Ümmü
İshak Ganeviyye radıyallahu anha İslâm’ın ilk
yıllarında, müşrik kocasına rağmen Rasûlullah sallallahu aleyhi
vesellem
efendimize teslim olup biat etmiş bir hanım sahâbî…
İslâm’ın
zor günlerini, işkence ve zulumler altında ashâbın
inleyişlerini Mekke’de görmüş, kendisi de bizzat o sıkıntıları yaşamış
çilekeş
bir hanım…
Medine’ye
hicret için erkek kardeşiyle Mekke’den çıkan ve
fakat sonunda tek başına hicretini tamamlamak zorunda kalan bir
kahraman…
Rasûlullah
sallallahu aleyhi vesellem efendimizin huzurunda
oruçlu olarak bulunuyorken, unutarak yiyen ve sonra aklına geldiğinde
ne
yapması gerektiğini Efendimden koyduğu ölçüyü öğrenen, ümmete rahmet ve
bir
çıkış yolu olan bu ölçünün bizlere kadar ulaşmasına vesile olan bir
iman eri…
O,müslüman
olduktan sonra Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi
vesellem efendimizin sohbetlerinden geri kalmayan, bir âşık,
nasîhatlarından
nasibini alan bir bahtiyardır.
Onun
gönlü Efendimizin muhabbet ve hasretiyle dolu idi.
Sevgili Peygamberimizin Medine’ye hicretinden sonra Mekke’de duramaz
olmuştu.
Kısa zamanda hazırlanıp yola koyulmuştu. Onun hicret hikayesi şöyle
gerçekleşmiştir:
“Ümmü
İshak radıyallahu anha , İki Cihan Güneşi efendimiz’e
kavuşmak için fırsat kolluyordu. Bir yolunu bulup kendisini onun yanına
atmak
istiyordu. Onun bulunduğu beldeye ulaşma hasretiyle yanıp kavruluyordu.
O,müşrik
olan beyinden bir an evvel kurtulmak istiyordu. Bir
şekilde bir yolunu bulup kaçmak istiyordu. Bu arzusunun gerçekleşmesi
için
Allah Teâlâ’ya duâ ediyor ve Medine’ye gideceği zamanı bekliyordu.
Bunun için
âdeta gün sayıyordu. Bu sebebten her an hicrete hâzır bir vaziyette
yaşıyordu.
Bir
gün bu fırsatı yakaladığını düşündü. Yanına erkek
kardeşini alarak hicret için Mekke’den gizlice çıktı. Bir müddet
gittikten
sonra kardeşi yol azığını evde unuttuğunu hatırladı. Geri dönüp azığı
alıp
gelmeyi düşündü. Ümmü İshak (r.anha) buna razı olmadı. Fakat o kendi
içinde
kararını vermişti. Kardeşine şöyle dedi:
“-Ümmü
İshak! Sen burada otur. Beni bekle. Ben Mekke’ye
dönüp unuttuğum azığımı alıp geleyim,” dedi.
Bu
sözden endişe duyan, gönlü sıkılan Ümmü İshak kardeşine
izin vermek istemedi. Zira kocasının onu yakalayıp öldürmesinden
korkuyordu.
Şefkatle ona baktı ve:
“-
Fâsığın,(yani kocasının) seni öldürmesinden korkuyorum”
dedi.
Kardeşi
bu sözlere aldırış etmedi. Onu bırakıp Mekke’ye
gitti. Aradan üç gün geçmesine rağmen kendisinden bir ses, bir haber
alamayan
Ümmü İshak merak içinde ne yapacağını bilemez, şaşkın bir vaziyette
gözleri
yollarda kaldı. Beklemekten başka da çaresi yoktu. Geri dönse o da aynı
akıbete
düşebilirdi. Bu hâlet-i rûhiye içerisinde iyice bunalmış iken Mekke’den
gelen
bir yolcu yanına uğradı. Onu tanıdı ve burada ne yaptığını sordu.
“
-Ümmü İshak! Burada oturmana sebep nedir?” dedi.
O
da:
“-Kardeşim
İshak’ı bekliyorum,” diye cevap verdi.
Yolcu
hüzünlü bir şekilde Ümmü İshak’a acı haberi vermek
zorunda kaldı ve:
“-Artık
senin için İshak yok. Kocan Fâsık, Mekke’den
çıkarken onu yakalayıp öldürdü” dedi.
Bu
habere çok üzülen Ümmü İshak (r.anha) sabır ve metanetle
hareket edip, ümitsizliğe kapılmadan tek başına da olsa yoluna devam
etmeğe
karar verdi. Kendisi bu yolculuğunu şöyle anlatır:
-“
İnna lillah diyerek ve ağlaya ağlaya kalkıp Medine’ye
gittim. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimizi sordum. Hanımı
Hafsa
binti Ömer radıyallahu anha’nın odasında olduğunu öğrendim. İzin
isteyip içeri
girdim. Fahr-i Kâinat (s.a.) abdest alıyormuş. Hemen huzuruna varıp:
“-Yâ
Rasûlallah! Anam babam sana feda olsun. Kardeşim İshak
öldürüldü” dedim ve ağlamaya başladım. Rasûlullah sallallahu aleyhi
vesellem
efendimiz bana dikkatlice baktı ve bir avuç su alıp onu yüzüme doğru
serpti.”
