Kadın
veya
erkekteki bir kusur sebebiyle, tabiî ilişkiyle gebeliğin gerçekleşmesi
mümkün olmadığı takdirde;
a. Döllendirilecek
yumurta ve sperm, her ikisinin de nikahlı eşlere ait olması, yani
bunlardan
herhangi biri yabancıya ait olmaması;
b. Döllenmiş
olan yumurta, başka bir kadının rahminde değil, kendi rahminde
(yumurtanın
sahibi olan eşin rahminde) gelişmesi;
c. Bu işlemin,
gerek anne-babanın; gerek doğacak çocuğun maddî, ruhî ve aklî sağlığı
üzerinde
olumsuz bir etkisinin olmayacağı tıbben sabit olması;
şartıyla,
normal yoldan gebe kalması ve anne olması mümkün olmayan evli
hanımların,
çeşitli tıbbi yollarla gebeliklerinin sağlanmasında, İslâmî hükümler
açısından
bir sakınca görülmemektedir.
Başka
kadının
yumurtası veya kocası dışında yabancı bir erkekten alınan sperm ile bir
kadının gebeliğinin sağlanmasının ise insanlık duygularını rencide
etmesi
ve zina unsurlarını taşıması sebebiyle caiz değildir.
Kaynak:
Diyanet
Başkanlığı Sitesi
Tüp
bebek için evlilik şarttır
Prof.
Yeprem: Din İşleri Yüksek Kurulu konuyu bütün
detaylarıyla inceledi, alternatif üreme teknikliklerinin İslam dininin
temel prensiplerinin çizdiği sınırlar içinde kullanılmasının meşru ve
caiz olduğu sonucuna vardı. Bebek imal etmek için kullanılan
materyallerin evlilik birliği içinde nikâh altındaki çiftlerden temin
edilmesi vazgeçilmez bir prensip olarak karşımıza çıkıyor.
Son
zamanlarda sperm bankası aracılığıyla hamile kalan bekâr bayan ve evli
çift haberleriyle dolu medyanın sayfa ve ekranları... Yumurta transferi
de lanse ediliyor aynı zamanda. Taşıyıcı annelik ise konuya dair
gündemin en popüler gelişmelerinden biri. Evlilik dışı birliktelik ve
çiftler haricindeki kişilere ait hücrelerle üremenin dinen
yasaklanmasına rağmen, olayın sempatikleştirilmeye çalışılması bir
hayli düşündürücü.
Aksiyon
dergisinin son sayısında ele aldığı konuyla ilgili Türkiye Diyanet
İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Saim
Yeprem’in konuyla ilgili görüşleri şöyle:
Bu
noktalarda İslam dininin 5 temel prensibi var: “Dini muhafaza, nefsi
muhafaza, nesli muhafaza, malı muhafaza ve aklı muhafaza.” İslam'ın
nefsi ve nesli muhafaza temel prensibinde birtakım zaruri unsurlar var.
Onlardan biri de nesep ve neslin devamı.
-
Neslin devamı neye bağlıdır?
Neslin
devamı aile birliğine bağlı. Hem nesebin hem de neslin sağlıklı olarak
devam edebilmesi aile çekirdeğine bağlı. Çocuksa, çocuk sahibi olmak
ailenin gayesidir. Bu da İslam dininin nesli muhafaza prensibine irca
edilir. Eğer çocuk sahibi olamayan eşlerin durumu hastalık kabul
ediliyorsa ki Dünya Sağlık Teşkilatı sağlığı 'insanın bedenen, ruhen ve
sosyal bir varlık olarak tam iyilik halidir' diye tarif eder; zıddı
hastalık halidir. Çocuk sahibi olmak, neslin devamı için önemli bir
unsur olduğuna göre, olamamak bir hastalık. O zaman İslam dini nefsi
muhafaza kaidesine göre de hastalığın tedavi edilmesini emreder. Eğer
tıp dünyası çocuk sahibi olamamayı bir hastalık kabul ediyor ve bunun
da tıbbî imkânlarla karşılanmasını mümkün görüyorsa İslam dini olarak
bu imkânı kullanmak gereği ortaya çıkıyor. İslam'ın temel
prensiplerinden birine uygun olan diğeriyle çatışıyorsa müşterek
noktaları bulmak söz konusu.
-
Yardımcı üreme tekniklerini İslam dini açısından Din İşleri Yüksek
Kurulu nasıl değerlendiriyor?
