|
Ahzab
Suresi
|
|
|
Medine
döneminde inmiştir. 73 âyettir. Sûre, adını 20 ve 22. âyetlerde geçen
“el-Ahzâb” kelimesinden almıştır. Ahzâb, gruplar, demektir. Sûrede
başlıca
Hendek ve Benî Kureyza savaşları ile aile hayatına dair bazı hükümler
konu
edilmektedir.
Tefsir
için ayet numaralarını tıklayınız
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bismillâhirrahmânirrahîm
1.Ey
Peygamber! Allah’a karşı gelmekten sakın. Kâfirlere ve münafıklara
itaat etme.
Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
2.Rabbinden
sana vahyolunana uy. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla
haberdardır.
3.Allah’a
tevekkül et, vekil olarak Allah yeter.
4.Allah,
hiçbir adamın içine iki kalp koymamıştır. Kendilerine zıhâr
yaptığınız eşlerinizi de anneleriniz yapmamıştır. Yine evlatlıklarınızı
da öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır. Bu, sizin ağızlarınızla
söylediğiniz
(fakat gerçekliği olmayan) sözünüzdür. Allah ise gerçeği söyler ve
doğru yola
iletir.
5.Onları
babalarına nispet ederek çağırın. Bu, Allah katında daha (doğru ve)
adaletlidir. Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin din
kardeşleriniz ve
dostlarınızdır. Hata ile yaptığınız bir işte size hiçbir günah yoktur.
Fakat
kasten yaptığınız şeylerde size günah vardır. Allah, çok bağışlayandır,
çok
merhamet edendir.
6.Peygamber,
mü’minlere kendi canlarından daha önce gelir. Onun eşleri de
mü’minlerin
analarıdır. Aralarında akrabalık bağı olanlar, Allah’ın Kitab’ına göre,
(miras
konusunda) birbirleri için (diğer) mü’minlerden ve muhacirlerden daha
önceliklidirler.
Ancak
dostlarınıza bir iyilik yapmanız başka. Bu (hüküm) Kitap’ta yazılıdır.
|
|
|
|
|
|
7.Hani
biz peygamberlerden sağlam söz almıştık. Senden, Nûh’tan, İbrahim, Mûsâ
ve
Meryem oğlu İsa’dan da. Evet biz, onlardan sapa sağlam bir söz
almıştık.
8.(Allah,
bunu) doğru kimseleri doğruluklarından hesaba çekmek için (yapmıştır.)
Kâfirlere de elem dolu bir azap hazırlamıştır.
9.Ey
iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani (düşman)
ordular
üzerinize gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve göremediğiniz
ordular göndermiştik.
Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.
10.Hani
onlar size hem üst tarafınızdan hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Hani
gözler
kaymış ve yürekler ağızlara gelmişti. Siz de Allah’a karşı çeşitli
zanlarda
bulunuyordunuz.
11.İşte
orada mü’minler denendiler ve şiddetli bir şekilde sarsıldılar.
12.Hani
münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar, “Allah ve Resûlü bize,
ancak
aldatmak için vaadde bulunmuşlar” diyorlardı.
13.Hani
onlardan bir grup, “Ey Yesrib (Medine) halkı! Sizin burada durmak
imkânınız
yok. Haydi geri dönün” demişti. Onlardan bir başka grup da, “Evlerimiz
açık
(korumasız)” diyerek Peygamberden izin istiyorlardı. Oysa evleri açık
(korumasız) değildi. Onlar sadece kaçmak istiyorlardı.
14.Eğer
Medine’nin her tarafından üzerlerine gelinse ve orada karışıklık
çıkarmaları
istenseydi, onu mutlaka yaparlardı; o konuda fazla gecikmezlerdi.
15.Andolsun
ki, onlar, daha önce geri dönüp kaçmayacaklarına dair Allah’a söz
vermişlerdi.
Allah’a verilen söz ise sorumluluğu gerektirir.
|
|
|
|
|
|
16.De
ki:
“Eğer siz ölümden ya da öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla
fayda
vermeyecektir. O takdirde bile (hayatın zevklerinden) pek az
yararlandırılırsınız.”
17.De
ki:
“Eğer Allah size bir kötülük dilese, sizi Allah’tan koruyacak kimdir?
Yahut
size bir rahmet dilese, buna engel olacak kimdir?” Onlar kendilerine
Allah’tan
başka hiçbir dost ve hiçbir yardımcı bulamazlar.
18,19.
Şüphesiz
Allah içinizden, savaştan alıkoyanları
ve kardeşlerine, “Bize gelin” diyenleri biliyor. Size katkıda cimri
davranarak
savaşa pek az gelirler. Korku geldiğinde ise, üzerine ölüm baygınlığı
çökmüş
kimse gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince de
ganimete karşı aşırı düşkünlük göstererek sizi keskin dillerle
incitirler. İşte
onlar iman etmediler. Allah da onların amellerini boşa çıkardı. Bu,
Allah’a
kolaydır.
