|
|
|
|
Medine
döneminde inmiştir. 120 âyettir. Sûre, adını 112. ve 114. âyetlerde yer
alan
“mâide” (sofra) kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca; verilen sözlerin
yerine
getirilmesi, İsrailoğullarının sözlerinde durmamaları, Hıristiyanların
yanlış
inançları, dünyaya düşkünlükleri ve yolsuzlukları, müslümanlar için
bazı
talimat, uyarı ve dinî hükümler konu edilmektedir.
Tefsir
için ayet numaralarını tıklayınız
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bismillâhirrahmânirrahîm
1.Ey iman edenler!
Akitlerinizi yerine getirin.İhramlı
iken avlanmayı helâl saymamanız kaydıyla,
okunacak (bildirilecek) olanlardan başka hayvanlar,
size helâl kılındı. Şüphesiz Allah istediği hükmü verir.
2.Ey iman edenler!
Allah’ın (koyduğu din)
nişanelerine,
haram aya,
hac kurbanına, (bu kurbanlıklara takılı) gerdanlıklara ve de
Rab’lerinden bol
nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâ’be’ye gelenlere sakın saygısızlık
etmeyin.
İhramdan çıktığınızda (isterseniz) avlanın. Sizi Mescid-i Haram’dan
alıkoydular
diye birtakımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya
sürüklemesin.
İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın.
Ama günah
ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının.
Çünkü Allah’ın
cezası çok şiddetlidir. |
|
|
|
|
|
3.
Ölmüş hayvan, kan,
domuz
eti, Allah’tan başkası
adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç;
boğulmuş,
darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve
yırtıcı
hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar
üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız
size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk (Allah’a itaatten
kopmak)tır. Bugün kâfirler
dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan
korkmayın,
benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi
tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim.
Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram
etlerden) yerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet
edicidir.
4. (Ey Muhammed!) Sana,
kendilerine nelerin helâl
kılındığını soruyorlar. De ki: “Size temiz ve hoş olan şeyler, bir de
Allah’ın
size verdiği yeteneklerle eğitip alıştırdığınız avcı hayvanların
tuttuğu
(avlar) helâl kılındı. Onların sizin için tuttuklarından yiyin. Onu (av
için)
salarken üzerine Allah’ın adını anın (besmele çekin). Allah’a karşı
gelmekten
sakının. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
5. Bu gün size temiz
ve hoş şeyler helâl kılındı.
Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helâl, sizin
yiyecekleriniz de
onlara helâldir.
Mü’min kadınlardan iffetli olanlarla, daha önce kendilerine kitap
verilenlerden
olan iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz kaydıyla; evlenmek, zina
etmemek
ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir. Her kim de inanılması
gerekenleri inkâr
ederse, bütün işlediği boşa gider. Ahirette de o, ziyana
uğrayanlardandır.
|
|
|
|
|
|
6.
Ey iman edenler!
Namaza
kalkacağınız zaman
yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her
iki
topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice
yıkanarak
temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz
abdest
bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel
ilişkide
bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla
yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah, size
herhangi bir
güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki
nimetini
tamamlamak ister ki şükredesiniz.
7. Allah’ın üzerinizdeki
nimetini ve “işittik, itaat
ettik” dediğinizde ona verdiğiniz ve sizi kendisiyle bağladığı sağlam
sözü
hatırlayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, göğüslerin
özünü
(kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.
8.Ey iman edenler! Allah
için hakkı titizlikle
ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan
kininiz,
sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı
gelmekten
sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz
Allah,
yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
9. Allah,
iman edip
salih ameller işleyenler
hakkında, "Onlar için bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vardır" diye
vaatte bulunmuştur.
|
|
|
|
|
|
10.
İnkâr edip
âyetlerimizi
yalanlayanlar var ya; işte
onlar cehennemliklerdir.
