SOHBET ADABI 3286 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vessalâm buyurdular ki: "Sakın zanna yer vermeyin. Zira zan, sözlerin en yalanıdır. Tecessüs etmeyin, haber koklamayın, rekâbet etmeyin, hasedleşmeyin, birbirinize buğzetmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, ey Allah'ın kulları, Allah'ın emrettiği şekilde kardeş olun. Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona (ihânet etmez), zulmetmez, onu mahrum bırakmaz, onu tahkir etmez. Kişiye şer olarak, müslüman kardeşini tahkir etmesi yeterlidir. Her müsiümanın malı, kanı ve ırzı diğer müslümana haramdır. Allah sizin suretlerinize ve kalıblarınıza bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar. Takva şuradadır -eliyle göğsünü işaret etti- : Sakın ha! Birinizin satışı üzerine satış yapmayın. Ey Allah'ın kulları kardeş olun. Bir müslümanın kardeşine üç günden fazla küsmesi helâl olmaz. Buhari, Nikah 45, Edeb 57, 58, Feraiz 2; Müslim, Birr 28-34, (2563 - 2564); Ebu Dâvud, Edeb 40, 56, (4882, 4917); Tirmizi, Birr 18, (1928). 3287 - Yine Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Müslümanın, müslüman üstündeki hakkı beştir: "Selamını almak, hasta ziyaretine gitmek, cenazesine katılmak, davetine icabet etmek, hapşırınca yerhamükallah demek." Buhari, Cenaiz 2; Müslim, Selam 4, (2162); Ebu Davud, Edeb 98, (5030); Tirmizi, Edeb 1, (2738); Nesai, Cenaiz 52, (4, 52). Müslim'in bir rivayetinde şu ziyade vardır: "Eğer seni davet ederse icabet et, senden nasihat taleb ederse ona nasihat et." 3288 - Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu: vesselâm buyurdular ki: "Açı doyurun, hastayı ziyaret edin, esirleri hürriyetine kavuşturun." Buhari, Marda 4, Cihad 171, Nikah 71, Ahkam 23; Ebu Davud, Cenaiz 11, (3105). 3289 - Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ey Ebu Zerr! Mâruf'dan (iyilik) hiç bir şeyi hakir görme, hatta bir kardeşini güler bir yüzle karşılaman bile (basit bir şey değildir). Et satın aldığın veya bir tencere kaynattığın zaman suyunu artır, ondan komşuna bir avuç (kadarda olsa) ver.'' Tirmizi, Et'ime 30, (1834). MECLİS (OTURMA) ÂDÂBI 3290 - Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün): "Sakın yollara oturmayın!" buyurmuştu. "Ya Resulullah dediler, oturmadan edemeyiz, oralarda (oturup) konuşuyoruz. " "Mutlaka oturacaksanız, bari yola hakkını verin!" buyurdu. Bunun üzerine: "Ey Allah'ın Resülü, onun hakkı nedir?" diye sordular. "Gözlerinizi kısmak, gelip geçeni) rahatsız etmemek, selama mukabele etmek, emr- bi'l-ma'ruf nehy-i ani'l-münker yapmaktır!" dedi." Buhari, İstizân 2, Mezâlim 22 ; Müslim, Libas 114, (2121); Ebu Dâvud, Edeb 13, (4815). Hz. Ömer'den yapılan bir başka rivayette şu ziyade var: "Yardım isteyen mazlüma yardım edersiniz, yolunu kaybedene rehber olursunuz.'' 3291 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Üç kişi beraberken, ikisi aralarında hususi kanuşmasınlar, bu, öbürünü üzer." Buhari, İsti'zân 45; Müslim, Selâm 36, (2183); Muvatta, Kelam 13, (2, 988, 989); Ebu Davud, Edeb 29, (4852). Bu mânada bir rivâyet İbnu Mes'ud (radıyallahu anh)'dan gelmiştir. Hadisi Buhari, Müslim, Ebu Dâvud ve Tirmizi kaydetmişlerdir. 3292 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ashab'a Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan daha sevgili kimse yoktu. Buna rağmen Aleyhissalâtu vesselam'ı gördükleri zaman ayağa kalkmazlardı, çünkü O'nun bundan hoşlanmadığını biliyorlardı." Tirmizi, Edeb 13, (2755). 3293 - Ebu Ümame (radıyallahu anh) anlatıyor: "Birgün Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) yanımıza geldi, elinde de bir âsa (değnek) vardı. Biz ayağa kalktık. "Yabancıların birbirlerini büyüklemek için ayağa kalkmaları gibi ayağa kalkmayın!'' buyurdu.'' Ebu Dâvu, Edeb 165, (5230). 3294 - Ebu Miczel rahimehullah anlatıyor: "Hz. Muâviye radıyallahu anh, İbnu'z - Zübeyr ve İbnu Amir (radıyallahu anhüm) 'in yanlarına geldi. İbnu Âmir ayağa kalktı, İbnu'z- Zübeyr oturdu (kalkmadı). Hz. Muâviye radıyallahu anh, İbnu Amir'e: "Otur, zira Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın: "İnsanların kendisi için ayağa kalkmalarından hoşlanan kimse ateşteki yerini hazırlasın" buyurduğunu işittim'' dedi.'' Ebu Dâvud, Edeb 165, (5229); Tirmizi, Edeb 13, (2756). 3295 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden kimse, bir başkasını yerinden kaldırıp sonra da oraya oturmasın. Ancak (halkayı) genişletin, yer açın, Allah da size genişlik versin.'' Birisi yerinden kalkacak olsa, Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ), oraya oturmazdı." Buhari, İsti'zân 31, Cum'a 20; Müslim, Selam 27, (2177); Tirmizi, Edeb 9, (2750, 2751); Ebu Dâvud, Edeb 18, (4828). 3296 - Vehb İbnu Huzeyfe (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurduIar ki: "Bir kimse ihtiyacı için çıkar, sonra geri dönerse, önceki yerine oturmaya (herkesten ziyade) hak sahibidir.'' Tirmizi, Edeb 10, (2752). 3297 - Cabir İbnu Semüre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a geldiğimiz zaman, (halkanın) sonuna otururduk." Ebu Davud, Edeb 16, (4825); Tirmizi, İsti'zan 29, (2753). 3298 - Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Bir kimsenin, izin almadan iki kişinin arasına oturması helal olmaz." Ebu Davud, Edeb 24, (4844, 4845); Tirmizi, Edeb 11, (2753) Tirmizi'nin rivayetinde: "İzinleri olmadan iki kişinin arasını açması kişiye helal olmaz" şeklinde gelmiştir. 3299 - Ebu Sa'idi'l-Hurdi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Meclislerin en hayırlısı geniş olanıdır." Ebu Davud, Edeb 14, (4820). 3300 - Ebu Miclez anlatıyor: "Bir adam halkanın ortasına oturmuştu. Huzeyfetu'bnu'l-Yeman (radıyallahu anh) dedi ki: "Halkanın ortasına oturan, Muhammed aleyhissalatu vesselam'ın diliyle lanetlenmiştir." Ebu Davud, Edeb 17, (4826); Tirmizi, Edeb 12, (2754). 3301 - Câbir İbnu Semüre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm mescide girince cemaatı bir kısım halkalar hâlinde gördü ve: "Sizleri niye böyle dağınık gruplar hâlinde görüyorum?'' buyurdu.'' Müslim, Salat 119, (430); Ebu Dâvud, Edeb 16, (4823). 3302 - Amr İbnu 'ş-Şerid, babasından (radıyaIlahu anh) anlatıyor: "Ben oturduğum sırada, Resulullah (aleyhissalatu vesselâm) bana uğradı. O sırada sol elimi sırtımın gerisine koymuş, (sağ) elimin kabası üzerine dayanmıştım. Bana: "Gadaba uğramışların oturuşuyla mı oturuyorsun?'' dediler.'' Ebu Dâvud, Edeb 26, (4848). 