Atmaca Tutkusu
Bölge insanının atmacaya olan aşırı bağımlılığı ve yürekten vurgun olmasından dolayı da birçok türkülere ve manilere konu olmuştur. Bunlardan bazıları bölge insanının gerçek duygularını yansıtırken bazıları da bölge insanını hiç tanımayan, buradaki insanların atmacayı nasıl sevdiklerini bilmeden onu öldürüp yediklerini ima etmektedir. Oysa atmacayı yemek şöyle dursun atmacayı öldürenler bile lanetlenerek toplum dışına itilir. Atmacaları öldüğünde insanların günlerce ağladıkları sıkça anlatılmaktadır. Bölge insanını böylesine etkileyen bu sevginin nedeni pek anlaşılır gibi değildir. Bu işle meşgul olanların ne tuttukları atmaca nede avladıkları bıldırcın harcadıkları eforun ve ettikleri masrafın karşılığıdır. Ama nedendir bilinmez Ağustos ayı geldiğinde insanlar çalıştıkları fabrikalardan ücretsiz izne ayrılarak yarı aç yarı tok dağlarda bu kuşun peşinde gezerler. Bir kültürün, bir geleneğin yaşatılması çok güzeldir. Fakat bu kültürü yaşatırken başka bir canlının hayatını ve neslini tehlikeye düşürmek insan yüreği taşıyanların hoş görebileceği bir şey değildir. Atmaca küçük yırtıcı kuşlar gurubundan bir göçmen bir kuştur. Kertenkele, yılan, kurbağa, fare ve küçük kuşları avlayarak beslenir. Yeryüzünde avını ondan daha ustaca yakalayabilen bir yaratık daha yoktur. Avını yakalarken gösterdiği üstün performans ve atikliği görmeden tahmin yürütmek mümkün değildir. Bir ok gibi fırlar ani bir hareketle avını pençeleriyle yakalar. Ağırlığı 180-300 gram civarındadır. İlim dilinde adı Accipiter Nisus'tur. Erkeği dişisinden küçüktür. Avda genellikle daha güçlü ve dayanıklı olduğu için dişi atmacalar kullanılır. Atmacanın erkeğine "Mamulitsa", bir yaşından büyük olanlara da "Tüylek" denir. Avcılık için, insana alışmaları ve eğitilmeleri daha kolay olduğundan tutuldukları senenin yavruları yani bir yaşını doldurmamış olanlar genellikle tercih edilmektedir. İyi huylu atmacalar saklanıp bir sonraki sezonda avda kullanıldığı gibi, ender olsa da doğada kalmış bir yaşından büyük atmacalarla da (Hava Tüyleği) avcılık yapılmaktadır. Atmaca, Avrupa, Asya ve Afrika'nın ormanlık bölgelerinde yaşar. Ağustos ayından başlamak üzere Ekim ayının sonuna kadar kuzeyden güneye ve kışı güneyde geçirdikten sonra da Nisan Haziran aylarında da güneyden kuzeye göç etmektedir. Edinilen bilgilere göre, Atmacalar sonbahar göçünde Orta Avrupa, Orta Rusya ve güney batı Asya ormanlıklarından güneye doğru göç ederler. Bu göçler esnasında iki yoldan ülkemizin doğu ve batı sınırlarına yakın bir yol takip ederler. Birinci göç yolları; Alplerden başlamak üzere Adriyatik sahilleri, Yunanistan, Doğu Trakya ve İsİstanbul boğazını takiben güneye iner. İkinci yol ise, Orta Rusya'dan başlamak üzere Kafkas dağlarının batı yamaçlarını takiben Karadeniz kıyılarından Doğu Karadeniz dağlarını geçerek güneye inerler. Ülkemizde Atmacacılık olarak bilinen atmaca ile avcılık; Rize'nin Çayeli, Pazar, Ardeşen, Fındıklı ve Artvin'in Arhavi, Hopa, Kemalpaşa ilçelerinde yapılmaktadır. Bu yerleşim yerlerine mensup olup ta batıya göç edenler bulundukları yerlerde uygun ortam buldukları; İstanbul, Kocaeli, Sinop, Samsun gibi yerlerde de bu ata sporu yapılmaktadır. Atmacacılık birbirini izleyen bir avlar zinciridir. Nihai hedefi yırtıcı bir kuş olan atmacanın içgüdüsel eğilimlerinden faydalanarak bıldırcın avlama yöntemini içerir. Atmacacılığın ilk aşaması, çekirge (Mkholi) veya danaburnu (Gvapha) yakalamakla başlar. Daha sonra sırasıyla; Ğvapha ile Ciceğeni/öaço, Ciceğeni ile Atmaca (Siftheri), Atmaca ile Bıldırcın (Orthiçhi) yakalamayla bu avcılık son bulur. Çekirge ve böcekleri yiyerek beslenen Ciceğeni/Gaço (Çekirge kuşu) Atmacayı aldatıp yakalamak için çok elverişli bir kuştur. Çünkü; alıştırıldığında oturmakta olduğu değnekten kolay kolay uçmayan, uçunca da, ayağına bağlı olan ipin menzili kadar (4050 cm) havaya doğru uçup tekrara değneğe konan ve asla değneği bırakmayan bir özelliğe sahip ender kuşlardandır. Ciceğeni/Ğaço'yu