|
Haşr
Suresi
|
|
|
Medine
döneminde inmiştir. 24 âyettir. Sûre, adını ikinci ayette geçen
“el-Haşr”
kelimesinden almıştır. Haşr, toplamak demektir. Sûrede başlıca,
Medine’de
yaşamakta olan ve Hz.Peygamberle yaptıkları antlaşmaya ihanet ederek
İslâm
toplumunu ortadan kaldırmak üzere Mekkeli müşriklerle ittifak yapan
Nadîroğulları’nın Medine’den topluca sürülmesi hadisesi ile Yahudilerle
antlaşma yapan münafıklar konu edilmektedir.
Tefsir
için ayet numaralarını tıklayınız
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bismillâhirrahmânirrahîm
1.Göklerdeki ve yerdeki her
şey Allah’ı tespih
etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
2.O, kitap ehlinden inkâr
edenleri ilk toplu
sürgünde yurtlarından çıkarandır. Siz onların çıkacaklarını
sanmamıştınız.
Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı.
Ama
Allah’ın emri onlara ummadıkları yerden geldi. O, yüreklerine korku
düşürdü.
Öyle ki, evlerini hem kendi elleriyle, hem de mü’minlerin elleriyle
yıkıyorlardı. Ey basiret sahipleri, ibret alın.
3.Eğer Allah, onlar
hakkında sürülmeye hükmetmemiş
olsaydı, muhakkak kendilerine dünyada azap edecekti. Ahirette ise,
onlar için
cehennem azabı vardır.
|
|
|
|
|
|
4.Bu, onların Allah’a ve
Resûlüne karşı gelmeleri
sebebiyledir. Kim Allah’a karşı gelirse bilsin ki, Allah’ın azabı
şiddetlidir.
5.(Savaş gereği,) hurma
ağaçlarından her neyi
kestiniz, yahut (kesmeyip) kökleri üzerinde dikili bıraktınızsa hep
Allah’ın
izniyledir. Bu da fasıkları rezil etmesi içindir.
6.Onların mallarından
Allah’ın, savaşılmaksızın
peygamberine kazandırdığı mallar için siz, at ya da deve koşturmuş
değilsiniz.
Fakat Allah, peygamberlerini, dilediği kimselerin üzerine salıp onlara
üstün
kılar. Allah’ın her şeye hakkıyla gücü yeter.
7.Allah’ın, (fethedilen)
memleketlerin
ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine
kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere,
yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız
zenginler
arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle
hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak
ettiyse
ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın
azabı
çetindir.
8.Bu mallar özellikle,
Allah’tan bir lütuf ve
hoşnudluk ararken ve Allah’ın dinine ve peygamberine yardım
ederken yurtlarından ve mallarından
uzaklaştırılan fakir muhacirlerindir. İşte onlar doğru kimselerin ta
kendileridir.
9.Onlardan (muhacirlerden)
önce o yurda (Medine’ye)
yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri
severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık
duymazlar.
Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine
tercih
ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar
kurtuluşa
erenlerin ta kendileridir.
|
|
|
|
|
|
10.Onlardan sonra gelenler
ise şöyle derler: “Ey
Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla.
Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz!
Şüphesiz
sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.”
11.Kitap ehlinden o inkâr
eden kardeşlerine, “Yemin
ederiz ki, siz (Medine’den) çıkarılırsanız, muhakkak biz de sizinle
beraber
çıkarız. Sizin hakkınızda asla kimseye boyun eğmeyiz. Eğer size karşı
savaşılırsa, size mutlaka yardım ederiz” diyerek münafıklık yapanlara
bakmaz
mısın? Hâlbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik
eder.
12.Andolsun, eğer
(kardeşleri Medine’den)
çıkarılırsa, onlarla beraber çıkmazlar. Kendilerine karşı savaşılırsa,
onlara
yardım etmezler. Yardım edecek olsalar bile andolsun mutlaka arkalarını
dönüp
kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.
13.Onların kalplerinde size
karşı duydukları korku,
Allah’a karşı duydukları korkudan daha baskındır. Bu, onların anlamaz
bir
toplum olmaları sebebiyledir.
14.Onlar müstahkem kaleler
içinde veya duvarlar
arkasında olmadan sizinle toplu hâlde savaşmazlar. Kendi aralarındaki
çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Hâlbuki kalpleri
darmadağınıktır. Bu, onların akılları ermez bir topluluk
olmalarındandır.
15.Onların durumu,
kendilerinden az öncekilerin
(Mekkeli müşriklerin) durumu gibidir. Onlar (Bedir’de) yaptıklarının
cezasını
tatmışlardır. Onlara (Ahirette de) elem dolu bir azap vardır.
16.Münafıkların durumu ise
tıpkı şeytanın durumu
gibidir. Çünkü şeytan insana, “İnkâr et” der; insan inkâr edince de,
“Şüphesiz
ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım”
der.
|
|
|
|
|
|
17.Nihayet ikisinin de
(azdıranın da azanın da)
akıbeti, ebediyen ateşte kalmaları olmuştur. İşte zalimlerin cezası
budur.
18.Ey iman edenler! Allah’a
karşı gelmekten sakının
ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a
karşı
gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla
haberdardır.
19.Allah’ı
unutan ve bu
yüzden Allah’ın da
kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar
fasık
kimselerin ta kendileridir.
20.Cehennemliklerle
cennetlikler bir olmaz.
Cennetlikler kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
21.Eğer biz, bu Kur’an’ı bir
dağa indirseydik,
elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş
görürdün.
İşte misaller! Biz onları insanlara düşünsünler diye veriyoruz.
22.O, kendisinden başka
hiçbir ilâh olmayan
Allah’tır. Gaybı
da,
görünen âlemi de bilendir. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir.
23. O, kendisinden başka
hiçbir ilâh bulunmayan
Allah’tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten
uzak), barış
ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç
sahibi,
düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan
Allah’tır.
Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.
24.O, yaratan, yoktan var
eden, şekil veren Allah’tır.
Güzel isimler O’nundur. Göklerdeki ve yerdeki her şey O’nu tesbih eder.
O,
mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
|
|
|