O,
Medine’lidir. Babası Sâbit İbni Ebi’l-Aklah’dır. Annesi Şemus binti Ebû
Âmir’dir. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem efendimizin seriyye
kumandanlarından ve arıların koruduğu sahâbi diye tanınan Âsım İbni
Sâbit
(r.a)’ın ana bir kızkardeşidir.
Onun müslüman olmadan önceki adı Âsiye idi. Sevgili
Peygamberimiz
Medine’ye
hicret edince annesi ile birlikte huzura gelerek Efendimize biat edip
İslâm’la
şereflendiler. Resûl-i Ekrem (s.a) efendimiz adını Cemîle olarak
değiştirdi.
Onun
adının değişmesi konusunda bir başka rivayet daha
vardır. Bu rivâyette anlatılanlar onun karakter ve şahsiyetinin daha
bâriz bir
şekilde görülmesine yardımcı olmaktadır. Şöyle ki:
O
hicretin yedinci yılında Hz. Ömer (r.a) ile evlenmişti.
İlk çocukları Âsım dünyaya gelmişti. Mutlu bir âile yuvaları vardı.
Fakat Âsiye
ismi gönlünü hep tırmalıyordu. Kendisine cahiliye döneminde verilen bu
adı hiç
beğenmiyordu. Bir gün kocasına:
“-
Ey Ebu Hafs! Adım hoşuma gitmiyor. Bana yeni bir ad bul.”
dedi.
Hz.
Ömer (r.a) ona:
“-
Senin adın Cemîle olsun.” dedi.
Âsiye
hanım kızgın bir vaziyette biraz da sitemle:
“-
Bir câriye isminden başka koyacak ad bulamadın mı?” dedi.
O
dönemde Hz. Ömer (r.a)’ın bir câriyesi vardı. Onun adı
Cemîle idi. Bu sebebten Âsiye hanım bu ismin kendisine verilmesini bir
hakaret
gibi saydı. Gönlünün rahat etmesi için bu hâdiseyi Rasûlullah
sallallahu aleyhi
vesellem efendimize götürdü ve:
“-
Ya Rasûlallah! Adım hoşuma gitmiyor.” dedi.
Efendimiz
de ona:
“-
Sen Cemîle’sin.” buyurdu. O da:
“-
Ya Rasûlallah! Bana bir câriye ismini mi koyuyorsun? Ömer
de aynı adı koydu.” dedi.
Efendimiz
tebessüm ederek:
“-
Bilmiyor musun Allah, Ömer’in dilinin söylediğini ve
kalbinden geçirdiğini kabul eder?” buyurdu.
Fahr-i
Kâinat (s.a)
efendimiz’in Cemîle ismini güzel bulup tasdik ettiğini görünce bu isme
razı
oldu. Bundan böyle bu ad ile çağırılmayı istedi.
Cemîle binti Sâbit radıyallahu anhâ’nın Hz. Ömer (r.a) ile olan
evliliğinden
Âsım adında bir oğlu dünyaya geldi. Bu sebeble o bundan sonra “Ümmü
Âsım”
künyesi ile anılmaya başladı. Sonraları Hz. Ömer (r.a) kendisini
boşayınca
Yezid İbni Câriye ile evlendi. Bu evlilikten de Abdurrahman adında bir
oğlu
oldu.
Âsım
ilk çocukluk yıllarını annesinin yanında geçirdi. Henüz
dört-beş yaşlarında iken birgün babası Hz. Ömer (r.a) Kuba’ya gitmişti.
Oğlu
Asım’ın çocuklarla oynadığını görünce devesine bindirip onu götürmek
istedi.
Kucağına aldığını gören Âsım’ın anneannesi Şemus binti Âmir buna engel
olmaya
çalıştı. Torununu babasına vermedi.
Hz.
Ömer (r.a) karşı koymadı. Fakat hakkını aramak üzere
halife’ye gelip durumu arz etti. Hadiseyi iki taraftan da dinleyen Hz.
Ebu
Bekir (r.a) Âsım’ın annesine verilmesini uygun gördü. Hz. Ömer (r.a) da
bu
karara uymak zorunda kaldı.
