NAMAZIN EDA VE KAZASININ VÜCÛBU
HAKKINDA
2305 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir adam, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a: "Allah, kullarına kaç vakit namazı farz kıldı?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm: "AIIah, kullarIna beş vakit namazı farz kıldı" diye cevap verdi. Adam tekrar sordu: "Bunlardan önce veya sonra başka bir şey var mı?" "AIIah kullarına beş vakti -farz kıldı. " Bu cevap üzerine adam, bunlar üzerine hiçbir ilavede bulunmayacağına, onlardan herhangi bir eksiltme de yapmayacağına dair yemin etti. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Bu adam sözünde durursa mutlaka cennete girecektir!" buyurdu." Müslim, İman,10, (12); Tirmizî, Zekât 2, (619); Nesâi, Salât 4, (1, 228, 229) Bu metin Nesâî'dekidir. Bu rivayeti, Müslim ve Tirmizî, Kitâbu'I-İman'da mezkur, uzun bir hadis zımnında tahric ederler. 2306 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a Mi'râc'a çıktığı gece elli vakit namaz farz kılındı. Sonra bu azaltılarak beşe indirildi. Sonra da şöyle hitap edildi: "Ey Muhammed! Artık, nezdimde (hüküm kesinleşmiştir), bu söz değiştirilmez. Bu beş vakit, (Rabbinin bir lüftu olarak on misliyle kabul edilerek) senin için elli vakit sayılacaktır." Buhârî, Bed'ül-Halk 6, Enbiya 22, 43, Menâkıbu'l-Ensâr 42; Müslim, İman 259, (162); Tirmizî, Salât 159, (213); Nesâî, Salât 1, (1, 217-223). 2307 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Allah, namazı peygamberinizin diliyle hazerde dört, seferde iki, korku halinde de dört rek'at olarak farz kılmıştır." Müslim, Salât 5, (687); Ebü Dâvud, Salât 287, (1247); Nesâî, Taksir 1, (3,118,119). 2308 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Allah namazı (ilk defa farz ettiği zaman iki rek'at olarak farz etmişti. Sonra onu hazer için (dörde) tamamladı. Yolcu namazı ilk farz edildiği şekilde sabit tutuldu." Buhârî, Salât 1, Taksîru's-Salât 5, Menâkıbu'l-Ensâr 47; Müslim, Salâtu'-Müsâfarî.n 2, (685); Muvatta, Kasru's-Salât 8, (1,146; Ebü Dâvud, Salât 270, (1198); Nesâî, Salât 3, (1, 225). 2309 - Hz. Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Kurban bayramında kılınan namaz iki rek'attir, Fıtır (Ramazan) bayramında kılınan namaz iki rek'attir, sefer namazı iki rek'attir, cum'a namazı da iki rek'attir. Bunlar Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ın lisanı üzere, tamamdır, kısaltma yoktur." Nesâî, Cum'a 37, (3,111), Taksir 1, (3,118), İdeyn 11, (3,183). 2310 - Abdullah İbnu Fudâle, babası (Fudâle'den) naklen anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam)'ın bana öğrettikleri arasında: "Beş vakit namaza devam edin!" emri de vardı. Ben: "Bu beş vakit, benim meşguliyetlerimin bulunduğu anlardır. Bana (bunların yerine geçecek) cami (kapsamlı) bir şey emret, öyle ki onu yaptım mı, benden beş vakit namaz borcunun yerine geçsin!" dedim. Bunun üzerine: "Öyleyse Asreyn'e devam et!" buyurdu. Bu kelime bizim dilimizde yoktu. Bu sebeple: "Asreyn nedir?" diye sordum. "Güneş doğmazdan önceki namazla güneş batmazdan önceki namaz" buyurdu." Ebü Dâvud, Salât 9, (428). 2311 - Sebretü' bnu Ma'bed (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Yedi yaşına geldi mi çocuğa namazı emredin, on yaşına geldi mi kılmadığı takdirde dövün." Ebü Dâvud, Salât 26, (494); Tirmizî, Salât 299, (407). Tirmizî'nin rivayetinde "Çocuğa namazı yedi yaşında öğretin, kılmadığı takdirde on yaşında dövün" şeklindedir. 2312 - Amr İbnu'l-Âs (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Çocuklarınıza, onlar yedi yaşında iken namazı emredin. On yaşında olunca namaz(daki ihmalleri) sebebiyle onları dövün, yataklarını da ayırın." Ebü Dâvud, Salat 25, (495, 496). 2313 - Onun bir diğer rivayetinde şöyle denir: "Resülullah'a bundan (namazın çocuğa ne zaman emredileceğinden) sorulmuştu: "Çocuk sağını solundan ayırmasını bildi mi ona namazı emredin" buyurdu." Ebü Davud, Salât 26, (497). 2314 - İbnu Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) beni Uhud savaşı sırasında teftiş etti. O zaman ondört yaşında idim, savaşa katılmama izin vermedi. Hendek savaşı sırasında da beni gördü, o zaman ben onbeş yaşında idim, bu sefer bana (cihad) izni verdi." Nâfi' der ki: "Ben Ömer İbnu Abdilaziz'e uğradım, o zaman halife idi. Kendisine bu vak'ayı anlattım. Bana: "Bu (onbeş yaş) çocukla büyüğü ayıran hududdur" buyurdu. Valilerine yazarak, onbeş yaşına basanları mükellef addetmelerini, daha küçükleri âile efradından saymalarını emretti." Buhârî, Şehâdât 18, Megazî 29, Müslim, İmâret 91, (1868); Tirmizî, Cihâd 31, (1711); Ebü Dâvud, Hudud 17, (4406, 4407); Nesâî, Talâk 20, (6,155). 2315 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim bir namaz unutacak olursa hatırlayınca derhal kılsın. Unutulan namazın bundan başka kefareti yoktur." Buhârî, Mevakîtu's-Salât 37; Müslim, Mesâcid 314, (684); Tirmizî, Salât 131, (178); Ebü Dâvud, Salât 11, (442); Nesâî, Mevâkît 52, 53, (2, 293, 294). 2316 - Buharî ve Müslim'in bir diğer rivayetinde şöyle denmiştir: "Sizden biriniz namaz sırasında yatmış idiyse veya namaza karşı gaflet etmiş (ve unutmuş) ise, hatırlar hatırlamaz onu kılsın. Zîra Allah Teâlâ Hazretleri şöyle buyurmuştur: "Beni anmak için namaz kıl!" (Tâ-hâ 14). Buhârî, Mevakîtu's-Salât 37; Müslim, Mesâcid 314, (684); Tirmizî, Salât 131, (178); Ebü Dâvud, Salât 11, (442); Nesâî, Mevâkît 52, 53, (2, 293, 294). 2317 - Ebü Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah'la beraber bir gece boyu yürüdük. Cemaatten bazıları: "Ey Allah'ın Resülü! Bize mola verseniz!" diye talepte bulundular. Efendimiz: "Namaz vaktine uyuya kalmanızdan korkuyorum" buyurdu. Bunun üzerine Hz. Bilâl: "Ben sizi uyandırırım!" dedi. Böylece Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) mola verdi ve herkes yattı. Nöbette kalan Bilâl de sırtını devesine dayamıştı ki gözleri kapanıverdi, o da uyuyakaldı. Güneşin doğmasıyla Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) uyandı ve: "Ey BiIâI! Sözün ne oldu?" diye seslendi ve Hz. Bilâl: "Üzerime böyle bir uyku hiç çökmedi" diyerek cevap verdi. Aleyhissalâtu vesselâm: "AIIah Teâlâ Hazretleri, ruhlarınızı dilediği zaman kabzeder, dilediği zaman geri gönderir. Ey BiIâI! Halka namaz için ezan oku" buyurdu. Sonra abdest aldı ve güneş yükselip beyazlaşınca kalktı, kafileye cemaatle namaz kıldırdı." Buhârî, Mevâkît 35, Tevhîd 31; Müslim, Mesâcid 309-311; Muvatta, Vaktu's-Salât 25; Ebu Dâvud, Salât 11, (435-441); Tirmizî, Salât 130, (177), Tefsir, Tâ-hâ (3162); Nesâî, Mevâkît 53, 54, 55, (1, 294-298), İmâmet 47, (2,106). 2318 - Bu hadis Ebü Dâvud'un bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Güneşin harareti onları uyandırınca kalktılar, bir müddet yürüdüler, sonra tekrar konaklayıp abdest aldılar. Hz. Bilâl (radıyallâhu anh) ezan okudu. Sabahın iki rekatlik (sünnet) namazını kıldılar, sonra da sabah namazını (kazaen) kıldılar. Namazdan sonra hayvanlara binip yola koyuldular. Giderken birbirlerine: "Namazımızda ihmalkârlık ettik" diye yakınıyorlardı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Uyurken (vâki olan namaz kaçması) ihmal sayılmaz, ihmal uyanıklıktadır. Sizden biri, herhangi bir namazda gaflete düşer kaçırırsa, hatırlayınca onu hemen kılsın. Ertesi sabahın namazı da mütad vaktinde kılınır" buyurdu." Buhârî, Mevâkît 35, Tevhîd 31; Müslim, Mesâcid 309-311; Muvatta, Vaktu's-Salât 25; Ebu Dâvud, Salât 11, (435-441); Tirmizî, Salât 130, (177), Tefsir, Tâ-hâ (3162); Nesâî, Mevâkît 53, 54, 55, (1, 294- 298), İmâmet 47, (2,106). 2319 - Ebü Dâvud'un bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir: "Namaz(ın kaçmış olmasın)dan korkarak kalktık, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Ağır olun, ağır olun, bunda bir taksiriniz yok!" buyurdu. Güneş yükselince de: "Sizden kim sabahın iki rekat sünnetini (mütad olarak) kılıyor idiyse yine kılsın" dedi. Bu emir üzerine kılan da, kılmayan da kalkıp sünnetini kıldı. Sonra Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaz için kâmet emretti. Kâmet getirildi. Efendimiz kalktı ve bize namaz kıldırdı. Namaz bitince: "Haberiniz olsun, AIIah'a hamdediyoruz ki, bizi namazımızdan, dünyevî işlerimizden herhangi biri alıkoymuş değildir. Ancak ruhlarımız AIlahu Teâlâ'nın kabza-i tasarrufundadır, dilediği zaman onu salar. Sizden kim sabah namazına, sabahleyin mütad vaktinde kavuşursa, sabah namazıyla birlikte bir mislini de kaza etsin!" dedi." Buhârî, Mevâkît 35, Tevhîd 31; Müslim, Mesâcid 309-311; Muvatta, Vaktu's-Salât 25; Ebu Dâvud, Salât 11, (435-441); Tirmizî, Salât 130, (177), Tefsir, Tâ-hâ (3162); Nesâî, Mevâkît 53, 54, 55, (1, 294-298), İmâmet 47, (2,106). 2320 - Ebü Dâvud, Tirmizî ve Nesâî'nin bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir: "Şunu bilin ki, uykuda ihmal sözkonusu değildir. İhmal lyani taksir), diğer bir namazın vakti girinceye kadar namazını kılmayan için mevzubahistir." Buhârî, Mevâkît 35, Tevhîd 31; Müslim, Mesâcid 309-311; Muvatta, Vaktu's-Salât 25; Ebu Dâvud, Salât 11, (435-441); Tirmizî, Salât 130, (177), Tefsir, Tâ-hâ (3162); Nesâî, Mevâkît 53, 54, 55, (1, 294-298), İmâmet 47, (2,106). 2321 - Müslim'in Ebü Hüreyre'den kaydettiği bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "...Güneş doğuncaya kadar uyanmadı. Resülullah (aleyhissalatu vesselâm): "Herkes bineğinin başından tutsun (ve burayı terketsin). Zîra burası bize şeytanın musallat olduğu bir yerdir!" dedi. Biz de emri yerine getirdik." Buhârî, Mevâkît 35, Tevhîd 31; Müslim, Mesâcid 309-311; Muvatta, Vaktu's-Salât 25; Ebu Dâvud, Salât 11, (435-441); Tirmizî, Salât 130, (177), Tefsir, Tâ-hâ (3162); Nesâî, Mevâkît 53, 54, 55, (1, 294- 298), İmâmet 47, (2,106). 2322 - Ebü Dâvud'un Ebü Hüreyre'den kaydettiği bir rivayette şöyle denmiştir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam): "Size gaflet gelen bu yeri değiştirin!" buyurdu. Buhârî, Mevâkît 35, Tevhîd 31; Müslim, Mesâcid 309-311; Muvatta, Vaktu's-Salât 25; Ebu Dâvud, Salât 11, (435 - 441); Tirmizî, Salât 130, (177), Tefsir, Tâ-hâ (3162); Nesâî, Mevâkît 53, 54, 55, (1, 294-298), İmâmet 47, (2,106). 2323 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) gecenin evvelinde yürüdü, sonuna doğru uyku molası verdi. Ancak güneş doğuncaya -veya bir kısmı ufuktan çıkıncaya- kadar uyanamadı. (Uyanınca) namazı hemen kılmadı. Güneş yükselince namazı kıldı. İşte bu orta namazdır (Salâtu'l-Vustâ)." Nesâî, Mevâkît 55, (1, 299). 2324 - İmam Mâlik, Zeyd İbnu Eslem'den naklen anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Muhakkak ki, Allah, ruhlarımızı kabzetmektedir. Dilerse onu, bize bundan başka bir vakitte iade eder." Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) böyle söyledikten sonra Hz. Ebü Bekri's-Sıddîk (radıyallâhu anh)'a yönelerek: "Şeytan (bu gece) namaz kılmakta iken Bilâl'e geldi ve onu yatırdı. Uyuması için bir çocuk nasıl sallanarak avutulursa öylece onu da sallayarak uyuttu" dedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) sonra Bilâl'i çağırdı. Gelince Bilâl, Resülullah'a onun Hz. Ebü Bekr'e anlattığının tıpkısını haber verdi. Hz. Ebü Bekr bu işittikleri karşısında: "Şehadet ederim ki, sen Allah'ın Resülüsün!" demekten kendini alamadı." Muvatta, vukütu's-Salât 26, ( 1.14-15). 2325 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Ömer, Hendek savaşı sırasında bir keresinde güneş battıktan sonra geldi ve Kureyş kafirlerine küfretmeye başladı ve bu meyanda: "Ey Allah'ın Resülü dedi, güneş batmak üzereyken ikindi namazını (güç bela) kılabildim." Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Vallâhi ikindiyi ben kılamadım!" dedi. Beraberce kalkıp Butha'ya gittik. Orada Efendimiz abdest aldı, biz de abdest aldık. Güneş battıktan sonra ikindiyi kıldı, sonra da akşamı kıldı." Buharî, Mevâkît 36, 38, Ezân 26, Salâtu'l-Havf 4, Megâzî 29; Müslim, Mesâcid 209, (631); Tirmizî, Salât 132, (180); Nesâî, Sehv 105, (3, 84, 85). 2326 - İbnu Mes'üd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Müşrikler Hendek günü Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı fazlaca meşgul ederek dört vakit namazı kazaya bıraktırdılar, geceden Allah'ın dilediği bir müddet geçinceye kadar onları kılamadı. Sonra Bilâl (radıyallâhu anh)'e emretti, o da ezan okudu. Sonra kâmet getirdi. Resülullah öğleyi (kazâen) kıldı. (Bilâl tekrar) ikâmet getirdi, Resülullah ikindiyi kıldı. Sonra (Bilâl tekrar) ikâmet getirdi. Resülullah akşamı kıldı. Sonra (Bilâl yatsı için) kâmet getirdi ve Resülullah yatsıyı kıldı." Tirmizi, Salât 132, (179); Nesâî, Mevâkît 55, (1, 297, 298). 2327 - Nâfi' anlatıyor: "Abdullah İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ)'e baygınlık gelmiş ve aklı gitmişti. (Bu esnada kılamadığı) namazı kaza etmedi." Muvatta, Vukût 24, (1,13). İmam Mâlik der ki: "Doğruyu Allah bilir ya, bana göre bu şundan ileri gelir: "Vakit çıkmıştır. Ama vakit içinde ayılan, o vaktin namazını kılar.." 2328 - Yine Nâfi' anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) dedi ki: "Kim bir namazı unutur ve bunu imamın arkasında namaz kılarken hatırlarsa, imam selamı verince unutmuş olduğu namazı hemen kılsın, sonra da öbür namazı (kıldığını yeniden) kılsın." Muvatta, Kasru's-Salât 77, (1,168). 2329 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh)'in anlattığına göre, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğini işitmiştir "Kişiyle şirk arasında namazın terki vardır." Müslim, İman 134, (82); Ebü Dâvud, Sünnet 15, (4678); Tirmizî, İman 9, (2622). Metin Müslim'in metnidir. Tirmizinin metni şöyledir: "Küfürle îman arasında namazın terki vardır." 2330 - Tirmizî ve Ebü Dâvud'un bir diğer rivayetinde: "Kulla küfür arasında namazın terki vardır." Tirmizî, İman 9, (2622); Ebü Dâvud, Sünnet 15, (4678); İbnu Mâce, Salât 77, (1078). 2331 - Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Benimle onlar (münafıklar) arasındaki ahid (antlaşma) namazdır. Kim onu terkederse küfre düşer." Tirmizî, İman 9, (2623); Nesâî, Salât 8, (1, 231, 232); İbnu Mâce, Salât 77, (1079). 2332 - Abdullah İbnu Şakik merhum anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ashâb'ı ameller içerisinde sadece namazın terkinde küfür görürledi." Tirmizî, İman 9, (2624). 2333 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İkindi namazını kaçıran bir insanın (uğradığı zarar yönünden durumu), malını ve ehlini kaybeden kimsenin durumu gibidir." Buhârî, Mevâkît 14; Müslim, Mesâcid 200, (626); Muvatta, Vukütu's-Salât 21, (1,11,12); Ebü Dâvud, Salât 5, (414, 415); Tirmizî, Salât 128, (175); Nesâî, Salât 17, (1, 238). 2334 - Ebü'l-Melih (rahimehümullah) anlatıyor: "Biz bulutlu bir günde Büreyde (radıyallâhu anh) ile bir gazvede beraberdik. Dedi ki: "İkindi namazını erken kılın, zîra Resülullah (aleyhissalâtu vesselam): "Kim ikindi namazını terkederse ameli boşa gider" buyurdu." Buhârî, Mevâkit 15, 34; Nesâî, Salât 15, (1, 236). NAMAZ VAKİTLERİ 2335 - Hz. Ebü Müsa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'a bir zat gelerek namaz vakitlerini sordu. Efendimiz ona hiçbir cevap vermedi." (Sabah vaktinde) şafak sökünce, henüz kimse kimseyi tanıyamayacak kadar ortalık karanlık iken Bilâl'e emretti, sabah ezanını okudu. Sonra, güneş tam tepe noktasından batıya dönme (zeval) anında yine Bilâl'e emretti, öğle ezanını okudu. Bu vakit için, -öbürlerinden daha iyi bilen- birisi: "Bu, gün ortası (nısfu'n-Nehar)" demişti. Sonra, güneş henüz yüksekte olduğu zaman emretti, Bilâl akşam narnazı için ezan okudu. Sonra ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca yatsı için emretti, Bilâ! yatsı ezanını okudu. Sonra ertesi gün, sabah namazını tehir etti. O kadar geciktirdi ki, kişinin, "sabah vakti çıktı veya çıkmak üzere" demesi ânında namazı tamamladı. Sonra öğleyi tehir etti, öyle ki, öğle namazını dün ikindiyi kıldığımız âna yakın bir vakitte kıldı. Sonra ikindiyi tehir etti. Bir kimsenin, "Güneş (ikindi) kızıllığına büründü" diyebileceği bir vakitte namazdan çıktı. Sonra akşamı, nerdeyse ufuktan aydınlığın (şafak) kaybolduğu âna kadar tehir etti." 2336 - Bir rivayette de şöyle gelmiştir: Akşamı, ikinci günde, ufuktaki aydınlığın kaybolmasından önce kıldı. Sonra yatsıyı, gecenin ilk üçte birine kadar tehir etti. Sonra sabah oldu ve soru sahibini çağırdı: "İşte namazın vakti bu iki hudud arasındadır" buyurdu. Müslim, Mesâcid 178, (614); Ebü Dâvud, Salât 2, (395); Nesâî, Muvâkît 15, (1, 260, 261). Metin Müslim'e aittir. 2337 - Ebü Dâvud'un bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Sabah namazını kişi arkadaşının yüzünü tanıyamayacak -veya kişi yanındakini tanımayacak- kadar (ortalığın karanlık olduğu) bir anda kıldı. Sonra ikindiyi öylesine tehir etti ki, namazdan çıktığı zaman güneş sararmıştı..." Rivayetin sonunda Ebü Dâvud der ki: Bu hadisi rivayet edenlerden bazısı şöyle dedi: "sonra yatsıyı gece yarısına kadar tehir ederek kıldı." Ebü Dâvud, Salât 2, (396). 2338 - Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir adam Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a namazların vaktinden sormuştu. Ona: "Şu (önümüzdeki) iki günde namazları bizimle kıl!"buyurdu. (O gün) güneş tam tepe noktasından (batıyor) kayınca ezan için Bilâl'e emretti. O da öğle ezanını okudu. Sonra öğle için kâmet okumasını emretti. Sonra güneş yüksekte, beyaz parlak iken emretti ve ikindi için kâmet okudu. Sonra güneş batınca emretti, akşam için kâmet okudu. Sonra ufuktaki aydınlık kaybolunca emretti, yatsı için kâmet okudu. Sonra şafak sökünce emretti sabah için kâmet okudu. İkinci gün olunca, Bilâl'e ortalığın serinlemesini beklemeyi emretti. O da öğleyi, ortalık iyice serinleyinceye kadar geciktirdi. İkindiyi, güneş yüksekten, dünkü vakitten biraz sonra kıldı. Akşamı ufuktaki beyazlık kaybolmazdan az önce kıldı. Yatsıyı gecenin üçte biri geçtikten sonra kıldı. Sabahı ortalık iyice ağarınca kıldı. Sonra: "Namaz vakitlerinden soran kimse nerede?" diye sordu. Soru sahibi: "Benim ey Allah'ın Resülü!" dedi. "Namazlarınızın vakti dedi, gördüğünüz (iki vakit) arasındadır." Müslim, Mesâcid 176, 177, (613); Tirmizî, Salât 115, (152); Nesâî, Mevâkît 12, (1, 258). 2339 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Cibril (aleyhisselâm) bana, Beytullah'ın yanında, iki kere imamlık yaptı. Bunlardan birincide öğleyi, gölge ayakkabı bağı kadarken kıldı. Sonra, ikindiyi her şey gölgesi kadarken kıldı. Sonra akşamı güneş battığı ve oruçlunun orucunu açtığı zaman kıldı. Sonra yatsıyı, ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca kıldı. Sonra sabahı şafak sökünce ve oruçluya yemek haram olunca kıldı. İkinci sefer öğleyi, dünkü ikindinin vaktinde herşeyin gölgesi kendisi kadar olunca kıldı. Sonra ikindiyi, herşeyin gölgesi kendisinin iki misli olunca kıldı. Sonra akşamı, önceki vaktinde kıldı. Sonra yatsıyı, gecenin üçte biri gidince kıldı. Sonra sabahı, yeryüzü ağarınca kıldı. Sonra Cibrîl (aleyhisselam) bana yönelip: "Ey Muhammedl Bunlar senden önceki peygamberlerin (aleyhimüssalatu vesselâm) vaktidir. Namaz vakti de bu iki vakit arasında kalan zamandır!" dedi. " Tirmizî, Salât 1, (149); Ebü Dâvud, Salât 2, (393). 2340 - Nesaî'nin Hz. Câbir (radıyallâhu anh)'den yaptığı bir rivayette şöyle denmiştir: "Sonra O'na (Cibrîl), Fecr uzayıp sabah olunca daha yıldızlar parlak ve cıvıl cıvıl iken geldi. Dünkü yaptığını aynen yaptı, sabah namazını kıldı. Sonra da: "Namaz vakti, işte gördüğünüz bu iki namaz arasıdır" dedi." Nesâi, Mevâkît 10, (1, 256). 2341 - Bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "...Öğleyi, güneş (tepeden batıya) meyledince kıldı. (Bu sırada) gölge ayakkabı bağı kadardı. Sonra ikindiyi, gölge ayakkabı bağının misli ve adam boyu olunca kıldı. Sonra akşamı, güneş batınca kıldı. Sonra yatsıyı, ufuktaki aydınlık kaybolunca kıldı. Sonra, sabahı, şafak sökünce kıldı. Sonra ertesi günün öğlesini, gölge, adam boyu olunca kıldı. Sonra ikindiyi, kişinin gölgesi iki misli olunca kıldı. Sonra akşamı, güneş batınca kıldı. Sonra yatsıyı, gecenin üçte birine veya yarısına doğru kıldı. Sonra sabahı kıldı ve ortalık ağardı." Nesâî, Mevâkît I5, 7,10,17, (1, 251, 255, 261, 263). 2342 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Bilesiniz, namazın bir ilk vakti bir de son vakti vardır. Öğle vaktinin evveli güneşin tepe noktasından batıya meyil (zeval ânıdır. Son vakti de ikindinin girdiği andır. İkindi vaktinin evveli, vaktinin girdiği andır. Vaktin sonu da güneşin sarardığı andır. Akşam vaktinin evveli, güneşin battığı andır. Vaktin sonu da ufuktaki aydınlığın (şafak) kaybolduğu andır. Yatsı vaktinin evveli, ufuğun kaybolduğu andır. Vaktin sonu da gecenin yarısıdır. Sabah vaktinin evveli fecrin (aydınlığı) doğmasıdır. Vaktin sonu da güneşin doğmasıdır." Tirmizî, Salât 114, (151); Müslim, Mevâkît 6, (1, 249, 250). 2343 - Muvatta'da Abdullah İbnu Râfi' Mevla Ümmü Seleme'den kaydedilen bir rivayette şöyle denmiştir: "Abdullah İbnu Râfi', Ebü Hüreyre'ye namazların vaktini sormuştu. Ebü Hüreyre kendisine şu açıklamayı yaptı: "Ben sana haber vereyim: Gölgen kendi mislin kadarken öğleyi kıl. İkindiyi gölgen iki mislin olunca kıl. Akşamı güneş batınca kıl. Yatsıyı seninle arana gecenin üçte biri girince kıl. Sabahı da alaca karanılıkta kıl." Muvatta, Vukütu's-Salât 9, (1, 8). 6 2344 - İmam Mâlik'in anlattığına göre, Hz. Ömer valilerine şöyle yazdı: "Nazarımda işlerinizin en ehemmiyetlisi namazdır. Kim onu (farz, vacib, sünnet ve vaktine riayetle) korur ve (tam zamanında kılmaya) devam ederse dînini korumuş olur. Kim de onu(n zamanını tehir suretiyle) zayi ederse, onun dışındakileri daha çok zayi eder." Hz. Ömer yazısına şöyle devam etti: "Öğleyi gölge bir ziralıktan birinizin gölgesi misli oluncaya kadar kılınız. İkindiyi, güneş yüksekte, beyaz, parlak iken, hayvan binicisinin, güneş batmazdan önce iki veya üç fersahlık yol alacağı müddet içerisinde; akşamı güneş batınca; yatsıyı ufuktaki aydınlık battımı gecenin üçte birine kadar kılınız. -Kim (yatsıyı kılmadan) uyursa gözüne uyku düşmesin, kim (yatsıyı kılmadan) uyursa gözüne uyku düşmesin, kim (yatsıyı kılmadan) uyursa gözüne uyku düşmesin- Sabahı da yıldızlar parlak ve cıvıldarken kılınız." Muvatta, Mevâkit 6, (1, 6-7). 2345 - Muvatta'nın diğer bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Hz. Ömer (radıyallâhu anh), Ebü Müsa el-Eş'arî hazretlerine yazdığı bir mektupta aynı şeyi hatırlattı ve (ilaveten) şunu yazdı: "Onda -yani sabah namazında- mufassal sürelerden iki uzun süre oku." Muvatta, Mevâkît 7, (1, 7). 2346 - Yine benzer bir diğer rivayette şu ifade mevcuttur: Hz. Ömer, Ebü Müsa (radıyallâhu anhümâ)'ya şöyle yazdı: ". . .Yatsıyı seninle (akşam namazıyla) arana gecenin üçte biri girince kıl. Geciktirirsen gecenin yarısına kadar olsun. Sakın gafillerden olma." Muvatta, 8, (1, 7). 2347 - Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Öğlenin (başlama) vakti, güneşin (tepe noktasından batıya) meylettiği zamandır. Kişinin gölgesi kendi uzunluğunda olduğu müddetçe öğle vakti devam eder, yani ikindi vakti girmedikçe. İkindi vakti ise güneş sararmadıkça devam eder. Akşam vakti ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolmadığı müddetçe devam eder. Yatsı namazının vakti orta uzunluktaki gecenin yarısına kadardır. Sabah namazının vakti ise fecrin doğmasından (yani şafağın sökmesinden) başlar, güneş doğuncaya kadar devam eder. Güneş doğdu mu namazdan vazgeç. Çünkü o, şeytanın iki boynuzu arasından doğar." Müslim, Mesâcid,173, (612); Ebü Dâvud, Salât 2, (396); Nesâî, Mevakît 15, (1, 260). 2348 - Ebü'l-Minhâl Seyyâr İbnu Selâme (rahimehullah) anlatıyor: "Ben ve babam birlikte Ebü Berze el-Eslemî (radıyallâhu anh)'nin yanına girdik. Babam ona: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) farz namazları nasıl kılardı?" diye sordu. Şu cevabı verdi: "Efendimiz sizin "el-Evvel" dediğiniz öğle namazını güneş (tepe noktasından) batıya kayınca kılardı. Birimiz ikindiyi kılınca, Medîne'nin en uzak yerindeki evine dönerdi de güneş hâlâ canlılığını korurdu. Akşam namazı hakkında ne söylediğini unuttum. Sizin atame dediğiniz yatsıyı geciktirmeyi iyi bulurdu (müstehap addederdi). Yatsıdan önce uyumayı, sonra da konuşmayı mekruh addederdi. Kişi (yanında beraber oturduğu) arkadaşını tanıyınca sabah namazından ayrılırdı. Namazda altmış-yüz âyet miktarınca Kur'ân okurdu." Buhârî, Mevâkît 11, 13, 39, Ezân 104; Müslim, Mesâcid 237, (647); Ebü Dâvud, Salât 3, (398); Nesâî, Mevâkît 2, (1, 246), 20, (1, 265). 2349 - Muhammed ibnu Amr İbni'l-Hasen İbni Ali İbnu Ebî Tâlib (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Haccâc, Medîne'ye geldiğinde namazı mütad vaktinden tehir ediyordu. Bunun üzerine Câbir İbnu Abdillah (radıyallâhu anh)'a (namazların vakti hakkında) sorduk. Bize şu açıklamayı yaptı: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğleyi hararetin şiddetli olduğu zamanda (hâcire vaktinde) kılardı. İkindiyi de güneş parlakken kılardı. Akşamı, güneş batınca; yatsıyı bazan geciktirir, bazen de öne alırdı. Halkın toplandığını görünce tacil eder, onları ağır görünce de tehir ederdi. Sabahı da alaca karanlıkta kılardı. Buhârî, Mevâkît 18, 21; Müsıim, Mesâcid 234, (646); Ebü Dâvud, Salât 3, (397); Nesâî, Mevâkît 18, (1, 264). 2350 - Nesâî'nin Enes (radıyallâhu anh)'ten yaptığı rivayette şöyle denmiştir: "Sabahı, göz(ün görme ufku) genişleyinceye kadar kılardı." Nesâî 29, (1, 278). 2351 - İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğle namazı kıldığı zaman (gölgenin) miktarı, yazda üç ayaktan beş ayağa kadar idi. Kışta da beş ayaktan yedi ayağa kadardı." Ebü Dâvud, Salât 4, (400); Nesâî, Mevâkît 6, (1, 251). 2352 - Hz. Âişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Mü'min kadınlar Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'la birlikte sabah namazlarını, bürgülerine sarılmış olarak kılarlardı. Sonra, namazlarını kılınca evlerine dönerlerdi de bu esnada karanlıktan dolayı kimse de onları tanıyamazdı." Buhârî, Mevâkît 13, 27, Ezân 162,165; Müslim, Mesâcid 231, (645); Muvatta, Vuküt 4, (1, 5); Ebü Dâvud, Salât 8, (423); Tirmizî, Salât 116, (153); Nesâî, Mevâkît 25, (1, 271). 2353 - Yine Hz. Aişe anlatıyor: "Ben öğle namazını, ne Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) kadar, ne de Ebü Bekr ve Ömer kadar tacil edip geciktirmeyen bir başka însan tanımıyorum." Tirmizî, Salât, 118. 2354 - Yine Tirmizî'de Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ)'den kaydedilen bir hadiste denmiştir ki: "Öğleyi tacilde Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) sizden daha titizdi. Siz de ikindiyi tacilde ondan daha titizsiniz." 2355 - Habbâb (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a (secde edilen) yerin sıcaklığından şikayet ettik, ancak şikayetimizi dinlemedi. Züheyr, Ebü İshak'a: "Şikayetiniz öğle vaktinden miydi?" diye sordu. Öbürü: "Evet!" dedi. Ben: "Vakit girer girmez, (yani ortalık çok sıcakken) kılınmasından mı?" diye sordum. O yine: "Evet!" dedi." Müslim, Mesâcid 189, (619); Nesâî, Mevâkit 2, (1, 247). 2356 - Hz. Enes (radıyallâhu anh): "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) (yolculuk sırasında) bir yere inecek olsa, öğleyi kılmadan orayı terketmezdi" demişti. Bir adam sordu: "Yani gün ortasında olsa da mı?" "Evet, dedi, Enes, gün ortasında olsa da!" Ebü Dâvud, Salât 273, (1205); Nesâi, Mevâkît 3, (1, 248). 2357 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) güneş odama vurduğu sırada ikindiyi kılardı." Ebü Dâvud'un rivayetinde şu ziyade var: "... (güneş) odamdan yükselmezden önce..." Buhari, Mevâkît 13, Humus 4; Müslim, Mesâcid 169, (611); Ebü Dâvud, Salât 5, (407); Tirmizî, Salât 120, (159); Nesâî, Mevâkît 8, (1, 252). 2358 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) güneş yüksekte ve canlı iken ikindiyi kılardı. Bu esnada kişi avâli'ye (dış semtlere) gider, oraya varırdı ve hâlâ güneş yüksekliğini muhafaza ederdi. Gidilen bu avâli'den bazıları Medîne'ye dört mil uzaklıkta idi." Buhârî, Mevâkît 13, İ'tisâm 16; Müslim, Mesâcîd 192-197, (621-624); Muvatta, Vuküt 11, (1, 8-9); Ebü Dâvud, Salât 5, (404-405); Nesâî, Mevâkît 8, (1, 252-254). 2359 - Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "Es'ad İbnu Sehl İbnu Huneyf der ki: "Biz Ömer İbnu Abdilaziz (rahimehullah) ile öğleyi kıldık. Sonra çıkıp Hz. Enes İbnu Mâlik (radıyallâhu anh)'in yanına gittik. Varınca onu ikindiyi kılıyor bulduk. Ben kendisine:- "Ey amcacığım! Kıldığın bu namaz da ne?" diye sordum. Bana: "Bu, ikindi namazıdır. Ve bu Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'Ia beraber kıldığımız namazdır" dedi. Buhârî, Mevâkît 13, İ'tisâm 16; Müslim, Mesâcîd 192-197, (621-624); Muvatta, Vuküt 11, (1, 8-9); Ebü Dâvud, Salât 5, (404-405); Nesâî, Mevâkît 8, (1, 252-254). 2360 - Bir diğer rivayette de şöyle gelmiştir: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) bize ikindiyi kıldırdı. Namazdan çıkınca Efendimizin yanına Benî Seleme'den birisi geldi ve: "Ey Allah'ın Resülü! dedi. Biz, bir deve kesmek istiyor ve sizin de kesimde hazır bulunmanızı arzu ediyoruz." Efendimiz "Pekala!" deyip gitti. Biz de onunla gittik. Varınca, devenin henüz kesilmediğini gördük. Kestiler, parçaladırlar. Bir miktarını pişirdiler. Güneş batmadan o eti yedik." Buhârî, Mevâkît 13, İ'tisâm 16; Müslim, Mesâcîd 192-197, (621-624); Muvatta, Vuküt 11, (1, 8-9); Ebü Dâvud, Salât 5, (404-405); Nesâî, Mevâkît 8, (1, 252-254). 2361 - Seleme İbnu'l-Ekvâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) akşamı, güneş batıp perdeye bürününce kılıyordu." Buhârî, Mevâkît 18; Müslim, Mesâcid 216, (636); Ebü Dâvud, Salât 6, (417); Tirmizî, Salât 122, (164). Ebu Dâvud'un bir rivayetinde şöyle denir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) akşamı, güneşin battığı vakitte, güneş (kursunun son) izi de ufukta kaybolunca kılıyordu." 2362 - Râfi İbnu Hadîc (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Biz akşamı, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte kılınca, cemaatten ayrılıp (ok atışı yapanımız olurdu da) attığı okun düştüğü yerleri rahat görebilirdi." Buhârî, Mevâkît 18; Müslim, Mesâcîd 217, (637). 2363 - Nesâi nin bu hususta Eslem kabîlesine mensup ashabtan bir kimseden kaydettiği beyan şöyledir: "Onlar Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte akşamı kılarlar, sonra da Medîne'nin (Mescid'e) en uzak yerinde olan ailelerine dönüp ok atışı yaparlar ve de oklarının düştüğü yerleri görürlerdi." Nesâî, Mevâkît 13, (1, 259). 2364 - Mersed İbnu Abdillah el-Müzenî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ebü Eyyüb, gâzi (mücahid) olarak yanımıza geldi. Bu sırada Ukbe İbnu Amir de Mısır'da vali idi. Ukbe, akşam namazını tehir etti. Ebü Eyyüb ona yönelerek: "Ey Ukbe! dedi. Bu kıldırdığın namaz ne namazıdır?" Ukbe, hatasını anlayarak: "Meşguliyetimiz vardı" diye özür beyan etti. Ebü Eyyüb: "Sen Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ın şu sözünü işitmedin mi? Buyurmuştu ki: "Ümmetim, akşam namazını, yıldızlar cıvıldayana kadar geciktirmedikçe hayır üzere -veya fıtrat üzere demişti- olmaktan geri kalmaz. " 2365 - Hz. Ali İbnu Ebî Tâlib (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana şu tembihte bulundu: "Ey Ali, üç şey vardır, sakın onları geciktirme: Vakti girince namaz, (hemen kıl!) Hazır olunca cenaze, (hemen defnet!) Kendisine denk birini bulduğun bekar kadın, (hemen evlendir!)" Tirmizî, Salât 127, (171). 