Açılıp-Saçılmaya Sürükleyen Sebepler
Soru: İnsanları, özellikle kadınları, genç kızları açılıp saçılmaya sürükleyen sebepler nelerdir?

Cevap: Bismillahirrahmanirrahim

Evet tesetürün kıymeti, İslam dinindeki yeri bu derece mühim ve muazzam olduğu halde, açılıp-saçılmanın da maddi-manevi zararı ve afeti çok yönlü ve son detece yaygın olduğu halde, acaba Müslüman kadınların ve kızların da, iş bu korkunç hastalığa tutulup; şimdilik  elbiselerini yakan, ileride vücutlarını da yakacak olan bu asrilik ve modernlik ateşinin içinde kendilerini bulmalarının sebebi nedir? Onları, bu rezaletin ve perişan vaziyetin içine iten, atan sebepler nelerdir?

Bu, göz kamaştıran fitnenin cazibesi, akıllarını almış; avam-havas herkes bu püsküllü belanın tesiri altında kalmış; günahlara kimi  dizlerine, kimi göbeğine, kimi de kulaklarına kadar dalmış; zavallı insanlar; iblislerin süsülü laflarına aldanmış; çirkin işlerini süslemiş, güzel görmüşler; eroin, afyonlarını yutup sarhoş olmuşlar; cehennemin yolunu tutup Arasat'ta kalmışlar; iffeti; hayayı atmışlar, salihata syyieler katmışler; dini dünyaya, hidayeti dalalete ve cenneti cehenneme satmışlar...  Şimdi açıklığı, meşru görüp göstermeğe, asrileri ma'zur görüp göstermeğe çalışıyorlar, fitne ve fesadına alışıyorlar. İbrahiye taifesi gibi, normal karşılayıp, vücutlarını açıp açtırıp: "Vicdanlarımız kapalı" diyerek kusurlarını örtmeye, açıklarını kapatmaya çareler arıyorlar... Neden? İşte söylenenlerin bir kısmı:

1- Kimi, "ALLAH kerimdir, afveder" diyor.

2- Kimi de: Medeniyetin icabı olduğunu söylüyor.

3- Kimi: "Başkalarına uymak lazım, muhalefet edeyim de maskaramı olayım?" diyor.

4- Kimi de: "Kızlarımın çabuk evlenmesi için böyle yapıyorum" cevabını veriyor.

5- Bir takım kadınlar da: Kocalarını hoşnud etmek ve kendisinden başkası ile ilişki kurmasına meydan vermemek için böyle yaptığını söylüyor.

6- Birçokları: Henüz kızlarının küçük olduğunu ve örtünme vaktinin gelmediğini iddia ediyor.

7- Bazıları: İhtiyar olduklarını ileri sürüyor, "adam beni kim ne yapar, bana kim bakar" diyor.

8- Kimi kadınlar, kızlar da: Çirkin olduklarını, erkeklerin kaendilerinden nefret edip kaçtığını, yüzüne bakan olmadığını, binaenaleyh boyanıp, süslenip de açılmaya mecbur olduklarını gerekçe kabul ediyor...

1- Evet ALLAH Teala hazretleri Kerim ve Rahimdir. Kullarına na-mütenahi nimetler ikram ve ihsan eylemiştir. Ancak bu ilahi lütfu keremin gereği, ona karşı mağrurlanarak edebsizlik, ahlaksızlık etmek, isyan edip günaha girmek değildir. Bilakis o lutf u keremin büyüklüğü, yüksekliği nisbetinde hamd ü şükranda bulunmak, ibadet ve tat ile, iffet ve tesettür ile saygıyı, ihtiram ve tazimi artırmak; isyan, tuğyan ve nankörlükten kaçınarak yüksek ahlaka ve fazilkete sahib olmaktır. Şeytanların deiği, dedirttiği gibi:

"Adam sen de, ALLAH Kerim'dir, istediğini yapi dilediğin gibi yaşa, dünyada sana yaptığı ikram ve ihsanı ahirette de yapar" diyerek lauballik etmek, yanlış bir kıyas ile aldanmaktır ki; bu onun; o lutf  u kereme layık olmadığını ona istihkakı bulunmadığını isbat eder. Şu halde Kerim'in keremine karşı ibadet ve taat  ile, edeb ve iffet ile, şükr ü ta'zimi arttıracak yerde keremine mağruru olup da saygısızlık, edebsizlik ve isyan etmek büyük bir gaflet ve delalettir. Kerim olan ALLAH Tela'nın kahr u gazabı ve cehennem azabı olduğunu da unutmamak lazımdır!... Cenneti, cehennemle değişmek kadar bir budalalık düşünülemez....

