Nazar ve Nazar Boncuğu

Hastalıkların maddi olduğu kadar manevi sebepleri de vardır.

Allah Rasulu "Nazar haktır" buyuruyor. Yani bazı insanların bakışlarının maddi ve manevi yapıları üzerinde olumsuz etki yapması bir gerçektir. Bundan Allah'a sığınmalıdır. Yine Allah Rasulu: "Eğer kaderi geride bırakabilecek bir şey varsa o da gözdür" buyurmuştur. (1)

Nazar değmesi vardır ve gerçektir. Bazı insanlar bazi gösterişli insana ve mala, yahutta herhangi birşeye hased ve ihtirasla baktıklarında gözleri değebilir, bunun neticesi olarak da o insan yahut o şey sihhatini kaybeder, hatta ölebilir de. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz buna işaret ederken söyle buyurmustur:"Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar." (3)

Bunun çâresi, bakanların hasedlerini çekecek bir gösterişten uzak olmak, etrafın hasret duymasina vesile olacak görünüş ve hallerden âzâde bir hayat içinde yaşamaktır. Böyle çevrenin durumuyla mütenasip bir tutum içinde olunursa kimse hasedle, hasretle bakmaz. Bakmayınca da göz değmesi vaki olmaz. Bu mânâsiyla göz değmesinin sosyal bir kaynaşmaya da sebeb oldugunu söylemek mümkündür. Bundan korkan insanlar, çevrenin hased ve hasretine sebeb olacak çok gösterişli giyim ve tutumdan uzak kalırlar, birbirine yakın bir hayatı ortaklaşa hased duymadan yaşayabilirler. Bunun içindir ki, dikkati çeken güzel seylerin üzerine çirkinleştirici şeyler takarlar, göz değmesini gerektirmeyecek çirkinliğe bürürler. Insanlar baktıkları güzel şeylere “Maşaallah” demeli, Allah’a nisbetle bundan daha güzelinin yaratılmasının işten bile olmadığını hatırlayarak hasretle bakmaktan uzak kalmalılar. (6)

Nazar Boncuğunun Faydası Var mı?

İslâm’dan önceki devirlerde nazar boncuklarında bir kuvvet ve kudret var zannedilir, bu zan sebebi ile çocukların omuzlarına nazar boncukları takılır, bu boncuklar nazarı önler kabûl edilirdi. Halbuki, nazar boncuğu denen renkli taşlar ve benzeri askılar, birer maddedir. Maddenin ise kendisinde ne bir zararı önleme, ne de dâvet etme kudreti vardır. Iyiliği de, kötülüğü de halkeden Allah’tır. Kullar kendi tutumlarıyla ya iyiliğe, ya da kötülüğe lâyık olurlar. Nazar boncuğu bu liyakati ne önleyebilir, ne de dâvet edebilir. Işte bunun içindir ki âlimlerimiz, bu mânada nazar boncuğu takmanın şirk oldugunu bildirmişlerdir.

Özetleyecek olursak, diyebiliriz ki:

Çocukların omuzbaşlarına takılan boncuklar ne bir kaza ve belâyi önler, ne de bir iyilik ve kötülüğe sebeb olur. Burada akla söyle bir sual gelmektedir:

-Madem ki öyle, dindarlar neden çocuklarına nazar boncukları takıyor, boncuklar asıyorlar? Bu şirk olmuyor mu?

-Dindarlar, nazar boncuğu gibi şeyleri takarken boncuğun kendinde bir kudret olduğuna inanmıyorlar. Belki bütün kuvvet ve kudretin yegâne sahibi olan Allah, bunlar bahanesiyle çocuğumuzu korur, nazar gibi âfetlerden muhafaza eder, inancıyla asıyorlardır. Bu sebeple, bu şirk olmaz. Ancak mekruh olur, tavsiye edilmeyen bir alışkanlık sayılır.

Bundan dolayıdır ki, birçok fıkıh kitaplarında bu mevzuda söyle tavsiyede bulunulmaktadır:

-Erkek çocuklarınıza gümüşten, kızlarınıza da altından “Mâşâallah” yazılı askılar asın. Böylece hem erkeklere gümüş, kızlara altın takı münasip olduğunu ifade etmiş olursunuz, hem de “Mâşâallah” kelimesiyle (Allah dilerse bundan daha güzelini, daha iyisini yaratabilir,) demiş olur; göz değmeyi gerektirecek bir fevkalâdelik olmadığını da hatırlatmış sayılırsınız. Bahsimizi Bediüzzaman Hazretleri’nin eserlerinden aldığımız bir cümle ile bağlamak istiyorum.

-Bâzan kelâm küfür görünür, ama sahibi kâfir olmaz.

Demek ki mü’minlerin bâzi söz ve hareketleri küfür gibi görünürse de mü’mini kâfir yapmaz. Zira iyi niyeti, mâsum maksadı onu küfür görünen hareketin vebalinden kurtarır.

Bununla beraber böyle dışı günah görünen söz ve hareketlerden de uzak kalmalı, ilk bakışta şirke nisbet edilecek hâllerden beri bulunmalıyız.  (3)

Okumak suretiyle tedavi

Hz.Peygamber ve sahabe tarafından yapılmış, caiz ve etkili olduğu görülmüştür. Sahih hadis kitaplarında bu nevi tedavide daha ziyade Fatiha, İhlas, Felak ve Nas sureleriyle bazı duaların okunduğu rivayet edilmektedir. Bu sure ve duaların, nazar değmesi gibi manevi sebaplere dayalı hastalıklara da, belli durumlarda yılan ve akrep sokması gibi maddi sebepli hastalıklara da okunduğu ve netice alındığı bildirilmektedir. Okuma ile tedavinin caiz olabilmesi için; okunanın ayet, hadis veya manası anlaşılan bir dua olması, şifa verenin yalnız Allah olduğunun bilinmesi, gayri meşru bir maksada hizmet etmemesi, tıbbi tedavinin önünü kapatmaması gibi şartlar ileri sürülür. (5)

Kaynaklar:
1) Büyük Kadın İlmihali, Rauf PEHLİVAN, Sayfa: 381-382, 1993
2) İlmihal 2, Sayfa: 166-167 Türk Diyanet Vakfı, 1999
3) Dini Çözümler, Ahmed Şahin