|
Zuhruf
Suresi
|
|
|
Mekke
döneminde inmiştir. 89 âyettir. Sûre, adını 35. âyette geçen “Zuhruf”
kelimesinden
almaktadır. Zuhruf; yaldız, mücevher, dünya hayatının geçici menfaati
anlamlarına gelir. Sûrede başlıca tevhit, iman ve vahyin getirdiği
hakikatler
ile insanların bu hakikatlere ters düşecek şekilde sırf geçici dünya
menfaatlerine bağlanarak sergiledikleri çelişki vurgulanmakta, batıla
karşı
çıkan ve hakkı tutan şahsiyetler olarak İbrahim, Mûsâ ve İsa
peygamberlerden
söz edilmektedir.
Tefsir
için ayet numaralarını tıklayınız
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bismillâhirrahmânirrahîm
1.Hâ
Mîm.
2,3.Apaçık
Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an
yaptık.
4.Şüphesiz
o, katımızdaki ana kitapta (Levh-i Mahfuz’da) mevcuttur, çok yücedir,
hikmetlerle doludur.
5.Haddi
aşan bir topluluk oldunuz, diye vazgeçip Zikir’le (Kur’an’la) sizi
uyarmaktan
geri mi duralım?
6.Hâlbuki
daha önceki toplumlara da nice peygamberler göndermiştik.
7.(Onlar
da) kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
8.Biz,
onlardan daha çetinlerini de helâk ettik. Öncekilerin örneği geçti!
9.Andolsun,
onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka, “Onları
mutlak güç
sahibi, hakkıyla bilen (Allah) yarattı” diyeceklerdir.
10.O,
yeryüzünü size beşik yapan ve gideceğiniz yere ulaşasınız diye sizin
için orada
yollar var edendir.
|
|
|
|
|
|
11.O,
gökten bir ölçüye göre yağmur indirendir. Biz onunla ölü araziyi
canlandırdık.
İşte siz de, böyle diriltileceksiniz.
12,13,14.O,
bütün çiftleri
yaratan, üzerlerine
kurulasınız, sonra da, kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini
hatırlayasınız ve
“Bunu hizmetimize veren Allah’ın şanı yücedir. Bunlara bizim gücümüz
yetmezdi.
Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz” diyesiniz diye sizin için bindiğiniz
gemileri
ve hayvanları yaratandır.
15.Böyle
iken (“melekler Allah’ın kızlarıdır” demek suretiyle) kullarından bir
kısmını
O’nun parçası saydılar. Şüphesiz insan apaçık bir nankördür.
16.Yoksa,
Allah, yarattıklarından kendisine kızlar edindi de, oğulları size mi
seçip
ayırdı?
17.Onlardan
biri, Rahmân’a örnek kıldığı (isnad ettiği kız çocuğu) ile müjdelendiği
zaman,
öfkesinden yüzü simsiyah kesilir.
18.Süs
içerisinde (narin bir biçimde) yetiştirilen ve tartışmada (delilini
erkekler
gibi) açıklayamayanı mı Allah’a isnad ediyorlar?
19.Onlar,
Rahmân’ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Onların yaratılışına
şahit
mi oldular? Onların (yalan) şahitlikleri yazılacak ve
sorgulanacaklardır.
20.“Eğer
Rahmân dileseydi, biz onlara kulluk etmezdik” dediler. Bu konuda hiçbir
bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.
21.Yoksa
bundan önce onlara bir kitap verdik de ona mı sarılıyorlar?
22.Hayır!
Onlar sadece, “Şüphesiz biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, ve
biz
onların izlerinden gitmekteyiz” dediler.
|
|
|
|
|
|
23.İşte
böyle, biz senden önce hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermedik ki,
oranın
şımarık zenginleri, “Şüphe yok ki biz babalarımızı bir din üzerinde
bulduk. Biz
de elbette onların izlerinden gitmekteyiz” demiş olmasınlar.
24.(Gönderilen
uyarıcı,) “Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha
doğrusunu
getirmiş olsam da mı?” dedi. Onlar, “Biz kesinlikle sizinle gönderilen
şeyi inkâr
ediyoruz” dediler.
25.Biz de
onlardan intikam aldık. Yalanlayanların sonu, bak nasıl oldu!
26.Hani
İbrahim, babasına ve kavmine şöyle demişti: “Şüphesiz ben sizin
taptıklarınızdan uzağım.”
