Ümmü’d-Derdâ
radıyallahu anhâ, meşhur sahâbî Ebu’d-Derdâ
radıyallahu anh künyesi ile tanınan Uveymir ibni Mâlik’in âilesi…
Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizden bir
hayli hadîs-i şerif ezberleyerek rivayet eden, akıllı, bilgili ve
dirayetli bir
hanım sahâbî…
O,
Medine’li olup “Eslemoğulları” kabilesine
mensuptur. Asıl adı “Hayre binti Ebi Hadret”tir. Ümmü’d-Derdâ
künyesiyle
meşhur olmuştur.
İbnü’l-Esir
, Üstülgâbe adlı eserinde onu, hanım
sahâbîlerin ileri gelenlerinden, âbid- zâhid ve ibadete düşkün bir
hanım olarak
zikreder.
Kocası
Ebu’d-Derdâ radıyallahu anh, hikmet sâhibi bir zâttı.
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in: “Uveymir
ümmetimin
hakîmidir” meth ü senâsına ve iltifatına mazhar olmuş bir
bahtiyardı.
Ümmü’d-Derdâ
(r.anha) akıllı, bilgili, ezberi kuvvetli bir
hanımdı. Fahr-i Kâinat sallallahu aleyhi vesellem Efendimizden duyduğu
veya
kocasının nakletmiş olduğu bir çok hadis-i şerifin yayılmasına vesîle
olmuştur.
İşittiği hadisleri kendisi bizzat etrafına anlatarak rivayet etmiştir.
Onlardan
bir kaçı kütüb-i sittede geçmektedir.
O,
sabırlı, irâdesi güçlü bir hanımdı. Dünyevî sıkıntıları
fazla dert edinmezdi. Mutluluk ve seâdetin sabırla kazanılacağına
inanırdı. Ama
insanoğlunun da bir tahammül gücü vardı. Onu zorlamamak lâzımdı. Bu
konuda onun
başından geçen bir hâdise vardı. Kocasıyla Selmân-ı Fârisi (r.a)
arasında geçen
bu hâdise şöyle anlatılır:
Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz,
Ebu’d-Derdâ ile Selmân-ı Fârisi (r.anhüma)yı kardeş îlân etmişti. Bir
gün
Selman(r.a) ziyaret için gitti. Ümmü’d-Derdâ’yı eski bir kıyafet
içerisinde
garib, fakir gördü.
-Neyin
var? Niçin üzgünsün? dedi. Kardeşim Ebu’d-Derdâ
nerede? diye sordu.
Ümmü’d-Derdâ
(r.anha) sitemli bir şekilde :
-Kardeşin
Ebu’d-Derdâ, dünyalık hiç bir şeye ihtiyac
duymuyor. Dünyadan elini eteğini çekti. Geceleri uyumaz oldu diye cevap
verdi.
Selman(r.a)
onun bu hâline şaşıp kaldı. Ne diyeceğini, nasıl
cevap vereceğini bilemedi. Derin bir sükûta daldı. Kendi kendine
kardeşinin
gelmesini bekleyip bizzat onunla görüşmeyi hatta geceyi yanında
geçirmeyi
düşündü. Bu arada Ebu’d-Derdâ (r.a) eve geldi. Selman (r.a) üzgün ve
suskun bir
vaziyette oturmaktaydı. Selâmlaşıp hoş beş ettikten sonra âilesinin
durumunu
sordu.
Ümmü’d-Derdâ
(r.anha) acele ile yemek hazırlayıp sofrayı
getirdi. Onlar yemeklerini yerken istirahatleri için yataklarını
hazırladı.
Ebu’d-Derdâ(r.a)
kardeşi Selman(r.a)’a yatağını gösterdi.
Selman(r.a) hemen uyudu. Kendisi ise bir müddet uyuyunca kalktı. Selman
hemen
elbisesinden tuttu ve:
“-Ebu’d-Derdâ!
Yat uyu! dedi.”
Ebu’d-Derdâ
biraz uyudu. Sonra namaz kılmak için yine
kalktı. Selman onu tekrar tutarak:
“-Ebu’d-Derdâ!
Yat uyu! dedi.”
Ebu’d-Derdâ
yattı. Gecenin son üçte biri olunca Selmân-ı
Fârisî (r.a):
“-Ebu’d-Derdâ!