3303 - Ebu'd-Derda (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) oturdu mu, etrafına biz de otururduk. Kalkar, (fakat geri) dönmeyi arzu ederse ayakkabılarını veya üzerinde olan (rida, sarık gibi) bir şeyi çıkarır (yerine koyar)dı. Böylece Ashabı (geri geleceğini) bilir ve yerlerinde otururlardı." Ebu Davud, Edeb 30, (4854). 3304 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdularki: "Biriniz güneşte olunca -bir rivâyette gölgede olunca- gölge ondan kalkar da, yarısı gölgede yarısı güneşte kalacak olursa oradan kalksın." Ebu Davud, Edeb 15, (4821). 3305 - Kays, babasından naklediyor: "(Bir seferinde mescide) gelmişti ki, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) hutbe irâd ediyordu. (Konuşmayı dinlemek üzere) güneşe dikildi. Ancak Resulullah aleyhissalâtu vessalâm, kendine gölgede durmasını emretti ve gölgeye geçti.'' Ebu Dâvud, Edeb 15, (4822). ARKADAŞIN VASFI HAKKINDA 3306 - Ebu Musa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İyi arkadaşla kötü arkadaşın misali, misk taşıyanla körük çeken insanlar gibidir. Misk sahibi ya sana kokusundan verir veya sen ondan satın alırsın. Körük çekene gelince ya elbiseni yakar yahut da sen onun pis kokusunu alırsın." Buhari, Büyü 38; Zebaih 31; Müslim, Birr 146, (2628). 3307 - Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şu üçü hariç bütün meclisler emniyettedir: Haram kan dökülen meclis, haram ferc bulunan meclis, haksız mal taksimi yapılan meclis." Ebu Davud, Edeb 37, (4869). 3308 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) beni, bir ihtiyacı için göndermişti. Bu yüzden anneme dönmekte geciktim. Eve gelince annem: "Niçin geciktin?" diye hesaba çekti. "Resulullah (aleyhissalâtu vesselam), dedim, beni bir iş için göndermişti.'' "Ne işiydi o?'' diye annem sordu. "O sırdır söyleyemem!'' deyince, annem: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ın sırrını sakın kimseye açmayasın!" dedi.'' Buhari, İsti'zan 46; Müslim, Fedâilu's- Sahâbe 145, (2482), Metin Müslim'e aittir. KARŞILIKLI MUHABBET 3309 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Nefsim yed-i kudretinde olan zâta yemin ederim ki, imân etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız! Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz şeyi haber vereyim mi? Aranızda selamı yaygınlaştırın!" Müslim, İman 93, (54); Ebu Davud, Edeb 142, (5193); Tirmizi, İsti'zan 1, (2589). 3310 - Nu'man İbnu Beşir (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamette, birbirlerine şefkatte mü'minlerin misali, bir bedenin misalidir. Ondan bir uzuv rahatsız olsa, diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirak ederler." Buhari, Edeb 27; Müslim, Birr 66, (2586). 3311 - Mikdam İbnu Madikerb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Biriniz kardeşini (Allah için) seviyorsa ona sevdiğini söylesin." Ebu Davud, Edeb 122, (5124); Tirmizi, Zühd 54, (2393). 3312 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanında bir adam vardı. Derken oradan birisi geçti. (Aleyhissalatu vesselam'ın yanındaki): "Ey Allah'ın Resulü! dedi, ben şu geçeni seviyorum." "Pekiyi kendisine haber verdin mi?" diye Aleyhissalatu vesselam sordu. "Hayır!" deyince, "Ona haber ver!" dedi. Adam kalkıp, gidene yetişti ve: "Seni Allah için seviyorum!" dedi. Adam da: "Kendisi adına beni sevdiğin Zât da seni sevsin!" diye mukabelede bulundu." Ebu Davud, Edeb 122, (5125). 3313 - Yezid İbnu Nu'ame ed-Dabi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bir kimse, bir başkasıyla kardeşleştiği zaman, ilk iş ismini, babasının ismini ve kimlerden olduğunu sorsun. Çünkü böyle yapmak, sevginin artmasına daha uygundur." Tirmizi, Zühd 54, (2394). 3314 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle söylediğini işittim: "Dostunu severken ölçülü sev, günün birinde düşmanın olabilir. Düşmanına da buğzunu ölçülü yap, günün birinde dostun olabilir." Tirmizi, Birr 60, (1998). 3315 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Aziz ve Celil olan Allah Teala hazretleri Kıyamet günü şöyle diyecek: "Benim celalim adına sevişenler nerede? Gölgemden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı şu günde onları gölgemde gölgelendireyim!" Müslim, Birr 37, (2566); Muvatta, Şi'r 13, (2952). 3316 - Hz. Mu'az İbnu Cebel radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri buyuruyor ki: "Benim celalim adına birbirlerini sevenler var ya! Onlar için nurdan öyle minberler vardır ki, peygamberler ve şehidler bile onlara gıbta ederler." Tirmizi, Zühd 53, (2391). 3317 - Ebu İdris el-Havlani, Mu'az İbnu Cebel radıyallahu anh'den naklediyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Tebareke ve Teala Hazretleri şöyle hükmetti: "Benim rızam için birbirlerini sevenlere, benim için bir araya gelenler, benim içiin birbirlerini ziyaret edenlere ve benim için birbirlerine harcayanlara sevgim vacip olmuştur." Muvatta, Şi'r 16, (2, 953, 954). 3318 - Hz. Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir." Ebu Davud, Sünnet 3, (4599). 3319 - Hz. Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah'ın kulları arasında bir grup var ki, onlar ne peygamberlerdir ne şehidlerdir. Üstelik Kıyamet günü Allah indindeki makamlarının yüceliği sebebiyle peygamberler de, şehidler de onlara gıbta ederler." Orada bulunanlar sordu: "Ey Allah'ın Resulü! Onlar kim, bize haber ver!" "Onlar aralarında ne kan bağı ne de birbirlerine bağışladıkları bir mal olmadığı halde, Allah'ın ruhu (Kur'an) adına birbirlerini sevenlerdir. Allah'a yemin ederim, onların yüzleri mutlaka nurdur. Onlar bir nur üzeredirler. Halk korkarken, onlar korkmazlar. İnsanlar üzülürken, onlar üzülmezler. Ve şu ayeti okudu: "Haberiniz olsun Allah'ın dostları var ya! Onlara ne korku var ne de onlar üzülecekler" (Yunus 62). Ebu Davud, Büyü 78, (3527). 3320 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah bir kulu sevdi mi Hz. Cebrail aleyhisselam'a: "Allah falanı seviyor, onu sen de sev!" diye seslenir. Onu Cebrail de sever. Sonra o, sema ehline: "Allah falanı seviyor, onu siz de sevin!" diye nida eder, derken bütün sema ehli de onu sevmeye başlar. Sonra onun için arz (halkı arasına hüsn-ü kabul) konur." Buhari, Tevhid 33, Edeb 41; Müslim, Birr 157, Muvatta, Si'r 15; Tirmizi, Tefsir, Meryem (3160). Hadisin Müslim'deki rivayetinde şu ziyade var: "Allah Celle Celaluhu, bir kula da buğzetti mi Cebrail aleyhisselam'a: "Ben falancaya buğzettim sen de buğzet!" diye seslenir. Ona Cebrail de buğzetmeye başlar. Sonra Cibril sema ehline nida eder: "Allah Celle Celaluhu falan kimseye buğzetti, siz de buğzedin!" Sonra yeryüzüne onun için buğz vaz'edilir." 