27.“Ben
ancak O, beni yaratana taparım. Şüphesiz O beni doğru yola
iletecektir.”
28.İbrahim
bunu, belki dönerler diye, ardından gelecekler arasında kalıcı bir söz
yaptı.
29.Doğrusu
onları (Mekke müşriklerini) ve atalarını kendilerine hak olan Kur’an ve
onu
açıklayan bir peygamber gelinceye kadar (dünya nimetlerinden)
yararlandırırım.
30.Fakat
kendilerine Hak gelince, “Bu bir büyüdür, biz onu kesinlikle inkâr
ediyoruz”
dediler.
31.“Bu
Kur’an, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi ya!” dediler.
32.Rabbinin
rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların
geçimliklerini
aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için,
(çeşitli
alanlarda) kimini kimine, derece derece üstün kıldık. Rabbinin rahmeti,
onların
biriktirdikleri (dünyalık) şeylerden daha hayırlıdır.
33.Eğer
bütün insanlar (kâfirlere verdiğimiz nimetlere bakıp küfürde birleşen)
bir tek
ümmet olacak olmasalardı, Rahmân’ı inkâr edenlerin evlerine gümüşten
tavanlar
ve üzerine çıkacakları merdivenler yapardık.
|
|
|
|
|
|
34,35.Evlerine
(gümüşten) kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar ve altın
süslemeler
yapardık. Bütün bunlar, sadece dünya hayatının geçimliğidir. Rabbinin
katında
ahiret ise, O’na karşı gelmekten sakınanlarındır.
36.Kim,
Rahmân’ın Zikri’ni görmezlikten gelirse, biz onun başına bir şeytan
sararız.
Artık o, onun ayrılmaz dostudur.
37.Şüphesiz
bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda
olduklarını
sanırlar.
38.Sonunda
bize geldiğinde, arkadaşına, “Keşke benimle senin aranda doğu ile batı
arası
kadar uzaklık olsaydı! Ne kötü arkadaşmışsın!” der.
39.Onlara,
“(Bu temenniniz) bugün size asla fayda vermez. Çünkü zulmettiniz.
Hepiniz
azapta ortaksınız” denir.
40.Sağırlara
sen mi duyuracaksın; yahut körleri ve apaçık bir sapıklık içinde
olanları sen
mi doğru yola ileteceksin?
41.Ya
biz
seni (bu dünyadan) alır götürürüz de, onlardan intikam alırız.
42.Yahut
da, onlara yaptığımız tehdidi sana gösteririz ki, bizim onlara gücümüz
yeter.
43.Öyle
ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol
üzeresin.
44.Şüphesiz
bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba
çekileceksiniz.
45.Senden
önce gönderdiğimiz elçilerimize sor: Rahmân’dan başka kulluk edilecek
ilâhlar
var etmiş miyiz?
46.Andolsun,
biz Mûsâ’yı mucizelerimizle Firavun’a ve ileri gelen adamlarına
göndermiştik de
o, “Şüphesiz ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim” demişti.
47.(Mûsâ)
mucizelerimizi kendilerine getirince, bir de bakmışsın, o mucizelere
gülüyorlar!
|
|
|
|
|
|
48.Onlara
gösterdiğimiz her bir mucize önceki benzerinden daha büyüktü. Doğru
yola
dönsünler diye, onları azaba uğrattık.
49.(Onlar
azabı görünce) “Ey büyücü! Sana verdiği söze dayanarak, bizim için
Rabbine dua
et. Çünkü biz artık doğru yola gireceğiz” dediler.
50.Fakat
biz onlardan azabı kaldırınca bir de bakmışsın sözlerinden dönüyorlar.
51.Firavun,
kavmine seslenerek dedi ki: “Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı benim değil
mi? Şu
nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?) Hâlâ görmüyor musunuz?”
52.“Yoksa
ben, şu zavallı, nerede ise maksadını anlatamayacak durumda olan bu
adamdan
daha hayırlı değil miyim?”
53.“(Eğer
doğru söylüyorsa) ona altın bilezikler atılmalı, yahut onunla beraber
bulunmak
üzere melekler gelmeli değil miydi?”
54.Firavun,
kavmini küçük düşürdü (ezdi). Onlar da kendisine itaat ettiler. Çünkü
onlar
yoldan çıkmış bir toplumdu.