2- Baş örtüsü, tesettür; yirminci asrın medeniyetiyle bağdaşmıyor, diyenler eğer: Batının anlayışına ve Avrupa medeniyetine ters düşüyor, demek istiyorlarsa bir bakımna doğru söylemiş oluyorlar. Çünkü batı medeniyeti, behimi arzuların tatminde fertlere mutlak hürriyet veren, insanlık meziyetlerine ve ahlaki kıymetlere bağlı kalmaksızın kaza-i şevhet için istediği gibi yaşamakta sınırsız serbesti hak tanıyan ve bu bakımdan insanları hayvanlardan daha sefil vaziyete indiren başıboşluk esası üzerine kurulmuş "Mim'siz" bir medeniyettir, denaettir. İnsanların, maneviyyatını, maddiyatlarında çürüten, sonra da esfel-i safilin'e göçüren bir felakettir.

Hedefi; ham madde halindeki insanları potasında eriterek, disiplin altında tutarak olgun, tertemiz hale getirmek ve maddiyatlarını da maneviyatlarında eritip tasfiye ederek ve adeta melekleştirerek A'layi Illiyyin yani yüceler yücesine uçurmak olan ve beşerin her zaman her yerde  ve her asırda her türlü ihtiyaçlarına cevap vermeye salih ve müsteid bulunan Cenab-ı Hakk'ın dini İslam, Avrupa'nın işbu "Mim'siz" medenniyetiyle tabii ki bağdaşmaz.

Asır değişiyor. Hidayet dalalet, iman küfür, iffet haya ve hayasızlık itibariyle insanlar da değişiyor. Fakat ecel değişmiyor, ölüm hiç değişmiyor.

Ey şerefli İslam hatunu! Asrındaki kadınların çoğu fisk u fücura daldılar, niçin onları taklid ediyorsun? Çokları cehennem ateşine girecek, neden onlarla beraber olmaya can atıyorsun? Neden kendine Hz.Aişe (R.anha), Hz.Fatıma (R.Anha), Hz.Safiyye (R.Anha) ve Hz.Esma (R.Anha) gibi mübarek peygamber kadınlarını, kızlarını ve sahabe-i kiram hatunlarını örnek almıyor, numune-i imtisal kabul etmiyorsun?

3- Demek heybet ve ihtişam kazandıran, haya ve takva eseri olan elbiseden utanıyorsun da, başı açık, kollar açık, bacak ve baldırların açık olmasından, mahremlerinden başkasının bakması helal olmayan yerlerini yabancı erkeklere göstermekten sıkılmıyorsun, öyle mi? O halde sen imanını zayi etmişsin, hayır! Aklını da yitirmişsin. Sen asıl, tüyleri alınmış, sırf derisi kalmış tavuk gibi çıplak hale geldikten sonra maskara oluyorsun, gülünç vaziyete düşüyorsun. Doğrusu hayret! İzzet, şeref kazandıran elbiseden utanıyormuşsun da, rezil ve rüsvay eden açıklıktan sıkılmıyor, hatta iftihar ediyorsun... Fisk u fücura dalanlar ile sen de mi dalacaksın? Şarap içenlerle sen de mi içeceksin ve zina eden fahişelerle berabaer senin de mi zina etmen icab edecek? Ta ki seninle alay etmelerinden, zevklenmelerinden kurtulasın öyle mi* Bu nasıl mantıktır veya ne kadar mantıksızlıktır!...

Siz o edebsizlerin açıklığı, rezilliği ile alay etmez, onları maskara yapmazsanız, iffetin ve örtünün kıymetini bilmez, örtünüzle iftihar etmezseniz, onlara böyle fırsat vermiş olursunuz.

Ve böylece edepsizler tarafından tahkir olunursunuz. Kadına yüksek değer kazandıran aklı, ahlakı, edeb, takvası, ibadeti ve iffeti değil de; ojesi, boyası, tırnaklarının kartal pençesi gibi uzaması ve paptya çiçeği gibi açılması mı yoksa?

