Hemşin |
|
|
Hemşin Tarihi |
Tarihi
geçmişi itibarıyla Hemsin yöresini "Rize ve
Çevresinin tarihi" içerisinde ele almak gerekmektedir.
M.Ö. ki dönemlerde Rize ve çevresinde çeşitli
kavimlerin yaşadığı; yörenin zaman zaman değişik kavimlerin
yönetiminde kaldığı bilinmektedir.
M.Ö.
63'te Roma imparatorluğu egemenliğine girmiştir. Roma imparatorluğunun
bölünmesi ile Rize ve çevresi Bizans Yönetimi
sınırları içerisinde kalmış tır. Bizans döneminde Rize'nin
iç kısımlarında Alon, Kıpçak ve Kuman adlı Türk
boylan yerleşmiştir. Bu Türk boyları içerisinde M.5. 623
yıllarında Hamam Beğ idaresinde bugünkü Hemsin yöresinde
bir Oğuz Oymağı da bulunuyordu. Adı geçen bu Türk oymağı,
daha önce Oğuz- Türkmen-Partlı/Arşaklı Devletini ku ran 1.
Arsak (M.Ö. 250 - M.Ö 247) tarafından Ma-nua idaresinde bir
ön kuvvet korucu olarak Amadan-Mamadan bölgesine
yerleştirilmişti. Uzun süre Amadan-Mamadan yöresini
kendilerine yurt edinen bu Türk oymağı, daha sonraları
Sasaniler'in yoğun din baskılarına ma-hruz kaldılar. Mecusi (Ateşe
tapan) inancına sahip Sasaniler'in bu dine geçmeleri için
zorlamaları üzerine, Bu yörede tutunamayacaklarını anlayınca
623 yıllarında Hamam Beğ idaresinde Rize yöresine
göçüp "Danpur" denilen yıkık kasabayı imar ettiler.
Yeniden imar ettikleri bu beldeye beylerinin adına izafeten
"Hamama Şen (Hamama Bad/ Hamamın Şenlendirdiği) " adını verdiler. Bu
Türkçe ad zamanla Hemşen/ Hemsin biçimine girerek
günümüze kadar geldi.
Tarihi
kaynaklardan Hemşinliler'in atalarının Ha-madan/ Hemedan'dan
ayrıldıktan sonra Kars- Göle dolaylarına yerleştikleri; sonradan
Acaristan ve Çoruh bölgesine inerek Çoruh'u karşıya
geçtikleri ifade edilmekte ve Bizans kralı 6. Kostantin
tarafından şimdiki Hemsin yöresine yerleştirildikleri
belirtilmektedir.
Ayrıca
Osmanlı vergi defterinde Hemşinliler için; "Muselmanı Kadım"
yanı: 1461 Osmanlı Fethi öncesi eski müslümanlar
ifadesini kullanılması da bu duru mu doğrulamaktadır. Akkoyunlu
Türk Devleti zama nında (1350- 1502) Rize'nin güney kesiminde
yer alan Hemşin'e birçok Türk boyu yerleşmiştir. Aşağı
Çamlıca (Viçe) ve Molaveyis (Ülkü) köy de
bulunan Koç tıeykeleri bu yörelerdeki
Türklüğ'ün bariz delille ridir. Benzeri koç
heykelleri doğu Anadolu ve Azer baycan gibi diğer Türk
bölgelerinde de bulunmakta dır. Koyun ve koç heykelleri
ortaasya Türk kültürün den kaynaklanmaktadır.
Türkler
göçüp yerleştikleri yerlerde ölen ilk ata larının
mezar taşlarına taştan oyulma koç heykeli dikerler, bu bir
Türklük geleneğidir.
1461 yılında
Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'un fethi ile birlikte Rize ve
çevresi de Osmanlı toprakları-na katılmıştır. 1486 ve 1534
tarihli Trabzon sancağı Mufassal Tapu tahrir defterlerine göre
bölgenin mer-kezi yönetime bağlandığını görüyoruz.
Bu kayıtlara göre Kaza-i Hemşen'e (Hemsin Kazası) bağlı 34
köy bulunuyordu. Hemsin kazasının; Hemsin, kara Hem-sin,
Eskanos(Senos- Kaptanpaşa) olmak üzere üç nahiyesi
vardı. 1536 tarihinde yapılan yeni bir idari tak-simatla Hemsin, ispir
sancağına bağlanmıştı.
1600
tarihli kaynaklarda da bu sancağa bağlı olduğu görülür.
1753 ve 1831 tarihli tapu kayıtları ile ilgili belgelerde de Hemsin
kazasının Trabzon sancağına bağlı olduğu yazılmaktadır. 1836 yılında
yapılan yeni bir taksimatla Atina (Pazar) ilçe, Hemşin'de
Pa-zar'a bağlı bir nahiye olur. Daha sonra 1856-1857 yıllarında
Hemşin'in kaza olduğu bilinmektedir. An-cak 1878 yılında Berlin
Antlaşması ile yapılan yeni bir idare düzenleme ile Çoruh
iline bağlı bir bucak; 1904 tarihinden sonra da Trabzon'a bağlı olduğu
görülmektedir.
05.03.1916
tarihinde Rus işgali sonucunda Hemsin, Batum Sancağı'na
bağlı olarak yönetilmeye başlanmıştır. 15.08.1918 tarihinde Rus
işgalinin kaldırılması sonucunda da Hemsin tekrar Osmanlı
impa-ratorluğu yönetimine girmiştir.
Cumhuriyet
dönemi ilk idari taksimat 20.04.1924 tarihinde
yapılmış; yapılan bu taksimatla Hemsin tekrar Pazar'a bağlı bir bucak
olmuştur.
Son
olarak 09.05.1990 tarih ve 3644 sayılı kanunla Hemsin yenidin ilce
olarak kurulmuş; 19.08.1991 tarihi itibariyle teşkilatlanmaya
başlamıştır. Böylece 133 yıl sonra Hemsin ilçe olma
statüsüne yeniden kavuşmuştur.
Yöremiz
tarihi ile ilgili değerli araştırmaları olan Prof. Dr.
Fahrettin KİRZİOĞLU Hemşin'den bahseder-ken Orta Asya Türklerinden
kalan bir boyun hatıra sini taşıyan 14 Asırlık (Hem-şen) adının yalnız
başına bile; Anadolu'nun Karadeniz dağlarının denize bakan eteklerinden
islamiyet'ten önceki Türklük varlığını tanıtacak
güzel bir vesika mahiyetinde olduğunu ifade etmektedir. Yaşayış
bakı-mından yarı göçebe bir hayat süren Hemşinliler'in
Oğuzlar'ın yazı dilinin bozuk bir lehçesi ile konuştukları bir
gerçektir. Hemşin'in başlangıçta esas yerleşim merkezi:
Fırtına deresinin yukarı kesimlerinde yer alan Baş Hemsin, Aşağı Hemsin
ve Kale-i Balâ'dır. Ancak zamanla nüfusun artması ile
önce Rusya içlerine daha sonra da Türkiye safında
gurbet hayatına atıldıkları görülür.