İki
Cihan Güneşi efendimize kavuşmanın sevinciyle iç âlemim
bir anda değişiverdi. Gönlüm sükûnete kavuştu. Aylardır çektiğim hasret
ve
günlerdir çektiğim çileler, sıkıntılar hepsi yok olup gitti.
Ümmü
İshak (r.anha) ağırbaşlı,sabır ve metanet sahibi bir
hanımdı. İbtilâlar karşısında feveran etmedi. Ağlarken bile vakarını
kaybetmedi. Allah ve Rasûlü yolunda çektiği eziyetlere aldırış etmeden
yoluna
devam etti. İmanından taviz vermedi.
Onun
âzatlı bir cariyesi vardı. Onda gördüğü güzel vasıfları
etrafına anlatırdı. Onun hâdiseler karşısındaki sabır ve tahammülüne
dair,
Beşşar b. Abdilmelik’in, Ümmü İshak’ın âzatlı cariyesi ninesinden
dinlediği şu
söz ne güzel bir örnektir. O şöyle dermiş:
“-Onun
başına büyük felâketler geliyor,gözünde yaşlar
görülüyor ama yanaklarına akmıyordu.”
Ne
güzel ahlâk!.. Ne vakur hareket!.. Ne sevimli bir İslâmî
şahsiyet!.. Acılar, dertler karşısında feveran etmemek!.. Hüznünü
gönlüne
gömebilmek!.. Sabırla direnebilmek!.. Ey Allahım! bizlere de olaylar
karşısında
sabır , sebat ve metanet nasib et!..
Ümmü
İshak el-Ganeviyye (r.anha)’nın oruçlu iken başından
geçen bir hâdise vardır. Onu da aynı rivayet zinciriyle Beşşar b.
Abdilmelik
şöyle nakleder:
“Ümmü
İshak (r.anha) Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem
efendimizin yanında olduğu bir gün hâne-i seâdete büyükce bir tas ile
serid
veya tirid yemeği getirildi. Bir rivayette de ekmek ve et getirildi.
Rasûlullah
(s.a.) ondan bir parça aldı. Az bir şey tattı. O da Efendimizle
birlikte yedi.
Bu sırada Zülyedeyn de huzura geldi. Efendimiz (s.a.) ona da bir kab
içerisinde
başka bir yemek ikram etti. Ümmü İshak’a da buyur etti. Ondan da
almasını
istedi ve:
“-Ey
Ümmü İshak! Bundan da ye. Bunun da
tadına bak.”
dedi.
O
anda oruçlu olduğunu hatırlayan Ümmü İshak ne yapacağını
şaşırdı. Eli dondu kaldı. Ne ileri ne geri gitti. Hiç hareket
ettiremedi. Elini
ağzına götürmeye bile gücü yetmedi. İki Cihan Güneşi efendimiz ona:
“-Hayrola
Ümmü İshak, ne oldu, neyin
var?”
buyurdu.
O
da:
“-Yâ
Rasûlallah! Ben oruçluydum” dedi.
Bu
cevap üzerine orada bulunan Zülyedeyn :
“-Doyduktan
sonra mı aklına geldi” dedi.
Resûl-i
Ekrem (s.a.) efendimiz Ümmü İshak’a döndü ve:
“-Orucunu
tamamla. Bu, Allah’ın sana
gönderdiği bir rızıktır”
buyurdu.
(Ahmed
b. Hanbel, VI, 367 . Üsdü’l-gabe, VII, 299 .
İsâbe,IV,430 .)
Ne
yüce ölçü!.. Ne engin rahmet!.. İslâm’ın her emri
insanlığa büyük bereket!..
Resûl-i
Ekrem (s.a.) efendimizin vermiş olduğu bu cevabdan
Ümmü İshak el-Ganeviyye (r.anha)’ nın gönlü ferahladı. Düştüğü hatanın
günâhından,mahcûbiyetinden ve sıkıntısından kurtulup huzur buldu.
Efendimizin
emri üzere orucunu tamamladı.
Ümmü
İshak (r.anha)’nın başından geçen bu hâdise kendinden
sonra gelen ümmete bir rahmet oldu. Oruçluyken unutarak yeyip içen
müslüman ,
mümin kişinin ne yapması gerektiği onun vasıtasıyla vuzûha kavuşmuş
oldu.
Allah
ondan razı olsun.
Rabbimiz
cümlemizi şefaatlerine nâil eylesin. Âmin.
Mustafa
Eriş
Altınoluk Dergisi