abidlerin
başına
dert
ettim. Bir kısmını da zahidlerin. Onlar bunların yanına girer; halden
hale sokarlar. Bir tepeden öbürüne ... hep dolaştırıp dururlar. Öyle
bir
hal alırlar ki; başlarlar, sebeplerden herhangi birine sövmeye...
İşte... böylece, onlardan ihlası alırım. Onlar bu halleri ile
yaptıkları
ibadeti,
ihlassız yaparlar gayrı .. Ama , bu hallerin farkında olmazlar. Bilmez
misin; ya Muhammed, Rahip Borsisa: tam yetmiş yıl ihlas ile Allah' a
ibadet etti. Bu ibadetleri sonucunda ona öyle bir hal ihsan
edilmişti ki ; Her dua ettiği hasta, duası ve bereketi ile şifa
oluyordu.
Onun peşine takıldım. Zina etti. Katil oldu. Sonunda da küfre girdi. Bu
o kimsedir ki ; Allah-ü Teala aziz kitabında , ona şöyle anlatır :
"Şeytan hali
gibidir ki; o insana: 'Kafir ol .. Dedi. Vaktaki o kafir
oldu.: bu defa ona şöyle dedi: Ben senden uzağım... Ben
alemlerin
Rabbi olan Allah'tan korkarım ." (59/16)
|
Kötü
Huylardan İstifade Edişi
YALAN
- Bilmez misin
ya Muhammed, yalan bendendir ve ilk yalan söyleyen de benim. Her kim
yalan
söylerse ... o benim dostumdur.
Her kim yalan yere yemin ederse ... o da benim sevgilimdir. Bilmez
misin
ya Muhammed , ben Adem'e ve Havva'ya yalan
yere
Allah adına and içtim. "Muhakkak
ben size nasihat ediyorum." (7/16)
Dedim...
Bunu yaparım : çünkü yalan yere yemin gönlümün eğlencesidir.
GIYBET -
KOĞUCULUK
-Gıybet ve
koğuculuğa gelince .... Onlarda benim meyvelerimdir ve şenliğimdir.
|
|
NİKAH ÜZERİNE
YEMİN ETMEK
-Her kim talk
üzerine yemin ederse ... günahkar olacağından endişe edilir. İsterse
bir
defa olsun .. İsterse doğru şey üzerine olsun. Her kim talakı ağzına
alırsa
.. taaa.. hakikati belli oluncaya kadar karısı ona haram olur. Onlar bu
halleri ile kıyamete kadar meydana getirecekleri çocuklar hep zina
çocuğu
olur. Ağza alınan o talak kelimesi yüzünden hepsi cehenneme girer.
|
Namaz
ve Şeytan |
- Ya Muhammed, o her ne
zaman
ki, namaza kalkmak ister; tutarım .
- Ona
vesvese
veririm.
Derim ki: "henüz vakti var. Sende meşgulsün. Hele şimdilik işine bak
sonra kılarsın." Böylece o: Vaktinin dışında namazını kılar. Ve bu
sebepten onun kıldığı namaz yüzüne atılır. Şayet o kimse beni mağlup
ederse; ona insan şeytanlarından birini yollarım... Böylece onu
vaktinde
namaz
kılmaktan alıkoyar.
- O,
bunda da
beni
mağlup ederse; bu sefer onun hesabını namazında görmeye bakarım. O
namazın
içinde iken; sağa bak, sola bak derim. O da
bakar. O ki böyle yaptı. Yüzünü okşar alnından öperim. Bundan sonra
ona: Sen ebedi yaramaz bi iş yaptın. Derim ve böylece
onun
huzurunu bozarım. Sende bilirsin ki ya Muhammed, her kim namazda ,
sağa
ve sola çokça bakarsa , Allah onun namazını kabul etmez.
- Bunda
da
ona
mağlup
olursam. Yalnız başına namaz kıldığında yanına giderim. Ve ona; çabuk
çabuk kılmasını emrederim. O da, başlar; namazını çabuk çabuk
kılmaya.
Tıpkı horozun, gagası ile yerden birşeyler topladığı gibi.
|
|
- Bu
işi
yaptırmakta
da ona başarı kazanamazsam bu sefer, cemaatle namaz kılarken onun
yanına
varırım. Orada başına bir gem takarım. Başını imamdan evvel secdeden ve
rükü'dan kaldırırım. İmamdan evvel de secde ve rüku yaptırırım. İşte o
böyle yaptığı için, kıyamet günü, Allah onun başını eşek başına
çevirir.
