Kabir
Hayatı
|
Her
insan
ister ölerek toprağa gömülsün, ister boğularak denizin dibinde kalsın
veya yırtıcı bir hayvan karnında bulunsun veya yanarak külü havaya
karışsın, mutlaka kabir hayatı geçirecektir.
Kabirlerde
bulunan
kimselerin tamamı "Berzah" hayatı ile diri olup;
- Bilirler,
- Akıl ederler,
- Duyarlar,
- "Hiç
şüphe yok ki, ölü
defnedilip arkadaşları, yanından ayrıldıkları zaman; yanından
ayrılırken cenazesini kaldırıp kendisini ahirete yolcu edenlerin ayak
seslerini işitir. (1)
- Peygamber
efendimiz
(s.a.v) Bedir'de öldürülen kâfirlerin içi taşlarla örülmemiş bir
kuyuya atılmasını emretti. Ölümlerinden günlerce sonra gelip
başında durdu ve son ferdine kadar, onları teker teker ey falanca oğlu
falan şeklinde, isimleri ve babalarının isimleri ile çeğırarark onlara
şöyle buyurdu: "Siz Rabbinizin size va'dettiği azabın hak olduğunu
gördünüz mü? Hiç şüphe yok ki ben; Rabbimin bana va'dettiği zaferin hak
olduğunu gördüm." Bunun üzerine Hazret-i Ömer; "Yâ Resulallah! Sen, leş
olmuş bir kimselerle mi konuşuyorsun, dedi". Bunun üzerine Peyganber
Efendimiz de cevaben : " Beni hak din ile gönderen Allah'a yemin ederim
ki siz, beni onlardan daha iyi duymuyorsunuz dedi." (2)
- Görürler,
- Kendilerini
ziyaret edenleri
tanırlar,
- Herhangi
bir kul kardeşinin
kabrini ziyaret edip yanında oturursa, kalkıncaya kadar, o ölü onunla
arkadaşlık eder ve ona karşılık verir. (3)
- Selam verenlerin
selamlarını alırlar,
- Bir
adam, tanıdığı bir
kimsenin kabrinin yanından geçtiğinde, ona selam verirse, selmını alır.
Bir adam da tanımadığı bir kimsenin kabrinin yanından geçtiği zaman
selam verirse o da, onun selamını alır. (4)
Çok
kimse kabir
ehlinden istifâde
edildiğine inanmıyor. "Ölü yardım yapamaz." diyenlerin, ne demek
istediklerini anlayamıyorum. Duâ eden, Allahü teâlâdan istemektedir.
Duâsının kabûl olması için, Allahü teâlânın sevdiği bir kulunu vâsıta
yapmaktadır. Yâ Rabbî! Kendisine bol bol ihsânda bulunduğun bu sevgili
kulunun hâtırı ve hürmeti için bana da ver demektedir. Yâhut, Allahü
teâlânın çok sevdiğine inandığı bir kuluna seslenerek; "Ey Allahın
velîsi, bana şefâat et! Benim için duâ et! Allahü teâlânın dileğimi
ihsân etmesi için vâsıta ol." demektedir. Dileği veren ve kendisinden
istenilen, yalnız Allahü teâlâdır. Velî, yalnız vesîledir, sebeptir. O
da fânîdir, hiçbir şey yapamaz. Tasarrufa gücü, kuvveti yoktur. Böyle
söylemek, böyle inanmak şirk olsaydı, Allah'tan başkasına güvenmek
olsaydı, diriden de duâ istemek, bir şey istemek yasak olurdu. Diriden
duâ istemek, bir şey istemek dînimizde yasak edilmemiştir. Hattâ
müstehâb olduğu bildirilmiştir. Her zaman yapılmıştır. Buna
inanmayanlar, öldükten sonra kerâmet kalmaz diyorlarsa, bu sözlerini
isbât etmeleri lâzımdır. Evet, evliyânın bir kısmı öldükten sonra,
âlem-i kudse yükseltilir. Huzûr-i ilâhîde her şeyi unuturlar. Dünyâdan
ve dünyâda olanlardan haberleri olmaz. Duâları duymazlar. Bir şeye
vâsıta, sebeb olmazlar. Dünyâda olan, diri olan evliyâ arasında da
böyle meczûblar bulunur. Bir kimse, kerâmete hiç inanmıyor ise, hiç
ehemmiyeti yoktur. Sözlerini isbât edemez. Kur'ân-ı kerîm, hadîs-i
şerîfler ve asırlarca görülen, bilinen olaylar, onu haksız
çıkarmaktadır. Evet bir câhil, bir ahmak, dileğini Allahü teâlânın
kudretinden beklemeyip, velî yaratır, yapar derse, bu düşünce ile ondan
isterse, bunu elbet yasak etmeli, cezâ da vermelidir. Fakat bunu ileri
sürerek, İslâm âlimlerine, âriflere dil uzatılmaz. Çünkü, Resûlullah
efendimiz kabir ziyâret ederken, mevtâya selâm verirdi. Mevtâdan bir
şey istemeyi hiç yasak etmedi. Ziyâret edenin ve ziyâret olunanın
hâllerine göre, kimine duâ edilir, kiminden yardım istenir.
Peygamberlerin kabirde diri olduklarını her müslüman bilir ve inanır.