3321 - Hz. Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü! dedim. Kişi, bir kavmi sever, fakat onların amelini işleyemezse, (sonu ne olacak)?" "Ey Ebu Zerr, buyurdu, sen sevdiğinle berabersin!" 3322 - Tirmizi'nin bir rivayetinde: "Kişi sevdiğiyle beraberdir" denmiştir. Buhari, Edeb 96; Müslim, Birr 165, (2640); Ebu Davud, Edeb 122, (5126); Tirmizi, Zühd 50, (2388). 3323 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ruhlar toplanmış cemaatler (gibidir). Onlardan birbiriyle (önceden) tanışanlar kaynaşır, tanışmayanlar ayrılırlar." Buhari, Enbiya 2; Müslim, Birr 159, (2638); Ebu Davud, Edeb 19, (4834). DAYANIŞMA VE YARDIMLAŞMA 3324 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu tehlikede yalnız bırakmaz. Kim, kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun ihtiyacını görür. Kim bir müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, Allah da o sebeple onu Kıyamet gününün sıkıntısından kurtarır. Kim bir müslümanı örterse, Allah da onu Kıyamet günü örter." Ebu Davud, Edeb 46, (4893); Tirmizi, Hudud 3, (1426); Buhari, Mezalim 3, İkrah 7; Müslim, Birr 58, (2580). Rezin bir rivayette şunu ilave etti: "Kim, hakkı sübut buluncaya kadar mazlumla birlikte olursa, ayakların kaydığı günde Allah onun ayağını Sırat'ta sabit kılar." 3325 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim bir mü'minin dünyevi kederlerinden birini giderirse, allah da onun Kıyamet günü kederlerinden birini giderir. Kim bir fakire kolaylık gösterirse, Allah da ona dünyada ve ahirette kolaylık gösterir. Kim bir müslümanı örterse, allah da onu dünya ve ahirette örter. Kişi kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, Allah da onun yardımındadır. Kim ilim aramak düşüncesiyle bir yola düşerse, Allah onun cennete olan yolunu kolaylaştırır. Bir grup, allah'ın kitabını okumak ve aralarında tedris etmek üzere allah'ın evlerinden birinde toplanırsa, üzerlerine mutlaka sekine iner ve onları rahmet kaplar, melekler onları sarar. Allah da onları yanında bulunan mukarreb meleklere anar. Bir kimseyi ameli yavaşlatırsa, nesebi hızlandıramaz." Müslim, Zikr 38, (2699); Ebu Davud, Edeb 68, (4946); Tirmizi, Hudud 3, (1425), Birr 19, (1931); Kıraat 3, (2946). 3326 - Yine Ebu Hüreyre radıyallahu anh hazretleri anlatıyor: "Resûlullah buyurdular ki: "Din nasihatten (hayırhahlıktan) ibarettir!" Yanındakiler sordu: "Kimin için ey Allah'ın Resulü?" "Allah için, kitabı için, Resulü için, müslümanların imamları ve hepsi için! Müslüman müslümanın kerdeşidir. Ona yardımını kesmez, ona yalan söylemez, ona zulmetmez. Herbiriniz, kardeşinin ayinesidir, onra bir rahatsızlık görürse bunu ondan izale etsin." Tirmizi, Birr 17, 18, (1927, 1928, 1930); Müslim, İman 95, (55). 3327 - Asım el-Ahvel merhum anlatıyor: "Hz. Enes radıyallahu anh'e: "Sana Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "İslam'da dayanışma akdi (hılf) yoktur!" dediği ulaştı mı?" diye sordum. Şu cevabı verdi: "Kureyşle Ensar arasında, benim evimde dayanışma antlaşması yaptı." Buhari, Edeb 67, Kefalet 2, İ'tisam 16; Müslim, Fedailu's-Sahabe 204, (2529); Ebu Davud, Feraiz 17, (2926). Ebu Davud'un rivayetinde: "Resulullah, bizim evde Ensarla Muhacir arasında iki veya üç kere dayanışma akdi yaptı" şeklindedir. 3328 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kardeşine zalim de olsa mazlum da olsa yardım et." "Mazlumsa yardım ederim, zalime nasıl yerdim ederim?" diye sorulmuştu. "Onu zulümden alıkoyarsan, bu da ona yardımdır" buyurdu." Buhari, Mezalim 4, İkrah 7; Tirmizi, Fiten 68, (2256). 3329 - Ebu'd-Derda radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Kim kardeşinin ırzını müdafaa ederse, Kıyamet günü allah, onun yüzünden ateşi geri çevirir." Tirmizi, Birr 20, (1932). 3330 - Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, bir ihtiyaç taleb eden kimse gelince arkadaşlarına yönelir ve: "Şefaat edin, ecir kazanın! Allah da Resulünün diliyle dilediğine hükmetsin!" derdi." Buhari, Edeb 37, salat 88, Mezalim 5; Müslim, Birr 145, (2627); Ebu Davud, Edeb 126, (5131); Tirmizi, İlim 14, (2674); Nesai, Zekat 65, (5, 78). 3331 - Yine Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Şu hususlar da Allah'ı büyüklemenin birer şubesidir: -Bir müslüman yaşlıya ikramda bulunmak. -İçindekiyle amel hususunda ölçüyü aşmayan ve ondan uzaklaşmayan Kur'an hamiline (hafızına) ikramda bulunmak. -Adil olan iktidar sahibine ikram." Ebu Davud, Edeb 23, (4843). 3332 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşı sebebiyle ikramda bulunursa, Allah yaşlılığında ona ikram edecek kimseleri mutlaka takdir eder." Tirmizi, Birr 75, (2023). 3333 - Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Küçüklerimize merhamet, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir." Bir rivayette şu ziyade gelmiştir: "...Ma'rufu emretmeyen, münkerden nehyetmeyen (de bizden değildir)." Tirmizi, Birr 15, (1920). 3334 - Hz. Aişe radıyallahu anha'nın anlattığına göre, "Kendisine bir dilenci uğramıştır, o da bir parça ekmek vermiştir. (Bir müddet sonra) üstü başı düzgün, kıyafeti yerinde bir dilenci daha uğramıştır. Hz. Aişe onu oturtup yemek yedirmiştir. Kendisine bunun sebebi sorulunca şu açıklamayı yapmıştır: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "İnsanlara mevkilerine göre ikramda bulunun" buyurmuştu." Ebu Davud, Edeb 23, (4842). İSTİ'ZAN (İZİN TALEBİ) 3335 - Rıb'i İbnu Hiraş, Beni Amir'e mensub bir adamdan naklediyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir evde bulunduğu sırada, yanına girmek için: "Girebilir miyim?" diye izin istedi. Aleyhissalatu vesselam hizmetçisine: "Çık, şu gelene isti'zân adabını öğret, bu maksadla ona: "Esselamün aleyküm, girebilir miyim?" demesini söyle!" buyurdu. Adam bunu işitmişti, (hizmetçiyi beklemeden): "Esselâmü aleyküm, girebilir miyim?" dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm da adama izin verdi, o da girdi." Ebu Davud, Edeb 137, (5177, 5178, 5179). 