Bin türlü
isyan, günah,
kötülük, hıyanet içindeyken Allah’ın kendisine
yardım edeceğini, zafer kazandıracağını beklemek akıllı insanların işi
değildir. Allah’ın bize yardım etmesini istiyorsak birtakım sebeplere
tevessül etmemiz gerekir, bunları sayıyorum:
1.
Namaz kılmak... Kur’ân-ı Kerim’de
(Bakara 153), “Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım arayın.
Şüphesiz ki, Allah sabredenlerle birliktedir.” buyrulmaktadır.
Bu âyetten anlaşılacağı üzere Allah’tan yardım isteyenlerin
namaz kılmaları ve sabırlı olmaları gerekmektedir.
2.
İslâm’ın farz kıldığı, teşvik ettiği,
uygun gördüğü iyi ve güzel şeyleri hem kendimiz
yapmamız, hem de bunları başkalarının yapması için
çalışmamız; dinimizin kötü, çirkin
gördüğü şeyleri de önlemeye çalışmamız,
yaptırtmamak için uğraşmamız gerekir. Bu emr-i mâruf ve
nehyi münker farzını yerine getirmeden Allah’ın yardımı gelmez.
3.
Zekâtlarımızı güzelce
hesaplayıp, Şeriatın ve fıkhın emrettiği şekilde gerçek
şahıslara dağıtmamız gerekir. Vazifemiz bununla da bitmez, Allah’ın
bize vermiş olduğu mal, servet ve nafakadan muhtaç
kardeşlerimize fisebilillâh sadaka olarak dağıtmamız gerekir. Bir
kısım din kardeşlerimiz aç, sefil perişan bir vaziyette
sürünürken, biz yan gelip yatarsak, onlarla
ilgilenmezsek ilâhi yardıma nâil olamayız.
4.
Hem büyük, hem
küçük cihad yapmalıyız. Öncelikle nefs-i
emmaremizin azgınlıklarıyla mücadele etmeliyiz. Sonra da, en geniş
mânâsıyla kötülerle, kötülüklerle,
meşru ve yasal sınırlar içinde mücadele etmeliyiz.
5.
İlim, irfan, hikmet, mârifet,
hüner, kültür, sanat, hırfet sahasında gece
gündüz kendimizi yetiştirmeliyiz ve bu konularda din
düşmanlarından daha güçlü, daha üstün
olmalıyız. Cahil Müslüman, zayıf Müslüman demektir.
6.
Peygamberin ism-i şerifi zikredilince,
elimizi kalbimizin üzerine koyup salâvat getirmekle
vazifemizi hakkıyla yapmış olmayız. Peygambere biat etmeliyiz,
Peygamberin Sünnetine sarılmalıyız. Yaptığımız büyük ve
küçük işlerde “Peygamber
Efendimiz Hazretleri benim bu
işi ne şekilde yapmamı isterdi?..” diye sormalıyız. Mesela,
çok
pahalı, çok lüks, çok gösterişli, çok
şatafatlı bir otomobil alırken vicdanımıza bu soruyu sormamız gerekir.
Ne cevap verecektir? “Peygamber, senin böyle gurur ve kibir verici
israflı, sahibini azdıran, israfa yol açan bir binitle gezmeni
hoş görmez...” Ayağımızı buna göre denk alacağız. Peygamberi
sevdiklerini iddia edip de, hayatta O’nun Sünnetine aykırı ne
kadar kötülük ve aşırılık varsa, bunları yapanlar
yalancı ve münafık kişilerdir.
7.
Kur’ân-ı Kerim’de “Allah’a,
Resûlüne ve sizden olan emîr sahiplerine itaat
ediniz.”
buyrulmaktadır. Bizden olan emîr sahipleri kimlerdir? Elbette
fâsık, fâcir, isyankâr, azgın, günahkâr
kişiler değildir. Müfessirler bu âyetin tefsirinde
‘âmîl ve muttakî ulemayı da “Bizden olan emîr
sahipleri” arasında zikretmişlerdir. Kendilerine itaat edilecek ulema,
‘âmîl yani ilmini hayatına uygulayan, icâzetli yani
nûrânî bir silsile ile Resulullah Efendimize bağlı,
muttakî yani takva sahibi, ahlâklı ve faziletli zatlar
olmalıdır. Reformcuları, dinde yenilik ve değişiklik isteyenleri,
kendilerine rehber edinenler sonunda içi ateş dolu bir
uçuruma yuvarlanıp helâk olurlar.
8.