- O
kimse
bunda
da beni yener ise. Bu defa, ona namazda parmaklarını çıtlatmasını
emrederim.
Böylece o beni tesbih edenlerden olur. Ama bu işi ona namaz içinde
yaptırmaya
muvaffak olursam.
- Bunda
da
mağlup
olursam, bu sefer ona tekrar giderim. Namaz içinde iken burnuna
üflerim.
Ben üfleyince, o esnemeye başlar. Şayet o, bu esneme esnasında elini
ağzına
kapamazsa; onun içine küçük bir şeytan girer, dünya hırsını ve
dünyevi
bağlarını çoğaltır. İşteb undan sonra o kimse, hep bize itaat eder.
Sözümüzü dinler. Dediklerimizi yapar.
|
Şeytan bundan
sonra konuşmasına devam etti :
-Sen ümmetin
hangi saadetinten ferah duyarsın ki ? Ben onlara ne tuzaklar kurarım...
ne tuzaklar. Miskinlerine, çaresizlerine ve zavallılarına giderim.
Namazı
bırakmalarını emrederim. Ve onlara derim ki :
-Namaz size
göre değil.. O, Allah'ın afiyet ihsan ettiği ve bolluk verdiği kimseler
içindir.
Sonra
hastalara giderim :
-Namaz
kılmayı bırak " derim çünkü Allah-ü Teala: "hastalara zorluk
yok....."
(24/61) buyurdu. İyi olduğun zaman kılarsın.
Ve böylece o, namazını bırakır. Hatta küfre de gidebilir. Şayet o,
hastalığında
namazı terkederek ölüp giderse, Allah'ın huzuruna çıkarken, Allah-ü
Teala'yı
öfkeli bulur.
Sonra
şöyle dedi :
-Ya Muhammed, eğer bu sözlerime yalan
kattımsa,
beni akrep soksun. Sonra.... Eğer
yalan varsa .. Allah 'tan dile beni kül eylesin.
İblis bundan
sonra konuşmalarına devam etti ve şöyle dedi :
-Ya Muhammed, sen ümmetin için ferah
mı
duyuyorsun ? Halbuki ben onların altı da
birini
dininden çıkardım. |
Şeytanın
Arkadaşları |
Bundan sonra
Resullullah (s.a.) Efendimiz ona, yani İblis'e aşağıdaki şekilde kısa
kısa bazı sorular sordu. O da bunlara cevap verdi : |
-Oturma
arkadaşın kim
?
-Faiz
yiyen.
-Dostun
kim
?
-Zina eden.
-Yatak
arkadaşın
kim ?
- Sarhoş
-Misafirin
kim ?
-Hırsız.
-Elçin kim
?
-Sihirbazlar.
-Gözün
nuru
nedir?
-Karı boşamak.
|
-Sevgilin
kim ?
-Cuma namazını bırakanlar.
-Senin cismini
ne eritir ?
-Tevbe edenlerin
tevbesi.
-Ciğerini
ne parçalar?
-Allah'a yapılan
bol bol istiğfar.
-Yüzünü ne
buruşturur ?
-Gizli sadaka.
-Gözlerini
kör eden nedir ?
-Gece
namazı.
-Başını eğdiren
nedir ?
-Çokça kılınan
cemaatle namaz.
|
-İnsanların
en şakisi kimdir ?
-Cimriler
-Seni işinden
ne alıkoyar ?
-Ulema meclisleri
-Yemeğini
nasıl yersin ?
-Sol elimle
parmaklarımın
ucu ile. |
Şeytanın
Allah'tan On Talebi |
1. Allah'tan diledim ki,
beni ademoğullarının malına
ve
evladına
ortak ede. Bu ortaklık talebimi yerine getirdi. Ki bu: "Onlara
ortak ol...
Mallarına ve
çocuklarına. Onlara vaad et. Halbuki şeytan onlara gurur vaad eder..."
(17/64) Ayet-i Celilesi ile sabittir.
- Her
besmelesiz
kesilen hayvan etinden yerim, faiz ve haram karışan yemeklerden yerim.
