|
|
|
|
Mekke
döneminde inmiştir. 128 âyettir. Sûre, adını 68. âyette geçen “en-Nahl”
kelimesinden almıştır. “en-Nahl” bal arısı demektir. Sûrede başlıca,
kâinatta
Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren deliller, vahiy, öldükten
sonra
dirilme gibi konular yer almaktadır.
Tefsir
için ayet numaralarını tıklayınız
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1.
Allah’ın
emri gelecektir. Artık onun acele gelmesini istemeyin. Allah, onların
ortak
koştukları şeylerden uzaktır, yücedir.
2.Allah,
“Benden başka ilâh yoktur. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının” diye
(insanları) uyarmaları için emrini içeren vahiy ile melekleri
kullarından
dilediğine indirir.
3.Allah,
gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yarattı. O, müşriklerin
ortak
koştukları şeylerden yücedir.
4.İnsanı
nutfeden (bir damla sudan) yarattı. Böyle iken bakarsın ki o, Rabbine
açık bir
hasım kesilmiştir.
5.Hayvanları
da yarattı. Onlarda sizin için bir ısınma ve birçok faydalar vardır.
Hem de
onlardan yersiniz.
6.Onları
akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken de sizin için bir
güzellik (ve
zevk) vardır. |
|
|
|
|
|
7.Onlar
ağırlıklarınızı, sizin ancak zorlukla varabileceğiniz beldelere
taşırlar.
Şüphesiz Rabbiniz çok esirgeyicidir, çok merhametlidir.
8.Hem
binesiniz diye, hem de süs olarak atları, katırları ve merkepleri de
yarattı.
Bilemeyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratır.
9. Doğru
yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun
eğrisi de vardır. Allah
dileseydi, hepinizi doğru yola iletirdi.
10.O, gökten
sizin için su indirendir. İçilecek su ondandır. Hayvanlarınızı
otlattığınız
bitkiler de onunla meydana gelir.
11.Allah o
su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü
meyvelerden
bitirir. Elbette bunda düşünen bir kavim için bir ibret vardır.
12. O,
geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar
da O’nun
emri ile sizin hizmetinize verilmiştir. Şüphesiz bunlarda aklını
kullanan bir
millet için ibretler vardır.
13.Sizin
için yeryüzünde çeşitli renk ve biçimlerle yarattığı şeyleri de sizin
hizmetinize verdi. Öğüt alan bir toplum için bunda ibretler vardır.
14.O, taze
et yemeniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin
hizmetinize
verendir. Gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün. (Bütün
bunlar) O’nun
lütfundan nasip aramanız ve şükretmeniz içindir. |
|
|
|
|
|
15,16.
Sizi
sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de
nehirler,
yollar ve nice işaretler meydana getirdi. İnsanlar yıldızlarla da
yollarını
bulurlar.
17.Şu hâlde
yaratan, yaratamayan gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz?
18.Hâlbuki
Allah’ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız. Şüphesiz Allah,
çok
bağışlayandır, çok merhamet edendir.
19.Allah,
gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir.
20.Allah’ı
bırakıp da taptıkları şeyler, yaratılmış olduklarına göre hiçbir şey
yaratamazlar.
21.Onlar,
diri olmayan cansız varlıklardır! Ne zaman dirileceklerinin de şuuruna
varamazlar.
22.Sizin
ilâhınız
tek bir ilâhtır. Ahirete inanmayanların kalpleri bunu inkâr etmekte,
kendileri
de büyüklük taslamaktadırlar.
23.Şüphe
yok ki Allah, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.
O,
büyüklük taslayanları hiç sevmez.
24.Onlara
“Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman, “Öncekilerin masalları” dediler.
25.Böylece
kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak, bilgisizce saptırdıkları
kimselerin günahlarının da bir kısmını yüklenirler. Dikkat et,
yüklendikleri ne
kötüdür.
26.Onlardan
öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Allah’ın azabı binalarını, temelinden
gelip
yıktı da tavanları başlarına çöküverdi ve azap kendilerine fark
edemedikleri
yerden geldi.
|
|
|
|
|
|
27.Sonra kıyamet
günü, Allah onları rezil edecek ve diyecek ki: “Uğrunda mücadele
ettiğiniz
ortaklarım nerede?!” Kendilerine ilim verilenler ise şöyle derler:
“Şüphesiz
bugün rezillik, aşağılık ve kötülük kâfirlerin üzerinedir.”