Şimdi namaz için kalk” dedi.
Sabah
namazını cemaatle kılmak üzere beraberce mescide
çıktılar. Namazdan sonra Ebu’d-Derdâ (r.a) kardeşi Selman (r.a) ile
aralarında
geçen hadiseyi biraz şikayet edercesine Rasûlullah sallallahu aleyhi
vesellem
Efendimize anlattı. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v):
“-Ebu’d-Derdâ!
Bize ruhbanlık
emredilmedi. Selman doğru söylemiş. Rabbinin senin üzerinde hakkı var.
Çoluk
çocuğunun , ailenin senin üzerinde hakkı var. Vücudunun senin üzerinde
hakkı
var. Her hak sahibine hakkını ver.”
buyurdu.
Ümmü’d-Derdâ(r.anha)
zeki ve olgun bir hanımdı. Kocasının
halinden anlayan, onun öfkesini , neşesini paylaşan , karşılıklı sohbet
ederek
dertleşen agırbaşlı bir ahlâka sahipti. Onun bu hâli şu hadislerde
açıkca
görülmektedir.
Ümmü’d-Derdâ(r.anha)
şöyle anlatır:
“-Ebu’d-Derdâ
, bir söz söylediğinde muhakkak tebessüm
ederdi. Bir gün ona:
“-İnsanların
seni yadırgamalarından korkuyorum!” dedim. O da
bana:
“-
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir söz
söylediğinde muhakkak tebessüm ederdi” dedi. (Ahmed b. Hanbel, V,
198-199)
Ne
samîmi bir ortam!.. Ne sıcak bir yuva!.. Ne sevgi ve
tebessüm dolu bir âile hayatı!..
Sâlim
(r.a) da, Ümmü’d-Derdâ(r.anha)’nın şöyle söylediğini
işittim diyerek şu rivayeti nakletmektedir:
“Bir
gün Ebu’d-Derdâ(r.a) öfkeli bir vaziyette yanıma geldi.
Kendisine:
-Niçin
öfkelendin? Seni kızdıran şey nedir? diye sordum.
O
da şöyle cevap verdi:
“-Vallahi,
Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in ümmeti
hakkında bildiğim tek şey; onların cemaatsiz namaz kılmamalarıdır”
dedi.
(Buhari, Ezan 31)
Bu
hadis-i şerifin şerhinde Ebu’d-Derdâ(r.a)’ın sabah
namazına cemaate gelme konusunda gördüğü gevşekliğe kızdığı
kaydedilmektedir.
Ümmü’d-Derdâ(r.anha)
kocasından duyup dinlediği hadîs-i
şerifleri Ebu’d-Derdâ (r.a)’dan rivâyetle Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve
sellem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır diye nakleder. Şöyle ki:
Talha
bin Kureyz(r.a) Ümmü’d-Derdâ’dan, o da Ebu’d-Derdâ’dan
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivâyet
etmiştir:
“
Hiç bir kul yoktur ki; müslüman
kardeşinin gıyabında dua etsin de bir melek de onun için, aynısı sana
da
olsun,sana da verilsin demesin.” (Müslim, Zikir 86)
Ne
büyük müjde!.. Ne kârlı bir iş!.. Ne bereketli bir
amel!.. Kardeşin gıyabında yapılan duâya meleklerin; “aynısı sana da
olsun”
diye dua etmesi!..
Dua
; akıllı insanın her an değerlendirmesi gereken mânevî
bir kazanç kapısı!.. Kolayca yapılabilecek bir davranış!.. Mü’min için
bir
fırsat!.. Ey Rabbimiz! Bizlere de kalbî duâlar yapabilmeyi nasib et!..
Nimran
bin Utbe ez-Zimârî şöyle anlatır:
Biz
yetimdik. Bir gün Ümmü’d-Derdâ (r.anha)’nın yanına
vardık. Bize şunları söyledi:
-Müjdeler
olsun size, ben Ebu’d-Derda’dan Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini işittim.
“-Şehid,
âilesinden yetmiş kişiye
şefaat eder.” (Ebû
Dâvud,Hadis no: 2522)
Yine
Ümmü’d-Derdâ(r.anha) Ebu’d-Derdâ(r.a)’dan Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder:
-Kim
beş şeyi iman ile yaparsa Cennete girer.