2366 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim sabah namazından bir rek'ati güneş doğmazdan önce kılabilirse, sabah namazına yetişmiş demektir. Kim ikindi namazından bir rek'ati güneş batmadan önce kılabiIirse ikindi namazına yetişmiş demektir." 2367 - Buhârî ve Nesâî'de gelen bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "Sizden kim, ikindi namazının bir secdesini güneş batmazdan önce kılabilirse, namazını tamamlasın, sabah namazının da bir secdesini güneş doğmazdan önce kılabilen, namazını tamamlasın." Ancak Nesâî (bir rivayetinde de) şöyle der: ". . iIk rekatinde kılarsa. . . " Buhâri, Mevâkît 28,17; Müslim, Mesâcid 163, (608); Muvatta, Vuküt 5, (1, 6); Tirmizî, Salât 137, (186); Ebü Dâvud, Salât 5, (412); Nesâî, Mevâkît 11, (1, 257, 258), 28, (1, 273). 2368 - Yine Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hararet şiddetlenince namazı (vakit) biraz serinleyince kılın. Çünkü, şiddetli hararet cehennemden bir kabarmadır. Buhârî, Mevâkît 9, Bed'ü'l-Halk 10; Müslim, Mesâcid 180, (615); Muvatta, Vüküt 28, (1,16); Ebü Dâvud, Salât 4, (402); Tirmizî, Salât 7, (157); İbnu Mâce Salât 4, (677); Nesâî, Mevâkit 5 (1, 248-249). 2369 - İmam Mâlik in bir rivayetinde (Resülullah'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir): "Cehennem, Rabbine (ey Rabbim! bir kısmım, diğer bir kısmımı yiyor diye) şikayet etti. Bunun üzerine Rab Teâlâ ona yılda iki kere teneffüs etmesine izin verdi: Kışta bir nefes, yazda bir nefes. (İşte, hararetten en şiddetli hissedilen ve soğuktan en şiddetli hissedilen şey bu soluklardır)." Buhârî, Mevâkît 8; Muvatta, Vuküt 27, (1,15). 2370 - Ebü Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Biz bir sefer sırasında Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraberdik. Müezzinimiz öğle namazı için ezan okumak istedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona: "Serinlemeyi bekle!" dedi. Bir müddet geçince müezzin ezan okumak istemişti, yine ikinci ve hatta üçüncü defa: "Serinlemeyi bekle!" dedi. (Bekledik), hatta tümseklerin (doğu cihetindeki) gölgelerini gördük. O zaman aleyhissalâtu vesselâm: "Şiddetli hararet cehennemin bir kabarmasıdır. Öyleyse, hararet şiddetlenince öğle namazını (vakit) serinleyince kılın" dedi. Buhârî, Mevâkît 9,10, Ezân 18; Bed'ü'l-Halk 10; Müslim, Mesâcid 184, (616); Ebü Dâvud, Salât 4, (401); Tirmizî, Salât 119, (1, 58). 2371 - Kâsım İbnu Muhammed anlatıyor: "Ben, Ashâb'ı öğle namazını aşiyy'de kılar gördüm." Muvatta, Vuküt 13, (1, 9). 2372 - Enes İbnu Mâlik (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) hava sıcaksa öğleyi serinleyince kılıyordu, hava serinse ta'cil (edip ilk vaktinde) kılıyordu." Nesâî, Mevâkît 4, (1, 248). 2373 - Ali İbnu Şeybân (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına geldik. İkindi namazını, güneş gökte beyaz ve (sarılıktan arı ve) parlak olduğu müddetçe tehir ediyordu." Ebü Dâvud, Salât 5, (408). 2374 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) buyurdular ki: "Akşam yemeği hazırlanmış ise, yemeğe namazdan önce başlayın. Yemeğinizi aceleye de getirmeyin." Buhârî, Et'ime 58, Ezân 42; Müslim, Mesâcid 64, (557); Tirmizî, Salât 262, (353); Nesâî, İmâmet 57, (2,111). 2375 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Namaz başlar ve akşam yemeği de hazır olursa akşam yemeğiyle başlayın." Buhârî, Et'ime 58, Ezân 42; Müslim, Mesâcid 65. (558). 2376 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Birinizin akşam yemeği konur, (bu sırada) namaz da başlarsa, siz akşam yemeği ile başlayın. Ondan boşalıncaya kadar acele de etmeyin." "İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) için yemek konunca namazın başladığı olurdu. O, yemekten boşalmadıkça namaza gelmezdi. Ancak o, imamın kıraatını dinlerdi." 2377 - Ebü Dâuud'un bir diğer rivayetinde AbduIlah İbnu Ubeyd İbni Umeyr şunu anlatır: "İbnu'z-Zübeyr zamanında, ben Abdullah İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ)'in yanında babamla birlikte bulunuyordum. Abbâd İbnu Abdillah İbni'z-Zübeyr sordu: "Biz işittik ki, akşam yemeğine namazdan önce başlanırmış, (doğru mu?)" AbduIIah İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) şu cevabı verdi: "Bak hele! Onların akşam yemekleri nasıldı? Zanneder misin ki, bu, babanın akşam yemeği gibiydi?" Buhârî, Ezân 42; Müslim, Mesâcid 66, (559); Muvatta İsti'zân 19, (2, 971); Ebü Dâvud, Et'ime 10, (3757, 3759); Tirmizî, Salât 262, (353, 354). 2378 - Hz. Cabir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Yemek veya bir başka şey için namazınızı tehir etmeyin." Ebü Davud, Et'ime 10, (3758). 2379 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bir gün) yatsıyı tehir etmişti. Ömer (radıyallâhu anh) çıkıp: "Ey Allah'ın Resülü, namazı kılalım. Kadınlar ve çocuklar yattılar" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm başı su damlıyor olduğu halde çıkıp: "Ümmetime meşakkat vermemiş olsam yatsıyı bu vakitte kılmalarını emrederdim!" buyurdu." Buhârî, Mevâkît 24; Müslim, Mesâcid 225, (642); Nesâî, Mevâkît 20, (1, 265). 2380 - Hz. Enes (radıyallâhu anh)'den rivayet edilir ki, kendisine: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yüzük kullandı mı?" diye sorulmuştur da şu cevabı vermiştir: "Bir gece, yatsıyı gece yarısına kadar (şatru'l-leyl) tehir etti. Sonra yüzü bize dönmüş olarak yanımıza geldi -sanki şu anda yüzüğünün parıltısını görüyor gibiyim- ve şöyle dedi: "İnsanlar namazlarını kıldılar ve yattılar. Siz ise, namazı beklediğiniz müddetçe namaz kılma (sevabını almaktasınız. Buharî, Mevâkît 25, 40, Ezân 36, 156, Libâs 48; Müslim, Mesâcid 223, (640); Nesâî, Mevâkît 21, (1, 268). 2381 - Yine Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Yatsı namazı için ikâmet okunmuştu ki bir adam: "Benim bir işim var!" diyerek araya girdi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) (farzı kıldırmazdan önce) kalktı, adamla hususî şekilde konuşmaya başladı. İnsanlar -veya bir kısmı- uyuyuncaya kadar konuşma uzadı. Namazı sonra kıldılar." Buharî, Ezân 27, 28, İstizân 48; Müslim, Hayz 126, (376); Ebü Dâvud, Salât 46, (542); Tirmizî, Salât 373, (517, 518); Nesâî, İmâmet 13, (2, 81). 2382 - Hz. Muaz İbnu Cebel (radıyallâhu anh) anlatıyor: "(Bir gece) Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı yatsı namazı için uzun müddet bekledik, ama gecikti. O kadar ki, bazıları (hane-i saadetinden) çıkmayacağı zannına düştü. İçimizden: "Namazını (evinde) kılmıştır" diyen bile oldu. İşte biz bu hâl üzere iken Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) çıktı ve kendisine önceden tahminen söylediklerini tekrar ettiler. Bunun üzerine: "Geceye bu namazla girin. (Bilin ki) siz bu namaz sayesinde diğer ümmetlere üstün kılındınız. Bunu sizden önceki ümmetlerden hiçbiri kılmadı" buyurdu." Ebü Dâvud, Salât 7, (421). 2383 - Ebü Müsa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün yatsı namazını geciktirdi. Hatta gecenin çoğu gitti. Sonra çıktı ve cemaate namazlarını kıldırdı. Namazı bitirince Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) orada hazır bulunan cemaate: "(Buradan ayrılmakta) acele etmeyin, size bir husus haber vereyim de sevinin: Bilesiniz, üzerinizdeki AIIah'ın nimetlerinden biri de şudur: Şu saatte namaz kılan sizden başka hiç kimse yok -veya sizden başka kimse şu saatte namaz kılmamıştır.-" Bu iki sözden hangisini söylemişti bilemiyoruz." Ebü Müsa ilaveten dedi ki: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam)'tan işittiklerimize sevinerek evlerimize döndük. Buhârî, Mevâkît 22; Müslim, Mesâcid 224, (641). 2384 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) buyurdular ki: "Namazdan bir rekate yetişen namazın tamamına yetişmiş sayılır." Buhârî, Mevâkît 28,17; Müslim, Mesâcid 161, (607); Muvatta, Vuküt 16, (1,10); Ebü Dâvud, Salât 241, (1121); Tirmizî, Salât 377, (524); Nesâî, Mevâkît 30, (1, 274); İbnu Mâce, İkâmet 91, (1122). 2385 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Namazlardan herhangi bir namazın bir rekatine yetişen, o namaza yetişmiş demektir. Ancak, kaçırdığını kaza eder." Nesâî, Mevâkît 30, (1, 275). 2386 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) ölünceye kadar, hiçbir namazı son vaktinde iki kere kılmış değildir." Tirmizî, salât 127, (174). 2387 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Namazın ilk vaktinde Allah'ın rızası vardır. Son vaktinde de affı vardır." Tirmizî Salât 127, (172). 2388 - Râfi' İbnu Hadic (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sabah namazını aydınlıkta kılın." Tirmizi, Salat 117, (154); Ebü Dâvud, Salât 8, (424); Nesâî, Mevâkît 27, (1, 272). 2389 - Yahya İbnu Saîd (radıyallâhu anh) demiştir ki: "Musallî, (farz) namazı vakti çıkmış olan namazları da kılar. Onun vaktinde kılamayıp kaçırdığı, ehlinden de malından da daha mühim (bir kayıp)dır." Muvatta, Vuküt 23, (1,12). 2390 - Ümmü Ferve (radıyallâhu anhâ) -ki Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a biat edenlerden biri idi- anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a, "Hangi amel efdaldir?" diye sorulmuştu, şu cevabı verdi: "İlk vaktinde kılınan namaz!" Ebü Dâvud, Salât 9, (426); Tirmizî, Salât 127, (170); Müslim, İman 137, (85) Buhârî, Mevâkît 5. MEKRUH VAKİTLER 2391 - Ukbe İbnu Âmir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Üç vakit vardır ki, Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) bizi o vakitlerde namaz kılmaktan veya ölülerimizi mezara gömmekten nehyetti: - Güneş doğmaya başladığı andan yükselinceye kadar. - Öğleyin güneş tepe noktasına gelince, meyledinceye kadar. - Güneş batmaya meyledip batıncaya kadar." Müslim, Müsâfirîn 293, (831); Ebü Davud, Cenâiz 55, (3192); Tirmizi, Cenaiz 41, (1030); Nesâi, Mevakît, 31, (1, 275, 26). 2392 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hiç biriniz, güneşin doğması ve batması esnasında namaz kılmaya kalkmasın." Buhârî, Mevâkît 31, 30, Hacc 73; Müslim, Müsâfırîn 289, (838); Muvatta, Kur'ân 47, (1, 220); Nesâî, Mevâkît 33, (1, 277). 2393 - Abdullah es-Sunâbihî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Güneş, beraberinde şeytanın boynuzu olduğu halde doğar, yükselince ondan ayrılır. Bilahare istiva edince (tepe noktasına gelince) ona tekrar mukarenet (yakınlık) peydah eder. Zevâlden sonra (tepe noktasından ayrılıp batıya meyletimi) ondan yine ayrılır. Batmaya yakın tekrar ona yakınlık peydah eder, batınca ondan ayrılır." Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) işte bu vakitlerde namaz kılmaktan men etti." Muvatta, Kur'ân 44, (1, 219); Nesâî, Mevâkît 31, (1, 275). 2394 - Amr İbnu Abese es-Sülemî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir gün Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a: "Ey Allah'ın Resülü! dedim, Allah'a biri diğerinden daha yakın olan bir saat var mıdır -veya- Allah'ın zikri taleb edilen daha yakın bir saat var mıdır?" "Evet, dedi, vardır. Allah'ın kula en yakın olduğu zaman gecenin son kısmıdır. Eğer bu saatte Aziz ve Celil olan Allah zikredenlerden olabilirsen ol. Zîra o saatte kılınan namaz, güneş doğuncaya kadar (meleklerin) beraberlik ve şehadetine mazhardır. Çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasından doğar ve bu doğma ânı kafirlerin ibadet vakitleridir. O esnada, güneş bir mızrak boyunu buluncaya ve (sarı, zayıf) ışıkları kayboluncaya kadar namazı bırak. Bundan sonra namaz -güneş gün ortasında mızrağın tepesine gelinceye kadar- yine (meleklerin) beraberlik ve şehadetine mazhardır. Güneşin tepe noktasına gelme saati, cehennem kapılarının açıldığı ve cehennemin coşturulduğu bir saattir; namazı (eşyaların gölgesi) doğu tarafa sarkıncaya kadar terkedin. Bundan sonra namaz -güneş batıncaya kadar- meleklerin beraberlik ve şehadetine mazhardır. Güneş, batarken de bu beraberlik ve şehadet kalmaz, çünkü o, şeytanın iki boynuzu arasında kaybolur. O sırada yapılacak ibadet kâfirlerin ibadetidir." Ebü Dâvud, Salât 299, (1277); Nesâî, Mevâkît 35, (1, 279, 280); Müslim, Müsâfırîn 294, (832). 2395 - Ebü Saîd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sabah namazını kıldıktan sonra güneş yükselinceye kadar artık namaz yoktur. İkindiyi kıldıktan sonra da güneş batıncaya kadar namaz yoktur." Buhârî, Mevâkît 31; Müslim, Müsâfirîn 288, (827); Nesâî, Mevâkît 35, (1, 277, 278). 2396 - Kütüb-i Sittenin beş kitabı tarafından İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ)'dan kaydedilen bir rivayette şöyle buyurulmuştur: "Nazarımda pek değerli birçok kimse -ki bence onların en değerlisi Hz. Ömer'di- şu hususta şâhidlik ettiler: "ResüIuIIah (aleyhissalâtu vesselâm), sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar, ikindi namazından sonra da batıncaya kadar namaz kılmayı yasakladı." Buhârî, Mevâkit 330; Müslim, Müsâfirîn 286, (826); Ebü Dâvud, Salât 299, (1276); Tirmizî, Salât 134, (183); Nesâî, Mevâkît 32, (1, 276, 277). 2397 - Nadr İbnu Abdirrahman, ceddi Muaz (radıyallâhu anh)'dan anlattığına göre, der ki: "Muaz İbnu Afrâ ile birlikte tavafta bulundum (tavaftan sonra kılınan iki rekatlik tavaf namazını) kılmadı. Kendisine: "Namaz kılmıyor musun?" diye sordum. Şu cevabı verdi: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İkindi (namazı)ndan sonra güneş batıncaya kadar namaz yoktur. Sabah (namazın)dan sonra da güneş doğuncaya kadar namaz yoktur." Nesâî, Mevâkît 11, (1, 258). 2398 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) dedi ki: "Ömer vehme düştü (yanıldı). Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Namaz kılmak için güneşin batma ve doğma zamanını taharri etmeyin (araştırıp seçmeyin). Çünkü o, şeytanın iki boynuzu arasında doğar" diye yasakladı." Müslim, Müsâfirîn 295, (833); Nesâî, Mevâkît 35, (1, 279). Müslim, şu ziyadede bulundu: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ikindiden sonraki iki rekati hiç bırakmadı." 2399 - Cündüb İbnu's-Seken el-Gıfârî'nin -ki bu zât Ebü Zerr (radıyallâhu anh)'dır- anlattığına göre, Kâbe'nin basamağına çıkıp şöyle demiştir. "Beni bilen bilir, bilmeyen de bilsin ki, ben Cündüb'üm. Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ı, şöyle söyler işittim: "Sabah (namazın)dan sonra güneş doğuncaya kadar namaz yoktur. İkindi namazından sonra da güneş batıncaya kadar; Mekke'de hariç, Mekke'de hariç, Mekke'de hariç." Rezîn ilavesidir. Bu hadis, Ahmed İbnu Hanbel'in Müsned'inden tahric edilmiştir (5,165). 2400 - Hz. Ali İbnu Ebî Tâlib (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) ikindi (namazı)ndan sonra, güneşin yüksekte olma halini istisna ederek, namaz kılmayı yasakladı." Ebü Dâvud, Salât 299, (1274); Nesâî, Mevâkît 36, (1, 280). Nesâi nin rivayetinde (ibare, ifade bakımından biraz farkla) şöyle gelmiştir: "...güneşin beyaz ve parlak halde olmasını istisna ederek..." 2401 - Ebü Basra el-Gıfârî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) el-Muhammas'ta ikindi namazı kıldırdı. Ve dedi ki: "Bu namaz, sizden öncekilere de arz olundu, ama onlar bunu zayi ettiler. Kim buna devam ederse ecri iki kere verilecek. Şahid doğuncaya kadar; ondan sonra namaz mevcut değildir." Müslim, Müsâfırîn 292, (830); Nesâî, Mevâkît 14, (1, 259, 260). 2402 - es-Sâib İbnu Yezîd (radıyallâhu anh)'in anlattığına göre, "ikindiden sonra namaz kıldığı için el-Münkedir'i Hz. Ömer (radıyallâhu anh)'in dövdüğünü görmüştür." Muvatta, Kur'ân 50, (1, 221). 2403 - Ebü Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) cuma günü hariç, gün ortasında (nısfu'n-nehâr) namaz kılmayı mekruh addederdi ve derdi ki: "Cehennem, cuma dışında (her gün o vakitte) coşturulur." Ebü Dâvud, Salât 223, (1083). 2404 - Alâ İbnu Abdirrahman'ın anlattığına göre, öğle namazından çıkınca, Basra'daki evinde Enes İbnu Mâlik'e uğramıştı. Zaten evi de mescidin bitişiğindeydi. Der ki: "Huzuruna çıktığım zaman bana: "İkindiyi kıIdınız mı?" diye sordu. Ben: "Hayır, şu anda öğle namazından çıktık" dedim: "İkindiyi kılın!" dedi. Kalkıp kıldık. Namazdan çıkınca: "Ben, dedi, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim: "Bu, münafıkların namazıdır, oturur, oturur şeytanın iki boynuzu arasına girinceye kadar güneşi bekler, sonra kalkıp dört rek'at gagalar. Namazda Allah'ı pek az zikreder." Müslim, Mesâcid 195, (622); Muvatta, Kur'ân 46, (1, 220); Ebü Dâvud, Salât 5, (413); Tirmizî, Salât 120, (160); Nesâî, Mevâkît 9, (1, 254). 2405 - İbnu Mes'üd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı vakti dışında sadece iki namazı kılarken gördüm: (Veda Haccı sırasında) Müzdelife'de akşamla yatsıyı birleştirerek kıldı. O gün, sabah namazını da (mütad) vaktinden önce kıldı." Buhârî, Hacc 97, 99; Müslim, Hacc 292, (1289). 2406 - Buhârî'nin Abdurrahman İbnu Yezîd'den kaydettiği bir diğer rivayet şöyledir: "İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) haccetmişti. Yatsı ezanı sırasında veya buna yakın bir zamanda Müzdelife'ye geldik. Yanındaki bir adama söyledi, ezan ve arkasından ikamet okudu. Sonra akşam namazını kıldı. Arkasından iki rekat (sünnetini) kıldı. Sonra akşam yemeğini istedi ve yedi. Arkadan bir adama emretti, ezan ve ikamet okudu, iki rekat olarak yatsıyı kıldı. Şafak söktüğü zaman: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şu saatte bugün ve bu yer dışında şu namazı hiç kimse kılmamıştır" dedi. Abdullah (radıyallâhu anh) dedi ki: "İşte şu ikisi, vakti değiştirilmiş olan yegane iki namazdır. Biri akşam namazı- bu, halk Müzdelife'ye geldikten sonra kılınır; diğeri sabah namazı, bu da şafak söker sökmez kılınır." İbnu Mes'ud sözlerine devamla: "Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bunu yaptığını, sonra ortalık ağarıncaya kadar kaldığını gördüm" dedi. Sonra sözlerini şöyle tamamladı: "Eğer, Emîrü'l Mü'minîn -yani Hz. Osman (radıyallâhu anh)- şu anda ifaza'da bulunsa (Mina'ya müteveccihen hareket etse) sünnete uygun hareket etmiş olur." (Hadisin râvisi Abdurrahman İbnu Yezîd der ki): "Bilemiyorum, İbnu Mes'ud'un bu sözü mü önce telaffuz edildi, Hz. Osman'ın (Mina'ya) hareket emri mi. . . Derhal telbiye çekmeye başladı ve bu hal, yevm-i nahirde Büyük Şeytan'a taş atılıncaya kadar devam etti." Buhârî, Hacc 99). EZAN VE İKÂMETLE İLGİLİ HÜKÜMLER 2439 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallâhu anh)'in bir müezzini geceleyin ezan okumuştu. Ezanı iade etmisini emretti." Ebü Dâvud, Salât 41, (532, 533); Tirmizî, Salât 149, (203). 2440 - Tirmizi'nin yine İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ)'dan kaydettiği bir diğer rivayet şöyledir: "Hz. Bilâl güneş doğmazdan önce ezan okumuştu. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona: "Haberiniz olsun kul uyudu" diye nidâ etmesini emretti." Tirmizî, Salât 149, (203). 2441 - Hz. Bilâl (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Sabah vakti iyice belirinceye kadar ezan okuma!" dedi ve ellerini yanlara doğru açarak: "Şöyle!" diye gösterdi." Ebü Dâvud, Salât 41 (534). 2442 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir kimse, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a sabah namazının vaktini sormuştu. O da Hz. Bilâl'e emretti. Şafak sökerken ezan okudu. Ertesi gün ortalık ağarıncaya kadar sabah ezanını tehir etti. Sonra ikâmet okumasını emretti ve namazı kıldı. Sonra da adama: "İşte bu, (sabah) namazının vaktidir" dedi." Nesâî, Ezân 12, (2, 11, 12). 2443 - Ziyâd İbnu'l-Hâris es-Sudâî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Sabah ezanının ilk vakti girince, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana emretti, ben de ezan okudum ve: "İkâmet de getireyim mi ey Allah'ın Resülü?" diye sordum. (Soruma hemen cevap vermeyip) doğu tarafına, fecre bakmaya başladı ve: "Hayır!" dedi. Ne zaman ki şafak söktü Hz. Peygamber (bineğinden) indi, abdest bozdu. Sonra bana doğru geldi. (Bu ara Ashâbı da toplandı. Abdestini aldı. Bilâl ikâmet okumak istedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Sudâ'nın kardeşi ezan okudu, ezanı okuyan ikâmeti getirsin!" dedi. Ben de ikâmet getirdim." Ebü Dâvud, Salât 30, (514); Tirmizî, Salât 146, (199). 2444 - Simak İbnu Harb anlatıyor: "Bilâl, güneş (öğlede, batı cihetine) kayınca ezan okurdu. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) odasından çıkıncaya kadar ikâmet getirmezdi. Odasından çıkınca, O'nu görür görmez ikâmet getirirdi." Müslim, Mesâcid 160- (606); Tirmizî, Salât 148, (202); Ebü Dâvud,Salât 44, (537). 2445 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ın iki müezzini vardı: Biri Bilâl diğeri İbnu Ummi Mektüm el-A'mâ." Müslim, Salat 7, (380); Ebü Dâvud, Salât 42, (535). 2446 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) Bilâl (radıyallâhu anh)'e: "Ezan okuduğun zaman ağır ağır oku. İkâmet getirdiğin zaman da peş peşe serî oku. Ezanla ikâmetin arasına, yemek yiyenin yemeğinden, içenini içmesinden, üzerine sıkışarak helaya girmiş olanın heladan fâriğ olacağı bir zaman fasılası koy" diye talimat verdi. Şunu da ilave etti: "Beni görünceye kadar da (ikâmet için) kalkmayın." Tirmizî; Salât 143, (195). 2447 - Benî Neccâr'dan bir kadın demiştir ki: "Benim evim, Mescid-i Nebevî'nin etrafındaki en uzun ev idi. Bilâl (radıyallâhu anh), sabah ezanını evimin damında okurdu. Seher'den gelip, dama oturur vaktin girmesini gözetlerdi. Vaktin girdiğini görünce gerinir, sonra da: "Allah'ım sana hamdediyor, dînini (müslümanların) ikâme etmeleri için, Kureyş'e karşı yardımını diliyorum" der, arkadan ezan okurdu." Kadın devamla der ki: "Vallâhi, onun bu duayı terkettiği tek gece bilmiyorum!" Ebü Dâvud, Salât 33, (519). 2448 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Namaz için ezanı ancak abdestli olan okusun." Tirmizî, Salât 147, (201). 2449 - Bir diğer rivayette şöyle buyrulmuştur: "Ezanı ancak abdestli olan okusun." Tirmizî der ki: "Önceki rivayet daha sahihtir." Tirmizî, Salât 147, (200). 2450 - Osman İbnu Ebî'l-As (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bana en son vasiyetlerinden biri de, ezanına mukabil ücret almayan bir müezzin tutmamdı." Ebü Dâvud, Salât 40, (531); Tirmizî, Salât 155, (209); Nesâî; Ezân 32, (2, 23). 2451 - Ebü Bekr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte sabah namazı için beraber çıktık. Uğradığı her adama namaz için sesleniyor veya ayağı ile dürtüyordu." Ebu Davud, Salât 293, (1264). 2452 - Ebü Ümâme (radıyallâhu anh) veya Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ashâbından bir diğeri tarafından rivayet edildiğine göre, (bir seferinde) Bilâl (radıyallâhu anh) ikâmete başlamıştır. Kad kâmeti's-salât deyince Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Allah onu (namazı) ikâme etsin ve dâim kılsın!" buyurdu. İkâmetin geri kısmında, ezanın faziletleri bahsinden mezkür olan Hz. Ömer hadisinde olduğu gibi (müezzinin söylediklerini tekrar şeklinde) hareket ediyordu." Ebü Dâvud, Salât 39, (528). 2453 - Nâfi (rahimehullah) anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallâhu anh) sefer sırasında ikâmete sadece sabah namazından hem ezan, hem de ikâmet her ikisini okurdu. Derdi ki: "(Seferde ezana hacet yok, çünkü) ezan, kendisine cemaat gelecek olan imama mahsustur." Muvatta, Salât 11, (1, 73). 2454 - Ebü Cuhayfe (radıyallâhu anh)'nin anlattığına göre, Hz. Bilâl (radıyallâhu anh)'i ezan okurken görmüştür. Der ki: "Ben, ezan okurken, onun ağzını şu tarafa, bu tarafa (sağa sola) dönerken takibe koyuldum." Tirmizî'nin rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "İki parmağı kulaklarını üzerinde olduğu halde... Buhârî, Ezân 18,19, Vudü 40, Salat 17, Sütre 90, 93, 94, Menâkıb 23, Libas 3, 42; Müslim,Salât 249, (503); Ebü Dâvud, Salât 34, (520); Tirmizî, Salât 144, (197); Nesâî, Ezân 13, (2,12). 2455 - Ebü Dâvud'da şu ifadeye yer verilmiştir: "(Bilâl), hayye ala's-salât, hayye ala'l-felâh cümlesine gelince boynunu sağa ve sola çevirdi, bizzat kendi dönmedi." Ebü Dâvud, Salât 34, (520). İSTİKBÂLU'L-KIBLE 2456 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) buyurdular ki: "Doğu iIe batı arasında tek bir kıble vardır." Tirmizi, Salât 256, (342, 343, 344). 2457 - Nâfi (rahimehullah) anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallâhu anh) dedi ki: "Kişi Beytullah istikâmetine yöneldi mi doğu ile batı arasında tek bir kıble vardır." Muvatta, Kıble 8, (1,196). NAMAZIN MAHİYETİ VE RÜKÜNLERİ 2458 - İbnu Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaza kalktığı zaman, ellerini iki omuzunun hizasına kadar kaldırır sonra tekbir getirirdi. Rükü yapmak isteyince de (ellerini iki omuzu hizasına kaldırmak suretiyle) aynı şeyi yapardı. Rüküdan başını kaldırınca da aynı şeyi yapardı. Ancak bunu, secdeden başını kaldırırken yapmazdı." Bir başka rivayette: "Bunu, secde ederken yapmazdı" denmiştir. 2459 - Bir diğer rivayette: "Başını rüküdan kaldırınca, ellerini aynı şekilde kaldırır ve: "Semi allâhu li-men hamideh, Rabbenâ ve leke'l-hamd. (Allah kendine hamdedeni işitir. Rabbimiz, hamd sanadır)" derdi" şeklinde gelmiştir. Bu ibarenin elfazı Sahiheyn'e aittir. 2460 - Buhâri'nin diğer bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) namaza girince tekbir getirir ve ellerini kaldırırdı." 2461 - Muvatta ve Ebu Dâvud'da gelen bir rivayette de şöyle denmiştir: "İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) namaz için iftitah tekbiri getirince (namaza başlayınca), ellerini iki omuzu hizasına kadar kaldırırdı, rüküdan kalkınca daha aşağı kaldırırdı." 2462 - Muvatta'nın bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir: "(İbnu Ömer) eğilip doğruldukça her seferinde tekbir getirirdi." İbnu Cüreyc der ki: "Nâfi'e (Yani İbnu Ömer ellerini) ilk kaldırmada öbürlerinden daha mı yukarı kaldırıyordu?" diye sordum. Bana: "Hayır! eşitti" dedi. Ben tekrar: "Öyleyse bana işaret et (göster)" talebinde bulundum. Göğsüne hatta daha aşağıya işaret etti." 2463 - Ebü Davud'un bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaza kalktığı zaman ellerini iki omuzunun hizasına kadar kaldırırdı. Sonra eller o halde iken tekbir getirirdi, rüküa giderdi. Sonra belini doğrultmak isteyince ellerini tekrar iki omuz hizasına kadar kaldırır ve, "Semi'allâhu li-men hamideh" derdi. Secdede ellerini kaldırmazdı. Rüküdan önce getirdiği her bir tekbirde ellerini kaldırırdı ve bu hal namazın bitimine kadar devam ederdi." Yine Ebü Dâvud'un bir diğer rivayetinde: "Rüküdan doğrulunca, secdeye eğilince (kaldırır), iki secde arasında kaldırmazdı" denmiştir. 2464 - Nesâî'nin rivayetinde şöyle gelmiştir: "Resülulah (aleyhissalâtu vesselâm) namaza girdiği zaman ellerini kaldırırdı. Rüküya gitmek istediği zaman, başını rüküdan kaldırdığı ve iki rek'at arasında kalktığı zaman aynı şekilde ellerini iki omuzunun hizasına kaldırırdı." Buhârî, Ezân 83, 84, 85, 86; Müslim, Salât 22, (390); Muvatta, Salât 16, (1, 75, 76, 77); Ebü Dâvud, Salât 117, (721, 722, 741, 743); Tirmizî, Salât 190, (255); Nesâî, İftitah 1, 2,3, (2,121,122); İbnu Mâce, İkâmet 15, (858 - 868). 2465 - Alkame (rahimehullah) anlatıyor: "Size Resülullah (aleyhissalatu vesselam)'ın namazıyla namaz kıldırayım mı?" dedi ve namaz kıldı. Bu namazda ellerini bir kere iftitah tekbiri sırasında kaldırdı, başka kaldırmadı." 2466 - Bir diğer rivayette şöyle demiştir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselâm) her eğilip doğrulmalarda, kıyâm ve oturmalarda tekbir getirirdi. Hz. Ebü Bekir ve Hz. Ömer (radıyallâhu anhümâ) de aynı şekilde tekbir getirirlerdi." Ebü Dâvud, Salât 119, (748); Tirmizî, Salât 191, (257), 188, (253); Nesâî, İftitah 110, (2,195),124, (1, 204), Sehv 70, (3, 62). 2467 - Berâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı iftitah tekbiri alırken gördüm. Ellerini kulaklarına yakın kaldırmıştı. Sonra (namazdan çıkıncaya kadar) başka kaldırmadı." Ebü Dâvud, Salât 119, (752). 2468 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh)'den yapılan rivayete göre, halka namaz kıldırdığı zaman, her eğilip doğrulmada tekbir getirirdi. Kendisine: "Bu tekbirler de ne?" dendiği vakit: "Bu, Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ın namazıdır!" diye cevap verirdi." Bu hadis, Sahiheyn'in rivayetine lafzen uygundur. Ebü Dâvud ve Tirmizi'nin bir rivayetinde: "(Ebü Hüreyre) tekbir getirince parmaklarını açardı" denmiştir. Tirmizi'nin bir diğer rivayetinde "O eğilirken tekbir getirirdi" denmiştir. 2469 - Ebu Dâvud'un bir diğer rivayetinde: "Şayet Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in ön cihetinde olsaydım koltuk altlarını görürdüm (kollarını öylesine yüksek kaldırırdı)." 2470 - Nesâi'de gelen bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) Beni Züreyk Mescidi'ne geldi ve dedi ki: "Üç şey var ki, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) onları yapıyordu, halk ise terketmiş durumda... Namazda ellerini uzatarak kaldırırdı, (Fatihayı okuyunca kırâate geçmezden önce) bir miktar süküt buyurdu, secdeye varınca (ve secdeden kalkınca) tekbir getirirdi." Buharî, Ezân 115; Müslim, Salât 27-32, (392); Muvatta, Salât 19, (1, 76); Ebü Dâvud, Salât 118,119, (746, 753); Tirmizî, Salât 177,198, (239, 254); Nesâî, İftitah 6, (2,124), 84, (2,181-182),184, (2, 235). 2471 - Vail İbnu Hucr (radıyallâhu anh)'un anlattığına göre, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı, namaza girdiği sırada ellerini kaldırıp tekbir getirirken görmüştür. Râvilerden Hemmâm Resülullah'ın ellerini kulaklarının hizasına kadar kaldırdığını gösterdi.Sonra elbisesine gömüldü, sonra sağ elini sol elinin üstüne koydu. Rüküya gitmek isteyince, ellerini elbiseden çıkardı. Sonra onları kaldırdı, sonra tekbir getirdi ve rüküya gitti, semi'allâhu li-men hamideh dediği zaman ellerini kaldırdı, secdeye gittiğinde ellerinin arasına secde etti." Müslim, Salât 54, (401); Ebü Dâvud, Salât 117, (723-729, 736, 737); Nesâî, İftitah 107, (2, 194), 139, (2, 211),187, (2, 236), Sehv 29, (3, 34-35). 2472 - Ebü Dâvud'da gelen bir diğer rivayette şöyle denir: "...Sonra Medîne'ye geldim, gördüm ki (halk, namazı) üzerlerinde bürnuz ve kisalar olduğu halde kılıyor ve namaza başlarken ellerini göğüslerine kadar kaldırıyor." Müslim, Salât 54, (401); Ebü Dâvud, Salât 117, (723-729, 736, 737); Nesâî, İftitah 107, (2, 194), 139, (2, 211),187, (2, 236), Sehv 29, (3, 34-35). 2473 - Bir diğer rivayette der ki: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'Ia birlikte namaz kıldım. Tekbir getirdiği zaman ellerini kaldırıyor, sonra (elbisesine) gömülüyordu. Sonra sol elini sağ eliyle tutuyor, ellerini elbisesine sokuyordu, rükü yapmak istediği zaman ellerini çıkarıp sonra kaldırıyordu. Rüküdan başını kaldırmak isteyince de ellerini kaldırıyor, sonra secde ediyordu. (Secdede) yüzünü elleri arasına koyuyor idi. Keza başını secdeden kaldırınca da ellerini kaldırıyordu. Namaz bitinceye kadar (her rek'atte böyle yapıyordu)." Müslim, Salât 54, (401); Ebü Dâvud, Salât 117, (723-729, 736, 737); Nesâî, İftitah 107, (2, 194), 139, (2, 211),187, (2, 236), Sehv 29, (3, 34-35). 2474 - Bir diğer rivayette şöyle der: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ellerini, omuzları hizasına kadar kaldırdı. Baş parmaklarını da kulaklarıyla, hizaladı, sonra tekbir getirdi." Müslim, Salât 54, (401); Ebü Dâvud, Salât 117, (723-729, 736, 737); Nesâî, İftitah 107, (2, 194), 139, (2, 211),187, (2, 236), Sehv 29, (3, 34-35). 2475 - Bir diğer rivayette: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı iftitah tekbiriyle birlikte ellerini kaldırırken görmüştür." Müslim, Salât 54, (401); Ebü Dâvud, Salât 117, (723-729, 736, 737); Nesâî, İftitah 107, (2, 194), 139, (2, 211),187, (2, 236), Sehv 29, (3, 34-35). 