Hemşinliler'in
Anadolu'ya ilk gelen Türkler'den olup halen Dede Korkut dilini
konuştukları bir gerçektir. Nitekim, Prof. Dr. Laszla KASONYİ
türanit (Türk) tipini Doğu Karadeniz'de ilk çağlardan
beri mevcut olduğunu ifade etmektedir. Hemsin Dil yapısı incelendiği
zaman Türk dilinin en sağlam kaynağı sayılan Divan-i Lügat-it
Türk'deki mecvut birçok Türkçe sözlerin
halen Hemşinliler'in günlük konuşmalarında yer aldığı
görülmektedir. Kaşgarlı Mahmut tarafın-dan 1072-1074
yıllarında derlenen Divan-ı Lügat-it Türk'ün
tercümesinde geçen "EMŞEN" kelimesinin kuzu derisi
kürk yapılan deri anlamına geldiği görül-mektedir.
Deriden yapılmış kürk giyen, kabile boy başkanlarına izafetten
Hemşen'li deyiminin ortaya çıktığıda ifade edilmektedir. (Hemsin
isminin Hemşen kelimesinden ortaya çıkmış olabileceği kuvvetli
bir ih-timaldir). (H harfini) Bu kelimenin yer almaması, Çağatay
Türkçe'sinde (H) harfinin bulunmamasından kaynaklan
maktadır. "EMŞEN" kelimesinin Anadolu Türkçe'sinde "HEMŞEN"
olarak geçmesi de doğaldır.
Bu
gün Hemşinliler'in gelenek ve göreneklerin-den halen
varlığını sürdüren birçok adetler Orta As-ya'dan
başlayıp iran üzerinden devam eden ve Doğu Karadenizin iç
kesimlerinde noktalanan tarihi yolculu-ğun birer delili olarak
durmaktadır. Örneğin; eskiden Ergenekon dolaylarında dağlarda
yapılan "Vartivor" eğlenceleri şimdi aynı ihtişamıyla Hemsin
yaylalarında devam etmektedir. Horasan kuşağı ve Farsça Puşiş
(Örtülecek Şey) kelimesinden gelen "Püşi" ise; kendi-ne
has bağlama biçimi ile Hemşinliler'in hayatında; Orta Asya,
Hemedan ve Anadolu hatmin çok güzel bir hatırası olarak
varlığını sürdürmektedir.
Kaynak: Rize
Valiliği Resmi Sitesi
|
Hemşin
Yaylalarından Deyişler
|
Evımın
arkasından
Araba geçmeyecek
Soylemışım yarıma
Sıgara içmıyecek |
Duman
dağın üstünde
Esıyor serin serin
Şımdı benım sevdığım
Ah çeker derin derin |
Kırat
aldı gidiyor
Evin hartumasını
İnsan ele veriri mi
Sevduğum sevdasını |
Gürgen
seni tanırum
Ormanda fidan iken
Korkma benim sevduğum
Ben senin sevdan iken |
Kara
çamın dalları
Neden meyve vermiyor
Sevenler kavuştuda
Felek bizi görmüyor |
Elevit'in
başına
Duman gelir oturur
Korkuyorum sevduğum
Seni eller götürür |
Yoğurdu
koydum tasa
Doğradum basa basa
Canimin sağlığında
Yaşa sevgilim yaşa |
Gidiyorum
buradan
Vartevordur durağım
Sizlerden ayrı kaldım
Odur benim merağım |
Odamın
balkonunda
Sarmaşığın saksısı
Hep bana mı çatıyor
Güzellerin aksisi |
Elevit'in
deresi
Akıyor rahat rahat
Yarım geldide gitti
Göremedim bir saat |
Giydiğin
buluzuna
İsmimi yazdırayım
Verane İstanbul'da
Sensiz nasıl durayım |
Armuta
attum değnek
Değimişleri düşeyi
Ettun başuma bela
Emine'mlen Ayşe'yi |
Kararmış
çiçeğinden
Acı oldu balımız
Sevdıkte alamadık
Yok ıdı ıkbalumuz |
Bozuldu
bucek punı
Doldı bal peteğıne
Dayanamam sevgilim
Ayrılık köteğine |
Etmışım
çam odunu
Yonga yonga yakarum
O cilveli boylara
Bende döner bakarum |
Karşıda
çifte çamlar
Ne oldu da kurudu
Bu sabah benim yarım
Ne meraklan yurudu |
İtti
nişan yüzüğüm
Kapıya taş üstünde
Bulan versin kardaşlar
Mujdesi baş üstünde |
Evun
ardı yol oldu
Ben geçtım de ne oldu
Eller hep sevda etti
Ben sevdumda ne oldu. |
İki
türkü yazayım
Oki geldi sırası
Dökülsün haburaya
Yüreğimizin borası |
Dereyi
karşı beri
Köprü olsa geçerdum
bu merağun üstüne
Rakı olsa içerdum |
Bu sene vartevorun
Zarı kırıktır zarı
Gelmedi vartovara
Neyleyim böyle yarı.
|
Yaylanın yollarına
Ben kurulayım oluk
Gelen geçer güzeller
İçsinler soluk soluk.
|
Yayladan ki yürüdüm
Bir saat ağlamışım
Ayrılığın çamına
Hatıra bağlamışım.
|
Buldırın yaylalardan
Alamadım bir çiçek
Bu yılı da sorarsan
Ağzımı açmaz bıçak.
|
Bizim yayla düz gibi
Bir su içtim buz gibi
Oldun elli yaşına
Duruyorsun kız gibi. |
Ayderin düzlerine
Helikopter inecek
Yarimden mektup aldım
Vartevora gelecek. |
Bu sene yaylaların
Çiçeğisin çiçeği
Saplandı yüreğime
Savdalığın bıçağı |
Kaçkarın tepesinde
Bir taş durur duraklı
Akşamdan bir ay doğdu
O da benden meraklı. |
Yaylalar
çiçeğinin
Honceciliktir başı,
Ben bir güzel severim
Daha ufaktır yaşı. |
Yayladan
mı gelirsin
Ey gidi yeşil taksi?
Vermezler sevdiğimi
Kardeşlerim çok aksi |
Horon
oynamağilen
Horon yeri düz olmaz
Kadife giymeyilen
Kocakarı kız olmaz. |
Yayladan
ki yürüdüm
Yayla dumanlı idi
Bakamadım yüzüne
Gözlerim yaşlı idi. |
Yaylaların dumanı
Her gün gelir değilen
Gençliğime yanarım
Geçti ağlamağlen.
|
Artık
vaktım geçıyor
Bende evleneceğım
Yemın etmışım yarım
Sevmeden alacağım |
Eşarbının
ucuna
Sakız bağlatur muyum
Başkasını alur da
Seni ağlaturmuyum |
Akar
Hemşin deresi
Çat
duzina göl olur
Büyüğü
evlenince
Kuçuğine
yol olur |
Köprüden
geçer iken
Geçeceğim yoluna
İstermisin sevdiğim
Gül olayım dalına |
Gökyüzünde
ay çalar
Ay yıldızı parçalar
Gitmelı zengin yere
Ağır gelsın boğçalar |
Takmışım
boğazuma
Türki kufıçasını
Soylıyeceğım burda
Türkilerin hasını |
|
Kaynaklar:
1) Hemşin Yaylalarından Deyişler, Derleyen: Erol
Haberal, Çaykur Dergisi, Sayı:3,4, 1985-1986
2) Yaylalarımız Ziraat Yük. Müh.
|
|
Hemşin
Düğün Adetleri
|
1950'lerden
önce....