Mü'min imanın, dinin yüce kıymetini bilmediği için kendisiyle dinin icabları ile alay etmek isteyen budala kafirlere, Hz.Nuh (A.S.)ın kavmine dediği gibi:

Şu iyi bilinmelidir ki: ALLAH Teala'nın Peygamberini, dinini, diyanetini, kitabını, ahiretini unutup kulluk vazifesi yapmayan, kendinden geçmiş, sefahat ve sükut-u ahlak içinde şeytanlara kul olmak vaziyetine düşmüş, gübre böcekleri gibi gülden korkar, pislikler içinde dolaşır hale gelmiş sefil mahlukların tenkid ve tahkirleri, İslam'ın izzetiyle yaşıyan bir insan için en büyük takdir yerine  geçer, geçmelidir. Bununla iftihar etmelidir!..

4- Bazı anneler, babalar zannederler ki: Kızlarının açılması, bedeni ve diğer ziynetlerini açığa vurmaları çabuk evlenmelerine sebeb olacak, bu halleriyle onları beğenen çok olduğu için, bir nice kimseler, belki de paşalar, beyler talip olup dünür gelecek.  Ondan sonra, tüccarın malını, metaını satışa arzettiği gibi kızlarını arz ve teşhir ederler. Düşünmezler ki: kızlarının boyuna-posuna, dış güzelliğine bakarak talib olanlar, onların; huyun, hayasını, ırz ve namus hakkında muhazfakarlığını da nazar-ı itibara alacak, bu manevi değerlerden mahrum olduğu takdirde on asla talib olmayacaktır.  Bugün birçok gençlerin, evlenmek istemediğini, evlenmenin  adının bile anılmasını arzu etmediğini müşahede ediyoruz. Hiç şüphesiz bunun başlıca sebebi; bir türlü arsız kızlarla evlenen gençlerin mesud olamaması, kendileri ile sıcak samimi bir aile yuvası tesis edebileceklerine kanaatlerinin olmamasıdır. Bunlar kocalarına mı hizmet edecek, yoksa kocaları bunlara mı hizmet edecek? Bilhassa, haramdan sakınan, mahdud gelirli gençler; bunların istediği lüks ev eşyalarını, giyim eşyalarını ve nefis gıda maddelerini nasıl ve hangi yolla temin edecek? Bunu koluna takıp da sinemaya gidecek mi, karşı karşıya oturup da sigara içecekler mi? Eskiden yüz göz olduğu erkek arkadaşları, bunun yanına destursuz girebilecek mi ve elini sıkıp oturup rahatlıkla sohbet edebilecek mi?

ALLAH Teala'ya yemin ederim, zere kadar imanı ve izanı olan bir delikanlı böyle bir kızla evlenmek istemez, evlenip de dünyayı başına zindan eylemez...

Binaenaleyh bu menfur açıklık-saçıklık, kızların tez evlemelerine değil; bilakis evlenmemelerine, dul kalmalarına sebeb oluyor, kendilerine talib olan bile bulunmuyor. Hatta okul ve iş hayatında onlara arkadaş olanlar dahi kendilerinden nefret ediyor.  Öyle ya, müsta'mel yani kullanılmış bir elbiseyi yeni diye kim alır? herkesin az çok aklı, iz'anı var.

O halde kızlarınıza güzel edeb ve ahlak verin, onları saliha olarak yetiştirin. Kendilerine ahlakı, iffeti, vakar ve hayası yüzünden talib olacak, salih müttaki gençler ile evlenmeyi tercih etmelerini tavsiye ve temin edin.


Hadis-i şerif, dünyada hoşunuza giden hiçbir şeyin ebedi olmadığını, bir müddet istifadeden sonra elden çıkacağını bildiriyor. Bu faniler arasında insan için en hayırlı olanı saliha bir kadındır. Çünkü diğer metalardan ağız tadıyla istifade, bu hayat ortağına bağlıdır. Eğer kadın saliha olmaz da kötü olrsa, kişi zengin ve sağlıklı da olsa hayatta huzur bulamaz.

Dünyada insanın faydalanacağı en hayırlı varlık, dindar kadındır. Dindar kadın insanı hem mutlu eder hem de ahireti kazanmasına yardımcı olur.

Saliha kadın, dindar, iffetli ve itaatkar olan kadındır. Sa'd b. Malik (R.A.)den rivayete göre Resulullah (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu:

"Üç şey insan oğlunun saadeti, üç şey de insan oğlunun şekaveti yani bedbahtlıdır: Saliha kadın, salih mesken, salih binek: İnsan oğlunun saadetindendir. Dar mesken, kötü kadın, kötü binek de: İnsan oğlunun bedbahtlığındandır."