28.O kâfirler,
nefislerine zulmederlerken melekler onların canlarını alır da onlar
teslim
olup, “Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk” derler. (Melekler de şöyle
diyecekler:)
“Hayır! Allah sizin yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilmektedir.”
29.“Haydi,
içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklük
taslayanların
yeri ne kötüdür!”
30.Allah’a
karşı gelmekten sakınan kimselere, “Rabbiniz ne indirdi?” denildiğinde,
“Hayr
indirdi” derler. Bu dünyada iyilik yapanlara bir iyilik vardır. Ahiret
yurdu
ise daha hayırlıdır. Allah’a karşı gelmekten sakınanların yurdu ne
güzeldir.
31.İçinden
nehirler akan Adn cennetlerine gireceklerdir. Kendileri için orada
diledikleri
her şey vardır. Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları böyle
mükâfatlandırır.
32.Melekler,
onların canlarını iyi kimseler olarak alırken, “Selâm size! Yapmış
olduğunuz
iyi işlere karşılık girin cennete” derler.
33.(O
kâfirler)
kendilerine ancak meleklerin veya senin Rabbinin helâk emrinin
gelmesini
bekliyorlar. Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Allah onlara
zulmetmedi,
fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
34.Bu
sebeple işledikleri kötülüklerin cezası onlara ulaştı ve alay ettikleri
şey
kendilerini kuşattı.
|
|
|
|
|
|
35.Allah’a
ortak koşanlar, dediler ki: “Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız
O’ndan
başka hiçbir şeye tapmazdık, O’nun emri olmadan hiçbir şeyi de haram
kılmazdık.” Kendilerinden öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere
düşen
sadece apaçık bir tebliğdir.
36. Andolsun
biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tâğûttan kaçının” diye peygamber
gönderdik. Allah, onlardan kimini doğru yola iletti;
onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. Şimdi
yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu
görün.
37.Sen
onların doğru yola erişmelerine aşırı istek göstersen de şüphesiz Allah
saptırdığı kimseyi doğru yola iletmez. Onların yardımcıları da yoktur.
38. Onlar,
“Allah, ölen bir kimseyi diriltmez” diye var güçleriyle Allah’a yemin
ettiler.
Hayır, diriltecek! Bu, yerine getirilmesini Allah’ın üzerine aldığı bir
vaaddir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
39.(Diriltecek
ki) ayrılığa düştükleri şeyi onlara anlatsın ve kâfir olanlar da
kendilerinin
yalancı olduklarını bilsinler!
40.Biz bir
şeyin olmasını istediğimiz zaman sözümüz sadece, ona, “ol” dememizdir.
O da
hemen oluverir.
41.Zulme
uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, elbette onları
dünyada
güzel bir şekilde yerleştiririz. Ahiret mükâfatı ise daha büyüktür.
Keşke
bilselerdi..
42. Onlar,
sabreden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimselerdir.
|
|
|
|
|
|
43.Senden
önce
de ancak, kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak
gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.
44.(O
peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara,
kendilerine
indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu
Kur’an’ı
indirdik.
45.Kötü
işler yapmak için tuzak kuranlar, Allah’ın kendilerini yere
geçirmesinden veya
(ansızın) bilemeyecekleri bir yerden kendilerine azap gelmesinden emin
mi
oldular?
46.Yahut
onlar dönüp dolaşırken Allah’ın kendilerini yakalayıvermesinden emin mi
oldular? Onlar, Allah’ı âciz bırakacak değillerdir.
47.Yahut
da, onları korku üzere iken yakalamayacağından güven içinde midirler?
Şüphesiz
Rabbiniz çok esirgeyicidir, çok merhametlidir.
48.Allah’ın
yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri Allah’a secde
ederek ve
tevazu ile boyun eğerek sağa ve sola dönmektedir.
49.Göklerde
ve yerde bulunan canlılar ve melekler büyüklük taslamadan Allah’a secde
ederler
(boyun eğerler).
50.Üzerlerinde
hâkim ve üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri
yaparlar.
51.Allah,
şöyle dedi: “İki ilâh edinmeyin. O, ancak tek ilâhtır. O hâlde, yalnız
benden
korkun.”