55.Onlar
bizi bu şekilde öfkelendirince biz de onlardan öç aldık, hepsini suda
boğduk.
56.Onları,
sonradan gelecek inkârcılara, geçmiş bir ibret ve bir örnek kıldık.
57.Meryem
oğlu İsa bir örnek olarak anlatılınca bir de ne göresin, senin kavmin
(seni
susturacak bir delil buldukları zannıyla) hemen şamata etmeye başlar.
58.“Bizim
tanrılarımız mı hayırlı, yoksa İsa mı?” dediler. Bunu sadece seninle
tartışmak
için ortaya attılar. Şüphesiz onlar kavgacı bir toplumdur.
59.İsa,
sadece, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğulları’na örnek
kıldığımız bir
kuldur.
60.Eğer
dileseydik, içinizden yeryüzünde sizin yerinize geçecek melekler
yaratırdık.
|
|
|
|
|
|
61.Şüphesiz
o Kıyametin (kopacağının) bir bilgisidir. Artık onun hakkında asla
şüphe
etmeyin, bana uyun, bu doğru bir yoldur.
62.Sakın
şeytan sizi yoldan çevirmesin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.
63.İsa,
apaçık mucizeleri getirdiği zaman şöyle demişti: “Ben size hikmeti
getirdim ve
hakkında ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için
geldim.
Öyle ise, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”
64.Şüphesiz
Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin,
işte bu
doğru bir yoldur.
65.Ama
aralarından çıkan gruplar ayrılığa düştüler. Elem dolu bir günün
azâbından vay
o zulmedenlerin hâline!
66.Onlar
(bu tavırlarıyla) ancak, kıyamet gününün
kendilerine ansızın gelmesini beklemektedirler, hâlbuki bunun farkında
değillerdir.
67.O
gün
Allah’a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dostlar birbirine düşman
olurlar.
68,69.(Allah,
şöyle der:) “Ey âyetlerimize iman eden
ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur, siz
üzülmeyeceksiniz de.”
70.“Siz
ve
eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde cennete giriniz.”
71.Onlar
için altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Canlarının istediği ve
gözlerinin
hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedî olarak kalacaksınız.
72.İşte
bu,
yapmakta olduklarınıza karşılık size mîras verilen cennettir.
73.Orada
sizin için bol bol meyve var, onlardan yersiniz.
|
|
|
|
|
|
74.Şüphesiz
suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklardır.
75.Azapları
hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde ümitsizdirler.
76.Biz
onlara zulmetmedik. Fakat onlar, kendileri zâlim idiler.
77.(Görevli
meleğe şöyle seslenirler:) “Ey Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin.” O
da,
“Siz hep böyle kalacaksınız” der.
78.Andolsun,
size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmayanlarsınız.
79.Yoksa
(gerçeği kabul etmeme konusunda) bir işe kesin karar mı verdiler?
Şüphesiz biz
de (onları cezalandırmakta) kararlıyız.
80.Yoksa
onların sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar?
Hayır
öyle değil, yanlarındaki elçilerimiz (melekler) yazmaktadırlar.
81.(Ey
Muhammed!) De ki: “Eğer Rahmân’ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk
edenlerin ilki
ben olurdum.”
82.Göklerin
ve yerin Rabbi, Arş’ın da Rabbi olan Allah, onların
nitelendirmelerinden
uzaktır.
83.Bırak
onları, tehdit edildikleri güne kavuşana kadar, (batıl inançlarına)
dalsınlar
ve (dünya hayatlarında) oynayadursunlar.
84.O,
gökte de ilâh olandır, yerde de ilâh olandır. O, hüküm ve hikmet
sahibidir,
hakkıyla bilendir.
85.Göklerin,
yerin ve ikisi arasındaki her şeyin hükümranlığı kendisine ait olan
Allah
yücedir! Kıyametin bilgisi de yalnız O’nun katındadır ve yalnızca O’na
döndürüleceksiniz.
86.O’nu
bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka
şâhitlik
edenler şefaat edebilirler.
87.Andolsun,
onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette, “Allah” derler.
Öyleyken
nasıl döndürülüyorlar?
88.Onun
(Muhammed’in), “Ya Rabbi!” demesine andolsun ki, şüphesiz bunlar iman
etmeyen
bir kavimdir.
89.Şimdilik
sen onları hoş gör ve “size selâm olsun” de. Yakında bilecekler.
|
|
|