Dünyevi saadetin medarı denince birçok kimsenin aklına öncelikle maddi zenginlik gelir. Halbuki bir Peygamber nokta-i nazarından, bu meselede maddi bir varlık hiç mevzubahis edilmemektedir. Ailevei huzurun yokluğunu hiçbir zenginlik telafi edemez. Ayrıca saliha kadın sadece dünya hayatı için değil, dünyayı ahiretin bir tarlası görüp, buradaki hayatı ebedi hayatını kazanmaya vasıta bilen kimseler için de ayrı bir ehemmiyet taşır. Saliha bir hayat ortağına sahip kişi, ahiret ekimini daha iyi yapar. Maddi serveti bir başka değer kazanir.

Saliha bir kadının, hayatı müddetince kocasını ne derece mes'ud edeceği izaha muhtaç olmayan bir hakikattir. Evinde huzur ve dirlik bulunmayan bir erkek ne kadar zengin olursa olsun bedbahttır, işte "dünya metaının en hayırlısı saliha kadındır" cümlesi bu hakikatı ifade etmektedir.

Saliha kadınlar: ALLAH Tealâ'ya itaat ederler, kocalarına karşı divan durup riayet ederler. Kocalarının gıyabında nefslerini, namus ve haysiyetlerini mallarını, çocuklarını ve aile esrarı gibi muhafazası lazım gelen hususları, ALLAH Tealâ'nın hıfz-u himayesine güvenerek muhafaza eylerler. Efendilerini gayrimeşru tekliflerle üzmezler, üzgün oldukları zaman onları teselli ederler, Kocaları yüzlerine baktığında onları mesrur eylerler. Zira imanlı, edebli, vakur, itaatkar ve kanaatkardırlar.

Böyle bir hanımla evlenmek kadar bir saadet, artık bu fani alemde düşünülemez!... O halde kızlarınızı; iffet, edeb, taat ve takva ile teçhiz edin.  "Saliha" olsunlar da, kendilerine; ALLAH Tealâ'dan korkan, kuldan utanan salih ve muttaki kimselert talib olsunlar. Zira bu kızın da böyle üstün vasıflara sahip muhterem bir gençle evlenmiş olması kadar bir saadet ve bahtiyarlık da tasavvur olunamaz. İsterse yiyecek ekmekleri olmasın. ALLAH Tealâ'nın rızasını tahsil için evlenen gençlere O, mutlaka yardımcı olacak, fazl ü keremiyle onları gani yani zengin kılıp ağyara muhtaç olmaktan kurtaracaktır!...

Binaenaleyh kızlarınız sizlere emanettir. Onların, te'dib ve terbiye ettikten sonra ALLAH Tealâ'dan korkan mütteki  zatla evlenmelerini temin ediniz. ALLAH Tealâ'dan korkandan korkulmaz. O zevcesini severse ikram eder, şayet sevmezse zulmetmez. Eve ağzından murdar salyalar akıtarak, sarhoş vaziyette gelmez. Karısını yatakta yalnız bırakarak fahişe, facireler yanında gecelemez. Binaenaleyh  ALLAH Tealâ'dan korkmayandan korkmalıdır. Behemahal dindarlar tercih olunmalıdır...

Şimdi sen ey kızını açan, olanca ziynetlerini, beden güzelliğini ağyarın gözleri üzerine sergileyen gafil adam!... Kızına nasıl bir koca arıyursun? adam olsun da nasıl olursa olsun mu diyorsun?.... O takdirde sen kızına düşmanlık ediyor, onun  hayatını her iki alemde mahvediyor ve canını cehenneme terk eyliyorsun. Zira çabucak müteessir olan nir kızın; bir imansız, bir kafir, bir komunist, bir mason, hasılı bir fasık ve bir dinsizlae evlenmesinin akibeti, dünyada felaket ve cinayet; ahirette de hüsran, mahrumiyet ve nedametten başka hiç bir şey değildir. Bunun böyle olduğu mutlaka bilinmelidir.

