Nihat Kaya, Psikiyatr
Makalemizde aşağıdaki konulara
değinerek, sıralanan sorulara cevaplar bulmaya çalışacağız. Bu yazının
bütünü tamamen kendi gözlem ve düşüncelerimle ulaştığım tespitleri
ifade etmektedir.
1. Neden bazı kadınlar örtünüyor?
2. Neden farklı örtünme şekilleri var?
3. Zorla ve kendi iradesiyle örtünen kadınlar nasıl bir psikolojiye
sahipler?
4. Örtünmeyen kadınların örtüye farklı bakış ve tepkilerinin nedenleri
nelerdir?
5. Örtüye verilen anlamlar ve örtünün bazı kadınlarda oluşturduğu
psikolojik etkiler nelerdir?
6. Bazı olaylar/durumlar sonucu örtünenler ve bunun sonuçları nelerdir?
7. Başörtüsü yasağının bireylerde ve toplumsal yaşamda psikolojik ve
sosyal yansımaları nasıldır?
1. Neden Bazı Kadınlar Örtünüyor?
Örtünme davranışı, daha çok Müslüman
ülkelerdeki kadınlar arasında yaygındır. Örtünen bir kadına, "Niçin
örtünüyorsun?" diye sorarsanız size, "inancımın gereği", "geleneklerim
gereği", "ailemin isteği üzerine", "kocamın/abimin zoruyla", "ortamın
gereği..." gibi cevaplardan birini verebilir. İster isteyerek, isterse
baskıyla örtünsün ortaya bir davranış biçimi çıkmaktadır.
İnsanların davranışlarını neler
belirler?
1. Genetik yapı,
2. Fiziki/coğrafi çevre ve şartlar,
3. Yaşadığı toplumun gelenek ve görenekleri,
4. İnançlar ve din anlayışları,
5. Günümüzde kitle iletişim araçları ve popüler kültür,
6. Aldığı aile-toplum-okul eğitimi ve öğretimi
Bir kadının kendi iradesi ya da
başkasının zorlamasıyla örtünmesinin arkasında bir
düşünce/inanç/gelenek/anlayış yatmaktadır.
Dini inanç gereği örtünen bir
insanın kişiliği ağırlıklı olarak din eksenli oluşur. Dinin öğretileri
yaşamında belirleyici temel unsurlardır. Dolayısıyla, "İnancım gereği
örtünüyorum." diyen bir insanın inancını sorgulayamazsınız. Çünkü, o
inanç ve inancın pratik yaşama yansıyan davranışları, o insana bir
kimlik/kişilik kazandırmıştır. Örtüsü sorgulanan, reddedilen bir kadın,
kişiliğini koruma güdüsüyle hemen savunmaya ve kendisini korumaya
çalışacaktır. Örtü, kişiliğin ayrılmaz parçasıdır. Örtüye de, kişiliğe
de yapılan eleştiriler inancına yapılmış olarak algılanabilir.
Diğer yandan, özgür iradesiyle giyim
tarzını belirleme hakkını kullanmak temel bir insanî haktır. Örtünen ya
da örtünmeyen bir hanıma tercihi konusunda eleştiri yapmak, yadırgamak,
baskı yapmak, dışlamak, tercihini değiştirmeye zorlamak insan hakları
ihlalidir. O kişinin kişilik haklarına, psikolojisini bozmaya yönelik
bir müdahaledir.
İnsanların iradeleriyle yaşam
biçimlerini belirlemeleri doğal bir durumdur. Nitelikli, özgüvenli,
girişimci, sorgulayıcı insanların çoğalması için özgürlükçü ortamlara
ihtiyaç vardır.
Örtünen insana yapıldığı gibi,
örtünmeyen insana da baskı yapılması antidemokratiktir; kişilik
haklarına saldırıdır. Biliyoruz ki, özgür iradeyle ortaya çıkmayan bir
ibadet/davranış biçimi muteber değildir. Böyle durumlarda
zorlama/ikiyüzlülük sözkonusu olacağından bireylerde psikolojik
tahribatlar yapar. Tercihlerinin hangi şekilde olacağına bireyler
kendileri karar vermelidirler.