3336 - Kays İbnu Sa'd İbni Ubâde radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bizi, evimizde ziyaret etti. Ve: "Esselâmü aleyküm ve rahmetullah!" dedi. Babam, çok hafif bir sesle mukabelede bulundu. Babama: "Resulullah'a izin vermiyor musun?" dedim. O: "Bırak, bize çokça selam okusun!" dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm tekrar: "Esselamün aleyküm ve rahmetullah!" dedi. Sa'd yine hafif bir sesle mukabele etti. Sonra Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm tekrar: "Esselamün aleyküm ve rahmetullah!" dediler ve döndüler. Sa'd peşine düştü ve: "Ey Allah'ın Resulü, ben senin selamını işitiyordum. Ancak, bize daha fazla selam vermen için alçak sesle mukabele ediyordum" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam onunla birlikte geri döndü. Ondan su isteyip gusletti. Sonra Sa'd, zaferan veya versle boyanmış bir havlu verdi, Aleyhissalatu vesselam ona sarındı. Sonra ellerini kaldırıp: "Allah'ım, Sa'd İbnu Ubade ailesine mağfiret ve rahmet buyur!" diye dua etti. Sonra yemek yedi. Geri dönmek isteyince Sa'd, bir merkeb yaklaştırdı. Üzerine kadife bir örtü yaymıştı. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm merkebe bindi. Sa'd, bana: "Ey Kays, Resulullah'a refakat et!" dedi. Ben de refakat ettim. Yolda Aleyhissalatu vesselam bana: "Benimle sen de bin!" dedi, ben imtina edince: "Ya binersin, ya dönersin!" buyurdular. Ben de geri döndüm." Ebu Davud, Edeb 138, (5185). 3337 - Avf İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: "Tebük Gazvesi sırasında Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a uğradım. Deriden yapılmış bir çadırda idi. Selam verdim. Selamıma mukabele etti ve: "Gir!" buyurdu. Ben: "Tam olarak mı, ey Allah'ın Resulü?" dedim. "Tam olarak gir!" dedi. Ben de girdim." (Ravi) der ki: "Tam olarak mı gireyim?" diye sorması, çadırın küçüklüğünden dolayı idi." Ebu Davud, Edeb 92, (5000, 5001); Buhari, Cizye 15; İbnu Mace, Fiten 25, (4042). 3338 - Abdullah Büsr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir kavmin kapısına gelince, yüzüyle kapıya dönmezdi. Sağ veya sol omuzunu çevirirdi. Sonra da: "Esselamü aleyküm, esselamü aleyküm!" derdi. Böyle yapışı o sıralarda kapılarda örtü olmayışındandı." Ebu Davud, Edeb 138, (5186). 3339 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Hz. Ömer radıyallahu anh bana anlatmıştı: "Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'dan üç sefer izin istedim ve bana izin verdi." Tirmizi, İsti'zan 3, (2692). 3340 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Göz içeri girdi mi artık izin yok." Bir rivayette de şu ziyade gelmiştir: "İzin istemek görme sebebiyledir." Ebu Davud, Edeb 136, (5173). 3341 - Yine Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Biriniz yemeğe çağırıldığı vakit, elçi ile birlikte gelince bu onun için izin sayılır, (ayrıca izin istemeye gerek yoktur)." Ebu Davud, Edeb 140, (5189-5190). 3342 - Atâ İbnu Yesar (rahimehullah) anlatıyor: "Bir adam Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a sordu: "Annemin yanına girerken izin isteyeyim mi?" "Evet, iste." "Ama ben evde onunla beraber kalıyorum." "Annenin yanına girerken izin iste!" "Ama ben ona hizmet ediyorum." "Annenden izin iste! Anneni çıplak görmen hoşuna gider mi?" "Hayır!" "Öyleyse ondan izin iste!" Muvatta, İsti'zan 1, (2, 963). 3343 - İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana buyurdular ki: "Senin, yanıma girmen için iznin, perdenin kaldırılması ve benim fısıltımı işitmendir. Seni ben men edinceye kadar iznim böyle devam edecek." Müslim, Selam 16, (2169). 3344 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelmiştim. Kapıyı çaldım. "Kim o?" buyurdular. "Benim!" dedim. (Beni almak üzere) çıktı ama: "Ben! Ben!" diye söyleniyordu. (Belliydi ki kendimi tanıtma tarzımı) beğenmemişti." Buhari, İsti'zan 17; Müslim, Adab 38, (2155); Ebu Davud, Edeb 139, (5187); Tirmizi, İsti'zan 18, (2713). 3345 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın hücrelerinden birinden içeriye bakmıştı. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm elinde bir okla adama kalktı. Onu batırmak için, ihtiyatla adamın üzerine gitmesini seyreder gibiyim." Buhari, Diyat 23, 15, İsti'zan 11; Müslim, Adab 42, (2157); Ebu Davud, Edeb 136, (5171); Tirmizi, İsti'zan 17, (2709); Nesai, Kasame 44, (7, 60). 3346 - Nesai'nin bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir: "Bir bedevi, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın kapısına geldi. Gözlerini kapının kırıklarına yapıştırdı. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm adamı farketti. Gözünü patlatmak üzere elinde biir çubukla üzerine yürüdü. Adam hemen sırra kadem bastı. Resulullah "Eğer yerinde kalsaydın gözünü oyduydum!" buyurdular." Nesai, Kasame 44, (8, 60). SELAMLAŞMAK 3347 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Biriniz bir meclise gelince selam versin. Kalkmak isteyince de selam versin. Birinci selam sonuncudan evla değildir (ikisi de aynı ölçüde ehemmiyetlidir.)" Tirmizi, İsti'zan 15, (2707); Ebu Davud, Edeb 150, (5208). 3348 - Kelede İbnu Hanbel radıyallahu anh anlatıyor: "Safvân İbnu Ümeyye radıyallahu anh benimle, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a süt, ağız ve bir miktar salatalık gönderdi. Aleyhissalatu vesselam o sırada Mekke'nin yukarısında idi. İzin istemeden, selam vermeden huzuruna girdim. Bana: "Dön, esselamu aleyküm, gireyim mi? de!" buyurdu. Ben de öyle yaptım." Tirmizi, İsti'zan 18, (2711); Ebu Davud, Edeb 137, (5176). 3349 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana buyurdular ki: "Ey oğulcuğum, ailene girdiğin zaman selam ver ki, selamın, hem senin üzerine hem de aile halkına bereket olsun!" Tirmizi, İsti'zan 10, (2699). 3350 - Abdullah İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah'a: "İslam'ın hangi ameli daha hayırlı?" diye sorulmuştu. "Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığnın herkese selam vermen" diye cevap verdi." Ebu Davud, Edeb 142, (5194). 3351 - Hz. Enes radıyallahu anh'in anlattığına göre, kendisi bir grup çocuğa uğrar ve onlara selam verir. Yanındakilere de şu açıklamayı yapar. "RResûlullah aleyhissalâtu vesselâm böyle yapardı!" Buhari, İsti'zan 14; Müslim, selam 14, (2168); Ebu Davud, Edeb 147, (5202); Tirmizi, İsti'zan 8, (2697). 3352 - Esma Bintu Yezid radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm biz bir grup kadına uğramıştı, selam verdi." Ebu Davud, Edeb 148, (5204); Tirmizi, İsti'zan 9, (2698); Buhari, İsti'zan 15. Tirmizi'nin bir rivayetinde: "Eliyle selamladı" denmiştir. 3353 - Ubeydullah İbnu Ebi Rafi, Hz. Ali radıyallahu anh'den nakletmiştir. Ebu Davud der ki: "Hasan İbnu Ali ise bunu merfu olarak yani Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam'dan rivayet etmiştir. Bir cemaat giderken, yeri gelince içlerinden bir kişinin selam vermesi hepsi için yeterlidir. Oturanlar adına da bir kişinin mukabelesi yeterlidir." Ebu Davud, Edeb 152, (5210). 