Evlenecek olan erkeğin
ailesi kız araştırır,
uygun kız bulununca oğlanın fikri alınır. Oğlan uygun görürse kız
ailesinden
kız istenir. Bu arada kızın fikrine de başvurulur. Büyük bir tepki
göstermezse
bu iş olur. Hatta erkek tarafı daha önceden kızın tutumunu bir yoklar.
eğer bu işe sert tepki gösterirse o kız istemekten vazgeçilir.
Kız kaçırma olayı genellikle olmaz. Kızın
oğlanın peşine gitmesine "Uyma" denir. Uyma türü kızın peşe
gitmesi
olaylarına zaman zaman rastlanılır. Bu olaydan sonra aileler karşılıklı
yumuşatılır ve aralarında uzlaşma sağlanmaya çalışılır.
Kız istemeye oğlanın babası, yoksa ağabeyi,
veya amcası, kadınlardan büyükanne, veya anne veya akrabadan bir aile
büyüğü
gider.
Nişan
Söz kesildikten sonra
taraflar; takıları,
başlık parasını konuşup kararlaştırır. Nişan günü belirlenir. Nişanda
içinde
yüzük, bilezik, kolye, saat, puşi, takım elbiselik kumaş bulunan bir
bohça
hazırlanır. Oğlan tarafının hazırladığı bu bohça nişan akşamı kız
tarafına
bırakılır. Nişan hediyeleri teşhir edilmez ve kullanılmaz. Nişan
bozulursa
iade edilir. Nişan akşamı oğlan tarafından 3-5 erkekle 3-5 kadın kız
evine
gider. O akşam genellikle şerbet içilir ve konuşulan takılar formalite
olarak dile getirilir.
DÜĞÜN
Düğün Pazartesi veya Perşembe günü yapılır.
Yalnız düğünün başlangıç günü Pazartesi veya cuma günüdür.
Ağırlıklı
düğün kına gecesi ile düğün günüdür.
Kına Gecesi
Erkek evinde eğlence olmaz. Erkek tarafından
kızlar ve oğlanlar yanlarında kına ile kız evine giderler. Kız evinde
kına
yakılır. Evin hayatında kızlar horon oynar. aileye çok yakın oğlanlar
horana
girebilir. Erkekler horon oynamaz.
Düğün Günü
Kız ve erkek tarafı yakınlarını ayrı ayrı
düğüne davet eder. kız tarafının davetlileri kız evinde toplanır ve
erkek
tarafından gelecek olanlar beklenir. Erkek tarafından gelen davetliler
eve yaklaştıklarında evin kapısı kilitlenir. Bunu kız tarafından her
hangi
birisi yapar. Bu kapının açılması için erkek tarafından bahşiş alınır.
Damat kız almaya gelmez.
Gelinin odasından almaya kayınpeder gelir.
Yengeye ve geline bahşiş verir ve gelinin yüzünü açar. Gelinin
kardeşi
gelini kapıya kadar çıkarır ve erkek tarafına teslim eder. Erkek
tarafı,
en önde gelin, kız evini terk eder. Kız tarafı kızla beraber, arkadan
oğlan
evine doğru gelir. Oğlan evine yaklaştıkça kız tarafı naz yapmaya
başlar.
at ister, araba ister, halı ister, geniş yol ister, yolu süpürtürür.
Bin
türlü zorluk çıkartırır. Kız tarafı hizmetkar ister. Maksat
damadı
görmektir. Düğün amiri hizmetkar yok, efendi var der. Nihayet damat
görünür.
Elinde bozuk paralar vardır. Bunları gelinin başına atar. Bu paralar
bereketli
sayılır ve bunlarla kese dibi yapılır. Damat misafirlere hoş geldiniz
der
ve daha sonra yengesi ile eve çekilir.
Gelin yengesi ile birlikte gelin odasına
yerleşir. Kayınpeder yengenin getirdiği kete valizini, keteyi
getirenden
ücret karşılığı alır ve yengeye teslim eder.
Evin müsait bir yerinde
horon başlar. Erkekler
oynar, kızlar oturur. Kızlar bu arada hem horonu hem gelini
seyreder.
Horon saatlerce sürer. İkindi ile akşam arası önce kız tarafına sonra
erkek
tarafına yemek verilir. Yemekten sonra bir kısım davetli dağılır.
O gece sabaha kadar oyun oynanır. Erkekler evde kızlar hayatta oyun
oynarlar.
İki saatte bir şerbet veya yemiş ikram edilir. Sabah olunca erkek ve
kız
tarafının misafirleri dağılır. Yenge enişte ile beraber gelini alır
kızın
evine gelirler. Kızın evinde öğle yemeği verilir. Yemekten sonra kızın
bir yakını, gelin ve enişte erkek evine dönerler. Yenge ve yakınları
gelini
bırakır ve gerdeğe girilir.
Gelin Kıyafetleri
Gelinlik
ve
çarşaf giyilmez ve gelin at
üzerinde
getirilmezdi. Gelin kadife foga giyer, başına İran şalı atardı. Gelin
önden
büzgülü, sırmalı, ipek bir elbise de giyerdi. ayaklarına ya ayakkabı ya
da hasır çarık giyerdi. Düğün günü ya ayakta durur veya
sandık
üzerine
oturtulurdu.
Kaynak :Rize Kültür
Derlemeleri,
Rize Halk Eğitim Müdürlüğü Yayınları, 1996
|
Hemşin'de Gelenekler |
Hemşin'de
yörenin gizemli yaşantısına bağlı olarak çok ilginç gelenekler ve
görenekler vardır. Bunlardan bir bölümü günümüzde geçerliliğini
yitirirken, bir bölümü de devam etmektedir.
YENİYIL
: Her yeniyıl her yerde olduğu gibi Hemşinli içinde yeni bir
umuttur. Rumi takvime göre yeni yıl sabahı kimsenin evine gelişi güzel
gidilmez. Çünkü o kişi uğurlu veya uğursuz sayılabilir. Yalnız, davet
edilen küçük bir erkek çocuk davet edilen eve gider. Ona hediyeler
verilir ve uğurlu sayılır. Hemşinli yeni yıl akşamında başlamak üzere
sabahleyin eve gelecek çocuklar için çeşitli mevsimlik
yiyeceklerhazırlar. Çocuklar gittikleri evde dileklerini dile getiren
maniler söylerler.