2476 - Saîd İbnu Haris el-Muallâ (rahimehullah) anlatıyor: "Ebü Saîdi'l-Hudrî (radıyallâhu anh) bize namaz kıldırdı. Secdelerden başını kaldırırken, secdeye giderken, iki(nci) rek'atten kalkarken, tekbirlerini cehrî (sesli) olarak getirdi ve sonunda: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı böyle yapar gördüm!" diye açıklamada bulundu." Buhârî, Ezân 144. 2477 - Mutarrif İbnu Abdillah (rahimehullah) anlatıyor: "Ali İbnu Ebî Tâlib (radıyallâhu anh)'in arkasında ben ve İmrân İbnu Husayn beraber namaz kıldık. Ali (radıyallâhu anh) secde edince tekbir getiriyor, başını kaldırınca tekbir getiriyor, iki(nci) rek'atten kalkınca yine tekbir getiriyordu." Buhârî Ezan 144, 115,116; Müslim, Salât 33, (393); Ebü Dâvud, Salât 140, (835); Nesâî, Sehv 1, (3, 2). Nesâî'nin rivayetinde şöyle denmiştir: "Her eğilme ve her kalkmada tekbir getirir, rüküyu tamamlardı." 2478 - Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) farz namaza kalkınca tekbir getirir, ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırırdı. Kıraatini tamamlayıp rüküya gitmek isteyince aynı şeyi yapardı. Rüküdan kalkınca da aynı şeyi yapardı. Oturur vaziyette iken ellerini hiçbir surette kaldırmazdı. İki(nci) secdeden de kalkınca ellerini aynı şekilde kaldırır ve tekbir getirirdi." Ebü Dâvud, Salât 118, (744). 2479 - Ebü Kılâbe anlatıyor: "İbnu Hüveyris (radıyallâhu anh), Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın (namaza başlarken) tekbir getirdiği, rüküya gittiği, rüküdan başını kaldırdığı zaman, kulağının üst kısmına ulaşıncaya kadar ellerini kaldırdığını görmüştür." Buhârî, Ezân 84; Müslim, Salat 24-26 (391); Ebü Dâvud, Salât 118, (745); Nesâî 85, (2, 182); İbnu Mace, İkâmetu's-Salât; 15, (859). Nesâî, bir diğer rivayette şu ziyadeyi kaydeder: "...secde ettiği ve secdeden başını kaldırdığı (zaman da ellerini kaldırırdı)." 2480 - Nadr İbnu Kesîr es-Sa'dî anlatıyor: "Abdullah İbnu Tâvus, Mescidü'l-Hayf'da yanıbaşımda namaz kıldı. İlk secdeyi yapıp secdeden başını kaldırdığı zaman ellerini yüzünün hizasına kadar kaldırmıştı. Ben bunu hoş bulmadım ve Vüheyb İbnu Hâlid'e söyledim. Vüheyb ona: "Sen hiç kimsede görmediğin birşey mi yapıyorsun?" dedi. Ancak Tâvus cevaben: "Babamın onu yaptığını gördüm. Üstelik babam şunu da söylemişti: "İbnu Abbâs (radıyallâhu anh) böyle yaptığını gördüm. Üstelik onun: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) bunu yapıyordu" demiş olmasından başka bir şey de bilmiyorum." Ebü Dâvud, Salât 117, (740); Nesâî, İftitah 177, (2, 232). 2481 - Meymün eI-Mekkî, AbduIIah İbnu Zübeyr (radıyallâhu anh)'i gördüğünü ve kendilerine namaz kıldırdığını anlatmıştır. Devamla der ki: "Abdullah namazda kıyâm, rükü, secde ve secdeden kıyâma kalkma esnalarında elleriyle işaret yapıyordu (ellerini kaldırıyordu). İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ)'a gittim. Ve: "İbnu Zübeyr'i hiç kimsede görmediğim bir tarzda namaz kılıyor gördüm" deyip onun namazda yaptığı işareti anlattım. Bana: "Eğer Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın namazını görmekten hoşlanırsan, Abdullah İbnu Zübeyr'in namazına uy!" dedi." Ebü Dâvud, Salât 117, (739). 2482 - İmrân İbnu'l-Husayn (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Bende basur vardı. Namazı nasıl kılacağım diye Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a sordum. "Ayakta kıl, muktedir olmazsan oturarak kıl, buna da muktedir olmazsan yan üzeri (yatarak) kıl" buyurdu." 2483 - Diğer bir rivayette geldiğine göre, İmrân Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a kişinin oturarak kılacağı namaz hususunda sordu. Aleyhissalâtu vesselâm: "Ayakta kılarsa bu efdaldir. Kim de oturarak kılarsa, ona ayakta kılanın ecrinin yarısı verilir. Kim de yatarak kılarsa ona da oturarak kılanın ecrinin yarısı verilir" buyurdu." Buhârî, Taksîru's-Salât 18, 17, 19; Ebü Dâvud, Salât 179, (951, 952); Tirmizî, Salât 274, (372); Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 21, (3, 223-224). 2484 - Abdullah İbnu Şakîk anlatıyor: "Hz. Âişe (radıyallahu anhâ)'ye: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) oturarak namaz kılar mıydı?" diye sordum. Bana şu cevabı verdi: "Evet! Halk -veya yaş demişti- O'nun dermanını kesince (yani insanların meseleleriyle ömrünü tüketince, dermandan kesilince demektir)." 2485 - Bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) oturarak namaz kılar, oturduğu halde kırâat buyurur, kırâatinden takriben otuz-kırk âyet kalınca kalkar, kırâatına ayakta devam eder, sonra rüküya ve secdeye giderdi. İkinci rek'atte aynen bunun gibi yapardı. Namazı bitince, ben uyanıksam benimle konuşurdu, uyuyor isem yatardı." 2486 - Nesâî'de gelen bir rivayette şöyle denmiştir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm'ı (oturarak namaz kılarken) bağdaş kurma şeklinde oturmuş gördüm." Nesâî der ki: "Bu hadisin hatalı olduğu kanaatindeyim." Buhârî, Taksîru's-Salât 20, Teheccüd 16; Müslim, Salatu'l-Müsâfırîn 112,115, (731, 732); Muvatta, Cum'a 20, (1, 137, 138); Ebü Dâvud, Salât 179, (953-956); Tirmizî, Salât 257, (374, 375); Nesâî, Kıyâmu'I Leyl,18, 22, (3, 219-224). 2487 - Ümmü Seleme (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın ölümüne yakın, farzlar dışındaki namazlarının çoğu oturarak idi. Ona göre, amellerin en güzeli, az da olsa devamlı olanı idi." Nesâî, Kıyâmul-Leyl 19, (3, 222). 2488 - Hz. Hafsa (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ın, nafıle namazlarını kılarken, ölümüne bir yıl kalıncaya kadar hiç oturduğunu görmedim. Bundan sonra hep oturarak kıldı. Namazda süreyi hep tertîl üzere okurdu. Bundan dolayı o süre, aslında ondan daha uzun olan süreden daha uzun görünürdü." Müslim, müsâfırîn 118, (733); Muvatta, Cum'a 20, (1,137); Tirmizî, Salât 275, (373); Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 19, (3. 223). 2489 - İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Bana Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın: "Kişinin oturarak kıldığı (nafile) namaz, normal şekilde kıldığı namazın (sevapca) yarısına denktir" buyurduğu söylenmişti. (Kendisinden sormak üzere) derhal yanına gittim. Varınca, Efendimizi oturarak namaz kılıyor buldum. Elimi başının üzerine koydum. Bana: "Ey Abdullah İbnu Amr! Meselen nedir?" dedi. Ben: "Ey Allah'ın Resülü, bana "Kişinin oturarak kıldığı namaz, normal namazın yarısına denktir" buyurduğunuz söylendi. Halbuki siz de oturarak kılıyorsunuz?" dedim. Aleyhissalâtu vesselâm: "Evet öyledir. Ancak ben sizlerden biri gibi değilim" cevabını verdi." Müslim, Müsâfırîn 120, (735); Muvatta, Salâtu'l-Cemâ'a 20, (1, 136, 137); Ebu Dâvud, Salât 179, (950); Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 20, (3, 223). 2490 - Muhârib İbnu Disâr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Huzeyfe (radıyallâhu anh), namaz kılmakta olan ve bu sırada belini tam doğrultamayan bir adam görmüştü. Namazdan çıkınca: "Sırtında bir rahatsızlığın mı var?" diye adama sordu. "Hayır!" cevabını alınca: "Şayet, bu halin üzere ölecek olsan Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sünnetine muhalefet üzere ölürsün" dedi." Rezin ilavesidir. Derim ki: "Bu rivayet Buhârî'de şu şekilde gelmiştir: "Huzeyfe, (namazda) rükü ve secdesini tamamlayan bir adam görmüştü. Namazını kılıp bitirince Huzeyfe (radıyallâhu anh) ona: "Sen namaz kılmadın. Eğer ölecek olsan, Allah'ın Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'ı, yarattığı fıtrattan başka bir fıtrat üzere ölürsün" dedi. Gerçeği Allah, bilir." Buhârî, Ezân 119, 132. 2491 - Ebü Hâzım (rahimehullah) anlatıyor: "Sehl İbnu Sa'd (radıyallâhu anhümâ) demişti ki: "İnsanlara, namazda sağ elini sol kolu üzerine koysun" diye emredilmişti. " Ebü Hâzım devamla der ki: "Ben onun (Sehl'in), bu, hadisi Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a nisbet ettiğini biliyorum." Buhârî Ezân 89; Muvatta, Kasru's-Salât 47, (1, 859). 2492 - İbnu Mes'ud (radıyallahu anh)'un anlattığına göre, namaz kılarken sol elini sağ eline koymuştur. Bunu gören Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bizzat elleriyle tutarak) sağ elini sol elinin üzerine koymuştur." Ebü Dâvud, Salât 120, (755); Nesâî, İftitah 10, (2, 126). 2493 - Vâil İbnu Hucr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı namazda kıyâmda iken, sağ eliyle sol elinin üstünden tutmuş gördüm." Nesâî, İftitah 9, (2, 125, 126). 2494 - İsmâil İbnu Ümeyye anlatıyor: "Nâfi merhuma namazda ellerinin parmaklarını kenetleyen kimse hakkında sormuştum. Bana: "Bu hususta Abdullah İbnu Ömer (radıyallâhu anh)'i işittim: "Bu, Allah'ın gadabına uğrayanların namazıdır" demişti diye cevap verdi." Ebü Dâvud, Salât 187, (993). Rezîn'in ilave ettiği bir rivayette de şöyle denmiştir: "İbnu Ömer (radıyallâhu anh), namazda kuûd halinde (otururken) sol elini kabası üzerine dayanan bir adam görmüştü, hemen müdahale ederek: "Böyle oturma, zîra azaba uğrayanlar bu şekilde otururlar!" dedi. Ebü Dâvud, Salât 187, (994). 2495 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "(Namazın) sünnetlerinden biri namazda (sağ) avucu (sol) avuç üzerine koyup, her ikisini birlikte göbeğin altına yerleştirmektir." Rezîn ilavesidir. Ebü Dâvud, Salât 120, (756). 2496 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazda ihtisârı (elleri böğre koymayı) yasakladı." Buhârî, Amel fı's-Salât 17; Müslim, Mesâcid 46, (545); Ebü Dâvud, Salât 176, (947); Tirmizî, Salat 281, (383); Nesâî, İftitah 12, (2,127). 2497 - Buhâri de Hz. Âişe'den yapılan bir diğer rivayette geldiğine göre: "Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ), kişinin ellerini (ihtisâr yaparak) böğrüne koymasını mekruh addeder ve "Bunu yahudiler yapar" derdi." Buhâri, Enbiyâ 50. 2498 - Rezin'in rivayet ettiği diğer bir hadiste: "Resülullah ihtisârı (eli böğre koymayı) namazda ve namaz dışında yasakladı" demiştir." 2499 - Ziyâd İbnu Sübeyh eI-Hanefi anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallâhu anh)'in yanı başında namaz kıldım. Ellerimi de böğürlerime koydum. Namazı bitirince: "Bu, namazda haç(a benzemek)dir, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunu yasaklamıştı" buyurdu." Ebü Dâvud, Salât 160, (903); Nesâî, İftitah 12 (2,127). 2500 - İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh)'dan nakledildiğine göre, ayaklarının arasını bitiştirerek namaz kılan bir adam görmüştü. Şöyle söylendi: "(Bu adam) sünnete muhalefet etti. Ayaklarını sırayla dinlendirse daha iyidir." Nesâî, İftitah 13, (2,128). 2501 - Ümmü Kays Bintu Mihsan (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) yaşlanıp biraz şişmanlayınca, namaz kıldığı yerde bir sütun bulundurdu namazda ona dayandı." Ebu Dâvud, Salât 177 (948). KIRÂAT 2502 - İbnu Abbas (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) kırâatını bismillâhirrahmânirrahîm ile başlatıyordu." Tirmizî, Salât 181, (245). 2503 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ben, Resülullah (aleyhissalatu vesselâm), Hz. Ebü Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman (radıyallahu anhüm) ile birlikte namaz kıldım. Onlardan hiçbirinin bismillâhirrahmanirrahım'i okuduklarını işitmedim." Buhârî, Ezân 89; Müslim, Salât 50, (399); Muvatta, Salât 30, (1, 81); Ebü Dâvud, Salât 124, (782); Tirmizî, Salât 182, (246); Nesâî, İftitah 21, 22, (2, 133-135); İbnu Mâce, İkâmet 4, (813- 815). 2504 - İbnu Abdillah İbnu Muğaffel (rahimehullah) anlatıyor: "Ben (namazda) bismillâhirrahmânirrahîm'i okumuştum. Babam işitti. Bana: "Oğulcuğum, (bu yaptığın) bir bid'attir. Bid'atten sakın!" dedi. Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın ashâbından her kimle karşılaştı isem, hepsinin de bid'atten nefret ettiği kadar bir başka şeyden nefret etmediğini gördüm. Babam sözlerine şöyle devam etmişti: "Ben Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'Ia, Hz. Ebu Bekr'le, Hz. Ömer'le, Hz. Osmanla (radıyallâhu anhüm) namaz kıldım. Onlardan hiç birinin bunu (besmelenin okunacağını) okuduklarını işitmedim. Onu sen de okuma. Sadece "Elhamdülillahi rabbi'l-âlemîn" de." Tirmizî, Salât 180, (244); Nesâî, İftitah 22, (2,135). 2505 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ikinci rek'atten kalktığı zaman kırâati Elhamdü lillâhi Rabil alemîn ile başlatıyor ve süküt etmiyordu." Müslim, Mesâcid 148, (599). 2506 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim Fâtihâ-i şerîfe süresini okumadan namaz kılarsa bilsin ki bu namaz nâkıstır -bu sözü üç kere tekrarladı- eksiktir." Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh)'ye: "Biz imamın arkasında bulunuyorsak (ne yapalım)?" diye sorulmuştu. Şu cevabı verdi: "Yine de içinden oku. Zîra ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim: "AIIah Teâlâ hazretleri (bir hadîs-i kudsîde) buyurdu ki: "Ben kırâati kulumla kendi aramda iki kısma böldüm, yarısı bana ait, yarısı da ona. Kuluma istediği verilmiştir: Kul: "EI-hamdülillâhi Rabbi'I-âlemîn. (Hamd alemlerin Rabbine aittir)" deyince, Azîz ve Celîl olan AIIah: "Kulum bana hamdetti!" der. "er-Rahmânirrahîm" deyince, AIIah: "Kulum bana senâda bulundu" der. "Mâlikî yevmiddîn (âhiretin sahibi)" deyince, AIIah: "Kulum beni tebcîl ve ta'zîz etti (büyükledi)" der. "İyyakena'budü ve iyyakenestain (yalnız sana ibâdet eder, yalnız senden yardım isteriz)" deyince, AIIah: "Bu benimle kulum arasında bir (taahhüddür). Kuluma istediğini verdim" der. "İhdina s-sırâta'I-müstakîm sırâtallezîne en amte aleyhim gayr'il-mağdübi aleyhim ve Ia'ddallîn. (Bizi doğru yola sevket, o yol ki kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoludur, gadaba uğrayanların ve dalâlete düşenlerin değil)" dediği zaman, Allah: "Bu da kulumundur, kuluma istediği verilmiştir" buyurur." 2507 - Ebü Dâvud'da gelen bir rivâyette şöyle denmiştir: "...Bana Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Haydi git ve Medîne'de ilan et ki: "Sadece Fatiha süresi de olsa, Kur'ân'dan bir parça okumadıka kıldığınız namaz namaz değildir" dedi ve başka bir şey ilave etmedi." 2508 - Rezin'in zikrettiği bir rivâyette şöyle gelmiştir: "...Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kırâatsiz namaz sahih değildir." Bilesiniz, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize her ne duyurdu ise biz de size duyurduk. Bize gizli tuttuğunu biz de size gizli tuttuk." Bu açıklama üzerine bir zât ona: "Ey Ebü Hüreyre, Fatiha'ya herhangi bir ilavede bulunmazsam (yeterli midir) ne dersin?" diye sordu. Ebu Hüreyre dedi ki: "Bu suâl Aleyhissalâtu vesselâm'a da sorulmuştu, şu cevabı verdi: "Bununla iktifâ edersen sana yeter, ilavede bulunursan senin için daha hayırlı ve efdal olıır." Müslim, Salât 38, (395); Muvatta; Salât 39, (1, 84-85); Ebü Dâvud, Salât 136, (819, 820, 821); Tirmizî, Tefsîr, Fâtiha, (2954, 2955); Nesai, İftitah 23, (2,135, 236). 2509 - Ebü Saîd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "(Namazda) Fatiha süresi ile kolaya gelen bir miktar (Kur'ân âyetin)i okumakla emrolunduk." Ebü Dâvud, Salât 136, (818). 2510 - Hz. Cabir (radıyallâhu anh) demiştir ki: "Kim Fatiha'yı okumadan bir rek'at namaz kılarsa, imamın arkasında bulunmadığı takdirde, namaz kılmış sayılmaz." Muvatta, Salât 38, (1, 84); Tirmizî, Salât 283, (313). 2511 - Vâil İbnu Hucr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın gayri'l-mağdübi aleyhim ve lâ'd-dâllîn'i okuyunca âmîn dediğini ve bunu söylerken sesini uzattığını işittim." Bir başka rivâyette şöyle gelmiştir. ". . .Bunu söylerken sesini yükselttiğini işittim." Ebü Dâvud, Salât 172, (932, 933); Tirmizî, Salât 184, (248). 2512 - Hz. Bilal (radıyallâhu anh)'in söylediğine göre, Aleyhissalâtu vesselâm'a: "Ey Allah'ın Resülü! âmîn'de beni geride bırakma!" demiştir." Ebü Dâvud, Salât 172, (937). AMİN DEMENİN FAZİLETİ 2513 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İmam âmîn deyince siz de âmîn deyin. Zira kimin âmîn'i meleklerin âmîn'ine tevâfuk ederse geçmiş günahları affedilir." İbnu Şihâb der ki: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) âmîn derdi." Buhârî Ezân 112; Müslim, Salât 72, (410); Muvatta, Salât 44, (1, 87); Ebü Dâvud, Salât 172, (936); Tirmizî, Salât 185 (250); Nesâî, İftitah 34, 35, (2,144); İbnu Mâce İkâmet 14, (851). 2514 - Buhârî'de diğer bir rivâyette şöyle gelmiştir: "Kârî (okuyucu) âmîn deyince siz de âmîn deyin. Zîra melekler "âmîn" der. Kimin amîn'i meleklerin âmîn'ine tevâfuk ederse geçmiş günahları affedilir. Buhârî, Da'avât 63. NAMAZDA OKUNAN SÛRE 2515 - Ebü Bürde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) sabah namazında altmış-yüz arasında âyet okurdu." Nesâî, İftitah 112, (2,157); Buhârî, Mevâkît 11,13, 39, Ezân 104; Müslim, Mesâcid 2, (1, 246),16, (1, 262). 2516 - Amr İbnu Hureys (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam)'ın sabah namazında İza'ş-şemsu küvviret süresini okuduğunu işittim." Müslim, Salât 164, (456); Ebü Dâvud, Salat 135, (817); Nesâî, İftitah 44, (2,157). 2517 - Abdullah İbnu Sâib (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize Mekke'de sabah namazı kıldırdı. Mü'minün süresini kırâat buyurarak namaza başladı. Hz. Musa ve Harun'un zikrine gelince -veya Hz. İsâ'nın zikrine, râvi burada tereddüt etti. Resüllullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı bir öksürük tuttu, hemen rüküya gitti." Buhârî, Ezân 106; Müslim, Salât 163, (455); Ebü Dâvud, Salât 89, (648, 649); Nesâî, İftitah 76, (2,176). Hadis Buhârî'de muallak olmuştur. 2518 - Câbir İbnu Semüre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabah namazında Kâf ve'l-Kurâni'l-Mecîd ve benzeri bir süre okurdu. Aleyhissalâtu vesselâm diğer namazları hafif kıldırırdı." Müslim, Salât 168, (458). 2519 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) cuma günü, sabah namazında Elif-lâm-mim Tenzîl es-Secde, ve Hel etâ alâ'l-insânî hînun mine'd-dehr sürelerini okurdu. Yine Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) cuma namazında Cuma ve Münâfikün surelerini okurdu." Müslim, Cuma 64, (879); Ebü Dâvud, Salât 218, (1074); Tirmizî, Salât 375, (520); Nesâî, Cuma 38, (3,111), İftitah 47, (2,159). 2520 - Urve (rahimehullah) anlatıyor: "Hz. Ebü Bekr es-Sıddîk (radıyallâhu anh) sabah namazını kıldırdı. Namazın her iki rek'atinde Bakara süresini okudu." Muvatta, Salât 33. 2521 - Fürâfisa İbnu Umeyr el-Hanefi der ki: "Ben Yüsuf süresini Osman İbnu Affân (radıyallâhu anh)'ın sabah namazlarındaki kırâatinden öğrendim. Çünkü o, bu süreyi çok sık okurdu." Muvatta, Salât 35, (1, 82). 2522 - İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh)'dan anlatıldığına göre, sabah namazının birinci rekatinde Enfâl'den kırk âyet kadar, ikinci rek'atinde ise mufassal sürelerden birini okumuştur." Rezîn ilavesidir. Buhârî muallak (senetsiz) olarak tahric etmiştir. Ezan 106. 2523 - Amir İbnu Rebî (radıyallâhu anh) demiş ki: "Hz. Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallâhu anh)'ın arkasında sabahı kıldık. Namazda Yusuf ve Hacc surelerini ağır bir kırâatle okudu. Bunun üzerine Âmir'e: "Öyleyse fecir doğarken namaza başlamış olmalıdır" dendi. O da: "Evet!" diye cevap verdi." Muvatta, Salât 34, (1, 82). 2524 - Muâz İbnu Abdillah el-Cühenî anlatıyor: "Cüheyne kabilesine mensup bir zât bana: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sabah namazının her iki rek'atinde de İzâ zülzilet süresini okuduğunu işittim, bilmiyorum unutarak mı böyle yaptı, bilerek mi okudu" dedi." Ebü Dâvud Salât 134, (816). ÖĞLE VE İKİNDİ NAMAZLARI 2525 - Ebü Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğlede ilk iki rek'atte Fatiha ile iki süre okurdu. Son iki rek'atte de Fatiha'yı okur, bazan da âyeti bize işittirirdi. Birinci rek'atte (kıraatı) uzun tutar ikinci de o kadar uzatmazdı. İkindi ve sabah namazlarında da böyle yapardı." Buhârî, Ezân 107, 97, 109, 110; Müslim, Salât 154, (451); Ebü Dâvud, Salât 129, (798, 799, 800); Nesâî, İftitah 56-60, (2, 164, 166). Ebü Dâvud, bir rivâyette şu ziyadeye şâmildir: "O'nun (aleyhissalâtu vesselâm), halk birinci rek'ata yetişebilsin diye böyle yaptığını zannederdik." 2526 - İbnu Abbas (radıyallâhu anhümâ) demiştir ki: "Resülullah'ın öğle ve ikindi namazlarında kırâatte bulunup bulunmadığını bilmiyorum." Ebü Dâvud, Salât 131, (808). 2527 - Câbir İbnu Semüre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğlede velleyli izâ yağşâ süresini okur, ikindide dahi aynısını yapar, sabah namazında bundan daha uzun bir kırâatte bulunurdu." Buhâri, Ezân 103, 95, 96; Müslim, Salât 159, (453); Ebü Dâvud, Salât 130, (804); Nesâî, İftitah 74, (2,174). 2528 - el-Berâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Biz, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın arkasında öğleyi kılmıştık. Kendisinden Lokmân ve Zâriyat sürelerinin âyetlerini peş peşe işitiyorduk." Nesâî, İftitah 55, (2, 163). 2529 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir namazda secde edip sonra kıyâma kalktı ve rükü yaptı. Cemaat onun, Elif Lâm-Mim Tenzile's-Secdetü'yü okuduğunu gördü." Ebü Dâvud, Salât 131, (807). AKŞAM NAMAZI 2530 - Mervan İbnu'l-Hakem anlatıyor: "Bana Zeyd İbnu Sabit (radıyallahu anh) dedi ki: "Sen niye akşam namazında (kısâru'l-mufassal denilen) kısa surelerden okuyorsun? Ben Resûlullâh aleyhissalâtu vesselâm'ın Tûlâ't-Tûleyeyn'i okuduğunu işittim." Buhari, Ezan 98; Ebu Davud, Salat 132, (812); Nesai, İftitah 67, (2, 169, 170). Ebu Davud'un rivayetinde şu ziyade var: "...Dedim ki: Tula't-Tüleyeyn nedir? Bana "el-A'raf", öbürü de "el-En'âm" diye cevap verdi." 2531 - Ümmü'l-Fadl (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullâh aleyhissalâtu vesselâm'ın akşam namazında ve'l-mürselati urfen suresini okuduğunu işittim. Bundan sonra artık bize, ruhu kabzedilinceye kadar hiç namaz kıldırmadı." Buhari, Ezan 98, Megazi 83; Müslim, Salat 173, (462); Muvatta, Salat 24, (1, 78); Ebu Davud, Salat 132, (810); Tirmizi, Salat 230, (308); Nesai, İftitah 64, (2, 168). 2532 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullâh aleyhissalâtu vesselâm, A'raf suresiyle akşamı kıldırdı. Sureyi ikiye bölerek her iki rek'atte bir parçasını okudu." Nesai, İftitah 67, (2, 170). 2533 - Cübeyr İbnu Mut'im radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullâh aleyhissalâtu vesselâm'ı akşam namazında et-Tûr suresini okurken işittim." Buhari, Ezan 99, Cihad 172, Megazi 11, Tefsir, Tur 1; Müslim, Salat 174, (463); Muvatta, Salat 23, (1, 78); Ebu Davud, Salat 132, (811); Nesai İftitah 65, (2, 169). 2534 - Ebu Osman en-Nehdi anlatıyor: "İbnu Mes'ud (radıyallahu anh)'ın arkasında akşam namazı kılmıştım. Namazda Kulhüvallahü ahad'i okudu." Ebu Davud, Salat 133, (825). 2535 - Abdullah İbnu Utbe İbni Mes'ud anlatıyor: "Resûlullâh aleyhissalâtu vesselâm akşam namazında Hâ-mim-ed-Duhan suresini okudu." Nesai, İftitah 66, (2, 169). 2536 - Ebu Abdillah es-Sunâbihi anlatıyor: "Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh'ın hilafeti sırasında Medine'ye geldim, arkasında akşam namazını kıldım. İlk iki rek'atinde Fatiha ile (kısaru'l-mufassal denen) kısa surelerden birer sure okudu. Sonra üçüncü rek'ate kalktı. ben (ne okuyacağını işitmek için) hemen kendisine -elbisem elbisesine değecek kadar- yaklaştım. Fatiha ve beraberinde "Rabbenâ lâ tuziğ kulûbena ba'de iz hedeytena veheb lena min ledünke rahmeten inneke ente'l-Vehhab. (Rabbimiz, bize hidayet verdikten sonra kalplerimizi saptırma. Katından bize bir rahmet lutfet, sen çok lutfedenlerdensin)" ayetini okuduğunu işittim." Muvatta, Salat 25, (1, 79). YATSI NAMAZI 2537 - Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam yatsı namazında Veşşemsi ve duhâhâ ve benzeri sureleri okurdu." Tirmizi, Salat 231, (309); Nesai, İftitah 71, (2, 173). 2538 - eI-Berâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir yolculuk sırasında yatsıyı kılmıştı. İki rek'atin birinde Vettîni ve'z-Zeytüni'yi okudu." Buhârî, Ezâin 100, 102, Tefsîr, Vettîn 1, Tevhîd 52; Müslim, Salât 175, (464); Muvatta, Salât 27, (1, 79-80), Ebü Dâvud, Salât 275, (1221); Tirmizî, Salât 231, (310); Nesâî, İftitah 72, (2, 173). Sahiheyn'de şu ziyade yer alır: "Sesce ve kırâatçe O'ndan daha güze kimseye rastlamadım." 2539 - Nâfi anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) tek başına namaz kılınca dört rek'atin her birinde Fatiha'yı ve Kur'ân'dan bir süreyi okurdu. Bazan da farz namazın bir rek'atinde iki ve üç süre birden okurdu. Akam namazının iki rek'atinde aynı ekilde Fatiha ve birer süre okurdu." Muvatta, Salât 26, (1, 79). 2540 - Amr İbnu Şu'ayb an ebîhi an ceddih anlatıyor: "Mufassal sürelerden -uzunu olsun, kısası olsun- hiçbiri yoktur ki, ben onu Resülullah'ın namaz kıldırırken okuduğunu işitmemiş olayım." Ebü Dâvud, Salât 133. (814). Bu rivâyet Muvatta'da mevcut değildir.) 2541 - Hz. Âşe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm askerî bir birliğin başına bir adamı komutan yapmıştı, Bu zât arkadaşlarına namaz kıldırırken, her seferinde kırâatını kulhüvallahu ahad ile tamamlıyordu. Döndükleri zaman durumu Hz. Peygamber'e söylediler. Aleyhissalatu vesselam: "Sorun ona niçin öyle yapıyormuş?" buyurdu. Dediği gibi kendisine sorulmuştu. "Çünkü O, Rahmân'ın sıfatıdır, ben onu okumayı seviyorum!" diye cevap verdi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Ona bildirin, Allah onu seviyor!" müjdesini verdi." Buhari, Ezan 106, Tevhid 1; Müslim, Salat 263, (813); Nesai, İftitah, 69, (2, 171). 2542 - Şakîk İbnu Seleme (rahimehullah) anlatıyor: "Bir adam İbnu Mes'ud'a gelerek: "Ben bir rek'atte mufassal sürelerin tamamını okudum" dedi. İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) da: "Şiir mırıldar gibi mırıldar, meyve döküştürür gibi döküştürür müsün? Olmaz öyle şey! Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) tek rek'atte birbirine denk iki süre okurdu. Bir rek'atte, İkterebet ve el-Hâkka sürelerini, bir rek'atte Vettür ve Vezzâriyât sürelerini; bir rek'atte Ve izâ vaka'at ve Nün sürelerini; bir rek'atta Seele sâîlun ve ve'n-Nâzi'ât sürelerini; bir rek'atte Veylün li'l-Mutafifin ve Abese sürelerini, bir rek'atte el-Müddessir ve, el-Müzzemmil sürelerini; bir rek'atte Hel Etâ ve Lâ Uksimu biyevmi'l-Kıyâme sürelerini, bir rek'atte Amme yetesâelün ve Ve'I-Mürselât sürelerini; bir rek'atte de ed-Duhân ve İzâ'ş-Şemsü Küvvirat sürelerini okurdu." Buhârî Ezân 106, Fedâilu'l-Kur'ân 6, 28; Müslim, Müsâfırîn 275, (822); Ebü Dâvud, Salât 326, (7.396); Nesâî, İftitah 75, (2,175,176); Tirmizî, Salât 422, (602). Bu rivâyet, metin olarak Ebü Dâvud'un rivâyetidir. Ebü Dâvud: "Bu İbnu Mes'ud'un telifidir" demiştir. Bunu Alkame ve Esved'den kaydeder. Diğerleri, süreleri zikretmezler. 2543 - Ebü Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm gece namazına kalktı ve sabah vakti girinceye kadar namaza devam etti. Namazda tek âyet okudu. O da şu (meâldeki) âyettir: "Onlara azab edersen, doğrusu onlar senin kullarındır. Onları bağışlarsan, güçlü olan, Hakîm olan şüphesiz ancak sensin" (Mâide 118). Nesâî, İftitah 79, (2, 177). 2544 - Ebü Seleme anlatıyor: "Hz. Omer (radıyallâhu anh), halka akşam namazı kıldırmıştı. Namazda kırâatte bulunmadı. Namazdan çıkınca kendisine: "Kur'ân okumadın!" dendi. "Rükü ve secdeler nasıl oldu?" diye sordu. "İyi oldu!" dediler. "Öyleyse, tamamdır!" dedi." Rezîn tahric etmiştir. Bu hadise Beyhakî Sünen'inde yer vermiştir (2, 381). CEHRİ OKUMA 2545 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) demiştir ki: (Kur'ân) her bir namazda okunur. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize hangilerini işittirmişse biz de size işittiriyoruz. Hangilerini de gizlemişse biz de size gizliyoruz." Ebü Dâvud, Salât 129, (797); Nesâî, İftitah 58, (2, 163); Buhârî, Ezân 104; Müslim, Salât 43, (396). 2546 - Ebü Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm bir gece (evinden) çıkmıştı. Hz. Ebü Bekr (radıyallâhu anh)'e uğradı. Alçak sesle namaz kılıyordu. Hz. Ömer (radıyallâhu anh)'e uğradı, o da yüksek sesle namaz kılıyordu." Râvi der ki: "Resülullah'ın yanında toplanınca Aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ey Ebü Bekr sana uğradım sen sessizce namaz kılıyordun." Ebü Bekr: "Ben konuştuğum Zât-ı Zülcelâl'e sesimi işittirdim ey Allah'ın Resülü!" cevabını verdi. Hz. Ömer'e de: "Sana da uğradım. Sen yüksek sesle namaz kılıyordun!" dedi. O da şu cevabı verdi: "Ey Allah'ın Resülü! Uyuklayanı uyandırıyor, şeytanı da uzaklaştırıyordum." Ebü Dâvud, Salât 315, (1329); Tirmizî, Salât 330, (447); Hadisin metni Ebü Davud'a ait. Hasan Basrî rivâyetinde der ki: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm Hz. Ebü Bekr'e: "Ey Ebü Bekr sen sesini biraz yükselt!" dedi. Hz. Ömer'e de: "Sesini sen de biraz alçalt!" buyurdu." 2547 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh)'den yapılan rivayette, bu kıssa aynen zikredilir, ancak Hz. Ebü Bekr'e: "Sesini biraz yükselt", Hz. Ömer'e de: "Sesini biraz alçalt" dedi" cümleleri zikredilmez." Fakat şu ziyadede bulunur: "Ey BiIâI seni, şu süreden ve şu süreden okurken işittim" dedi. (Bilâl) cevaben: "(Kur'ân) tatlı bir kelam, Allah onu kısım kısım yapıp bir araya getirdi" dedi. Sonunda Resülullah aleyhissaIatu vesselâm: "Hepiniz isâbet ettiniz!" buyurdu." Ebü Dâvud, Salât 310, (1330). 2548 - el-Beyâzî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselm) namaz kılmakta olan insanların yanına geldi. Kırâatte sesleri yüksekti. Hemen: "Namaz kılan kimse Rabbine münâcaatta (hususi konuşmada) bulunuyor demektir. Öyleyse ne şekilde münâcaatta bulunduğuna dikkat etsin. Kur'an'ı birbirinize cehren okumasın!" dedi." Muvatta, Salât 29, (1, 80); Ebü Dâvud, Salât 310, (1332). 2549 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın geceleyin kırâatı bazan yüksek sesle, bazan da alçak sesle olurdu." Ebü Dâvud, Salât 310, (1328). 2550 - Abdullah İbnu Şeddad anlatıyor: "Ben Hz. Ömer (radıyallâhu anh)'in: "Ben üzüntü ve hüznümü yalnız Allah'a açarım..." meâlindeki âyeti (Yüsuf 86) okurken (boğuk boğuk çıkan) sesini en arka safta olduğum halde işittim..." Buhârî, Ezân 70, (Bâb başlığında senetsiz olarak zikreder.) 2551 - Semüre İbnu Cündüb (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Namazda iki sekte hatırımda kaldı. Biri, imam "Allahu ekber" dedikten kırâata başladığı âna kadar geçen sektedir. Diğeri de Fatiha ve zamm-ı süreyi okuyup bitirince rüküya gitme sırasındaki sektedir." (Hadisi rivâyet eden Hasan Basrî) der ki: "Bunun üzerine İmrân İbnu Husayn ona karşı çıktı (ve tek sekte olduğunu söyledi). Sonunda Medîne'ye Ubeyy (İbnu Ka'b)'e yazıp sordular. (Übeyy verdiği cevapta) Semüre'yi tasdik etti." Ebü Dâvud, Salât 123, (777, 778, 779); Tirmizî, Salât 186, (251); İbnu Mâce, İkâmet 12, (844, 845). Bir diğer rivâyette, "..Kırâatten çıkınca bir sekte" denmiştir. Bir diğer rivâyette: "...İftitah tekbiri alınca ve kırâatten çıkınca" denmiştir. TA'DİL-İ ERKÂN 2552 - Ebü Mes'üd el-Bedrî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden biri, rükü ve secdelerde belini (tam olarak) doğrultmadıkça namazı yeterli olmaz." Ebü Dâvud, Salât 148, (855); Tirmizî, Salât 196, (265); Nesâî, İftitah 88, (2,183); İbnu Mâce, İkâmet 21, 22, (891-898). 2553 - Nu'man İbnu Mürre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam): "İçki içen, zina yapan ve hırsızlıkta bulunan kimse hakkında ne dersiniz?" diye sordu. Bu sual, bunlar hakkında henüz hadd cezası gelmezden önce sorulmuştu. "Allah ve Resülü daha iyi bilir!" diye cevap verdiler. Aleyhissalâtu vesselam: "Bu fiiller ağır suçtur, onlar hakkında ceza vardır. Hırsızlığın en kötüsü de namazını çalmaktır" buyurdu. Bunun üzerine: "Ya Resülullah, kişi namazını nasıl çalar?" diye sordular. Şu cevabı verdi: "Rüküsunu ve secdelerini tamamlamaz." Muvatta, Kasru's-Salât 72, (1,167). 