3354 - Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah'a en makbul insan, karşılaşmada selama önce davranandır." Ebu Davud, Edeb 144, (5197); Tirmizi, İsti'zan 6, (2695). 3355 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Binekte olan yürüyene, yürüyen oturana, az çok'a selam verir." Buhari, İsti'zan 4, 5, 6; Müslim, Selam 1, (2160); Ebu Davud, Edeb 145, (5198, 5199); Tirmizi, İsti'zan 4, (2704, 2705). 3356 - Yine Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri, Hz. Adem aleyhissalam'ı kendi sureti üzere ve boyunu da altmış zira olarak yaratınca: "Git, şu oturan meleklere selam ver, onların seni nasıl selamlayacaklarına da dikkat et, dinle. Zira o selam, senin ve zürriyyetinin selamı olacaktır" dedi. (Bunun üzerine Adem onlara gidip): "Esselamü aleyküm!" diye selam verdi. Melekler: "Es-selâmü aleyke verahmetullahi" dediler ve selama mukabele ederken verahmetullahi'yi ilave ettiler. Cennete her giren Hz. Adem suretinde (ve boyu da altmış arşın boyunda) olacak. Halk şu ana kadar (boyca) hep eksilmektedir." Buhari, İsti'zan 1, Enbiya 1; Müslim, Cennet 28, (2841). 3357 - İmran İbnu Husayn radıyallahu anhüma anlatıyor: "Biz Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanında iken bir adam gelerek selamı verdi ve: "Esselamu aleyküm!" dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm selamına mukabele etti. Adam da oturdu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "On (sevap kazandı!)" dediler. Sonra birisi daha geldi. "Esselamu aleyküm ve rahmetullahi!" dedi. Aleyhissalatu vesselam onun sa-elamına da mukabele etti. Adam oturdu. Aleyhissalatu vesselam: "Yirmi!" dediler. Sonra biri daha geldi ve: "Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtuhu" dedi. Resulullah, selamına mukabele etti, adam da oturdu. Hz. Peygamber bu sefer: "Otuz!" buyurdular. Ebu Davud, Edeb 143, (5195); Tirmizi, İsti'zan 2, (2690). 3358 - Ebu Davud'da Muaz İbnu Enes'ten aynı manada bir rivayet vardır. Ayrıca şu ziyade yer alır: "Sonra bir diğeri geldi ve dedi ki: "Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtuhu ve mağfiretuhu." Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm mukabelede bulundu ve: "Kırk (sevap)" deyip ilave etti: "Böylece (ziyade edilen her kelime için) sevap artar." Ebu Davud, Edeb 143, (5196). 3359 - Ebu Temime el-Hüceymi, Ebu Cüreyy el-Hüceymi'den, o da babasından (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelip: "Aleyke's-selâm ya Resulullah. (Sana olsun selam ey Allah'ın Resulü!)" dedim. Bana hemen müdahale etti: "Aleyke's-selam deme. Çünkü aleyke's-selâm diye verilen selam, ölülerin tahiyyesidir. Selam verdiğin zaman, "Esselamu aleyke" de! Sana mukabele eden de, "Ve aleykesselam!" der." Ebu Davud, Libas 28, (4048), Edeb 151, (5209); Tirmizi, İsti'zan 28, (2722, 2723). 3360 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Yahudiler size selam verince onlardan biri, "es-sâmu aleyküm" der, sen de ona, "Aleyke!" de." Buhari, İsti'zan 229; İstitabe 4; Müslim, Selam 8, (2164); Muvatta, Selam 3, (2, 960); Ebu Davud, Edeb 149, (5206); Tirmizi, Siyer 41, (1603). 3361 - Hz. Enes radıyallahu anh, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şu sözünü nakletmiştir: "Ehl-i Kitap size selam verince onlara "Ve aleyküm" diye cevap verin." Buhari, İsti'zan 22; Müslim, Selam 6, (2163); Ebu Davud, Edeb 149, (5207); Tirmizi, Tefsir, Mücadele, (3296). 3362 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Hıristiyan ve yahudilerle karşılaşınca önce siz selam vermeyin, (onlar size versinler, siz mukabele edin). Bir yolda onlarla karşılaşınca, (kenardan geçmeleri için) yolu onlara daraltın." Müslim, Selam 13, (2167); Tirmizi, İsti'zan 12, (2701); Ebu Davud, Edeb 149, (5205). 3363 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bevl ederken bir adam ona uğradı ve selam verdi. Ancak Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, selamına mukabelede bulunmadı." Müslim, Hayz 115, (370), Ebu Davud, Taharet 8, 124, (16, 330, 331); Tirmizi, Taharet 67, (90); Nesai, Taharet 33, (1, 36). Ebu Davud'un bir rivayetinde şu ziyade var: "Sonra adama (selama mukabele etmeyişinin) özrünü beyan etti: "Ben, temiz değilken Allah'ı zikretmeyi uygun bulmadım." MUSAFAHA (TOKALAŞMA) ÜZERİNE 3364 - Katâde rahimehullah anlatıyor: "Hz. Enes radıyallahu anh'a sordum: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın Ashabı arasında müsafaha var mıydı?" Bana: "Evet!" diye cevap verdi." Buhari, İsti'zan 27; Tirmizi, İsti'zan 31, (2730). 3365 - Hz. Bera radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "İki müslüman karşılaşıp musafahada bulununca, ayrılmalarından önce (küçük günahları) mutlaka affedilir." Ebu Davud, edeb 153, (5211, 5212); Tirmizi, İsti'zan 31, (2729). 3366 - Tirmizi'nin İbnu Mes'ud'dan kaydettiği bir diğer rivayette şöyle buyurulmuştur: "(Musafaha etmek üzere mü'min kardeşin) elinden tutulması selamlaşma cümlesindendir." Tirmizi, İsti'zan 31, (2731). 3367 - Ata el-Horasani anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Musafaha edin ki, kalblerdeki kin gitsin, hediyeleşin ki birbirinize sevgi doğsun ve aradaki düşmanlık bitsin." Muvatta, Hüsnü'l-Hulk 16, (2, 908). HAPŞIRMA VE ESNEME 3368 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanında iki kişi hapşırdı. Efendimiz, bunlardan birine teşmitte bulundu (yani "yerhamukâllah!" dedi), diğerine teşmitte bulunmadı. Niye böyle davrandığı sorulunca: "Şu, Allah Teâlâ'ya hamdetti, öbürü Allah Teâlâ'ya hamdetmedi!" cevabını verdi." Buhari, Edeb 127; Müslim, Zühd 53, (2991); Ebu Davud, Edeb 102, (5039); Tirmizi, Edeb 4, (2743). 3369 - Müslim'in Ebû Musâ'dan yaptığı bir diğer rivayette şöyle buyrulmuştur: "Biriniz hapşırır ve hamdederse, ona teşmitte bulunun, Allah'a hamdetmezse teşmitte bulunmayın." 3370 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kardeşine üç kere teşmitte bulun, üçten fazla (hapşırırsa) artık bu nezle olmuştur." Ebu Davud, Edeb 100, (5036); Tirmizi, Edeb 5, (2745); İbnu Mace, Edeb 20, (3714). 3371 - Yine Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah hapşırmayı sever, esnemeden hoşlanmaz. öyleyse sizden biri hapşırır ve Allah'a hamdederse, bunu işiten her müslüman üzerine, yerhamukallah demesi hak (bir vazife)dir. Ancak esnemeye gelince, işte bu, şeytandandır. Biriniz namazda esneyecek olursa, imkan nisbetinde kendini tutsun ve hah diye ses çıkarmasın. Zira bu şeytandandır, şeytan kendisine gülüyor demektir." Buhari, Edeb 125, 128, Bed'ül-Halk 11; Müslim, Zühd 56, (2994); Ebu Davud, Edeb 97, (5028); Tirmizi, Salat 273, (370), Edeb 7, (2747, 2748). 