"Biz
seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik."
(Enbiyâ,
107)
İnsanlığın
kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, bizim
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) 571 yılında Kameri aylardan
Rebiü'l-evvel ayının 12.gecesi doğmuştur. Milâdî takvime göre
ise bu, 571 yılı
Nisan ayının yirmisine rastlamaktadır. Bu mübarek geceye "Mevlid
Kandili" denir.
O'nun
doğduğu çağda dünyanın her
tarafında cehalet, zulüm ve
ahlâksızlık almış yürümüş, Allah inancı unutulmuş, insanlık korkunç ve
karanlık bir duruma düşmüş, dünya yaşanmaz hale gelmişti.
O'nun
doğduğu gece,
insanlığın kurtuluşu için çok hayırlı ve mübarek bir başlangıçtır.O
gecenin sabahı gerçekten de feyizli bir sabahtı. İnsanlık için yepyeni
bir gün doğmuş, aydınlık bir devir açılmıştı. Bir fazilet güneşi ve
hidâyet meşalesi olan sevgili peygamberimizin gönderilişi, Yüce
Allahın bütün insanlara en büyük nimetlerinden birisidir. Bu hususta
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:
"Andolsun
ki
içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve
inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten
bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta
bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde
idiler."
(Âl-i İmrân, 164)
Bu
gece,
müslümanlar arasında yüzyılllardan beri büyük bir coşku ile
kutlanmakta, Sevgili Peygamberimiz derin bir saygı ile anılmaktadır.
Büyük Türk Alimi Süleyman
Çelebi tarafından yazılan
ve asıl adı
"Vesiletün'necat"
olan mevlid kitabı O'nun doğumunu, üstünlüğünü ve
mucizelerini en güzel bir şekilde dile getiren değerli bir eserdir.
Peygamberimizin
doğum
yıldönümlerinde okunan mevlidleri saygı ile
dinlemek, O'nun mübarek ruhuna salât ve selâm okumak hiç şüphesiz büyük
milletimizin Sevgili Peygamberimize olan engin sevgi ve bağlılığının
bir ifadesidir.
Bununla
beraber, O'nun
ahlâk ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve
kendimize örnek almak başta gelen görevlerimizdendir. Asıl o zaman
O'nun sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmış oluruz.
O âlemlerin
Rabbinden,
"Alemlere rahmet olarak gönderildi." Asırlara sığmayacak
inkılapları birkaç sene içerisinde gerçekleştirdi. Evlâtlarını
diri diri toprağa gömen babalar O'na ve getirdiği prensiplere iman
ettikten sonra mükemmelleştiler, dünyaya insanlık, adalet ve medeniyet
rehberi olacak hale geldiler. İnsanlar O'nun tek emriyle, kökü yüzlerce
yıl derinde olan alışkanlıklarını
bıraktı.
O, yirminci asır insanının yüzyılda yerleştiremediği
hakkı, hukuku, adâleti, hürriyeti, demokrasiyi ve insan haklarını bir
solukta yerleştirdi. Böylece cehâlet asrı bir saâdet asrı olup, çıktı.
Nihayet asır, asırlara taştı. Ve O, çağlar ötesiyle kucaklaştı.
Sevgili
Peygamberimiz Hz. Muhammed kendisinden önceki peygamberler gibi sadece
bir kavme veya millete değil, bütün insanlığa peygamber olarak
gönderilmiştir. O'nun diğer peygamberlerden en farklı yönlerinden
birisi budur. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:
"Biz
seni bütün
insanlara ancak
müjdeci ve uyarıcı olarak
gönderdik; fakat insanların çoğu bilmezler."
(Sebe, 28)
İnsanlığın
her zaman ve mekânda Hz. Peygamber'in tebliğ ettiği ilâhî mesaja ve bu
mesajın hayata geçirilmiş şekli olan onun sünnetine ihtiyacı
vardır.
O'nu örnek almak, Kur'an'a uymaktır. Çünkü Hz. Aişe (r.a.)'nın
ifâdesiyle O'nun ahlâkı Kur'an'dı. (Müslim, Misâfirîn, 139).
Kur'an-ı
Kerim, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in inananlar için en güzel örnek
olduğunu bildirmekte ve bu hususta şöyle buyurulmaktadır:
"Andolsun,
Allah'ın rasûlünde sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı
umanlar için ve Allah'ı çok ananlar için güzel bir örnek vardır."
(Ahzâb,
21)
Bu
geceyi nasıl ihya
edelim?
Bütün
insanlık âlemine bir hidayet tarihi açan ve âlemlere halis ilâhî
rahmet olan böyle yüksek şanlı bir Peygamber'in ümmeti olmakla
şereflenmiş bulunan biz müminlere ne mutlu! Bu geceyi
vesile bilerek, O'na ümmet olmanın şuuruna erebilmek, Bu
gecenin manevî
zenginliğinden
istifâde etmek için en azından bir Tesbih
Namazı kılalım,
bir
de Hatm-i
Enbiyâ yapalım, Kur'an-ı
Kerim
okuyalım.
O'na
ümmet olan
müminlere gevşeklik yakışmaz.
Unutmayalım...
Alemlere
rahmet olarak gönderilen muazzez Peygamberimizin, doğumunu anarken,
yalnız mevlid
okumak, ilahiler
söylemek ve
kandil simidi dağıtmak
yeterli değildir, sadece bu geceyi yaşamak yeterli değildir. Yüce
Allah'ın sevgisine, hoşnutluğuna ve bağışlamasına ermenin yegâne yolu,
Peygamberimizin yolundan gitmektir...
"De ki: Allah'ı
seviyorsanız
bana
uyunuz ki,
Allah da sizi sevsin ve günâhlarınızı bağışlasın..."
(Âl-i
İmrân, 31)
|