|
Nur Suresi
|
|
|
Medine
döneminde inmiştir. 64 âyettir. Adını, 35. âyette geçen “nûr”
kelimesinden
almıştır. Sûrede başlıca; bireysel ve toplumsal hayatla ilgili çeşitli
hüküm ve
prensipler, özellikle aile hayatına dair esaslar yer almaktadır.
Tefsir
için ayet numaralarını tıklayınız
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Bu,
bizim indirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir sûredir.
Düşünüp öğüt
almanız için onda apaçık âyetler indirdik.
2.Zina
eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun. Allah’a
ve
ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dini(nin koymuş olduğu hükmü
uygulama)
konusunda onlara acıyacağınız tutmasın. Mü’minlerden bir topluluk da
onların
cezalandırılmasına şahit olsun.
3.Zina
eden erkek ancak, zina eden veya Allah’a ortak koşan bir kadınla
evlenir. Zina
eden bir kadınla da ancak zina eden veya Allah’a ortak koşan bir erkek
evlenir.
Bu, mü’minlere haram kılınmıştır.
4.Namuslu
kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere seksen
değnek
vurun. Artık onların şahitliğini asla kabul etmeyin. İşte bunlar fâsık
kimselerdir.
5.Ancak
tövbe edip bundan sonra ıslah olanlar müstesna. Çünkü Allah, çok
bağışlayandır,
çok merhamet edendir.
6,7.Eşlerine
zina isnat edip de kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince,
onların
her birinin şahitliği; kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair,
Allah
adına dört defa yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defada da; eğer
yalancılardan ise, Allah’ın lânetinin kendi üzerine olmasını ifade
etmesiyle
yerine gelir.
8,9.Kocasının
yalancılardan olduğuna dair Allah’ı dört defa şahit getirmesi (Allah
adına
yemin etmesi), beşinci defada da eğer kocası doğru söyleyenlerden ise
Allah’ın
gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi, kadından cezayı kaldırır.
10.Allah’ın
size lütfu ve merhameti olmasaydı ve Allah tövbeleri kabul eden, hüküm
ve
hikmet sahibi olmasaydı, hâliniz nice olurdu?
|
|
|
|
|
|
11.O
ağır
iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur. Bu iftirayı kendiniz
için
kötü bir şey sanmayın. Aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her
biri
için, işledikleri günahın cezası vardır. İçlerinden (elebaşılık ederek)
o
günahın büyüğünü üstlenen için ise ağır bir azap vardır.
12.Bu
iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din
kardeş)leri
hakkında iyi zan besleyip de, “Bu, apaçık bir iftiradır” deselerdi ya!
13.Onlar
(iftiracılar) bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! Mademki
şahit
getirmediler; işte onlar Allah yanında yalancıların ta kendileridir.
14.Eğer
size dünya ve ahirette Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, içine
daldığınız bu
iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu!
15.Hani
o
iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan
şeyleri
ağzınıza alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Hâlbuki bu,
Allah
katında büyük bir günahtır.
16.Bu
iftirayı işittiğiniz vakit, “Böyle sözleri ağzımıza almamız bize
yaraşmaz. Seni
eksikliklerden uzak tutarız Allah’ım! Bu, çok büyük bir iftiradır”
deseydiniz
ya!
17. Eğer
inanıyorsanız, bu gibi şeylere bir daha ebediyyen dönmemeniz için Allah
size
öğüt veriyor.
18.Allah,
size âyetleri açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve
hikmet
sahibidir.
19.İnananlar
arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için
dünya
ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
20.Allah’ın
lütfu ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı ve Allah çok esirgeyici ve
çok
merhametli olmasaydı, hâliniz nice olurdu?
|
|
|
|
|
|
21.Ey
iman
edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa,
bilsin ki
o hayâsızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın size lütfu ve
merhameti
olmasaydı, sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. Fakat Allah,
dilediği
kimseyi tertemiz kılar. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
22.İçinizden
varlık ve servet sahibi kimseler yakınlarına, düşkünlere ve Allah
yolunda
hicret edenlere (kendi mallarından bir şey) vermeyeceklerine yemin
etmesinler.
Onlar affetsinler, vazgeçip iyi muamelede bulunsunlar. Allah’ın sizi
bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah, çok bağışlayandır, çok
merhamet
edendir.
23,24.İffetli ve (haklarında
uydurulan kötülüklerden)
habersiz mü’min kadınlara zina isnat edenler, gerçekten dünya ve
ahirette lânetlenmişlerdir.
İşlemiş oldukları günahtan dolayı dillerinin, ellerinin ve ayaklarının
kendi
aleyhlerine şahitlik edecekleri günde onlara çok büyük bir azap vardır.
25.O
gün
Allah, onlara kesinleşmiş cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah’ın
apaçık
bir gerçek olduğunu bileceklerdir.
26.Kötü
kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler de kötü kadınlara; temiz
kadınlar temiz
erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara lâyıktır.