20.Düşman
birliklerinin gitmediğini sanıyorlar. Düşman birlikleri (bir daha)
gelecek
olsa, isterler ki, (çölde) bedevilerin arasında bulunsunlar da size
dair
haberleri (gidip gelenlerden) sorsunlar. İçinizde bulunsalardı da pek
az
savaşırlardı.
21.Andolsun,
Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman,
Allah’ı
çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.
22.Mü’minler,
düşman birliklerini görünce, “İşte bu, Allah’ın ve Resûlünün bize vaad
ettiği
şeydir. Allah ve Resûlü doğru söylemişlerdir” dediler. Bu, onların
ancak
imanlarını ve teslimiyetlerini artırmıştır.
|
|
|
|
|
|
23.Mü’minlerden
öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar.
İçlerinden bir
kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da
(şehit
olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.
24.Bunun
böyle olması Allah’ın, doğruları, doğrulukları sebebiyle
mükâfatlandırması,
dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların tövbesini kabul etmesi
içindir.
Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
25.Allah,
inkâr
edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri çevirdi.
Allah,
savaşta mü’minlere kâfi geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç
sahibidir.
26.Allah,
kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve
kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor,
bir
kısmını da esir ediyordunuz.
27.Allah,
sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak
basmadığınız
topraklara varis kıldı. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
28.Ey
Peygamber! Hanımlarına de ki: “Eğer dünya hayatını ve onun süsünü
istiyorsanız,
gelin size mut’a
vereyim
ve sizi güzelce bırakayım.”
29.“Eğer
Allah’ı, Resûlünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah
içinizden
iyilik yapanlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”
30.Ey
Peygamber’in hanımları! İçinizden kim apaçık bir çirkinlik yaparsa,
onun cezası
iki kat verilir. Bu, Allah’a göre kolaydır.
|
|
|
|
|
|
31.İçinizden
kim Allah’a ve Resûlüne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona
mükâfatını
iki kat veririz. Biz, ona bereketli bir rızık hazırlamışızdır.
32.Ey
Peygamber’in hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz.
Eğer
Allah’a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü
yumuşak bir
eda ile söylemeyin ki kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide
kapılmasın. Güzel (ve doğru) söz söyleyin.
33.Evlerinizde
oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz
de açılıp
saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah’a ve Resûlüne itaat edin.
Ey
Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi
tertemiz yapmak istiyor.
34.Siz
evlerinizde okunan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz
Allah en
gizli şeyi bilendir, hakkıyla haberdardır.
35.Şüphesiz
müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü’min erkeklerle mü’min
kadınlar,
itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar,
sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah’a derinden saygı duyan
erkekler,
Allah’a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka
veren
kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını
koruyan
erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkeklerle
çokça
anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir
mükâfat
hazırlamıştır.
|
|
|
|
|
|
36.Allah
ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek
ve hiçbir
mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları
yoktur. Kim
Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde
sapmıştır.
37.Hani
sen Allah’ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle)
iyilikte
bulunduğun kimseye, “Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah’tan
sakın”
diyordun. İçinde, Allah’ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve
insanlardan
çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı. Zeyd,
eşinden yana
isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik
ki,
eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları
boşadıklarında),
evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü’minlere bir zorluk
olmasın.
Allah’ın emri mutlaka yerine getirilmiştir.
38.Allah’ın,
kendisine farz kıldığı şeyleri yerine getirmesi konusunda peygambere
bir darlık
yoktur. Daha önce gelip geçen peygamberler hakkında da Allah’ın kanunu
böyledir. Allah’ın emri, kesinleşmiş bir hükümdür.
39.Daha
önce gelip geçen o peygamberler, Allah’ın vahiylerini tebliğ eden,
Allah’tan
korkan, başka hiç kimseden korkmayan kimselerdir. Allah, hesap görücü
olarak
yeter.
40.Muhammed,
sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın
Resûlü ve
nebîlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
41.Ey
iman
edenler! Allah’ı çokça zikredin.
42.O’nu
sabah akşam tespih edin.
43.O,
sizi
karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size merhamet eden; melekleri de
sizin
için bağışlanma dileyendir. Allah, mü’minlere çok merhamet edendir.
|
|
|
|
|
|
44.Allah’a
kavuşacakları gün mü’minlere yönelik esenlik dileği “Selâm”dır. Allah,
onlara
bol bir mükâfat hazırlamıştır.
45,46.
Ey
Peygamber! Biz seni bir şahit, bir
müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir
davetçi ve
aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.
47.Mü’minlere
kendileri için Allah’tan büyük bir lütuf olduğunu müjdele.
48.Kâfirlere
ve münafıklara itaat etme! Onların eziyetlerine aldırma ve Allah’a
tevekkül et.
Vekil olarak Allah yeter.
49.Ey
iman
edenler! Mü’min kadınları nikâhlayıp, sonra onlara dokunmadan (cinsel
ilişkide
bulunmadan) kendilerini boşadığınızda, onlar üzerinde sizin sayacağınız
bir
iddet hakkınız yoktur. Bu durumda onlara mut’a
verin ve kendilerini güzel bir şekilde bırakın.