"Yeni
yıl geceleri Devleti bacaları Bana birşey vermeyenin Tez gelmez
kocaları"
Ahırında
öküzü olan bazı aileler, uğur getireceği inancıyla evinin sağ kapısında
içeriye alırlar.
Yeni yıl
akşamlan genç kızlar için ayın bir önem taşır. Bu akşam yörede tuzlu
pelit, yedi evden gizlice alınan mısır unundan yapılan ve içine sadece
o akşam için çok tuz katılan bir tür pasta, denilen peliti yerler
rüyalarında kimin kapısından su içerlerse o eve gelin gideceklerine
inanırlar. Bu gelenek yeni yıl dışındaki akşamlarda da yapılmakta ve bu
gelenek ve inanış hâlâ devam etmektedir.
KIZ
İSTEME
Kız istemeye giderken, isteyecek kişilerden sözcü olan
çorabının
birini ters, veya başka çorap giyer. Kız verilince üç veya yedi tüfek
veya tabanca atışı yapılır.
Başlık
parası düğün zamanı ve nelerin isteneceği kararlaştırılır. Günümüzde
başlık parası ve görücü usulüyle evlenmek tamamen kalkmıştır.
DÜĞÜNLER
Günümüzde Hemsin düğünü geçmişteki geleneksel
özelliğini büyük
ölçüde yitirmiştir. Eski düğünlerin anıları günümüzde yaşlı insanlar
tarafından büyük bir özlemle anlatılmaktadır. O dönemin son bölümlerini
yaşayan orta yaş Hemşinliler, bu düğünlerin özlemi içindedirler. Hemsin
düğünleri büyük ölçüde eski geleneklerinden kopuk salonlara taşınmış,
düğünler sırasında uyum azalmıştır. Eski düğün törenleri az da olsa
varlığını korumakta, Hemşinli tulum ve horondan vazgeçmemektedir.
Yöremizde düğünler kız evinde yapılan kina gecesiyle başlar.
Düğünler
genellikle güz aylarında yapılır. Taraflar yakınlarını komşularını
dostlarını davet ederler. Düğün günü yolun uzaklığına göre, yola
çıkılır. Yolda tulum ve onun eşliğinde karşılıklı türküler söylenir.
Gelinin düğün günü giyeceği eşyalar bir bavula konur ve taşıması için
bir genç görevlendirilir. Kız evine gelindiğinde evin giriş kapısı kız
tarafınca görevlendirilen bir veya birkaç kişi tarafından kilitlenir.
Bu kişi genellikle kız tarafının yemeklerini yapan aşçıdır. Erkek
tarafı da, kendi aralarında daha önce seçmiş oldukları bir sözcü
aracılığı ile kapının niçin kapatıldığını araştırmaya koyulur ve
kapının açılması için o anda gerekli olan bazı sözler söyler. Bu sözler
"Acaba biz yanlış yeremi geldik? Bizi kimse karşılamıyor, oysa biz bu
aileyi çok konuk sever bilirdik" ve benzeri sözlerdir. Kız tarafının
sözcüsü ise hemen karşılık verir. "Hayır doğru geldiniz, ama bu kapı
kolay açılmaz. Onu açmak sizin elinizde dir" diyerek karşılık verir.
(Bu sözler kalıplaşmış değildir. Sözcü kişilerin yeteneğine göre
söylenen nükteli sözlerdir, bu sözlerle söz savaşı yapılır. Bu savaşta
kırıcılık yoktur. Amaç düğüne neşe katmak, çevredekiler! güldürmektir.)
Erkek tarafı bir miktar parayı kapının aralığında içeriye atar. Paranı
miktarı üzerinde tartışma olabilir. Ama genillikle kabul edilir ve kapı
açılır. (Bu para aşçınındır) Gelenler en iyi şekilde karşılanır ve
hemen bir horon oynanır. Horon oynanırken özellikle ev için bir atma
türkü söylenir. Örneğin:
Bu
yapı iyi yapı,
Otuz iki direkli
Bu yapıyı yaptıran
Yüreklidir, yürekli.
Dizeleri
ile kız tarafı onurlandırmaya çalışılır. Sonra yemekler yenir. Artık
gelini alma ve geri dönme hazırlıkları başlar. Erkek tarafının
getirdiği giysi bavulu kız tarafına ödül karşılığı teslim edilir. Gelin
bu giysilerle görevliler tarafından donatılır. Gelini giydiği giysiler,
Hemşin'e özgü giyisilerdir. Yalnız gelinin başına duvak yerine ipek şal
atılır. Donatanlara hediyeler verildikten sonra belki de, düğünün en
özel bölümüne geçilir. Artık gelin baba evinden dışarı çıkacaktır.
Gelin yakın bir akrabası tarafından (genellikle kardeşi amcası ve
dayısı) evin çıkış kapısına eşiğe kadar getirilir. Erkek tarafına
teslim etmeden önce gelinle ilgili övgülü sözler sıralanır. Son söz
olarakta, bugüne kadar tüm sorumluluklarını taşıdıklarını, bundan sonra
ise tüm sorumluluğun erkek tarafına ait olacağını belirtirler.
Kayınpeder
gelme kapıbaşı yüzüğü denen kıymetli yüzüğü takar. Bu sırada tulum,
gelin çıkarma havası denilen hüzünlü bir ezgi çalar bu çalgıyla yola
çıkı ir. (yol uzaksa, genillikle at sırtında götürülür) Düğün alayı
erkek evine yaklaşıtıkça durur. Kendine bir çeki düzen verir, evinyakın
görünür bir yerinde kız tarafı durur, erkek tarafı evin yanına geçer.
Böylece yola çıkan iki gurup ayrılır ve sözcüler arasında magarlık
(Sözlü atışma şeklinde çeşitli isteklerin yerine getirilmesinin
istenmesi) kız tarafı yollara hali serilmesini ister, erkek tarafı ise
bu isteğe kötü bir kilim getirerek karşılık verir. Daha sonra başka
isteklerde de bulunurlar. Bu istekler erkek tarafından aynı nükteli söz
ve davranışlarla sürdürülerek karşılanır. Gelinin eve alınma törenine
geçilir. Kız tarafı kendilerini karşılayacak bir beyefendinin gelmesini
isterler. (Bununla damat kast edilmektedir.) Damat ve yenge (Hemsin
yöresinde düğünlerde gerek damada gerek geline düğün boyunca eşlik
eden, onun nasıl dayanmasını söyleyen, kısaca sözcülüğünü yapana yenge
denir. Gelinin yengesi evli bir kadındır. Damadın yengesi ise evli bir
erkektir). Kapının eşiğine kadar gelirler. Yenge ve damadın eşiğe
gelmesinden az önce kız tarafından iki kişi eve girmişler ve ocakta
asılan zinciri tutup hatta zincirden asılarak, selim sayarlar, mani
söylerler. Aşçının kazanı uçtur, iki dolu biri boştur, uzak yoldan
geliyoruz, birazda karnımız açtır diyerek aşçının durumunu
sormaktadırlar düğün sahibinden hediye isterler hediyeler genelikle
Hemsin usûlü örme çorap ve yöreye özgü kede den oluşur. Eşik üzerine
gelen damat genellikle hemen karşısında duran ve başında şemsiyesi olan
geline ve beraberindekilere:
Çiçeğinizle
beraber hoş geldiniz.