2554 - Sâlim el-Berrâd anlatıyor: "Ebü Mes'ud'a gelerek: "Bize Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın namazından anlat!" dedik. Hemen önümüzde kalktı, tekbir getirdi. Rüküya varınca ellerinin ayalarını dizlerinin üzerine koydu. Parmaklarını dizinin alt kısmına getirdi. Dirseklerini yan taraflarına uzattı. Bu halde her uzvu hareketsiz; sâbıit durdu. Sonra semi'allâhu li-men hamideh dedi ve her uzvu düz oluncaya kadar doğruldu." Ebü Dâvud, Salât 148, (863); Nesâî, İftitah 93, (2,186). 2555 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdular: "Secdede ta'dîle riayet edin, kimse kollarını köpeklerin yayışı gibi yaymasın." Buhâri, Ezân 141; Müslim, Salât 233, (493); Ebu Dâvud, Salât 158, (897); Tirmizî, Salât 205, (276); Nesâî, İftitah 140, (2, 211, 212). 2556 - Yine Hz. Enes anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Rükü ve secdeleri yerine getirin. AIIah'a yemin oIsun siz secde rükü ettikçe ben arkamda olanları da görüyorum." -Belki "sırtımın gerisini" demişti-" Buhârî, Eymân 3, Ezân 88; Müslim, Salât 110; Nesâî, İftitah 106. (2, 193-194). 2557 - Malik İbnu'I-Huveyris (radıyallâhu anh)'ten rivâyete göre, arkadaşlarına: "Size Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın namazını haber vereyim mi?" diye sormuştur. Ebü Kilâbe der ki: "(Böyle söyledikten sonra), bize şeyhimiz Ebü Yezîd'in namazı (gibi) namaz kıldırdı. Ebü Yezîd, başını birinci ve üçüncü rek'atin ikinci secdesinden kaldırınca otururcasına doğrulur sonra kalkardı." Buhârî, Ezân 127, 140, 143, 45; Ebü Dâvud, Salât,142, (342); Nesâî, İftitah 182, (2, 234). RÜKÛ VE SECDELERİN MİKTARI 2558 - Saîd İbnu Cübeyr (rahimehullah) anlatıyor: "Enes İbnu Malik (radıyallâhu anh)'i dinledim şöyle diyordu: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'dan sonra, namazı Resülullah 'ın namazına bu derece benzeyen, şu gençten yani Ömer İbnu Abdilaziz'den başka birinin ardında namaz kılmadım." Enes (devamla) dedi ki: "Rüküsunda on tesbihât, secdelerinde de o kadar tesbihat tahmin ettik." Ebu Dâvud, Salât 154, (88); Nesâî, İftitah 166, (2, 224-225). 2559 - es-Sa'dî babasından veya amcasından naklediyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a namazını kılarken dikkatle baktım, rüku ve secdelerinde üçer kere subhânallâhi ve bi-hamdihi diyecek kadar duruyordu." Ebü Dâvud, Salât 154, (885). 2560 - Gunder'in bir rivayetinde denir ki: "İbnu'l-Eş'as zamanında Küfe'ye Mataru'bnu Naciye (adında biri) galebe çaldı. (İbnu Abbas'ın oğlu) Ebu Ubeyde İbnu Abdillah'a halk'ın önüne geçip namaz kıldırmasını emretti. Ebu Ubeyde, (namaz kıldırırken) başını rükudan kaldırdığı zaman ben: "Allahümme Rabbena ve leke'l-hamdü mil'e's-semavat ve mil'e'l-ardı ve mil'e ma şi'te min şey'in ba'du. Ehle's-senai ve'l-mecdi, La mani'a li-ma a'tayte ve la mu'tiye li-ma mena'te. Ve la yenfe'u za'l-ceddi minke'l-ceddü" duasını okuyuncaya kadar kıyamda dururdu." el-Hakem der ki: "Bunu ben Abdurrahman İbnu Ebi Leyla'ya zikrettim. Dedi ki: "Bera İbnul-Azib (radıyallahu anh)'i işittim: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın kıldığı namazın rükusu, secdesi, rüku ve secdeden başını kaldırdığı zamanki ve iki secde arasındaki (fasılaları) birbirine yakın uzunlukta idi" demişti." Şu'be der ki: "Ben bunu Amr İbnu Mürre'ye söyledim. O da: "Ben, İbnu Ebi Leyla'yı gördüm, onun namazı böyle değildi" dedi." 2561 - Sahiheyn'in diğer bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın rükü ve secdesi ve iki secde arasındaki (fâsıla ile), rüküdan başını kaldırdığı zamanki (fâsıla) -kıyam ve ku'üd (oturma) hariç- birbirine yakın miktardaydı." Buharî, Ezân 120, 127, 140; Müslim, Salât 194, (471); Ebü Dâvud, Salât 147, (852); Tirmizî, Salât 207, (279); Nesâî, lftitah 114, (2, 197-198). 2562 - Zeyd İbnu Vehb anlatıyor: "Huzeyfe (radıyallâhu anh) bir adamın namaz kılarken hîle yaptığını görmüştü. "Sen bu namazı ne zamandan beri kılıyorsun?" diye sordu. Adamcağız: "Kırk yıldan beri!" dedi. Huzeyfe? "Öyleyse kırk yıldan beri namaz kılmadın (bütün kıldıkların boşa gitmiş). Şâyet bu şekilde namaz kılarak ölecek olursan Muhammed'in fıtratından başka bir fıtrat üzere öleceksin.!" dedi ve ilave etti: "Kişi namazı hafıf kılar (ama buna rağmen) tam kılar, güzel kılar!" Buharî, Ezân 119,132; Nesâî, Sehv 66, (3, 58-59). 2563 - Abdurrahman İbnu Şibl (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) karga gagalamasından, vahşi hayvanlar gibi kolları yaymaktan, kişinin mescidde deve gibi mekân tutmasından nehyetti" Ebü Dâvud, Salât 148, (862); Nesâî, İftitah 145, (2, 214). RÜKÛ VE SÜCÛDUN ŞEKLİ 2564 - İbnu Mes'üd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize namazı şöyle öğretti: "Önce tekbir getirdi iki elini kaldırdı. Rüküya gittiği zaman ellerini dizlerinin arasında kavuşturdu. Râvi der ki: "Sa'd'a bu haber ulaşınca: "Kardeşim doğru söyledi. Biz böyle yapardık, sonra şununla emredildik dedi ve bununla diz kapaklarını kavrayıp avuçlamayı kastetti." Ebü Dâvud, Salât 150, (868); Nesâî, İftitah 90, (2,184,185). 2565 - Hz. Ömer (radıyallâhu anh) demiştir ki: "Diz kapağı(nı tutmak) sizin için sünnet kılınmıştır. Öyle ise rüküda diz kapaklarını kavrayın." Tirmizî, Salât 192, (258); Nesâî, İftitah 92, (2,185). 2566 - Ebü İshak anlatıyor: "Berâ İbnu Âzib (radıyallâhu anh) bize secdeyi şöyle vasfeyledi: Ellerini (yere) koydu, dizleri üzerine dayandı, kalçasını (havaya) kaldırdı ve: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) böyle secde yaparlardı" buyurdu." Bir diğer rivayette: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaz kılınca kollarını kanat gibi yanlarına açardı" denmiştir." Ebü Dâvud, Salât 158, (896); Nesâî, İftitah 141, (2, 212). 2567 - Bera (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Secde ettiğin zaman ellerini yere koy, dirseklerini (havaya) kaldır." Müslim, Salât 234, (494); Tirmizî, Salât 202, (271). 2568 - Tirmizi'nin bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Berâ'ya: "Resülullah aleyhissalatu vesselam secde edince yüzünü nereye koyardı?" diye sordum. "Ellerinin arasına" diye cevap verdi." Müslim, Salât 234, (494); Tirmizî, Salât 202, (271). 2569 - Abdullah İbnu Malik İbni Buhayne (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazda secdeye gidince ellerinin arasını, koltuk altı beyazlıkları görününceye kadar açardı." Buhârî, Ezân 130, Müslîm, Salât 235, (495); Nesâî, İftitah 52, (2, 212). 2570 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biriniz secde edince kollarını, köpeğin yayması gibi yere yaymasın." Tirmizî, Salât 205, (275); Ebü Dâvud, Salât 158, (901). 2571 - Âmir İbnu Sa'd babasından (Sa'd'dan) (radıyallâhu anh) naklediyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) (secdede) ellerin yere konulmasını, ayakların da dikilmesini emretti." Tirmizî, Salât 206, (277, 278). 2572 - Ebü Humeyd es-Saidî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) rükü yapınca itidali muhafaza eder, başını (yukarı) dikmez, (aşağı da) eğmezdi. Ellerini dizkapaklarının üzerine koyardı. Secde için yere eğilince adalelerini koltuk kısmından yana açardı. Ayaklarının parmaklarını da aralardı." Nesaî, İftitah 96, (2, 137); 138, (2, 211). 2573 - Yine Ebü Humeyd (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah aleyhissalâtu vesselâm secde ettiği zaman, burnunu ve alnını yere koyardı. Ellerini yanlarından aralardı, avuçlarını omuzları hizasına koyardı." Tirmizî, Salât 201, (270). 2574 - Vâil İbnu Hucr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) secde edince, yere, dizkapaklarını ellerinden önce koyardı. Kalkınca da ellerini dizkapaklarından önce kaldırırdı." Ebü Dâvud, Salât 141, (838); Tirmizî, Salât 199, (268); Nesâî, İftitah 128, (2, 206). 2575 - Ebü Dâvud'un diğer bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) secdeye gidince alnını ellerinin arasına koydu, kalkınca da dizkapaklarının üzerine kalktı ve dizlerine dayandı." Ebu Dâvud, Salât 141, (839). 2576 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biriniz secde edince, devenin çöküşü şeklinde yere çökmesin, yani ellerini dizlerinden önce yere koymasın." Ebü Dâvud, Salât 141, (840, 841); Tirmizi, Salât 200, (269); Nesâî, İftitah 128, (2, 206-207). 2577 - Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) bana şunu söyledi: "Ey Ali! Ben, kendim için sevdiğimi senin için de seviyorum, kendim için hoşlanmadığımı senin için de hoşlanmıyorum, öyleyse iki secde arasında ik'âda bulunma." Tirmizî, Salât 209, (282). 2578 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) (namazda) kişinin, elleriyle yere dayanarak oturmasını yasakladı." Ebü Dâvud, Salât 187, (992). 2579 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazda ayaklarının sırtı üzerinde kalkardı." Bu hadis, Ebü Dâvud'da mevcut değildir, ancak Tirmizî'de yer almaktadır, (Salât 214, (288). 2580 - Mâlik İbnu'l-Huveyris (radıyallâhu anh)'in anlattığına göre Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı namaz kılarken görmüştür. Efendimiz, tek rekatte iken, tam bir oturuş vaziyeti almadan kalkmamıştır." Buhârî, Ezân 142, Ebu Dâvud, Salât 142, (844); Tirmizî, Salât 213, (287); Nesâî, İftitah 181, (2, 233-234). 2581 - Nâfi (rahimehullah) anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) secde ettiği zaman ellerini, yüzünü koyduğu şeyin üzerine ko;yardı. Ben O'nu çok soğuk bir günde gördüm, ellerini (giymekte olduğu) bürnusunun altında çıkarmış çakılların üzerine koymuştur." Muvatta, Kasru's-Salât 59, (1,163). 2582 - Mecze‚ İbnu Zâhir, Ashâbu Şecere'den Uhban İbnu Evs'ten naklettiğine göre, Uhbân "Diz kapaklarından rahatsızdı, secde ettiği zaman dizkapağının altına minder koyardı." Buhârî, Meeâzi 35. 2583 - Nafi (rahimehullah) anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) şöyle derdi: "Hasta kimse secde etmeye muktedir olamazsa başıyla ima eder, alnına herhangi bir şey kaldırmaz." Muvatta, Kasru's-Salât 74, (1, 168). SECDE ÂZÂLARI 2584 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm bize yedi âzâ üzerine secde etmemizi, saçımızı ve elbisemizi toplamamamızı emretti. Bu âzâlar Şunlardır: "Alın, eller, diz kapakları, ayaklar." 2585 - Bir diğer rivayette şöyle demiştir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ben yedi kemik üzerine secde etmekle emrolundum: Alın, -ve eliyle burnunu işaret etti- eller, diz kapakları, ayakların etrafları. Ne elbiseleri ne de saçı (secde sırasında) toplamayız." Buhârî, Ezan 133, 134, 137; Müslim, Salât 227-231 (490); Ebü Dâvud, Salât 155, (889, 890); Tirmizî, Salat 203, (273); Nesâî, İftitah 130, (2, 208); İbnu Mâce, İkâmet 19, (883-885). İkinci rivayet Sahiheyn rivayetidir. 2586 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'a nisbet ederek buyurdu ki: "Eller de secde eder, tıpkı alnın secde etmesi gibi. Öyleyse, biriniz alnını secdeye koyunca ellerini de koysun. Alnı secdeden kaldırdımı onları da kaldırsın." Ebü Dâvud, Salât 155, (892); Nesâî, İftitah 129, (2, 207). KUNÛT 2587 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) bir ihtiyaç sebebiyle, kendilerine Kurrâ denilen yetmiş kişiyi yola çıkardı. Süleym aşiretinden Ri'I ve Zekvân adında iki kabîle Bi'r-i Ma'üne (Ma'üne Kuyusu) denilen bir suyun yanında bunların önünü kesti. Hey'et bunlara: "Biz size gelmedik. Biz Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bir ihtiyacı için gidiyoruz" dediler. Ancak öbürleri bunları dinlemeyip öldürdüler. Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) (duruma muttali olduktan sonra) sabah namazlarından sonra bir ay boyu onlara bedduâ etti. Bu hadise namazda kunüt okumanın başlangıcı oldu. Biz kunut yapmıyorduk." Abdülaziz İbnu Süheyb der ki: "Bir zât Enes (radıyallâhu anh)'e Kunüt'dan sorarak: "Bu, rüküdan sonra mı yoksa kırâatın tamamlanmasından sonra mı?" dedi. Enes: "Hayır, kıraatin bitiminde" diye cevap verdi." Bir başka rivayette (Enes) şöyle dedi: "(Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir ay boyu) rükudan sonra (kunut yaparak bazı Arap kabilelerine beddua etti.)" 2588 - Bir başka rivayette: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabah namazından sonra bir ay boyu kunüt yaptı" denmiştir." 2589 - Müslim'in bir rivayetinde: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir ay boyu sabah namazında rüküdan sonra kunüt yaparak Useyye (kabîlesi)ne bedduâ etti" denir." Buhâri nin bir rivayetinde: "Kunüt, akşam ve sabah namazındaydı" denir." Ebü Dâvud ve Nesâi'nin bir rivayetinde: "Bir ay kunüt yaptı sonra terketti" denir." Buhârî, Vitr 7, Cenâiz 41, Cizye 8, Megâzi 38, Da'avât 59; Müslim, Mesâcid 297-308, (677-679); Ebü Dâvud, Salât 345, (1444-1445); Nesâî, İftitah 116, (2, 200). 2590 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) tam bir ay boyu, hiç aralık vermeden her namazın peşinde, öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarında Kunüt yaptı. Şöyle ki: Son rek'at'te semi'allahu li-men hamideh deyince Süleym aşiretinden Ri'l, Zekvân, Useyye kabîlelerine bedduâ ediyor, namazda kendine uyanlar da âmîn diyorlardı." Ebü Dâvud, Salât 345, (1443). 2591 - Hufâf İbnu İmâ el-Gıfârî (radıyallâhu anh)ş anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) rükü'ya gitti, sonra başını kaldırdı ve "Gıfâr kabîlesini Allah mağfiret etsin, Eslem kabîlesine Allah selâmet versin, Useyye Allah'a ve Resulüne isyan etmiştir. Allahım, Benî Lihyan'a lanet et. Ri'l ve Zekvân'a da lânet et" deyip secdeye gitti." Müslim, Mesâcid 308, (679). 2592 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ)'in anlattığına göre, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sabah namazının son rekatinin rükusundan başını kaldırınca semi'allâhu limen-hamideh Rabbenâ ve leke'l-hamd dedikten sonra şöyle söylediğini işitmiştir: "Allahım falancaya falancaya lânet et." Allah Teâlâ Hazretleri bunun üzerine şu meâldeki âyeti indirdi: "(Kullarımın) işinden hiçbir şey sana ait değildir. (Allah) ya onların tevbesini kabul eder, yahud onları, kendileri zâlim (kimse)ler oldukları için, azablandırır" (Al-i İmrân 128). Buharî, Tefsîr, Âl-i İmrân 9, Megâzi 21, İ'tisâm 17; Tirmizî, Tefsîr Âl-i İmrân (3007); Nesâî, İftitah 121, (2, 203). 2593 - Hasan Basri (rahimehullah) anlatıyor: "Ömer İbnu'l Hattab (radıyallâhu anh), halkı, Übeyy İbnu Ka'b üzerinde topladı. O, bunlara ramazanda yirmi gece namaz kıldırdı. Bu esnada (vitirlerde) sadece son yarıda kunüt yaptı, daha önce hiç kunüt yapmadı. Son on kalınca cemaate gelmedi, teravihi evinde kıldı. Halk: "Übeyy (cemaatten) kaçtı" dedi." Ebü Dâvud, Salât 340, (1428,1429). 2594 - Hasan İbnu Ali İbnu Ebî Tâlib (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana vitirde okuduğum bir dua öğretti. Şöyle ki: "Allahım! Beni hidayet verdiklerinden kıl, âfiyet verdiklerinden eyle, beni, işlerini üzerine aldıkların arasına koy. (Ömür, mal, ilim, v.s.'den) verdiklerini hakkımda mübârek kıl. Vuküuna hükmettiğin şerlerden beni koru. Sen dilediğin hükmü verirsin, kimse seni mahkum edemez. Sen kimin işini üzerine aldıysan o zelîl olmaz. Rabbimiz! Sen münezzehsin, muallâsın." Ebü Dâvud, Salât 340, (1425,1426); Tirmizî, Salat 341, (464); Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl, 51, (3, 248). 2595 - Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) vitrinin sonunda şunu okurdu: "Allahım! Senin gadabından rızana sığınırım, cezandan affına sığınırım. Senden sana sığınırım. Sana (layık olduğun) senayı saymaya gücüm yetmez. Sen, kendini sena ettiğin gibisin." Ebü Dâvud, Salât 340, (1427); Tirmizî, Da'avât 123, (3561); Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 51, (3, 248-249). 2596 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh) demiştir ki: "En efdal namaz, kunütu uzun olandır." Müslim, Musâfirîn 164, (756); Tirmizî, Salât 285, (387). TEŞEHHÜD 2597 - İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana, avucum avuçlarının içinde olduğu halde, Kur'ân'dan süre öğretir gibi teşehhüd'ü öğretti." "Tahiyyât, tayyibât ve salavat Allah içindir. Ey Nebi, selam, AIlah'ın rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun. Selam bizim üzerimize ve Allah'ın sâlih kulları üzerine de olsun. Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, yine şehadet ederim ki Muhammed AIIah'ın Resüludür." Bir rivayette "Allah'ın sâlih kulları" ibaresinden sonra şöyle denmişftir: "Siz bu teşehhüdü yaptınız mı semâ ve arzdaki bütün sâlih kullara selam vermiş olursunuz." 2598 - Bir diğer rivayette: "(Teşehhüdden) sonra dilediği senayı yapmakta muhayyerdir" denmiştir. 2599 - Ebü Dâvud'un bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Şehadet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve elçisidir" (dersiniz). Sonra her biriniz hoşuna giden duâyı seçip onunla duâ etsin." 2600 - Ebü Dâvud'un bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir: "...bize onları öğretirdi veya şu duâları bize teşehhüdü öğrettiği gibi öğretirdi: "Allah'ım! Kalplerimizi birleştir, aramızdaki geçimsizliği düzelt. Bizi selâmet yollarına sevket, zulümâttan nüra kavuştur. Bizi, çirkinliklerin açık ve gizli olanlarından uzak tut. Kulaklarımızı, gözlerimizi, kalplerimizi, zevcelerimizi ve çocuklarımızı hakkımızda mübârek ve hayırlı kıl. Tevbelerimizi kabul et, sen rahimsin, tevbeleri kabul edersin. Bizleri verdiğin nimetlere şâkir, onlarla senâ edici, onları kabul edici kıl, onları (ağirette de nasib ederek) hakkımızda tamamla." 2601 - Yine Ebü Dâvud'un bir diğer rivayetinde: "Şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın elçisidir" cümlesinden sonra şöyle denir: "Bunu söyledin veya şehadeti ifa ettin mi, namazını ifa ettin demektir. Kalkmak istersen kalk, oturmak istersen otur." 2602 - Nesâi nin bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselam)'la namaz kılınca: "Selam Allah'ın üzerine, selam Cibrîl ve Mikâil üzerine olsun" derdik. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Selam Allah'ın üzerine olsun demeyin. Zîra Allah selam'ın kendisidir. Ancak şöyle deyin: "Tahiyyât. . . Allah içindir. . . " Buhârî, Ezân 148,150, el-Amel fi's-Salât 4, İstizân 3, 28, Da'avât 17, Tevhid 5; Müslim, Salât 55-61, (402-403); Ebü Dâvud, Salât 182, (968-969); Tirmizî, Salât 215, (289); Nesâî, İftitah 189, (2, 237). 2603 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize, Kur'ân'dan süre öğrettiği gibi teşehhüdü öğretirdi. Şöyle derdi: "Tahiyyât, mübârekât, salavât, tayyibât AIIah içindir. Ey Nebi selam, AIIah'ın rahmet ve bereketi sana olsun. Selam bize, Allah'ın sâlih kullarına olsun. Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, şehadet ederim ki Muhammed AIIah'ın Resülüdür." 2604 - Tirmizî'de şöyle gelmiştir: "...Selam sana olsun, selam bize olsun." Yani her iki "selam" kelimesi de elif lamsızdır." Müslim, Salât 60, (403); Ebü Dâvud, Salât 182, (974); Tirmizî, Salât 216, (290); Nesâî, İftitah 193, (2, 242-243). 2605 - Ebü Müsa (radıyallâhu anh)'dan Nesâî'nin yaptığı bir rivayette şöyle gelmiştir: "..Şehadet ederim ki AIIah'tan başka ilah yoktur, tektir, şeriki yoktur. Muhammed'de O'nun kulu ve Resûlüdür." Nesai, İftitah 192, (2, 242). 2606 - Yine Nesâî'de Hz. Câbir (radıyallâhu anh)'den gelen bir rivayette şöyle denmiştir: "Teşehhüdü, Kur'an'dan bir sureyi öğrendiğimiz gibi öğrendik. Şöyle ki: "Bismillah ve billah ettahiyyâtu.. " Bu rivayette, abduhu ve resülühü ibaresinden sonra şu ziyade mevcuttur: "Es-eIu'I-Iâhe'I-cennete ve e'üzü bihi mine'n-nâri. (AIIah'tan cenneti istiyor, ateşten O'na sığınıyorum." Nesâî, İftitah 194, (2, 243). 2607 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan teşehhüd olarak şunu rivayet etmiştir: "et-Tahiyyâtu IiIIâhi vessalavâtu ve't-tayyibatu. es-Selamu aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullahi." İbnu Ömer der ki: "Ben buna şunu ilave ettim: "Ve berekâtuhu es-Selâmu aleyna ve aIâ ibâdillâhis-SaIihin. Eşhedü en Lâ-ilâhe illallah..." İbnu Ömer der ki: "Ben buna şunu ilave ettim: "Vahdehu Ia-şerîke Iehu ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resülühu." Ebü Dâvud, Salât 182, (971). 2608 - Muvatta'da Şöyle gelmiştir: "(Nâfi der ki:) "İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) şöyle teşehhüd okurdu: "BismiIlâhi, et-tahiyyâtu lil-lahi, ve'ssalavâtu lillâhi, ez-Zâkiyâtu lillâhi, es-Selâmu aIe'n-Nebiyyi ve Rahmetullahi ve berekâtuhu, es-Selâmu aleynâ ve ala ibâdillâhi's-Sâlihîn, Şehidtü en Iâ-ilâhe illallâhu ve şehidtü enne Muhammeden ResüIullâhi." Bunu ilk iki rek'at(in ka'desin)de okur ve teşehhüdünü tamamlayınca duâ ederdi. Namazın sonunda oturunca da yine böyle teşehhüdde bulunur ve teşehhüd'ü öne alırdı. Sonra dilediği duâyı okuyarak duâ ederdi. Teşehhüdünü tamamlayıp selamı vermek isteyince şöyle derdi: "Es-selâmu ale'n, Nebiyyi ve rahmetullâhi ve berekâtuhu es-selâmu aleynâ ve aIâ ibadillâhi's-salihîn." Sonra sağına, es-selâmu aleyküm derdi. Sonra mukâbeleten imama selam verirdi. Solundan biri kendisine selam verirse mukâbeleten ona da selam verirdi." Rezîn şunu ilave etti: "Ve dedi ki: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) böyle yapmayı emretti." Muvatta, Salât 54, (1, 91); Ebu Dâvud, Salşt 182, (971). 2609 - İmam Malik'in, Kâsım, İbnu Muhammed'den yaptığı diğer bir riyayette şöyle gelmiştir: "Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) teşehhüdde iken şunu okurdu: "Et-Tahiyyatu et-tayyibatu es-Salavâtü, ez-zakiyâtu lillâhi, eşhedu en la ilâhe illallahu vahdehu lâ şerîke lehu ve enne Muhammeden abduhü ve Resülühü. Esselâmu aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtuhu, esselamu aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâlihîn, esellâmu aleyküm." Muvatta, Salat 55, (1, 91-92). 2610 - İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh)'dan yapılan rivayete göre şunu demiştir: "Teşehhüd'ün sessiz okunması sünnettir." Ebü Dâvud, Salât 185, (986); Tirmizî, Salât 217, (291). KA'DE (OTURMA) 2611 - AIi İbnu Abdirrahmân el-Mu'âvî (rahimehullah) anlatıyor: "Ben namazda çakıl taşlarını kurcalarken İbnu Ömer (radıyallâhu anh) beni gördü. Namazdan çıkınca beni bundan nehyetti ve: "Sen de Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yaptığı gibi yap!" dedi. Ben: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) ne yapmıştı?" diye sordum. Ben: "Namazda oturduğu zaman, efendimiz sağ avucunu sağ dizinin üzerine koyarak, bütün parmaklarını yumar, başparmağını takip eden parmağıyla da işarette bulunurdu. Sol avucunu da sol uyluğunun üstüne koyardı." 2612 - Nâfi'nin İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ)'den yaptığı bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "...Sol eli de sol dizinin üstüne açmış olarak: koydu." 2613 - Yine İbnu Ömer'den bir başka rivayet şöyledir: "Sağ elini sağ; dizi üzerine koydu. Elliüç akdi yapıp şehadet parmağıyla işarette bulundu." 2614 - Nesâî'nin Ali İbnu Abdirrahmân'dan kaydettiği bir rivayette der ki: "İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ)'nın yanında namaz kıldım ve namazda çakılları alt üst ettim. Bana: "Çakılları alt üst etme. Zîra çakılların çevrilmesi şeytan işidir. Sen de Resülullah'ın yaptığı gibi yap. Ben O'nun ne yaptığını gördüm" dedi. Ben: "Resülullah'ın ne yaptığını gördün?" diye sordum. "Şöyle' dedi ve sağ ayağını dikti, solunu yatırdı. Sağ elini sağ uyluğu üzerine, sol elini de sol uyluğu üzerine koydu. Şehadet parmağıyla da işaret etti." Bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "Baş parmağı takip eden parmağı ile kıbleye işaret etti, nazarlarını da ona dikti." Müslim, Mesâcid 114-116, (580); Muvatta, Salât 48, (1, 88); Ebü Dâvud, Salât 186, (987); Tirmizî, Salât 220, (294); Nesâî, İftitah 189, (2, 237), Sehv 32-35, (3, 36-38). 2615 - İbnuz-Zübeyr (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazda oturunca, sol ayağını (sağ) uyluğunun ve bacağının altına koyar, sağ ayağını da yere döşerdi." 2616 - Yine İbnu'z-Zübeyr (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) (namazda oturur vaziyette iken), duâ edince, hareket ettirmeksizin parmağıyla işaret yapar, bu vaziyette duâ (teşehhüd) okurdu. Sol eliyle de sol uyluğunun üzerine dayanırdı." Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "Gözü de işaretinden ayrılmazdı." Ebü Dâvud, Salât 186, (988, 989, 990); Nesâî, İftitah 189, (2, 237); Sehv 35, 39, (3, 37, 39). 2617 - Vâil İbnu Hucr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) sol ayağını yere yaydı, elini sol uyluğunun üzerine koydu, sağ ayağını da dikti." Nesâî'nin bir rivayetinde: "Kollarını, uyluklarının üzerine koydu. Şehadet parmağıyla işaret ederek duâ ediyordu (teşehhüdü okuyordu)." Tirmizî, Salât 218, (292); Nesâî, Sehv 30, (3, 35). 2618 - Ebü Ya'für (radıyallâhu anh) diyor ki: "Mus'ab İbnu Sa'd İbnu Ebî Vakkâs'ın şöyle söylediğini işittim: "Babamın yanında namaz kılmış, namazda avuçlarımı iç içe kavuşturup uyluklarımın arasına koymuştum. Babam bu tarzdan beni men' etti ve: "Biz de bir ara böyle yapmıştık. Ondan nehyedildik ve ellerimizi dizlerimizin üzerine koymakla emrolunduk" dedi." Buhârî, Ezân 118; Müslim, Mesâcid 29, (535); Ebü Dâvud, Salât 150, (867); Nesâî, İftitah 91, (2,185). 2619 - Âsım İbnu Küleyb el-şermî an ebihi an ceddihî -ki ismi de Şihâb İbnu'l-Mecnün'dur- der ki: "Resülullah (aleyhissalatu vesseIam)'ın huzuruna girdim, namaz kılıyordu. Sol elini sol uyluğunun üzerine koymuş, sağ elini de sağ uyluğunun üzerine koymuş idi. (Sağ elin) parmakları hep yumuk, sadece işaret parmağı açıktı. Şöyle duâ ediyordu: "Ey kalbleri döndüren Allah'ım, kaIbimi dînin üzerine sabit kıl." Tirmizi, Da'avât 135, (3581). 2620 - Ebü Humeyd es-Sâidî'den yine Tirmizî'nin bir rivayetinde şöyle denir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) teşehhüd için oturdu, sol ayağını yayıp sağ göğsünü kıbleye çevirdi..." Tirmizî, Salât 219, (293). 6 2621 - Nesâi deki rivayette şu ziyade var: "Namazın sona erdiği rek'atte sol ayağını geride bırakmış ve uyluk kemiğine dayanarak oturmuş, sonra da selam vermişti." Yine Nesâi'nin bir diğer rivayetinde şu ziyade var: "Şehadet parmağını kaldırmış ve onu hafif eğmiş (vaziyette teşehhüdü okuyordu)." Nesâî, Sehv 29, 38, (3, 34, 39). 2622 - Abdullah İbnu Abdillah İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "İbnu Ömer namazda oturunca bağdaş kurardı. Aynı şeyi ben de yaptım. O sırada yaşım gençti. Beni bundan nehyetti. Ve dedi ki: "Namazın sünneti sağ ayağını dikmen, solu da bükmendir." Ben kendisine: "Ama sen bunu yapıyorsun!" dedim. Bunun üzerine: "Ayaklarım beni taşımıyor" diye açıklamada bulundu." 2623 - Nesai'nin rivayetinde şöyle denmiştir: ". . (Namazın sünneti) sağ ayağını dikmen, parmaklarını kıbleye yöneltmen ve sol (ayak) üzerine de oturmandır. Buhârî, Ezân 145; Muvatta, Salât 51, (89, 90); Nesâî, İftitah 189, 190, (2, 235, 236). Metin Buhârî'ye aittir. 2624 - Tavus (rahimehullah) anlatıyor: "İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ)'a (namaz'da) iki ayak üzerine ik'â hakkında sordum. "Bu sünnettir" dedi. Kendisine "Biz bunu erkeğe eziyet görüyoruz!" dedik. O tekrar: "Bilakis, o, Peygamberiniz (aleyhissalâtu vesselâm)'in sünnetidir!" dedi." Müslim, Mesâcid 32, (536); Ebü Dâvud, Salât 143, (845); Tirmizî, Salât 210, (283). Metin Müslim'e aittir. Ebü Dâvud'da, "iki ayak üzerine" tabirinden sonra "secdede" ziyadesi mevcuttur. 2625 - İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ilk iki rek'atte oturunca, (çabuk) kalkmak için sanki kızgın taş üzerine oturmuş gibiydi." Ebü Dâvud, Salât 188, (995); Tirmizî, Salât 270, (366); Nesâî, İftitah 195, (2, 243). SELAM 2626 - Amir İbnu Sa'd, babasından (radıyallâhu anh) naklediyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) (namazını tamamlayınca) sağına ve soluna selam verirdi, öyle ki ben (geride olduğum halde) yanağının beyazlığını görürdüm." Müslim, Mesâcid 119, (582); Nesâî, Sehiv 68, (3, 61). 2627 - İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) (namazı bitince) sağına ve soluna selam verir, şöyle derdi: "Esselâmu aleyküm ve rahmetullah, es-selâmu aleyküm ve rahmetullah." Ebü Dâvud, Salât 189, (996); Tirınizî, Salât 221, (295); Nesâî, Sehiv 71, (3, 63). Ebü Davud'da "soluna" tabirinden sonra şu ziyade yer alır: "...Öyle ki yanağının beyazını gördük." Nesâi de ise şu ziyade vardır: "...Öyle ki, şu taraftan yanağının beyazlığını görürdük." 2628 - Ebü Dâvud'un Vâil İbnu Hucr (radıyallâhu anh)'dan yaptığı bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) sağına, "esselâmu aleyküm ve rahmetullah ve berekâtuhu" diyerek, soluna da "es-selamu aleyküm ve rahmetullah" diyerek selam verirdi." Yine Ebü Dâvud'da Semüre İbnu Cündeb'ten gelen bir rivayette: "...sonra imamınıza ve kendinize selam verin" buyurulmuştur." Ebü Dâvud, Salât 189, (997), 182, (875). 2629 - Câbir İbnu Semüre (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraber namaz kılınca, ellerimizle (işaret ederek): "Esselâmu aleyküm ve rahmetullâhi" demiştik -ve eliyle de iki tarafına işaret etti. -Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunun üzerine: "Ellerinizle neye işaret ediyorsunuz? Niye ellerinizi hırçın atların kuyruğu gibi (kıpırdak) görüyorum? Namazda sakin olun. Herbirinizin ellerini dizlerine koyup, sonra sağındaki ve solundaki kardeşine selam vermesi yeterlidir" Müslim, Salât 119, (430); Ebü Dâvud, Salât 189, (998, 999, 1000); Nesaî, Sehiv 5, (3, 4, 5). 2630 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) selam verince: "Allahümme ente's-selâm ve minke's-selâm. Tebârekte yâ ze'l-celâli ve'l-ikrâm" diyecek kadar otururdu." Bu cümlenin mânası: "Ey Allah'ım! Sen selamsın (her çeşit ayıp, kusur ve âfetlerden uzaksın). İnsanların mazhar olduğu selâmet sendendir. Ey Celâl ve ikram sahibi Rabbimiz! Senin şânın yücedir" demektir." Müslim, Mesâcid 136, (592); Tirmizî, Salât 224, (298). 2631 - Semüre İbnu Cündeb (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) imamın selamına selamla mukâbele etmemizi, birbirimizi sevmemizi, birbirimize selam vermemizi emretti." Ebü Davud, Salât 190, (1001). NAMAZIN EVSAFINI BİLDİREN BAZI HADİSLER 2632 - Ebü Humeyd es-Saidî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Kendisi, Resülullah (aleyhissalâtu vesselam)'ın Ashâbından on kişilik bir grupla oturuyor idi. Resülullah'ın namazını zikrettiler. Bunun üzerine: "Ben içinizde Aleyhissalâtu vesselâm'ın namazını en iyi bilen kimseyim!" "Nasıl olur. Allah'a yemin olsun, sen O'na bizden daha çok tâbi olmuş bizden önce onun sohbetine katılmış değilsin!" dediler. O: "Herşeye rağmen!" deyip (ısrar edince): "Peki (Efendimizin nasıl namaz kıldığını) arzet görelim" dediler. 