3372 - Yine Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm hapşırdığı zaman, yüzünü elleriyle veya elbisesiyle örterdi ve sesini de kısardı." Ebu Davud, Edeb 98, (5029); Tirmizi, Edeb 6, (2746). 3373 - Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Yahudiler, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın huzurlarında zoraki hapşırırlar ve bununla kendileri için yerhamukallah demesini umarlardı. Resulullah ise onlara: "Allah size hidayet versin ve aklınızı ıslah etsin" derdi." Ebu Davud, Edeb 101, (5038); Tirmizi, Edeb 3, (2740). HASTA ZİYARETİ VE FAZİLETİ 3374 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim bir hastayı akşam vakti ziyaret ederse onunla mutlaka yetmişbin melek çıkar ve sabaha kadar onun için istiğfarda bulunur. Ona cennette bir bahçe hazırlanır. Kim de hastaya sabahleyin giderse, onunla birlikte yetmişbin melek çıkar, akşam oluncaya kadar ona istiğfarda bulunur. Ona cennette bir bahçe hazırlanır." Ebu Davud, Cenaiz 7, (3098); Tirmizi, Cenaiz 2, (969); İbnu Mace, Cenaiz 2, (1442). 3375 - Hz. Sevban radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Hasta ziyaretinde bulunan kimse, ziyaretten dönünceye kadar cennet meyveleri arasındadır." Müslim, Birr 40, (2568); Tirmizi, Cenaiz 2, (967). 3376 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim abdest alır ve abdestini mükemmel kılar, sevab ümidiyle müslüman kardeşini hasta iken ziyaret ederse, ateşten, yetmiş yıllık yürüme mesafesi kadar uzaklaştırılır." Ebu Davud, Cenaiz 7, (3097). 3377 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim Allah rızası için bir arkadaşını ziyaret eder veya bir hastaya geçmiş olsun ziyaretinde bulunursa, bir münadi ona şöyle nida eder: "Dünya ve ahirette hoş yaşayışa eresin. Bu gidişin de hoş oldu. Kendine cennette bir yer hazırladın." Tirmizi, Birr 67, (2009). 3378 - Zeyd İbnu Erkam radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm gözümdeki bir ağrı sebebiyle beni ziyaret etti." Ebu Davud, Cenaiz 9, (3102). 3379 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor. "Sa'd İbnu Mu'az, Hendek savaşı sırasında kol damarından yaralanınca, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm onun için mescide bir çadır kurdurdu. Maksadı, onu daha yakından ziyaret etmek (ve ilgilenmek)ti." Ebu Davud, Cenaiz 8, (3101); Nesai, Mesacid 18, (2, 45). 3380 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim eceli gelmeyen bir hastayı ziyaret eder v yanında şu duayı yedi kere okursa, Allah ona bu hastalığından mutlaka şifa verir: Es'elullahe'l-azime Rabbe'l-Arşi'l-azimi en yeşfike. (Büyük Arş'ın Rabbi olan Allah'tan senin için şifa taleb ediyorum.)" Ebu Davud, Cenaiz 12, (3106); Tirmizi, Tıbb 32, (2084). 3381 - Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bir hastanın yanına girince, ona sağlık ve uzun ömür temennisiyle onu rahatlatın. Zira böyle yapmak onun gönlünü hoş eder." Tirmizi, Tıbb 35, (2088). 3382 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Yahudilerden bir çocuk Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a hizmet ediyordu. bir gün hastalandı. Resulullah onun ziyaretine geldi. Baş ucunda oturdu ve: "Müslüman ol!" buyurdu. Çocuk yanında durmakta olan babasına baktı. Babası da: "Ebu'l-Kasım'a itaat et!" emretti. Çocuk derhal müslüman oldu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm oradan ayrıldığı vakit şöyle diyordu: "Onu benim vesilemle ateşten kurtaran Allah'a hamdolsun." Buhari, Cenaiz 80, Marda 11; Ebu Davud, Cenaiz 5, (3095). 3383 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Hastayı ziyaret ederken az oturmak ve az gürültü yapmak sünnettendir." Rezin ilavesidir. Buhari, İlm 39, Cihad 176, Cizye 6; Megazi 83, İ'tisam 26, Marda 17. BİNME VE TERKİYE ALMA 3384 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Mekke'ye geldiği zaman kendisini, Abdulmuttaliboğullarının çocukları karşıladılar. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm birini önüne, diğerini de arkasına bindirdi." Buhari, Umre 13, Libas 99, 100; Nesai, Menasik 121, (5, 212). 3385 - Abdullah İbnu Cafer radıyallahu anhüma, İbnu'z-Zübeyr'in, kendisine şunları söylediğini anlatmıştır: "Hatırlar mısın, hani biz Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı karşılamıştık: Ben, sen ve İbnu Abbas!" Abdullah: "Evet hatırlıyorum," demiş ve ilave etmiştir: "Bizi bineğine almış, seni terketmişti." Buhari, Cihad 196; Müslim, Fedailu's-Sahabe 65, (2427); Ebu Davud, Cihad 60, (2566). 3386 - Hz. Muaz radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın Ufeyr denen merkebinin terkkisinde idim." Ebu Davud, Cihad 53, (2559). 3387 - Ebu'l-Müleyh, bir adamdan naklen demiştir ki: "Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın terkisinde idim. Hayvanın ayağı kaydı. Ben, "Kör şeytan!" demiş bulundum. Bana: "Böyle söyleme, zira böyle söylersen o büyür, hatta ev kadar olur ve "kendi gücümle onu yere attım!" der. Fakat sen: "Bismillah!2 de, zira böyle söylersen o küçülür ve sinek kadar olur." Ebu Davud, Edeb 85, (4982). 3388 - Abdullah İbnu Büreyde, babasından (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Beraberinde bir merkeb olan bir zat Hz. Peygamber'e gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Bin!" dedi ve adam (kayarak, hayvanın) terkisine geçti. Aleyhissalatu vesselam: "Hayır, hayvanın önüne binmeye sen benden daha çok hak sahibisin, hakkını bana bağışlarsan o başka!" buyurdu. Adam da: "Önü sana bağışladım!" dedi. Bunun üzerine hayvana bindi." Ebu Davud, Cihad 65, (2572); Tirmizi, Edeb 25, (2774). KOMŞUYU HİMAYE 3389 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Hz. Cebrail aleyhisselam bana komşu hakkında o kadar aralıksız tavsiyede bulundu ki, komşuyu varis kılacağını zannettim." Buhari, Edeb 28; Müslim, Birr 140, (2624); Ebu Davud, Edeb 132, (5151); Tirmizi, Birr 28, (1943). 3390 - Amr İbni Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor: "İbnu Ömer radıyallahu anhüma için bir koç kesildi. İbnu Ömer, ailesine: "Ondan yahudi komşunuza hediye ettiniz mi?" diye sordu. "Hayır!" cevabını alınca: "Bundan ona da gönderin. Zira ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Cebrail bana komşu hakkında o kadar aralıksız tavsiyede bulundu ki, komşuyu vâris kılacağını zannettim" dediğini işittim" buyurdu." Ebu Davud, Edeb 132, (5152); Tirmizi, Birr 28, (1944). 