Diyanet İşleri Başkanlığının imzası ile
Valilik ve
kaymakamlıklara gönderilen 07.11.1954 tarihli ve 27785 sayılı tamim.
Tamimde,
buna uymayanlar hakkında şu ifadelere yer veriliyor.
“Aksine hareket edenler hakkında kanuni
muameleye tevessül olunacağı
ta’mimen tebliğ olunur.”
İmza
Diyanet İşleri Reisi Eyüp Sabri Hayırlıoğlu
1- Camii şeriflerde yüksek yerde yazılı ismullah (Allah’ın
ismi) ve Resulü Ekrem ile Cihârıyari Güzin (dört halife) vesâir aşere-i
mübeşşereden ashâbı kiramın esmâ-i Şerifelerinden mâada cemaatın
huzuruna mâni
olabilecek kıble cihetindeki bilumum levhaların kaldırılıp namazda
cemaatın
gözlerine ilişmeyecek yerlere konması lazımdır.
2- Müezzinleri, gerek okuduğu ezan ve
ikamette ve gerek
imamın sesini işitmeyen cemaate tebliğlerinde Lafza-i Celâlin hemzesini
(Allah
isminin ilk harfini) ve lâm’ını fazlaca çekerek teganni ve lahn
(gereksiz
nağme) yapmamaları lazımdır.
3- İmam selam verdiğinde, müezzinler yalnız,
"Allahümme entes selamü ve minkes selam. Tebârekte yâ zel celâli vel ikrâm" okurlar.
Eğer namazların sonu ise müezzin cehren
(sesli olarak) üç defa
(istiğfar) getirdikten sonra “Ala rasulina salevat” der ve akabinde de cehren (sesli
olarak) salât-i münciyeyi
okuyabilir.
Bundan sonra da:
"Subhanallahi
ve'lhamdü lillahi ve la ilahe illallahü vallahü ekber. Vela havle vela
kuvvete
illa billahil aliyyil azıym" okurlar.
Cemaat dahi gizlice âyetül kürsiyi okuduktan
sonra teşbih
(Sübhanallah) ve tahmid (Elhamdülillah) ve tekbirleri (Allahü ekber)
okumaları için
yüksek sesle müezzinler, "Sübhanallah" ba’dehu (ondan sonra) "Elhamdülillah"
ve ba’dehu (ondan sonra) “Allahü ekber” okumaları lazımdır. Başkaca
ilâveler yapmaları doğru değildir.
4- Bundan sonra yine müezzin, cemaatten
bilmeyenlere telkin
ve imamın duâsına mukaddime olmak üzere, yalnız :
“Lâ ilahe illallahü
vahdehu lâ şerike leh. Lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyi
ve yumit. Ve hüve hayyün lâ yemutu
biyedihil hayr. Ve hüve alâ külli şeyin kadîr” diye cehren (sesli)
okurlar.
Başkaca âyeti kerime veya sâir duâlar
okumaları doğru
değildir.
5- İmam duâ ederken, müezzinlerin (âmin, âmin) diye türlü tağanni ve
bağırmaları ve hep birden Velhamdü
lillahi rabbil alemin demeleri
doğru değildir. Yalnız,
imamın duâyı ikmal ettiğini tebliğ için müezzinlerden biri “Velhamdü
lillahi rabbil alemin, El Fatiha” der.
6- Herhangi camide müezzin ve camiin
minaresi taaddüt ettiği
(birden fazla olduğu) takdirde etraftaki Müslümanlara işittirmek için
müezzinler münâvebe suretiyle (nöbetleşe) minarelerin hepsinde beş
vakitte ezan
okumaya memurdurlar (vazifelidirler). Minarelerin bir kısmında ezan
okunup da
diğerlerini terk etmeleri doğru değildir.
7- Böyle camilerde müezzinlerin kâffesi
(hepsi) beş vakit
namazda cemaatle namaz kılmaları şarttır. Mazereti bulunanlar,
müezzinbaşından
mezuniyet (izin) alabilirler.