(5)
|
|
Kabir
azabının
aslı nedir?
Dünya
sevgisidir. Fakat şiddet derecesi ayrıdır. Azlığı, çokluğu Dünya
sevgisine göre değişir. Azap, kalbin Dünyaya bağlanmasının sonucudur.
İtaat
erbabı için kabir azabı yoktur. Ancak kabrin şiddet ve azametini
hisseder.
Kafirlerin
kabir azabı
Kafirlerin
kabir azabı,
kıyamete kadar devam eder. Yalnız Cuma ve Ramazan günleri kalkar.
Asilerin kabir azabı
Asilere gelince bunlar için kabir azabı vardır. Ancak
kıyâmete kadar devam etmez. Cuma günleri kalkar. Hatta cuma gecesi ölen
asi, bir saat kabir azabı görür.
Resulullah (sav) in
dilinden kabir azabı
Kabir ahiret
menzillerinin birinci
menzilidir. Kişi
ondan kurtulabilirse, ondan sonrakiler daha kolaydır. Ondan
kurtulamazsa ondan sonrakiler bundan daha zordur, daha şediddir.
Kabir azabı haktır.
Onlar kabirde azap
çekerler,
onların azabını hayvanlar işitir.
Kabir ya Cennet
bahçelerinden bir
bahçedir veya
Cehennem çukurlarından bir çukurdur.
Manzaraların
hiçbiri kabir kadar
korkutucu ve
ürkütücü değildi!.
Resulullah
(a.s) bir
mezarlıktan geçerken,
iki mezardaki ölünün bazı küçük şeylerden dolayı azap çekmekte
olduklarını gördü. Bu iki mezardaki ölülerden biri hayatında laf
taşıyıcılık yapıyor, diğeri ise idrardan sakınmıyordu. Bunun üzerine
Resulullah (a.s) yaş bir dal almış, ortadan ikiye bölmüş ve her bir
parçayı iki kabre de birer birer dikmiştir. Bunu gören ashap, niye
böyle yaptığını sorduklarında:
"Bu iki dal kurumadığı sürece, o
ikisinin çekmekte olduğu azabın hafifletilmesi umulur"
buyurmuşlardır.
Hz. Adem zamanında ölen
ile Hz. Muhammed zamanında ölen aynı azaba mı çekecek?
Daha sonra ölen daha avantajlı mı oluyor?
Her
şeyden
önce “Allah’ın adaleti” meselesinin basit ölçülerle ele alınamayacağını
belirtelim. Bu dünyada 50, 60, bilemediniz 100 senelik bir ömür
süresince küfür içinde yaşayanların, bunun karşılığında sonsuz bir
azaba çarptırılması hangi maddî/beşerî adalet ölçüsüyle izah
edilebilir?
Kabir
azabının, kabirde kalış süresiyle bağlantılı düşünülmesi bu bakımdan
ayrıca izaha muhtaçtır. Mesele böyle ele alındığında, daha önce ölenin
azabının biraz daha hafif, sonra ölenin daha ağır tutulup, aradaki
zaman farkının azabın şiddetiyle dengelenmesi şeklinde cevaplar
verildiğini biliyoruz.
Keza
kişinin kabirde gördüğü azabın şiddetine bağlı olarak cehennemdeki
azabının şiddetinin değişiklik göstereceği söylenmiştir. Yani kabirdeki
azabı şiddetli olan, kabirde daha kısa süre azap görene oranla
cehennemde biraz daha hafif azaba çarptırılacaktır. Ancak bunların aklî
izahlar olup kesinlik arz etmediğini unutmamak gerekir. (6)
Azabı
sadece ruh mu çekecek?
Bir
kısım
alimler kabir azabını sadece ruhun, bir kısmı da ruh ve cesedin
birlikte göreceğini söylemiştir. İkinci görüşün Ehl-i Sünnet
kaynaklarının geneli tarafından benimsendiğini belirtelim.
Ancak
"ceset toprağa konulduktan bir süre sonra çürüdüğüne göre nasıl azap
görmeye devam edecektir?" sorusu önemlidir. İşte burada kabirdeki
azabın mahiyeti meselesi gündeme gelmektedir. Kelam alimleri genellikle
bu soruya, "mahiyetini ancak Allah Teala bilir" diye cevap vermiştir.
Buna göre Allah Teala kabirdeki insana bir nevi hayat verecektir. Bu
hayat, bizim bu dünyada yaşadığımız hayat boyutundan farklı olacaktır.
Dolayısıyla oradaki farklı hayatta tadılan farklı bir azap söz konusu
olacaktır.
Bu
soruya,
kabirde cesedin bir kısmına hayat verilecektir. Dolayısıyla azabı da,
hayat verilen kısım tadacaktır şeklinde de cevap verilmiştir. (6)
Biriz Biz
|
Kaynaklar:
1) Hadis-i Şerif, Buhari
2) Hadis-i Şerif, Buhari ve Muslim
3) Hz. Aişe r.a, Buhari ve Muslim, Hatib ve Asakir rivayet
etmiştir.
4) Hadis-i Şerif,Beyhaki ve Ebiddünya rivayet etmiştir.
5) Evliyalar Ansiklopedisi, Türkiye Gazetesi
6) Kabir Azabı, Ebubekir Sifil, Milli Gazete, 10.02.2008 |
|