Şeytandan Allah'a sığınılmayan malın da ortağıyım.
- Cinsi
münasebet
anında; Allah'a şeytandan sığınmayan kimse ile birlikte hanımı ile
birleşirim.
Ve o her birleşmeden hasıl olan çocuk, bize itaat eder.
Sözümüzü
dinler.
- Her
kim
hayvana
binerken, helal yola gitmeyi değil de, aksini isteyerek binerse,
bende
onunla beraber binerim. Yol arkadaşı ve binek
arkadaşı
olurum. Bu da Ayet-İ Kerime ile sabittir. "Onlar
üzerine süvarilerinle, piyadelerinle yaygara
çıkart."
(17/64)
2. Allah-ü Teala'dan
diledim ki : Bana bir ev vere .. Bu dilediğim üzerine hamamları bana ev
olarak verdi.
3 .Diledim
ki bana bir mescid vere. Pazar yerlerini bana mescid yaptı.
4. Benim için
bir okuma kitabı vermesini istedim. Şiirleri bana okuma kitabı olarak
verdi.
5. İstedim
ki; bir ezan vere , Mezmurları verdi.
6. Diledim
ki; bana bir yatak arkadaşı vere.. Sarhoşları verdi.
7. Diledim
ki; bana yardımcılar vere... Bunun içinde kaderiye mensuplarını verdi.
8. İstedim
ki; bana kardeşler vere... Mallarını boş yere israf edenleri verdi.
Bir
de masiyet yoluna para harcayanları. Bunlarda şu Ayet-i Kerime ile
sabittir
:
"O
kimseler ki ; mallarını boş yere harcarlar... Onlar şeytanın kardeşleri
olmuşlardır." (17/27)
Bir ara Resullullah
(s.a.) Efendimiz şöyle buyurdu :
- Eğer söylediklerini,
Allah'ın kitabındaki ayetlerle ispat etmeseydin. Seni tastik etmezdim.
Bundan sonra
İblis devam etti :
-Ya Muhammed, Allah'tan diledim ki;
ademoğullarını ben göreyim; ama onlar beni
göremeyeler.
Bu dileğimi de yerine getirdi. Diledim
ki; ademoğullarının kan mecralarını
bana
yol yapa; Bu da oldu. Böylece
ben,
onlar arasında akıp giderim. Gezerim. Hem nasıl istersem. Bütün bu
isteklerimi
verdi . " Hepsi sana verildi, buyurdu. " Ve ben bu hallerimle
iftihar
ederim. Sonra şunu da ekleyeyim ki ; benimle beraber olanlar , seninle
beraber olanlardan daha çoktur. İşte... Böylece kıyamete kadar,
ademoğullarının
ekserisi benimle beraber olurlar.
Bundan sonrasını İblis
şöyle anlattı
:
- Benim
bir
oğlum
vardır. Adı: ATEME'dir. Bir kul, yatsı namazını kılmadan uyursa gider;
onun kulağına bevleder. Eğer böyle olmasaydı; imkan yok, insanlar
namazlarını
eda etmeden uyuyamazlardı.
- Benim
bir
oğlum
daha vardır ki; onun adı da MÜTEKAZİ 'dir. Bunun vazifesi de ; yapılan
gizli amelleri yaymaya çalışmaktır. Mesela bir kul , gizli bir taat
işlerse
.. ve bu yaptığını da gizlemeye çalışırsa MÜTEKAZİ onu dürter. En
sonunda
o gizli amelin yayılmasına ve açığa çıkarmaya muvaffak olur. Böylece ;
Allah-ü Teala onun yüz sevabından doksan dokuzunu imha eder. Çünkü bir
kulun yaptığı gizli bir amel için tam yüz sevap verilir.
- Sonra
..
Benim
bir oğlum daha vardır . Onun adı da KÜHAYL dir. Bunun işi de,
insanların
gözlerini sürmelemektir. Bilhassa, ulema meclisinde ve hatip hutbe
okurken.
Bu sürme onların gözüne çekildi mi , uyuklamaya başlarlar. Ulemanın
sözlerini
işitmezler. Böylece hiç sevap alamazlar.