11.Ey
iman edenler! Allah’ın
size olan nimetini
hatırlayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya (tecavüze) kalkışmıştı
da, Allah
(buna engel olmuş) onların ellerini sizden çekmişti. Allah’a karşı
gelmekten
sakının. Mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler.
12.Andolsun, Allah
İsrailoğullarından sağlam söz
almıştı. Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. Allah, şöyle
demişti:
“Sizinle beraberim. Andolsun eğer namazı kılar, zekâtı verir ve
elçilerime
inanır, onları desteklerseniz, (fakirlere gönülden yardımda bulunarak)
Allah’a
güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve
andolsun
sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Ama bundan sonra sizden
kim inkâr
ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan sapmıştır.”
13.İşte, verdikleri
sözlerini bozmaları sebebiyledir
ki onları lânetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. Kelimeleri
yerlerinden
kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları
istenen şeylerden
önemli bir kısmını da unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı
hariç,
onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve
aldırış
etme. Çünkü Allah, iyilik yapanları sever.
|
|
|
|
|
|
14.
“Biz hıristiyanız”
diyenlerden de sağlam söz
almıştık. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden
önemli bir
kısmını unuttular. Bu sebeple, biz de aralarına kıyamet gününe kadar
sürecek
düşmanlık ve kini salıverdik. Allah, ne yapmakta olduklarını onlara
bildirecek!
15.Ey kitap ehli! Artık size
elçimiz (Muhammed)
gelmiştir. O, kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu
sizlere
açıklıyor, birçoğunu da affediyor. İşte size Allah’tan bir nur ve
apaçık bir
kitap (Kur’an) gelmiştir.
16.Allah, onunla rızası
peşinde olanları selâmet
yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp
kendilerini dosdoğru bir yola iletir.
17.Andolsun, “Allah, Meryem
oğlu Mesih’tir”, diyenler
kesinlikle kâfir oldular.
De ki: “Şâyet Allah, Meryem oğlu Mesih’i, onun anasını ve yeryüzünde
olanların
hepsini yok etmek istese, Allah’a karşı kim ne yapabilir? Göklerin,
yerin ve
bunların arasında bulunan her şeyin hükümranlığı Allah’ındır.
Dilediğini
yaratır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.”
|
|
|
|
|
|
18.(Bir
de) yahudiler ve
hıristiyanlar, “Biz Allah’ın
oğulları ve sevgili kullarıyız” dediler. De ki: “Öyleyse (Allah) size
neden
günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de O’nun
yarattıklarından bir
beşersiniz.” (Allah) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder.
Göklerin, yerin
ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş de
ancak
O’nadır.
19.
Ey kitap ehli!
Peygamberlerin arası kesildiği bir
sırada, “Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı”
demeyesiniz diye, işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed)
geldi.
(Evet,) size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah, her şeye
hakkıyla
gücü yetendir.
20.
Hani Mûsâ, kavmine
demişti ki: “Ey kavmim!
Allah’ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden peygamberler
çıkarmıştı. Sizi hükümdarlar kılmıştı
ve (diğer) toplumlardan hiçbirine vermediğini size vermişti.”
21.“Ey
kavmim! Allah’ın size
yazdığı kutsal toprağa
girin. Sakın ardınıza dönmeyin. Yoksa ziyana uğrayanlar olursunuz.”
22.Dediler ki: “Ey Mûsâ! O
(dediğin) topraklarda
gayet güçlü, zorba bir millet var. Onlar oradan çıkmadıkça, biz oraya
asla
giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, biz de gireriz.”
23. Korkanların içinden
Allah’ın kendilerine nimet
verdiği iki adam şöyle demişti: “Onların üzerine kapıdan girin. Oraya
girdiniz
mi artık siz kuşkusuz galiplersiniz. Eğer mü’minler iseniz, yalnızca
Allah’a
tevekkül edin.”
|
|
|
|
|
|
24.
Dediler ki: “Ey Mûsa!
Onlar orada bulundukça, biz
oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın. Biz
burada
oturacağız.”