Diyerek
avucunun içinde hazır bulunan madeni para ve pastaları gelinin üzerine
atar. (yörede bu olaya pasta para atma denir. Pasta burdaki anlamıyla
susamdır. Yani madeni para ile susam karıştırılarak atılır) Gelinin
tarafında bulunan özillikle çocuklar bu bozuk paraları kapmaya
çalışırlar. Çünkü bu bozukparalar uğurlu sayılırdı. Kese dibi yapılır.
Gelin içeriye odasına çıkarılır. Kaynata yüz açımını yapar, geline ve
yengeye hediyesini verir. Bazı kaynatalar, o günün coşkusuyla yüz açımı
sırasında bizi dörtlükler söyler, işte böyle bir yüz acımı sırasında,
yetmiş kuruşluk hediyesini gelin ile yenge arasında paylaştırmak
isteyen bir kaynata, şöyle söyler;
İhtiyarlık
kötü şey
Ağarttı Sakalımı saçımı
Diş kalmadı çeneye
Otuz geline verin
ister sadaka sayın
Kırkını da yengeye,
isterse yüz açımı.
Böylece
isteğini belirtmiştir. Bu sırada gelinin kucağına küçük bir erkek
çocuğu oturtulur. Bundaki amaç, gelinin erkek çocuk doğurmasının
dolaylı yönden istenmesi ve böyle bir dilekte bulunulmasıdır. Bundan
sonra hediye vermek isteyenler hediyelerini veririrler. (Verilen
hediyelere karşılık, gelin de daha sonra hediye verenlere el örmesi
birer çorap hediye eder) Hediye verme işlemi bittikten sonra,
yemeklerde de yine karşılıklı bazı isteklerde bulunulur. Bunlar yerine
getirilir. Yemekler bitince grup grup horon oynanır. Horona özellikle
kaynana, kaynata, gelin ve damat oyuncuların coşkun istekleriyle hatta
türkü ile çağırılır. Horon sırasında geline ve damada türküler atılır
bu türküler genillikle gelini ve damadı övücü biçimdedir. Örneğin:
Enişte
boyun
uzun
Değiyor saçaklara
Baldızın kurban olsun
Bastığın topraklara
Daha
sonra düğün gecesinin geç vakitlerinde enişte sofrası denen başka bir
magarlığa geçilir. Bu arada orta oyununa benzeyen ihtiyor kocakafı
oyunu dramatize edilir.
Düğün
sabaha kadar sürer Ertesi gün düğüncüler dağılır. Heriki tarafın çok
yakın akrabaları kalır. O gün damat, gelin, gengeler ve yakın akrabalar
kız evine gider. (Bu olaya tarçı geri denir) Kız evinde, gelin duruma
göre birkaç gün kalır. Sonra tekrar damat evine gelir, törenler bu
şekilde sona erer. Günümüzde Hemsin düğünleri eski özelliklerini
kaybederek, farklılaşmışlar; genellikle yurdumuzdaki klasik törenlere
dönüşmüşlerdir.
ENİŞTE
SOFRASI
Düğünlerde en önemli bölümdür. Horon kesilir. Herkes geniş bir hayatta
(salon) toplanır orta yerde bir sofra kurulur. Kız tarafından
temsilciler ve sözcü, erkek tarafından da eniştenin yengesi ile bir
grup katılır. Kız tarafının sözcüsü, çeşitil yiyeceklerle sofrayı
donattırır. Bunun yanında sembolik olarak yapılabilecek veya
bulunabilecek isteklerde bulunur. Bunlardaki amaç düğünü neşe
katmaktır. Örneğin içki istenir, buna karşı şişeye zeytin yağı ile su
doldurularak gönderilir. Koç istenir, bir kişi sırtına post bağlar,
başına koç boynuzu, boyununa çinlak bağlayarak gelir ve safrayı yıkmaya
çalışır, iki kişi tutar ve sonra gelinin yengesi kede verir ve koç
gider. Bundan sonra ihtiyar ve kocakarıyı temsil eden ve onlar gibi
giyinen kişiler nükteli yanıtlar verirler. Bu sözler gelin ile damata
öğüt, çevreye ise neşe verir, ihtiyar ve kocakarı ayrılırken çevreden
onlara iyne batırılır.
Daha
sonra enişte ve yengesi gelir. Gelin ve yengesi de sofrayı görebilecek
yerdedir. Enişte hiç konuşmaz çevreden kendisine çeşitli laflar atılır.
Fakat yanıt vermez. Onun yerine yengesi konuşur. Bu arada gelin ve
enişte arasında gizli bakışmalar da olur. Eniştenin yengesi sorular
sorulurken hem onlara yanıt verir, hem de üç tane küçük lokma hazırlar.
Sonunda bu lokmanın enişte tarafından yenmesini sağlar. Enişte üçüncü
lokmayı yerken hazırladığı paraları (özellikle madeni para) sofraya
bırakarak hızla oradan ayrılır. Eniştenin konuşmaması onun kibarlığını
ve ağırlığını gösterir.
HORONDA BAHŞİŞ
Horon oynarken tulumcu değişik bir ezgiyle horonculara
yaklaşır.
Bunun anlamı bahşişi istemektir. Ezgi kime yönelik ise o kişi bahşişi
verir. Bu horonlardan bir gelenektir. Eğer horon bir düğünde
oynanıyorsa eniştenin kaynatanın, gelinin ve kaynananın horona girmesi
gerekir. Horon sırasında geline, enişteye ve yakınlarına türkü atılması
güzel bir gelenektir. Bu atma türküler çoğunlukla enişte üzerinde
yoğunlaşır.
Kaynak: Rize Valiliği Resmi Sitesi
|
Kavran'da Vartivor
|
Kavran,
halk diliyle (Kavron) Doğu Karadeniz
Bölgesi'nde Kaçkar Dağları'nın eteğinde şirin bir yaylamızdır. Rize'nin
Çamlıhemşin ilçesinden, Ayder yolu üzerinde araba ile ulaşım sağlanan
Kavran,
geçmişte sadece yaylayken günümüzde hem yayla, hem de tatil beldesi
görünümündedir.
Doğu Karadeniz insanı hem rutubetli sıcaktan korunmak, hem de
hayvanlarını
geniş yayla mezralarında otlatmak için; ormanların seyrekleştiği
2000 m yükseklikteki dağlar arasındaki yaylalara çıkarlar. Yayla evleri
genellikle yaşlı, tecrübeli, katık (yağ, peynir, minci vb.) yapmasını
iyi
bilen ebe ile hayvanlara çobanlık yapabilecek on-onbeş yaşlarında kız
ya
da erkek çocuktan oluşan iki kişilik evlerdir. Köylerdeki yerleşim
dağınık
olmasına karşın, yayla evleri birbirine çok yakındır.
