|
||||||||||||||||||||
Bozkurt
Destanı |
||||||||||||||||||||
Bozkurt Destanı, bilinen en önemli iki Kök-Türk destanından biridir (ötekisi Ergenekon Destanı'dır; ayrıca Ergenekon Destanı'nın, Bozkurt Destanı'nın devamı olması güçlü bir olasılıktır). Bu destan bir bakıma Türkler'in soy kütüğü ve var olma öyküsüdür. Ayrıca, Türk ırkının yeni bir var oluş biçiminde dirilişi de diyebileceğimiz Bozkurt Destanı, Bilge Kagan'ın Orkun Anıtları'ndaki ünlü vasiyetinin ilk sözleri olan "Ben, Tanrı'nın yarattığı Türk Bilge Kagan, Tanrı irâde ettiği için, kaganlık tahtına oturdum." tümcesi ile birlikte düşünülecek olursa, soy ve ırkın nasıl yüceltilmek istenildiğini de anlatmaktadır. Destan, Çin kaynaklarında kayıtlıdır. Bozkurt Destanı'nın iki ayrı söyleniş biçimi vardır. Ama bu iki varyant arasındaki fark azdır ve Çinliler'ce yazıya geçirilirken ad ve sözcüklerin Çince'ye uydurulma gayreti yüzünden ortaya çıkmıştır. Kimi araştırmacılar, Türkler'le ilgili başka bir kurt efsanesini de katarak bu varyant sayısını üçe çıkarsalar da, aslında onların Bozkurt efsanesinin üçüncü söylenişi dedikleri bu destan, Hunlar çağındaki Usun Türkleri'nin bir efsanesidir. Bu efsane, Hunlar ve Kurt adlı bölümde anlatılmıştır. Bozkurt Destanı, Çin'de hüküm sürmüş Chou hanedanının resmi tarihinin 50. bölümünde ve yine Çin hanedanlarından olan Sui sülalesinin resmi tarihinde kayıtlıdır. Bozkurt'tan türeyiş efsaneleri,
Türk
mitolojisinin en ileri ve romantik bölümüdür.
Türk mitolojisinde genel olarak tüm millet düşmanlarca
yok edilir, geriye yalnızca bir çocuk kalırdı. Türk
özelliğini taşıyan birçok efsanede bu motifi bulmak
mümkündür. Aşağıda yer verilen Bozkurt Destanı'na
göre Türkler, eskiden Batı Denizi adlı bir yerin batısında
oturmakta idiler. Efsanedeki Batı Denizi, Aral Gölü olabilir.
Batı Denizi'nin Altay Dağları ya da Tanrı Dağları üzerinde bir
göl olması da muhtemeldir. Destandaki, geriye kalan tek
çocuğun kolları ile bacaklarının kesilerek bir bataklığa
atılması da, Türk mitolojisinde önemli bir yer tutar. Bu
tür bataklık motifleri, Hun ve Macar efsanelerinde de vardır. Türkler'in
yeniden
türeyişlerini anlatan
bir destan olan Bozkurt Destanı'nın özeti aşağıda verilmiştir:
"...Türkler'in ilk ataları Batı
Denizi'nin batı
kıyısında otururlardı. Türkler, Lin ülkesinin ordularınca
yenilgiye uğratıldılar. Düşman çerileri bütün
Türkleri erkek-kadın, küçük-büyük
demeden öldürdüler. Bu büyük ve acımasız
kıyımdan yalnızca 10 yaşlarında bulunan bir oğlan sağ kaldı geriye.