Başlangıçtaki "Neden bazı kadınlar
örtünüyor?" sorumuza dönersek, amacı ne olursa olsun bu, onun tercihi
veya davranışıdır. Kişi kendisini nerede konumlandırıyorsa oradadır.
"Hayır yerin orası değil, bizim göstereceğimiz yerdir." demek ilkel ve
çağdışıdır.
Başkalarını örtünmeye zorlamamak
şartıyla, nasıl örtünürse örtünsün bana ne, sana ne, ona ne, kime ne?
2. Neden Farklı Örtünme Şekilleri
Var?
İnancın gereği olarak örtündüklerini
söyleyen bayanların hepsi aynı tarzda örtünmüyorlar. Yöresel, coğrafi,
hatta ülkelerarası farklılıklar dikkat çekiyor. Bunu nasıl izah
edebiliriz? Şöyle ki;
a. Bireysel olarak, ana kaynakları,
öğretileri yorumlamak ve kendisine uygun gelen biçimi oluşturmak.
b. Yaşadığı ortam ve kültürden etkilenmek.
c. Kendisine "dayatılan" formata bürünmek (İran, Taliban örneği).
d. Mensup olduğu dini cemaat veya tarikatin öngördüğü tarzı benimsemek.
e. Coğrafi-fiziki iklim durumlarına göre örtünmek.
f. Egemen kültürün etkisinde kalmak (buna popüler kültür de dahildir).
Farklı örtünme şekillerinin olması
da çeşitlilik ve çoğulculuktur. Bu aynı zamanda "dini dogma"ların da
değişik algılandığının bir göstergesidir. Diğer yandan örtünün şekli, o
kişinin değer yargılarını, kişiliğini, sosyo-ekonomik-kültürel
seviyesini de yansıtabilir. Örnekler:
a. Siyah çarşafa bürünmek:
Bilinçli bir tercih olabilir.
Ekonomik nedenlerle tercih edilmiş olabilir.
Kıskanç kocanın isteğiyle örtünmüş olabilir.
Çoğunlukla sosyo-ekonomik-kültürel seviyesi zayıf çevrelerde rağbet
görmektedir.
Mensubu olduğu tarikat/cemaatin katı şekilci boyutunu yansıtır.
b. Renkli çarşafları tercih etmek ne
anlama gelir?
"Ekonomik ve sosyal durumum iyi"
"Çok katı değilim"
"Çarşaf dışında da örtünme şekillerim olabilir"
"Çarşaflıyım, ama renkliyim."
"Karafatma' demesinler diye renkli çarşaf giyiyorum."
"Tesettür anlayışım bu."
"Öcü değilim, benimle iletişim kurabilirsiniz."
"Zorla örtündüm, ama siyah çarşaf giymektense renkli olanını tercih
ederim. Bu da benim bir kazanımım."
"Dışım gibi içim de renklidir."
c. Koyu renkli pardösü ve koyu
renkli başörtüler tercih etmek ne anlamlara gelir?
"Tesettür anlayışım bu."
"Dikkat çekmemeliyim, cazip olmamalıyım."
"Tacizlerden bu şekilde sakınabilirim."
"Kendimi böyle daha özgür hissediyorum."
"Renk uyumundan ve estetik zevklerden bihaberim."
"Kadınlığımı ve cinselliğimi baskılamalıyım."
"Bana böyle yakıştığı için tercih ediyorum."
"Depresifim, içim karanlık"
d. Farklı canlı renklerde eşarp ve
pardösüler ne anlamlar içerir?
"Tesettür anlayışıma bu şekil
uygundur."
"Açık renklerle daha rahat ediyorum."
"Örtünüyorum, ama renkleri ve desenleri uyduruyorum, estetik değer ve
zevklerim var."
"Canlı ve dışa dönüğüm."
"Benden çekinmeyin benimle iletişim kurabilirsiniz."
e. Başörtülü/türbanlı, fakat diğer
giysilerini çoğunluğun giysilerinden tercih edenler. (Pantolon, üstü
bluz, gömlek, kot)
"Sizlerden farkım sadece saçlarımın
örtülü olmasıdır."
"Bana göre baş örtüldükten sonra gerisi önemli değil."
