|
Ankebut
Suresi
|
|
|
Mekke
döneminde inmiştir. 69 âyettir. Sûre, adını 41. âyette geçen
“el-Ankebût”
kelimesinden almıştır. Ankebût, örümcek demektir. Sûrede başlıca,
Allah’ın
birliği, peygamberlik, öldükten sonra dirilme gibi temel inanç konuları
ile
Nûh, İbrahim, Lût ve Şu’ayb gibi peygamberlerin ibret dolu kıssaları
konu
edilmektedir. Yine Âd ve Semûd gibi kavimlerle Kârûn ve Hâmân gibi
tarihin
azgın liderlerinin başlarına gelenlere dikkat çekilmektedir.
Tefsir
için ayet numaralarını tıklayınız
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Elif Lâm Mîm.
2.
İnsanlar,
“İnandık”
demekle imtihan edilmeden
bırakılacaklarını mı zannederler.
3.Andolsun,
biz onlardan
öncekileri de imtihan
etmiştik. Allah, doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da
mutlaka
bilir.
4.Yoksa
kötülük yapanlar,
bizden kaçıp
kurtulacaklarını mı sandılar. Ne kötü hükmediyorlar!
5.
Her kim Allah’a
kavuşmayı
umarsa, bilsin ki Allah’ın
tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. O, hakkıyla işitendir,
hakkıyla
bilendir.
6.
Her kim cihad ederse,
ancak kendisi için cihad
etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlere muhtaç değildir.
|
|
|
|
|
|
7.İman edip salih amel
işleyenlerin kötülüklerini
elbette örteceğiz. Onları işlediklerinin daha güzeliyle
mükâfatlandıracağız.
8.Biz, insana, ana-babasına
iyilik etmesini
emrettik. Şâyet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana
ortak
koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak
bana olacaktır
ve ben yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim.
9. İman edip de salih amel
işleyenler var ya, biz
onları mutlaka salihler (iyiler) arasına sokacağız.
10.İnsanlardan öyleleri
vardır ki, “Allah’a inandık”
derler. Ama Allah uğrunda bir ezaya uğratılınca, insanlardan gördükleri
baskı
ve işkenceyi Allah’ın azabı gibi tutar. Andolsun, Rabbinden bir yardım
gelecek
olsa mutlaka, “Biz de sizinle beraberdik” derler. Allah, herkesin
kalbinde
olanı en iyi bilen değil midir?
11.Allah, elbette kendisine
iman edenleri de bilir ve
elbette münafıkları da bilir.
12. İnkâr edenler iman
edenlere, “Yolumuza uyun da
sizin günahlarınızı yüklenelim” derler. Hâlbuki onların günahlarından
hiçbir
şey yüklenecek değillerdir. Şüphesiz onlar kesinlikle yalancılardır.
13.Andolsun, onlar mutlaka
kendi yüklerini ve kendi
yükleriyle beraber nice ağır yükleri yükleneceklerdir. Uydurmakta
oldukları
şeylerden de kıyamet günü şüphesiz, sorguya çekileceklerdir.
14.Andolsun, biz, Nûh’u
kendi kavmine peygamber
olarak gönderdik. O da dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı.
Neticede
onlar zulümlerini sürdürürlerken tûfan kendilerini yakalayıverdi.
|
|
|
|
|
|
15. Biz de onu (Nûh’u) ve
gemide bulunanları kurtardık
ve bunu âlemlere bir ibret kıldık.
16.İbrahim’i de peygamber
olarak gönderdik. Hani o,
kavmine şöyle demişti: “Allah’a kulluk edin, O’na karşı gelmekten
sakının. Eğer
bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”
17.“Siz, Allah’ı bırakarak
ancak putlara tapıyorsunuz
ve yalan uyduruyorsunuz. Allah’ı bırakarak taptıklarınızın size hiçbir
rızık
vermeye güçleri yetmez. Öyle ise rızkı Allah’ın katında arayın. O’na
kulluk
edin ve O’na şükredin. Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.”
18.“Eğer siz yalanlarsanız
bilin ki, sizden önce
geçen birtakım ümmetler de yalanlamışlardı. Peygambere düşen apaçık
tebliğden
başka bir şey değildir.”
19. Onlar, Allah’ın
başlangıçta yaratmayı nasıl
yaptığını, sonra onu nasıl tekrarladığını görmüyorlar mı? Şüphesiz bu,
Allah’a
göre kolaydır.
20. De ki: “Yeryüzünde
dolaşın da Allah’ın başlangıçta
yaratmayı nasıl yaptığına bakın. Sonra Allah (aynı şekilde) sonraki
yaratmayı
da yapacaktır. (Kıyametten sonra her şeyi tekrar yaratacaktır) Şüphesiz
Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”
21. O, dilediğine azap eder,
dilediğine de merhamet
eder. Ancak O’na döndürüleceksiniz.