Bundan sonra İblis
şöyle anlattı :
-Hangi kadın
olursa olsun .. Onun kalktığı yere şeytan oturur. Sonra kadının
kucağında
mutlaka bir şeytan durur. Ve onu, bakanlara
güzel gösterir. Sonra o kadına bazı emirler verir. Mesela: Elini
kolunu dışarı çıkar ; göster. Der .. o da bu emri tutar. Elini,
kolunu
açar, gösterir. Bundan sonra, o kadının haya perdesini tırnakları ile
yırtar.
İblis bundan
sonra ; Resullullah (s.a.) Efendimiz' e kendi durumunu anlatmaya
başladı
:
-Ya Muhammed
bir insanı delalete sürüklemek için elimde bir imkan yoktur. Ben ancak
vesvese veririm. Ve bir şeyi güzel gösteririm.
O kadar. Eğer delalete sürüklemek elimde olsaydı, yeryüzünde;
"Allah'tan başka ilah yoktur ve Muhammed Allah'ın resülüdür."
diyen herkesi, oruç tutanı ve namaz kılanı hiç bırakmazdım. Hepsini
delalete
düşürürdüm.
Nasıl ki senin elinde de, hidayet nevinden bir şey yoktur. Sen ancak
Allah'ın
Resulusun. Ve tebliğe memursun. Şayet hidayet elinde olsaydı,
yeryüzünde
tek kafir bırakmazdın. Sen Allah'ın halkı üzerinde bir hüccetsin. Bende
, kendisi için ezelde şekavey yazılan kimselere sebebim. Said olan
kimse, taa, ana karnında iken saiddir. Şaki olan da yine ana
karnında
iken
şakidir. Saadet ehli kılan da Allah, Şekavet ehli kılan da Allah .
Bundan sonra
Resullullah (s.a.) Efendimiz şu iki Ayet-i Kerimeyi okudu.
"Bunlar,
taa sonuna kadar böyle değişik şekilde devam edecek... Ancak Rabbın
esirgedikleri
hariç.."
(11/118-119)
"Allah'ın
emri behemehal yerini bulan bir kaderdir."
(33/38)
Bundan
sonra
Resullullah (s.a.) Efendimiz, İblise şöyle buyurdu :
-Ya
Ebamürre, acaba senin bir tevbe etmen ve Allah' a dönmen mümkün değil
mi ? Cennete girmene kefil olurum.
Bunun üzerine
İblis şöyle dedi :
-Ya Resullullah, iş
verilen hükme
göre
oldu.
Karar yazan kalemde kurudu. Kıyamete
kadar
olacak işler olacaktır. Seni peygamberlerin
efendisi kılan, cennetin ehlinin hatibi eyleyen ve seni halkı içinden
seçen ve halkı arasında bir gözde yapan, beni de şakilerin efendisi
kılan
ve cehennem ehlinin hatibi eyleyen Allah'tır. Ve O: bütün eksik
sıfatlardan
münezzehtir.
Ve İblis cümlelerini
şöyle tamamladı :
-İşte bu söylediklerim
sana son sözümdür. Ve bütün söylediklerimi de doğru dedim.
Evvel, ahir, zahir
batın, alemlerin Rabbı olan
Allah' a hamd olsun.
Efendimiz
Muhammet Nebiye Allah salat eylesin. Keza onun ailene de ashabına da
...
Amin.
|
İblis'in İman Eden Oğlu Oldu mu? |
İblis'in oğlu
"Hame" Peygamberimize (sav) erişmiş ve kendisine gelerek iman etmiştir.
Bu cinni, Efendimiz'in ashabı arasına girmiş bulunmaktadır. Bahsi Geçen
cinni "Hame bin İblis" Peygamber Efendimiz'e Hazret-i İsa'nın selamını
tebliğ etmiştir.
|
Şeytan Başka Cin Başkamıdır? |
Şeytan
ile cin yaratıldıkları made itibariyle birbiirnden ayrı bir er varlık
değildirler. aralarındaki fark sadece iman edip etmemeleriyle
olmaktadır. (6)
|
KAYNAKLAR
1)
Elmalı Tefsir
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali
3) Şeytan, Ahmet Güç,
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Şamil İslam
Ansiklopedisi
4) Gençlere Öğütlerim, Mehmed Emre
5) Fetava-i Hadisiyye, s.171
6) Günümüz Meselelerine Açıklamalı Cevaplar, Mehmet Emre
|
|
|
|
|