0 da anlattı: "Aleyhissalâtu vesselâm, namaza kalkınca kollarını omuzları hizasına kadar kaldırırdı. Bütün kemikleri mütedil şekilde yerlerinde istikrarını bulunca tekbir getirir, sonra kırâatte bulunur, sonra tekrar tekbir getirir, ellerini omuzları hizasına kadar kaldırır, sonra rüküya gider ve el ayalarını dizlerinin üzerine koyar, sonra o durumda mütedil bir vaziyet alır, başını ne aşağı kırar ne de yukarı kaldırır, sonra başını kaldırıp: "Semi'allâhu li-men hamideh (Allah kendisine hamdedeni işitir)!" der, sonra ellerini tekrar omuzlarının hizasına kadar mutedil şekilde kaldırır, sonra: "Allahu ekber!" deyip yere eğilir, ellerini yanlarına açar, sonra başını kaldırır, sol ayağını büker, üzerine oturur, secde edince ayaklarının parmaklarını açar, sonra secde eder, sonra: "Allahu ekber!" der, başını kaldırır, sol ayağını büker, her kemik yerine gelinceye kadar sol ayağının üzerine oturur. Sonra aynı şeyleri diğer (rek'at)de yapardı. Sonra iki rek'ati (tamamlayıp) kalkınca, iftitah tekbirinde olduğu gibi tekbir getirir, ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırır. Sonra aynı şeyleri namazın geri kalan kısmında da yapardı. Selam vereceği son rek'atin secdesi olunca sol ayağını (mak'adının altından sağ tarafına) çıkarır ve sol tarafı üzerine yere çökerek otururdu." (Onun bu açıklamasını dinleyince yanındakiler:) "Doğru söyledin,) Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) böyle namaz kılardı!" dediler." Ebü Davud, Salât 117, (730-735); Tirmizî, Salât 227, (304, 305). Hadis Buhârî'de muhtasar olarak gelmiştir. Ezân 145). 2633 - Rifâa İbnu Râfi' (radıyallâhu anh) anlatıyor:"Biz mescidde iken bedevî kılıklı bir adam çıkageldi. Namaza durup, hafif bir şekilde (yani rükunleri, tesbihleri kısa tutarak) namaz kıldı. Sonra namazı tamamlayıp Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a selam verdi: Efendimiz: "Üzerine olsun. Ancak git namaz kıl, sen namaz kılmadın!" buyurdu. Adam döndü (tekrar) namaz kılıp geldi, Resülullah'a selam verdi. Aleyhissalâtu vesselâm selamına mukabele etti ve: "Dön namaz kıl, zîra sen namaz kılmadın!" dedi. Adam bu şekilde iki veya üç sefer aynı şeyi yaptı, her seferinde Aleyhissalâtu vesselâm: "Dön namaz kıl, zîra sen namaz kılmadın!" dedi. Halk korktu ve namazı hafif kılan kimsenin namaz kılmamış sayılması herkese pek ağır geldi. Adam sonuncu sefer: "Ben bir insanım isabet de ederim, hata da yaparım. Bana (hatamı) göster, doğruyu öğret!" dedi. Aleyhissalatu vesselâm: "Tamam. Namaza kalkınca önce AIIah'ın sana emrettiği şekilde abdest aI. Sonra (ezan okuyarak) şehadet getir. İkâmet getir (namaza dur). Ezberinde Kur'an varsa oku, yoksa AIIah'a hamdet, tekbir getir, tehlîl getir, sonra rükuya git. Rükü halinde itmi'nâna er (âzâların rüküda mütedil halde bir müddet dursun). Sonra kalk ve kıyam halinde itidâle er, sonra secdeye git ve secde halinde itidale er, sonra otur ve bir müddet oturuş vaziyetinde dur, sonra kalk. İşte bu söylenenleri yaparsan namazını mükemmel (kılmış olursun). (Bundan bir şey) eksik bırakırsan namazını eksilttin demektir." Râvi der ki: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bu sonuncu sözü Ashâb'a önceki: (Dön, namaz kıl, zîra sen namaz kılmadın!) sözünden daha kolay (ve rahatlatıcı) oldu. Zîra (bu söze göre), sayılanlardan bir eksiklik yapan kimsenin namazında eksiklik oluyor ve fakat tamamı hebâ olmuyordu." Tirmizî, Salat 226, (302); Ebü Dâvud, Salât 148, (857-861); Nesâî, İftitah 105, (2,193),167, (2, 225). 2634 - Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Namazın anahtarı temizliktir. (Namaz dışı şeylerle meşguliyeti) haram kılan şey iftitah tekbiridir, (namaz dışı meşguliyeti) helal kılan şey (de sondaki) selamdır." Ebü Dâvud, Tahâret 31, (61); Tirmizî, Tahâret 3, (3). NAMAZIN UZUNLUĞU VE KISALIĞI HAKKINDA 2635 - Ebü Saîd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın öğle ve ikindi namazındaki kıyamlarını(n uzunluğunu tahmin ve) takdir ederdik. Öğledeki ilk iki rek'atin uzunluğunu Elif lâm-mîm Tenzîlü's-Secde süresi(ni okuyacak) kadar tahmin ettik. Sonra iki rek'atin uzunluğunu da bunun yarısı kadar takdir ettik. İkindinin ilk iki rek'atinin kıyamının uzunluğunu, öğlenin son iki rek'atinin uzunluğu kadar takdir ettik. İkindinin son iki rek'atinin uzunluğunu da bunun yarısı kadar." Müslim, Salât 156, (452); Ebü Dâvud, Salât 130, (804); Nesâî, Salât 16, (1, 237). 2636 - Yine Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Öğle namazı başlardı, bu anda bir kimse Baki'ye gider, ihtiyacını görür, sonra abdest alır, gelir ve uzunluğu sebebiyle Resulullah'ın birinci rek'atine yetişirdi." Müslim, Salat 161, (454); Nesai, İftitah 56, (2, 164). 2637 - İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir gece Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte namaz kıldım. Öylesine namazı uzattı ki, içimden çirkin bir şey yapmak geçti. "Ne yapmak istemiştin?" diye sordular. Dedi ki: "Oturup O (aleyhissalâtu vesselâm)'nu terketmeyi düşündüm." Buhârî, Teheccüd 9; Müslim, Müsâfirîn 204, (773). 2638 - Fadl İbnu'l-Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Namaz ikişer ikişer kılınır. Her iki rek'atte bir teşehhüd vardır. Namazda huşü duyulur (tazarrüda bulunulur), temeskün (tezellül) izhâr edilir. Ellerini kaldırırsın." Şöyle de dedi: "Ellerini, içleri kendi yüzüne dönük olarak Rabbine kaldırır; isteklerini (ısrarla tekrarla söyleyerek) istersin: "Ya Rabbi! ya Rabbi! ya Rabbi!.." Kim bunu yapmazsa namazı eksiktir." Tirmizî, Salât 283, (385). 2639 - Ammâr İbnu Yâsir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kişi vardır, namazını kılar bitirir de, kendisine namazın sevabının onda biri yazılır. Kişi vardır, dokuzda biri, sekizde biri, yedide biri, altıda biri, beşte biri, dörtte biri, üçte biri yarısı yazılır." Ebü Dâvud, Salât 128, (796). HADESTEN TAHARET 2640 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "AIIah temizlik olmayan namazı kabul etmez, hıyânetle kazanılan paradan verilen sadakayı da kabul etmez." Müslim, Tahâret 1, (224); Tirmizî, Tahâret 1, (1). 2641 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) buyurdular ki: "AIIah, sizlerin namazını hades vâki olunca yeniden abdest almadıkça kabul etmez." Ebü Dâvud, Taharet 31, (60); Tirmizî, Tahâret 56, (76). 2642 - Yine Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Abdesti olmayanın namazı da yoktur. Üzerine besmele çekmeyenin abdesti yoktur." Ebü Dâvud, Tahâret 48, (101,102); İbnu Mâce, Tahâret 41, (399); Tirmizî, Tahâret 20, 25. 2643 - Hz. Enes (radıyallâhu anh), Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın her namaz için abdest aldığını söylemişti, kendisine: "Siz nasıl yapıyordunuz?" diye soruldu. Şu cevabı verdi: "Aldığımız abdest bozuluncaya kadar bize yetiyordu." Buhârä, vudü 54; Ebu Dâvud, Taharet 66, (171); Tirmizi, Taharet 44, (58, 60); Nesai, Taharet 101, (1, 85). 2644 - Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) Fetih günü bütün namazları tek abdestle kıldı. Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallâhu anh) kendisine: "Ey Allah'ın Resülü, bugün Şimdiye kadar hiç yapmadığın şeyi yapmış olmalısın?" demişti, şu cevapta bulundu: "Ey Ömer, bunu bilerek yaptım." Müslim, Tahâret 86, (277); Ebu Dâvud, Tahâret 66, (172); Tirmizî, Tahâret 45, (61); Nesâî, Tahâret 101, (1, 86). 2645 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: Namaz kılarken kimin abdesti kozulacak olursa hemen namazdan çıksın. Eğer cemaatle kılınan bir namazda ise burnunu tutarak ayrılsın." Ebü Dâvud, Salât 236, (1114). Burnunu tutmasını emretmesi, cemaate burnu kanamış zannını vermek içindir. Bu davranış, avretin örtülmesi ve kabîhin gizlenmesi hususunda bir nevî edebe riayettir. 2646 - İmam Mâlik merhuma ulaştığına göre, İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) namazda iken burnu kanardı, o da çıkar burnunun kanını yıkar, geri döner ve önceki kıldığı namazını (kaldığı yerden) tamamlardı." Yine Muvafta'nın İbnu'l-Müseyyeb'den kaydettiği bunun aynısı olan bir başka rivayet daha vardır." Muvatta, Tahâret 74, (1, 38). 2647 - İbnu Amr İbnu'l-As (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir kimse son rek'atte oturmuşken daha selam vermeden hades vâki olsa namazı caizdir." Tirmizî, Salât 300, (408). ELBİSE TEMİZLİĞİ 2648 - Hz. Mu'âviye (radıyallâhu anh)'nin dediğine göre, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın zevce-i pâkleri Ümmü Habîbe'ye -ki kızkardeşidir- sormuştur: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), içerisinde kendisiyle temasta bulunduğu elbise sırtında olduğu halde namaz kılar mıydı?" Ümmü Habîbe (radıyallâhu anhâ) şu cevabı vermiştir: "Evet, yeter ki elbisede bir ezâ (meni bulaşığı) görmemiş olsun!" Ebü Dâvud, Tahâret 133, (366); Nesâî, Tahâret 186, (1, 155); Buhârî, Salât 2, Buhârî, bâb başlığı (tercüme) olarak kaydeder. 2649 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm), bizim (kadınların) çamaşırları içerisinde namaz kılmazdı." Ebu Dâvud, Tahâret 134, (368); Tirmizî, Salat 420, (600); Nesâî, Zänet 116, (8, 217). 2650 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ)'in anlattığına göre, cünübken içinde terlediği elbise sırtında olduğu halde namaz kılardı." Muvatta, Tahâret 87, (1, 52). 2651 - Ebü Saîd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ashâbiyle namaz kılarken âniden nalınlarını çıkarıp sol tarafına koydu. Bunu gören cemaat de derhal nalınlarını attılar. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazı tamamlayınca: "NaIınIarınızı niye attınız?" diye sordu. "Seni nalınlarını atarken gördük, biz de kendi nalınlarımızı attık!" cevabını verdiler. "Cebrâil (aleyhisselâm) bana gelip pislik olduğunu haber verdi (onun için attım). Öyleyse sizler mescide gelirken dikkat edin, nalınlarınızda bir pislik (kazurat) -veya eza demişti- görürseniz onu silin; o, ayağınızda olduğu halde namazınızı kılın." Ebü Dâvud, Salât 89, (650). SETRÜ'L-AVRET 2652 - Behz İbnu Hakîm (radıyallâhu anh) anlatıyor: "(Bir gün Hz. Peygamber'e sorarak) dedim ki: "Ey Allah'ın Resülü! Hangi avretimizi açıp, hangi avretimizi örtelim?" "Zevcen ve sağ elinin sahip oldukIarı dışında herkese karşı avretini koru!" cevabını verdi. Ben tekrar: "Ey Allah'ın Resülü, erkekle olursa?" dedim, "Gücün yeterse avretini kimseye gösterme!" dedi. "Kişi tek başına olursa?" dedim. "Kendisine karşı haya edilmeye Allah daha lâyıktır" dedi." Ebü Dâvud, Hamâm 3, (4017); Tirmizî, Edeb 22, ,(2770), 39, (2795); İbnu Mâce, Nikâh 28, (1920). 2653 - Ebü Saîd el'Hudrî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir erkek başka bir erkeğin avretine bakmasın, kadın da kadının avretine. Bir erkek aynı örtünün içinde bir başka erkeğe sokulmasın. Kadın da aynı örtünün içinde bir başka kadına sokulmasın." Müslim, Hayz 74, (338); Ebü Dâvud, Hamâm 3, (4018); Tirmizî, Edeb 39, (2794). 2654 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Çıplaklıktan sakının! Zîra sizin yanınızda sadece helâya girdiğiniz zaman ve erkek hanımına sokulunca ayrılan melekler var. Onlardan utanın ve onlara karşı saygılı olun." Tirmizî, Edeb 42, (2801). 2655 - Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Sizden biri cariyesini veya kölesini veya ücretlisini evlendirdi mi, artık onun avretine bakmasın." Ebü Dâvud, Libâs 37, (4113, 4114). 2656 - Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissulatu vesselâm) bana: "Ey Ali, dizini çıkarma, ne canlı, ne ölü, başkasının dizine de bakma" buyurdu." Ebü Dâvud, Cenâiz 32, (3140). 2657 - İbnu Abbas (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) uyluğu avret addetti." Tirmizî, Edeb 40, (2798). 2658 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Omuzunuzu da örtmeyen -veya şöyle demişti bir parçası iki omuzunuzu da örtmeyen- tek parçadan müteşekkil kumaş içerisinde kimse namaz kılmasın." Buhârî, Salât 5; Müslim, Salât 277, (516); Ebü Dâvud, Salât 78, (626); Nesâî, Kıble 18, (2, 71). 2659 - Yine Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) buyurdular ki: "Kim tek parçalı kumaş içerisinde namaz kılarsa onu iki omuzu arasında çaprazlasın." Buhâri, Salât 5; Ebu Dâvud, Salât 78, (627). Ebü Dâvud'un metninde: "(Kumaşın) iki ucuyla omuzunda çapraz yapsın" denmiştir. 2660 - Yine Ebü Hüreyre'nin rivayeti de şöyle gelmiştir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a tek bir kumaş içinde kılınacak namazdan sorulmuştu şu cevabı verdi: "Hepinizin iki parçası var mı?" Buhârî, Salât 4, 9; Müslim, Salât 275, (515); Muvatta, Salâtu'l-Cemâ'a 30, (1,140); Ebü Dâvud, Salât 78, (625); Nesâî, Kıble 14, (2, 69-70). 2661 - Ömer İbnu Ebî Seleme (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) tek parça kumaşa sarınmış olarak namaz kıldı. İki ucu omuzlardan çaprazlama geçmişti." Buhârî, Salât 4; Müslim, Salât 279, (517); Muvatta, Salâtu'l-Cemâ'a 29, (1, 140); Ebü Dâvud, Salât 78, (628); Tirmizî, Salât 254, (339); Nesâî, Kıble 14, (2, 70). 2662 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah hayız görenin (kadının) namazını başörtüsüz kabul etmez." Ebü Dâvud, Salat 85, (641); Tirmizî, Salât 277, (377). 2663 - Ubeydullah İbnu'I-Esved el-Havlânî -ki Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ın zevce-i pâkleri Meymüne (radıyallahu anhâ)'nin terbiyesinde idi anlatıyor: "Meymüne (radıyallâhu anhâ) üzerinde izar olmaksızın tek entari (dır') ile başörtüsü giyinmiş olduğu halde namaz kılardı." Muvatta, Salâtu'l-Cema'a 37, (1,142). 2664 - Muhammed İbnu Zeyd, İbnu Kunfuz'un annesinden yaptığı nakle göre, annesi Ümmü Seleme (radıyallâhu anhâ)'ye "Kadın, hangi giysiler içerisinde namaz kılmalı?" diye sormuştur. 0 da; "Başörtüsü ve ayağın üzerini örtecek kadar uzun entari içerisinde!" diye Cevap vermiştir." Muvatta, Salâtu'l-Cemâ'a 36, (1,142); Ebü Dâvud, Salât 84, (639, 640). 2665 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), üzerinde çizgiler olan hamîsa kumaşı üzerinde namaz kılmıştı. (Namazdan sonra) çizgilere bir göz attı ve: "Bu hamisa'yı Ebü Cehm İbnu Huzeyfe'ye götürün, onun enbicâniye'sini getirin. Zîra bu beni az önce namazda meşgul etti" buyurdu." Buhârî Salât 14, Ezân 93, Libâs 19; Müslim, Mesâcid 61, (556); Muvatta, Salât 67, (1, 97, 98); Ebü Dâvud, Salât 167, (914), Libâs 11; Nesâî, Kıble 20, (2, 72). 2666 - Ukbe İbnu Âmir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a ipekten mamul bir kaftan hediye edildi. Kaftanı giyip içinde namaz kıldı. Sonra namazdan ayrılıp hemen kaftanı şiddetle çıkarıp attı, sanki kaftandan gayr-ı memnundu: "Bu, muttakîlere muvafık düşmüyor!" dedi." Nesâî, Kıble 19, (2, 72); Buhâri, bu ma'nâda bir rivayette bulunmuştur. Salât,16, Libâs 12; Müslim, Libâs 23, (2075). 2667 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) demiştir ki: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) bir ucu beni örtmekte olan bir kumaşın diğer ucuyla örtünerek, içinde namaz kıldı." Ebu Dâvud, Salât 80, (631). NAMAZ KILINAN YERLER 2668 - Hz. Enes (radıyallâhu anh)'in anlattığına göre, büyükannesi Müleyke (radıyallâhu anhâ) hazırladığı bir yemeğe Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı davet etti. (Efendimiz şeref vererek) yemekten yediler. Sonra: "Kalkın size namaz kıldırayım!" buyurdular. Enes (radıyallâhu anh) der ki: "Ben uzun müddettir kullanılmaktan kararmış olan hasırımızı getirdim, üzerine su çiledim. Aleyhissalâtu vesselâm üzerinde namaza durdu. Ben ve yetim, arkasında saf yaptık, yaşlı (annem) de bizim arkamızda durdu. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize iki rek'at (nafile namaz) kıdırıp, sonra ayrıldı." Buhârî, Salât 20, Ezân 78, 161, 164, Teheccüd 25; Müslim, Mesâcid 266-268, (658-660); Muvatta, Kasru's-Salât 31, (1, 153); Ebü Dâvud, Salât 71, (612, 658); Tirmizi, Salât 173, (234); Nesâî, Mesâcid 43, (2, 56, 57); İmâmet 19, (2, 85-86). 2669 - Hz. Meymüne (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ben hayızlı halde tam hizasında dururken, namaz kılardı. Secde ettiği vakit bazan elbisesi bana değerdi. Humra üzerinde namaz kılardı." Buhârî, Salât 21, 19, 107, Hayz 29; Müslim, Mesacid, 273, (513); Ebü Dâvud, Salât 91, (656); Nesâî Mesâcid 44, (2, 57). 2670 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Biz çok sıcak günlerde Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte namaz kılardık. Biriniz alnını sıcak sebebiyle yere koyamayacak olsa, giysisini serer onun üzerine secde ederdi. Buhârî, Amel fis-Salât 9, Salat 23, Mevat 11; Müslim, Mesâcid 191, (620); Ebü Dâvud, Salât 93, (660); Tirmizî, Salât 411, (584); Nesai, İftitah 144, (2, 216); İbnu Mâce, İkâmetu's-Salât 64, (1033). 2671 - Berâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselâm) buyurdular ki: "Koyun ağıllarında namaz kılın. Zîra koyunlar mübarek (hayvanlar)dır. Deve damlarında namaz kılmayın, zîra onlar şeytanlardandır." Ebü Dâvud, Salât 25, (493). 2672 - İbnu Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) yedi yerde namaz kılmayı yasakladı: "Mezbele (çöplük), meczere (hayvan kesilen yer), makbere (mezarlık), yol geçeği, hammâm, deve damı, Beytullâhi'l-Haram'ın damının üstü." Tirmizî, Salât 255, (346). 2673 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) şöyle dediler: "Allah yahudilere ve hıristiyanlara lânet etsin. Peygamberlerinin kabirlerini mescide çevirdiler." Buhârî, Salât 54; Müslim, Mesâcid 20, (530); Ebu Dâvud, Cenâiz 76; Nesâî, Cenâiz 106, (4, 95, 96). Ebü Dâvud'un dışındaki bir rivayette Hz. Âişe'den şu ziyadeye yer verilmiştir: "Eğer bu (endişe) olmasaydı, (Resülullah'ın) kabri açıkta bulundurulacaktı. Ancak mescid ittihaz edilmesinden korkuldu." 2674 - Atâ İbnu Yesâr (rahimehullah) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle duâ buyurdular: "Allahım, kabrimi ibâdet edilen bir put kılma" (ve devamla dedi ki): "Nebilerinin kabirlerini mescidler haline getiren bir kavme Allah'ın öfkesi artmıştır." Muvatta, Kasru's-Salât 85, (1, 172). 2675 - Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), beni mezarlıkta namaz kılmaktan menetti. Beni Bâbil toprağında da namaz kılmaktan menetti (ve şöyle dedi:) "Zîra orası mel'undur." Ebü Dâvud, Salât 24, (490). Hattabî der ki: "Bu hadisin senedinde zayıflık olduğu söylenmiştir. Ben âlimlerden kimseyi bilmem ki Bâbil toprağında namaz kılmayı yasaklamış olsun. Hadis(in Resülullah'a nisbeti) sahih ise, bu yasak sadece, Hz. Ali'nin şahsıyla ilgilidir; böylece, onu Küfe'de maruz kaldığı mihnete (sıkıntılı hadislere) karşı uyarmak istemiştir. (Malum olduğu üzere) Küfe, Bâbil diyarındadır." 2676 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resüllullah (aleyhissalatu vesselâm) bineğinin üzerinde iken yönü hangi istikâmette olursa olsun tesbih ediyor, (nafile namaz kılıyor, rükü ve secde içinde) başıyla imada bulunuyordu. İbnu Ömer de böyle yapıyordu." Buhârî, Taksirus-Salât 7, 8, 11, 12, Vitr 5, 6; Müslim, Müsâfırîn 39, (700); Muvatta, Kasru's-Salât 22, (1,150,151); Ebü Dâvud, Salât 277, (1224,1225); Tirmizî, Salât 345, (472); Tefsir, Bakara (2961); Nesâî, Kıble 23, (243, 244). Kıyâmu'l-Leyl 23, (3, 232). 2677 - Ebü Dâvud bir diğer rivayette şu ziyadeyi kaydeder: "Aleyhissalâtu vesselâm nafile namaz kılmak isteyince, devesini kıbleye çevirir, sonra iftitah tekbiri getir(erek) namaza başlar, sonra bineği nereye yöneltirse yöneltsin, namazını kılardı." 2678 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Küre-i arz bana bir mescid ve temiz kılındı. Ümmetimden her kim bir namaz vaktine ulaştımı nerede olursa namazını kılstn." Nesâî, Mesâcid 42, (2, 56). 2679 - İbrahim İbnu Yezîd et-Teymî (rahimehullah) anlatıyor: "Babamdan mescidin avlusunun kenarında Kur'an öğreniyordum. Bu sırada secde âyeti okumuşsam babam hemen secdeye kapanıyordu. Kendisine: "Babacığım yolda niye secde ediyorsun?" diye sordum... Dedi ki: "Ben Ebü Zerr (radıyallahu anh)'in şöyle söylediğini işittim: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a yeryüzünde inşa edilen ilk mescidin hangisi olduğunu sordum: "Mescid-i Haram" olduğunu söyledi. Ben: "Sonra hangisi?" dedim, "Mescid-i Aksa!" diye cevap verdi. Ben: "İkisi arasında kaç yıl fark var?" dedim. "Kırk yıl!" dedi ve ilave etti: "Arz sana (baştan ayağa) bir mesciddir, öyleyse nerede namaz vaktine ulaşırsan namazını (orada) kıl, çünkü fazîlet ondadır (namaz vaktinin girdiği ilk andadır)" Buhârî, Enbiyâ 8, 40; Müslim, Mesâcid 2, (520); Nesâî, Mesâcid 3, (2, 32); İbnu Mâce, İkâmet, Mesâcid 7, (753). 2680 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Namazlarınızdan bir kısmını evlerinizde kılın, sakın onları kabirlere çevirmeyin!" Buhârî, Salât 52, Teheccüd 38; Müslim, Musâfirîn 208, (777); Ebü Dâvud, Salât 346, (1448); Tirmizî, Salât 331, (451); Nesâî, Salâtu'l-Leyl 1, (3,197). 2681 - Müslim'in Hz. Câbir (radıyallâhu anh)'den kaydettiği bir rivayette Aleyhissalatu vesselâm şöyle emretmiştir: "Sizden kim namazını mescidde kılarsa namazından bir pay da evi için ayırsın. Zîra Allah, evinde kılacağı namaz için dahi bir hayır takdir etmiştir. Müslim, Müsâfirîn 210, (778). 2682 - Mu'âz İbnu Cebel (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bağ ve bahçelerde namaz kılmayı da müstehab (sevimli ve hoş) addederdi." Tirmizî, Salat 249, (334). NAMAZDA KONUŞMAMAK 2683 - Zeyd İbnu Erkam (radıyallahu anh) anlatıyor: "Biz, namaz kılarken konuşurduk. Öyle ki herkes kendi yanındakine birşeyler söyleyebilirdi. Derken şu ayet nazil oldu: "Allah'ın divanına tam huşü ve tâatle durun" (Bakara 238). Böylece süküt etmekle emrolunduk ve konuşmaktan menedildik." Buhârî, Amel fi's-Salât 2, Tefsir, Bakara 43; Müslim, Mesâcid 35, (539); Ebü Dâvud,178, (949); Tirmizî, Salât 297 (405); Nesâî, Sehv 20. 2684 - İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a selam verirdik, O da bize mukâbele ederdi. Necâşi'nin yanından döndüğümüz zaman O'na yine (namazda) selam vermiştik, bize mukabeleten selam vermedi. "Ey Alah'ın Resülü, dedik, biz sana vaktiyle namazda selam verirdik, sen de selamımızı alırdın (şimdi niye almıyorsun)?" dedik. Bizi şöyle cevapladı: "Namazda meşguliyet var!" Buhârî, Amel fis's-Salât 2, 15, Fadilu'l-Ashâb 37, Müslim, Mesâcid 34, (538); Ebü Dâvud,170, (923, 924); Nesâî, Sehv 20, (3, 19). 2685 - Mu'âviyeİbnu'l-Hakem es-Sülemî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben Resûlullah (aleyhissâltu vesselâm) ile birlikte namaz kılıyordum. Derken cemaatten bir Şahıs hapşırdı. Ben: " Yerhamükallah '' dedim. Cemaattekiler bana bed bed baktılar. Bunu üzerine (kızıp) : " Vay başıma gelen, niye bana böyle bakıyorsunuz? '' dedim. Bu sefer ellerini dizlerine vurarak beni susturmak istediler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazı bitirince (bana iyi davrandı), annem babam O'na fedâ olsun, ben O 'ndan, ne önce ne de sonra, ondan daha iyi öğreten bir muallim görmedim. Allah'a yemin olsun O beni ne azarladı ne dövdü, ne de betimi yıktı; sadece: "Namazda insan kelamından (dünyevi) bir söz münasib degildir, ona uygun olan söz, tesbîh, tekbîr ve Kur'an kiraatıdır!" dedi. Ben: "Ey Allah 'ın Resulû, dedim, ben cahiliyeden daha yeni çıkmış birisiyim. Allah bize İslâm'ı lütfetti ama bizde öyleleri var ki, hâlâ kâhinlere geliyorlar, (bu hususta ne tavsiye edersiniz?) '' dedim. " Sen onlara gitme!'' buyurdu. Ben tekrar: "Bizde (kuşun uçuşuna vs 'ye bakarak) uğursuzluk çıkaranlar da var?'' dedim. Cevaben : "Bu (uğursuzluk zannı) kalplerinde mevcut olan bir (kuruntu)dur. Sakın onları (gayelerine gitmekten) alıkoymasın!'' dedi. Ben: "Bizde, kuma hatlar cizerek fala bakanlar da var? '' dedim. Şu açıklamayı yaptı: "Peygamberlerden biri de (kuma) çizgi çizerdi. Kim çizgisini onun çizgisine uygun düşürürse isabet eder!'' buyurdu. Ben: "Benim bir câriyem vardı, Uhud ve Cevâniyye taraflarında koyun otlatırdı. Bir gün öğrendim ki bir kurt peyda olmuş ve sürüden bir koyun götürmüş. Ben bir insanoğluyum, herkes gibi ben de öfkelenirim. (Bu hâdise yüzünden kızıp) câriyeye bir tokat askettim. (Râvi der ki: Bu sözümü işitince) Resûlullah tokadımı fazla buldu, (yakıştıramadı). "O halde onu âzad etmiyeyim mi?" dedim. "Bana bir getir hele!'' dedi. Ben de câriyeyi ona getirdim. Ona : "Allah nerde?" diye sordu. Cariye: "Semâda!" diy cevap verdi. Bu sefer: "Ben kimim?" diye sordu. O da: "Sen Resûlullah'sın!'' diye cevap verdi. Bunun üzerine aleyhissalatu vesselam: "Onu âzad et, çünkü mü'mine'dir" buyurdu." Müslim, Mesâcid 33, (537); Ebu Dâvud, Salât 171, (930, 931 ); Nesâî Sehv 20, (3, 14-1 8). 2686 - Ebu'd-Derdâ (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaza kalktı. Şunu okuduğunu işttik: "Senden Allah'a sığınırım. '' Sonra da üç kere: ''Seni Allah'ın lânetiyle lânetliyorum'' dedi ve sanki bir şey yakalıyormuşcasına elini uzattı. Namazı bitirince: "Ey Allah 'ın Resûlü! dedik, senden bugün daha önce hiç söylemediğin bir şey işittik. Ayrıca ellerini de açtığını gördük? şu cevabı verdi: "Allah'ın düşmanı olan iblis, yüzüme koymak için ateşten bir alev getirdi. Ben de ona, üç kere : " Eûzu billahi '' dedim. Sonra da: " Seni Allah'ın eksiksiz lanetiyle lânetliyorum'' dedim, geri çekilmedi, üç kere tekrarladım. Sonunda onu yakalamak istedim. Vallahi kardeşim Süleymân'ın duası olmasa idi, bağlı olarak sabaha erecek ve Medine'nin çocukları onunla oynayacaklardı.'' Müslim, Mesâcid 40, (542); Nesâ, Sehv 19, (3,13). BAŞKA MEŞGULİYETLERİ TERK 2687 - Mu'aykîb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'a, musalli 'nin secde edeceği yerdeki toprağın düzlenmesinden sual edildi... " 2688 - Tirmiz î'nin bir rivayetinde hadis şöyledir : "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a namazda çakıllara dokunup (düzlemekten) sorulmuştu, şu cevabı verdi: "Mutlaka yapmak zorunda isen bâri bir kere yap!" Buharî, Amel fi's Salât 8; Müslim, Mesâcid 46, (545); Ebu Dâvud, Salât 175, (946); Tirmizî, Salât 279, (3 80) ; Nesâî, Sehv 8, (3, 7). 2689 - Ebu 'Zerr (radıyallahu anh) 'den Dört İmam'ìn kaydettiği bir rivayette şöyle‚ buyrulmuştur: "Sizden kim namaza durursa, sakın çakıllara değmesin. Zira rahmet, ona karşıdan gelir." Muvatta, Kasru's-Salât 43, (1,157); Ebu Dâvud, Salât 175, (945) ; Tirmizî, Salât 279, (379); Nesâî, Sehv 7, (3,6). 2690 - Hz. Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissâlatu vesselâm) buyurdular ki: "Allah, kula namazda sağa sola iltifat etmedikçe rahmetiyle yaklaşmaya devam eder. İltifat etti mi ondan yüz çevirir. " Ebu Dâvud, Salât 165, (909) ; Nesâî, Sehv 10, (3,7). 2691 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah'a namazda sağa sola bakmak (iltifat) hususundan sordum. Şu cevabı verdi: ''Bu bir kapıp kaçırmadır. Şeytan kulun namazından kapar kaçırır.'' Buhârî, Ezân 93, Bed'ü'l-Halk 11; Ebu Dâvud, Salât l65, (910); Nesâî Sehv 10, (3,8). Bu rivâyet Müslim'de bulunamamıştır. 2692 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "İnsanlara ne oluyor da namaz kılarken gözlerini semaya kaldırıyorlar? '' dedi ve bu hususta sert sözler söyledi. Sonra konuşmasını şöyle tamamladı: "Ya bundan vazgeçerler ya da gözleri çıkarılır." Buhârî, Ezân 91; Ebu Dâvud, Salât l 67, (913) ; Nesâî, Sehv 9, (3, 7). 2693 - Yine Hz. Enes anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu. vesselâm) bana şöyle nasihat etti: "Ey oğulcuğum, namazda sağa sola bakmaktan sakın. Zira o helak olmaktır. Eğer mutlaka yapacaksan bâri nafilelerde olsun, farzlarda değil.'' Tirmizî, Salât 413 (5 89). 2694 - Sehl İbnu 'l-Hanzaliyye (radıyallahu anh) anlatıyor: "Sabah namazı için ikâmet okundu. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaza başladı. Namazda Şîb istikametine bakıyordu. Geceden, Şîb'a koruması için bir atlı göndermişti." (Ebu Dâvud, Salât 168, (916). 2695 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Mescid-i Kuba 'ya namaz kılmaya gitti. Ensar (radıyallahu anhüm) gelip, namaz kılarken kendisine selam.verdiler. Ben Bilâl'e sordum: "Namaz kılarken onların selamına nasıl mukabele ettiğini gördün?'' Bana bizzat göstererek: "Şöyle!'' dedi ve avucunu açıp iç kısmını aşağıya, sırtını yukarıya getirdi.'' Ebu Dâvud, Salât 170, (927); Tirmizî, Salât 271, (368); Nesâî, Sehv 6, (3, 5-6). 2696 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Tesbîh erkeklere, el çırpma kadınlara mahsustur." Buhârî, Amel fi's-Salât 5; Müslim, Salât 106, (422); Ebu Dâvud, Salât 173, (939) ; Tirmizî, Salât 272, (369) ; Nesâî, Sehv l 6, (3, 11-12). 2697 - Abdullah İbnu' ş-Şhhîr (radıyallalu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte namaz kıldım. Namazda onun öksürerek boğazını temizleyip (yere attığını ve) sol ayağıyla sürttüğünü gördüm. " Buharî Mesâcid 58, (554); Ebu Dâvud, Salât 22, (482); Nesâî, Mesâcid 34, (2, 52). 2698 - Ebu Dâvud'un rivayetinde şöyle gelmiştir: "... Sol ayağının altına tükürdü, ayakkabısıyla sürttü.'' Ebu Dâvud. Salât 22, (482). 2699 - Ebu Dâvud'un Ebu Nadra 'dan kaydettiği bir rivayette : "Elbisesine tükürdü, kıvrımları arasında ovaladı" denmiştir. Ebu Dâvud, Tahâret 143,(389, 390). 2700 - Hz. Aişe, (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Bir gün dışardan geldim. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) odada namaz kılıyordu, kapı da üzerine kapalı'idi. Açmasını istedim, ilerleyip bana açtı. Sonra gerisin geriye namazgâhına döndü.'' Hz. Aişe kapının kıble cihetinde olduğunu belirtti." Ebu Dâvud, Salât 169, (922) ; Tirmizî, Salât 421, (601); Nesâî, Sehv 14, (3, 11). 2701 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullalh (aleyhissalâtu vesselâm): "Namazda iki siyahı yani yılan ve akrebi öldürün'' buyududu." Ebu Dâvud, Salât 169, (921); Tirmizî, Salât 287, (390); Nesâî, Sehv 12, (3, 10). 2702 - Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bizim Eflah adındaki kölemizi, secde sırasında (ağzıyla) üfürdüğünü görmştü"Ey Eflâh, yüzünü toprakla!" dedi." Tirmizî, Salât 280, (381). 2703 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazda sedl 'i, (sarınmayı) ve erkeğin ağzını örtmesini yasakladı." Ebu Dâvud, Salât 86, (643); Tirmizî, Salât 278, (378). KIBLE 2704 - Hz. Aişe, (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (alehissalâtu vesselam), geceleyin ben önünde, kıbleyle arasında bir cenaze gibi uzanmış yatarken, namaz kılardı. Vitir kılacağı zaman bana da haber verirdi, ben de vitir kılardım.'' 2705 - Sahiheyn'in diğer bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)'nın yanında namazı bozan şeylerden söz açılmıtı. Bu meyanda köpek, eşek ve kadının da zikri geçti. Aişe (radıyallahu anhâ): "Bizi yine eşeklere ve köpeklere benzettiniz. Vallahi, ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı kıblesiyle arasında yatakta yatar olduğum halde namaz kılarken gördüm. Benim için ihtiyaç hasıl olunca oturup onu rahatsız etmek istemezdim (yatağın) ayak tarafından sıyrılp çıkardım.'' Buharî, Salât 22, 99, 102, 103,104,105,108, Amel fi s-Salât 10, Vitr 3, İsti'zân 37; Müslim, Salât 267, (512) ; Muvatta, Salatu'l-Leyl 2, (1,117) ; Ebu Dâvud, Salât 112, (711,712, 713, 714); Nesâî, Tahâret 120, (1, 101, 102), Kıble 10, (2, 67). 2706 - Ebu Dâvud'da İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) 'dan gelen diğer bir rivayette şöyle denmiştir : "Ben ve Abdulmuttaliboğullarından biroğlan (veya köle) bir eşeğin üzerinde beraber geldik. Resulullah (aleyhissalâtu ve vsselâm) bu sırada namaz kılıyordu. Oğlan eşekten indi, ben de indim. Eşeği safın ön kısmında bıraktık. Eşeğe aldırma(yıp namaza devam et)ti. Derken yine Abdulmuttaliboğullarıdan iki kız çocuğu gelip safın arasına dahil oldu, buna da aldırmadı. '' 2707 - Diğer bir rivayette şöyle gelmiştir: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biriniz sütresiz olarak namaz kılarsa (önünden geçtiği takdirde) şunlar namazı bozar: Eşek, domuz, yahudi, mecûsi, kadın... Namazın bozulmaması için onun önünden, bunların bir taş atımlık uzaktan geçmesi kifâyet eder." Buharî, Salât 90, İlm 18, Ezân 161, Cezâu ' s-Sayd 25;Müslim, Salât 254, (504); Muvatta, Kasru's-Salât 38, (1, 155); Ebu Dâvud, Salât 110,113 (703, 704, 715, 716, 717) ; Tirmizî, Salât 252, (337), Nesâî, Kıble 7, (2, 64, 65). < style="font-family: cambria;">"Bir diğer rivâyette şöyle denmişti: "Namazı, (önden geçen) hayızlı kadın ve köpek bozar. ">2708 - el-Fadl İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bizi köyümüzde ziyaret etti. O sırada bizim iki küçük köpekle bir dişi eşeğimiz vardı. Bu ikisi önünde bulundukları halde ikndi namazı kıldı. Hayvanları ne azarladı ne de geriye kovaladı." Ebu Dâvud, Salât 114 ,(718) ; Nesâî, Kıble 7, (2, 65). 