50.Ey
Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana
ganimet olarak
verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret
eden,
amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve
teyzelerinin
kızlarını sana helâl kıldık. Ayrıca, diğer mü’minlere değil de, sana
has olmak
üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber’e bağışlayan, Peygamber’in de
kendisini nikâhlamak istediği herhangi bir mü’min kadını da (sana helâl
kıldık.) Mü’minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz
kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir
zorluk
olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
|
|
|
|
|
|
51. Ey
Muhammed! Bunlardan (hanımlarından) dilediğini geri bırakırsın,
dilediğini
yanına alırsın. Uzak durduklarından dilediklerini yanına almanda da
sana bir
günah yoktur. Bu onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve
hepsinin de
kendilerine verdiğine razı olmaları için daha uygundur. Allah,
kalplerinizdekini
bilir. Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet
verir.)
52.Bundan
sonra, güzellikleri hoşuna gitse bile başka kadınlarla evlenmek,
eşlerini
boşayıp başka eşler almak sana helâl değildir. Ancak sahip olduğun
cariyeler başka.
Şüphesiz Allah, her şeyi gözetleyendir.
53.Ey
iman
edenler! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin
(vakitli
vakitsiz) Peygamber’in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin.
Yemeği
yiyince de hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız
Peygamber’i rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir. Allah
ise
gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından bir şey
istediğiniz
zaman perde arkasından isteyin. Böyle davranmanız hem sizin
kalpleriniz, hem de
onların kalpleri için daha temizdir. Allah’ın Resûlüne rahatsızlık
vermeniz ve
kendisinden sonra hanımlarını nikâhlamanız ebediyyen söz konusu olamaz.
Çünkü
bu, Allah katında büyük bir günahtır.
54.Siz
bir
şeyi açığa vursanız da gizleseniz de, biliniz ki Allah her şeyi
hakkıyla
bilendir.
|
|
|
|
|
|
55.Peygamberin
hanımlarına, babalarından, oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek
kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, mü’min
kadınlardan
ve sahip oldukları cariyelerden ötürü bir günah yoktur. Ey Peygamber
hanımları!
Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla
şahittir.
56.Şüphesiz
Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar.
Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin.
57.Şüphesiz
Allah ve Resûlünü incitenlere, Allah dünya ve ahirette lânet etmiş ve
onlara
aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.
58.Mü’min
erkekleri ve mü’min kadınları işlemedikleri şeyler yüzünden incitenler,
bir
iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
59.Ey
Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle,
bedenlerini
örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine
de daha
uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
60,61.Andolsun,
eğer münafıklar, kalplerinde bir
hastalık bulunanlar ve Medine’de kötü haberler yayıp ortalığı
karıştıranlar
(tuttukları yoldan) vazgeçmezlerse, elbette seni onların üzerine
gitmeye teşvik
edeceğiz. Onlar da (bundan sonra) orada lânete uğramış kimseler olarak
seninle
pek az süre komşu kalacaklardır. Nerede bulunurlarsa, yakalanırlar ve
yaman bir
şekilde öldürülürler.
62.Daha
önce gelip geçenler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. Allah’ın
kanununda
asla değişme bulamazsın. |
|
|
|
|
|
63.İnsanlar
sana kıyametin vaktini soruyorlar. De ki: “Onun ilmi ancak Allah
katındadır.”
Ne bilirsin, belki de kıyamet yakında gerçekleşir.
64.Şüphesiz
Allah, kâfirlere lânet etmiş ve onlara alevli bir ateş hazırlamıştır.
65.Onlar,
orada ebedî olarak kalacaklardır. Hiçbir dost, hiçbir yardımcı
bulamayacaklardır.
66.Yüzlerinin
ateşte bir yandan bir yana döndürüleceği gün, “Keşke Allah’a ve Resûl’e
itaat
edeydik” diyecekler.
67.Yine
şöyle diyecekler: “Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize
itaat ettik
de bizi yoldan saptırdılar.”
68.“Ey
Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânete uğrat.”
69.Ey
iman
edenler! Siz Mûsâ’ya eziyet eden kimseler gibi olmayın. Nihayet Allah
onu
onların dediklerinden temize çıkarmıştı. Mûsâ, Allah katında itibarlı
bir kimse
idi.
70,71.Ey
iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının
ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve
günahlarınızı
bağışlasın. Kim Allah’a ve Resûlüne itaat ederse, muhakkak büyük bir
başarıya
ulaşmıştır.
72.Şüphesiz
biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu
yüklenmek
istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok
zalimdir, çok
cahildir.
73.Allah,
münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah’a ortak koşan erkeklere
ve
Allah’a ortak koşan kadınlara azap etmek; mü’min erkeklerin ve mü’min
kadınların da tövbelerini kabul etmek için insana emaneti yüklemiştir.
Allah
çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
|
|
|