O temiz olanlar, iftiracıların söyledikleri şeylerden uzaktırlar. Onlar
için
bir bağışlanma ve bolca verilmiş iyi bir rızık vardır.
27.Ey
iman
edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin
alıp)
ev sahiplerine selâm vermeden girmeyin. Bu davranış sizin için daha
hayırlıdır.
Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt veriliyor.
|
|
|
|
|
|
28.Eğer
evde kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin.
Eğer
size, “Geri dönün” denirse, hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha
nezih bir
davranıştır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla bilendir.
29.İçinde
size ait bir eşya olan, oturanı bulunmayan evlere girmenizde herhangi
bir günah
yoktur. Allah, açığa vurduklarınızı da, gizlediklerinizi de bilir.
30.Mü’min
erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar.
Bu
davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların
yaptıklarından
hakkıyla haberdardır.
31.Mü’min
kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını
korusunlar. (Yüz
ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini
göstermesinler.
Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini,
kocalarından,
yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından,
yahut
üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek
kardeşlerinin
oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman
kadınlardan,
yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış
hizmetçilerden,
yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek
çocuklardan
başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye
ayaklarını yere
vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa
eresiniz!
|
|
|
|
|
|
32.Sizden
bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun
olanları
evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla
zenginleştirir.
Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.
33.Evlenmeye
güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye
kadar
iffetlerini korusunlar. Sahip olduğunuz kölelerden “mükâtebe” yapmak
isteyenlere gelince, eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe
yapın.
Allah’ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici
menfaatlerini
elde etmek için iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın.
Kim
onları buna zorlarsa bilinmelidir ki hiç şüphesiz onların
zorlanmasından sonra
Allah (onları) çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
34.Andolsun,
biz size açıklayıcı âyetler, sizden önce gelip geçenlerden bir misal ve
Allah’a
karşı gelmekten sakınanlar için bir öğüt indirdik.
35.Allah,
göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili şudur: Duvarda bir
hücre;
içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci
gibi
parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait
olan
zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile
neredeyse
aydınlatacak (kadar berrak)tır. Nur üstüne nur. Allah, dilediği kimseyi
nuruna
iletir. Allah, insanlar için misaller verir. Allah, her şeyi hakkıyla
bilendir.
36,37. Allah’ın, yüceltilmesine ve
içlerinde adının
anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin
kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten
alıkoymadığı
birtakım adamlar, buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar,
kalplerin
ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.
|
|
|
|
|
|
38.(Bütün
bunları) Allah, kendilerini yaptıklarının en güzeli ile
mükâfatlandırsın ve
lütfundan onlara daha da fazlasını versin diye (yaparlar). Allah,
dilediğini
hesapsız olarak rızıklandırır.
39.İnkâr
edenlere gelince; onların amelleri ıssız bir çöldeki serap gibidir.
Susamış
kimse onu su sanır. Yanına geldiğinde hiçbir şey bulamaz. (Tıpkı bunun
gibi
kâfir de hesap günü amellerinden bir şey bulamaz). Ancak Allah’ı
yanında bulur
da Allah onun hesabını tastamam görür. Allah, hesabı çabuk görendir.
40.Yahut
(inkârcıların
küfür içindeki hâlleri) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. (Bir
deniz ki)
onu dalga üstüne dalga kaplıyor, üstünde de bulutlar var. Karanlıklar
üstüne
karanlıklar. İnsan, elini çıkarsa neredeyse onu bile göremez. Kime
Allah nur
vermezse, onun için nur diye bir şey yoktur.
41.Göklerde
ve yeryüzünde bulunan kimselerle, sıra sıra (kanat çırparak uçan)
kuşların Allah’ı
tespih ettiğini görmez misin? Her biri duasını ve tesbihini kesin
olarak
bilmektedir. Allah, onların yapmakta olduğu şeyleri hakkıyla bilendir.
42.Göklerin
ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş de ancak Allah’adır.
43.Görmez
misin ki Allah, bulutları sevk eder. Sonra, onları kaynaştırıp üst üste
yığar.
Nihayet yağmurun, onların arasından yağdığını görürsün. O, gökten,
oradaki dağ
(gibi bulut)lardan dolu indirir de onu dilediğine isabet ettirir,
dilediğinden
de geri çevirir. Bu bulutların şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri
alacak.
|
|
|
|
|
|
44.Allah,
geceyi ve gündüzü döndürüp duruyor. Şüphesiz bunda basiret sahibi
olanlar için
bir ibret vardır.
45.Allah,
bütün canlıları sudan yarattı. İşte bunlardan bir kısmı karnı üzerinde
sürünür,
kimi iki ayak üzerinde yürür, kimisi dört ayak üzerinde yürür. Allah,
dilediğini yaratır. Çünkü Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
46.Andolsun,
biz açıklayıcı âyetler indirdik. Allah, dilediği kimseyi doğru yola
iletir.