2709 - Kesîr İbnu Kesîr İbn-i Ebî Vedâ'a, an bazı ehlihi an ceddihi (radıyallahu anh) anlatmıştır ki: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı Benî Sehm kapısını takip eden yerde, önünden halk gelip geçerken namaz kılar görmüştür. Bu sırada Resulullah 'la Ka'be arasında bir sütre de mevcut değildir.'' Ebu Dâvud, Menâsik 89, (2016) ; Nesâî, Kıble 9, (2, 67) İbnu Mâce, Menâsik 33, (2958). 2710 - Ebu Sa 'îd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Namazı hiç bir (haricî) şey bozamaz. İmkanınız nisbetinde defetmeye çalışın. Çünkü (bozmak isteyen) şeytandır.'' 2711 - Ebu Dâvud'un bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Kim, kıblesi ile kendi arasına bir bşkasının girmemesine muktedir olursa, bunu sağlasın." 2712 - Buharî ' nin bir rivayetinde şöyle gelmiştir : "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden biri, halka karşı sütre olacak bir şeyin gerisinde namaz kılarken, biri önünden geçmeye kalkarsa ona mani olsun, (beriki haddini bilmeyip) ısrar ederse onunla mücâdele etsin. Zira o, (bu haliyle) şeytandır." Buharî, Salât 100, Bed'ül-Halk 11; Müslim, Salât 259, (505);Muvatta, Kasru's-Salât 33, (1,154) ; Ebu Dâvud, Salât 108, (697, 698, 699,700) ; N esaî, Kıble 8, (2, 66) ; Kasâme 45, (8, 6162). 2713 - Bişr İbnu Sa'îd(radıyallahu anh)'in anlattığına göre, kendisini Zeyd İbnu Hâlid Ebu Cüheym' in yanına göderip: "Musallînin önünden geçen hakkında Resulullah (aeyhissalâtu vesselâm) 'dan ne işittiğini sordurmuştur. Ebu Cüheym (radıyallhu anh) demiştir ki: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Eğer musallinin önünden geçen kimse, bu geçişi sebebiyle kendisine gelen günahı bilseydi orada kırk. . . kalması onun için, musallînin önünden geçmesinden daha hayırlı olurdu." Ebu 'n-Nadr der ki: "Bilemiyorum ! Efendimiz "kırk gün mü'' dedi, kırk ay mı dedi, kırk sene mi dedi?" Buhârî, Salât,101; Müslim, Salât26l, (507); Muvatta, Kasru's-Salât 34, (1,154,155); Ebu Dâvud, Salât 109, (701); Tirmizî, Salât 251, (336); Nesâî, Kıble 8, (2, 66). 2714 - Yezîd İbnu Nimrân (rahimehullah) anlatıyor: "Tebük'de yatalak bir adam gördüm. Dedi ki: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaz kılarken, ben eşeğin üzerinde olduğum halde önünden geçtim. Bana: "Allah'ım, izini kes!" diye bedduada bulundu. Artık ondan sonra eşek üzerinde (bile) yol alamadım." Bir rivâyette şöyle gelmiştir: "(Resulullah aleyhissalâtu vessalâm şöyle dedi:) "0 bizim namazımızı kesti, Allah da onun izini kessin." Ebu Dâvud, Salât 110, (705, 706). 2715 - İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Uyuyanın gerisinde namaz kılmayın,konuşanın gerisinde de!, buyurdular.'' Ebu Dâvud, Salât 106, (694). 2716 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Biriniz namaz kılınca,yüzünün karşısına bir şey koysun. Bulamazsa bir değnek koysun. Beraberinde bir değnek de yoksa bir çizgi çizsin. Böyle yaparsa önünden geçen kendisine zarar vermez." Ebu Dâvud der ki: "Alimlerden bazısı, çizginin uzunlamasına olacağını, bazısı da hilal gibi enlemesine olacağını söylemiştir.'' Ebu Dvud, Salât 103, (689). 2717 - Tallha İbnu Ubeydillah (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biriniz namaz kılarken, önüne semerin arka kaşı boyunda bir şey koydu mu, namazını rahat kılsın, bunun gerisinden geçene aldırmasın.'' Müslim, Salât 241, (499) ; Ebu Dâvud, Salât 102,Tirmizî, Salât, 250, (335). 2718 - Hz. Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kişi, önüne semer kaşı kadar bir şey bırakmadan namaz kılarsa; (önünden geçtiği takdirde) siyah köpek, kadın, eşek namazını bozar. . . '' Ebu Zerr 'e dendi ki : "Siyahın kırmızıdan, beyazdan farkı nedir? '' Şu cevabı verdi: "Ey kardeşimin oğlu! Sen bana, benim Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a sorduğum şeyi sordun. Efendimiz: " Siyah köpek şeytandır'' buyurmuştu. '' Müslim, Salât 265, (510) ; Ebu Dâvud, Salât 110, (702) ; Tirmizî, Salât 253, (338) ; Nesâî, Kıble 7, (2,63) ;İbnu Mâce, İkâmetu's-Salt 38, (952). 2719 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselâm), bayram günü (namaz) için çıkınca bir harbe alınmasını emrederdi. Harbe, (namaz sırasında) aleyhissalâtu vesselâm 'ın önüne konur, O da halk arkasında olduğu halde harbeye doğru namaz kılardı. Efendimiz sefer sırasında da böyle yapardı. Bu sünnete ittibâen ümerâ da harbe kullanır oldu." Buharî, Sa1ât 92, 90; Müslim, Salât 245 (501); Ebu Dâvud, Salât 102, (687) ; Nesâî, Kıble 4, (2, 62); İbnu Mâce, İkametu's-Salât 164, (1304, 1305). 2720 - Yine İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (bazan) bineğini (sütre olarak) öne koyar, ona doğru namaz kılardı." Bir diğer rivâyette: "Aleyhissalâtu vesselâm devesine doğru namaz kılardı'' denmiştir. Buharî, Salât 98, 50; Müslim, Salât 247, (502); Muvatta, Kasru's-Salât 41, ( 1, 157) ; Ebu Dâvud, Salât 104, (692) ; Tirmizî, Salât 261, (352). 2721 - Mikdâd İbnu'l-Esved (radıyallahu anh) diyor ki : "Ben, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ı çubuğa, direğe ve ağaca karşı namaz kılar vaziyette ne zaman görmüşsem, her seferind‚ onları sağ kaşının veya sol kaşının karşısına almış görmüşümdür. Hiç bir zaman sütresin tam karşısına almadı. " Ebu Dâvud, Salât 105, (693). 2722 - Sehl İbnu Ebî Hasme (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki : "Biriniz sütreye karşı namaz kılınca, ona yakın olsun, ta ki şeytan namazını bozmasın." Ebu Dâvud, Salât 107, (695). ÇOCUK TAŞIMAK 2723 - Ebû Katâde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), kızı Zeyneb 'in kerimesi olan torunu Ümâme 'yi omuzunda taşıdığı halde halka namaz kıldırırdı. Secdeye varınca çocuğu (yana) bırakır, kıyâm için doğrulunca tekrar omuzuna alırdı.'' Buharî, Slât 106, Edeb 18; Müslim, Mesâcid 41, (5, 43); Muvatta, Kasru's-Salât 81, (1,170); Ebu Dâvud, Salât 169,(917, 918, 919, 920); Nesâî; Mesâcid 19, (2, 45), Sehv 13, (3, 10). NAMAZDA UYUKLAMAK 2724 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdularki: "Sizden biri namaz kılarken uyuklayacak olursa, uykusu gidinceye kadar hemen yatsın. Zira, uyuklayarak namaz kılanınız, istiğfar ederken kendi nefsine sebbetmeye kalkar da farkında olmaz." Buharî, Vudü 53, Müslim, Müsafirîn 222, (786); Muvatta, Salatu'l-Leyl 3, (1,118); Ebu Dâvud, Salât 308, (1310); Tirmizî, Salât 263, (355); Nesâî, Tahâret 117, (1, 99-100). SAÇIN ÖRÜLÜP BAĞLANMASI 2725 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)'ın anlattığına göre, Abdullah İbnu'l-Haris'i, -saçını arkadan topuz yapmış olduğu halde- namaz kılarken görmüş, arkasında durup, topuzu çözmeye başlamış, öbürü de kımıldamayıp, onaimkan tanımıştır. İbnu'l-Hâris namazını bitirince, İbnu Abbâs 'a gelip: "Benim saçımla niye ilgilendin?" diye sormuş, İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) şu cevabı vermiştir: "Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'dan işittim, demişti ki: "Böylesinin misâli, kolları arkasından bağlı olduğu halde namazını kılan kimsenin misalidir. '' Müslim, Salât 232, (492) ; Ebu Dâvud, Salât 88, (647); Nesâî, İftitâh 147, (2, 2l5-216). 2726 - Ebu Sa'îd el-Makberî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'ın azadlısı Ebu Râfî', Hasan İbnu Ali (radıyallahu anhümâ) 'ye uğradı. Hasan, örgülerini ensesinde topuz yapmış olduğu halde kalkmış namaz kılıyordu. Ebu Râfi ' topuzunu çözdü. Hasan (radıyallahu anh) öfkeyle ona baktı.Ebu Râfi ' (radıyallahu anh): "Ökelenme, namazına devam et, çünkü ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın: "Bu, şeytan'ın minderi, yani oturma yeridir'' dediğini işitmiştim (de onun için çözdüm) '' dedi. '' BÜYÜK VE KÜÇÜK ABDEST (İKİ HABİSİN) SIKIŞMASI 2727 - Abdullah İbnu Muhammed İbni Ebî Bekr (rahimehullah) anlatıyor: "Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)' nin yanında idik. Yemeği getirildi. Derken Kâsım İbnu Muhammed namaza kalktı, Hz. Aişe: "Resulullah (alehissalâtu vesselâm) 'ın şöyle söylediğini işittim '' dedi: "Yemeğin yanında namaz kılınmaz, iki habîsin (yani büyük ve küçük abdestin) sıkışmasında da kılınmaz. '' Müslim Mesâcid 67, (560) ; Ebu Dâvud, Tahâret 43, (89). 2728 - Abdullah İbnu'l-Erkân (radıyallahu anh)'ın anlattığına göre: "... Halka imamlık yapıyordu. (Bir seferinde) ikamet getirilmişti. Bir adamın elinden tutup öne sürdü ve: "Resulullah (aeyhissalâtu vesselâm) 'ın: "Namaz başlarken birinizin hela ihtiyacı gelirse, önce helâya gitsin! ''dediğini işittim dedi,'' Muvatta, Kasru's-Salât 49; (1,159); Eb Dâvud, Taharet 43, (88); Tirmizì, Tahâret 108, (142), Nesâî, İmâet 51, (2, 110, 111);İbnu Mâce, İkâmetu s-Salât 114, (616). SEHİV VE TİLAVET SECDELERİ 2729 - Abdullah İbnu Mâlik İbnu Büheyne (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğle namazının ilk iki rekatini tamamlamıştı (oturması gerektiği halde oturmadan) kalktı. Namazı bitirince iki (ziyade) secde daha yaptı, ondan sonra selam verdi. '' Buharî, Sehv 1, 5 ; Ezân 145,147, Eymân 15 ; Müslim, Mesacid 85, (570) ; Muvatta, Salât 65, ( 1, 96) ; Ebu Dâvud, Salât 200, (1034,1035); Tirmizî, Salât 288, (391); Nesâî, Sehv 21, (3,19, 20), 28, (3, 34), İftitâh 196, (2, 244) ; İbnu Mâce, İkâmet 131, ( 1206). 2730 - İbnu Mes'üd (radıyallalhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Namaz kılarken üç mü kıldım dört mü kıldım diye şüpheye düşersen,eğer zann-ı gâlibin dört ise hemen teşehhüd yap, sonra sen daha otururken ve selam vermemişken iki secde daha yap; sonra aynı şekilde teşehhüd oku, sonra selam ver." Ebu Dâvud, Salât 198, (1028). Ebu Dâvud der ki: "Bu, İbnu Mes'ud'dan rivayet edilmiştir. Alimlerden kimse bunu Resulullah 'a nisbet etmedi. ''2731 - Ebu Sa'îdi 'l-Hudrî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biriniz namazında, iki mi kıldım, üç'mü kıldım diye şekke düşerse, şekki atsın, yakîn kesbettiği hususu esas alsın,sonra da selam vermezden önce iki secdede bulunsun. Eğer (bu kıldığı ile) beş rekat kılmışsa namazını onunla (sehiv secdesiyle) çift yapmış olur. Dördü tam kılmış idiyse, o iki secdesi, şeytanın burnunu sürtme olur." Müslim,Mesâcid 88, (571);Muvatta, Salât 62,(1, 95); Ebu Dâvud, Salât 197, (1024,1026, l027, l029); Tirmizî, Salât 291., (396); Nesâî, Sehv 24, (3, 27); İbnu Mâce, İkâmet 132, (1210); 133, (1212). 2732 - Abdurrahman İbnu Avf (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biriniz namazıda yanılır da bir mi iki mi kıldığını bilemezse, namazını bir üzerine bina etsin; iki mi üç mü kıldığını bilmezse iki üzerine bina etsin; üç mü dört mü kıldığını bilmezse üç üzerine bina etsin, sonra da selam vermezden önce iki (ziyâde) secde yapsın..'' Tirmizî, Salât 291, (398). 2733 - Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazın ikinci rekatında selam verip bitirdi. Zülyedeyn (radıyallahu anh) kendisine: "Ey Allah'ın Resûlü, namaz kısaldımı yoksa unuttunuz mu? '' diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm: "Zülyedeyn doğru mu söylüyor? '' diye sordu. Herkes: "Evet!'' diye cevap verdi. Resul-i Ekrem (aleyhissaltu vesselâm) de iki rek 'at daha kıldı, sonra selam verdi, sonra tekbir getrip iki secde daha yaptı Bu iki secde diğer secdelerinin uzunluğunda idi veya biraz daha uzundu. Sonra namazdan kalkatı. " Buharî, Sehv, 3,4,5, Mesâcid 88, Cemâ'at 69, Edeb 45, Haberu'l-Vâhid 1; Müslim, Mesâcid 97, (573); Muvatta, Salât 58, (1, 93); Ebu Dâvud,Salât 195, (1008, 1009, 1010, 1011, 1012); Tirmizî, Salât 289, (394), 292, (399); Nesâî, Sehv 22-23, . (3, 20, 26). 2734 - Bir rivayette şöyle gelmiştir: "(Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğle ve ikindi namazlarından birini iki rek'at kılmıştı. -Muhammed İbnu Sîrîn der ki: "Zann-ı gâlibime göre bu, ikindi namazı idi. Sonra selam verdi.Sonra mescidin ön kısmındaki kütüğe gitti. Elini üzerine koydu, (yüzünde öfke okunuyordu). Cemaatte Hz. Ebu Bekr ve Hz. Ömer de vardı. Bunlar, (namazda yapılan eksiklikten) Efendimize söz etmekten (hicab edip) korktular. Cemaatin çabuk çıkanları: "(Ey Allah'ın Resûlü!) namaz kısaldımı?'' diye sordular. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'ın Zülyedeyn dediği bir zât da: "Ey Allah 'ın Resûlü! Namazmı kısaldı, siz mi unuttunuz? '' dedi. "Ne ben unuttum, ne de namaz kısaldı" cevabını verdi. Ama Zülyedeyn tekrar: "Hayır (farkında değilsiniz), unuttunuz!'' (dedi). Bunun üzerine aleyhissalâtu vesselâm kalktı iki rek'at daha kıldı, sonra selam verdi. Sonra tekbir getirdi, tıpkı diğer secdeleri gibi -veya biraz daha uzun olmak üzere- (sehiv için) secde yaptı, sonra başını kaldırdı tekbir getirdi, sonra başını koydu tekbir getirdi, peşinden önceki secdesi gibi veya daha uzun- (sehiv için ikinci defa) secde etti, sonra başını kaldırdı ve tekbir getirdi, (oturup teşehhüd okudu ve selam vererek namazı tamamladı). '' Ebu Dâvud, Salât 195, (1008). 2735 - İbnu Mes 'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaz kılmıştı. Namazda (unutarak) ziyade veya noksanda bulundu. Kendisine: " Ey Allah 'ın Resûlü! Namazda (yeni bir durum mu) hâsıl oldu) ? '' diye soruldu. "Bunu niye sordunuz? '' diye O da merak etti. "Şöyle şöyle kıldınız '' dediler. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) hemen dizlerni bükerek kıbleye yöneldi ve iki adet sehiv secdesinde bulundu, sonra selam verdi ve yüzünü bize çevirerek: "Şayet namazda yeni bir şey hasıl olsaydı ben size haber verirdim. Ancak ben bir beşerim, sizin unuttuğunuz gibi ben de unuturum. Öyleyse bir şey unutursam bana haber verin. Biriniz namazında şekke düşecek olursa doğruyu araştırsın ve onun üzerine, kalanı bina etsin, sonra da iki (sehiv) secdesi yapsın '' dedi. '' Buhari, Sehiv 2, Salât 31, 32, Eymân 15, Haberu'l-Vâhid 1; Müslim, Mesâcid 89, (572); Ebu Dâvud, Salât 196, (1019,1020,1021 1022); Nesâî, Sehv 26, (3, 31-36); Tirmizî, Salât 289, (392, 393). 2736 - Muğîre İbnu Şu 'be (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdularki: "İmam, (yanılarak ikinci rek'atte oturacağı yerde müteakip) rek'ate kalkmaya teşebbüs eder ve tam doğrulmadan hatırlarsa, hemen otursun. Tam kalkıp doğrulmuşsa artık (geri dönüp) oturmasın, namazın sonunda sehiv secdesi yapsın:" Ebu Dâvud, Salât 2Ol, (1036);Tirmizî, Salât 269, (365). 2737 - İmam Mâlik (rahimehullah)'a ulaştığına göre, Resulullalh (aleyhissalâtu vesselâm): "Ben de unuturum veya sünnet koymak için unutturulurum" buyurmuştur. '' Muvatta, Sehv 2, (1, 100). İMAMIN VASFI 2767 - Itbân İbnu Malik (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdularki: "Cemaate, Kitabullah'ı en iyi okuyan kimse imam olur. Eğer kıraatte (okumada) herkes eşitse, sünneti en iyi bilen; sünneti bilmede eşitseler, hicret etmede evvel olan; hicrette de eşitseler, yaşca büyük olan imam otur. Kişi misafir olduğu evin sahibine veya (emri altında çalıştığı) sultanı na imamlık yapmasın, ev sahibinin baş köşesine izni olmadan da oturmasın." Müslim, Mesâcid 290, (673); Tirmîzî, Salât 174 (235); Edeb 24 (2773); Ebu Dâvud, Salât 61, (582, 583, 584) ; Nesâî, İmâmet 3, 6, (2, 76-77). 2768 - Ebu Sa'îd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: " (Namaz kılacaklar) üç kişi iseler içlerinden biri imam olsun. İmamlığa ehak olan akra' (Kur'an-ı Kerim'i daha iyi okur) olandır. . '' Müslim, Mesacid 289, (672) ; Nesâî, İmâmet 5, (2, 77). 2769 - İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizin için hayırlınız ezan okusun, kurrâ olanınız da imam olsun. '' Ebu Dâvud, Salât 61, (590). 2770 - Amr İbnu Selime (radıyallahu anh) anlatıyor "Ben altı veya yedi yaşımda iken kendi kavmime imamlık yaptım. O zaman ben, aralarında Kur 'an 'ı en çok bilen kimseydim. " Buharî, Megâzi 52; Ebu Dâvud, Salât 61, (585-587); Nesâî, Ezan 8, (2, 9-10) ; Kıble 16, (2, 70), İmâmet 11, (2. 80). 2771 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "İlk muhacirler geldlği zaman, Resulullah (aleyhlssalâtu vesselâm) gelmezden önce, Kuba 'da (Usbe adında) bir menzile indiler. Onlara Ebu Huzeyfe 'nin âzadlısı Sâlim imamlık yapıyor idi. O, Kur'an'ı ezbere bilmede herkesten ileriydi." Buharî, Ezân 54, Ahkâm 25; Ebu Dâvud, Salât 61, (588). 2772 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)'nin anlattığına göre: "Kendisine kölesi Zekvân, Mushaf'ın yüzünden okuyarak imamlık yapıyordu. '' Buharî, Ezan 54, (Bab başlığında (senetsiz) kaydetmiştir. 2773 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), İbnu Ümmi Mektum 'u âmâ olduğu halde, halka imamlık etmesi için (sefere çıkarken) yerine halef tâyin etti." Ebu Dâvud, Salât 65, (595). 2774 - Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Muaz (radıyallahu anh), Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile yatsıyı kılar, sonra kavmine döner, bu namazı onlara kıldırırdı. " Buharî, Ezân 60, 63, 66, Edeb 74; Müslim, Salât 180, (465); Ebu Dâvud, Salât 68, (599, 600); Tirmizî, Salât 410, (583). 2775 - İbnu Amr İbnu'l-Âs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdularki: "Üç kişi vardır, Allah onların namazını kabul etmez: 1) Kendisini sevmeyen kimselere imam olan; 2) Namaza arkadan gelen, yani vakti çıktıktan sonra gelen; 3) Köleyi azad ettikten sonra tekrar köle kılan." Ebu Dâvud, Salât 63, (593). 2776 - Ebu Ümâme (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Üç kişi vardır ki, onların namazları kulaklarını öte geçmez: 1) Dönünceye kadar, kaçan köle. 2) Geceyi, kocası kendisine dargın olarak geçiren kadın. 3) Kavminin nefret ettiği imam. '' Tirmizî, Salât 266, (360). 2777 - Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Muaz İbnu Cebel (radıyallahu anh) Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'la birlikte namaz kılar, sonra gelir, kavmine imamlık yapardı. Bir gece Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'la birlikte yatsıyı kıldı. Sonra kavmine geldi ve onlara imamlık yaptı ve Bakara suresiyle kıraate başladı. Bir adam cemaatten ayrılarak selam verdi. Namazını tek başına kılarak çekip gitti. Adama: "Ey falan, nifak mı çıkarıyorsun? '' dediler. Adam: "Vallahi hayır, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'a gidip (Mu 'âz 'ın yaptığını) haber vereceğim '' dedi. Yanına varıp: "Ey Allah 'ın Resûlü, biz sulama devesi besleyen insanlarız. Gündüz çalışırız. Muâz sizinle yatsıyı kıldı. Sonra bize gelip Bakara sûresi ile namaz kıldırmaya başladı '' dedi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Mu'âz'a yönelerek: "Ey Mu'âz, sen fitneci misin? Veşşemsi ve duhâhâ'yı, Vedduhâ'yı, Velleyli izâ yağşa'yı, Sebbeha's-me Rabbeke'l-a'lâ'yı oku" buyurdu. " Buharî, Ezân 60, 63, 66, 74 ; Müslim, Salât 178, (465) ; Ebu Dâvud, Salât 127, (790,791, 793) ; Nesâî, İmâmet 39, 41 (2, 97-98) ; İftitâh 63, 70, (2, 168, 172). 2778 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden kim halka namaz kıldırırsa namazı(kısa) tutsun. Zira cemaatte zayıf, sakat, hasta ve ihtiyaç sahibi vardır. Müstakil kılınca dilediği kadar uzatsın." Buharî, Ezan 62 ; Müslim, Salât 186, (467) ; Muvatta, Cemâ' at 13, ( 1,134) ; Ebu Dâvud, Salât 127, (794, 795) ; Nesâî, İmâmet 35, (2, 94) ; Tirmizî, Salât 175, (236). 2779 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ben, uzun tutmak arzusuyla namaza başlarım. (Namazı kıldırırken) bir çocuk ağlaması kulağıma gelir, çocuğun ağlamasından annesinin duyacağı elemi bildiğim için namazı uzatmaktan vazgeçerim." Buharî, Ezan 65; Müslim, Salât 189, (469, 470), 196, (473); Tirmizî,Salât 175, (237), 276, (376); Nesâî, İmâmet 35, (2,94-95). 2780 - İbnu Ebî Evfâ (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğlenin birinci rek'atinin kıyamını, kulağına ayak sesi gelmeyinceye kadar uzatırdı." Ebu Dâvud, Salât I29, (802). 2781 - Yine Ebu Dâvud 'un Sâlim İbnu Ebî 'n-Nadr'dan bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Mescidde namaz için ikâmet okununca, (Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) cemaati az görürse oturur, (bekler)di. Kalabalık görürse kıldırırdı." Ebu Dâvud, Salât 46, (545). 2782 - Muğîre İbnu Şu 'be (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İmam, farz-kıldığı yeri değiştirmeden aynı yerde nafile namaz kılmamalıdır.'' Ebu Dâvud, Salât 73, (616). 2783 - Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) selam verince yerinde bir miktar kalırdı. Allah bilir ya, bizim görüşümüze göre O nun kalışı, kadınların erkeklerden önce çıkmalarını sağlamak içindi. " Buharî, Ezan 157,152, l62, 164; Nesâî Sehv 77, (3, 67) ;Ebu Dâvud, Salât 203,(1040). 2784 - Sevbân (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Üç şey vardır, onları yapmak kimseye helal olmaz: "Kişi bir kavme imamlık yapar, sonra da sadece kendisi için dua eder, cemaatini dua dışı bırakır; bunu yapan onlara ihânet eder. Kişi, izin almazdan önce bir evin içine bakamaz, bunu yapan ev halkına ihanet eder. Kişi küçük abdestine sıkışmış iken hafifleyinceye kadar namaz kılamaz." Ebu Dâvud, Tahâret 43, (90) ; Tirmizî, Salât 265, (357). İMAMA UYAN (ME'MÛM)LA İLGİLİ HÜKÜMLER, SAFLARIN TERTİBİ İKTİDANIN ŞARTLARI VE ME'MÛMUN ÂDABI HAKKINDA 2785 - Ebu Mes 'ûd el-Bedrî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazda omuzlarımıza eliyle dokunur ve: "Düzgün olun, karışık durmayın, sonra kalblerinize de karışıklık ve ihtilaf girer. Hemen arkama, sizden akıl ve dirayet sahibi olanlar dursun. Sonra tedricen bunları takibedenler, sonra da onları takibedenler dursun" derdi. '' Ebu Mes 'ud ilave eder: "Bugün sizler ihtilafta çok ilerisiniz.'' Müslim, Salât 122, (432) ; N esâî, İmâmet 26, (2, . 90) ; Ebu Dâvud, Salât 96, (674). 2786 - İbnu Mes 'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Benim hemen arkama sizden akıl ve dirayet sahipleri dursun. Sonra onları takip edenler, sonra onları takip edenler, sonra da onları takip edenler dursun. Çarşıların karışıklığından sakının. '' Müslim, Salât 123, (432) ; Ebu Dâvud, Salât 96, (675); Tirmizî, Salât 168, (228). 2787 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleylhissalâtu vesselâm) ile birlikte (birgece) namaz kıldım. Soluna duruvermiştim, perçemimden tutarak sağına koydu." Buharî, Ezan 57, 58, 59, 77, 79, İlm 41, Vudû 5, 36, Ezân 161, Vitr 1, Amel fi 's-Salât 1, Tefsir, Al-i İmrân 17.,18, I 9, 20, Libâs 71, Edeb 118, Da'avât 10, Tevhîd 27 ; Müslim, Salâtu'1-Müsafirîn 181, (763) ; Muvatta, Salâtu'l-Leyl 11, ( 1,121;122) ; Ebu Dâvud, Salât 70, (610, 611 ) ; Tirmizî, Salât 171, (232) ; Nesâî, İmâmet 45, (2, 104) ; İbnu Mâce, İkâmetu's-Salât 44, (973). 2788 - Alkame ve el-Esved dediler ki: "İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) 'un yanına girmek için kendisinden müsaade istedik. Bize izin verdi. Sonra kalkıp ikimizin arasında namaz kıldı. Sonra da: "Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'ın böyle yaptığını gördüm '' dedi. '' Müslim, Mesâcid 26, (534) ; Ebu Dâvud, Salât 71, (613) ; Nesâî, Mesâcid 27, (2, 49-50) ; İftitah 90, (2, 183 ). 2789 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Erkeklerin teşkil ettiği safların en hayırlısı birinci saftır. En kötüsü de en son saftır. Kadınların teşkil ettikleri safların en hayırlısı en son saftır, en kötüsü de en öndekidir." Müslîm, Salât 132, (440); Ebu Dâvud, Salât 98, (678); Tirmizî, Salât 166, (224); Nesâî, İmâmet 32, (2, 93). 2790 - Nu 'man İbnu Beşir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allah kalplerinize muhalefet atar -veya yüzlerinize. . ." -demişi.'' Buharî, Ezân 71, Müslim, Salât 127, (436); Ebu Dvud, Salât 94, (662, 663); Tirmizî, Salât 167, (227) ; Nesâî, İmâmet 25, (2, 89). 2791 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Saflarınızı düzgün kılın, zira safların düzeltilmesi namazın kemalini(i sağlayan şartlar)dandır.'' Buharî, Ezân 132, 72, 74, 76 ;Müslim, Salât 124, (433, 434); Ebu Dâvud, Salât 94, (667-671); Nesâî, İmâmet 27, 28, 30, (2, 91). 2792 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Safları düz kılın, omuzları bir hizaya getirin, aradaki boşlukları kapatın, kardeşlerinizin (sizi düzeltmeye çalışan) ellerine karşı nezâketli olun. Arada şeytan gedikleri bırakmayın. Kim safa kavuşursa Allah ona kavuşur. Kim de saftan koparsa Allah da ondan kopar.'' Ebu Dâvud, Salât 94, (666); Nesâî, İmâmet 31, (2, 93). 2793 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizin en hayırlınız, namazda omuzları en yumşak olandır. '' Ebu Dâvud, Salât 94, (672). 2794 - Vâbisa İbnu Ma 'bed (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir adam gördü, safın gerisinde tek başına namaz kılıyordu. Ona namazını yeniden kılmayı emretti." Ebu Dâvud, Salât 100, (682); Tirmizî, Salât 170, (230). 2795 - Ebu Sa 'id (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Ashabında bir gerileme görmüştü: "İlerleyin bana uyun. Sizden sonrakiler de size uysunlar. Bir kavim gerilemeye devam eder eder de Allah da onları geriletiverir '' buyurdu. '' Müslim, Salât 130, (438); Ebu Dâvud, Salât 98, (680); Nesâî, İmâmet 17, (2, 83). 2796 - Câbir İbnu Semüre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: " Meleklerin Rabbleri indinde saf tutmaları gibi siz de saf tutmaz mısınız?" Biz: "Melekler nasıl saf tutarlar? '' dedik. "Onlar dedi, ön safları tamamlarlar ve safda muntazam dururlar." Müslim, Salât 119, (430) ; Ebu Dâvud, Salât 94, (661 ) ; Nesâî, İmâmet 2 8, (2, 92). 2797 - Ebu Hüreyre (radıyallhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Eğer birinci safta ne olduğunu bilseydiniz, mutlaka kur'a çekilirdi." Müslim, Salât 131, (439). 2798 - Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdularki: "İmam, kendisine uyulmak için meşru kılınmıştır. Öyleyse o tekbir getirdi mi siz de tekbir getirin. Rükûya gidince siz de rükûya gidin. "Semi'allahu li-men hamideh" (Allah kendisine hamdedeni işitir) deyince "Allahümme Rabbenâ leke'l-hamd'' (Ey rabbimiz hamdler sanadır) deyin. O ayakta namaz kılarsa siz de ayakta kılın, oturarak kılarsa siz de hepiniz oturarak namaz kılın.'' Buharî, Ezan 74, 82 ; Müslim, Salât 86-89, (414-417); Ebu Dâvud, Salât 69, (603, 604) ; Nesâî, İftitâh 30, (2, 141-142). 2799 - Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdularki: "Sizden biri, rüku ve secdede başını imamdan önce kaldırdığı zaman Cenâb-ı Hakk'ın, (Kıyamet günü) başını eşek başına veya sûretini eşek sûretine çevire(rek dirilte)ceğinden korkmaz mı? '' Buharî, Ezân 53; Müslim, Salât 114, (427); Ebu Dâvud, Salât 76, (623); Tirmizî, Salât 409, (582); Nesâî, İmâmet 38, (2, 96). 2800 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) şunu söylemiştir: "Başını imamdan önce kaldırıp indiren kimsenin alnı şeytanın elindedir. '' Muvatta, Salât 57,(1, 92). 2801 - Berâ (radıyallahu anh) anlatıyor: "Biz, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte namaz kılarken, o "semi'allahu li-men hamideh" deyince, bizden kimse, Resulullh (aleyhissalâtu vesselâm) alnını yere koyuncaya kadar, sırtını eğmezdi. " Buhârî, Ezân 52, 91, 133; Müslim, Salât 198, (474);Ebu Dâvud, Salât 75, (620, 621, 622); Tirmizî, Salât 208, (281); Nesâî, İmâmet 38, (2, 96). 2802 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir kimse, namazdan tek rek'ati imamla kılabilmişse, namazın tamamını beraber kılmış gibi olur. '' 2803 - Ebu Dâvud'un bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir: "Siz namaza gelince biz secdede isek hemen secdeye katılın, fakat onu (rek'at veya başka) bir şey saymayın, tek rek'ate kavuşan namaza kavuşmuş sayılır. '' 2804 - Muvatta'nın rivayetinde şöyledir: "Rek'ate kavuşan secdeye kavuşur. Kim Fâtiha'ya yetişemezse, pek çok hayrı kaçırmış demektir. Buhari, Mevâkîtu's-Salât 29; Müslim, Mesâcid 162, (607) ; Muvatta, Vukûtu's-Salât 18, (1, 11); Ebu Dâvud, Salât 156, (893). 2805 - Hz. Ali ve Hz. Mu'âz (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Siz mescide geldiğinizde (cemaatle namaza başlanmış ise), imam (kıyâm, rükû, secde, kuûd) hangi hâl üzere olursa olsun hemen uyun ve yapmakta olduğunu yapın.'' Tirmizî, Salât 414, (591); Ebu Dâvud, Salât 28, (506). 2806 - Hemmâm İbnu'l-Hâris anlatıyor: "Huzeyfe (radıyallahu anh) Medâin şehrinde yüksekçe bir yerde durarak cemaate imam olmuştu. Ebu Mes 'ud kamîsinden tutarak onu çekti. Namazdan çıkınca, Ebu Mes'ud: "İnsanların bundan men edildiklerini bilmiyor musun?" dedi. Öbürü: "Evet, ancak siz beni (gömleğimden tutup) çekince hatırladım!'' dedi.'' Ebu Dâvud, Salât 67, (597). 2807 - Ebu Hâzım İbnu Dînar (rahimehullah) anlatıyor: "Sehl İbnu Sa'd'a bir grup insan Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) 'in minberinin hangi ağaçtan yapıldığı hususunda münakaşa etmek üzere geldiler. Sehl: "Ben onun hangi ağaçtan yapıldığını, kimin yaptığını, Efendimiz aleyhissalâtu vesselâm'ın hangi gün üzerine oturduğunu biliyorum!'' dedi ve açıkladı: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ensârdan falanca kadına bir adam gönderdi: "Marangoz kölene söyle, bana ahşaptan münasib bir şey yapsın da üzerine çıkıp halka hitabette bulunayım'' dedi. Köle de O'na şu üç basamaklı şeyi imal ediverdi. Sonra Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bunun şu yere konmasını emretti. Mezkur minber, el-Gâbe'nin ılgın ağacından yapılmıştı. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) minberin üzerine çıkıp namaza durdu ve tekbir getirdi, cemaat de O 'nunla birlikte arkasından tekbir getirdi. Sonra nükûya gitti, sonra geri geri gelerek minberden indi ve minberin dibinde secde yaptı, sonra namazdan çıktı, sonra halka yöneldi ve: "Ben bunu, bana uymanız ve namazımı bilmeniz için yaptım" buyurdu. Buharî, Salât 64,18, Cum'a 36, İ'tikaf 32, Hibe 3; Müslim, Mesâcid 44, (544) ; Ebu Dâvud, Salât 221, (1080); Nesâî, Mesâcid 45, (2, 57-59). 2808 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) geceleyin duvarları alçak olan hücresinde namaz kılardı. Halk bu sebeple aleyhissalatu vesselam'ın karaltısını (sülüetini) görürdü. Böylece onlar da kalkıp geceleyin, O 'na uyarak O'nunki gibi namaz kıldılar. Sabah olunca bu durumu konuştular. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ikinci gece de kalktı, halk da aynı şekilde yaptı. Üçüncügece de aynı şey tekerrür etti. Bundan sonra Resulullah oturdu ve çıkmadı. Sabah olunca durumu medar-ı bahs ettiler, sebebini sordular. Efendimiz şu cevabı verdi: "Gece namazının sizlere farz olmasından korktum.'' Buharî, Ezân 80 Libâs 43 ; Ebu Dâvud, Salât 243, ( 1126). 2809 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İkâmetin okunduğunu duydunuz mu namaza yürüyün. Sakin ve vakûr olmayı unutmayın. Sakın koşuşmayın. Yetiştiğiniz yerden kılın, kaçırdığınız kısmı tamamlayın." Buharî, Ezân 23,Cum'a 18; Müslim, Mesâcid 151, (602); Muvatta, Salât 4, (1, 68-69); Ebu Dâvud, Salât 55, (572-573) ; Tirmizî, .Salât 244, (327) ; Nesâî, İmâmet 57, (2,114-115). 2810 - Esmâ Bintu Ebî Bekr (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı işittim, kadınlara diyordu ki: "Sizden kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa, erkekler başlarını kaldırıncaya kadar başını yerden kaldırmasın, böylece erkeklerin avretlerini görmekten korunmuş olur.'' Ebu Dâvud, Salât l46, (851 ). 2811 - Ubâdetu 'bnu 's-Sâmit (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize, içinde Kur'an ın cehren okunduğu bir namaz kıldırdı. Namazda kıraatta bir iltibasta bulundu. Namazdan çıkınca yüzünü bize çevirdi ve: " Kıraatı cehren okuduğum zaman siz de okuyor musunuz? '' diye sordu. Bazılarımız: "Evet bunu yapıyoruz !'' dediler. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Sakın ha! Ben kendi kendime: "Kim, ben okurken okuyarak benden okumayı kapmaya çalışıyor?" diyordum. Kur'an'ı cehren okuduğum zaman, Kur'an'dan Fatiha hariç hiçbir şeyi okumayın!" buyurdular. " Ebu Dâvud, Salât 136, (823, 824); Tirmizî, Salât 232, (311); Nesâî, İftitâh 29, (2, 141. 2812 - İmrân İbnu Husayn (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğle namazına durdu. Bir adam da arkasında Sebbihisme Rabbike'l A'lâ sûresini okumaya başladı. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazdan çıkınca: "Kimdi okuyan?" diye sordu. Adam: "Bendim! '' dedi. Bunun üzerine: "Hakikaten anladım ki biriniz bunu benden cezbedip aldı.'' Müslim, Salât 47, (398); Ebu Dâvud, Salât 138, (828); Nesâî, İftitah 27, 28, (2,140-141). 2813 - Müsevver İbnu Yezîd el-Mâliki (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazda (cehrî olarak) kıraatte bulunuyordu. Birkısmı okumayı terketti. (Namazdan sonra, cemaatten) bir adam: " Allah 'ın Resûlü, şu şu âyetleri okumayı terkettiniz!'' dedi. Resulullah: " Niye bana hatırlatmadın? '' buyurdular.'' Bir rivayette şu ziyade gelmiştir: "(Adam). . . ben onların neshedildiğini zannetmiştim. '' Ebu Dâvud, Salât 163, (907). 2814 - Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ey Ali, namazda (takılırsa) imamı açma!" Ebu Dâvud. Salât 164, (903). 2815 - Bişr İbnu Mahcan babasından anlattığına göre, babası (Mahcan) Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'ın meclisinde idi. O sırada namaz için ezan okundu. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) kalktı, namaz kıldı ve döndü. Mahcan hâla yerindeydi. "Herkesle beraber namaz kılmana mâni olan şey nedir, sen müslüman değil misin?" diye sordu. Mahcan: "Elbette müslümanım, ancak ben âilemle namazımı kılmıştım! '' dedi. Efendimiz: "Mescide geldiğin zaman namaza kalkılırsa kılımış bile olsan cemaatle birlikte sen de kıl!" buyurdu." Muvatta, Salâtu'l-Cemâ'a 8, (1,132); Nesâî, İmâmet 53, (2, 112). 2816 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)'in anlattığın göre, bir adam kendisine sordu: "Ben evde namazımı kılıp sonra da imamla namaza yetişiyorum; onunula da namaz kılayım mı?,'' "Evet! '' deyince adam tekrar. sordu: "Peki, bunlardan hangisini (farz olan) namazım yapayım ? '' "Bu senin elinde mi? dedi, bu Allah'a kalmışıtır, dilediğini (asıl farz olan) namazın yerine sayar!" Muvatta, Salâtu'l-Cemâ'a 9, (1, 133). 2817 - Süleyman Mevlâ Meymûne 'nin İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) 'den naklettiğine göre, İbnu Ömer şunu anlatmıştır: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir günde aynı namazı iki sefer kılmayın." Ebu Dâvud, Salât 58, (579); Nesâî, İmâmet 56,(2, 114). 2818 - Nâfî (rahimehullah) anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) diyordu ki: "Kim akşamla sabahı kılar sonra da bu namazlarda imama yetişirse, onlara dönmesin. '' Muvatta, Salâtu'l-Cemâ'a 12, (1, 133). 2819 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallalhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdularki: "Namaz için ikâmet okununca farzdan başka namaz yoktur (kılınmaz). '' Müslim, Müsafirîn 63, (710) ; Ebu Dâvud, Salât 294, (1266); Tirmizî, Salât 312, (421); Nesâî, İmâmet 60, (2, 126). 2820 - Rebî'a İbnu Ebî Abdirrahmân (rahimehullah) anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ), mescide geldiği vakit, cemaat namazı kılmış ise hemen farza başlardı, ondan önce başka namaz kılmazdı." Muvatta, Kasru's-Salât 75, (1, 168). 2821 - Abdullah İbnu Amr İbni 'l-Âs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İmam namazı kılıp teşehhüdü tamamladıktan sonra, selam vermezden önce hades vaki olsa (yani abdesti bozulsa), namazı tamamlanmıştır, namazını tamamlayan cemâatteki diğer kimselerin namazı da tamamlanmıştır.'' Ebu Dâvud, Salât 74, (617); Tirmizî, Salât 300 (408). 2822 - Hz. Ebu Hüreyre anlatıyor: ''Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "(İmamlar) sizin için kılarlar. Doğru kılarlarsa (sevabı) sizedir. Hatalı kılarlarsa (sizin namazınızın sevabı) sizedir, hata onların aleyhlerinedir." Buharî, Ezân 55. YOLCU NAMAZI 2871 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Medine 'de öğle namazını Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile dört rek 'at kıldık. Mekke 'ye gitmek üzere yola çıkıp Zülhuleyfe 'ye gelince ikindiyi iki rek'at kıldı.'' Buharî, Taksirû's-Salât 5, Hacc 24, 25, 27,117,119, Cihâd 104,126; Müslim, Salatu'l- Müsâfîrîn 11, (690); Ebu Dâvud, Salât 271, (1202) ; Tirmiz, Salât 391, (546); Nesâi, Salât 17, ( 1, 237). 2872 - Yine Hz. Enes (radıyallahu anh) 'in anlattığına göre kendisinden kasru's-salât yani namazın kısaltılması hakkında sorulmuştu. Şöyle cevap verdi: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) üç millik mesafeyi veya Şu'be'nin şekkine göre üç fersah mesafeyi dışarı çıktı mı iki rek'at kılar.'' Müslim, Salâtu'l-Müsâfirin 12, (691); Ebu Dâvud, Salât 271, (1201). 2873 - İmam Mâlik'e ulaştığına göre, İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) Mekke- Tâif arasındaki kadar, Mekke- Usfân arasındaki kadar ve keza Mekke -Cidde arasındaki kadar mesâfede namazı kasrediyordu.'' Mâlik der ki: "Bu mesafeler dört berîd' dir." Muvatta, Kasru' s-Salât 15, (1, 148). 2874 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Medîn'den Mekke 'ye gitmek üzere yola çıktı. Rabbülâlemin'den başka hiç bir şeyden korkmuyordu. Yolda namazı ikişer ikişer (yani kasrederek) kıldı. '' Tirmizî, Salât 391, (547); Nesâî, Taksîru's-Salât 1, (3,117). 2875 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor:"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte Mekke 'ye gitmek üzere Medîne 'den çıktık. Efendimiz yolda namazları ikişer ikişer kılıyordu. Medîne 'ye dönünceye kadar hep böyle yaptı. '' Enes 'e: "Mekke 'de ne kadar kaldınız? '' diye sorulmuştu: "Orada on gün kıldık'' dedi. '' Buharî, Taksir 1, Megâzî 52; Müslim, Salatu 'l-Müsâfirin 15, (693) ; Ebu Dâvud, Salât 279, (1233); Tirmizî, Salât 392, (548); Nesâî, Taksîru's-Salât 4, (3, 121). 2876 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (Mekke 'de) ondokuz gün ikâmet etti ve namazları kasretti. Biz de (bundan böyle) sefer yapıp ondokuz gün ikâmet ettik mi namazları hep kasrederdik, ondokuzdan fazla kaldık mı artık dörde tamamlardık." Buharî, Taksîr 1, Megâzî 52, Ebu Dâvud, Salât 279, (1230, 1231, 1232); Tirmizî, Salât 392, (549); Nesâi, Taksîru's-Salât 4, (3, 121). Ebu Dâvud'un bir diğer rivayetinde "....Onyedi gün '' denmiştir. Nesâî 'nin bir diğer rivayetinde: "Fetih senesinde Mekke 'de onbeş gün ikamet etti ve namazları bu esnada kasretti. " 2877 - İmrân İbnu Husayn (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Fetih günü, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'la birlikte Mekke 'de hazır bulundum. Mekke 'de onsekiz gece kaldı, bu esnada namazları hep iki kıldı. Şöyle hitabediyordu: "Ey bölge halkı! Siz bize bakmayın, dört kılın. Biz hep yolcuyuz (bu sebeple ksrederek iki kılıyoruz). '' Ebu Dâvud. Salât 270, ( 1229). 2878 - Hz. Câbir (radıyallahu anh). anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Tebük'de yirmi gün ikâmet etti ve namazları hep kasretti. " Ebu Dâvud, Salât 280; (1235). 2879 - Hârise İbnu Vehb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Mina'da bize, sayıca en çok olduğumuz ve en ziyade güven içinde olduğumuz bir zamanda namazı iki rek'at kıldırdı." Buharî, Taksîr 2, Hacc 84; Müslim, Salâtu'l-Müsâfirîn 21, (696); Ebu Dâvud, Hacc 77, (1965); Tirmizî, Hacc 52, (882); Nesâî, Taksîru ' s-Salât 3, (3, 119, 120). 2880 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Mina'da bize iki rek 'at kıldırdı, arkasından Ebu Bekr de öyle kıldırdı, Ebu Bekir'den sonra Hz. Ömer ve hilafetinin başında Hz. Osman (radıyallahu anhümâ) da iki kıldırdılar. Sonra Hz. Osman dört rek'atli olarak kıldırdı. İbnu Ömer imamla kılarsa dört kılardı, yalnız kılınca da iki kılardı." Buharî, Taksîru's-Salât 2, Hacc 84; Müslim, Salâtu'l-Müsafirin 17, (694); Nesâi, Taksîru's-Salât 3, (3, 121 ). 2881 - Hz. Osman (radıyallahu anh) 'dan anlatıldığana göre, Taif'de emvâl edinip orada ikamet etmeyi arzu ettiği zaman.Mina 'da dört rek'at kıldı. Sonra imamlar bununla amel ettiler. '' Ebu Dâvud, Menasik 76, (1961- 1964). 2882 - Bir rivayette de şöyle denmiştir: "Hz. Osman (sonradan) bedeviler sebebiyle dört kılmıştır. Çünkü o sene pek çok bedevî hacc 'a gelmişti. Namazın dört rek'at olduğunu öğretmek için halka dört rek'at kıldırdı.'' Ebu Dâvud, Menasik 76, (1962). Bir rivayette de şöyle denmiştir: " (Hz. Osman Mina 'da dört kıldı.) Çünkü o, Hacc 'tan sonra ikamete azmetmişti.'' 2883 - Yine Ebu Dâvud 'un kaydına göre İbnu Mes 'ud (radıyallahu anh) (Mina' da) namazı dört kılmştı. Kendisine: "Sen, (daha önce dört kıldığı için) Osman 'ı ayıplamıştın, şimdi ise dört kılıyorsun! denilmişti. (Özür beyan ederek) şu cevabı verdi: "Muhalefet zararlıdır. '' Ebu Dâvud, Menâsik 76, (1960). 2884 - Hz. Ömer (radıyallahu anh)'den anlatıldığına göre, Mekke'de namazı halka iki rek'at kıldırdı. Selamı verince: "Ey Mekkeliler!"dedi, namazlarınızı dörde tamamlayın.Biz yolcuyuz(bu sebeple iki kıldık)!." Muvatta, Kasru's-Salât 19, (1, 149). SEFERDE İKİ NAMAZIN CEM EDİLMESİ 2885 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), güneş batıya meyletmeden yola çıkınca, öğle namazını ikindi vaktine te'hîr eder, ikindi olunca mola verir, ikisini cemederdi (beraber kılardı). Yola çıkmazdan önce güneş batıya meyletti (öğle vakti girdi) ise, hareketten önce her ikisini de (öğle ve ikindi) kılar sonra yola çıkardı.'' 2886 - Bir rivayette de şöyle gelmiştir: "...Acele yürümek gerekirse öğleyi ikindiye te 'hir eder, ikisini birleştirirdi, keza ufuktaki aydınlık kaybolunca da akşamla yatsıyı birleştirirdi. " Buharî, Taksîru's-Salât 16, l5; Müslim, Müsâfirîn 46, (704); Ebu Dâvud, Salât 274, (1218, 1219) ; Nesâî, Mevâkît 42, (1, 284-285). 2887 - İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) yol halinde iken öğle ile ikindiyi birleştirirdi, akşam ile yatsıyı da birleştirirdi. " Buharî, Taksîru's-Salât 13. 2888 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) akşam ve yatsıyı Müzdelife 'de beraberce kıldı. Bunlardan her biri için ayrı bir ikâmet okudu. İki namaz arasında nafile kılmadı, bunlardan birinden sonra da nafile kılmadı." Buharî, Hacc 93, 96; Müslim, Hacc 286 (703); 987, (1288); Muvatta, Hacc 196, (1, 400); Ebu Davud, Menâsik 65, (1926-1933); Tirmizî, Hacc 56, (887, 888); Nesâî, Mevâkit 49, (1, 291). 2889 - İbnu Mes 'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı şu ikisi hariç, vakti dışıda tek bir namazı kıldığını görmedim: Müzdelife'de akşamla yatsıyı birleştirdi. O gün sabahı da vaktinden önce kıldı. " Buharî, Hacc 99, 97; Müslim, Hacc 292, (1289); Ebu Dâvud, Menasik 65, (1934) ; Nesâî, 49, (1, 291-292). 2890 - Ca'fer İbnu Muhammed İbni Mesleme (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğle ve ikindi namazlarını; Arafat'ta tek bir ezan ve iki ayrı ikâmetle kıldı. İki namaz arasında nafile kılmadı. Müzdelife 'de de akşamla yatsıyı bir ezan ve iki ikâmetle kıldı ve aralarında nafile kılmadı." Ebu Dâvud, Menâsik 57, (1906). 2891 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) demiştir ki: "Kim iki namazı özürsüz olarak cem ederse büyük günah kapılarından bir kapıya gelmiş olur." Tirmizî, Salât l38, (188). 2892 - Yine İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) demiştir ki: "Resulullah (aleyhissalâtu vessalâm) Medine 'de yedi ve sekiz (rek 'at) öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını (cemederek) kıldı. Eyyub (es-ahtiyânî) der ki :"Belki de bu, yağmurlu bir gecedeydi. "Öbürü (Ebu 'ş-Şa'sâ): "Belki!'' dedi. '' Buharî, Mevâkît 12, Teheccüt 30 ; Müslim, Müsâfirîn 49, (705); Ebu Dâvud, Salât 274,(1210, 1211, 1214); Tirmizî, Salât 138, (187); Nesâî, Mevâkît 47, (1, 290). Sahiheyn'in bir rivayetinde şu ziyade var: "Hadisi İbnu Abbas'tan rivayet eden râviye dendi ki: "Zannederim, öğleyi te'hir, ikindiyi ta'cil, keza akşamı te'hir yatsıyı da ta'cil etmiş olmalı?'' Cevaben: "Bunu ben de böyle zannediyorum!'' dedi. 2893 - Müslim'de gelen bir başka rivayette şöyle denmiştir: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) korku ve sefer hali olmaksızın öğle ve ikindiyi birleştirerek, akşam ve yatsıyı da birleştirerek kıldı." İmam Mâlik: "Ben bunun, yağmurlu günde yapılmış olacağını zannediyorum '' demiştir.'' Muvatta, Kasru's-Salât 4, (1,144) ; Müslim, Müsâfirîn 49, (705). YOLCULUKTA NAFİLE NAMAZLAR 2894 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a (onsekiz defa) refakat ettim. Ancak, sefer sırasında nafile kıldığını hiç görmedim. Allah Teâlâ hazretleri şöyle buyurmuştur: "Resulullah'ta sizin için güzel örnek vardır" (Ahzâb 21 ). İbnu Ömer devamla der ki: "Eğer nâfileyi kılsaydım namazı da tamkılardım." Buharî, Taksîru's-Salât 11; Müslim, Müsâfirin 9, (689); Muvatta; Kasru's-Salât 22, (1,150); Ebu Dâvud, Salât 276, (1223); Tirmizî, Salât 391, Nesâî, Taksîru's-Salât 5, (3, 122; 123). 2895 - Bera (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben, Resulullah(aleyhissalâtu vesselâm)'a onsekiz seferde iştirak ettim. Onun,güneş meyledince öğleden önce kıldığı iki rek'ati terketiyini görmedim." Ebu Dâvud, Salât 276,(1222);Tirmizî, Salât 393,(550). 2896 - Nâfi anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallahu anh), oğlu Ubeydullah'ı seferde nafile kılarken görürdü de bundan dolayı onu kınamazdı." Muvatta, Kasru's-Salât, 24 (1,150). 2897 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte umre yapmak üzere Medine 'den Mekke 'ye doğru yola çıktık. Mekke 'ye gelince: "Ey Allah 'ın Resûlü, annem babam sana feda olsun. Sen kısa kıldın, ben tam kıldım, sen yedin ben oruç tuttum, (ne dersiniz?) '' dedim. Şu cevabı verdi: "Ey Aişe güzel yaptın ! '' buyurdu ve bu işimde beni kınamadı '' dedi. '' Nesâî, Taksîru's-Salât 4, (3, 122). BEŞ VAKİT NAMAZA BAĞLI (RÂTİB) NAFİLELER 2905 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte iki rek 'at öğleden evvel, iki rek 'at sonra, keza iki rek 'at cum 'adan sonra, rek'at akşamdan sonra, iki rek 'at yatsıdan sonra namaz kıldım. Akşam ve yatsı(dan sonrakiler) evinde idi.'' Buharî, Teheccüd.29, 25, 34; Cum'a 39; Müslim, Müsafirîn 291, (729), Cum'a 71, (882); Muvatta, 69, (1,166); Ebu Dâvud, Salât 290, (1252); Nesâî, İkâmet 64, (2,119), Cum'a 43, (3, 113) ; Tirmizî, Salât 220, (433, 434). 2906 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki : "Sünnette gelen oniki rek 'ate kim devam ederse Allah ona cennette bir ev bina eder: Bu oniki rek'atin: - Dördü öğleden önce,. - İkisi öğleden sonra, - İkisi akşamdan sonra, - İkisi yatsıdan sonra, - İkisi de sabahtan önce.'' Tirmizî, Salât 206, (414); Nesâî, Kıyamu'l- Leyl 66, (3, 260); İbnu Mâce; İkâmet 100, (1142). 2907 - Yine Hz. Aişe (radıyallhu anhâ) anlatıyor: "İki namaz var ki Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunları ne gizli ne de alenî olarak seferde ve hazerde hiç terketmedi: Sabahtan önce iki rek'at, ikindiden sonra iki rek'at.'' Buharî, Mevâkîtu's-Salât 33, 73; Müslim, Salâtu'1-Müsâfirîn 300, (835); Ebu Dâvud, Salât 290, ( 1253); Nesâî, Mevâkîtu's-Salât 36, (1, 281 ), Kıyâmu'l-Leyl 56, (3, 251, 252). 2908 - Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabah ve ikindi hariç her namazın arkasından iki rek'at (nafile) kılardı." Ebu Dâvud, Salât 299, (1275). 2909 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) nafilelerden hiç birine, sabah namazını iki rek 'atlik nafilesi kadar aşırı ilgi göstermemiştir." 2910 - Ebu Dâvud'un, Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) 'den kaydettiği bir rivayette şöyle gelmiştir: "Sizi, atlılar tardedecek (kovalayacak) bile olsa o iki rek'ati terketmeyin. '' 2911 - Nesâî'nin bir rivayetinde :"Sabah namazından önce kılınacak iki rek'at nafile namaz dünyanın tamamından daha hayırlıdır'' denmiştir. Buharî, Teheccüd 27; Müslim, Salâtu'l-Müsafirin 96, (725); Ebu Dâvud, Salât 291, 292, (1254, 1258) ; Tirmizî; Salât 307, (416); Nesâî; Kıyâmu'l-Leyl 56, (252). 2912 - Yine Hz. Aişe anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabah namazında ezanla ikamet arasında hafif iki rek 'at namaz kılardı.'' 2913 - Diğer bir rivayette şu ibare var: "O iki rek 'atı öyle hafif tutardı ki, ben, "bunlrda Fatiha'yı okudu mu?'' derdim.'' 2914 - Nesâî 'nin bir başka rivayetinde şöyle gelmiştir: "Müezzin sabah ezanının birincisini bitirip sükut ettimi kalkar, sabah namazından önce ve ufukta fecrin açılmasından sonra iki rek'at hafif namaz kılar, sonra da sağ yanının üzerine uyurdu.'' Buharî, Teheccüd 28, 12; Müslim, Müsafirin 90, (724); Muvatta, Salâtu'l-Leyl 29, (1, 127); Ebu Dâvud, Salât 292, (1, 255); Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 60, (3, (256); 58, (3, 252-253). 2915 - İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabahın iki rek'atında çoğunlukla şunları okurdu: Birinci rek'atta (mealen): "(Ey müminler) deyin ki: "Biz Allah'a, bize indirlene; Kur'an'a, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Ya'kûb'a ve torunlarına (esbâta) indirilenlere, Musâ'ya, İsâ'ya verilenlere ve bütün peygamberlere Rabbleri katından verilen (Kitap ve âyetlere) îman ettik. Onlardan hiç birini (kimine inanmak, kimini inkâr etmek suretiyle) diğerinden ayırd etmeyiz. Biz, (Allah'a) teslim olmuş (müslümanlar)ız'' (Bakara 136). İkinci rek'atte de, Al-i İmran sûresindeki şu âyet (meâlen): "Deki: "Ey Ehl-i Kitap (Yahudiler, Hıristiyanlar) hepiniz bizimle sizin aranızda müsavi (ve âdil) bir kelimeye gelin. (Şöyle) diyerek: "Allah'tan başkasına tapmayı, Ona hiç bir şeyi eştutmayalım. Allahı bırakıp da kimimiz kimimizi Rabler (diye) tanımayalım (Buna rağmen) eğer yine yüz çevirirlerse (o halde) deyin ki: "Şahid olun, biz muhakkak müslümanlarız" (64. âyet). Müslim, Müsafirin 99, (727); Ebu Dâvud, Salât 292, (1259); Nesâî, İftitah 38, (2, 155). 2916 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabahın iki rek'atında çoğunlukla şunları okurdu: "(Ey müminler) deyin ki: "Biz Allah'a, bize indirilene (Kur'an'a), İbrahim'e, İsmâil'e. İshâk'a, Ya'kub a ve torunlarına (esbât) indirilere, Musa'ya, İsâ'ya verilenlere ve bütün peygamberlere Rabbleri katından verilen (Kitap ve âyetlere) iman ettik. Onlardan hiç birini (kimine inanmk kimini inkâr etmek suretiyle) diğerinden ayırd etmeyiz. Biz, (Allah'a) teslim olmuş (müslümanlar)ız''. (Bakara 136). İkinci rek 'atte de: "Ey Rabbimiz, senin indirdiğin (oKitab'a) inandık, o peygambere de tabi olduk. Artık bizi (birliğini ve peygamberlerini tanıyan) şâhidlerle beraber yaz". (Al-i İmrân 53) ayetini okurdu.'' 2917 - Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabahın iki rek 'atinde şunları okurdu: "Kul ya eyyuhe 'l- Kâfirun '' ve "Kul hüvallahu ahad.'' Müslim, Müsafirin 98, (726); Ebu Dâvud, Salât 98, (1256); Nesâî, İftitah 39, (2, 155, 156). 2918 - Tirmizî'nin İbnu Mes'ud'dan kaydettiği bir rivayette şöyle gelmiştir: "Ben bir ay kadar Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı göz ucuyla tâkib ettim, sabahın farzdan önce kılınan iki rek 'atinde şu sureleri okuyordu: "Kul yâ eyyühe'l-Kâfirun'' ve "Kulhüvallahu ahad." Tirmizî, Salât 308, (417). 2919 - Bu rivayet Nesâî 'de biraz farkla şöyle gelmiştir: "Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı yirmi kere göz ucuyla tâkib ettim, akşamın farzından sonra kılınan iki rek'atle, sabahın farzından önce kılınan iki rek 'atte Kâfirûn ve İhlâs surelerini okuyordu.'' Nesâî, Salât 68, (2,170). 2920 - Hz, Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabahın iki rek'at nafilesini kıldı mı; uyanıksam benimle konuşur du, değilsem, müezzin namaz için (ikamet okuyuncaya kadar yatardı). '' Buharî, Teheccüd 24, 26 ; Müslim, Müsafirin 133, (743) ; Ebu Dâvud, Salât 293, (1, 262, 1263); Tirmizî, Salât 309, (418). 2921 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biriniz, sabahın farzından önce iki rek'atlik sünneti kılınca sağı üzerine yatsın." Ebu Dâvud, Salât. 203, ( 1261 ) ; Tirmizî, Salât 311, (420). 2922 - Muhammed İbnu İbrahim, ceddi Kays İbnu Amr 'dan anlattığına göre: Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) geldi ve namaza duruldu. Onunla birlikrte sabah namazını kıldım. Sonra namaz bitince beni namaz kılar buldu. "Ağır ol ey Kays! dedi. Bir namaz daha mı kılıyorsun? '' "Ben sabahın sünnetini kılmamıştım (onu kılıyorum) '' deyince: "Öyleyse hayır; (bunda bir beis yok) '' buyurdu. '' Ebu Dâvud, Salât 295, ( 1267) ; Tirmizî, Salât 313, (422). 2923 - Abdullah İbnu Mâlik İbnu Buhayne (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ikamet başladıktan sonra namaz kılmakta olan bir adam gördü. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazdan çıkınca halk adamın etrafını sardı ve (Resulullah ona): "Sabahı dört mü (kılıyorsun)? Sabahı dört mü (kılıyorsun)?" dedi." Buharî, Ezan 38; Müslim, Musafirin 65, (711); Nesâî, İmâmet 60, (2,117). 2924 - Abdullah İbnu Sercis (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabah namazını kılarken bir adam mescide girdi. Mescidin yan tarafında sünneti kıldı. Sonra Rsulullah 'a dahil olup O 'nunla da farzı kıldı. Aleyhissalatu vesselam namazı bitirince: "Ey falan, şu iki namazdan hangisini sayıyorsun? Tek başına kıldığını mı, bizimle kıldığını mı! '' buyurdular.'' Müslim, Müsafirîrn 67 ; (712) ; Ebu Dâvud, Salât 294, (l265); Nesâî, İmâmet 61, (2,117). 2925 - Ebu Seleme (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ashabtan bir cemaat ikâmeti işitmişti, hemen (sünnet) namaza kalktılar. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) onlara: "İki namazı beraber mı kılıyorsun. namazı beraber mi kılıyorsunuz? '' diye çıkıştı. Bu (hâdise) sabah namazı sırasında cereyan etmişti. '' Muvatta, Salâtu'l-Leyl 31, (1, 128). 2926 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim sabahın iki rek'atini vaktinde kılamazsa güneş doğduktan sonra kılsın.'' Tirmizî, Salât 314, (423). 2927 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) 'den anlatıldığına göre, sabah namazının sünnetini kaçırdığı olmuştur: Ancak güneş doğdu sonra onu kaza etmiştir." Muvatta, Salâtu'l-Leyl 32, (1, 128). ÖĞLENİN SÜNNETLERİ 2928 - Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor:"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğleden önce dört, öğleden sonra da iki rek'at kılardı.'' Tirmizî, Salât 315, (424). 2929 - Yine Tirmizî 'nin bir diğer rivayetinde Hz. Aişe şöyle der: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğlenin farzdan önceki dört rek'atli sünneti, namazdan önce kılamazsa sonra kılardı.'' Tirmizî, Salât 317, (426). 2930 - Ümmü Habîbe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdularki: "Kim öğleden önce dört, öğleden sonra da dört (rek'at nafile) kılarsa, Allah onu ateşe haram eder. '' 2931 - Bir rivayette de şöyle gelmiştir: "Kim öğleden evvel dört, öğleden sonra da dört (rek'at nâfile) kılmaya devam ederse Allah onu ateşe haram eder." Ebu Dâvud, Salât 296, (1269); Tirmizî, Salât 317, (427, 428); Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 67, (3, 265). 2932 - Hz. Ebu Eyyub(radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Öğlenin farzından önce tek bir selamla kılınan dört rek'at nafile var ya bunların önünde sema kapıları açılır.'' Ebu Dâvud, Salât 296, ( 1270) ; İbnu Mâce, İkâmet 105, (1157). 2933 - Abdlullah İbnu's-Sâib (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) güneşin zevalinden sonra ve öğleden önce dört rek 'at namaz kılardı ve derdi ki: "Şimdi semâ kapılarının açıldığı bir vakittir. Bu anda salih bir amelimin oray yükselrnesini isterim'' Tirmizî, Salât 347, (478). 2934 - Hz. Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:"Öğleden önce zevâlden sonra dört rek'at vardır ki bunlar seherde emsalleri değerindedirler. Her ne varsa, bu saatte mutlaka Allah'ı tesbîh eder. '' Resulullah sonra şu âyeti okudular: "Allah'ın yarattığı şeylerin gölgeleri sağa sola vurarak, Allah'a boyun eğerek secde etmekte olduklarını görmüyorlar mı?''(Nahl 48). Tirmizî, Tefsir, Nahl (3127). İKİNDİNİN SÜNNETİ 2935 - Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor:"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ikindiden önce iki rek'at kılardı.'' Ebu Dâvud, Salât 297, ( 1272). 2936 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İkindiden önce dört rek'at naf'ile kılan kimseye Allah rahmetini bol kılsın.'' Ebu Dâvud, Salât 297, (1271); Tirmizî, Salât 318, (430). 2937 - Hz. Ali (radıyallhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ikindi namazından önce dört rek'at nafile kılardı. Bunların arasını (ikinci rek'atin teşehhüdünde) makarreb meleklerle müslüman ve mü 'minlerden onlara tabi olanlara selam ile ayırırdı.'' Tirmizî, Salât 318; (2129). 2938 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bana, günümde ikindi namazından sonra iki rek' at nafile kılarak gelirdi.'' 2939 - Hz. Aişe bir başka rivayette şöyle demiştir: "İkindi namazından sonra kıldığı iki rek'ati, yanımda hiç terketmedi." Buhari, Mevâkîtu's-Salât 33, Hacc 75; Müslim, Salâtu 'l-Müsafirin 296-298, (833-835); Ebu Dâvud, Salât 299, (1279, 1280); Nesâî, Mevâkıt 36, (1, 280, 281.) 2940 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ikindi namazından sonra iki rek'at nafile kılmıştır, çünkü kendisine gelen bir malın taksimini yapmış, bu meşguliyet O 'nun öğle namazından sonra kılmakta olduğu iki rek'ati kılmasına mani olmuştu. Bunun üzerine onları ikindiden sonra kıldı. Sonra bir daha bu iki rek'ati kılmadı.'' Tirmizî, Salât 135, (184). 2941 - Muhtar İbnu Fulful anlatıyor : "Hz. Enes 'ten ikindiden sonra kılınacak nafile namaz hakkında sordum '' dedi ki: "Hz. Ömer ikindiden sonra nafile kılanların ellerine (sopayla) vururdu. Biz iki rek'ati, Resulullah devrinde güneş battıktan sonra akşam namazından önce kılardık. Bizi bunu kılarken efendimiz görürdü de ne emrederdi ne de nehyederdi." Müslim, Müsafirin 302, (836). AKŞAM NAMAZININ NAFİLESİ 2942 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Müezzin akşam ezanını okuduğu zaman Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'ın ashâbından bir grup kalkıp mescidin sütunlarına doğru koşup Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (evinden) çıkıncaya kadar akşamdan önce ikişer rek'at nafile kılıyordu.'' Buharî, Ezân 14, Salât 95; Müslim, Müsafirîn 303, (837); Nsâî, Ezân 39, (2, 28, 29). Müslim'in rivayetinde şu ziyade var: "Bazan biryabancı gelip mescide girecek olsa, namaz kılanların çokluğunu görünce, akşamın farzını kılınmış zannederdi. '' 2943 - Abdullah İbnu Mugaffel el-Müzenî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) dediler ki: "Akşamdan önce iki rek'at namaz kılın! '' (Efendimiz) sonra, insanların bunu bir sünnet yapmasından korkarak " Dileyen kılsın'' dediler. '' Ebu Dâvud, Salât 300,(1281); Buhari Teheccüt 35, İ'tisâm 27; Müslim, Müsafirîn 304, (838). 2944 - Sahîheyn'in kaydettiği bir başka rivayette şöyle gelmiştir: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Akşam namazından önce namaz kılın" dediler ve (bunu üç kere tekrar ettiler), üçüncüde ise, halk bunu bir sünnet edinir korkusuyla, "Dileyen" buyurdular. '' 2945 - İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte, akşam namazından sonra hâne-i saadetlerinde iki rek'at (nafileyi) kıldım." Tirmizî, Salât 320, (432). 2946 - Ka'b İbnu Ucre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Benî Abdi'l-Eşhel mescidinde akşam namazını kılmıştı. Cemaat, farzı bitirince nafileyi kılmaya başladı. Bunu gören Resulullah: "Bu, evlerin namazıdır'' buyurdular. '' Ebu Dâvud, Salât 304, (1300) ; Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 1, (3, 198, 199). Nesâî'de şu ifade vardır: " Size, bu namazı evlerde kılmanız gerekir.'' 2947 - Mekhûl merfu olarak rivayet etmiştir: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki : "Kim akşam namazından sonra hiç konuşmadan iki rek'at -bir rivayette dört- kılarsa namazı illiyyûna yükseltilir.'' Rezin tahriç etmiştir. (Feyzu'l- Kadîr 6, 167). 2948 - Huzefye (radıyallahu anh) de benzer bir rivayette bulunmuş ve şu ziyadeyi yapmıştır: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) derdi ki: "Akşamın farzından sonraki iki rek'ati kılmada acele edin, çünkü onlar farz namazıyla birlikte yükselirler." Rezîn ilavesidir. (Feyzu'l-Kadir 4, 307). YATSI NAMAZININ NAFİLESİ 2949 - Şureyh İbnu Hâni anlatıyor : "Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) 'ye Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın namazından sordum. Dedi ki: "Yatsıyı her kılışında yanıma gelince mutlaka dört veya altı rek 'at nafile kılardı. Bir gece yağmura yakalandık. Aleyhissalatu veseslam 'a bir post yaydık, postta suyun akmakta olduğu bir deliğe hâlâ bakar gibiyim. Efendimizin, elbisesini hiçbir surette yerden sakındığını görmedim. Ebu Dâvud., Salât 305, (1303). VİTİR NAMAZI 2955 - Hz. Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: ''Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Vitr namazı haktır. Kim bunu kılmazsa bizden değil dir." Bunu Efendimiz üç kere tekrar etti.'' Ebu Dâvud, Salât 337, (1419). 2956 - Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Vitir narnazı farz namaz gibi kesin değildir. Ancak Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Allahu Teâlâ hazretleri tektir, tek'i sever, öyleyse ey ehl-i Kur'an vitri kılın!" buyurmuştur.'' Tirmizî, Salât 333 (453, 454); Ebu Dâvud, Sa1ât 336, ( 1416) ; Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 27, (3, 228, 229). 2957 - İbnu Muhayrîz anlatıyor: "Benî Kinâne 'den el-Muhdicî denen bir adam, Şam'da Ebu Muhammed diye künyesi olan bir adamın: "Vitir namazı vacibtir''dediğini işitti. Kinanî dedi ki: "Ben bunu Ubade İbnu 's-Sâmit (radıyallahu anh) 'e sordum da: "Ebu Muhammed hata etmiş. Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'ı dinledim şöyle demişti: "Allah'ı kulları üzerine yazıp farz kıldığı beş namaz mevcuttur. Kim onları eda eder, istihfafla her hangi bir eksikliğe meydan vermeden tam yaparsa Allah indinde ona verilmiş bir söz vardır: Onu cennete koyacaktır. Onları kılmayana ise Allah'ın bir vaadi yoktur. Dilerse azâb eder dilerse cennete koyar" der." Muvatta, Salâtu'l-Leyl 14, (1,123); Ebu Dâvud, Salât 9, (425); 337, (1420); Nesâî, Salât 6, (1, 230). 2958 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) antatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Gece namazınızın sonu tek olsun. " Buharî, Vitr 4; Müslim, Müsafirîn l49, (751); Ebu Dâvud, Salât 343, (1438); Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 30, (3, 230, 231). 2959 - İmam Mâlik, İbnu Mes 'ûd'dan naklediyor: "İbnu Mes 'ud demiştir ki: "Geceleyin kılacağınız namazın sonunu tek kılın.'' Muvatta'da bulunamadı. 2960 - Ebu Eyyub (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Vitir her müslüman üzerine bir haktır (vazifedir). Kim beş ile vitir kılmayı severse yapsın. Kim de üç ile vitir kılmak isterse yapsın. Kim tek rek'atla vitr kılmayı dilerse kılsın." Ebu Dâvud, Salât 338, (1422); Nesâî, Salâtu'l-Leyl 40,(3,238, 239) İbnu Mace, İkâmet, 123, (1190). 2961 - Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) onüç rek'at kılarak vitir yapardı. İhtiyarlayıp zayıflayınca yedi rek'atte vitir yaptı.'' Tirmizî, Salât 336, (458); Nesâî, Kıyamu'l-Leyl 30, 40, 45, (3, 237, 243). 