İyidere...
Rize'nin Trabzon sınırındaki şirin ilçesi.
Mağaralar beldesi... Mağaralar
binlerce yıl öncesinden beri 1970'li yıllara kadar el emeği
göz nuru
ile oluşturulmuş, el emekleri bir geçim kaynağı olmuş yöre sakinleri
için.
O mağaraların içinde en büyüğü yöre de "Pileki
Mağarası"
olarak adlandırılmaktadır.
Mağara
insan eliyle yapılmış olup; bölge halkı
tarafından pileki taşı çıkartılmak için M.Ö. 2300'li yıllardan başlayan
süreç 1970'li yıllara kadar sürmüştür. Ancak, teknolojinin gelişmesi ve
alışkanlıkların
değişmesi
nedeniyle artık buradan taş çıkartılmamaktadır. Mağaranın
içinde bir çok tünel, tünellerin sonunda da boşluklar, boşlukları takip
eden tuneller, kuyular ve göller bulunmaktadır.
Pileki;
bir zamanlar yöre
mutfağının omazsa olmazlarındandı. Ekmeğin
en eski pişirilme şekli olan taş üzerinde pişirme işleminin devamı
olarak kabul
edilen, içi oyulmuş formda olan pileki özellikle Doğu Karadeniz insanı
için
önemli bir araçtı. Büyüklüklerine
göre laz, yarım, üç
çeyrek, kotluk, ikili kotluk gibi isimle anılırdı.
Mağaradan
çevresi oyularak
alınan taşların içleri oyulur, yöre ihtiyacı fazlası deniz
yoluyla başka şehirlere pazarlanırdı.
Günümüzde
kullanan sayısı az olmakla birlikte, bilinirliğini
koruyan pilekiler mısır ekmeği pişirmede kullanılırlar. Kara taşın
oyulması ile
elde edilen pileki, bünyesine biriktirdiği ısıyı yavaş yavaş hamura
vermesi,
kısa sürede soğumaması nedeniyle tam kıvamında bir pişirme sağlar.
Yöre
halkı
tarafından ekmeğe farklı bir lezzet verdiği için önemsenen pilekiyi
bugün yapan
usta sayısı yok denecek kadar azalmıştır.
Pileki Mağarası, ne maviye ne de yeşile hasret, yeşilin maviyle
kucaklaştığı Karadeniz gözlerinizin önünde, elinizi
uzatsanız, bir adım atsanız sanki karadenize ulaşacaksınız gibi...
|