Bütün Ehl-i sünnet
âlimleri,
ittifak ile şefaati kabul ederke, nakilden çok akla tâbi olan Mutezile
denilen sapık bir fırka ve Vehhabiler şefaati
inkâr etmiştir.
Günümüz
bazı yazarları da Peygamber efendimize düşmanlık ederek, “Kur'anı
getirmekle onun vazifesi bitmiştir. Kimseye faydası olmaz, şefaat
edemez” diyorlar. Onun, âlemlere rahmet olarak geldiğini kabul
etmiyorlar, Mutezileye, Vehhabilere inanıyorlar da, şefaatin hak
olduğunu bildiren âyet ve hadisleri inkâr ediyorlar.
Halbuki Kur’an-ı kerimde
mealen buyuruluyor ki:
(Resule
itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]
(Allah
ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab
71]
(Peygamberin
verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!) [Haşr 7]
(De
ki; “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]
Bu âyet-i kerime gelince, münafıklar, “Muhammed kendisine tapılmasını
istiyor” dediler. Şimdiki mezhepsizler de, “Peygamber, Allah’tan üstün
tutuluyor” diyorlar. Bunun üzerine aşağıdaki âyet-i kerime inmiştir.
(De
ki; “Allah’a ve Peygambere itaat edin! [İtaat etmeyip] yüz
çeviren [kâfir olur] Elbette Allahü teâlâ kâfirleri sevmez.) [Al-i
İmran 32]
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allahü
teâlâ, şefaat edene ve şefaat edilene izin vermedikçe, hiç kimse şefaat
edemez. Kalblerindeki müthiş korku giderilince, [şefaat
bekleyenler, şefaat edenlere] “Rabbiniz şefaat hakkında ne buyurdu?”
diye soracaklar. Onlar [şefaat edenler] ise, “Hak olanı buyurdu
[şefaate izin verdi]” diyecekler.) [Sebe
23]
(O
gün, kimse şefaat edemez. Ancak Rahman olan Allah’ın izin verdiği ve
sözünden hoşlandığı kimse şefaat eder.) [Taha 109]
(Rahman
olan Allah’ın nezdinde söz ve izin alanlardan başkası şefaat
edemez.) [Meryem 87]
(Allah’ı bırakıp da, taptığı putlar şefaat edemez. Ancak hak dine
inanıp ona şahitlik eden kimseler şefaat eder.) [Zuhruf 86]
(Onlar, Onun rızasına kavuşmuş olandan başkasına şefaat
etmezler.) [Enbiya 28]
(Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için
izin verilen, göklerde nice melekler vardır.) [Necm 26]
(Allah’ın izni olmadan kim şefaat edebilir?) [Bakara 255]
(Allah’ın
izni olmadan hiç kimse şefaatçi olamaz.) [Yunus 3]
(Bütün
şefaatler Allah’ın iznine bağlıdır.) [Zümer
44]
Bu âyet-i kerimelerde görüldüğü gibi, şefaat yetkisine sahip olanlar,
ancak Allahü teâlânın izni ile şefaat edeceklerdir.
Yukarıdaki âyet-i kerimelerde, Allah’ın izni olmadan kimsenin şefaat
edemiyeceği açıkça bildirilmektedir. Ancak Allah’ın izin verdiklerinin
bundan müstesna oldukları, yani ancak Allah’ın izni ile şefaat
edecekleri bildirilmiştir.
Kimler
şefaate kavuşur?
Kâfirlere
şefaatçi olmadığını ve putların şefaat edemiyeceğini gösteren âyetleri
vehhabiler müslümanlara yüklemeye çalışıyorlar, Peygamberler de şefaat
edemez diyorlar. Şefaate sadece iman ehli kavuşacak, kâfirler şefaatten
mahrum kalacaklardır.
Kur’an-ı
kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Artık
şefaat edicilerin şefaati, onlara fayda vermez.) [Müddesir 48]
(O gün zalimler için, müşfik bir dost, sözü dinlenecek şefaatçi
de yoktur.) [Mümin 18]
(Kâfir
için dost ve şefaatçi yok) demek, (Müminler için dost ve
şefaatçi var) demektir. Mesela Mümin suresinin 7, 8 ve 9.âyet-i
kerimelerinde, meleklerin müminler için dua ettiği bildirilmektedir.
Meleklerin duası elbette kabul olur.
