Dini Konularda Soru ve Cevaplar

Harikulade Şeyler Nasıl Olur? (4)

Hârikulade şeyler, tamamen Allah'ın kudreti ile olur. Kulun herhangi bir tesiri yoktur. Çalışmak veya gayret sarfetmekle elde edilemez.

Hârikulade haller dörttür:

1. Mucize: Davasını, inkarcılara isbat etmek için peygamberler tarafından gösterilen bir haldir. Mücizeleri, kafir, fasık veya mümin olsun herkes görür. Peygamberler istedikleri zaman, Allah'ın izniyle mucizeleri icad ederler.

2. Kerâmet: Şeriata uyan, Allah tarafından korkan veliler tarafından gösterilir. Evliyaların kerametini, bir başka veli veya itaatkar müslümanlar görür. Muayyen vakitlerde ibadete teşvik için Allah'ın velilere bahş ettiği hallerdir. Velilerin kerametleri:

  • Uzun mesafeleri kısa bir zamanda katetmek,
  • İstediği anda yiyecek, içecek ve giyecekleri hazır kılmak,
  • Su üzerinde yürümek,
  • Cansız varlıklarla konuşmak,
  • Uzak mesafelerden görmek ve işitmek
3. Maûnet: Avamdan olan bir kimseden zâhir olur. Bir sebebe müstenid değildir.

4. Mekr ve istidrac: İlahlık iddia eden kâfir, bidat ehli ve Deccal'ın elinden zuhur eden şeylerdir. Bunlar ne mucize ne de keramettir. Onların ihtiyaç duyduğu şeylerin verilmesinden ve isteklerinin kabulünden ibarettir.

Müslümân olmak için ne gibi formalite lâzımdır?  (1)
  • Müslüman olmak için hiçbir formaliteye, müftiye, imama gıtmeğe lüzum yokdur.
  • Kalbi ile imân etmekle ve ahkâmı islâmiyyeyi öğrenmek ve yapmakla olur.
  • İmân etmek için, (Kelime-i şehâdet söylemek ve bunun ma’nasını bilmek lâzımdır.
  • Bu kelimenin ma’nâsını bilmek ve inanmak da, (Ehl-i sünnet) âlimlerinin bildirdiği şeyleri öğrenip bilmekdir ve bunlara inanmakdır
"Zebani" Demek Doğru mu?
  • Zebâniler Cehennemde vazifeli meleklerdir.
  • Melekler Allahü teâlânın kıymetli kıymetli kullarıdır ve zulüm etmezler.
  • Yiyip içmezler, evlenmezler.
  • Erkek veya dişi değillerdir.
  • Sol omuzumuzdaki günahlarımızı yazan meleği kötülemek doğru olmadığı gibi, cânileri, zâlimleri hainleri, din düşmanlarını Cehennemdeki meleklere benzetmek de asla doğru değildir.
  • Bu bakımdan kötü insanları anlatırken “Zebâni gibi” demek çok çirkindir. Çünkü meleklerin günah işlemediğıne inanmamız şarttır. Meleklerin günah işlediğini söylemek uygun değildir.
Evliyanın Her Dediğine Uyulur mu? (2)

Evliya keşiflerinde bazen hata edebilir, onun için her dediğine uymak konusunda temkini ve tedbirli olmak gerekir.
              
İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektubatında bu konuyuşu şu şekilde açıklıyor: 

