|
Hadid
Suresi
|
|
|
Medine
döneminde inmiştir. 29 âyettir. Sûre, adını 25. âyette geçen “el-Hadîd”
kelimesinden almıştır. Hadîd, demir demektir. Sûrede başlıca, tüm
kâinatın
Allah’a ait olduğu ve kâinatta dilediği gibi tasarruf edeceği, Allah’ın
dinini
yüceltmek için can ve mal ile mücadelenin gerekliliği, dünya hayatının
geçiciliği ve aldatıcılığı konu edilmektedir.
Tefsir
için ayet numaralarını tıklayınız
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1.Göklerdeki ve yerdeki her
şey Allah’ı tespih
etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
2.Göklerin ve yerin
hükümranlığı yalnızca O’nundur.
Diriltir, öldürür. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
3. O, ilk ve sondur. Zâhir
ve Bâtın’dır.O,
her şeyi hakkıyla bilendir.
|
|
|
|
|
|
4.O, gökleri ve yeri altı
günde (altı evrede)
yaratan, sonra Arş’a
kurulandır. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, oraya yükseleni
bilir.
Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah, bütün yaptıklarınızı
hakkıyla
görendir.
5.Göklerin ve yerin
hükümranlığı O’nundur. Bütün
işler ancak O’na döndürülür.
6.Geceyi gündüze sokar,
gündüzü de geceye sokar. O,
göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.
7.Allah’a ve Resûlüne iman
edin ve sizi üzerinde
tasarrufa yetkili kıldığı maldan, (Allah yolunda) harcayın. İçinizden
iman edip
de (Allah yolunda) harcayanlar var ya; onlar için büyük bir mükâfat
vardır.
8.Peygamber, sizi,
Rabbinize iman etmeniz için davet
edip dururken size ne oluyor da Allah’a iman etmiyorsunuz? Hâlbuki
(Allah
ezelde) sizden sağlam bir söz de almıştı. Eğer inanacak kimselerseniz
(bu
çağrıya uyun).
9.O, sizi karanlıklardan
aydınlığa çıkarmak için
kulu Muhammed’e apaçık âyetler indirendir. Şüphesiz Allah, size karşı
çok esirgeyici,
çok merhametlidir.
10.Size ne oluyor da, Allah
yolunda harcama
yapmıyorsunuz? Hâlbuki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. İçinizden,
fetihten (Mekke fethinden) önce harcayanlar ve savaşanlar, (diğerleri
ile) bir
değildir. Onların derecesi, sonradan harcayan ve savaşanlardan daha
yüksektir.
Bununla beraber Allah, hepsine de en güzel olanı (cenneti)
va’detmiştir. Allah,
bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
11.Kim Allah’a güzel bir
borç verecek ki, Allah da
onu kendisine kat kat ödesin. Ona çok değerli bir mükâfat da vardır.
|
|
|
|
|
|
12.Mü’min erkeklerle mü’min
kadınların nurlarının,
önlerinde ve sağlarında koştuğunu göreceğin gün kendilerine şöyle
denir: “Bugün
size müjdelenen şey içlerinden ırmaklar akan, ebedî olarak kalacağınız
cennetlerdir.” İşte bu büyük başarıdır.
13.Münafık erkeklerle
münafık kadınların, iman
edenlere, “Bize bakın ki sizin ışığınızdan biz de aydınlanalım”
diyecekleri gün kendilerine, “Arkanıza (dünyaya) dönün de bir ışık
arayın”
denilecektir. Derken aralarına kapısı olan bir sur çekilir. Bunun iç
tarafında
rahmet, onlar (münafıklar) tarafındaki
dış cihetinde ise azap vardır.
14.(Münafıklar) mü’minlere
şöyle seslenirler: “Biz de
(dünyada) sizinle beraber değil miydik?” (Mü’minler de) derler ki:
“Evet, fakat
siz kendinizi yaktınız. Başımıza musibetler gelmesini gözlediniz, şüphe
ettiniz. Allah’ın emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. O çok
aldatıcı
(şeytan) Allah hakkında da sizi aldattı.”