3391 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Komşusu, zararlarından emin olmayan kimse cennete giremez." Buhari, Edeb 29; Müslim, İman 73, (46). 3392 - Yine Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:; "kim allah'a ve ahirete inanıyorsa misafirine ikram etsin. Kim Allah'a ve ahirete inanıyorsa komşusuna ihsanda (iyilikte) bulunsun. Kim Allah'a ve ahirete inanıyorsa hayır söylesin veya sükût etsin." Buhari, Edeb 31, 85, Nikah 80, Rikak 23; Müslim, İman 74, (47); Ebu Davud, Edeb 132, (5154). 3393 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "(Bir gün), ey Allah'ın Resulü! dedim, iki komşum var, hangisine (öncelikle) hediyede bulunayım?" "Sana kapı itibarıyla hangisi yakınsa ona!" cevabını verdi." Buhari, Edeb 32, Şüf'a 3, Hibe 16; Ebu Davud, Edeb 132, (5155). 3394 - Buhari ve Müslim'in Ebu Hüreyre radıyallahu anh'tan yaptığı bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdu ki: "Komşu kadın, komşu kadından gelen koyun paçasını bile küçük görmesin." Buhari, Edeb 30, Hibe 1; Müslim, Zekat 90, (1030); Tirmizi, Vela 6, (2131). 3395 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sizden kimse, duvarına, komşusunun kiriş saplamasına mani olmasın." Ebu Hüreyre'den hadisi rivayet eden zat der ki: "Ebu Hüreyre radıyallahu anh, sonra şunu ilave etti: "Görüyorum ki, bunu hoş karşılamadınız. Allah'a yemin olsun, onu omuzlarınız arasına uzatırım." Buhari, Mezalim 20; Müslim, Müsakat 36, (1609); Muvatta, Akdiye 32, (2, 745); Ebu Davud, Akdiye 1, (3634); Tirmizi, Akhak 18, (1353). 3396 - Semüre İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: "Ensâr'dan bir zâtın bahçesinde benim bodur bir hurma ağacım vardı. O zât ailesiyle beraberdi. Semüre, kendi ağacına gitmek üzere bahçeye girerdi. Bu girişten bahçe sâhibi rahatsız oluyordu. Kendisine o ağacı (bir başka yerdeki ağaçla) değiştirmeyi taleb etti. Ama Semüre kabul etmedi. Bunun üzerine Ensari radıyallahu anh Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelip durumu anlattı. Resülullah Semüre'ye o ağacı satmasını taleb etti; fakat o kabül etmedi. Bu sefer (bir başka yerdeki ağaçla) değiştirmeyi teklif etti, o bunu da kabul etmedi. Resülullah: "Ağacı ona bağışla!" dedi ve buna rağbet etmesi için "şöyle şöyle ecir var!'' buyurdu. Semüre yine, kabul etmedi. Bunun üzerine Resülullah aleyhissalâtu vesselâm: "Sen muzır birisin!" dedi. Sonra Ensari zâta dönüp: "Git, onun hurmasını sök!" buyurdu." Ebu Dâvud, Akdiye 31, (3636). 3397 - Ebu Sırma radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: Kim (bir müslümana) zarar verirse Allah da ona zarar verir. Kim de (bir müslüman) ile, nizaya, husümete girerse Allah da onunla husumete girer.'' Ebu Dâvud, Akdiye 31, (3635); Tirmizi, Birr 27, (1941); İbnu Mâce, Ahkâm 17, (2342). KÜSÜŞMEK 3398 - Hz. Ebu Eyyüb radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki : Bir müslümana, kardeşine üç günden fazla küsmesi helal değildir. Yani, bunlar karşılaşırlar da her biri diğerinden yüz çevirir. Bu ikisinden hayırlı olanı, birinci olarak selâm verendir." Buhari, Edeb 62, İsti'zân 9; Müslim, Birr 25, (2560); Muvatta, Hüsnü'l- Hulk 13, (2, 906, 907); Ebu Dâvud, Edeb 55, (4911); Tirmizi, Birr 21, (1933). 3399 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: Bir mü'minin diğer bir mü'mine üç günden fazla küsmesi helâl olmaz. Üzerinden üç gün geçince, ona kavuşup selâm versin. Eğer o selama mukabele ederse ecirde her ikisi de ortaktır. Mukabele etmezse günah onda kalmıştır.'' Bir diğer rivâyette şöyle buyrulmuştur: Kim üç günden fazla küs kalır ve ölürse cehenneme girer.'' Ebu Dâvud, Edeb 55, (4912, 4914). 3400 - Ebu Hırâş es-Sülemi radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: Kim kardeşine bir yıl küserse, bu tıpkı kanını dökmek gibidir.'' Ebu Dâvud, Edeb 55, (4915). 3401 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ameller her perşembe ve pazartesi günü arzedilir. Aziz ve Celil olan Allah o gün, Allah'a hiçbir şirk koşmayan kulun günahını affeder. Bundan sâdece kardeşiyle arasında düşmanlık olanı istisna eder, (onu affetmez) ve der ki: "Bu ikisini barışıncaya kadar terkedin." Müslim, Birr 36, (2565); Muvatta, Hüsnü'l- Hulk 17, (2, 908); Ebu Dâvud, Edeb 55, (4916); Tirmizi, Birr 76, (2024). 3402 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Safiyye Bintu Huyeyy 'in devesi hastalandı. Zeyneb Bintu Cahş'ın yanında fazla deve vardı. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm ona: "Safiyye'ye bir deve ver!" buyurdu. Zeyneb: "Ben bu yahudi kızına deve mi verecek mişim?'' diyerek (red cevabı verdi). Resülullah aleyhissalâtu vesselâm ona kızıp, Zilhicce ve Muharrem ayları ile Safer ayının bir kısmı boyunca küstü.'' Ebu Dâvud, Sünnet 4, (4602). İNSANLARIN KUSURLARINI ARAŞTIRMAK VEYA ÖRTMEK 3403 - Hz. Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "(Birgün) Resülullah aleyhissalâtu vesselâm minbere çıkıp yüksek sesiyle şöyle nida etti: "Ey diliyle müslüman olup da kalbine iman nüfuz etmemiş olan (münafık)lar! Müslümanlara eza vermeyin, onları kınamayın, kusurlarını araştırmayın. Zira kim, müslüman kardeşinin kusurunu araştırırsa, Allah da kendisinin kusurlarını araştırır. Allah kimin kusurunu araştırırsa, onu, evinin içinde (insanlardan gizli) bile olsa rüsvay eder.'' İbnu Ömer bir gün Ka'be'ye nazar etti ve: "Şânın ne yüce, hürmetin ne yüce! Ancak mü'minin Allah yanındaki hürmeti senden de yüce!'' dedi.'' Tirmizi, Birr 85, (2033). 3404 - Ukbe İbnu Âmir radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim bir ayıp görür ve onu örterse, diri diri gömülmüş bir kızı ihya etmiş gibi olur.'' Ebu Dâvud, Edeb 45 (4891). 3405 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bir kul dünyada bir kulu örterse, Allah Kıyamet günü onu mutlaka örter.'' Müslim, Birr 72, (2590). 3406 - Zeyd İbnu Vehb anlatıyor: "İbnu Mes'ud radıyallahu anh'a (bir adam) getirilip: "Şu herif falancadır, sakalından şarap damlıyor'' denildi. Abdullah radıyallahu anh: "Ben tecessüsten men edildim. Lâkin bize bir şey zâhir olursa onu ele alırız!" cevabını verdi." Ebu Dâvud, Edeb 44, (4890). KADINA BAKMA 3407 - İbnu Abbas radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Sakın bir erkek, yanında mahremi olmadıkça yabancı bir kadınla yalnız kalmasın." Buhari, Nikâh 111, Cezau's- Sayd 26, Cihâd 140, 181; Müslim, Hacc 424, (1341). 