"Başım kapalı, ama her yerimi kapatmak istemiyorum, zorlanıyorum, daha
hazır değilim."
"Eşim, ailem vs... istedi diye örtünüyorum. Başörtüm dışındaki
kıyafetim, zaten böyle olduğunu size söylüyor."
"Bu şekilde sizlere daha yakınım, beni farklı görmeyin, dışlamayın, her
ortamınızda bulunabilirim."
"Hayatın içindeyim, dışa dönüğüm."
f. Başörtülü/türbanlı diğer
giysileri ne olursa olsun, fakat makyajlı süslü hanımlar:
"Örtülü de olsam kadınım, kendimi
güzel görmek/göstermek istiyorum."
"Örtülü olduktan sonra makyaj yapmanın bir mahzuru yoktur."
"Örtülü hanımlar makyaj yapamaz diye bir kural tanımıyorum."
"Makyaj yapma, süslü olma arzumu bastıramıyorum/istemiyorum."
"Başörtülüyüm, ama süsü makyajı biliyorum."
“Benden korkmayın sizlerden biriyim."
3. Örtünen Kadınların Psikolojisi
a. İradesi dışında örtünen kadın
psikolojisi:
Bir kadın istemediği halde, kararsız
olduğu durumlarda da bazı nedenlerle örtünebilir.
Aile, eş baskısı ve zorlamasıyla,
Sevdiği evleneceği insan ya da ailesi onu örtülü görmek istiyor ve
başka türlü kabul etmiyorsa.
Bulunduğu ortamda örtülüler çoğunlukta ve kendisine manevi baskı
yapılıyor ya da kendisi kendini baskı altında hissediyorsa örtünebilir.
Herhangi bir çıkarı için de örtünenler olabilir.
İradesi dışında örtünen bayanların
farklı tepkileri olabilir. İçinde örtünme arzusu olup da bunu
evleneceği zamana veya başka bir döneme bırakanlar; "zaten
örtünecektim." deyip kabullenir ve içselleştirir. Fakat örtünmeye hazır
olmayan bir bayanın psikolojisi bozulabilir.
Kendisini kişiliksiz aşağılanmış
hissedebilir.
Özgüveni sarsılabilir.
İradesi ve karar verme süreçleri elinden alınmış insan halet-i
ruhiyesini yaşayabilir.
Dışarı yaşamda sanki herkes kendisine bakıyormuş gibi "izlenme"
psikolojisine kapılabilir.
Kendisine baskı yapanlardan uzaklaştığında örtüsünü çıkarabilir. Bir
taraftan da çelişkili suçluluk duygusu yaşar. Depresyona girebilir.
Örtüsüyle bağdaşmayacak, "tesettür ruhuna" aykırı tarzda giyinme ve
davranmaya başlayabilir. Lisan-ı haliyle "başımdaki örtüye bakmayın
zorlamayla takıyorum, benim içim farklı..."
Bu beyanların bir kısmı daha da
abartılı ve çelişkili davranışlarda bulunabilir. Bulunmaması gereken
ortamlara girebilirler.
Modern kıyafetler, aksesuarlar,
makyajlar; modern mekanlarda bulunmak, popüler kültür içinde olmak gibi
davranışlar geliştirebilirler.
b. Özgür iradesiyle örtünen kadın
psikolojisi ve davranışı:
Okuduğu kaynaklardan ve aldığı
eğitimden; gördüğü telkinlerden, örnek aldığı modellerden etkilenerek
bir insan örtünebilir. İnanarak, iman ederek tesettüre giren bayan, ne
yaptığından emin ve özgüvenli olur.
Her türlü eleştiriye, baskıya
rahatlıkla karşı koyabilir. Gerekiyorsa, tesettürü için fedakarlıkta
bulunabilir.
Örtünme şeklinde "tesettürün ruhuna"
uygun neyse onu kabul eder. Bunun estetik bir hale gelmesine de dikkat
eder. Olumlu veya olumsuz bir aşırı dışavurumdan kaçınır.
Davranışlarında "tesettür"
anlayışını göstermeye gayret eder. Bulunması gereken ortamlarda olur.
Başka arayışlara girmez.
Tesettürün aynı zamanda bir ibadet
olduğu inancıyla hareket eder.