1-
Günde beş vakit namazı abdestlerine, rükûlarına,
secdelerine ve vakitlerine riâyet ederek kılarsa
2-
Ramazan orucunu tutarsa
3-
Yol masraflarına gücü yeter de Hacca giderse
4-
Gönül hoşluğu ile zekâtını verirse
5-
Emaneti edâ ederse cennete girer.
Ashâb-ı
kiram ona:
“-Yâ
Eba’d-Derdâ! Emaneti edâ etmek ne demek?” diye sordu. O
da:
“-
Cünüplükten gusletmektir” diye cevap verdi. (Ebû Dâvud,
hadis no: 429)
İslâm’ın
bütün vecîbeleri bize birer emânettir.
Ebu’d-Derdâ(r.a) burada gusletmenin önemine işaret etmiştir.
Ümmü’d-Derdâ
(r.anhâ) Ebu’d-Derdâ (r.a)’den naklen
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu söyler:
“Kıyamet
gününde mizanda güzel huydan
daha ağır basacak bir şey yoktur.” (Ebû
Dâvud, hadis no: 4799)
Ebu’d-Derdâ
radıyallahu anh rivâyet ediyor:
Rasûlullah
sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu
işittim.
“-
Lâneti çok yapanlar kıyamet günü
şefaatçi olamazlar, şehid de olamazlar.”
(Müslim, Birr , 85) Yâni müminler kıyamet günü muhtaç olanlara şefaatte
bulunurken, dilinden lâneti düşürmeyen kimselerin bu şerefe
eremeyecekleri
belirtilmektedir. Ayrıca şehidlik nimetini tadamazlar. Yâni Allah
yolunda
ölemezler demektir.
Ümmü’d-Derdâ(r.anhâ)
Rasûlullah sallallahu aleyhi
vesellem’in şöyle buyurduğunu Ebu’d-Derdâ’dan işittim diyerek lânet
konusunda
şu hadîsi nakleder:
“-Şüphesiz
bir kul bir şeye lânet
ederse onun sözleri semâya yükselir. Sema kapıları kapanır,sonra yere
iner.
Ardından yer kapıları kapanır,sonra sağa sola gider. Artık gidecek yer
bulamayınca lânet olunana döner. Eğer o kimse lânete hak kazanmışsa
onda kalır.
Yok eğer müstehak değilse lânet söyleyene döner.”
(Ebû Dâvud, hadis no:4905)
Sâlim
(r.a) Ümmü’d-Derdâ(r.anhâ)’dan ; o da Ebu’d-Derdâ(r.a)’dan
rivayetle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu
nakleder:
“-
Dikkat! Size oruç,namaz ve sadaka
derecesinden daha faziletli bir şey haber vereyim mi?”
Ashâb-ı
kiram:
“-
Evet yâ Rasûlallah!” dediler.
Bunun
üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“-
İki kişinin arasını bulmak.
Dargınları barıştırmaktır. Dargın kimselerin arasını ifsad etmek,bozmak
ise
(imânı) kökünden kazır”
buyurdu. (Ebû
Dâvud, hadis no: 4919)
Hadîs-i
şerifte geçen nâfile oruç, namaz ve sadakadır.
Yine
Ümmü’d-Derdâ(r.anhâ) Ebu’d-Derdâ(r.a)’dan naklen
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu rivâyet eder:
“-
Kim sabah- akşam, “Hasbiyallahu lâ ilâhe illâ Hû aleyhi tevekkeltü ve
huve Rabbü’l-Arşi’l-Azîm / Allah bana kâfîdir. O’ndan başka
ilâh
yoktur. O’na tevekkül ettim. O, büyük arşın sahibidir” diye
yedi kere
söylerse Allah onun sıkıntılarını giderir” buyurdu. (Ebû Dâvud,
hadis no:
5081)
Ümmü’d-Derdâ
radıyallahu anhâ kocası Ebu’d-Derdâ (r.a)’ dan
iki sene önce Şam’ da Hazreti Osman radıyallahu anh’ in halîfeliği
zamanında
vefat etmiştir.
Allah
ondan râzı olsun.
Rabbımız
cümlemizi şefaatlerine mazhar eylesin. Âmin.
<>
Mustafa
Eriş
Altınoluk
Dergisi