(Kitabın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi
bekliyorlar? Haber
verilenler ortaya çıktığı gün, önce onu unutmuş olanlar, “Rabbimizin
Peygamberleri elbette bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin,
yahut geriye çevrilsek [dünyaya tekrar gitsek] de
işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek” derler. Doğrusu kendilerini
mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler [putlar] onları koyup
kaçmışlardır.) [Araf 53]
(Orada
putlarıyla çekişerek derler ki: “Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta
idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar
ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke
geriye bir dönüşümüz olsa da, inananlardan olsak.) [Şuara
96-102]
(Allah'a
koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçi çıkmayacaktır.
Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir.) [Rum 13]
(Ondan
başka ilahlar mı edineyim? O Rahman olan Allah, eğer bana bir zarar
dilerse putların şefaati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramaz.)
[Yasin
23]
Yukarıdaki
âyetler, kâfirlere putların şefaat edemiyeceğini göstermektedir. Bu
âyetleri ileri sürerek, (Müslümanlara Peygamberler, melekler, âlimler,
evliya, şehidler, Kur’an-ı kerim şefaat edemez) diyerek cahilce iftira
ediyorlar.
Resulullah
efendimiz açıklıyor
Allahü
teâlâ, (Ey Resulüm, Kur’anı insanlara açıkla) buyuruyor. Resulü de
açıklıyor:
(İsra
suresinin (yakında Rabbin sana makamı mahmudu verecektir) [mealindeki]
âyet-i kerimedeki "Makamı mahmud" bana verilecek şefaat hakkıdır.) (2)
(Ahirette
ilk şefaat eden ve şefaati kabul olan ben olacağım.) (3)
(Kıyamet
günü en önce ben şefaat edeceğim.) (4)
(İmanla
ölen herkese şefaat edeceğim.) (1), (4)
(Her
Peygamberin, müstecab [kabul olan] bir duası vardır. Ben duamı,
ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.) (1)
(Ümmetimin
yarısının Cennete girmesi ile şefaat etmem arasında serbest bırakıldım.
Şefaat etmeyi seçtim. Çünkü şefaatimle daha çok kimse Cennete girer.) (3)
(Benden
önce hiçbir Peygambere verilmeyen beş şeyden biri şefaattir. Şirk üzere
ölmeyen [imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) (5)
(Ümmetimden
büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.) (6)
Peygamber
efendimiz, günahkârlara şefaat edeceğini bildirince, Hz. Ebüdderda,
(İmanı olan hırsız ve zâniler de şefaate kavuşacak mı?) diye sual etti,
(Evet, onlara da şefaat edeceğim) buyurdu. (7)
(Nefslerine
aldananlara şefaat edeceğim.) (8)
(Kıyamette,
kum sayısından daha çok kimseye şefaat ederim.) (9)
(Ehl-i
beytimi sevenlere şefaat edeceğim.) (7)
(Eshabımı
kötüleyenden başka, herkese şefaat edeceğim.) (1)
(Kabrimi
ziyaret edene şefaatim vacip oldu.) (1),
(4)
(Kabrimi
ziyaret edenin şefaatçisiyim.) (9)
(Sırf
beni ziyaret için gelen, Allah’ın izniyle şefaatime kavuşur.) (4)
(Medine’de
ölenlere şefaat ederim.) (2)
(Medine’nin
sıkıntılarına katlanana, şefaat ederim.) (4)
(Sünnetimi [imanını]
elinden kaçıran kimseye [kâfire]
şefaatim
haram oldu.) (10)
(Şefaatime
inanmayan kimse, ona kavuşamaz.) (10)
(Şefaatime
kavuşmak isteyen kızını fasıka vermesin!) (10)
(Şefaatime
en layık olan, bana en çok salevat okuyandır.) (2)
(Cuma günü ve gecesi çok salevat getirene şefaat ederim.) (11)
(Ümmetimden
geri kalan olur korkusu ile Cennete girdiğim halde tahtıma oturmam.