yakalamak için iki yöntem kullanılmaktadır. Biri eski tip bir tuzak olan "Kandara" yöntemidir, günümüzde artık pek kullanılmamaktadır. İki çatal ağaç arasına konan bir çubuğun üzerine at kuyruğundan koparılan kıllardan yapılan ilmekler dizilir, kuşun oturup ta uzanamayacağı bir yüksekliğe, iki çatal dal arasına gerilen bir ipe de "Mkoli" (Çekirge) Asılarak kuşun çekirgeyi görebileceği bir yere konur. Çekirgeyi yemek için gelen kuş ilmeklerin olduğu çubuğa ayak basmak zorunda olduğundan hareket ettikçe ilmeklerden biri ayaklarına dolanır ve yakalanır. İkinci yöntemde çeşitli düzenekleri olan kafesler yapılmaktadır. Burada da "Gvapa" (Danaburnu) yem olarak kullanılır ve kuş yakalanır. Bu yakalanan kuşlarda aranılan özellikler mevcut ise eğitilmeye başlanır. Göğsü beyaz, arkası kırmızı, gagası siyah olan büyük kuşlar tercih edilmektedir. Bunlara bir hafta kadar çubuğa konma ve yem yeme eğitimi verildikten sonra korunaklı bir yere oturtulur. Kuşlar üç hafta kadar sonra gözleri meşin bir kapakla kapatılarak atmaca tutmaya hazır hale getirilir. Meşin kapakla kapatmanın sebebi atmacayı görüp korkmaması içindir. Meşin kapağın alt tarafı, yem yemesi ve uçtuktan sonra çubuğu görebilmesi için açık bırakılır. Kuşları hazır hale gelmiş olan insanlar
Ağustos ayının on beşinden
sonra artık
başka bir serüvene, Atmaca tutmak için atmacanın
göç yolu olan dağlara kamp
kurarlar. Çeşitli dönemlerde yapılan gözetleme lerden
sonra tespit edilmiş olan
yerlerde atmacayı yakalamada kullanılan "Tenta" denen, ortama uygun
çalı çırpıdan yapılan kulübeler yaparlar. Tüylerinin rengi ve şekillerine
göre Atmacalar üç
ana gruba ayrılır. a) Karalar: Bu tür doğada mevcut olan atmacaların % 45-50 sini oluşturur. Amaca uygun olanı kıymetli ise de huysuz ve avına gitmeyenine de sıkça rastlanılmaktadır. Kara, Karanın ufağı, Karanın büyüğü, Kara kızıl, Mçhita kara, Boz kara, Açık kara, Kel boz kara Beyaz Karanın büyüğü, Kara kızıl, Mçhita kara, Boz kara, Açık kara, Kel boz kara Beyaz açık kara, Karanın ispiri diye çeşitleri vardır. b) Kızıllar: Doğada mevcut atmacaların %3540 ını oluşturur. İyi avcı oldukları bilinmektedir. Kızıl, Kızılın ufağı, Kızılın büyüğü, Boz kızıl, Çam kızıl, Mçhita kızıl, Kçe kızıl, Yanmış çam kızıl, Uça çam kızıl, Beyaz çam kızıl, Beyaz boz kızıl, Xasi mçhita kızıl, Yanmış çam kızılı, Kızıl ispiri diye çeşitleri vardır. c) Sarılar: Doğadaki atmacaların % 10-20 sini oluştururlar. Atmacaların en asil olanları bu türdendir. Avcılar arasında Sarı ve İspiri Atmacaların piri olarak kabul edilmektedir. Sarı, Sarının ufağı, Sarının büyüğü, İpek sarı, Sarı çam kızıl, sarı boz kızıl, Açık sarı, Yanmış sarı, Beyaz açık sarı, Sarı ispiri diye çeşitleri vardır. Ağustos ayı geldiğinde yeni Atmaca sezonunun açılmasıyla bölge insanında büyük bir hareketlenme ve coşku yaşanmaktadır. Tabiri caiz ise insanlar atmaca ile yatar atmaca ile kalkar. Günler hep Atmaca düşünülerek, atmaca konuşularak geçer. Atmaca ile ilgili eski ve yeni ne varsa tekrar tekrar anlatılır. Fıkraların çoğu atmacayla ilgilidir. Adamın biri atmacayı bıldırcına salmış; Atmaca bıldırcını kaptığı gibi Rus hududundan karşıya geçmiş. Avcı da bir yolunu bulup atmacasını almak için karşıya geçiyor. Hudut muhafızları bunca tedbirler alınmasına rağmen hududu geçebilen Bu atmacacıya hayret ederek, " - Rus hududunun nereden başladığını bilmiyormusun? Bizim tarafımıza niçin geçtin?" Adam: " - Atmaca zamanında Lazın hududu olmaz ne saçmalıyorsunuz (Siftheri ora ma huduthi-muduthi vamişkhun thkva muncağumti)." diye cevap vermiş. Bu kadar sevilen bir kuşun en güzellerinin neslinin tükenmesine gönlümüz razı değil ise Ağustos ayında tutulan atmacaları lütfen sezon sonunda tekrar doğaya bırakarak daha güzel yavrular yapmasına fırsat verelim. Bu şekilde iki amaç yerine getirilmiş olur. Atmacaları seviyorsak ölümlerine sebebiyet verecek her türlü hareketten kaçınalım. Yoksa bir gün bunlarında nesli tükenir. Torunlarımıza anlatacak ancak hikayeleri kalır.
|