Din
İşleri Yüksek Kurulu konuyu bütün detaylarıyla inceledi, alternatif
üreme teknikliklerinin İslam dininin temel prensiplerinin çizdiği
sınırlar içinde kullanılmasının meşru ve caiz olduğu sonucuna vardı. Bu
sınırlar şunlar: Tüp bebek metodunda kullanılan malzemenin; bunlar
yumurtadır, spermdir, daha ileri teknolojide (klonlamada) herhangi bir
hücredir. Bebek imal etmek için kullanılan materyallerin evlilik
birliği içinde nikâh altındaki çiftlerden temin edilmesi vazgeçilmez
bir prensip olarak karşımıza çıkıyor. Bu uygulamalarda evlilik
birliğini gereksiz kılacak herhangi bir yaklaşımın İslam'ın temel
prensipleriyle bağdaşmayacağı muhakkak.
-
Biraz açar mısınız?
Mesela
evlilik birliği yokken sperm teminiyle çocuk sahibi olmak. Tıp bunu
mümkün görüyor ve uyguluyor da. Ama İslam dini buna izin vermiyor.
Çünkü bu, evliliği gereksiz kılan bir uygulamadır ve nesli muhafaza
prensibine de aykırıdır. Diyoruz ki, kadın eş, yumurta sahibi olarak,
yumurtanın döllendikten sonra yetişmesini sağlayacak rahim sahibi
olarak zaruri bir varlıktır. Erkek eş de spermin temin edilmesi veya
hiç spermi olmuyorsa ileri teknolojide klonlamada (İlerde olabilecek,
zaten insan klonlamak şu anda bütün dünyada yasaktır. Çalışmalar devam
ediyor, yarın bunun riskleri ortadan kaldırılırsa, erkek eşten de bir
şekilde sperm temin edilmesi mümkün değilse, onun hücresiyle
klonlamanın caiz olduğu sonucuna vardık.) hücre temin edilecek
varlıktır. Bu yaklaşımda evvela aile sağlığı ve saadeti için bu
yöntemlerin kullanılmasına tıp uzmanları gerek duyacaklar. Tabii önce
ailenin kendisi ihtiyaç hissedecek buna. Çocuk sahibi olmak istiyoruz.
Toplumumuzda öyle çevreler var ki, çocuk sahibi olmayı toplumun devamı
için bir mecburiyet kabul ediyorlar.
-
Yumurtaya cevaz vermiyorsunuz; ama kök hücre biraz farklı değil mi?
Az
önce hızlı olarak iki şey söyledim. Birincisi, yumurta nakline cevaz
vermiyoruz. İkincisi ise başkasının yumurtalığından alınan kök hücre
ile rahmin tedavisine de cevaz vermiyoruz. O bile riskli. Bugün tıp
anne rahminde gelişmekte olan ceninin gen alışverişine devam ettiğini
gösteriyor. Hatta sütle beslenme sırasında bazı genetik özelliklerin
süt yoluyla geçtiğini gösteriyor.
-
Taşıyıcı annelik için cevaz var mı?
Kesinlikle
hayır.
-
Taşıyıcı annelikteki mahzur nedir peki? Kişi sadece rahminde başkasının
embriyosunu taşıyor.
Embriyoyu
taşıyor; ama rahminde gen alışverişi var. Baskınlık her ne kadar
yumurtanın sahibinde gibi görünse de karışma var. Sütkardeşliğinde de
öyle. Bilim tespit etmiş durumda. Sütle dahi bir miktar genetik
transfer var.
Akrabalık
kavramını yok etmeyin
-
İnsanlar 'amcanın sperminin ya da teyzenin yumurtasının
kullanılması' hususunda 'bu da evlatlık gibi bir şey' düşüncesine
itilmek isteniyor.
Bu
düşünce evlatlıkla ilgili İslam dininin hükümlerini bilmemekten
kaynaklanıyor. Evlat edinileni, edinenin çocuğu haline getirmiyor
İslam. Hatta Kur'an'da onların bizzat anne ve babalarının adıyla
çağırılmaları isteniyor. Batı hukukunda olduğu gibi evlatlık aldığında
nesep itibariyle size bağlı olmuyor. Sizin öz çocuğunuz olmuyor. Annesi
babası bellidir. Hâlbuki taşıyıcı annelikte genetik yapı birbirine
karışıyor. Hiç benzer tarafı yok. İslam dininde nesep bellidir. Nesep
nakledilmiyor. Sadece dünya hukukunda birtakım değişiklikler var.
Biyolojik anne ve baba gibi kavramlar da ortaya çıkıyor.
-
Taşıyıcı annelikten önce teyzesinin yumurtası ya da amcasının spermiyle
çocuk sahibi olunmasını izah eder misiniz?
Burada
birçok problem çıkar ortaya. Akrabalık kavramı ortadan kalkar.
Annesinin yumurtasıyla çocuk doğuran biri hem kardeşini doğurmuş olur
hem de kendi çocuğunu.
Milli Gazete, 07.02.2007