2962 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Vitir gecenin sonunda kılınır. '' 2963 - Buharî'nin bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Gece namazı ikişer ikişerdir. Gece namazından ayrılacağın zaman, tek rek'at daha kıl, bu sana kıldığın namazların tek olmasını sağlar." Buhar, Vitr 1, Salât 24, Teheccüt 10; Müslim, Müsafirin 155-147, (749, 753); Muvatta, Salâtu'l-Leyl 13, (1, 123); Tirmizî, Salât 323, (437); Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 26, (3, 227, 228); 35, (3, 233). 2964 - Abdülazîz İbnu Cüreye anlatıyor: "Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) 'ya Resulullah ne ile vitir namazı kılardı? diye sorduk. Dedi ki: "Birinci rek 'atte Sebbih isme Rabbeke'l-a'layı ikinci rek'atte Kulyâ eyyühâ'l-kâfirun suresini, üçüncü rek'atte, de Kulhüvallahü ahad ve Muavvizateyn'i okurdu.'' Ebu Dâavud, Salât 339, (1424); Tirmizî, Salât 340, (463), Nesâi, Kıyamu'l-Leyl 47, 48, (3, 244,245). 2965 - Hârice İbnu Huzafe (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: " Allah size (öyle) bir namazla imdâd etti ki, O sizin için kızıl deve sürülerinden daha hayırlıdır. İşte bu namaz vitirdir. Allah onu, sizin için yatsı namazı ile şafağın sökmesi arasına koydu.'' Ebu Dâvud, Salât 336, (1418); Tirmizî, Salât 332; (452). 2966 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) her gece vitir kılardı. Gecenin evvelinde de kıldı, ortasında da kıldı; sonunda da kıldı (ölümü sırasında) gecenin sonunda kıldı." Buharí, Vitr 2, Müslim, Müsafirîn 137, (745); Nesâî, Kıyamu'l-Leyl 30, (3, 230); Tirmizî, Salât 334, (456), Sevâbu'l-Kur'an 23, (2925) ; Ebu Dâvud, Salât 343, (1435,1437). 2967 - Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor:"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki : "Kim gecenin sonunda kalkamamaktan korkarsa vitrini gecenin başında kılsın. Kim gecenin sonunda kalkmayı umuyorsa gecenin sonunda vitrini kılsın. Çünkü gecenin sonunda kılınan namaz (gece ve gündüz meleklerinin huzurlarında ve şehadetleri altında kılındığı) meşhûd ve mahzûrdur. Bu yüzden (gecenin başında kılanana nazaran) daha faziletlidir." Müslim, Müsafirin 162, (755); Tirmizî, Salât 334, (455). 2968 - Ebu,Katâde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Hz. Ebu Bekr (radıyallahu anh)'e: "Vitri ne zaman kılıyorsun?'' diye sordu. Hz. Ebu Bekr: "Gecenin başında kılıyorum!'' dedi. Aynı şekilde: " Vitri ne zaman kılıyorsun?" diye Hz. Ömer'e de soruldu: "Gecenin sonunda kılıyorum!'' dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam, Hz. Ebu Bekr'e: "Sen ihtiyatla amel ediyorsun!'' dedi. Hz. Ömer'e de: "Sen de kuvet(li olan, takvaya uygun olan) ile amel ediyorsun!'' buyurdu." Muvatta, Salâtu'l-Leyl 16, (1,124); Ebu Dâvud, Salât 342, (1434). 2969 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Gece ve gündüz namazları ikişer ikişerdir." Ebu Dâvud, Salât 302, (1295); Tirmizî, Cum'a 418, (597); Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 26, (3, 227); İbnu Mâce, İkâmet 172, ( 1322). 2970 - Ebu Sâid (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Vitir namazını kılmadan kim uyur veya unutursa hatırladı veya uyandı hemen kılsın." Ebu Dâvud, Salât 341, (1431);Tirmizî, Salât 342, (465). 2971 - Ebu Cemre anlatıyor: Ashab-ıŞecere (radıyallahu anhüm) 'den olan Aiz İbnu Amr'a sordum: "Vitir namazı nakzedilir mi?'' "Eğer, evvelinde vitir kıldıysan âhirinde vitir kılma'' dedi. '' Buharî, Megazî 35. Rezîn merhum şunu ilave eder: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Bir gecede iki vitir kılınmaz."2972 - Nâfi anlatıyor: "Ben, İbnu Ömer (radıyallahu anh)'le Mekke deydim. Hava bulutlu olduğu için sabah namazını kaçırmaktan korkuyordu. Tek rek'at kılarak vitir yaptı. Sonra bulutlar açıldı. Gördü ki daha üzerinde gece var. Bir rek'at daha kılarak (önceki tek 'i) çiftledi, sonra iki rek 'at (bir miktar) namaz kıldı. Sabahın geçmesinden korkunca bir rek'at daha kılarak vitiryaptı." Muvatta, Salâtu'l-Leyl 19, (1, 125). 2973 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) vitrin ilk iki rek'atinde selam vermezdi.'' Nesâî, Kıyamu'l-Leyl 36, (3, 235). 2974 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) vitrin ilk iki rek'atinde selam verirdi, öyle ki (o sırada) bazı ihtiyaçları için emirde bulunurdu.'' Buharî, Vitr 1, Muvatta, Salâtu'l-Leyl 20, (1, 125). 2975 - Muvatta'nın bir rivayetind‚ şöyle gelmiştir: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Akşam namazı gündüzün vitridir." Muvatta, Salâtu'l- Leyl 22, (1, 125). 2976 - Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) vitrni kılarken şu duayı okurdu: "Allah'ım gadabından rızana sığınırım. Cezandan affına sığınırım. Senden sana sığınırım. Sana (yapılması gereken) senayı sayamam. Sen, kendi nefsine yaptığın övgüdeki gibisin." Tirmizî, Dâ'avât 123, (3561); Ebu Dâvud, Salât 340, (1427); Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 51, (3, 249). GECE NAMAZI 2977 - Hz. Bilal (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyudular ki: "Size geceleyin kalkmayı tavsiye ederim. Çünkü o, sizden önce yaşayan salihlerin âdetidir; Rabbinize yakınlık (vesîlesi)dir; günahlardan koruyucudur; kötülüklere kefarettir, bedenden hastalığı kovucudur." Tirmizî, Da'avât 112, (3543, 3544). 2978 - İbnu Amr İbni'l-As (radıyallalhu anhümâ) anlatıyor: "Reulullah (alyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim geceyi on âyet, okuyarak ihya ederse gafiller arasına yazılmaz. Kim de yüz âyetle gecesini ihya ederse "kânitîn" zümresine yazılır.Kimde bin âyet okuyarak geceyi ihya ederse mukantırîn arasına yazılır." Ebu Dâvud, Salât 326, (1398). 2979 - Yine Ebu Davud'da Abdullah İbnu Habeşî anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a: "Hangi amel efdaldir? '' diye sorulmuştu: Şu cevabı verdi: " Kıyamı uzun olan.'' Ebu Dâvud, Salât 313, (1325). 2980 - Ubâdetu'b'nu's-Sâmit (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Geceleyin kim uyanırsa şunu söylesin: "Allah'tan başka ilâh yoktur, O birdir, ortağı yoktur. Mülk O'nundur, hamd de O'na aittir, O herşeye kâdirdir. Hamd Allah'a aittir, Allah münezzehtir, Allah büyüktür, bütün amel ve ibadetler için gereken güç ve kuvvet Allah'tandır. Sonra aleyhissalatu vesselam buyurdular: "Rabbim beni affet!'' desin veya dua ederse duasına cevap verilir. Eğer abdest alır ve namaz kılarsa namazı kabûl edilir.'' Buharî, Teheccüd 21. 2981 - Muğîre İbnu Şu 'be (radıyallhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ayakları kabarıncaya kadar geceleri kalkıp namaz kılardı. Kendisine: "Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını affetti (niye kendini bu kadar hırpalıyorsun?)'' denildi. . "Şükredici bir kul olmayayım mı?" cevabını verdi." Buharî, Teheccüd 16, Tefsir, Feth 1, Rikâk 20; Müslim, Sıfatu'1-Münâfikîn 79, (2819); Tirmizî, Salât 304, (412); Nesâi, Kıyamu'l-Leyl 17, (3, 219). 2982 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) gece namazını hiç terketmezdi. Öyle ki hastalanacak veya ağırlık hissedecek olsa oturarak kılardı." Ebu Dâvud, Salât 307, (1307). 2983 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallalhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdularki: "Allah, geceleyin kalkıp namaz kılan ve hanımını da uyandıran, hanımı imtina ettiği taktirde yüzüne su döken kula rahmetini bol kılsın. Allah, geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, kocası imtina edince yüzüne su döken kadına da rahmetini bol kılsın.'' Ebu Dâvud, Salât 307, (1308); Nesâî, Kıyamu'l-Leyl 5, (3, 205). 2984 - Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biriniz uyuyunca ensesine şeytan üç düğüm atar. Her düğümü atarken, düyüm yerine eliyle vurarak üzerine uzun bir gece olsun, yat" dileğinde bulunur. Adam uyanır ve Allah'ı zikrederse bir düğüm çözülür, abdest alacak olursa bir düğüm daha çözülür, namaz kılarsa bütün düğümler çözülür ve böylece canlı ve hoş bir hâlet-i ruhiye ile sabaha erer. Aksi halde habis ruhlu (içi kararmış) ve uyuşuk bir halde sabaha erer." Buharî, Teheccüd 12, Bed'ü'l-Halk 11; Müslim, Müsafirîn 207, (776); Muvatta, Kasru's- Salât 95, (1, 176); Ebu Dâvud, Salât 307, (1306); Nesâî, Kıyâmu'1-Leyl 5, (3, 203). 2985 - İbnu Mes 'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: ``Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'ın yanında bir adamın zikri geçti ve sabaha kadar uyuduğu, namaz kılmadığı söylendi. Aleyhissalatu vesselam: "Bu adamın kulağına şeytan işemiştir" buyurdu.. '' Buharî, Teheccüd 13, Bed'ü'l-Halk 11; Müslim, Müsâfirîn 205, (774); Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 5, (3, 204). 2986 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (alehissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "(Mûtad olarak) geceleyin namaz kılan bir kimse, uykunun gâlebe çalmsıyla (bir gece uyuya kalsa ve namazını kılamasa) Allah'u Teâlâ hazretleri onun namazının sevabını yine de yazar, onun uykusu (Allah'ın ona yaptığı bir ikram) bir sadaka olur." Muvatta, Salâtu'l-Leyl 1, (1,117); Ebu Dâvud, Salât 310, (1314); Nesâî, Kıyamu'l-Leyl 61, (3, 257). 2987 - Yine Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'ı Allah Teâlâ Hazretleri geceleyin uyandırmışsa seher vakti geçinceye kadar, hizbini tamamlardı." Ebu Dâvud, Salât 312. (1316). 2988 - Mesrûk (rahimehullah) anlatıyor:"Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) 'ye sordum: "Resullullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'a göre hangi amel efdaldi ? '' Bana: "Devamlı olan !"diye cevap verdi. Ben tekrar: "Gecenin hangi vaktinde kalkardı?" dedim "Bağıranı -yani horozu- işittiği zaman kalkardı!" diye cevap verdi." Buhari, Tehccüd 7, Rikâk 18, Müslim, Müsafirîn 131, (741); Ebu Dâvud, Salât 312, (1317); Nesâî, Kıyamu'l-Leyl 8, (3, 208). 2989 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'ın gece namazı on rek'atti. Bir rek'at de tek kılardı. Sabahın sünnetini iki rek'at kılardı. Böylece hepsi onüç rek'at olurdu.'' Buharî, Teheccüd 10, Müslim, Müsafirîn 121, 124, (736, 737); Muvatta, Salât'1-Müsafirîn 8, (1,120); Ebu Dâvd, Salât 316, (1334-1341-1361); Tirmizi, Salât 325; (439-445); Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 30, 35, 36, 44, 53, (3, 230, 233, 234, 239). Bu metin Müslim ve Ebu Dâvud'da gelmiştir. 2990 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biriniz gece namazına kalkınca ilk önce iki hafif rek'atle namaza başlasın." Müslim, Müsafirîn 198, (768); Ebu Dâvud, Salât 313, (1323, 1324). Ebu Dâvud'da şu ziyade var: ".... Sonra dilediğin kadar uzat.'' RAMAZANDA GECE KALKIŞI TERAVİH NAMAZI 3001 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) 'nin anlattığna göre: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) onları, kesin bir emirde bulunmaksızın ramazan gecelerini ihyaya teşvik ederdi. (Bu maksadla) derdi ki: "Kim ramazan gecesini, sevabına inanarak ve bunu elde etmek niyetiyle namazla ihya ederse geçmiş günahları affedilir." Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) -bu tavsiyesi herhangi bir değişikliğe uğramadan- vefat etti. Bu durum (terâvihin ferden kılınması) Hz. Ebu Bekir'in hilafeti zamanında böylece devam etti, Hz. Ömer'in hilâfetinin başında da böyle devam etti.'' 3002 - Bir rivayette şöyle gelmiştir:"Kadir gecesinin, kim sevabına inanıp onu kazanmak ümüidiyle ihya ederse geçmiş günahları affedilir.'' Buharî Terâvih 1, Müslim, Müsâfirîn174 (759); Ebu Dâvud, Salât 318, (1371); Tirmizî, Savm 83, (808) ; Nesâî, Siyam 39, (4,154,155) ; Muvatta, Salât fi Ramazan 2, (1,119). Buharî, Ramazan kıyamı ile, Kadir gecesi kıyamı üzerine ondan merfu rivâyet kaydeder. 3003 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ramazan ayında, diğer aylarda görülmeyen bir gayrete girerdi. Ramazanın son on gününde ise çok daha şiddetli bir gayrete geçerdi. Son on günde. geceyi ihya eder, ailesini de (gecenin ihyası için) uyandırırdı, izârını da bağlardı." Buharî, Fadlu Leyleti'l-Kadir 5, Müslim, î'tikâf 8, (1175); Ebu Dâvud, Salât 318; (1376); Tirmizî, Savm 73, (796) ; Nesâî, Kıyâmu ' 1-leyl 17, (3, 218). 3004 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor:"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ramazanda geceleyin namaz kılardı. (Bir gece) gelip yanında ben de namaza uydum. Sonra bir erkek daha geldi, o da namaza uydu, derken (sayımız arttı ve) bir cemaat olduk. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bizim arkasında olduğumuzu hissedince namazı hızlandırdı. Sonra (selam verip) ayrıldı ve evine girdi. Orada bizim yanımızda kılmadığı bir namaz kıldı. Sabah olunca kendisine: "Bizim arkanıza durduğumuzu geceleyin farketmiş miydiniz?" diye sordum. Bana: "Evet. Ve işte bu, beni o yaptığıma sevkeden şeydir. (Yani sizi arkamda hissedince namazı hızlı kılarak yanınızdan ayrıldım)" buyurdu.'' Müslim Siyam 59, (1104). 3005 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhisalâtu vessalâm) (bir gece) mescidde (nafile) namazı kılmıştı. Bir çok kimsede (on iktida ederek) namaz kıldı. (Sabah olunca "Resulullah gecleyin mescidde namaz kıldı" diye konuştular.) Ertesi gece de Efendimiz namaz kıldı. (Halk yine onları konuştu,katılacakların) sayısı iyice arttı. Üçüncü (veya dördüncü) gece halk yine toplandı.(Öyle ki mescid, insanları alamayacak hâle gelmişti.) Ancak aleyhissalâtu vessalâm (bu dördüncü gecede) yanlarına çıkmadı. Sabah olunca Efendimiz: "Yaptığınızı gördüm. Size çıkmamdan beni alıkoyan şey, namazın sizlere farz oluvermesinden korkmamdır" dedi. İşte bu hâdise ramazanda ceryan etmişti." Buharî Salatu't-Terâvih 1, Cum'a 29, 5; Müslim, Müsafirîn, 177, (761); Muvatta; Salât-fi'r Ramazan 1, (1, 113); Ebu Dâvud, Salât 318, (1373, 1374); Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl: 4, (3, 202). 3006 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) buyurdular ki: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ramazan'da, mescidin bir kenarında namaz kılan bir guruba uğramıştı. "Bunlar ne yapıyor?" diye sordu. "Bunlar, yanlarında (ezberlenmiş fazla) Kur 'an bulunmayan kimselerdir, Übeyy İbnu Ka'b (radıyallahu anh) bunlara namaz kıldırıyor! '' dediler. Efendimiz aleyhissalâtu vesselâm: "İsabet etmişler, bu davranış ne kadar iyi! '' buyurdular.'' Ebu Dâvud, Salât 318, ( 1377) 3007 - Hz. Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile (bir ramazan) ayında beraber oruç tuttuk. Ay boyunca bize son yedi güne kadar hiç (ziyade) namaz kıldırmadı. Ayın son yedinci gününde gecenin üçte biri geçinceye kadar bize namaz kıldırdı. Altıncı gününde yine bir şey kıldırmadı. Beşinci gününde gecenin yarısı geçinceye kadar namaz kıldırdı: Kendisine: "Bu gecemizin geri kalan kısmında da bize nafile kıldırsanız! ''dedik. Talebimize karşı: "Kim imamla namaza başlar, sonuna kadar devam ederse, kendisine gecenin tamamını namazla geçirmiş (sevabı) yazılır '' buyurdular. Sonra Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), aydan son üç gece kalıncaya kadar başka namaz kıldırmadılar. Üçüncü gece bize namaz kıldırdılar. Ehline ve kadınlarına dua ettiler. Bize (o kadar uzun) namaz kıldırdılarki "Felâh''ı kaçırmaktan korktuk. (Ebu Zerr 'e:) "Felâh '' nedir? diye soruldu: "Sahur!'' cevabını verdi. (Sonra ayın geri kalan kısmında bize namaz kıldırmadı.)" Ebu Dâvud, Salât 318, (1375); Tirmizı, Savm 81, (805); Nesâî, Sehv 103, (3, 83, 84), Kıyamu'l-Leyl 4, (3, 202). 3008 - Abdullah İbnu Ebi Bekir anlatıyor: "Ubeyy (radıyallahu anh)'i dinledim, diyordu ki: "Ramazanda (teravih) namazından ayrılıp, hizmetçilerden alel acele sahuryemeği getirmelerini isterdik, çünkü vaktin çıkmasından korkardık.'' Muvatta, es-Salât fi'r-Ramazân 7, (1, 116). TAHİYYETÜ'L-MESCİD 3064 - Ebu Katâde (radıyallalıu anh) anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Biriniz mescide girince oturmazdan önce iki rek'at kılıversin." Buhari, Salat 60, Teheccüt 25; Müslim, Müsafirin 69, (714); Muvatta, Kasdu's-Salât 57, (1, 162); Ebu Dâvud, Salât 19, (367; 368); Tirmizi, Salât 235, (316); Nesâi, 37, (2, 53). 3065 - Kà'b İbnu Mâlik (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselâm), bir seferden dönünce önce mescide uğrar, orada iki rek'at namaz kılar, sonra insanlar (ile görüşmek için) otururdu." Ebu Dâvud, Cihâd 178, (2781); Buhari, Salât 59 (bab başlığında muallak olarak). NAMAZLA İLGİLİ BAZI HADİSLER 3069 - İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) buyurdular ki: "Hiçbirinizin, namazından şeytana bir pay kalmamalıdır. Herkes namazdan çıkarken, sağından kalkmanın üzerine bir vecibe olduğunu sanır. Halbuki ben Resulullah7ın çok kere solu üzerinden kalktığını da gördüm." Buhari, Ezan 159; Müslim, Müsafirin 59, (707); Ebu Davud, salat 204, (1042); Nesai, Sehv 100, (3, 81). 3070 - Hz. Aişe radıyallahu anha) anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ı ayakta ve otururken su içerken gördüm. yalınayak ve ayakkabılı olduğu halde namaz kılarken gördüm. Namazdan sağı ve solu üzerine ayrılırken de gördüm." Nesai, Sehv 100, (3, 82). 3071 - İbnu Abbas (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm zamanında, farz namazlardan çıkarken insanlar yüksek sesle zikrederlerdi." Buhari, Ezan 155; Müslim, Mesacid 120, (583); Ebu Davud, Salat 191, (1002, 1003); Nesai, Sehv 79, (3, 67). 3072 - Ebu Rimse (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam, namazın ilk tekbirine yetişerek Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ile birlikte namaz kıldı. Aleyhissalatu vesselam önce sağına sonra soluna selam verdi. (Başını öylesine çevirdi ki, gerisinde olduğumuz halde) yanaklarının beyazlığını gördük. Sonra namazdan çıktı. Kendisiyle namazın ilk tekbire yetişen zat hemen kalkıp ilave namaza başladı. Hz. Ömer (radıyallahu anh) ona doğru fırlayarak adamı omuzlarından yakalayıp sarstı ve: "Otur! Ehl-i kitabı helâk eden şey, namazları arasına bir fasıla bırakmamalarından başka bir şey değildir!2 dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm nazarını çevirip: "Ey İbnu'l-Hattab, Allah seni (doğruya) isabet ettirdi" buyurdu." Ebu Davud, Salat 194, (1007). 3073 - Ebu Şa'sa (rahimehullah) anlatıyor: "Biz ebu Hüreyre (radıyallahu anh) ile birlikte mescidde oturuyorduk, Müezzin ezan okudu. Bir adam kalkıp yürümeye başladı. Ebu Hüreyre, adam mescidden çıkıncaya kadar gözleriyle onu takip etti ve: "Şu adam Ebu'l-Kasım aleyhissalatu vesselam'a asi oldu!" buyurdu." Müslim, Mesacid 258, (655); Ebu Davud, salat 43, (536); Tirmizi, Salat 150, (204); Nesai, Ezan 40, (2, 29). 3074 - Simak İbnu Harb anlatıyor: "Cabir İbnu Semüre (radıyallahu anh)'ye dedim ki: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'la beraber oturdun mu?" "Evet dedi, hem de çok. Sabah namazı kılınca, namaz kıldığı yerden güneş doğuncaya kadar kalkmazdı. Bu esnada (cemaat) birbirlerine cahiliye devri ile ilgili şeyler anlatırlar ve gülerlerdi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm da tebessüm buyururlardı." Müslim, Mesacid 286, (670); Ebu Davud, Salat 301, (1294); Tirmizi, salat 412, (585); Nesai, Sehv 99, (3, 80). 3075 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bedeviler, sakın namazınızın isminde size galebe çalıp değiştirmesinler. Çünkü onun Kitabullah'taki ismi "işâ" (yatsı)dır. Bedeviler develerini sağarken karanlığa kalırlar da (yatsıya ateme derler)." Müslim, Mesacid 228, (644); Ebu Davud, Edeb 86, (4984); Nesai, Mevakit 23, (1, 270). 3076 - Abdullah İbnu Muğaffel (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bedeviler, akşam namazınızın isminde sakın-size galebe çalmasınlar!" (Resulullah devamla) dedi ki: "Bedeviler ona (sadece) işâ derler." Buhari, Mevâkit 19. 3077 - Ebu Berze el Eslemi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) yatsıdan önce uyumayı, sonra da konuşmayı mekruh addederdi.'' Buhari, Mevâkit 23; Müslim, Mesâcid 237; (647); Ebu Dâvud, Salât 3, (398); Tirmizi, Salât 125. 3078 - Hz. Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) ve yanlarında ben de bulunduğum halde müslümanların meselelerini (konuşmak için) gece geç vakte kadar uyanık kalırlardı." Tirmizi, Salât 126. 3079 - Ashab'tan Huzâ'alı birinin rivâyet ettiğine göre, bir gün: "Keşke (yatsı) namazımı kıIıp da istirahat etseydim'' diye temennide bulunmuştu. Kendisini bu sözü sebebiyle ayıpladılar. Onlara şu cevabı verdi: "Ben Resulullah'ın şöyle söylediğini işittim: "Ey Bilal, ikamet oku da bizi rahatlat!'' 3080 - Hz. Ali'ye ait bir başka rivâyette, Hz. Ali: "Namazımı kılar istirahat ederim'' demişti. Kendisini ayıpladılar. O da şu cevabı verdi: "Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı işittim. Şöyle demişti: "Ey Bilal kalk, bizi namazla istirahate kavuştur." Ebu Dâvud, Edeb 86, (4985, 4986). 3081 - Osman İbnu Ebi'l-As (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resülü dedim, şeytan benimle namazımın ve kıraatimin arasına girip kıraatimi iltibas etmeme sebep oluyor, (ne yapayım?)'' Aleyhissalâtu vesselâm bana şu cevabı verdi: "Bu Hınzeb denen bir şeytandır. Bunun geldiğini hissettin mi ondan Allah'a sığın. Sol tarafına üç kere tükür!'' (Osman İbnu Ebi 'I-As) der ki: "Ben bunu yaptım, Allah Teâla Hazretleri onu benden giderdi." Müslim, Selâm 68, (2203). ÖĞLE NAMAZI VAKTİ6157 - Habbab (İbnu Eret) ve Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anhümâ anlatmışlardır: "Biz Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a kızgın kumların hararetinden şikayet ettik. Fakat şikayetimizi dinlemedi. ÖĞLEYİ SERİNLİĞE BIRAKMA 6158 - Muğire İbnu Ş'u'be radıyallahu anh anlatıyor: "Biz Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ile birlikte öğleyi gün ortası sıcaklığında kılardık. (Bir ara) bize: "Öğle namazını serinliğe bırakın. Zira hararetin iddeti cehennemin kabarmasındandır" buyurdular." 6159 - İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Öğle namazını serinliğe bırakın." AKŞAM NAMAZI VAKTİ 6160 - Abbâs İbnu Abdi'l-Muttalib radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ümmetim, akşam namazını yıldızlar cıvıldaşıncaya kadar tehir etmedikçe fıtrat üzerine devam eder." Ebu Abdillah İbnu Mace der ki: "Muhammed İbnu Yahya'nın şöyle dediğini işittim: "Bu hadis hakkında alimler Bağdat'ta anlaşmazlığa düştüler. Ben ve Ebu Bekr el-A'yan, Avvâm İbnu Abbâd İbni'l-Avvâm'a kadar gidip sorduk. Bize, babasına ait asıl nüshayı çıkardı, araştırdı, hadisi orada buldu." YATSIDAN ÖNCE YATILMAZ, SONRA KONUŞULMAZ 6161 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm, bize, yatsı namazından sonra gece sohbetini kıtmıştır, yani bize bunu yasaklamıştır." YATSIYA ATEME DEMEYİN 6162 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bedeviler, (yatsı) namazı meselesinde size galebe çalmasınlar." İbnu Harmele şu ilavede bulundu:- Bu namazın adı işâ (=yatsı)dır.- Bedevîler ona, develeri sebebiyle geciktirip tehir ettikleri için "ateme" derler." NAMAZDA İSTİAZE VE KIRAAT6200 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Allahümme inni euzü bike mine'ş-şeytani'r-racim ve hemzihi ve nefhihi ve nefsihi "Allahım, şeytan-ı racimden, onun dürtmelerinden, telkinlerinden, atacağı kibirden sadece sana sığınırım" diye dua ederdi." KIRAATA NE İLE BAŞLANIR? 6201 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam namazın kıraatini "Elhamdulillahi Rabbi'l-alemin..." ile başlatırdı." CUMA GÜNÜ SABAH NAMAZINDA KIRAAT 6202 - Mus'ab İbnu Sa'd'ın babası Sa'd İbnu Ebi Vakkas ve İbnu Mes'ud radıyallahu anhüm'ün anlattıklarma göre: "Resulullah aleyhissalatu vesselam cuma günü sabah namazında "Elif-lâm-mim tenzil ve Hel etâ a'le'l-İnsan" surelerini okurdu." ÖĞLE VE İKİNDİDE KIRAAT 6203 - Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın ashabından Bedir savaşına katılanlardan otuz tanesi toplanarak aralarında: "Gelin, Resulullah'ın namazda sessiz okuduğu kıraatın kaç ayet olduğunu kıyaslayarak tesbit edelim" dediler. Bu hususta iki kişi bile ihtilaf etmedi. Aleyhissalatu vesselam'ın öğle namazında okuduğu ayetin miktarını kıyas suretiyle hesaplayıp otuz ayet kadar olduğunu tesbit ettiler. İkinci rekatte okuduğu bunun yarısı kadardı. Aynı ölçümü ikindi namazı için de yaptılar. İkindinin kıraati öğlenin son iki rekatındaki kıraatin yarısı kadardı." AKŞAM NAMAZINDA KIRAAT 6204 - İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam akşam namazında "Kul ya eyyühe'l-kafirün" ve "kul hüvallahu ahad" surelerini okurdu." İMAMIN ARKASINDA KIRAAT 6205 - Ebu Said radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "İster farz ister nafilelerde olsun her rekatte "elhamdulillahi Rabbi'l-alemin" suresi ile bir başka sure okumayanın namazı namaz değildir." 6206 - Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "İçinde Fatiha suresi okunmayan her namaz noksandır, noksandır." 6207 - Ebu'd-Derda radıyallahu anh'ın anlattığına göre: "Bir adam kendisine: "Namazda imam okurken ona uyan kimse de Kur'an'dan okur mu?" diye sormuş, o da şu cevabı vermiştir: "Bir adam, Aleyhissalatu vesselam'a her namazda kıraat var mı ?" diye sormuutu da Aleyhissalatu vesselam'dan: "Evet!" cevabını almıştı. Bunun üzerine cemaatten biri de: "Bu vacip oldu" demişti." 6208 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Kim imama uymuş ise, imamın kıraatı onun da kıraatidir" buyurdular." AMİN'İ CEHREN SÖYLEMEK 6209 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "İnsanlar amin demeyi terkettiler. Halbuki Resulullah aleyhissalatu vesselam, namazda "gayri'l mağdubu aleyhim ve la'd-dallin" deyince amin derdi, bunu ön saftakiler işitirdi, sonra mescid amin sesiyle dalgalanırdı." 6210 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın "Ve la'd-dallin" deyince amin dediğini işittim." 6211 - Hz. Aişe radıyallahu anha'nın anlattığına göre: "Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Yahudiler, sizi, selamınız ve amin deyişiniz sebebiyle kıskandıkları kadar bir başka şey için kıskanmamışlardır" buyurmuşlardır." 6212 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Yahudiler sizi, amin deyişiniz kadar bir başka şey için kıskanmazlar. Öyleyse amin sözünü çok söyleyin." RÜKUYA GİDERKEN RUKUDAN KALKARKEN ELLERİ KALDIRMA 6213 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın, namazda, iftitah tekbiri sırasında ellerini omuzlarının hizasına kadar kaldırdığını gördüm. Rüku sırasında da, (rükudan) secdeye gitme) sırasında da aynı şekilde kaldırıyordu." 6214 - Umayr İbnu Habib radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam farz namazda, her tekbir ile beraber ellerini kaldırırdı." 6215 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, her tekbir sırasında ellerini kaldırırdı." 6216 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, namaza girdiği vakit ve rükuya giderken ellerini kaldırırdı." 6217 - Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma, namaza başlarken ellerini kaldırırdı. Rükuya gidince, rükudan başını kaldırınca aynı şekilde ellerini kaldırırdı ve derdi ki: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ı bu şekilde yapıyor gördüm." İbrahim İbnu Tahman ellerini kulaklarına kadar kaldırırdı. NAMAZDAKİ RÜKU 6218 - Ali İbnu Şeyban radıyallahu anh anlatıyor: "Kavmimizin heyetiyle Resulullah aleyhissalatu vesselam'a geldik. Ona biat ettik ve arkasında namaz kıldık. Aleyhissalatu vesselam namazını tam yapmayan yani rüku ve secdede belini düzgün tutmayan bir adama gözünün ucuyla baktı. Resulullah namazı kılınca: "Ey müslümanlar, rüku ve secdede belini düzgün tutmayan kimsenin namazı namaz değildir" dedi." 6219 - Vabısa İbnu Ma'bed radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ı namaz kılarken gördüm, rüku yapınca sırtını (başını) dümdüz yapıyordu. Öyle ki üzerine su dökülecek olsa öyle sabit kalacaktı." ELLERİ DİZLER ÜZERİNE KOYMA 6220 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam rüku sırasında ellerini diz kapakları üzerine koyar, pazularını da (karnından yanlara doğru) uzaklaştırırdı." RÜKUDAN DOĞRULURKEN NE OKUMALI? 6221 - Ebu Cuheyfe anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam namazdayken, yanında nasiblerden bahis açıldı. Bir adam: "Falanın nasibi atlardadır" dedi. Bir diğeri: "Falanın nasibi de develerdedir" dedi. Bir başkası da: "Falanın nasibi koyunlardadır" dedi. Bir diğeri "Falanın nasibi kölededir" dedi. Aleyhissalatu vesselam namazını kılıp son rek'at(ın rükuun)dan başını kaldırınca: "Ey Rabbimiz! Semavat ve arz dolusu, daha başka dileyeceğin şeyler dolusu hamdimiz sanadır. Ey Rabbimiz! Senin verdiğine mani olacak yoktur. Men ettiğin şeyi de verecek yoktur. Nasib sahibinin de bir faydası yoktur. Nasibi veren de sensin" dedi ve Aleyhissalatu vesselam onlara, dediklerinin doğru olmadığını duyurmak için sesini nasib kelimesinde uzattı." İKİ SECDE ARASINDA OTURMA 6222 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam bana: "Başını secdeden kaldırınca, köpeğin ayaklarını dikip mak'adının üzerine oturduğu şekilde oturma. Kabalarını ayaklarının arasına al ve ayaklarının üst kısmını yere yapıştır" buyurdular." İKİ SECDE ARASINDA NE DEMELİ? 6223 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam gece namazında, iki secde arasında: "Rabbi'ğ-fir li ver'hamni vecburni ve'rzukni verfa'ni (Rabbim! Beni mağfiret et, bana rahmet buyur, kırıklarımı iyileştir hana rızık ver derecemi yükselt)" diye dua ederdi." PEYGAMBER'E SALAVAT 6224 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh şöyle dedi: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a salavat okuyunca salavatı güzel yapın. Zira siz bilemezsiniz, belki bu salavatınız ona arzedilir." Kendisine: "Öyleyse (güzel olan salavatı) bize öğretin!" dediler. O da: "Şöyle söyleyin: Allahümme'c'al salateke ve rahmeteke ve berekatike ala seyyidi'l-mürselin ve imami'l-Muttakin ve hatemi'n-nebiyyin Muhammedin abdike ve Resulike imamı'l-hayri ve kaidi'l-hayrı ve Resulir-rahmeti. Allahümme'b'ashu makamen mahmuden yağbituhu bihi'l-evvelin ve'l-ahirün. Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammedin kema sallayte ala İbrahime ve ala al-i İbrahime inneke hamidun mecid. Allahümme barik ala Muhammedin ve ala ali Muhammedin kema barekte ala İbrahime ve ala al-i İbrahime inneke hamidun mecid. (Allahım salatını, rahmetini, bereketlerini peygamberlerin efendisi, muttakilerin imamı ve peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed'e kıl. O senin kulun ve elçindir, hayrın imamı, hayrın komutanı, ve rahmet peygamberidir. Allahım! Onu makam-ı Mahmud üzere dirilt, ondan önce gelenler de sonra gelenler de bu makamı sebebiyle ona gıbta ederler. Allahım! Muhammed'e, Muhammed'in aline salat et, tıpkı İbrahim'e ve İbrahim'in aline salat ettiğin gibi. Sen hamid ve mecidsin. Allahım, Muhammed'i ve Muhammed'in alini mübarek kıl, tıpkı İbrahim'i ve İbrahim'in alini mübarek kıldığın gibi, sen hamid ve mecidsin)." 6225 - Amr İbnu Rabi'a radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Bana salavat okuyan bir mü'min yoktur ki ona melekler rahmet duası etmemiş olsun. Bu, bana salavat okuduğu müddetçe devam eder. Öyleyse kul bunu, ister az ister çok yapsın!" 6226 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim bana salavat okumayı unutursa, cennetin yolunu terketmiş olur." TEŞEHHÜDDE NE OKUMALI? 6227 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam bir adama: "Namazda (oturunca) ne diyorsun?" diye sordu. Adam: "Ben teşehhüdü okurum, sonra Allah'tan cenneti isterim, ateşe karşı O'na sığınırım. Ama vallahi, ben ne senin mırıldanmalarını ne de Muaz'ın mırıldanmalarını (sessizce yapılan dualar) bilmiyorum" dedi. |