Ümmü Ebî Hüreyre radıyallahu anha Rasulullah
sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin duâsıyla müslüman olan bir
bahtiyar hanım sahâbî…
En çok hadis rivayet etmesiyle meşhur olan sahâbî Ebû Hüreyre
radıyallahu anh’ın sevgili annesi…
O, Yemen’li olup Devs kabilesine mensuptur. Asıl adı ile
ilgili kaynak eserlerde muhtelif rivayetler geçmektedir. Şöyleki: Meymûne
binti Sabih ibnü’l-Hâris, Safiyye binti Safih ibnü’l-Hâris
veya Meymûne binti Safih şeklinde üç isim nakledilmektedir.
(el-İsâbe, III, 443; IV, 17,65)
Ümmü Ebî Hüreyre ise onun lakabı olup , isimleri arasında en
meşhuru ve en çok kullanılanı olmuştur. Onun İslâm’la şereflenişi
oğlunun gayretleriyle ve İki Cihan Güneşi Efendimizin duâsı bereketiyle
gerçekleşmiştir.İbretlerle doludur.
O, hicretin yedinci yılında oğlu Ebû Hüreyre (r.a) ile
birlikte Medine-i Münevvere’ye geldi.
Oğlu , Devs kabilesinin reisi Tufeyl ibni Amr (r.a.)
vasıtasıyla İslâm’la buluşmuştu. Müslüman olduktan sonra Sevgili
Peygamberimizi görebilmek için can atan Ebû Hüreyre radıyallahu anh
kendi memleketinde duramaz oldu. Kısa zamanda toparlanıp müşrik
annesini yanına alarak kabilesinden müslüman olanlarla birlikte
Medine’de İki Cihan Güneşi Efendimize kavuştu.
Ebu Hüreyre (r.a) mescid kuşu olmuştu. Fahr-i Kâinat
sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’ den ayrılmak istemiyordu. Huzurda
bulunmanın verdiği feyiz ile kalbini nurlandırmağa gayret ediyordu.
Yeni gelen vahyi ve Fem-i saadettenden sudur eden hadisleri
öğrenmeğe,ezberlemeğe çalışıyordu.
Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem efendimiz ile
birlikte olmak onun için en büyük mutluluktu. Fakat onun kalbini ve
zihnini devamlı meşgul eden bir derdi vardı. O da anneciğinin en kısa
zamanda küfür karanlığından kurtularak müslüman olmasıydı.
Bu dert, bir evlât olarak Ebû Hüreyre (r.a)’ın huzurunu
kaçırıyor ve içini kemiriyordu. Sevgili annesinin bir an önce İslâm’la
buluşmasını arzu ediyordu. Zira ömür çabuk geçiyordu. Yarına çıkıp
çıkmayacağımıza dair elimizde bir garantimiz de yoktu. Müşrik olarak
âhirete göçmek ise en büyük bedbahtlıktı. Ebedi hüsran ve pişmanlıktı.
Bunun için âdeta o çırpınıyordu.
Sevgili anneciği Ümmü Ebî Hüreyre’nin nasıl müslüman olduğunu
kendisi şöyle anlatıyor:
“ Annem müşrik bir kadındı. Birkaç defa onu İslâm’a dâvet
ettim. Fırsat buldukca ona İslâm’ın güzelliklerini anlattım. Müslüman
olmasını teklif ettim. Bir türlü olumlu cevap alamadım. Çaresiz kaldım.
Fakat ümidimi yitirmedim. Devamlı surette anneciğimin gönlünün
yumuşaması ve İslâm’a açılması için gıyabında dua ediyordum. Hizmetinde
kusur etmemeğe çalışıyordum. Buna rağmen bir türlü anneme kelime-i
şehadeti söyletme konusunda muvaffak olamıyordum. Bu duruma çok
üzülüyordum.
Bir gün yine annemin gönlünü alarak nâzikce İslâm’a dâvet
ettim. O ise kabul etmediği gibi Sevgili Peygamberimiz hakkında hoş
olmayan sözler sarfetti. Gönlüm incindi. Çaresiz kaldım ve doğruca
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin huzuruna gittim.
Ağlayarak derdimi şöyle anlattım:
“-Yâ Rasûlallah! Ben annemi İslâm’a davet ediyorum. O ise
benden yüz çeviriyor. Bir türlü kabul etmiyor. Bugün yine davet ettim.
Müslüman olmasını söyledim. Bana hoş olmayan sözlerle karşılık verdi.
Üstelik senin hakkında kötü sözler söyledi. Buna dayanamadım ve
ağlayarak huzurunuza geldim. Annemin hidayete ermesi için Allah’a dua
et!” diye yalvardım.
Ebû Hüreyre (r.a)’ın samimiyetini, gayretini ve ıstırabını
anlayan Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle dua etti:
“- Allah’ım! Ebû Hüreyre’nin annesini hidayete erdir” buyurdu.
Ebû Hüreyre (r.a) bundan sonraki safhayı şöyle anlatıyor:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimizin bu müjdesini
alır almaz hemen sevinçle yanından ayrıldım. Süratle evin yolunu
tuttum. Evin kapısından girdiğimde annem ayak sesimi duydu ve bana
şöyle seslendi:
“- Yerinde kal ey Ebû Hüreyre! Bekle!” dedi.
İçeriden su sesleri geliyordu. Biraz sonra elbisesini ve
örtüsünü acele ile giyerek kapıya geldi. Kapıyı açar açmaz bana
gülümseyerek kelime-i şehadeti söyledi.
“ Ey Ebu Hüreyre! Ben şehadet ederim ki, Allah’tan başka
ilâh yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve elçisidir”
dedi.
Eve girmeden sevinç gözyaşları içerisinde derhal geri döndüm
ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin huzuruna vardım.
Yine ağlayarak:
“-Ya Rasulallah! Müjde !.. Allah senin duanı kabul etti ve
annem müslüman oldu”dedim. Bu haberden memnun olan Sevgili
Peygamberimiz : “Allah’a hamd ü sena etti ve “hayırlı olsun”
buyurdu.
Ben bu sıcak ortamdan istifade ederek tekrar bir niyazda
bulundum.
“ – Ya Rasulallah! Annemi ve beni müminlerin sevmesi için,
bizim de müminleri sevmemiz için duâ ediniz” dedim.
Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz
bana tebessüm ederek:
“-Allah’ım! Bu kulcağızı yani Ebû Hüreyre ve annesini mümin
kullarına; müminleri de onlara sevdir” diye dua buyurdu.
Bu dua hürmetine beni gören ve benim ismimi işiten hiç kimse
yoktur ki, beni sevmesin. Artık beni bilen ve gören her mümin
sevdi.(Müslim, Fezailüssahâbe, 35. Hâkim, el-Müstedrek ale’s-Sahıhayn,
X, 22. El-İsâbe, III, 419,443. İbni Sa’d, et-Tabakatü’l- Kübra,IV, 328.)
İşte duanın sırrı!.. Sabır ,tahammül, gayret ve samimiyetin
meyvesi,neticesi!.. Ne yüce ahlak!.. Tebliğ ve irşadda ne güzel
örnek!.. Allah’ım bizlere de bu örnekten hisseler nasib et!..
Ümmü Ebi Hüreyre (r.anha) hakkında nerde ne zaman vefat
ettiğine dâir kaynaklarda daha fazla bir bilgiye sahip değiliz.
Allah onlardan razı olsun.
Cenab-ı Hak cümlemizi şefaatlerine nâil eylesin. Âmin.
Mustafa Eriş
Altınoluk Dergisi
2008 - Temmuz, Sayı: 269, Sayfa: 060 |