25. Mûsa, “Ey Rabbim! Ben
ancak kendime ve kardeşime
söz geçirebilirim. Artık bizimle, o yoldan çıkmışların arasını ayır”
dedi.
26. Allah, şöyle dedi: “O
hâlde, orası onlara kırk yıl
haram kılınmıştır. Bu süre içinde yeryüzünde şaşkın şaşkın dönüp
dolaşacaklar.
Artık böyle yoldan çıkmış kavme üzülme.”
27. (Ey Muhammed!) Onlara,
Âdem’in iki oğlunun
haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da,
birinden
kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen,
“Andolsun
seni mutlaka öldüreceğim” demişti. Öteki, “Allah, ancak kendisine karşı
gelmekten sakınanlardan kabul eder” demişti.
28. “Andolsun! Sen beni
öldürmek için elini bana
uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü
ben
âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.”
29.“Ben istiyorum ki, sen
benim günahımı da, kendi
günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte bu zalimlerin
cezasıdır.”
30.
Derken nefsi onu
kardeşini öldürmeye itti de
(nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu.
31.Nihayet
Allah, ona
kardeşinin ölmüş cesedini nasıl
örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi.
“Yazıklar
olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten âciz
miyim
ben?” dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu. |
|
|
|
|
|
32.Bundan
dolayı
İsrailoğullarına (Kitap’ta) şunu
yazdık: “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir
bozgunculuk
çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları
öldürmüştür.
Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün
insanları
yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize
ve âyetler)
getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde
aşırı
gitmektedir.
33. Allah’a ve Resûlüne savaş
açanların ve yeryüzünde
bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut
asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o
yerden
sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir.
Ahirette de
onlara büyük bir azap vardır.
34.Ancak onları ele
geçirmenizden önce tövbe edenler
bunun dışındadırlar. Artık Allah’ın çok bağışlayıcı, çok merhamet edici
olduğunu bilin.
35. Ey iman edenler! Allah’a
karşı gelmekten sakının, O’na
yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa
eresiniz.
36. Şüphesiz yeryüzünde
olanların hepsi ve yanında bir
o kadarı daha kendilerinin (kâfirlerin) olsa da onu kıyamet gününün
azabından
kurtulmak için fidye verecek olsalar, onlardan yine kabul edilmez.
Onlara elem
dolu bir azap vardır. |
|
|
|
|
|
37.
Ateşten çıkmak isterler
ama ondan çıkabilecek
değillerdir. Onlara sürekli bir azap vardır.
38.Yaptıklarına bir karşılık
ve Allah’tan caydırıcı
bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini
kesin. Allah,
mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
39. Her kim de işlediği
zulmünün arkasından tövbe edip
durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphesiz
Allah,
çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
40. Bilmez misin ki, göklerin
ve yerin hükümranlığı
Allah’a aittir. O, dilediğine azap eder, dilediğini de bağışlar. Allah,
her
şeye hakkıyla gücü yetendir.
41.Ey Peygamber! Kalpten
inanmadıkları hâlde, ağızlarıyla
“İnandık” diyenler (münafıklar) ile Yahudilerden küfürde yarışanlar
seni
üzmesin. Onlar (Yahudiler) yalan uydurmak için (seni) dinlerler,
sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler. Kelimelerin (ifade
içindeki)
yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler: “Eğer
size şu
hüküm verilirse, onu tutun. O verilmezse sakının.” Allah, kimin azaba
uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah’a karşı hiçbir şey
yapamazsın. Onlar, Allah’ın kalplerini temizlemeyi istemediği
kimselerdir.
Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap
vardır. |
|
|
|
|
|
42.Onlar,
yalanı çok
dinleyen, haramı çok
yiyenlerdir. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister
onlardan
yüz çevir. Onlardan yüz çevirecek olursan, sana asla hiçbir zarar
veremezler.
Eğer hükmedecek olursan, aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah, âdil
davrananları sever.