5- Kocalarının emriyle, onları hoşnud etmek için açılan kadınlar, kendilerini mesuliyetten kurtarabilecekler mi ve bu havadan mazeretleri ALLAH katında fayda verecek mi? Zira ALLAH Tealâ'ya isyan olan yerde mahluka, aciz kula itaat etmek caiz değildir. İtaat, ancak maruf ve meşru olan işlerde olur. Fasık bir kocanın rızasının tahsili için bir kadın, Kerim Rabbisinin gazabını gerektiren bir harekete nasıl tevessül edebilir? İtaat ve saygıya hangisi daha haklı? Kahhar olan ALLAH mı, yoksa gayretsiz koca mı? Güya belk, boşar da evimden, evladımdan mahrum kalırım diye korkuyor da cennetten ve ebedi saadetten mahrum edilirim diye korkmuyor. Eğer bu kadın sağlam imanlı ve şuuru yerinde olsa erkeklik meziyetlerini kaybeden, karısını örtmekten aciz, Rabbinin emrinden gafil olan bu fasık adamla beraber yaşamak isteemz. Çünkü tertemiz bir ruh ile habis bir ruh asla uyum sağlamaz. İki zıddın bir arada olması kadar sıkıntılı bir hayat düşünülemez! Murdar, kirli kadınlar; murdar erkeklere mahsustur. Habis erkeklerde murdar kadınlar içindir.

6- Bir takımları da: henüz genç-tıfıl olduklarını ve ihtişam, örtünme vaktinin gelmediğini ileri sürerek kendilerini mazur göstermeye çalışyorlar. Sübhanellah! Bu nasıl bahane? Tesettür; ziynet, güzelliği gizlemek için değil de, ihtiyarlığı saklamak, ak tüyleri örtmek için mi emredilmiş ki? Halbuki ALLAH Tealâ bunun aksini emrediyor:


Görülüyor ki yaşlanmış, adet görmez hale gelmiş, cinsel cazibesini kaybetmiş, normal şartlarda kendisine evlenme teklifi yapılmaz olmuş kadınların kendilerinde fitneye sebeb olabilecek bir yön bulunmadığından, başlarını açmamak ve ziynetlerini de göstermemek şartıyla dış elbiselerini bırakarak çarşafsız şekilde çıkmalarına müsaade edilmiştir. Bununla beraber onların da elbiselerini göstermekten sakınmaları ve gençler gibi örtünmeleri kendileri için daha hayırlıdır, buyrulmuştur.

Hayızdan-nifastan kesilmiş, son derece ihtiyar kadınlar hakkındaki hükm ü ilahi bu olunca, endam, ziynet ve güzelliklerini gösteren, süslenip de sokağa çıkan gençler hakkındaki hükm ü şer'i ne olur? İffetten nasibleri kalır mı?

Genç kızların, dikkatleri daha çok çekici olup, ilgi odağ ve fitne kaynağı olduğu aşikardır.

Bir kız çocuğu dokuz yaşına girince müştehat sayılır yani ona karşı meyl, şevhet uyanır. Binaenaleyh ziynetlerini, taze tenini gizlemek gerekir. Örtünmeye çocukken alışmayanlar, baliğa olunca onu başaramazlar. Çocuğu küçükken eğitmek lazımdır.

Arzettiğimiz bu ayet-i kerime ile, yaşlı olduğunu bahane ederek açılan çocuk ruhlu ihtiyar kadınlara da gerekli cevab verimiş oldu. İhtiyar kadınlar da süslenip açılır mı demeyin. Ne acuzeler, kocakarılar var ki, gençlerden ziyade süslenmeye meraklıdır ve güzel görünmeye özenir. Süslenmeleri, bilhassa kocalarına karşı süslenmeleri günah değildir, bilakis sünnettir. Süsleri ile yabancı erkeklerin yanlarına çıkmaları günah ve haramdır. O halde ihtiyar olmakla beraber vücudunda tenasüb olan ve yüz güzelliği kaybolmamış bulunan kadınlar, henüz erkeklerin gönlünü, meylini celbedecek vaziyette olduklarından onlar hakkında tesettür hükmü bakidir ve dış elbiselerini dahi bırakmaları caiz değildir. Zira: Her yere düşeni, bir bulan; bir alan olur, demişlerdir.

7- Çirkin olduklarını bahane ederek açılmış olan kadın, kızlar da mesuliyetten kurtulamazlar. Hakiki güzellik ahlak güzelliği, edeb güzelliğidir. ALLAH Tealâ, kulunun servetine, suretine değil, ihlasına, niyetine bakar. Ona göre muamele yapar. Güzeli de ALLAH yaratmıştır, çirkini de! Birini güzellikle, diğerini de çirkinlikle imtşhan etmiştir. Belki  de güzellik, çirkinlikten daha çok sahibinin başına bela, musibet getirmiştir.