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yaz aylarına
rastlayan
çeşitli yayla şenlikleri geçmişten günümüze halen sürdürülmektedir. Bu
şenlikler 'Çürük Ortası', 'Yayla Ortası', 'Okçular', 'Vartivor' gibi
adlarla
yayla süresinin belli dönemini yansıtmaktadır. Genellikle de yaylaların
en kalabalık olduğu, ot biçme işleminin bitimine ya da köydeki son
işlerin
bitirilip yaylada toplanma tarihine rastlar.
Rize'nin Çamlıhemşin ilçesi Ayder
yaylalarından
biri olan Kavran'da Vartivor, günümüzde de geçmişte olduğu gibi aynı
görkem
ve ihtişamla kutlanmaktadır.
Vartivor,
yayla halkının yaptığı bir
şenlik olup, Temmuz ayının 15'inde başlayıp 25'ine kadar devam eder.
Şenlikte
dalikanlılar, kızlar horon oynar, birbirlerine mani söylerler. Vartivor
gül bayramı, ot bayramı anlamına gelmektedir. Vartivor eskiden temmuz
sonları,
ağustos başlarında Ergenekon dolaylarında dağlarda yapılıyordu. Şimdi
aynı
görkemiyle, aynı tarihlerde Hemşin yaylalarında yapılmaktadır.
Yayla halkı, kuşaktan
kuşağa taşıyarak günümüze
aktardığı Vartivor'u şöyle anlatmaktadır:
'Hayvanlarımız otlasın,
katığımız bol olsun
diye yaylaya çıkarız. Yaylada her evde bir katık yapan, bir de
sığırları
otlatmak için çoban olur. Yazın köydeki işler ağustos başlarında biter.
İşlet bitince köylü toplanır. Vartevor yapmak için yaylaya gelir.
Köyden
yaylaya gelenlere 'Vartevorcu' denir. Vartevorcularla yaylacılar
yaylada
eğlenirler, çalışmanın yorgunluğunu üzerlerinden atarlar, gece
sabahlara
kadar tulumla horon oynar, içki içip tabanca atarlar'.
Vartevora giden köylüler en
güzel giysileri
giyerek sabahın erken saatlerinde yola çıkarlar. Tulum çalıp, atma
türkü
söyleyerek, horon oynayarak, yaylanın yolunu tutarlar.
Yaylacılar
köyden gelen vartivorcuları
büyük
bir heyecan ve sevinçle karşılarlar. Vanrtivorcu yaylaya tulum
eşliğinde
büyük bir çoşkuyla girer. Bu çoşku yaylada on beş gün sürer.
Vartivorcusu
gelmeyen yaylacının, vartivoru hüzünlü geçer. Köyden vartivorcusu
kalabalık
gelen yaylacı gururlanır başı dik gezer.
'Eskiden
işler bitince
köylüler, sabah namazıyla
yola çıkardı. Türkü söyleyerek, tulum çalarak, Vice (Çamlıhemşin
ilçesi)
dibine gelirdik. Orda mola verir, yemek yer, tekrar yola koyulurduk.
Ayder'de
bir gece boş ambarlarda yatardık, sabaha kadar tulum çalar, horon
oynardık.
Ordan tekrar hep birlikte yola koyulur, öğleye doğru tüfek ata ata
yaylaya
girerdik. Yaylanın düzünde hemen horonu kurardık. Gece sabahlara kadar
lamba, lüküs ateşiyle horon oynardık. On-onbeş gün böyle devam ederdi.
Genç kızlar, delikanlılar en güzel elbiselerini giyerek vartevora
gelirler.
Sevdalıklar da vartevorda başlar, orda büyürdü. Genç kızlar,
dalikanlılar
sevdalarını atma türkülerle yine dile getirirlerdi'.
Vartivor,
halk arasında 'Yayla Ortası'
olarak
da bilinen yörenin en önemli şenliklerindendir. Kutlamaların dinsel bir
yönü olduğuna dair bir belgeye rastlanmamıştır. Ancak 'Hemşinliler
Hristiyan
adetlerini muhafaza edip, Vartevor Yortusu Günü hepsi de kiliseye
gider'
ifadesi kullanılmaktadır.
Vartivor zaman olarak yayla döneminin tam
ortasında rastgelmektedir. Bu dönem köylerde işlerin azaldığı, sıcaklık
ve nem oranının arttığı, Ağustos ayının ilk on beş gününü
kapsamaktadır.
Yörede yaşlıların kullandığı 'Köy Hesabı' ya da 'Ay Takvimi' Hicri gün
hesabıyla 20-22 Temmuz'da başlamakta, on beş gün sürmektedir.
Şenlikler ciddi bir organizasyon
çerçevesinde
kutlanmakta, kutlamaların düzenli yapılması için Başkan ve Kutlama
Komitesi
oluşturulmaktadır. Şenliğin başlamasından bitimine kadar her
aşamasından,
Başkan ve Şenlik Komitesi sorumludur. Şenliğin maddi giderlerini yayla
halkı karşılamakta, herkes gücüne göre katkı sağlamaktadır, zorlama
yoktur.
Vartivorda türkü söyleyip horon oynamanın
yanı sıra, yaylanın belli yerlerine (Mezovit, Ovidin Düzü) gezintiler
düzenlenmektedir.
Bu gezilerde yemek yenilip, içki içilmekte genç kızlar ve erkekler
yakan
top oynamakta, delikanlılar balığa gitmektedirler.
Şenliklerin en önemli kısmını horon oynamak
için toplanan gruplar oluşturmakta, kızlar ve erkekler ayrı ayrı ya da
birlikte oynamaktadırlar. Horonlar yayla halkının yaptığı çardaklarda
veya
büyük düzlüklerde oynanmakta, horon en önemli kısmını horon esnasında
atılan
silahlar oluşturmaktadır. Vartivorda 'Hoşmeli' ve 'lokum' gibi özel
yiyecekler
yapılmakta, yayla nüfusu iki üç misli artmaktadır.
SONUÇ
Vartivor geçmişte olduğu gibi günümüzde de
halkın toplumsal ve psikolojik birçok gereksinimine yanıt vermektedir.
Bir kültürel olgu toplumda işlevsel olduğu sürece varlığını gösterir ve
kuşaktan kuşağa aktarılır.
Vartivor yıl boyunca durmadan dinlenmeden
çalışan yöre halkının; buluşma, kaynaşma yeridir. Sadece köyde
yaşayanlar
değil, büyük kentlere göç eden yöre halkı da vartivora gelmek için
büyük
bir gayret göstermekte, işlerini vartivora göre ayarlamaktadır.
Vartivor
yorgunluğun atıldığı, hasretin giderildiği, eğlenme, kaynaşma yeridir.
Duygu ve düşünceler en güzel ve çarpıcı olarak türkü yoluyla vartivorda
dile getirilir.