43.Yanlarında,
içinde
Allah’ın hükmü bulunan Tevrat
varken nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar, sonra bunun ardından
verdiğin
hükümden yüz çeviriyorlar? İşte onlar (kendi kitaplarına da, sana da)
inanmış
değillerdir.
44. Şüphesiz Tevrat’ı biz
indirdik. İçinde bir
hidayet, bir nur vardır. (Allah’a) teslim olmuş nebiler, onunla
yahudilere
hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb’e adamış kimseler ile âlimler de
öylece
hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah’ın kitabını korumakla
görevlendirilmişlerdi.
Onlar Tevrat’ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu hâlde, siz de
insanlardan
korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin.
Allah’ın
indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.
45. Onda (Tevrat’ta)
üzerlerine şunu da yazdık: Cana
can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir.
Yaralar da
kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o,
kendisi için
keffaret olur. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta
kendileridir.
|
|
|
|
|
|
46.
O
peygamberlerin izleri
üzere Meryem oğlu İsa’yı,
önündeki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gönderdik. Ona, içerisinde hidayet
ve nur
bulunan, önündeki Tevrat’ı doğrulayan, Allah’a karşı gelmekten
sakınanlar için
doğru yola iletici ve bir öğüt olarak İncil’i verdik.
47.
İncil ehli Allah’ın onda
indirdiği ile hükmetsin.
Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir.
48.
(Ey Muhammed!) Sana da o
Kitab’ı (Kur’an’ı) hak,
önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık,
Allah’ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp
da
onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol
koyduk.
Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği
şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde
yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş
olduğunuz
şeyleri size bildirecektir.
49. Aralarında, Allah’ın
indirdiği ile hükmet. Onların
arzularına uyma ve Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından (Kur’an’ın
bazı
hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil
ki
şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak
istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır.
50.
Onlar hâlâ cahiliye
devrinin hükmünü mü
istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü
Allah’ınkinden
daha güzeldir? |
|
|
|
|
|
51.
Ey inananlar! Yahudi ve
hıristiyanları dost
edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost
edinirse,
kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya
iletmez.
52. İşte kalplerinde bir
hastalık (nifak)
bulunanların, “Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek
onların
arasında koşup durduklarını görürsün. Ama Allah, yakın
bir fetih veya katından bir emir
getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar.
53.(O
zaman) iman edenler
derler ki: “Sizinle beraber
olduklarına dair var güçleriyle Allah’a yemin edenler şunlar mı?”
Bunların
çabaları boşa çıkmıştır. Böylece ziyan edenler olmuşlardır.
54. Ey iman edenler! Sizden
kim dininden dönerse,
(bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah
onları
sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü,
kâfirlere
karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda)
hiçbir
kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur.
Onu
dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.
55. Sizin dostunuz ancak
Allah’tır, Resûlüdür ve
Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren
mü’minlerdir.
56.
Kim Allah’ı, O‘nun
peygamberini ve inananları dost
edinirse, bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta
kendileridir.
57. Ey iman edenler! Sizden
önce kendilerine kitap
verilenlerden dininizi alaya alıp oyuncak edinenleri ve öteki kâfirleri
dost
edinmeyin. Eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının. |
|
|
|
|
|
58.
Siz namaza çağırdığınız
vakit onu alaya alıp
eğlence yerine koyuyorlar. Bu, şüphesiz onların akılları ermeyen bir
toplum
olmalarındandır.
59. De ki: “Ey kitap ehli!
Sadece Allah’a, bize
indirilene ve daha önce indirilmiş olan (ilâhî kitap)lara
inandığımızdan ve
çoğunuzun da fasıklar olmasından ötürü bizden hoşlanmıyorsunuz.”
60. De ki: “Allah katında
cezası bundan daha kötü
olanları size haber vereyim mi? Onlar, Allah’ın lânetlediği ve gazabına
uğrattığı, içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimseler ile
şeytanlara
tapan kimselerdir. İşte bunların yeri daha kötüdür ve onlar doğru
yoldan daha
çok sapmışlardır.”
