|
Şura
Suresi
|
|
|
Mekke
döneminde inmiştir. 53 âyettir. Sûre, adını 38. âyette geçen “Şûrâ”
kelimesinden almıştır. Şûrâ, danışma demektir. Sûrede başlıca
müslümanların
işlerini kendi aralarında danışma yoluyla yürüttükleri, ayrıca kâinatta
Allah’ın birliğini gösteren deliller ve kıyamet gününün hâlleri konu
edilmektedir.
Tefsir
için ayet numaralarını tıklayınız
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Hâ Mîm.
2.Ayn Sîn Kâf
3.(Ey Muhammed!) Mutlak güç
sahibi, hüküm ve hikmet
sahibi olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder.
4.Göklerde ve yerde ne
varsa hepsi O’nundur. O,
yücedir, büyüktür.
5.Neredeyse gökler (O’nun
azametinden) üstlerinden
çatlayacaklar. Melekler ise, Rablerini hamd ile tespih ederler ve
yeryüzündekiler için bağışlanma dilerler. İyi bilin ki Allah, çok
bağışlayandır, çok merhamet edendir.
6.Allah’tan başka dostlar
edinenlere gelince, Allah
onları daima gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin.
7.Böylece biz sana Arapça
bir Kur’an vahyettik ki,
şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarasın.
Hakkında
asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup cennette,
bir
grup ise cehennemdedir.
8.Allah dileseydi, onları
(aynı dine mensup) bir tek
ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini rahmetine sokar. Zalimlerin ise bir
dost ve
yardımcısı yoktur.
9.Yoksa onlar Allah’tan
başka dostlar mı edindiler? Hâlbuki
gerçek dost Allah’tır. O, ölüleri diriltir. O, her şeye hakkıyla gücü
yetendir.
10.Hakkında ayrılığa
düştüğünüz herhangi bir şeyin
hükmü Allah’a aittir. İşte bu, Rabbim Allah’tır. Yalnız O’na tevekkül
ettim ve
ancak O’na yöneliyorum.
|
|
|
|
|
|
11.O, gökleri ve yeri
yaratandır. Size kendinizden
eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu sûretle sizi
üretiyor. O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işitendir,
hakkıyla
görendir.
12.Göklerin ve yerin
anahtarları O’nundur. Dilediğine
rızkı bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla
bilendir.
13.“Dini dosdoğru tutun ve
onda ayrılığa düşmeyin!”
diye Nûh’a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve İsâ’ya
emrettiğini size de din kıldı. Fakat senin kendilerini çağırdığın şey
(İslâm
dini), Allah’a ortak koşanlara ağır geldi. Allah, ona dilediğini seçer.
İçtenlikle kendine yönelenleri de ona ulaştırır.
14.Onlar, kendilerine bilgi
geldikten sonra,
aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer (azabın) belli
bir
süreye kadar (ertelenmesi ile ilgili olarak) Rabbinden bir söz geçmiş
olmasaydı,
aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlardan sonra Kitab’a mirasçı
kılınanlar da,
onun hakkında derin bir şüphe içindedirler.
15.(Ey Muhammed!) Bundan
dolayı sen çağrıya devam et
ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların hevâ ve heveslerine uyma ve
şöyle de:
“Ben, Allah’ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adaleti
gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de
Rabbinizdir.
Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Bizimle sizin
aranızda
tartışılacak bir şey yoktur. Allah, hepimizi bir araya toplayacaktır.
Dönüş de
ancak O’nadır.”
|
|
|
|
|
|
16.Allah’ın çağrısına
uyulduktan sonra O’nun hakkında
tartışmaya girenlerin delilleri Rableri katında batıldır. Onlara bir
gazap
vardır. Onlar için çetin bir azap vardır.
17. Allah, hak olarak Kitab’ı
ve mizanı
indirendir. Sen nereden bileceksin belki de o saat (kıyamet) yakındır.
18.Kıyamete inanmayanlar,
onun çabuk kopmasını
isterler. İnananlar ise, ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu
bilirler. İyi
bilin ki, Kıyamet günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık
içindedirler.
19.Allah, kullarına çok
lütufkârdır, dilediğini
rızıklandırır. O, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
20.Kim âhiret kazancını
isterse, onun kazancını
artırırız. Kim de dünya kazancını isterse, ona da istediğinden veririz,
fakat
onun ahirette hiçbir payı yoktur.
21.Yoksa, Allah’ın izin
vermediği bir dini
kendilerine tutulacak yol kılan ortakları
mı var? Eğer (cezaların ertelenmesine
dair) kesin hükmü olmasaydı, derhal
aralarında hüküm verilirdi.
Şüphesiz, zâlimler için elem dolu bir azap vardır.
22.Sen, zalimlerin
yaptıkları şeyler tepelerine
inerken bu yüzden korku ile titrediklerini göreceksin. İnanıp yararlı
işler
yapanlar da cennet bahçelerindedirler. Onlar için Rableri katında
diledikleri
her şey vardır. İşte bu büyük lütuftur.
|
|
|
|
|
|
23.İşte bu, Allah’ın, inanıp
salih ameller işleyen
kullarına müjdelediği şeydir. De ki: “Ben buna (yaptığım tebliğ
görevine)
karşılık sizden, akrabalıktan doğan sevgiden başka bir ücret
istemiyorum.” Kim
güzel bir iş yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah, çok
bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.