22. Siz, yerde de gökte de
(Allah’ı) âciz bırakacak değilsiniz.
Sizin Allah’tan başka ne bir dostunuz, ne de bir yardımcınız vardır.
23. Allah’ın âyetlerini ve
O’na kavuşmayı inkâr
edenler var ya; işte onlar benim rahmetimden ümit kesmişlerdir. İşte
onlar için
elem dolu bir azap vardır.
|
|
|
|
|
|
24. (İbrahim’in) kavminin
cevabı, “Onu öldürün veya
yakın” demekten ibaret oldu. Allah da onu ateşten kurtardı. Şüphesiz
bunda
inanan bir toplum için ibretler vardır.
25. İbrahim, onlara dedi ki:
“Sırf aranızda dünya
hayatına mahsus bir sevgi (ve çıkar) uğruna Allah’ı bırakıp birtakım
putlar
edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkâr edip
tanımayacak;
kiminiz kiminize lânet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır.
Yardımcılarınız da olmayacaktır.”
26. Bunun üzerine Lût,
ona
(İbrahim’e) iman etti.
İbrahim, “Ben, Rabbime (gitmemi emrettiği yere) hicret edeceğim.
Şüphesiz O,
mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir” dedi.
27.Ona (İbrahim’e) İshak’ı
ve Yakub’u bahşettik. Onun
soyundan gelenlere peygamberlik ve kitab verdik. Ayrıca ona dünyada
mükâfatını
da verdik. Şüphesiz o, ahirette de salih kimselerdendir.
28. Lût’u da peygamber olarak
gönderdik. Hani o,
kavmine şöyle demişti: “Gerçekten siz, sizden önce dünyada hiçbir
toplumun
yapmadığı bir hayâsızlığı işliyorsunuz.”
29.“Siz hâlâ erkeklere
yanaşacak, yol kesecek ve
toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?” Kavminin cevabı, “Eğer
doğru
söyleyenlerden isen, haydi Allah’ın azabını getir bize” demeden ibaret
oldu.
30. (Lût) “Ey Rabbim! Şu
bozguncu kavme karşı bana
yardım et” dedi.
|
|
|
|
|
|
31.Elçilerimiz (melekler)
İbrahim’e müjdeyi
getirdiklerinde, “Biz, bu memleket halkını helâk edeceğiz, çünkü oranın
ahalisi
zalim kimselerdir” dediler.
32. İbrahim, “Ama orada Lût
var” dedi. Onlar, “Orada
kimin bulunduğunu biz daha iyi biliriz. Biz, onu ve ailesini elbette
kurtaracağız. Ancak karısı başka. O, geri kalıp helâk edilenlerden
olacaktır.”
33. Elçilerimiz Lût’a
geldiklerinde, Lût, onlar
yüzünden tasalandı, onlar hakkında çaresizlik içine düştü. Elçiler ona,
“Korkma, üzülme. Biz, seni ve aileni kurtaracağız. Ancak karın başka.
O, geride
kalıp helâk edilenlerden olacaktır.”
34.Şüphesiz biz, bu memleket
halkı üzerine, fasıklık
ettiklerinden dolayı gökten bir azap indireceğiz.
35. Andolsun biz, aklını
kullanacak bir kavm için o
memleketten ibret alınacak apaçık bir delil bıraktık.
36. Medyen’e de kardeşleri
Şu’ayb’ı peygamber olarak
gönderdik. Şu’ayb, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Ahiret gününe ümit
besleyin
ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın” dedi.
37. Kavmi, onu yalanladı.
Bunun üzerine kendilerini o
malum sarsıntı yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
38. Âd ve Semûd kavimlerini
de helâk ettik. Bu,
onların (harap olmuş) yurtlarından size besbelli olmuştur. Şeytan,
onlara
işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur. Hâlbuki onlar
gözü açık
kimselerdi.
|
|
|
|
|
|
39.Kârûn’u, Firavun’u ve
Hâmân’ı da helâk ettik.
Andolsun, Mûsâ kendilerine apaçık mucizeler getirmişti de yeryüzünde
büyüklük
taslamışlardı. Oysa bizi geçip (azabımızdan) kurtulamazlardı.
40. Bunların her birini kendi
günahları yüzünden
yakaladık. Onlardan taş yağmuruna tuttuklarımız var. Onlardan o korkunç
sesin
yakaladığı kimseler var. Onlardan yerin dibine geçirdiklerimiz var.
Onlardan
suda boğduklarımız var. Allah, onlara zulmediyor değildi, fakat onlar
kendilerine zulmediyorlardı.
41. Allah’tan başkalarını
dost edinenlerin durumu,
kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı
ise
şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi!
42. Şüphesiz Allah, onların,
kendini bırakıp da başka
ne tür şeylere taptıklarını biliyor. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve
hikmet
sahibidir.