61. (Yanınıza) küfürle girip
yine (yanınızdan) küfürle
çıktıkları hâlde, size geldiklerinde “İnandık” dediler. Allah, onların
saklamakta oldukları şeyi daha iyi bilir.
62.Onlardan
çoğunun günahta,
düşmanlıkta, haram
yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne
kötüdür!
63.
Bunları, din adamları ve
bilginler günah söz
söylemekten ve haram yemekten sakındırsalardı ya! Yapmakta oldukları
şey ne
kötüdür!
64. Bir de Yahudiler,
“Allah’ın eli bağlıdır” dediler.
Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar!
Hayır, O’nun
iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden
indirilen
(Kur’an) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz
onların
arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için
bir
ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk
çıkarmaya çalışırlar. Allah, bozguncuları sevmez. |
|
|
|
|
|
65.
Eğer kitap ehli iman
etseler ve Allah’a karşı
gelmekten sakınsalardı, muhakkak onların kötülüklerini örterdik ve
onları Naim
cennetlerine koyardık.
66.Eğer
onlar Tevrat’ı,
İncil’i ve Rableri tarafından
kendilerine indirileni (Kur’an’ı) gereğince uygulasalardı, elbette
üstlerinden
ve ayaklarının altından (bol bol rızık) yiyeceklerdi. Onlardan orta
yolu tutan
bir zümre vardır. Ama onların birçoğunun yaptığı ne kötüdür!
67.Ey
Peygamber! Rabbinden
sana indirileni tebliğ et.
Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine
getirmemiş
olursun. Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler
topluluğunu
hidayete erdirmeyecektir.
68.
De ki: “Ey Kitap ehli!
Tevrat’ı, İncil’i ve
Rabbinizden size indirileni (Kur’an’ı) uygulamadıkça hiçbir şey üzere
değilsiniz.” Andolsun ki sana Rabbinden indirilen bu Kur’an, onlardan
çoğunun
taşkınlık ve küfrünü artıracaktır. Öyle ise o kâfirler toplumu için
üzülme.
69.Şüphesiz
inananlar
(müslümanlar) ile Yahudiler,
Sabiîler ve Hıristiyanlardan (her bir grubun kendi şeriatında) “Allah’a
ve
ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için hiçbir korku
yoktur.
Onlar mahzun da olmayacaklardır” (diye hükmedilmiştir.)
70.Andolsun,
İsrailoğullarından sağlam söz almış ve
onlara peygamberler göndermiştik. Fakat her ne zaman bir Peygamber,
onlara
nefislerinin hoşlanmadığı bir hükmü getirdiyse; onlardan bir kısmını
yalanladılar,
bir kısmını da öldürdüler. |
|
|
|
|
|
71.
(Bu yaptıklarında) bir
belâ olmayacağını sandılar
da kör ve sağır kesildiler. Sonra (tövbe ettiler), Allah da onların
tövbesini
kabul etti. Sonra yine onlardan çoğu kör ve sağır kesildiler. Allah,
onların yaptıklarını
hakkıyla görendir.
72.
Andolsun, “Allah, Meryem
oğlu Mesih’tir” diyenler
kesinlikle kâfir oldu.
Oysa Mesih şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Yalnız, benim de Rabbim,
sizin de
Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a ortak koşarsa, artık,
Allah ona
cenneti muhakkak haram kılmıştır. Onun barınağı da ateştir. Zalimler
için
hiçbir yardımcı yoktur.”
73. Andolsun, “Allah, üçün
üçüncüsüdür” diyenler kâfir
oldu.
Hâlbuki bir tek ilâhtan başka hiçbir ilâh yoktur. Eğer dediklerinden
vazgeçmezlerse, andolsun onlardan inkâr edenlere elbette, elem dolu bir
azap
dokunacaktır.