4. Örtünmeyen bayanların
örtünenlere farklı bakış ve davranışları
Örtünmeyen, ama ailesinde örtünen
bayanların olması durumunda sıcak karşılama olabilir. Şayet kendisine
örtünme konusunda baskı yapılmışsa, tepki duyup karşı durabilir. İçinde
günün birinde örtünme meyli olanlar, genelde çok ılımlı ve sıcak
yaklaşırlar. Örtünen bayanlarla aynı ortamda olan ve olumlu
etkilenenler de pozitif düşünebilirler.
Örtünme olayına "kişisel", "insani
tercih", "demokratik hak" olarak bakanların bir kısmı tesettüre
karşıdır, fakat onun kullanılmasına karşı değillerdir. Yasaklamaya
karşıdırlar. (Örn: Gülay Göktürk, Canan Barlas)
Tesettürü Arap giysisi ve çağdışı
bulan bayanlar şiddetle karşıdırlar. Yasaklanmasını savunurlar.
Dini inancı olmayan ya da zayıf olan
bayanların bir kısmı, tesettürün hatırlattığı dini mesajlardan rahatsız
olurlar. "Gerçekten din varsa, bazı kurallar varsa"nın çelişkisiyle
yüzleşmek rahatsız ettiği için tesettürle karşılaşmak istemezler.
Kendisini kadın hakları savunucusu
olarak tanımlayan bayanların bir bölümü bunu demokratik, inanç eksenli
bir hak olarak görür. Diğer bölümü ise, "çağdışı anlayışlarla" "baskı
altında kalan, kuşatılan, beyni yıkanan, zorla örttürülen" bayanları
"esaretten" kurtarmak için tesettüre karşıdırlar ve yasaklanmasından
yanadırlar.
Siyah çarşafı, estetik olmayan bazı
örtü biçimlerini sırf estetik açıdan hoş bulmadıkları için karşı olan
bayanlar da vardır.
Örtünün bir "simge, sembol" ve yaşam
biçimi, ideoloji dayattığına inanan bayanlar da şiddetle örtüye
karşıdırlar.
Örtünün kadını geri plana attığına,
baskıladığına, erkeğe "kul" yaptığına inanan bayanlar da şiddetle
örtüye karşıdırlar.
"Beni zorlamadıkça, karışmadıkça
nasıl giyinirlerse giyinsinler" diyenler de vardır.
5. Örtüye/Örtünmeye Verilen
Değişik Anlamlar ve Psikolojiler
Ailesinde dini yoğunluk yaşayan ve
doğal sonuç olarak örtünen bayan, geleneksel yapının davranışını
sürdürür; "anormal durum yoktur."
Araştırarak, içselleştirerek örtünen
bayan sonucu "olması gereken" sıradan bir olay olarak görür.
Bazı bayanlar örtünerek Allah'a daha
çok yaklaştıklarını düşünürler, manevi bir iklim yaşarlar. Bir kısmı,
örtünmenin bir "ayrıcalık", "nitelik" olduğuna inanır. Örtünmeyen
bayanlara acıyarak bakanlar olduğu gibi, onlar için dua edenler de
olur.
Kendi yaşadıklarını, elde
ettiklerini hemcinsleri de yaşasın diye onlara telkinde bulunan,
"tebliğ" yapanlar da vardır.
Örtünün kesin bir "farz/emir"
olduğunu kabul eden bayanların bir bölümü, hemcinslerine baskı
yaparlar, Cehennemle tehdit ederler. Örtünmeye zorlarlar. Böylesi bir
devirde örtünerek "büyük bir görev" yaptığına inanan kadın kendisini
büyük mükâfatların beklediğine inanır. Allah'ın kendisini Cennete
göndereceğini düşünür.
İdeolojik "siyasal bakışlı"
bayanların bir kısmı örtüyü aynı zamanda bir sembol, "irşad" ve
"tebliğ" aracı olarak görebilir.
6. Bazı Olgular/Durumlar/Ani
Gelişmeler Sonucu Örtünen Kadınlar ve Davranışları
İnsan hayatında ani kayıplar,
kazalar, hastalıklar, aşklar, ihanetler, terk edilmeler gibi
beklenmedik olaylar meydana gelebilir. Bunlar gibi zayıf, aciz, çaresiz
duygulanım içerisindeki bir çok insan "dine yönelir." Kadınların
bazıları bu durumda örtünmeye ve dini vecibelerini yerine getirmeye
başlarlar.