Âsım
gençlik ve delikanlılık çağı gelince babası Hz. Ömer
(r.a)’ın yanına geldi. Onun terbiyesinde ve himayesinde yetişti.
Evlilik çağına
gelince babası tarafından evlendirildi. Âsım’a eş seçimi konusunda Hz.
Ömer
(r.a)’ın titizliğini gösteren menkîbe dilden dile bugünlere kadar
ulaştı. O
hikâyede evlenecek gençlere ne ibretli dersler verilmektedir.
Âsım
İbni Ömer uzun boylu, iri yapılı, son derece asîl,
cömert, hiç kimseyi incitmeyen ve kimsenin aleyhinde bulunmayan bir
kişilik ve
karaktere sahipti. Ağabeyi Abdullah İbni Ömer kendisine sövüp hakaret
etmeye
yeltenen birine: “Ben ve kardeşim Âsım kimseye sövmeyiz.” derken onun
üstün
ahlâka sâhip bir genç olduğunu tasdik etmiştir.
Cemîle
binti Sâbit (r. anhâ) bir İslâm hanımefendisi olarak
oğlu Âsım gibi tarihte adalet ve takvasıyla meşhur Emevî halifesi Ömer
İbni
Abdilaziz’in de büyük annesi olma şerefine mazhar bahtiyar bir
hanımdır. Bu
şerefe oğlu Âsım’ın evliliğiyle başlayan ve kız torunu ile devam eden
bir nesle
sahib olmasıyla ermiştir. Şöyle ki:
Hz.
Ömer (r.a) halifeliği döneminde gece sokaklarda dolaşır,
halkın emniyet ve huzurunu kontrol ederdi. Bir hastanın feryadını duysa
durup
ilgilenir, derdine çare olmaya çalışırdı. Bir çocuğun ağladığını
işitse,
sebebini sorar ve yardımına koşardı.
Bu
maksatla dolaşırken bir gece yarısı evin birinden bir ses
duyar. Ana ile kız arasında geçen bir münakaşaya şâhit olur. Kızın
anasına
karşı dürüst ve tatlı sözlü hareketi Hz. Ömer (r.a)’ın gönlünü
fetheder. Kız:
“-
Anneceğim! Halife’nin süte su katmama emrini duymadın mı?
Nasıl hile yapabiliriz? Kötü bir iş bu.” diye konuşur. Annesi fikrinde
ısrar
eder ve:
“-
Kızım! Bizim burada süte su koyduğumuzu halife nereden
görecek, nereden bilecek ve nasıl işitecek?” der. Kendince kızını ikna
etmeye
çalışır. Fakat imanı bütün kızcağız bu cevaptan asla hoşnut olmaz. Süte
su
katma işini asla doğru bulmaz. Böyle bir hileyi kalben hiç kabul
edemez.
Annesinin gönlünü kırmadan doğru bildiğinden de vaz geçmeden,
dürüstlüğünü ve
imânî coşkusunu gösteren bir ifade ile şöyle der:
“-
Anneciğim! Bu yapılanı bu saatte halife Ömer görmüyorsa
da Allah Teâlâ görüyor.” diye cevap verir.
Hz.
Ömer (r.a) imanı bütün bu kızcağızın cevabından pek
hoşnut olur. Dürüstlüğüne hayran kalır. Ruhunda taşıdığı bu imanın bir
mükâfatı
olarak onu oğlu Âsım’a nikahlar.
Bu
mesud evlilikten bir kız çocukları dünyaya gelir.
İlerinin adalet ve takvasıyla meşhur olacak olan Emevî halifesi Ömer
İbni
Abdülaziz rahmetullahi aleyh işte süte su katmayan bu anne ve Âsım gibi
yiğit
bir babanın neslinden gelen kız çocuğundan dünyaya gelmiştir.
Cemîle
binti Sâbit (r. anhâ)’nın hayatı hakkında kaynaklarda
fazla bilgi bulunmamaktadır. Onun ne zaman vefat ettiği de
bilinmemektedir.
Allah
ondan razı olsun.
Rabbımız
şefaatlerine mazhar buyursun. Amin.
Mustafa
Eriş
Altınoluk Dergisi
|