74. Hâlâ mı Allah’a tövbe
etmezler ve O’ndan
bağışlanma istemezler? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
75.Meryem oğlu Mesih, sadece
bir peygamberdir. Ondan
önce de nice peygamberler geldi geçti. Onun annesi de dosdoğru bir
kadındır. (Nasıl
ilâh olabilirler?) İkisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara âyetlerimizi
nasıl
açıklıyoruz. Sonra bak ki, nasıl da (haktan) çevriliyorlar.
76. (Ey Muhammed!) De ki:
“Allah’ı bırakıp da, sizin
için ne bir zarara ne de bir yarara gücü yeten şeylere mi tapıyorsunuz?
Oysa
Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” |
|
|
|
|
|
77.De
ki: “Ey Kitap ehli!
Hakkın dışına çıkarak
dininizde aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış
ve dümdüz
yoldan da şaşmış bir milletin arzu ve keyiflerine uymayın.”
78.İsrailoğullarından inkâr
edenler, Davud ve Meryem oğlu
İsa diliyle lânetlendi. Bu, onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor
olmalarından ötürüydü.
79.İşledikleri herhangi bir
kötülükten birbirlerini
vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yapmakta oldukları ne kötüydü!
80.Onlardan birçoğunun inkâr
edenleri dost
edindiklerini görürsün. Andolsun ki kendileri için önceden (ahirete)
gönderdikleri şey; Allah’ın onlara gazap etmesi ne kötüdür! Onlar azap
içinde
ebedî kalıcıdırlar.
81. Eğer Allah’a, Peygamber’e
ve ona indirilene
(Kur’an’a) inanıyor olsalardı, onları (müşrikleri) dost edinmezlerdi.
Fakat
onlardan birçoğu fasık kimselerdir.
82. (Ey Muhammed!) İman
edenlere düşmanlık etmede
insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah’a ortak
koşanlar
olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en
yakınının da
“Biz hıristiyanlarız” diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların
içinde
keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar.
|
|
|
|
|
|
83.
Peygamber’e indirileni
(Kur’an’ı) dinledikleri
zaman hakkı tanımalarından dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını
görürsün.
“Ey Rabbimiz! İnandık. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenler
(Muhammed’in
ümmeti) ile
beraber yaz” derler.
84. “Rabbimizin, bizi
salihler topluluğuyla beraber
(cennete) koymasını umarken, Allah’a ve bize gelen gerçeğe ne diye
inanmayalım?”
85.Dedikleri bu söze
karşılık Allah onlara, devamlı
kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetleri mükâfat olarak verdi.
İşte bu, iyilik
yapanların mükâfatıdır.
86.İnkâr edenlere ve
âyetlerimizi yalanlayanlara
gelince, işte onlar cehennemliklerdir.
87. Ey iman edenler! Allah’ın
size helâl kıldığı iyi
ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah’ın koyduğu)
sınırları
aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.
88.Allah’ın size rızık
olarak verdiklerinden helâl,
iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah’a
karşı
gelmekten sakının.
89.Allah, boş bulunarak
ettiğiniz yeminlerle sizi
sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar.
Bu
durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on
yoksulu
doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu
imkânı)
bulamazsa, onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz
vakit
yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah, size
âyetlerini
işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz. |
|
|
|
|
|
90.Ey
iman edenler! (Aklı
örten) içki (ve benzeri
şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer
pisliktir.
Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.
91.Şeytan,
içki ve kumarla,
ancak aranıza düşmanlık
ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık
vazgeçiyor musunuz?
92. Öyleyse Allah’a itaat
edin, peygambere itaat edin
ve Allah’a karşı gelmekten sakının. Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun
ki,
elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir.
93. İman edip salih ameller
işleyenlere; Allah’a karşı
gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra
Allah’a
karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah’a
karşı
gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış
olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri sever.
94.Ey
iman edenler!
Andolsun, Allah sizleri,
ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği av(lar) ile elbette
deneyecek ki,
görmediği hâlde kendisinden korkanı ayırıp meydana çıkarsın. Kim bundan
(bu
açıklamadan) sonra haddini tecavüz ederse, ona elem dolu bir azap
vardır.