Örneğin, ebeveynlerinden birini
kaybeden bir bayan, onların hayattayken örtünme yönündeki telkinlerine
uyarak, onları "mutlu" etmek için örtünebilir. Veya ölüm gerçeğiyle
yüzleşen bir insan aniden örtünebilir.
Ayrıca, eşiyle ciddi problemleri
olan bazı hanımlar, çaresizlik ve mutsuzluklarını, dine yönelip
örtünerek gidermeye çalışırlar. Bu gelişme karşısında eşler ya daha da
şiddetli geçimsizlik içine girer, ya da herkes kendi dünyasını kurup
birbirine bulaşmadan yaşayıp giderler.
Ciddi kişilik bozukluğu olan
(antisosyal-borderlayan-histrionik) bazı kadınlar; aniden örtünebilir,
aniden açılabilirler. Birçok insan buna bir anlam veremez.
Manik-depresif (iki uçlu mizaç
bozukluğu) denen rahatsızlığı olan bazı bayanlar, hastalığın etkisiyle
aniden tesettürden çıkabilir, açılıp saçılabilir ya da birden dine
yönelip örtünebilir. Bir süre sonra hastalık geçince tekrar eski haline
döner.
Kadınlar arasında daha çok görünen
"panik-atak" durumunda da ciddi ölüm korkuları yaşandığı için, kişiler
örtünebiliyor ve dine yönelebiliyorlar. Bu bayanların bir kısmı panik
atakları düzelince örtülerini çıkarıp eski yaşamlarına dönerler, bir
bölümü de örtüsüyle yaşamaya devam ederler.
Başörtülü insanlara, özellikle
öğrencilere getirilen yasaklar ve baskılara tepki olarak örtünen birçok
bayan da vardır.
Ailesiyle ciddi çatışmaları olan
bazı genç kızlar; aileye olan tepkilerini göstermek ve kendilerini
kanıtlamak, ayrı kişilik olduklarını göstermek için örtünebilirler. Bu
kızları aileleri psikiyatrlara getirmeye çalışırlar.
7. Başörtüsü Yasağının
Bireylerde, Toplumsal Yaşamda, Psiko-sosyal Yansımaları
Özellikle, 28 Şubat 1997'den sonra;
ciddi ve kararlı bir şekilde başörtüsü birçok alanda yasaklandı. En
büyük yasaklama üniversite öğrencisi kızlara uygulandı. Kamuda ve özel
sektörün birçok kolunda bu yasaklama uygulamaları tatbik edildi.
Öğrencilerin büyük çoğunluğu okullarını bırakmak zorunda kalırken, bir
kısmı başını açarak ya da peruk takarak okuluna devam etmeyi tercih
etti.
Maddi durumu iyi olan bazı kızlar da
yurtdışında başörtüleriyle eğitim görebilecekleri ülkelere gittiler.
Diğer yandan toplumda daha önce
olmadığı kadar kutuplaşmalar/ayrışmalar başgösterdi. Toplum,
başörtüsü/türban takanlar ve takmayanlar, türbandan yana olanlar ve
olmayanlar şeklinde ikiye bölündü.
28 Şubat’ın gerek teorisyenleri,
gerekse uygulayıcıları "toplumsal mühendislik" yöntemleriyle
çalıştılar. Medyanın büyük çoğunluğu sivil toplum kuruluşlarının
ekseriyeti, üniversite öğretim görevlilerinin çoğunluğu bu projede yer
aldı. 28 Şubat öncesi iktidarda olanların da, gerek bazı özellikleriyle
gerekse davranışlarıyla bu sürece zemin hazırladığı dikkat çekti.
Bütün propaganda araçları aynı anda
devreye sokularak "türbanın laikliğe aykırı olduğu" tezi işlendi.
Sosyo-ekonomik-kültürel seviyesi yüksek kesimlerde bu tez büyük ölçüde
makes buldu. Gerçi, yapılan bütün kamuoyu yoklamalarında toplumun %
70-75'lik ekseriyeti yasağa karşı olduklarını hep beyan etmişlerdi.