47.(Münâfıklar),
“Allah’a ve peygambere inandık ve itaat ettik” derler. Sonra da onların
bir
kısmı bunun ardından yüz çevirirler. Hâlbuki onlar inanmış değillerdir.
48.Aralarında
hüküm vermesi için Allah’a (Kur’an’a) ve peygambere çağırıldıkları
zaman, bir
de bakarsın ki içlerinden bir grup yüz çevirmektedir.
49.Ama
gerçek (verilen hüküm) kendi lehlerinde ise, boyun eğerek ona gelirler.
50.Kalplerinde
bir hastalık mı var, yoksa şüphe ve tereddüde mi düştüler? Yoksa Allah
ve
Resûlünün kendilerine karşı zulüm ve haksızlık edeceğinden mi
korkuyorlar? Hayır,
işte onlar asıl zalimlerdir.
51.Aralarında
hüküm vermek için Allah’a (Kur’an’a) ve Resûlüne davet edildiklerinde,
mü’minlerin söyleyeceği söz ancak, “işittik ve iman ettik” demeleridir.
İşte
onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
52.Kim
Allah’a ve Resûlüne itaat eder, Allah’tan korkar ve O’na karşı
gelmekten
sakınırsa, işte onlar başarıyı elde edenlerin ta kendileridir.
53.Münâfıklar,
sen kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka savaşa çıkacaklarına dair
en ağır
bir şekilde Allah’a yemin ettiler. De ki: “Yemin etmeyin. Sizden
istenen
güzelce itaat etmektir. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla
haberdardır.”
|
|
|
|
|
|
54.“Allah’a
itaat edin, peygambere itaat edin” de. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki
ona
yüklenen sorumluluğu ancak ona ait; size yüklenen görevin sorumluluğu
da
yalnızca size aittir. Eğer ona itaat ederseniz doğru yola erersiniz.
Peygambere
düşen ancak apaçık bir tebliğdir.
55.Allah,
içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce
geçenleri
egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına,
onlar için
hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları
korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair
vaadde
bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak
koşmazlar. Artık
bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta
kendileridir.
56. Namazı
dosdoğru kılın, zekâtı verin, Resûle itaat edin ki size merhamet
edilsin.
57.İnkâr edenlerin
(Allah’ı) yeryüzünde âciz bırakacaklarını sanma! Onların varacağı yer
cehennemdir. Ne kötü varış yeridir o!
58.Ey
iman
edenler! Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve sizden henüz
bulûğ
çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin
elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza
girecekleri zaman) sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin soyunup
dökündüğünüz vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında (izinsiz girme
konusunda) ne
size, ne onlara bir günah vardır. Birbirinizin yanına girip
çıkabilirsiniz.
Allah, âyetlerini size işte böylece açıklar. Allah, hakkıyla bilendir,
hüküm ve
hikmet sahibidir.
|
|
|
|
|
|
59.Çocuklarınız
erginlik çağına geldiklerinde, kendilerinden öncekilerin izin
istedikleri gibi
izin istesinler. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar. Allah,
hakkıyla bilendir,
hüküm ve hikmet sahibidir.
60.Artık
evlenme ümidi beslemeyen, hayızdan ve doğumdan kesilmiş yaşlı
kadınların
zinetlerini göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendileri
için bir
günah yoktur. Ama yine sakınmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah,
hakkıyla
işitendir, hakkıyla bilendir.
61.Köre
güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya da güçlük yoktur. Kendi
evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin
evlerinde
veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde
veya
amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın
evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarına sahip
olduğunuz
evlerde ya da dostlarınızın evlerinde yemek yemenizde de bir sakınca
yoktur.
Bir arada veya ayrı ayrı olarak yemek yemenizde de bir sakınca yoktur.
Evlere
girdiğiniz zaman birbirinize, Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik
dileği
olarak, selâm verin. İşte Allah, düşünesiniz diye âyetleri size böyle
açıklar.
|
|
|
|
|
|
62.Mü’minler
ancak Allah’a ve peygamberine inanan, onunla beraber toplumu
ilgilendiren bir
iş üzerindeyken ondan izin almadan çekip gitmeyen kimselerdir. O
hâlde bazı işlerini görmek için senden izin
isterlerse, içlerinden dilediğine izin ver ve onlar için Allah’tan
bağışlama
dile. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
63.(Ey
inananlar!) Peygamberin (sizi) çağırmasını aranızda birbirinizi
çağırmanız gibi
tutmayın. İçinizden biribirini siper ederek sıvışıp gidenleri Allah
gerçekten
bilir. Artık onun emrine muhalefet edenler, başlarına bir belânın
gelmesinden
veya elem dolu bir azaba uğramaktan sakınsınlar.
64.Bilmiş
olun ki şüphesiz göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. O,
içinde
bulunduğunuz durumu gerçekten bilir. Allah’a döndürülecekleri ve
yaptıklarını Allah’ın
onlara haber vereceği günü hatırla. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
|
|
|