15.Bugün artık ne sizden, ne
de inkâr edenlerden bir
fidye alınır. Barınağınız ateştir. Size yaraşan odur. Orası gidilecek
ne kötü
yerdir!
16.İman edenlerin Allah’ı
zikretmekten ve inen haktan
dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce
kendilerine
kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri
katılaşanlar
gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir.
17.Bilin ki Allah, yeryüzünü
ölümünden sonra
diriltmektedir. Düşünesiniz diye gerçekten, size âyetleri açıkladık.
18.Şüphesiz ki sadaka veren
erkeklerle sadaka veren
kadınlar ve Allah’a güzel bir borç verenler var ya, (verdikleri) onlara
kat kat
ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükâfat da vardır.
|
|
|
|
|
|
19. Allah’a ve
Peygamberlerine iman edenler var ya,
işte onlar sıddîklar (sözü özü doğru kimseler) ve Allah katında
şahitlerdir.
Onların mükâfatları ve nurları vardır. İnkâr edip âyetlerimizi
yalanlayanlara
gelince; işte onlar cehennemliklerdir.
20.Bilin ki, dünya hayatı
ancak bir oyun, bir
eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat
sahibi olma
yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider). Tıpkı şöyle: Bir
yağmur
ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar
da sen
onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise
(dünyadaki
amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah’ın mağfiret ve rızası
vardır. Dünya
hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir.
21.Rabbinizden bir
bağışlanmaya ve eni, gökle yerin
genişliği kadar olan, Allah’a ve Resûlüne inananlar için hazırlanan
cennete
yarışırcasına koşun. İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir.
Allah,
büyük lütuf sahibidir.
22.Yeryüzünde ve kendi
nefislerinizde uğradığınız
hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i
Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.
23.Elinizden çıkana
üzülmeyesiniz ve Allah’ın size
verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye (böyle yaptık.) Çünkü Allah,
kendini
beğenip övünen hiçbir kimseyi sevmez.
24.Onlar cimrilik edip
insanlara da cimriliği emreden
kimselerdir. Kim yüz çevirirse bilsin ki şüphesiz Allah ganîdir,
zengindir,
övülmeye lâyıktır.
|
|
|
|
|
|
25.Andolsun, biz
elçilerimizi açık mucizelerle
gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki,
insanlar
adaleti yerine getirsinler. Kendisinde müthiş bir güç ve insanlar için
birçok
faydalar bulunan demiri yarattık (ki insanlar ondan yararlansınlar).
Allah da
kendisine ve Resûllerine gayba inanarak yardım edecekleri bilsin.
Şüphesiz
Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
26.Andolsun, biz Nûh’u ve
İbrahim’i peygamber olarak
gönderdik. Peygamberliği ve kitabı onların soylarına da verdik.
Onlardan kimi
doğru yola ermiştir, ama içlerinden birçoğu da fasık kimselerdir.
27.Sonra bunların peşinden
ard arda peygamberlerimizi
gönderdik. Onların arkasından da Meryem oğlu İsa’yı gönderdik, ona
İncil’i
verdik ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet duygusu
koyduk.
(Kendiliklerinden) icat ettikleri ruhbanlığagelince;
biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için onu
kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği gibi uymadılar. Biz de
içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu
da fasık
kimselerdir.
28.Ey iman edenler! Allah’a
karşı gelmekten sakının
ve peygamberine iman edin ki, size rahmetinden iki kat pay versin, size
kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur versin ve sizi bağışlasın. Allah çok
bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
29.Bunları açıkladık ki,
kitap ehli, Allah’ın
lütfundan hiçbir şeyi kendilerine has kılmaya güçlerinin yetmeyeceğini
ve
lütfun, Allah’ın elinde olduğunu, onu dilediği kimseye vereceğini
bilsinler.
Allah, büyük lütuf sahibidir.
|
|
|