|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Çok
eski yıllardan
günümüze kadar devam ede gelen bir gelenektir yaylacılık. Arazinin
konumu
hayvanlar için yeterli beslenmeye elverişli değildir. Hem hayvanların
daha
iyi beslenmesi hem de yağ, peynir ve çökelek elde etmek amacıyla
yaylaya
çıkılır.
Yaylaya
Çıkış Öncesi Hazırlıklar ve Yayla Yolunda
Yayla
çıkış
zamanı hava şartlarına bağlı olarak değişir. Genel de Mayıs ayı sonu
ile
Haziran başıdır. Tarih muhtar ve köy heyetleri tarafından birlikte
belirlenir.
Bu tarih, yağan kar miktarına ve karın tahmini kalkış zamanına göre
tespit
edilir. Belirlenen tarihten önce kimse yaylaya çıkmaz. |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Yayla Hayatı Yayla
hayatı
Haziran ayının başından Eylül ayının ilk haftasına kadar sürüp
giden
üç aylık bir dönemi kapsar. Havalara göre bu süre azalıp, kısalabilir.
Yaylada günlük hayat çok erken başlar. Sabah erkenden kalkılıp, sığırlar sağılır. Sütün kaymağı alınıp kaymak kabında, kaymağı alınmış süt ise peynir kazanında biriktirilir. Güneş doğarken hayvanlar çözülür ve yayıma bırakılır. Hayvanlar yayıma (otlak alanı) götürüldükten sonra ahırın gübresi temizlenir. Gübrenin temizlenmesinde ağzı geniş bir kazma ile, "süpürgelik" denilen dalları sert ve esnek yapıda olan bir cins çalıdan yapılmış ahır süpürgeleri kullanılır. Ahırın ortasında toplanan gübre, evin önünde uygun bir yerde biriktirildiği gibi sepetlerle çayırlıklara götürülüp serpilir. Bazen de günlük gübre ahırın iç duvar yüzeyine ya da taşların üzerine yapıştırılarak kurutulmaya bırakılır. Bir müddet sonra kuruyan gübreler "tezek" haline gelir. Bunlar odunu yanında ek yakacak olarak kullanılır. Yaylacının günlük işlerinin başınada, sağılan sütü değerlendirmek gerekir. Peynir kazanında toplanan kaymağı alınmış süt, belli bire kıvama geldiğinde peynir yapılır. Peynir suyu kaynatılarak tülbentten yapılmış minci torbalarına dökülerek süzdürülür. Bu şekilde elde edilen paeynir ve minci tuzlandıktan sonra peynir ve minci kaplarınak onulur. Kaymak kabı dolduğunda yayık yapma zamanı gelmiş demektir. Yayık vurma işi için yaylacı, diğer komşuları yardıma çağırır. Genellikle her yaylada ortak olan birkaç yayık bulunur. Atma türkülerle şenlenen yayık evinde elde edilenyağ, yıkanıp tuzlandıktan sonra yağ kaplarına basılır. O gün için hazırlanan yemekler yenir ve dağılınırdı. Sığırlar ikindiden sonra yayımdan toplanarak eve getirilir ve bağlanırdı. Sisli havalarda sığırların yerini tespit etmede bir kolaylık sağlamak için boyunlarına orta büyüklükte çıngırak takılır. Çıngırak takma adeti aynı zamanda kurt gibi yabani hayvanları da ürkütmeye yöneliktir. Otlar azalmaya başlayınca, otlak alanların bir bölümü geçici bir süre hayvanların girmesine yasaklanırdı. Yaylacıların ortak kararı ile alınan ve 20-30 gün süren bu yasaklama adetine "Koru" denilirdi. Korunun sona erdiği, bir gün önceden her eve duyurulur, ertesi sabah bütün yaylacılar hayvanlarını, koru süresince biraz daha yeşeren bu otlağa götürülürdü. Buna da "Koru Bozmak" denirdi. Korunun bozulması yaylacılara endişe ile karışık bir heyecan verirdi. Çünkü sığırların tek bir alanda toplanması, hayvanların biribiriyle kapışması sebebiyle tehlike oluşturmaktaydı. Ot
Biçimi
: Yayla hayatının en hareketli dönemidir. Temmuz ayının
sonlarına
doğru
otlar iyice büyüyünce, dere ve ırmaklardan arklar açarak çayırlıklara
verilen
su kesilir. Bundan gaye otun çürümesini önlemek ve biçmeyi
kolaylaştırmaktadır.
Ağustos ayına gelindiğinde otlar biçilecek seviyeye gelmiş olur.
Ot biçimi için güneşli günler tercih edilir. Çayırlıkların düzgün olan
kısımlar tırpanla "kerendi" taşlık ve çok dar alanlar ise orak
ile biçilir.
Genellikle tırpan işi erkeklerce, orak ise kadınlarca yapılırdı. Ot biçme zamanlarda köylerden yardıma gelinirdi. Yağmura karşı bir yarış sürer bu dönemde. Biçilen otlar güneşte kurumaya bırakılır. Kuruyan otlar "Gelberi" denilen ağaçtan yapılmış dişli bir aletle kümeler halinde bir araya getirilir. Küme halinde kuru ot el yardımı ile sarılarak "Güvel" ya da "Sarma" denilen küçük demetlere ayrılıp ot depolarına taşınırdı. 5-6 güvel bir ot yükü olarak nitelendirilir. Otluğun verimi yük hesabı ile yapılırdı. Gündüz ot biçme gece eğlencelere dönerdi. Ot biçme işini bitirenler tekrar köye dönerler. Bir süre sonra yayla eski sukunetine avdet eder. Biçilip depolanan kuru ot, yaz başı ve güz dönemlerinde havaların soğuk ve yağışlı gitmesi ya da otlarınazalması halinde ek yiyecek olarak hayvanlara verilir. "Güz Köçi" diye adlandırılan yayla dönüşü Eylül ayının ilk haftalarına rastlar. Otların sararması ve havaların soğuması ile birlikte yaylacılar tekrar mezra ve köylere döner. Yaylalarun
başina, kar yağar ince ince
İnsan bir garip olur, yayladan ayrilinca
1)
Cumhuriyetimizin
75. Yılında Rize, 1998, Rize İl Özel İdaresi ve İstanbul Rize Kültür ve
Sosyal Yardımlaşma Vakfı Başkanlığı
2)
Rize Kültür Derlemeleri, 1999, Rize Halk Eğitim Müdürlüğü 3) Yaylalar Kenti Rize, 2013, Kaçkar Turizm Birliği 4) Kuzey Mavi 5) Emin Kanbur |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||