Sevgililer sevgilerini, kırgınlıklarını,
komşular beklentilerini, dargınlar yergilerini, gurbetçiler özlemlerini
anlatır türkülerle. Bu nedenle şenlik bir anlamda da iletişim işlevi
görüp,
bireyi bilinç altına ittiği sıkıntılardan uzaklaştırıp, ruhsal doyuma
ulaştırmaktadır.
Birbirleriyle karışıp kaynaşan halkın ilişkilerini güçlendirmekte,
toplumsal
düzeni sağlamlaştırmaktadır.
Vartivor şenliklerinin yukarıda anlatılan
işlevlerden dolayı, biçimde değişime uğrasa da içerikte amacını
koruyarak,
kuşaktan kuşağa aynı görkem ve ihtişamla kutlanacak, Kavran
Yaylası
daha uzun yıllar şenliklere ev sahipliği yapacaktır.
Kaynakça: Bu bölüm hazırlanırken Tarım ve
Köy Dergisi'nin 127. sayısında yayınlanan Ziraat Yük. Müh. Oğuz
Tuna'nın yazısından da faydalanılmıştır.
|
Kıyafetler
|
Cepken
Aba
denilen kalın kumaştan
veya kadife kumaştan
yapılmaktadır. Çeşitli kumaş parçalarından üzerine süslemeler yapılır.
Gelinliğin üstüne giyilir. Yöredeki ismi entaridir. Cepken denilen
giyisi
zengin ailelerin kadın veya kızları tarafındanda giyiliyordu. Bugün
yaşlı
kadınlar tarafından giyilmektedir.
Fermene
Bu giyime üç etekte denir.
Kutni denilen
kumaştan dikilir. Çift kattır. Dışı kutni, iç astarı kendilerinin imal
ettikleri lemza denilen kumaştan yapılmaktadır.
Göğüslük
Günlük kiyafetlerdendir.
Kadife, kutni veya
benzeri kumaşlardan yapılmaktadır. Boğazdan asılıp belden bağlanmak
suretiyle
kullanılmakta idi.
Şal kuşağı
Şal denilen iplikten
işlenmiş kumaştan yapılmakta
idi. Üçgen şeklinde katlanıp, arkadan bele sarılmaktadır. Kendine özgü
dizbağı denilen
bir kemerle bağlanıp, belden kaymaması sağlanır.
Kaynak: Rize Kültür
Derlemeleri,
Rize Halk Eğitim Müdürlüğü Yayınları, 1996
|
Mahalli
Tabirler
|
Afkurmak: Birinin
hoşa gitmeyen sözler söylemesi karşı taraf açısından bu tabirle ifade
edilir.
Aha ki duydum:
Şimdiye kadar duymamıştım ilk defa duydum.
Çehluş olmak: Bir
şeyin ayak altında kalıp iyice azilmesi, yamyassı olması.
Çemur etmek:
(Cemu etmek) Mısır ekmeğini erimiş yağın içersine doğrayıp ezmek.
Çepuş olmak: Yanık
veya başka nedenlerle deride içi su dolu kabarcıklar meydana gelmek.
Çernaduş olmak: (Ceğnaduş
olmak)
Ayak altında kalıp çiğnenmek.
Değmiş: Olgunlaşmış
Dibinden aşağı
gitmek: Cehennemi
boylamak
Eğreltiye halat
atmak: Olmayacak işlere kalkmak.
Ese vas pa!: Aniden
ortaya çıkan durumlarda "Şimdi ne olacak?" anlamında hayret ve
şaşkınlık
ifade eden bir tabirdir.
Evoy ana!: "Bu
da neyin nesiydi?" anlamında üzüntü ile karışık bir hayret için
kullanılır.
Hartuma: Kiremit
yerine
kullanılan
tahta parçası
He mi?: Öyle
mi? Yapılan bir açıklamanın arkasından onun doğruluğunu teyid etmek
amacıyla
soru edatı olarak kullanılır.
Hoh etmek: Balgam
tükürmak.
Gogiç tutmak:
Şiddetli öksürüğe yakalanmak.
Ğarğesim olmak:
Bitkin düşmek, iyice yorulmak.
Ğoğol olmak: Karma
karışık olmak, iyice birbirine karışmak. Mecazi manada; bir işin
içinden
çıkılmaz bir hal alması.
Ka!: Kadına
yönelik söze başlamadan önce dikkat çekmek için kullanılır. Ancak bu
hitap
daha çok kişinin kendi emsali veya kendisinden daha küçük olanlar için
kullanılır.
Ka
ne der?:
O kadın ne diyor? anlamında olan bu tabir daha çok bir kadın tarafından
söylenmiş olup iyice anlaşılmayan bir sözün karşısında duyulan hayret
ve
şaşkınlığı ifade için kullanılır. Kendinden büyük olan kadınlara
yönelik
kullanılmaz. Mesela bir kızın annesine veya bir gelinin kayınvalidesine
"Ka" diye hitabı hoş karşılanmaz ve saygısızlık ifade eder.
Ken
etmek: Kin
duymak. İntikam almak için bir fırsatını kollamak.
Kuli
baş olmak:Takla
atmak. Ev, bina gibi şeyler için yıkılmak.
Kuru
teli kalmamak:
Sırılsıklam ıslanmak
Maladeç:
Aferin
sana, nazar değmesin
Memecuş
etmek:
Parmak uçlarının soğuktan donup sızlaması.
Odi
kopmak:
ani bir durum karşısında çok korkmak.
Okçuş
etmek: Boğazına
bir şey takılıp kusacak gibi olmak.
Ola veya Oro!:
Erkeğe yönelik söze başlamadan önce dikkat çekmek için kullanılır.
emsal
ve küçüklere karşı kullanılır.
Pecuş
etmek:
Sinekten rahatsız olan sığırların delicesine hoplayı zıplamaları,
kuyruklarını
havaya dikip koşmaları.
Perenktüş etmek:
Hapşırmak.
Portopuş etmek:
Canlı bir şeyi iyice hırpalamak, onu yara bere içersinde bırakmak.
Sermeser olmak:
Aniden yere düşüp boylu boyunca uzanmak.
Socuşlamak:
Ağacı yontmak. Sırığın ucunu sivriltmek.
Taca etmek:
Odunu üst üste yığmak. Mecazi manada bir şeyi üst üste yığıp
biriktirmek.
Todik sallamak:
Can çekişmek
Velalenmek:
Bunamak, akli dengesini kaybetmek.
Ye!: Kendisinden
büyük olan kadın ve erkeklere yönelik olarak söze başlamadan önce
dikkat
çekmek için kullanılır.
Yessirun Oleyim: Kulun,
kölen olayım. Daha çok bir sevgi ya da yalvarma ifadesi olarak
kullanılır.