52.Göklerdeki
her şey, yerdeki her şey O’nundur. İtaat de daima O’na olmalıdır. Öyle
iken siz
Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz?
53.Size
ulaşan her nimet Allah’tandır. Sonra size bir sıkıntı ve zarar
dokunduğu zaman
yalnız O’na yalvarır yakarırsınız.
54. Sonra
sizden o sıkıntıyı giderince, bir de bakarsınız, içinizden bir kısmı
Rablerine
ortak koşar. |
|
|
|
|
|
55.Kendilerine
verdiğimiz nimetlere karşı nankörlük etmek için böyle yaparlar. Bir
süre daha
faydalanın bakalım! Yakında bileceksiniz!
56.Bir de
kendilerine rızık olarak verdiklerimizden (mahiyetini) bilmedikleri
şeylere
(putlara) pay ayırıyorlar. Allah’a andolsun ki, uydurmakta olduğunuz
şeylerden
mutlaka sorguya çekileceksiniz.
57.Onlar,
kızları Allah’a nispet ediyorlar -ki O, bundan uzaktır-
kendilerine ise, canlarının istediğini.
58.Onlardan
biri, kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah
kesilir!
59.Kendisine
verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu,
aşağılanmış olarak
yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne kötü hüküm
veriyorlar!
60.Kötü
sıfatlar ahirete inanmayanlara aittir. En yüce sıfatlar ise
Allah’ındır. O,
mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
61.Eğer
Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde
hiçbir
canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler.
Ecelleri
geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.
62.Hoşlarına
gitmeyen şeyleri Allah’a isnad ederler. En güzel sonuç kendilerininmiş
diye
dilleri de yalan uyduruyor. Hiç şüphe yok ki onlara cehennem vardır ve
onlar
oraya en önde sokulacaklardır.
63.Allah’a
andolsun, senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Fakat şeytan
onlara
işlerini güzel gösterdi. O, bugün de onların dostudur ve onlar için
elem dolu
bir azap vardır.
64.Sana
kitabı, ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman
eden
bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik.
|
|
|
|
|
|
65.Allah,
gökten su indirdi de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti.
Şüphesiz bunda
dinleyecek bir toplum için bir ibret vardır.
66.Şüphesiz
(sağmal) hayvanlarda da sizin için bir ibret vardır. Onların
karınlarındaki
fışkı ile kan arasından (süzülen) içenlere halis ve içimi kolay süt
içiriyoruz.
67.Hurma
ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem içki, hem de güzel bir
rızık
edinirsiniz. Elbette bunda aklını kullanan bir toplum için bir ibret
vardır.
68.Rabbin,
bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların
yaptıkları
çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin.”
69.“Sonra
meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı (yaylım)
yollarına
gir.” Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar
için
şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir (toplum) için bir ibret vardır.
70.Allah,
sizi yarattı. Sonra sizi öldürecek. İçinizden kimileri de, bilgili
olduktan
sonra hiçbir şeyi bilmesin diye ömrünün en düşkün çağına ulaştırılır.
Şüphesiz
Allah hakkıyla bilendir, (her şeye) hakkıyla gücü yetendir.
71.Allah,
rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar,
rızıklarını
ellerinin altındakilere vermezler ki rızıkta hep eşit olsunlar. Şimdi
Allah’ın
nimetini mi inkâr ediyorlar?
72. Allah,
size kendi cinsinizden eşler var etti. Eşlerinizden de oğullar ve
torunlar
verdi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı. Öyleyken onlar batıla
inanıyorlar
da Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
|
|
|
|
|
|
73. Allah’ı
bırakıp da, kendilerine göklerden ve yerden hiçbir rızık sağlayamayan
ve buna
gücü de yetmeyen şeylere tapıyorlar.
74. Artık
Allah’a (şanına uymayan) benzetmeler yapmaya kalkmayın. Çünkü Allah
bilir, siz
bilmezsiniz.
75.Allah,
hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile,
kendisine
verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan
kimseyi
misal verir. Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur, fakat
onların
çoğu bilmezler.
76.Allah,
(şöyle) iki adamı da misal verdi: Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye
gücü
yetmez, efendisine sadece bir yüktür. Nereye gönderse olumlu bir sonuç
alamaz.
Bu, adaletle emreden ve doğru yol üzere olan kimse ile eşit olur mu?