3408 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Aklında bir şeyler olan bir kadın vardı. Bir gün Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a: "Ey Allah'ın Resulü! Benim sana bir ihtiyacım var!'' dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: Ey ümmü fülan, yollardan hangisini dilersen bak da ihtiyacını göreyim" dedi. Kadınla birlikte bir sokağa gitti, kadın da ihtiyacını arzetti." Müslim, Fedâil 76, (2326); Ebu Dâvud, Edeb 13, (4818, 4819). 3409 - Hz. Cerir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a âni bakıştan sordum. Bana: "Nazarını hemen çevir!'' buyurdu.'' Müslim, Âdâb 45, (2159); Ebu Dâvud, Nikâh 44, (2159); Tirmizi, Edeb 29, (2777). 3410 - Hz. Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Hz. Ali radıyallahu anh'a buyurdular ki: "Ey Ali, bakışına bakış ekleme. Zira ilk bakış sanadır, ama ikinci bakış aleyhinedir." Tirmizi, Edeb 28, (2778); Ebu Dâvud, Nikâh 44, (2149). 3411 - Hz. Enes radıyaIlahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm Fâtıma radıyallahu anhâ'ya, bir köle getirdi. Bunu ona hibe etmişti. Hz. Fâtıma'nın üzerinde (çok uzun olmayan bir elbise vardı, elbiseyi başına çekecek olsa öbür ucu ayaklarına ulaşmıyordu. Elbisesiyle ayaklarını örtecek olsa üst ucu başına yetişmiyordu. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, örtünme hususunda mâruz kaldığı sıkıntıyı görünce: "Bu kıyafette olmanın sana bir mahzuru yok, zira, karşındakiler baban ve kölendir'' buyurdu.'' Ebu Dâvud, Libâs 35, (4106). 3412 - Ümmü Seleme radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm yanımda idi. Evde de bir muhannes vardı. Bu muhannes, Ümmü Seleme'nin kardeşi Abdullah İnu Ebi Ümeyye'ye: "Ey Abdullah, şayet yarın Allah Tâif'in fethini müyesser kılarsa, ben sana Gaylân'ın kızını göstereceğim. Çünkü o, gelirken dört, giderken sekizdir" der. Bu söz üzerine Aleyhissalâtu vesselâm: "Böyleleri bir daha yanınıza girmesin" buyurdu. Bu sözüyle muhannesleri kasdetmişti. Bundan sonra onu, (evlerine girmekten) men ettiler.'' Buhari Megâzi 56, Nikâh 113, Libâs 62 ; Müslim, Selâm 32, (2180); Muvatta, Vasiyyet 5, (2, 767); Ebu Dâvud, Edeb 61, (4929). 3413 - İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm erkeklerden kadınlaşanları, kadınlardan da erkekleşenleri lânet etti ve: "Onları evlerinizden çıkarın!" şeklinde ferman buyurdu." Buhari, Libas 62, Hudüd 33; Ebu Dâvud, Edeb 61, (4930); Tirmizi, Edeb 34, (2785, 2786). 3414 - Ümmü Seleme radıyallahu anhâ anlatıyor: "Ben Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanında idim. Yanında Meymune Bintu'I-Hâris radıyallahu anhâ da vardı. (Bu esnada) İbnu Ümmi Mektum bize doğru geliyordu. -Bu vak'a, tesettürle emredilmemizden sonra idi- ve yanımıza girdi. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm bize: "Ona karşı örtünün!'' emretti. Biz: "Ey Allah'ın resulü! O, âma ve bizi görmeyen (ve varlığımızı tanımayan) bir kimse değil mi?'' dedik. Bunun üzerine: "Siz de mi körlersiniz, siz onu görmüyor musunuz?" buyurdu." Ebu Dâvud, Libas 37, (4112); Tirmizi, Edeb 29, (2779). 3415 - Ebu Üseyd radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm, mescidden çıkıyordu. Yolda kadınlarla erkeklerin karışmış vaziyette olduklarını görünce, kadınlara: "Sizler geride kalın. Yolun ortasından gitmeyin, kenarlarından gidin!" ferman buyurdu. Bundan sonra, kadınlar nerdeyse duvara değecek şekilde yürürdü. Bazan bu değmeler sebebiyle, elbisesinin duvara takıldığı olurdu." Ebu Dâvud, Edeb 180, (5272). 3416 - İbnu Ömer radıyallahu anhüm anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, erkeğin iki kadın arasında yürümesini yasakladı.'' Ebu Dâvud Edeb 180, (5273). 3417 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kadın avrettir, dışarı çıktı mı şeytan ona muttali olur." Tirmizi, Rada 18, (1173). 3418 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam kadınlarından biriyle beraber idi. Yanından bir adam geçti. Aleyhissalâtu vesselam adamı çağırarak: "Bu benim zevcemdir!" dedi. Adam: "Ey Allah'ın Resulü! Ben herkesten şüphe etsem de sizden şüphe etmem!'' deyince, Aleyhissalâtu vesselam: "Şeytan insana kanın nüfuz ettiği gibi nüfuz eder!" buyurdular. Müslim, Selam 23, (2174). MÜTEFERRİK HADİSLER 3419 - Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana: "Ey Ebu Zerr!" dedi. Ben: "Ey Allah'ın Resulü, buyurun! Emrinizdeyim, canım sana feda olsun!" diye cevap verdim." Ebu Davud, Edeb 162, (5226). 3420 - Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sadece mü'minle arkadaşlık et. Senin yemeğini muttaki olan yesin." Ebu Davud, Edeb 19, (4832); Tirmizi, Zühd 56, (2397). 3421 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin." Ebu Davud, edeb 19, (4833); Tirmizi, Zühd 45, (2379). 3422 - Ebu'd-derda radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Size oruç, namaz ve sadakanın derecesinden daha üstün olan şeyi haber vermeyeyim mi?" "Evet (Ey Allah'ın Resulü, söyleyin!)" dediler. "İnsanların arasını düzeltmektir. Çünkü insanların arasındaki bozukluk (dini) kazır." Ebu Davud, Edeb 58, (4919); Tirmizi, Kıyamet 57, (2511). Tirmizi'de şu ziyade gelmiştir: "Ben saçı kazır demiyorum, velakin dini kazır (diyorum)." 3423 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Hz. Ömer radıyallahu anh, el-Cabiye'de bize hitaben: "Ey insanlar, dedi. Ben, (şu hutbeyi okumak üzere) aranızda kalkıyorum, tıpkı, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın da bizim aramızda kalktığı gibi. (O kalkıp) şöyle demişti: "Size Ashabımı, sonra da onların peşinden gelecekleri (sonra da bunların peşinden gelecekleri) tavsiye ediyorum. Daha sonra (gelenler arasında) yalan, öylesine yayılacak ki, kişi, kendisinden yemin taleb edilmediği halde yemin edecek, şahidliği istenmediği halde şehadette bulunacak. Haberiniz olsun, bir erkek bir kadınla baş başa kaldı mı onların üçüncüsü mutlaka şeytandır. Size cemaati tavsiye ederim. Ayrılıkdan sakının. Zira şeytan, tek kalanla birlikte olur. İki kişiden uzak durur. Kim cennetin ortasını dilerse, cemaatten ayrılmasın. Kimi yaptığı hayır sevindirir ve kötülüğü de üzerse, işte o, mü'mindir." İbnu Mace, Ahkam 27, (2363); Tirmizi, Fiten 7, (2166). 3424 - Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sizden biri bir meclis veya bir çarşıdan geçerken elinde ok bulunduğu takdirde, okun demir kısmını tutsun, onunla bir müslümanı yaralamasın." Ebu Musa radıyallahu anh derdi ki: "Biz vallahi, onları ölmezden önce birbirimize yönelttik." Buhari, Fiten 7, Salat 67; Müslim, Birr 124, (2615); Ebu Davud, Cihad 72, (2587). 3425 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm çıplak olarak kılınç teati edilmesini yasakladı." Ebu Davud, Cihad 73, (2588); Tirmizi, Fiten 5, (2164). |