95. Ey iman edenler! İhramlı
iken (karada) av hayvanı
öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir
ceza
vardır. (Bu ceza), Kâ’be’ye ulaştırılmak üzere, öldürdüğünün dengi
olup,
içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan; veya
yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç
tutmaktır. (Bu)
yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir. Allah, geçmiştekileri
affetmiştir.
Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah,
mutlak güç sahibidir,
intikam sahibidir. |
|
|
|
|
|
96.
Sizin için de yolcular
için de bir geçimlik olmak
üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helâl kılındı.
Kara
avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda
toplanacağınız
Allah’a karşı gelmekten sakının.
97.Allah; Ka’be’yi, o
saygıdeğer evi, haram ayı,
hac kurbanını ve (bu kurbanlara takılı) gerdanlıkları insanlar(ın din
ve
dünyaları) için ayakta kalma (ve canlanma) sebebi kıldı. Bunlar,
göklerde ve
yerde ne varsa hepsini Allah’ın bildiğini ve Allah’ın (zaten) her şeyi
hakkıyla
bilmekte olduğunu bilmeniz içindir.
98. Bilin ki, Allah’ın cezası
çetindir ve Allah çok
bağışlayandır, çok merhamet edendir.
99. Peygamberin üzerine düşen
ancak tebliğdir. Allah,
sizin açıkladığınızı da, gizlediğinizi de bilir.
100.(Ey Muhammed!) De ki:
“Pis ile temiz bir olmaz.
Pisin çokluğu hoşuna gitse bile.” Ey akıl sahipleri! Allah’a karşı
gelmekten sakının
ki kurtuluşa eresiniz.
101.Ey iman edenler! Size
açıklandığı takdirde, sizi
üzecek olan şeylere dair soru sormayın.
Eğer Kur’an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır.
(Hâlbuki)
Allah onları bağışlamıştır. Allah, çok bağışlayandır, halîmdir (hemen
cezalandırmaz,
mühlet verir.)
102.Sizden önceki bir millet
o tür şeyleri sordu da
sonra o yüzden kâfir oldu.
103.Allah,
ne “Bahîre”, ne
“Sâibe”, ne “Vasîle”, ne de
“Hâm” diye bir şey meşru kılmamıştır. Fakat, inkâr edenler Allah’a
karşı yalan
uyduruyorlar. Zaten çoklarının aklı da ermez. |
|
|
|
|
|
104.Onlara,
“Allah’ın
indirdiğine (Kur’an’a) ve
Peygamber’e gelin” denildiğinde onlar, “Babalarımızı üzerinde
bulduğumuz din
bize yeter” derler. Peki ya babaları bir şey bilmiyor ve doğru yolu
bulamamış
olsalar da mı?
105.
Ey iman edenler! Siz
kendinizi düzeltin. Siz doğru
yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin
dönüşü
Allah’adır. O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber verecektir.
106. Ey iman edenler!
Birinizin ölümü yaklaştığı zaman,
vasiyet sırasında aranızda şahitlik (edecek olanlar) sizden adaletli
iki
kişidir. Yahut; seferde olup da başınıza ölüm musibeti gelirse, sizin
dışınızdan başka iki kişi şahitlik eder. Eğer şüphe ederseniz, onları
namazdan
sonra alıkorsunuz da Allah adına, “Akraba da olsa, şahitliğimizi hiçbir
karşılığa değişmeyiz. Allah için yaptığımız şahitliği gizlemeyiz.
Gizlediğimiz
takdirde, şüphesiz günahkârlardan oluruz” diye yemin ederler.
107. (Eğer sonradan) o iki
kişinin günaha girdikleri
(yalan söyledikleri) anlaşılırsa, o zaman, bu öncelikli şahitlerin
zarar
verdiği kimselerden olan başka iki adam, onların yerine geçer ve
“Allah’a yemin
ederiz ki, bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden elbette daha
gerçektir. Biz
hakkı da çiğneyip geçmedik. Çünkü o takdirde, biz elbette zalimlerden
oluruz”
diye yemin ederler.