  • Evliyânın keşfinde hatâ etmesi, yanılması, müctehidlerin ictihâdda yanılması gibidir; kusûr sayılmaz.
  • Bundan dolayı, Evliyâya dil uzatılmaz. Belki, hatâ edene de, bir derece sevâb verilir.
  • Yalnız şu kadar fark vardır ki, müctehidlere uyanlara, onların mezhebinde bulunanlara da, hatâlı işlerde sevâb verilir.
  • Evliyânın yanlış keşflerine uyanlara, sevâb verilmez. Çünki ilhâm ve keşf, ancak sâhibi için seneddir. Başkalarına sened olamaz.
  • Müctehidlerin sözü ise, mezhebinde bulunan herkes için seneddir.
  • O hâlde, Evliyânın yanlış ilhâmlarına, keşflerine uymak câiz değildir.
  • Müctehidlerin ' rahmetullahi aleyhim ecma' în' hatâ ihtimâli olan sözlerine de uymak câiz ve hattâ vâcibdir.
Günah İmanı Giderir mi? (3)
  • Peygamber Efendimiz'in buyurduğu şekliyle, haramlar ve helaller bellidir. Bunları redetmek, kişinin imanını giderir. Fakat bir insan haramları haram, helalleri de helal olarak kabul ettiği halde bunlarda ihmalker davranırsa mümindir. Mesela:
    • İçki içmek haramdır. Ancak içkinin haram olduğunu kabul etmemek insanı dinden çıkarır. İçkinin haram olduğunu bile bile içerse imanını kaybetmez. Sadece büyük günah işlemiş olur.
    • Oruç tutmak bir emirdir. Bu emri kabul etmemek insanı dinden çıkarır ama haram olduğunu bildiği halde  oruç tutmazsa büyük günah işlemiş olur ama dinden çıkmaz.
  • Eğer bunlarda alışkanlık peydah olmuşsa tehlikelidir. İmanı götürmüyor diye her istediğimizi yapamayız. Haram ve helalleri iyi öğrenmemiz gerekir. Zira küçük de olsa devamlı işlenen günahlar büyük günahlara, büyük günahlar da küfre götürür.
  • Bu durum, hadis-i şeriflerde açıkça buyrulmuştur. Günah işlendiğinde kişinin kalbinde siyah bir nokta meydana gelir. Tevbe edilmezse ve günahlara devam edilirse zamanla karara karara bazı duygularını yitirir ve Allah korusun imanını kaybedebilir.
  • İslam alimleri günah işleyen kulları yaramazlık yapan çocuklara benzetmişlerdir. Ellerinde olmadan, istemeden bir şeyler kırıp döküyorlar. ancak yaramaz çocuk özür dilemesini bilirse, bir daha aynı hatayı yapmamaya gayret gösterirse, anne ve babası yapılan yaramazlığı göz önüne almaz. bir Müslümanın da günahların kendisine zarar vermemesi için böyle davranması gerekir.
İman Nedir?
  • Hz.Peygamberin, Allah'tan getirdiği kesin olarak  bilinen hükümlerin doğruluğunu kabul ve tasdik etmektir. (5)

  • İman esasında kalp ile olur, dil ile ifade edilir. Kısaca iman, Peygamberin getirdiği ilahi emir, hüküm ve bilgileri samimi olarak kabul ve tasdik etmektir. İnsanı gerçek saadete ulaştıran iman budur. Allahu Teala'nın kulunu sevmesi bu imana bağlıdır. Bunun için iman esasları doğru, güzel ve tam bir şekilde öğrenilmeli ve gereği yerine getirilmelidir. (6)

  • Allahü teâlâ'ya inanmandır. Meleklerine inanmandır. Kitaplarına inanmandır. Peygamberlerine inanmandır. Ahıret gününe inanmandır. Kaderin hayrına ve şer­rine inanmanı.  (1)