8- Müteaddit(birden fazla) müezzinleri
bulunup da namaz
vakitlerinden hâriç vakitlerde, Müslümanların namaz kılmalarına açık
bulundurulan camilerde, münâvebe suretiyle (sırasıyla) müezzinlerden
lâ-akal (en
az) birinin câmi içinde dâima beklemesi lazımdır.
9- Müezzinler ve kayyımlar bulundukları
camiyi her gün
süpürmeleri ve tozdan, topraktan, çamurdan temizlemeleri ve müteaddit
(birden
fazla) müezzin ve kayyımların bunu münâvebe (nöbetleşe) suretiyle
yapmaları lazımdır.
10- Müezzinlerin, bazı küçük çocukların ve
büyük kimselerin
camide Kur’an okuyarak dilencilik etmelerine mâni olmaları lazımdır.
11- Camide, hatimde veya mevlid ve hafız
cemiyetleri gibi
topluluklarda hafızlar tarafından okunan aşr-ı şerifin nihâyetinde
(sonunda)
cumhur yapmalarını yani hep bir ağızdan istiâzesiz (Eûzü okumadan) “Ve ülaike hümül müflihün” misilli
(gibi) âyetin nihayetini kırâat etmelerini (sonunu okumalarını) men
etmek, müezzinlerin
vazifelerindendir.
Camilere konulan renkli elektrik ampulleri
kaldırılacaktır.
12- Hutbe, İslâmi ve ahlâki mev’ize (va’z)
olduğundan, hatipler
hutbeyi teganni (nağme) ile okumaları memnudur (yasaktır).
13- Hutbe, Tahmid (Elhamdülillah) ve Tevhid
ve Tasliye
(salevat) ve ashâbı kirâm ve Cihârıyâri Güzin hazerâtına (dört büyük
halifeye) tarziyeden
(Allah’ın razı olduğu kimseler olduklarını zikrettikten) sonra okunan
âyeti
kerime ve Hadisi şerifin mazmununu mev’iza olarakmuhtasaran ifade
etmekten
ibarettir.
Binâenaleyh, iki hutbe arasını bundan başka
sözlerle fasl
etmeleri (ayırmaları) memnudur. Hutbe, muhtasar (kısa) olacak ve
namazda zam
olunan âyet veya sure de pek uzun değilse de mümkün mertebe uzunca
okunacaktır.
14- Hutbe esnâsında cemaatın, ağızlarından
hiçbir kelâm veya
duâ söylemeyip, mücerred hutbeyi dinlemelerini sağlamak için Hatibin,
cemaatle
dünya kelâmı konuşması ve cemaatın ÂMİN demesine sebep olacak: (Allah
cümlemizi
gafletten uzak tutsun) gibi sözleri söylemesi câiz değildir.
15- Hatibin, hutbesini ve vâizlerin
va’zlarını cemaatın
iyice dinlemelerini sağlamak için camiye konulmuş olan hoparlörü,
minbere ve
va’z kürsüsüne koymak câiz ise de, hoparlörün, bozuluvermek ve
cereyanın
kesilivermek ihtimâline karşı bu takdirde mücerred hoparlörün ilettiği
imamın
sesi ile iktidâ eden cemaatın şaşırmış ve namazlarının da fesâdına
müncerolmuş
bir halde bulunacaklarından, Hoparlörün mihrâba konması, sûret-i
kat’iyyede memnudur.
Şâyet imamın tekbir ve tesmii duyulamıyacak derecede cemaat kesreti
olursa, icâbına
göre müezzinlerden biri, veya daha uzaktan diğerinin inzimamıyla,
diğeri dahi
iblâğ vazifesini görürler.
16- İmamların, sabah namazından sonra sûre-i
Haşrin âhirinden üç âyet
okumaları
sünnet-i Nebeviye’dir. Bunu ziyâde etmek ve alel-husus bazı imamların
yaptığı
gibi diğer mukaddem surelerden âyetler ilâve etmeleri doğru değildir.
Sure ve âyetlerin tertibi tevkifidir.
Namazda bir rek’atte
okuduğu sure veya âyetten sonra diğer rek’atte mukaddem sure veya âyeti
okumak nasıl kerâhet ise, namaz
hâricinde dahi butertibe riâyet etmemek kerâhettir.
|