108.Bu (usul), şahitliği
lâyıkıyla yerine getirmeleri
ve yeminlerinden sonra başka yeminlere başvurulacağından endişe
etmelerini
sağlamak için en uygun çaredir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve
dinleyin.
Allah, fasık toplumu doğruya iletmez.
|
|
|
|
|
|
109.Allah’ın,
peygamberleri
toplayıp
“siz(den sonra davetiniz)e ne derece uyuldu?” diyeceği, onların da,
“Bizim
hiçbir bilgimiz yok. Gaybleri hakkıyla bilen ancak sensin” diyecekleri
günü
hatırlayın.
110.O gün Allah, şöyle
diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa!
Senin üzerindeki ve annen üzerindeki nimetimi düşün. Hani, seni
Ruhu’l-Kudüs
(Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de
insanlara
konuşuyordun.
Hani, sana kitabı, hikmeti, Tevrat’ı, İncil’i de öğretmiştim.
Hani iznimle çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da içine
üflüyordun,
benim iznimle hemen bir kuş oluyordu.
Yine benim iznimle doğuştan körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Hani
benim
iznimle ölüleri de (hayata) çıkarıyordun. Hani sen, İsrailoğullarına
açık
mucizeler getirdiğin zaman, ben seni onlardan kurtarmıştım da onlardan
inkâr
edenler, “Bu, ancak açık bir büyüdür”
demişlerdi.
111.Hani bir de, “Bana ve
Peygamberime iman edin” diye
havarilere
ilham etmiştim. Onlar da “İman ettik. Bizim müslüman olduğumuza sen de
şahit
ol” demişlerdi.
112.Hani havariler de, “Ey
Meryem oğlu İsa! Rabbin
bize gökten bir sofra indirebilir mi?” demişlerdi. İsa da, “Eğer
mü’minler
iseniz, Allah’a karşı gelmekten sakının” demişti.
113.Onlar, “İstiyoruz ki
ondan yiyelim, kalplerimiz
yatışsın. Senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona, (gözü ile)
görmüş
şahitlerden olalım” demişlerdi.
|
|
|
|
|
|
114. Meryem oğlu İsa, “Ey
Allahım! Ey Rabbimiz! Bize
gökten bir sofra indir ki; önce gelenlerimize (zamanımızdaki
dindaşlarımıza) ve
sonradan geleceklerimize bir bayram ve senden (gelen) bir mucize olsun.
Bizi
rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın” dedi.
115.Allah da, “Ben onu size
indireceğim. Ama ondan
sonra sizden her kim inkâr ederse, artık ben ona kâinatta hiçbir
kimseye etmeyeceğim
azabı ederim” demişti.
116. Allah, kıyamet günü şöyle
diyecek: “Ey Meryem oğlu
İsa! Sen mi insanlara, Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin,
dedin?”
İsa da şöyle diyecek: “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım
olmayan
bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş
olsaydım,
elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben
sende olanı
bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin.”
117. “Ben onlara, sadece bana
emrettiğin şeyi söyledim:
Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin (dedim.)
Aralarında
bulunduğum sürece onlara şahit (ve örnek) idim. Ama beni içlerinden
aldığında,
artık üzerlerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen, her şeye hakkıyla
şahitsin.”
118. “Eğer onlara azap
edersen, şüphe yok ki onlar
senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, yine şüphe yok ki sen
mutlak güç
sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.
119. Allah, şöyle diyecek:
“Bugün, doğrulara,
doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür.” Onlara içinden ırmaklar
akan, içinde
ebedî kalacakları cennetler vardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar
da Allah’tan
razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır.
120. Göklerin, yerin ve
bunlardaki her şeyin
hükümranlığı yalnızca Allah’ındır. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
|
|
|