İmansız Ölmemek İçin Ne Yapmalı? (3)
  • Dünya hayatı geçicidir. bir Müslüman için en güzel son, imanla vefat etmiş olmaktır. Zira, bir insanın ahirette işe yarayacak en önemli mal varlığı, imanıdır. bu sebeplebir Müslüman, son nefesine kadar imanını katbetmemelidir.
  • "Peki, nelere dikkat edelim ki imanımızı yitirmemiş olalım?"
  • Öncelikle, imansız olarak ölmekten korkmamak, imanı tehlikeye sokar. Çünkü dinimizin bildirdiği bir ölçü vardır. Daima "havf ve reca" arasında bulunmak gerekir. Yani korku ve ümit arasında olmak en doğru yoldur. Bunu Hazreti Ömer şu cümleyle özetler: "Cennete yalnız bir kişi girecek deseler ümitlenirim. Cehenneme de yalnız bir kişi girecek deseler korkarım!"
  • "Ben Müslüman oldum, artık son nefesimde imanla gideceğime eminim" demek yoktur. Tehlike her zaman vardır.
    • Nitekim İblis, yaratıldıktan sonra tam 200 bin sene salihlerin ibadeti gibi ibadet etmişken, Allahü tealânın bir emrine karşı geldiği için yüzgeri edilmiştir.
    • Hazreti Musa döneminde, Filistin'de Bel'amı Baura isimli çok ibadet edeb ve her duası makbul olan birsi varmış. Mala tamah ederek, Allahü tealânın kendisine ihsan ettiği dua nimetini mal kazanmak için kullanmış ve helak olmuş.
    • Musa Aleyhisselam'ın akrabalarından Karun isimli birinin dillere destan zenginliği vardı. Zekat vermeyi redettiği için helak oldu ve imansız gitti.
  • Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. İmanı kaybetme tehlikesi her insan için her zaman vardır. Dolayısıyla Müslüman ne son nefesinden tamamen emin olacak, "Ben kurtardım" diyecek, ne de "Mahvoldum, perişan oldum, bir daha kurtulamayacağım" diyecek. İkisinin ortası olacak.
  • Bir kişi iman ettikten sonra Peygamber Efendimiz'in bildirdiği şekilde değil de, kafasına göre İslam'ı yaşamaya kalkarsa bidat sahibi olur. iman ve amelde bidat, Peygamber Efendimiz ve ilk Müslümanlarda görülmemiş uygulamalara denir ki, kişinin son nefesinde imansız gitmesine sebeptir.
İmânın Kuvvetli Olduğu Nasıl Anlaşılır? (1)
  • Bir kimse, dinimize uygun şekilde ibâdet yaptığı halde, günahım çok, ibâdetlerim beni kurtarmaz diye düşünürse, îmânının kuvvetli olduğu anlaşılır.
  • Bu imanımı son nefesime kadar devam ettirebilir miyim diyerek korkan kimsenin îmanının kuvvetli olduğu anlaşılır.
  • İmânının devam edeceğinden şüphe etmemelidir.
İslam Nedir?
  • Allah'ın insanlara Peygamberi Hz.Muhammed (s.a.v.) vasıtasıyla gönderdiği son ilahi dinin adıdır. (5)

  • Allahü teâlâ'dan başka, ibâdete lâyık ve müstehak mabud olmadığına ve Muhammed aleyhisselâmın Onun dinini bildiren Resulü olduğuna şehadet etmen, Namaz kılman, Zekât vermen, Ramazan-ı şerif ayında oruç tutman ve yol için gidip gelmeğe gücün yetiyorsa hac etmendir.  (1)

  • Allah'a, ondan başka îlâh olmadığına, Hz. Muhammed (s.a.s)'ın Allah'ın kulu ve Resulu olduğuna, Allah'ın meleklerine, kitaplarına, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah tarafından yaratıldığına inanma. (8)

  • Allah'a ibadet edip, O'na hiçbir şeyi ortak kılmaman, namazı dosdoğru kılman, farz edilmiş zekâtı vermen, ramazanda oruç tutmandır. (8)

Müslüman Kimdir?
  • Müslüman, diğer müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.
  • Müslüman, sevdiğini Allah için seven, Allah'ı ve Resulü'nü her şeyden çok seven ve Allah kendine imanı nasip ettikten sonra tekrar küfre dönmeyi, cehenneme yüz üstü atılmaktan daha tehlikeli gören kimsedir.
  • Müslüman, diğer müslümanların canına, malına ve namusuna saygı duyan kimsedir.
  • Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve başkalarının zulmetmesine de razı olmaz.
  • Müslüman, özü, sözü ve işleriyle en doğru hareket eden, haksızlık yapmayan, daima her işin iyi yanını görmeye ve almaya çalışan, dünyada her davranışın iyi yanını görmeye ve almaya çalışan kimsedir.
  • Müslüman, İslam dinini kabul eden, Allah'a teslim olmuş kişidir.
İman hakikati ibadetle elde edilebilir mi? (9)

Bir kimse ibadet ve taatle Amentü'nün şartları üzerine mi ibadet etmeli yoksa verilen ömür içerisinde cenneti satın almak karşılığı üzere mi ibadet etmelidir Ya da kişi önce imanını kuvvetlendirip her işi ibadet olacak şekilde mi hayatını devam ettirmelidir?