Bir kadının kıymeti; cemaline, sun'i ziynetine değil; iffet ve hayasına, ahlaki meziyyetine bağlıdır. Bir Mü'min, eller ne der? dememeli, ALLAH ne der, nasıl muamele yapar, demeli ve rıza-ı ilahiyi en büyük saadet ve gaye-i zevk bilmelidir. ALLAH Tealâ sevdiklerini, Mü'minlere yar kılar, sevdirir ve rahmetiyle sevindirir. Nice faziletli insanlar, surette çirkin kadınlar ile evelenip mesud olmuş, salih evladları doğmuştur.

Nitekim Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin mevlası yani azadlı kölesi beyaz olduğı halde, habeşli siyah Bereke hatunla evlenmiş ve ondan Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin çok sevdiği, siyah renkli kumandan Üsame (R.A.) dünyaya gelmiştir.

Atab.Ebi Rebah diyor ki: Abdullah b. Abbas (R.A.) bana:

- Ben sana cennet kadınlarından bir kadın göstereyim mi? dedi.  Ben:

- Evet göster, dedim. Abdullah b. Abbas (R.A.) :

- İşte şu iri yapılı, uzun boylu, kara kadındır. Bu kadın bir keresinde Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimize geldi de:

- Ben saralanıyorum, ben saralanınca da açılıyorum, benim için ALLAH Tealâ'ya dua ediver! dedi. Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

"İstersen hastalığına sabret! Bunun karşılığında sana cennet vardır. İstersen sana afiyet vermesi için ALLAH Tealâ'ya dua edeyim!" buyurdu. Kadın:

-  Ben sabredeyim, dedi ve: Ben açılıyorum, açılmamam için ALLAH Tealâ'ya dua ediver! diye rica etti.

Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz de onun için dua etti. Svret yerleri açılmaz oldu.

Kendinden geçince bile vücudunun açılmasını arzu etmeyen ve bu müthiş hastalığa sabreden Ümmü Züfer hatunun  çirkinliği, siyahlığı, cennete girmesine ve didar-ı Hakka kavuşmasına hiç mani olmamıştır. O halde sanata değil, sania; yaratılana değil, yaratana bakmalısın. O, yarattığı her şeyi güzel yapmıştır. Kusur, kulların iş ve icraatlarındadır!.. Hakiki güzellik, secde izindn meydana gelen nurlu simalardır, imanlı erkek ve kadınlar, ALLAH için ihlasla secde edip durdukları, abdest alıp namaz kıldıkları için onların simalarında bir nur tecelli eder, bir nuranilik doğar ki, suni ziynetler, boyalar, pudralar ile bunu kazanmak mümkün olmaz. Bunun içindir ki: boya ve pudra gibi şeylerle fıtratını bozmaya çalışanların yüzleri tez kırışır, karışır ve hele biraz ihtiyarlayınca yüzlerine bakılmaz hale gelirler. ALLAH Tealâ'nın boyası ile boyanınız, fıtratınıza bağlı kalınız. ALLAH Tealâ'dan daha güzel boya vuran, güzellik veren kim var? En güzel ziynet, tesettürdür ki çirkin olanlar da kusurlarını onunla örtmeye mecburdurlar.

8- Teberrüc yani açıklık ve saçıklığın mühim bir sebebi de, gönül darlığı ve ruhi buhrandır. ALLAH Tealâ'ya imanı olmayan veya zayıf olan ve ahirete dair hazırlığı bulunmayan bedbahtların bedbin olmaları ve ye's içinde kalmaları tabiidir. Zizra bunlar, maddiyata tapmış ve gönüllerini fanilere kaptırmıştır. Gönülleri fanilere bağlı olanlar, helak ve hüsrana namzettir. Çünkü o fanilerin cazibesi bir gün olup elbet kopacak, bir taraftan sevdikleri mabudlar, diğer tarftan da korktukları kahraman putlar sarıp sıkıştırmış olacaktır.

Bu gönül darlığı ve ruhi bunalım erkekleri de kadınları da anormal hareketlere sevk ediyor, fakat çare diye başvurduklarının hiç biri dertlerine deva olmuyor, ızdıraplarını dindirmiyor. Çünkü vicdanlar ruhi azab ve ızdıraptan ancak ALLAH Tealâ'ya ibadetle kurtulur. Yemek, içmekle, lüks elbise giymekle ve hayvan gibi başıboş dolaşmakla, asla!

Mehmet Talu
Dini Meselelerimiz Sorular ve Cevapları, 2015, Cilt 5, Sayfa 664-674
Dini Meseleler