Allahü teâlâya, "Ya Rabbi ümmetim ümmetim" derim. Rabbim "Ümmetine ne
yapmamı istiyorsun?" buyurur. Ben de "Ya Rabbi onların hesaplarını
çabuk gör, sıkıntıdan kurtulsunlar" derim. Cehennemliklerin listesi
bana verilir. Onlara şefaat ederim. Hatta Cehennem hazini Malik
"Ümmetinden cezalanacak kimse bırakmadın" der.) (11),
(9)
(Rabbin
sana [ahirette çeşitli nimetler, şefaat izni] verecek, sen de
hoşnut, razı olacaksın) mealindeki Duha suresi beşinci âyet-i
kerimesi inince, Resulullah efendimizin, (Ümmetimden bir kişi
Cehennemde kalsa razı oldum demem) diye söylediği tefsirlerde
bildirilmiştir. (Tibyan)
Lütfu ile
daha fazla
verir
Şuarâ
suresinin 100. âyetinde, Cehennemdekilerin, (Bizim için şefaat edici
[şefaat etmesine izin verilen] kimse yoktur) dedikleri
bildirilmektedir. Şurâ suresinin 26. âyetinde ise, (İman edip salih
amel işleyenlerin dualarına icabet eder. Lütfundan, fazlasını da verir)
buyuruluyor. Fazlasını verir ifadesi, “Onlara şefaat edici
arkadaşlar verir ve beraber Cennete girerler” diye tefsir
edilmiştir. (İhya)
Hadis-i
şerifte de buyuruldu ki:
(Kıyamette
Peygamberler, âlimler ve şehidler şefaat eder.) (3)
Bütün müfessirler, muhaddisler ve fakihler gibi, dört mezhep imamı da
şefaatin hak olduğunu bildirmişlerdir. Bütün âlimlerin en büyüğü olan
imam-ı
a’zam hazretleri, (Peygamberler, âlimler ve salihler,
günahkârlara şefaat edecektir) buyurdu. (Fıkh-ı ekber)
Buraya kadar, şefaatin hak olduğunu bildiren âyet-i kerime ve hadis-i
şerifler ile Ehl-i sünnet âlimlerinin yazılarından bazısını bildirdik.
Kur’an-ı kerimi açıklayan Peygamber efendimiz ve Eshabı ve Ehl-i sünnet
âlimlerinin tamamı şefaatin hak olduğunu bildirmiştir. Bir hadis-i
şerifin Kur’an-ı kerime aykırı olup olmadığını en iyi bilen muhaddisler
ve diğer Ehl-i sünnet âlimleridir. Bütün muhaddisler, şefaatle ilgili
hadis-i şerifleri bildirmişlerdir. Onlar, bir hadisin Kur’an-ı kerime
aykırı olup olmadıklarını bilemiyor da, Mısırlı, Suriyeli ve yerli
türedi mezhepsizler mi biliyor?
Sen razı olana kadar
Putlarla
ilgili âyet-i kerimeleri gösterip, (Resulullah müminlere şefaat edemez)
demek, mezhepsizliğe has bir taktiktir.
Duha suresinin, (Sen razı olana [yeter diyene] kadar, her
dilediğini vereceğim) mealindeki 5. âyeti, Allahü teâlânın,
Peygamberine bütün ilimleri, bütün üstünlükleri, ahkam-ı İslamiyeyi,
düşmanlarına karşı yardım ve ümmetine kıyamette her türlü şefaat ve
tecelliler ihsan edeceğini vaad etmektedir.
Bu
âyet-i kerime gelince, Cebrail aleyhisselama bakıp, (Cehennemde bir
müminin kalmasına razı olmam) buyurdu.
Yine buyurdu ki:
(O
kadar çok kimseye şefaat ederim ki, Rabbim Allahü teâlâ, bana, “Razı
oldun mu?” diye sorunca, “Evet razı oldum” derim.) (11),
(5), (9)
(Kıyamette Sırat köprüsünün başında durur, ümmetimin geçmesini
beklerim. Allahü teâlâ, "Dilediğini iste, istediklerine şefaat et,
şefaatin kabul olunacaktır" buyurur. Ümmetime şefaatten sonra,
yalvarmaya devam ederim. Rabbim bana "Ümmetinden ihlasla bir defa "La
ilahe illallah" diyen ve imanla ölen herkesi Cennete koy" buyuruncaya
kadar yerimden kalkmam.) [İ. Ahmed]
(Allahü teâlâ bana, "Ümmetinin üçte ikisini sorgusuz sualsiz Cennete
koymamı mı istersin, yoksa şefaat izni mi istersin?" buyurdu. Ben de
şefaat hakkı vermesini istedim. Şefaatim elbette bütün
müslümanlaradır.) (9)
(Şirk üzere ölmeyen [imanla ölen] herkese şefaat edeceğim.) [İbni
Hibban]
Resulullahı
vesile edenlerin, onun şefaati ile tevbelerinin kabul olunacağını şu
âyet-i kerime de göstermektedir:
(Nefslerine zulmedenler, sana gelip, Allah’tan af diler
ve Resulüm
olarak sen de, onlar için af dilersen, Allahü teâlâyı, tevbeleri kabul
edici ve merhamet edici bulurlar.) [Nisa 64]
Resulullah gibi
şefaatçi olmasaydı
Kabirden,
önce Resulullah efendimiz, üzerinde Cennet elbisesi ile kalkacak. Burak
üzerinde, elinde liva-ül-hamd isimli bayrakla mahşer yerine gidecek,
Peygamberler ve bütün insanlar bu bayrağın altında duracak, hepsi,
beklemekten çok sıkılacak, önce Peygamberlerden Hz. Âdem, sonra Hz.