Zükem olmak:
Nezleye yakalanmak, grip olmak.
|
Tarihi Eserler
|
Çamlıhemşin
İlçesi'ndeki
Eserler:
1-
Zil Kale:
Bölgenin
en dikkate
değer eserlerinden birisidir. İlçe merkezinin 15 km. güneyinde, Fırtına
Deresi'nin batı yamaçları üzerinde kurulmuştur. Kalenin üzerinde inşa
edildiği
sarp kaya kütlesi denizden 750 metre dere yatağından yaklaşık 100 metre
yüksekliktedir.
Kale; dış surlar, orta
surlar ve iç kaleden meydana gelmektedir. Kale doğal bir kaya kütlesi
üzerine
kurulmuştur. Dış kalenin kapısına kuzeybatı yönündeki patika bir yolla
ulaşılır. Kuzeydeki kapının söğe taşları sökülmüştür. Bir teras
yardımıyla
orta surlar seviyesine çıkılır. Buradan ikinci bir kapı yardımıyla kale
içerisine girilir.
Orta
kale içerisinde
üç önemli yapı bulunmaktadır. Bunlar muhafız binası, şapel ve
başkuledir.
Kulenin dört katlı olduğu duvarlardaki hatıl izleri ve kiriş
deliklerinden
anlaşılmaktadır. İçerisinde ince bir bölüntü duvarı ve dolgu toprak
vardır.
Duvarlar üzerinde doğu (vadi, manzara) yönünde kemerli pencereler,
diğer
taraflarda mazgal delikleri bulunmaktır. Kulenin üstünün dendanlı bir
teras
şeklinde olduğu belirlenmiştir. Duvarlar içerisinde dikey uzanan boru
yuvaları
belki de kapanmış sarnıçlara su akıtıyordu.
Kalenin
kesin yapılış
tarihini belirtecek veriler yoktur, 14-15 yüzyıllara
tarihlendirilmektedir.
Bölgenin ilk çağları gibi orta çağ tarihi de karanlıktır. Hemşin
yöresinin
İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu zamanlarında tam olarak mı kısmen mi
fethedildiğini
bilmiyoruz. Varoş Kale, Zil Kale, Cihar Kale ve Pazar Kız Kaleleri hem
yörenin, hem de Bayburt'a ulaşan önemli bir ortaçağ kervan yolu
üzerinde
güvenliği sağlıyorlardı.
Osmanlıların
bölgeyi
fethinden sonra kale kullanılmaya devam etmiştir. Kalede bulunan iki el
topu Trabzon Müzesindedir.
2- Kale-i Balâ
(Yukarı
Kale)
Çamlıhemşin
İlçesi'ne
40 km. uzaklıkta Hisarcık Köyü sınırları içerisinde Fırtına Deresi'nin
kaynaklarına hakim bir noktada kurulmuştur. Kaynaklarda geçen bir diğer
adı da Varoş Kale'dir.
Kalenin
ana planı
dikdörtgen
olarak tanımlanabilir. Doğu, güney ve kısmen kuzey sarp kayalıktır.
Batı
tarafı eğimli bir arazi üzerindedir. Giriş kapısı kuzeybatıdadır.
Kalenin
kurulduğu yer
ve duvar işçiliği bakımından Zil Kale ile ilişkisi açıktır. Zil Kale
ile
aynı tarihlerde yapılmış olmalıdır (14-15. yüzyıl)
3- Şenköy Camii
Son
derece meyilli
bir arazide yapılmıştır. İki katlı bir camidir. Zemin kat taş duvarlı,
esas kat bütünüyle ahşaptır. Geniş saçaklı olan caminin dört omuzlu
kiremit
kaplı bir çatısı vardır.
Bölgenin
geleneksel
ahşap camilerinden birisidir. Ahşap süsleme sadece mahfil korkuluğunda
ve minberde görülür. Nakış ve kalem işi süslemeler sadedir. Cami M.
1900
yılında köy halkı tarafından yapılmıştır.
4- Aşağı Çamlıca
Köyü Camii
Taş
duvarlı iki katlı,
kırma çatılı bir yapıdır. Zemin kat medrese olarak yapılmıştır. Medrese
katına kuzeydoğu köşesindeki kapı ile girilir. Bu kısım epeyce elden
geçmiştir.
Sadece batı duvarında bir ocak kalmıştır. Harimin ahşap döşemesi son
yıllarda
betonarme olarak değiştirilmiştir.
Caminin
minberi çok
iyi bir ahşap işçiliği gösterir. Sahte kemerli niş kompozisyonları
üzerinde
bir daireden çıkan S ve C kıvrımları yan yüzleri kaplar. Dilimli
kemerlerle
taçlandırılan nişler ve üçgen aynalık, sadeleştirilmiş bir barok üslubu
yansıtır.
5- Şenyuva Köprüsü
Eski
adıyla Cinciva
Köprüsü bölgenin yaygın taş köprülerinden birisidir. Tek bir kemerle
Fırtına
Deresi geçilmiştir. Ayrıca korkuluk duvarı tamir edilerek üzerine demir
bir kısım ilave edilmiştir. Köyün yaşlıları H. IIII/M. 1699 tarihli bir
kitabesinin 1946 yılındaki bir selde kaybolduğunu kaydederler. Eğer bu
doğru ise, yapı bölgenin en eski köprülerinden birisidir.
6- Köprüköy Köprüsü
Fırtına
deresi üzerinde
kurulu taş köprülerden birisidir. Köprünün batı ayağına küçük bir
tabliye
kemeri ilâve edilmiştir. Tabliyesi iki yandan dik olan köprünün
korkuluk
duvarları kısmen yıkılmıştır. Köprünün 19. yüzyıl sonlarında Türk
ustalar
tarafından yapıldığı bilinmektedir.
Hemşin İlçesi'ndeki
Eserler:
1- Baltacılı Camii
Baltacı
Mahallesi'nde
Hemşin Deresi'nin batı kenarında yer alır. 1791 yılında inşa edilmiş,
taş
duvarlı, kırma çatılı bir camidir.
2- Bilen Köy Camii
Köyün
merkezinde iki
katlı olarak yapılmıştır. Alt kat ve kısmen ahşap duvarlı olarak inşa
edilmiş,
medrese bölümüdür. Bu katta iki bölümlü bir dershane ve bir hoca odası
bulunmaktadır. Dershanedeki taş ocaklar, eski sıra ve kürsü parçaları
mevcuttur.
Güneybatıda ocağı bulunan oda hocaya aittir.
Caminin
kuzey batısında
hayat kısmı bulunur. Harim kısmına ahşap oymalı bir kapı ile girilir.
Giriş
bölümünün üzerinde yer alan mahfil U planlı olup yanlarda kıble
duvarına
kadar uzanır. Doğu taraftaki ahşap ayakların farklılığı, mahfil
uzantısının
geniş olması bu kısmın sonradan ilave edildiğini göstermektedir.
Gerçekten
de yaşlı köylüler caminin sonradan genişletildiğini söylemektedirler.
Yapının
ilk inşası
18. yüzyıla kadar inmektedir. Cami bugünkü şekline M. 1894 yılındaki
onarımla
kavuşmuştur.
|
|