Düşman askerleri bu çocuğu da buldular ama onu
öldürmediler; bu yaşayan son Türk'ü acılar
içinde can versin diye, kollarını ve bacaklarını keserek bir
bataklığa attılar. Düşman hükümdarı, çeri (asker)
lerinin son bir Türk'ü sağ olarak bıraktığını öğrendi;
hemen buyruk verdi ki bu son Türk de öldürüle,
Türkler'in kökü tümüyle kazına... Düşman
çerileri çocuğu bulmak için yola koyuldular. Fakat
dişi bir Bozkurt çıktı ve çocuğu dişleriyle ensesinden
kavrayarak kaçırdı; Altay dağlarında izi bulunmaz, ıssız ve her
yanı yüksek dağlarla çevrili bir mağaraya
götürdü. Mağaranın içinde büyük bir ova
vardı. Ova, baştan ayağa ot ve çayırlarla kaplıydı; dörtbir
yanı sarp dağlarla çevrili idi. Bozkurt burada çocuğun
yaralarını yalayıp tımar etti, iyileştirdi; onu sütüyle,
avladığı hayvanların etiyle besledi, büyüttü. Sonunda
çocuk büyüdü, ergenlik çağına girdi ve
Bozkurt ile yaşayan son Türk eri evlendiler. Bu evlilikten 10
çocuk doğdu. Çocuklar büyüdüler; dışarıdan
kızlarla evlenerek ürediler. Türkler çoğaldılar ve
çevreye yayıldılar. Ordular kurup Lin ülkesine saldırdılar,
atalarının öcünü aldılar. Yeni bir devlet kurdular,
dört bir yana yeniden egemen oldular. Ve Türk kaganları
atalarının anısına hürmeten, otağlarının önünde hep kurt
başlı bir sancak dalgalandırdılar..." Bu efsaneden anlaşıldığına göre,
Türkler'in ilk yurtları, Orta Asya'nın batısına yakın bir yerde
idi. Türkler, Turfan'ın kuzey dağlarına daha sonra
göçmüşlerdi. Çin tarihlerinin de yazmış olduğu
Bozkurt
destanı, burada bitmektedir. Çinliler daha sonra nelerin
olduğunu açık olarak yazmıyorlar. Bu efsanenin son
bölümü, Ergenekon Destanı'dır. Ergenekon Destanı, Cengiz
Han çağında moğollaştırılmıştır. Ancak bu efsanenin kökleri
ve ana motifleri, açıkça Kök Türkler ile
ilgilidir. Kök Türk Devleti, MS 6.yy.dan itibaren bir cihan
imparatorluğu olmuş ve 200 yıl yaşamıştır. Böyle büyük
ve güçlü bir devletin, ilkel Moğollar'dan bir efsane
alıp kökenlerini ona dayandırması mümkün değildir.
Ayrıca, Ergenekon Destanı'nın ana motiflerinden biri, Demirci'dir.
Destanda demirci, dağda demir madeni bulur ve Türkler bu demir
madenini eriterek Bozkurt'un önderliğinde Ergenekon'dan
çıkarlar. Unutmamak gerekir ki, Göktürkler'in ataları
da demirci idiler. Onlar en iyi çelikleri işler, başka
devletlere silah olarak satarlardı. Göktürkler'in ataları,
demir cevherleriyle dolu dağların eteklerinde türemişler,
demirleri eriterek yeryüzüne çıkmışlardı. Sonradan
kendilerinin de demirci olmaları bundan ileri gelmektedir. Oysa
Moğollar, demirciliği bilmezlerdi. Cengiz Han zamanında Moğollar'ın
yanına gelen bir Çin elçisi, o çağda bile
Moğollar'ın ok uçlarını taştan yaptıklarını, demir işlemeyi
bilmediklerini belirtir. Moğollar demir işlemeyi, Cengiz Han zamanında
Uygur Türkleri'nden öğrenmişlerdir. Ayrıca Bozkurt,
Türkler'in kutsal hayvanıdır. Moğollar'ın kutsal hayvanı
köpektir. Az önce bir özetini vermiş
olduğumuz
Bozkurt Destanı, Türk kültürü'ne derinlemesine etki
yapmıştır. Bugünkü Moğolistan'ın Bugut mevkiinde bulunmuş
olan, 578-580 yıllarından Kök Türkler'den kalma Bugut
Anıtı'nın üzerinde elleri kesik bir çocuğa
süt emziren bir Bozkurt kabartması vardır. Ayrıca
Özbekistan'da çeşitli yerlerde kurda binmiş, kol ve
bacakları kesik insan figürleri bulunmaktadır... |