Lakin, sivil-askeri bürokrasi kararını "yetkilerine" dayanarak
vermişlerdi ve anketleri dikkate alacak durumda değildi.
Bu sürecin başörtülü kızlarda,
onların ailelerinde ve toplumsal hayatta önemli etkileri olduğu
görüldü.
Kutubun diğer yanında olanlarda,
başörtülüleri rejim için tehlikeli "mahluklar" olarak görmeye
başladılar. Yolda, değişik mekânlarda tesettürlü/türbanlı bayanlar yer
yer aşağılanır oldu. Lüks araba kullanan tesettürlü hanımların
arabaları tekmelendi, laflar atıldı. Kaliteli mekânlarda görülmeleri
yadırgandı. Bazı askeri mekanların önünde diğer sivil halkla beraber
balık tutmalarına müsaade edilmeyen durumlar yaşandı.
Kendilerine ait özel plajların
muhafaza perdeleri, ayıraçları kaldırıldı.
Neticede, başörtülülerin yaşamı,
geleneksel "ataerkil" anlayış çemberine sokulmaya çalışıldı.
Bazı başörtülü kızların aileleriyle
ciddi çatışmaları/sorunları oldu. Maddi, manevi büyük emek vererek
okuttukları kız evlatlarının eğitimlerini yarım bırakmamalarını
istediler.
Kimi aile, "başını aç", "şeriatın
kestiği parmak acımaz", "günahı onların boynuna" anlayışıyla hareket
etti. Bazı kızlar ya başını açtı, ya da perukla okula devam etti. Bir
kısmı da ailesine direndi. Önemli çatışmalar/gerilimler yaşandı. Kimisi
evi terk etti. Kimisi ciddi depresyonlar yaşadı, intihara kalkıştı.
Bazı aileler ise kızlarının kararının yanında yer aldı.
Başını açarak ya da perukla okula
giden kızlar da rahat olamadılar. Yeni durumlarından dolayı, herkesin
dikkati onların üzerinde oldu. Bazen hiç kimselere görünmeden sessiz
sedasız okullarına gidip en arka sıralarda ders dinlemeye çalıştılar.
Başörtüleri çıkmış olsa da "kafa
yapıları" aynı olduğu düşüncesiyle bazen dışlananlar, izole edilenler
de oldu.
Bazı kızlar "onlardan" olduklarını
göstermek ve kendilerini "onlara" sevdirmek için "onlar" gibi makyaj
yapmaya, süslenmeye başladılar. Bir süre sonra bu yeni yaşam daha cazip
geldi ve artık böyle "mutluydular".
Başörtüsünü çıkarmadığı için
okulundan ve işinden olanlar büyük bir boşluk yaşadılar. Güven
duygusunu kaybedenler oldu. Devletine, milletine olan güven ve
bağlılıkları ciddi yara aldı. Bir kısmı kızgınlık, öfke, agresif
duygular beslemeye başladı. Vatanlarında çaresiz, kimsesiz, güvensiz,
yalnızlık çeken insanlar oldular. Dışlanmışlık, değersizlik duygusu bir
çoğunda depresyonlar, panik-ataklar ve diğer psikolojik sorunlar ortaya
çıkardı.
Başörtülerini çıkarmadıkları için
okulundan, işinden olan kızlar muhafazakar kesimden bekledikleri ilgi
ve desteği yeterince göremediler. Bu durum onlarda ikinci bir şoka
neden oldu. Yıllarca kullanıldıklarını düşünenler oldu.
Bazı işverenlerin kendilerine,
"ikinci hanımlık" teklifi dünyalarını daha da altüst etti. Erkeklere
olan güvenleri sarsıldı. Bir kısmı çaresizlikten; isteyerek ya da
istemeyerek, ikinci, üçüncü hanımlık pozisyonuna düştü. Zamanla isyan
eden, intihara kalkışanlar, ciddi psikolojik bunalımlar yaşayanlar
oldu.
"Erkek milletinin dinlisi de dinsizi
de aynı" yargısı oluşmaya başladı. Evliliği kafasından silip atanlar,
korkanlar oldu.