77.Göklerin
ve yerin gaybı Allah’a aittir. Kıyamet’in kopması, bir göz kırpması
gibi veya
daha az bir zamandır. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
78.Allah,
sizi analarınızın karnından, siz hiçbir şey bilmez durumda iken
çıkardı.
Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.
79.Gökyüzünde
Allah’ın emrine boyun eğerek uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları gökte
ancak
Allah tutar. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.
|
|
|
|
|
|
80.
Allah,
size evlerinizi huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların derilerinden
gerek
göç gününüzde, gerek ikamet gününüzde kolayca taşıyacağınız evler;
onların
yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar
yararlanacağınız ev
eşyası ve geçimlikler meydana getirdi.
81.Allah,
yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve dağlarda da sizin için
barınaklar
var etti. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak
zırhlar
verdi. Böylece Allah, müslüman olasınız diye üzerinizde olan nimetini
tamamlıyor.
82. Ey
Muhammed! Eğer yüz çevirirlerse, artık sana düşen açık bir tebliğden
ibarettir.
83.Onlar,
Allah’ın nimetini bilirler, sonra da inkâr ederler. Onların çoğu
kâfirlerdir.
84.Kıyamet
günü her ümmetten bir şahit göndereceğiz; sonra inkâr edenlere ne (özür
dilemeleri için) izin verilecek, ne de Allah’ın rızasını kazandıracak
amelleri
işleme istekleri kabul edilecek.
85. O
zalimler, azabı gördükleri zaman artık onlardan azap hafifletilmez ve
kendilerine mühlet de verilmez.
86. Allah’a
ortak koşanlar, ortaklarını gördüklerinde diyecekler ki: “Rabbimiz!
Bunlar,
seni bırakıp kendilerine tapmış olduğumuz ortaklarımızdır.” Koştukları
ortaklar
da onlara: “Siz elbette yalancılarsınız” diye laf atacaklar.
87. Onlar o
gün Allah’a teslim olurlar ve uydurdukları şeyler de onları yüzüstü
bırakıp
kaybolur.
|
|
|
|
|
|
88.İnkâr
eden ve insanları Allah’ın yolundan alıkoyanların, yapmakta oldukları
bozgunculuklarına karşılık azaplarının üstüne azap ekleriz.
89.(Ey
Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit
göndereceğimiz, seni
de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu
kitabı;
her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet
ve
müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.
90.Şüphesiz
Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder;
hayâsızlığı,
fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt
veriyor.
91.Antlaşma
yaptığınız zaman, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah’ı
kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın.
Şüphesiz
Allah, yaptıklarınızı bilir.
92.Bir
topluluk diğer bir topluluktan daha (güçlü ve) çoktur diye
yeminlerinizi
aranızda bir hile ve fesat sebebi yaparak, ipliğini iyice eğirip
büktükten
sonra (tekrar) çözüp bozan kadın gibi olmayın. Allah, bununla sizi
ancak
imtihan eder. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri kıyamet günü size
elbette
açıklayacaktır.
93.Allah
dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini saptırır,
dilediğini
de doğru yola iletir. Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya
çekileceksiniz.
|
|
|
|
|
|
94.Yeminlerinizi
aranızda hile ve fesat sebebi yapmayın. Sonra sağlamca bastıktan sonra
ayak(larınız) kayar da Allah yolundan sapmanız sebebiyle kötü azabı
tadarsınız.
(Ahirette de) sizin için büyük bir azap vardır.
95.Allah’a
verdiğiniz sözü az bir karşılığa değişmeyin. Eğer bilirseniz, şüphesiz
Allah
katında olan sizin için daha hayırlıdır.
96.Sizin
yanınızdaki tükenir, Allah katında olan ise kalıcıdır. Elbette
sabredenlere,
yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz.
97.Erkek
veya kadın, kim mü’min olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat
yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli
ile
vereceğiz.
98.Kur’an
okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.
99. Gerçek
şu ki; şeytanın, inanan ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimseler
üzerinde bir
hâkimiyeti yoktur.
100. Şeytanın
hâkimiyeti, sadece onu dost edinenler ve Allah’a ortak koşanlar
üzerindedir.
101. Biz
bir
âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah,
neyi
indireceğini gayet iyi bilir- onlar Peygamber’e, “Sen ancak
uyduruyorsun”
derler. Hayır, onların çoğu bilmezler.