Nuh, sonra Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa’ya gidip, hesaba başlanması
için şefaat etmelerini dileyeceklerdir. Her biri, birer özür
bildirerek, Allahü teâlâdan utandıklarını söyleyecekler, şefaat
edemiyecekler, sonra Resulullaha gelip yalvaracaklardır.
Önce, Onun ümmeti, Sırattan geçip Cennete girecektir. Sonra bütün
Peygamberler şefaat edecektir. (1)
Peygamber efendimizin şefaati şöyle olacak:
1-
Makam-ı Mahmud şefaati ile, mahşerde beklemek azabından kurtaracaktır.
2-
Çok kimseyi, sorgusuz, sualsiz Cennete sokacaktır.
3-
Azap çekmesi gereken müminleri azaptan kurtaracaktır.
4-
Günahı çok olan müminleri Cehennemden çıkaracaktır.
5-
Sevapla günahı eşit olup, Araf’ta bekleyen kimselerin Cennete
gitmelerine şefaat edecektir.
6-
Cennete girmiş olanların derecelerinin yükselmesine şefaat edecektir.
Şefaat ile hesaptan kurtardığı yetmiş bin kimsenin her birinin
şefaatleri ile de, yetmişer bin kişi sorgusuz, sualsiz Cennete
girecektir.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
(Peygamberlerin
sonuncusu gibi bir şefaatçi olmasaydı, bu ümmetin günahları kendilerini
helak ederdi. Bu ümmetin günahları çok ise de, Allahü teâlânın af ve
mağfireti de sonsuzdur. Allahü teâlâ, bu ümmete af ve mağfiretini o
kadar saçacak ki, geçmiş ümmetlere böyle merhamet ettiği bilinmiyor.
Doksandokuz rahmetini, sanki bu günahkâr ümmet için ayırmıştır.
Allahü teâlâ, af ve mağfiret etmeyi sever. Günahı çok olan bu ümmet
kadar af ve mağfirete uğrayacak hiçbir şey yoktur. Bunun için, bu
ümmet, ümmetlerin en hayırlısı oldu. Bunların şefaatçileri olan
Peygamberleri, Peygamberlerin en üstünü oldu.
Furkan suresi, 70. âyet-i kerimesinde mealen, (Allahü teâlânın,
günahlarını iyiliklerle değiştireceği kimseler, onlardır. Onun
mağfireti, merhameti sonsuzdur) buyuruldu.) [C.2, m.3]
İmanlı
ölen herkese şefaat
İmanını
muhafaza ederek ölen herkes şefaate kavuşacaktır. Şefaate kavuşabilmek
için imanlı ölmek şarttır. İmanlı ölenler de ebedi kurtuluşa kavuşmuş
demektir.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(O
gün Allah, Peygamberlerini ve iman edip onunla beraber olanları rüsvay
etmez.) [Tahrim 8]
Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, ümmetimin kusurlarını başkalarının
duymaması için onların hesaplarını bana ver!) deyince, Allahü
teâlâ, (Onlar senin ümmetin ise, benim de kullarımdır. Ben onlara
senden daha merhametliyim. Ne sen, ne başkaları onların kusurlarını
bilemez, hesaplarını gizli görürüm) buyurdu. (İ. Gazali)
(Kıyamette “Ya Rabbi, zerre kadar imanı olanı Cennete koy!” diyeceğim.
Hepsi şefaatimle Cennete girecek.) (1)
Hz. Ebu Hüreyre anlatır:
Resulullah
efendimizden, kıyamette şefaatine kavuşacak en mutlu kişinin kim
olduğunu sordum. (Senin hadislerime olan sevginin çokluğunu
bildiğim için, böyle bir soruyu senden önce hiç kimsenin sormayacağını
tahmin etmiştim. O mesud kişi, La ilahe illallah Muhammedün Resulullah
diyerek imanla ölen kişidir) buyurdu. (1)
Dinimiz
İslam'dan "Resulullah
Efendimizin
Şefaati" isimli
yazıdan özetlenmiştir Allah (c.c) razı olsun.
Kaynaklar:
1)
Buhari
2) Tirmizi
3) İbni Mace
4) Müslim
5) Bezzar
6) İmam-ı Ahmed, Nesai,
Tirmizi, Ebu Davud
7) Hatib
8) Deylemi
9) Taberani
10) Şir’a
11) Beyheki
|