24.Yoksa “Yalan uydurup
Allah’a iftira etti” mi
diyorlar. Eğer Allah dilerse senin kalbini mühürler. Allah batılı yok
eder,
hakkı sözleriyle gerçekleştirir. Şüphesiz O, göğüslerin özünü
(kalplerde
olanları) hakkıyla bilendir.
25.O, kullarından tövbeyi
kabul eden, kötülükleri
bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.
26.Allah, iman edip salih
ameller işleyenlerin
dualarına karşılık verir; lütfundan onlara fazlasını da verir. Kâfirler
için
ise çetin bir azap vardır.
27.Allah, kullarına (tümüne
birden) rızkı bol bol
verseydi, yeryüzünde mutlaka azgınlık ederlerdi. Fakat O, rızkı
dilediği ölçüde
indirir. Şüphesiz O, kullarından hakkıyla haberdardır ve onları
hakkıyla
görendir.
28.O, insanlar umutlarını
kestikten sonra yağmuru
indiren, rahmetini her tarafa yayandır. O, dost olandır, övülmeye lâyık
olandır.
29.Gökleri, yeri ve bu ikisi
içinde yaydığı canlıları
yaratması, O’nun varlığının delillerindendir. O, dilediği zaman, onları
bir
araya getirmeye de gücü yetendir.
30.Başınıza her ne musibet
gelirse, kendi
yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.
31.Yeryüzünde O’nu âciz
bırakamazsınız. Sizin için
Allah’tan başka hiçbir dost ve yardımcı yoktur.
|
|
|
|
|
|
32. Denizde dağlar gibi yüzen
gemiler, O’nun
varlığının delillerindendir.
33.O, dilerse rüzgârı
durdurur da onlar denizin
üstünde durakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes
için
ibretler vardır.
34.Yahut (içlerindekilerin)
yaptıklarından dolayı
onları helâk eder, birçoğunu da affeder.
35.Allah, böyle yapar ki,
âyetlerimiz hakkında
tartışanlar, kendileri
için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.
36,37,38,39.(Dünyalık
olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatının
geçimliğidir. Allah’ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve
kalıcıdır. Bu mükâfat,
inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin
işlerden
kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına
cevap
verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ (danışma)
ile
olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir
saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir.
40.Bir
kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır).
Ama kim
affeder ve arayı düzeltirse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz O,
zâlimleri sevmez.
41.Zulme
uğradıktan sonra, kendini savunup hakkını alan kimseye (ceza vermek
için) bir
yol yoktur.
42.Ceza
yolu ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık
edenler
içindir. İşte onlar için elem dolu bir azap vardır.
43.Her
kim
de sabreder ve bağışlarsa, işte bu elbette azmedilecek
işlerdendir.
44.Allah,
kimi saptırırsa artık bundan sonra onun hiçbir dostu yoktur. Azabı
gördüklerinde zâlimlerin, “Dünyaya dönmek için bir yol var mı?”
dediklerini
görürsün.
|
|
|
|
|
|
45.Ateşe
sunulurken onların zilletten başlarını öne eğmiş, göz ucuyla gizli
gizli
baktıklarını görürsün. İnananlar da, “İşte asıl ziyana uğrayanlar,
kıyamet günü
kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır” diyecekler. İyi bilin ki
zâlimler, sürekli bir azap içindedirler.
46.Onların
Allah’tan başka kendilerine yardım edecek dostları da yoktur. Allah,
kimi
saptırırsa artık onun için hiçbir çıkar yol yoktur.
47.Allah’tan,
geri çevrilmesi imkânsız olan bir gün gelmeden önce, Rabbinizin
çağrısına uyun.
O gün sizin için ne sığınacak bir yer vardır, ne de (günahlarınızı)
inkâr
edebilirsiniz!
48.Eğer
yüz çevirirlerse (bilesin ki), biz seni onlara bekçi göndermedik. Sana
düşen,
sadece tebliğdir. Gerçekten biz insana katımızdan bir rahmet
tattırdığımızda
ona sevinir; ama elleriyle yaptıkları işler yüzünden onlara bir kötülük
dokunursa, o zaman da insan pek nankördür.
49.Göklerin
ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah’ındır. O, dilediğini yaratır.
Dilediğine
kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir.
50.Yahut o
çocukları erkekler, dişiler olmak üzere çift verir, dilediği kimseyi de
kısır
yapar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir, hakkıyla gücü yetendir.
51.Allah,
bir insanla ancak vahiy yoluyla, yahut perde arkasından konuşur. Yahut
bir elçi
gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz O yücedir, hüküm ve
hikmet
sahibidir.
|
|
|
|
|
|
52,53.İşte
sana
da, emrimizle, bir ruh (kalpleri dirilten bir kitap) vahyettik. Sen
kitap
nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi,
kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık. Şüphesiz ki sen
doğru bir
yola iletiyorsun; göklerdeki ve yerdeki her şeyin sahibi olan Allah’ın
yoluna.
İyi bilin ki, bütün işler sonunda Allah’a döner.
|
|
|