Sandalyeli ve sıralı camiler

Camiler haftasındayız. Bu sene "Camiler Haftası", "engelliler"in ibadet hayatı ağırlıklı olarak değerlendiriliyor. Ben de, Allah'ın evleri, Kabe'nin şubeleri özelliği taşıyan camilerimizde hızla yayılan sandalye, sıra ve taburelere dikkat çekmek istiyorum.

Hastalık, ilk insandan bu yana bir imtihan sebebi. Diyanet'in hazırladığı İslam İlmihali de dahil, Büyük İslam İlmihali, Nimeti İslam, Halebi Kebir, İbni Abidin, Mebsut, Fetava-yı Hindiye, Fethu'l Kadir, Tahtavi, Dürr-i Yekta Tercümesi gibi Fıkıh kitaplarında sandalye, sıra ve tabure ile namazdan söz edilmiyor.

Buna rağmen, camilerdeki görüntülerin, Müslümanların ibadetlerini bozarak huzur ve huşuyu engellemek, başka bir dinin ibadet şekline benzetmek amacını taşımasından endişe ediyorum. Misyonerlik faaliyetlerinin artması, AB'ye girmek adına Türkiye'yi Hıristiyanlaştırma çabaları bu endişemi kuvvetlendiriyor.

Bu konuda, sandalyede namaz kılan kardeşlerimi suçlamıyorum. Onlara yeteri kadar rehberlik yapılamadığını düşünüyorum.

Sahabeden İmran bin Hüseyin (r.a) diyor ki: "Hastalığım sebebiyle, nasıl namaz kılayım, diye Allah Rasülü'ne sordum. Buyurdular ki; "Ayakta namaz kıl, gücün yetmezse yan üstü yatarak, ona da gücün yetmezse sırt üstü yatarak namazını kıl." (Buhari, Taksir, 19)

Son devrin müderrislerinden, Diyanet İşleri eski Başkanı Ömer Nasuhi Bilmen'in Büyük İslam İlmihali adlı eserinde konu ile ilgili olarak şöyle deniyor:

"Bir hasta ayakta durmaya gücü yettiği halde rüku ve secdeye veya yalnız secde etmeye gücü yetmezse, namazını ayakta kılması gerekmez. Oturup ima (işaret) ile namaz kılar, faziletli olan budur. Fakat, İmam Züfer ve üç imama göre, namazını ayakta ima ile kılması gerekir. İma'dan maksat, namazda başı aşağı doğru eğerek rüku ve secde için yapılan işarettir. Ancak, secde için yapılan eğilme hareketi, rüku için yapılandan daha aşağı olması gerekir." (A.g.e. , Sh. 126)

DİYANET'İN GÖRÜŞÜ

DİB, konu ile ilgili birkaç karar yayınladı, camilere resimler koydu, bazı hocalarımız uyarılar yaptı, fakat, sandalye, sıra, tabure görüntülerinde artış devam etti. DİB, Din İşleri Yüksek Kurulu'nun 10. 8. 2005 tarih ve 1104 sayılı açıklamasında şöyle deniyordu:

"İslam dini kolaylık üzerine bina edilmiştir. Buradan hareketle sorumluluklar da kulun gücüne göre belirlenmiş, gücü aşan durumlar için kolaylaştırma esası getirilmiştir. Hastalık ve engelli olmak da bu kolaylaştırma sebepleri arasında yer almaktadır. Buna göre, ayakta namaz kılmaya gücü yetmeyen veya ayakta durmakta zorlanan kimse yere oturarak namazını kılabilir. Rüku ve secde etmeye gücü yetmeyen kişi, rahatsızlığı sebebiyle ayaklarını yana veya kıbleye uzatarak da olsa yere oturamıyorsa ayakta veya tabure, sandalye, sedir vb. yerlere oturarak namazını ima ile kılabilir. 'İma', namazda rüku ve secde yerine başla işaret etmek demektir. Bu şekilde namaz kılan kişi rükudan başı biraz öne eğer, secde için ise rükudan biraz daha fazla eğer."

DİB, Din İşleri Yüksek Kurulu, 1. 12. 2010 tarihli konu ile ilgili 2. bir karar yayınladı. Bu karar esas alınarak Diyanet Web Sitesi'ne "Sandalyede Namazın Dini Hükmü" başlıklı bir yazı kondu. Bu yazıda, namazın önemi, kıyamın şekli açıklandıktan sonra, hastaların nasıl namaz kılacağı anlatıldı. 3. maddede, şöyle deniyordu: "Ayakta durabildiği ve rüku edebildiği halde yere oturamayan kimse namaza ayakta başlar, rükudan sonra tabure ve benzeri bir şey üzerine oturarak secdeyi ima ile eda eder."

Alt satırlarda da "Namazı tabure ve benzeri şeyler üzerinde kılanlar ileri sürdükleri mazeretleri, bizzat kendileri dürüstçe değerlendirmelidirler" ifadesine yer veriliyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı'na güveniyoruz. Ancak, ulaşabildiğim Fıkıh kitaplarında "tabure ve benzeri" ifadesine rastlanılmadığı için, bu ifadenin dayandığı kaynakların açıklanmasını arzu ediyorum.

Ayrıca, söz konusu yazıdaki şu ifadeler, DİB'in konuya olan hassasiyetini ortaya koyduğu için tebrik ediyorum: "Dini açıdan zorunlu bir sebep bulunmadıkça sandalyede namaz kılmak amacıyla camilere sıralar halinde oturakların konulması, cami dokusu ve kültürüyle bağdaşmamaktadır. Bu sebeple hastalık ve sakatlık gibi herhangi bir mazereti bulunanların, zorunlu olmadıkça namazlarını sandalyede değil, yere oturarak kılmaları gerekir."

NELER YAPILMALI?

1. Diyanet, yaptığı açıklamanın takibini yapmalı, uygulamasını sağlamalıdır.

2. Mademki; "Camilerdeki sıra ve oturakların cami dokusu ve kültürüyle bağdaşmadığı" söyleniyor, bunun uygulamasına geçilmeli, cami atmosferi muhafaza edilmelidir.

3. Din İşleri Yüksek Kurulu, yaptığı açıklamaların İslami kaynağı konusunda cemaate bilgilendirmelidir.

4. Cemaatin Web Sitesi'ne ulaşma oranının düşük olacağı dikkate alınarak konu ile ilgili genele yönelik bir açıklama yapılmalıdır.

5. Yalnız sandalye, sıra ve taburede namaz kılanlara yönelik ayrı bir bilgilendirme yapılabilir.

6. Camilerimiz başka bir dinin ibadet mekanı görünümünden kurtarılmalıdır.

7. Namaz, farz bir ibadettir. "Namazlarınızı benden gördüğünüz gibi kılın" (Buhari, Ezan, 18) Hadis'i gereğince namazın her dönemdeki kılınış şekli aynıdır. Konu hakkındaki Fıkhi hükümler konusunda hassasiyet gösterilmelidir.

8. Her alanda, "İslam üstündür, ondan üstün hiçbir şey yoktur" gerçeği gereğince İslam'ın azamet ve ağırbaşlılığı muhafaza edilmelidir.

Şakir Tarım
Milli Gazete, 03.10.2012