43. İşte bu temsilleri biz
insanlar için getiriyoruz.
Onları ancak bilginler düşünüp anlarlar.
44.Allah, gökleri ve yeri
hak ve hikmete uygun olarak
yaratmıştır. İşte bunda inananlar için bir ibret vardır.
45. (Ey Muhammed!) Kitaptan
sana vahyolunanı oku,
namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten
alıkor.
Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah,
yaptıklarınızı
biliyor.
|
|
|
|
|
|
46. İçlerinden zulmedenler
hariç, Kitap ehli ile ancak
en güzel bir yolla mücadele edin ve (onlara) şöyle deyin: “Biz, bize
indirilene
de, size indirilene de inandık. Bizim ilâhımız ve sizin ilâhınız birdir
(aynı ilâhtır).
Biz sadece O’na teslim olmuş kimseleriz.”
47. İşte böylece biz sana
kitabı indirdik. Kendilerine
kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlar (Kitap ehlinden çağdaşın
olanlar)dan
da ona inananlar vardır. Bizim âyetlerimizi ancak kâfirler inkâr
ederler.
48. Sen şu Kur’an’dan önce
hiçbir kitap okumuyor ve
onu sağ elinle yazmıyordun. (Okuyup yazsaydın) o takdirde batıl peşinde
koşanlar, şüpheye düşerlerdi.
49. Hayır, o, kendilerine
ilim verilenlerin
kalplerindeki apaçık âyetlerdir. Bizim âyetlerimizi ancak zalimler
inkâr eder.
50. Dediler ki: “Ona
Rabbinden mucizeler indirilseydi
ya!” De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır ve ben ancak apaçık bir
uyarıcıyım.”
51.Kendilerine okunan kitabı
sana indirmiş olmamız
onlara yetmedi mi?
Şüphesiz bunda inanan bir kavim için bir rahmet ve bir öğüt vardır.
52. De ki: “Benimle sizin
aranızda şahit olarak Allah
yeter. O, göklerde ve yerde olanları bilir. Batıla inanıp Allah’ı inkâr
edenler
var ya; işte onlar asıl ziyana uğrayanlardır.”
|
|
|
|
|
|
53. Senden azabın çabucak
gelmesini istiyorlar.
(Hikmet gereği) belirlenmiş bir süre olmasaydı, azap onlara mutlaka
gelirdi.
Onlar farkında değillerken kendilerine ansızın elbette gelecektir.
54,55.
Senden
azabın çabucak gelmesini istiyorlar. Oysa azap kâfirleri üstlerinden ve
ayaklarının altından bürüyeceği gün, şüphesiz cehennem onları mutlaka
kuşatmış
olacaktır. Allah, onlara, “Yapmakta olduklarınızın cezasını tadın”
diyecektir.
56.Ey
iman
eden kullarım! Şüphesiz ki benim arzım (yeryüzü) geniştir. O hâlde,
ancak bana
kulluk edin.
57.Her
can
ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.
58.İman
edip salih amel işleyenler var ya, onları içinden ırmaklar akan ve
içinde ebedî
kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. Çalışanların mükâfatı ne
güzeldir!
59.Onlar,
sabreden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimselerdir.
60.Nice
canlılar vardır ki, rızıklarını taşımazlar (yiyecek biriktirmezler).
Onları da
sizi de Allah rızıklandırır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
61.Andolsun,
eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize
kim
verdi?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. O hâlde
nasıl (haktan)
döndürülüyorlar?
62.Allah,
kullarından dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz Allah,
her
şeyi hakkıyla bilendir.
63.Andolsun,
eğer onlara, “Gökten yağmuru kim indirip de onunla yeryüzünü ölümünden
sonra
diriltti?” diye soracak olsan, mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. De ki:
“Hamd
Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu akıllarını kullanmazlar.
|
|
|
|
|
|
64.Bu
dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna
gelince,
işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!
65.Gemiye
bindikleri zaman dini Allah’a has kılarak O’na dua ederler. Onları
kurtarıp
karaya çıkardığı zaman ise bir de bakarsın ki, Allah’a ortak
koşuyorlar.
66.Kendilerine
verdiğimiz nimetlere nankörlük etsinler ve bir süre daha faydalansınlar
bakalım! İleride bilecekler.
67.Çevrelerindeki
insanlar kapılıp götürülürken, bizim, onların yurtlarını saygın ve
güvenlikli
bir yer kıldığımızı görmediler mi? Onlar hâlâ batıla inanıyorlar da
Allah’ın
nimetini inkâr mı ediyorlar?
68.Allah’a
karşı yalan uyduran, yahut kendisine geldiğinde, gerçeği yalanlayandan
daha
zalim kimdir? Cehennemde kâfirler için bir yer mi yok?
69.Bizim
uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza
ileteceğiz.
Şüphesiz Allah, mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir.
|
|
|