İmanın hakikati: ALLAH Teâlâ'nın birliğini, Hz.Muhammed (S.A.V.) Efendimizin Peygamberliğini ve ALLAH Teâlâ’dan getirdiklerinde sadık olduğunu kalb ile tasdikten ibarettir. Dil ile ikrar ise, imandan bir rükün ve ondan bir cüz veya sahih olmasının şartı olmayıp, dünyevi hükümleri tatbik edebilmek için gereken bir şarttır.

Amel, yani kalp ile inanılanları bilfiil tatbik etmek, Ehli Sünnet'in ekserisi nazarında imanın hakikatine dâhil değildir. Ameller imandan bir cüz değildir. Yani, kişi amel eksikliğinden dolayı, inkâr hali bulunmadıkça dinden çıkmaz. Bilakis asi ve günahkâr olur. ALLAH Teâlâ dilerse onu affeder, dilerse azap eder.

Binaenaleyh amel ve ibadette tembellik yapıp da ibadet etmemek bir Mümini dinden çıkarmaz. Fakat imanın kemaline ermek, imanı olgun bir hale getirmek ve bunun sahiplerine ALLAH Teâlâ'nın va'd eylediği yüksek nimetlere kavuşmak için ibadet ve ameli salih lazımdır.

İmân ile amelin birbirini tamamlayan bir bütün olduğu, biri olmadan, diğerinin kemale ermediği, Hz.Ali (R.A.) den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin şu hadis-i şeriflerinde de belirtilmiştir.

“İman ve amel, birbirine bağlı ortak iki kardeştirler. ALLAH Teâlâ, biri olmadan diğerini kamil olarak kabul etmez.”1
 
İnsanın var olması da buna benziyor. Ruh ile beden birbirini tamamlayan bir bütündür. Biri olmadan, diğeri insan olarak meydanda kalmaz ve işe yaramaz.
 
Bize düşen vazife “kalbim temizdir” diyerek ibadeti terk etmekten vazgeçmek ve Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimizin yaptığı ve haber verdiği gibi, gücümüzün yettiği kadar inancımızı, amellerimizle ortaya koymaya çalışmaktır. Bu şekilde, her hususta, İslâm esaslarına uygun olarak, bütün gücümüzle çalıştığımız zaman, dinîmizi kemale erdirmiş oluruz.

Çünkü İslam dini, yalnız bir iman ve itikad meselesi olmayıp iman ve amel, yani itikad, ibadet ve ahlakın toplamıdır. Tatbikata intikal etmeyen bir inanç: Meyve vermeyen bir ağaç, küpte saklanan bir altın veya hapiste çürüyen ve kendisinden faydalanılmayan bir kıymet gibidir. Dinin de dinin temeli olan imanın da bir gayesi vardır. O da güzel ahlak ve insanlara faydalı olmaktır. ALLAH Teâlâ'nın rızası, yalnız bir kalb ve vicdan işi olan iman ile değil, o imanın semeresi olan ibadet, salih amel ve güzel ahlak sahibi olmakla, yani inanılanı bilfiil yapmakla elde edilir. Müslüman, amel ettiği için Mümin olacak değil, fakat iman ettiği için amel edecektir.

İman ve amel birbirinden ayrı tutulamaz. Yani bir kimse "Ben şu kadar sene imanımı kuvvetlendireyim, imanım olgunlaşsın da sonra amel ederim." diyemez.
 
İmanın olgunlaşması ve amellerin daha makbul olabilmesi için, Cennet ümidi veya Cehennem korkusuyla değil, yalnız ve yalnızca Allah Teala'nın rızasını kazanabilme gayesiyle ibadet etmek gereklidir.

(1) El-Münavî, Feyzu'l-Kadir, No: 3104

Recm ayetini inkar eden dinden çıkar mı? (9)

Zinayı yapan kimse muhsan yani evli veya dul ise recmedilir, yani taşlanarak öldürülür.1

Hz. Ömer (RA) şöyle demiştir:

“Gerçekten ALLAH Teâlâ, Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimizi hak din ile göndermiş ve kendisine kitabı indirmiştir. ALLAH Teâlâ\'nın indirdiği şeyler içinde recm ayet-i kerimesi de vardı. Bizler o ayet-i kerimeyi okuduk, akledip anladık ve iyice ezberledik. Bunun içindir ki, Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz recmetti, O\'ndan sonra biz de recm ettik. Ben insanlara zaman uzayıp da bir diyenin: Biz ALLAH Teâlâ\'nın kitabında recm ayet-i kerimesini bulmuyoruz, demesinden ve ALLAH Teâlâ\'nın indirmiş olduğu bir farizayı terk etmeleri suretiyle sapıklığa düşmelerinden endişe ediyorum. Recm, ALLAH Teâlâ\'nın kitabında sabit bir haktır. Bu erkeklerden ve kadınlardan evlenip de zina eden, zinası da beyyine yani açık delil ile yahut gebelik ile yahut da itiraf ile sabit olan kimselere uygulanır.”2

Hz. Ömer (R.A.)nun bahsettiği recm ayet-i kerimesi şu idi:

\"Erkek ve kadın iki yaşlı yani evli zina ederse, her ikisini de ALLAH Teâlâ\'dan ibretli bir ceza olarak recmedin. ALLAH Teâlâ aziz ve hakimdir.\"3

Bu recim ayetinin tilaveti yani okunması nesholunmuş, kaldırılmış, hükmü ise ibka edilmiş, baki bırakılmıştır.4

Recm cezası, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz tarafından erkeklerden Maiz b. Malik el-Eslemî\'ye5, kadınlardan da Ezd kabilesinin Gâmid kolundan bir kadına tatbik edilmiştir. Yine Yahudilerin müracaatı üzerine, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz zina yapan bir Yahudi çiftine de recm cezasını uygulamıştır.6

Recm yani zina yapan evli kişilerin taşlanarak öldürülmesi cezası mütevatir derecesinde sünnet ve icma-ı ümmet ile sabittir. Hariciler hariç hiç kimse bu hükme muhalefet etmemiştir.

Kuran-ı Kerim’in veya mütevatir bir sünneti seniyyenin kesin olarak açıklandığı bir hükmü inkar etmek, İslam hududunun dışına çıkmak demektir. Mesela, namaz, oruç, zekat ve hac gibi ibadetlerin farziyeti, öldürme, içki, zina ve gıybet gibi şeylerin yasak oluşu Kur\'anı Kerim\'in nassı ile sabit olduğundan onları inkar etmek küfür ve dalalettir. Bunun gibi de farz olan namazın rekât sayıları, her rekâtta rüku ve secdelerin adedi, Kuran-ı Kerim ile değil, mütevatir olan vahyi gayri metluv ile sabit olmuştur. Bunu da inkâr etmek küfürdür.

Mütevatir, yani inkârı mümkün olmayan bir topluluk tarafından rivayet edilen bir hadis-i şerifi inkar etmek, kişiyi dinden çıkarır. Çünkü mütevatir hadis kesin bilgi ifade eder ve böyle bir hadisi inkâr etmek demek Resululllah (S.A.V.)’i inkar etmek, O’nu yalancı çıkarmak demektir.

Mütevatir olduğu tartışmalı olan hadis-i şerifleri inkar etmek ise, kişiyi bidat sahibi yapar.

(1) Serahsi, Mebsut, 9/36, el-Cessas, Ahkamü\'l-Kur\'ân, 3/41 v.d.
(2) Tirmizi, Hudud:7; No: 1432: 4/38; Buhari, Hudud: 15, No: 6441, 6/2503; Müslim, Hudud:5, No: 1691, 3/1317
(3) İbn-i Hibban, Hudud:1, No:4429, 10/274, Hakim, Müstedrek, 4/359
(4) Suyuti, el-itkan, 2/25, Hakim, Müstedrek, 4/360
(5) Buhari, Muharibin: 13, No: 6438, 6/2502; Müslim, Hudud: 5, No:1691, 3/1320
(6) Buhari, Muharibin: 23, No: 4550, 6/2510, Müslim, Hudud: 6, No: 1699, 3/1326





Kaynaklar
1) Bir Bilene Soralım, İman Bölümü, Cilt 1, İhlas Yayınları
2) Mektubat, İmam-ı Rabbani, 31.Mektup
3) Osman Ünlü, Huzura Doğru 1,3
4) Ehli sünnet İtikadı, Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Bedir Yayınevi, 1996
5) Diyanet İşleri Resmi Sitesi
7) Menzil.net
8) Şamil İslam Ansiklopedisi
9) Dini Meseleler, Mehmet Talu