102.Ey
Muhammed! De ki: “Ruhu’l-Kudüs (Cebrail), inananların inançlarını
sağlamlaştırmak, müslümanlara doğru yolu göstermek ve onlara bir müjde
olmak
üzere Kur’an’ı Rabbinden hak olarak indirdi.”
|
|
|
|
|
|
103.Andolsun
ki
biz onların, “Kur’an’ı ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz.
İma
ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur’an ise gayet açık bir
Arapça’dır.
104.Allah’ın
âyetlerine inanmayanları, Allah elbette doğru yola iletmez. Onlar için
elem
dolu bir azap vardır.
105.Yalanı,
ancak Allah’ın âyetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar,
yalancıların ta
kendileridir.
106.Kalbi
imanla dolu olduğu hâlde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah’ı
inkâr
eden ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazap iner ve onlar
için büyük
bir azap vardır.
107.Bu,
onların dünya hayatını sevip ahirete tercih etmelerinden ve Allah’ın
kâfirler
topluluğunu asla doğru yola iletmeyeceğindendir.
108.İşte
onlar, Allah’ın; kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği
kimselerdir.
İşte onlar gafillerin ta kendileridir.
109.Hiç
şüphesiz onlar, ahirette ziyana uğrayanların da ta kendileridir.
110.Sonra
şüphesiz ki Rabbin, eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra
Allah
yolunda cihad edip sabreden kimselerin yanındadır. Şüphesiz Rabbin
bundan sonra
da çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
|
|
|
|
|
|
111.Herkesin
nefsi için mücadele ederek geleceği, kendilerine zulmedilmeksizin
herkese
yaptığının karşılığının eksiksiz ödeneceği günü düşün.
112.Allah,
şöyle
bir kenti misal verdi: Orası güven ve huzur içinde idi. Oraya her
taraftan
bolca rızık gelirdi. Fakat Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler; bu
yüzden
yaptıklarına karşılık, Allah onlara şiddetli açlık ve korku ızdırabını
tattırdı.
113.Andolsun,
onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Böylece
zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.
114.Artık
Allah’ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin. Eğer
yalnız O’na
ibadet ediyorsanız, Allah’ın nimetine şükredin.
115.Allah,
size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni
haram kıldı.
Ama kim mecbur olur da istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü
aşmaksızın yemek
zorunda kalırsa, şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet
edendir.
116.Dilleriniz
yalana alışageldiğinden dolayı, Allah’a karşı yalan uydurmak için, “Şu
helâldir”, “Şu haramdır” demeyin. Şüphesiz, Allah’a karşı yalan
uyduranlar,
kurtuluşa eremezler.
117.(Dünyada
elde ettikleri) az bir yararlanmadır. Hâlbuki (ahirette) onlara acıklı
bir azap
vardır.
118.Daha
önce
sana anlattıklarımızı yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz (bununla)
onlara
zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
|
|
|
|
|
|
119. Sonra,
şüphesiz ki Rabbin; cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra bunun
ardından
tövbe eden ve durumunu düzeltenlerden yanadır. Şüphesiz Rabbin bundan
sonra da
elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
120. Şüphesiz
İbrahim, Allah’a itaat eden, hakka yönelen bir önder idi. Allah’a ortak
koşanlardan değildi.
121. O’nun
nimetlerine şükreden bir önderdi. Allah, onu seçmiş ve doğru yola
iletmişti.
122. Ona
dünyada iyilik verdik. Şüphesiz o, ahirette de salihlerdendir.
123. Sonra
da
sana, “Hakka yönelen İbrahim’in dinine uy. O, Allah’a ortak koşanlardan
değildi” diye vahyettik.
124.Cumartesi
gününe saygı, ancak onda görüş ayrılığına düşenlere farz kılındı.
Şüphesiz
Rabbin, ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda kıyamet günü
aralarında
hüküm verecektir.
125. (Ey
Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en
güzel
şekilde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapanları en
iyi
bilendir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir.
126.Eğer
ceza
verecekseniz, size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz,
elbette
bu, sabredenler için daha hayırlıdır.
127.Sabret!
Senin sabrın ancak Allah’ın yardımı iledir. Onlardan yana üzülme. Tuzak
kurmalarından dolayı da sıkıntıya düşme.
128. Şüphesiz
Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanlar ve iyilik yapanlarla
beraberdir.
|
|
|