“İki günü birbirine eşit olan
zarardadır” hadîs-i şerifinin ışığında her yeni
günümüzün bir öncekinden daha iyi, daha
hayırlı olması için çalışmalıyız. Daha çok ibadet
etmeliyiz, daha fazla ilim öğrenmeliyiz, daha fazla hayır
yapmalıyız. Hayır hasenat yapmak için ille de zengin olmak
gerekmez. Peygamberimiz “Kardeşine
tebessüm etmen, o da bir
sadakadır”, “Yarım hurma ile olsun kendinizi cehennem ateşinden
koruyunuz” buyurarak bize kolay iyilik yapma, sevap kazanma
yollarını göstermiştir.
9.
Katı kalpli, taş yürekli, merhametsiz
kişilerin halleri ve geleceği iyi ve parlak değildir. Zulme uğrayan,
yaralanan, öldürülen, yakınlarını kaybeden, evleri
yıkılan Müslüman kardeşlerimiz için ağlamamız gerekir.
Şayet ağlayamıyorsak vicdansız, kalpsiz, merhametsiz
Müslümanlarız demektir.
10.
Fikir, görüş, meşreb, metod
bakımından aramızda farklılık, çeşitlilik, ihtilâf olan
Müslüman kardeşlerimizi de sevmeye çalışmalıyız. Allah
bütün müminleri, kesin Kur’ân âyetiyle
kardeş kılmıştır. Meşreb ve görüş farkı yüzünden
iman kardeşimize düşman olmamız büyük bir
zulümdür. Farklı Müslümanların fikir,
görüş ve meşreblerini kabul etmesek de, onları sevmeye ve
kardeş bilmeye mecburuz.
11.
Cemaati ihmal etmemeliyiz. Her gün
beş vakitte cemaate gidemesek bile, büsbütün cemaatten
kopmamalıyız. Hadis-i şerifte, “Cemaat rahmet, tefrika azaptır”
buyurulmaktadır. Düzeni ve imamları beğenmedikleri için
camilere gitmeyenMüslüman kardeşlerimiz, farz namazları hep
münferiden kılmasınlar, imkân varsa mutlaka kendi aralarında
cemaat yapsınlar. Farz namazları cemaatle kılmak, Müslümanın
keyfine, ihtiyarına (seçimine) bırakılmış bir şey değildir.
Çok kuvvetli bir Sünnet-i müekkededir.
Özürsüz olarak terk edilemez.
12.
Yaklaşan belâlardan, musibetlerden,
âfetlerden korunmak için elden geldiği kadar sadaka
vermemiz gerekir. Az sadaka çok belâyı def edermiş, bunu
unutmayalım ve gaflet etmeyelim, son pişmanlık fayda vermez.
13.
Hep dünya ticaretiyle meşgul
olmayalım. Allah’la ticaret yapalım. Hayırlı ve gerçek ticaret
odur. Peygamberimiz “Bir kimsenin, bir insanın hidayetine
(Müslüman olmasına) vesile olması, onun için,
üzerine güneşin doğduğu ve battığı bütün şeylere
sahip olmaktan daha hayırlıdır” buyurmuştur. İnsanların hidayetine
vesile olacak hizmetlere yönelelim. Mesela, faydalı, değerli
kitaplar hediye edelim. Din, iman, Kur’ân, Şeriat, Sünnet,
ahlâk, fazilet için çalışan âlim ve fazıl
kimselere destek verelim.
14.
Günahkârları, fâsıkları,
facirleri, isyankârları, yeryüzünde fesat
çıkartanları, Tâğut’un taraftarlarını doğrudan doğruya
veya dolaylı olarak desteklemeyelim. Onlara maddî veya
mânevî yardım yapmayalım. Din
sömürücüleri, mukaddesat bezirgânları
insanların en ahlâksız takımıdır. Firasetli Müslüman bu
gibi adamların ve grupların dinî hizmet yapmadığını, hezimete
sebep olduğunu görür ve anlar. Bu gibi şeytanların
tuzaklarına düşmeyelim. Onlara para yardımı yapmayalım, onları
desteklemeyelim.
15.
Resulullah Efendimiz “Yaşadığı
zamanın
İmamına biat etmeden ölen kimse cahiliye ölümüyle
ölmüş olur” buyurmaktadır. Bu hadîsteki
tehditten
kurtulmak için, kim olduğunu bilmesek de, “Zamanın İmamına
gıyaben biat edelim.”
16.
Âhir zamanda, çok fitneli ve
fesatlı bir dünyada, sosyal ve kültürel fırtınalar ve
kasırgalar içinde yaşıyoruz. Yeryüzü fitne fesat,
nifak şikak, harp darp, zulüm ve teaddî, isyan ve tuğyan,
küfür ve dalâlet ile dolmuştur. Böyle bir
dünyayı kendimiz ve çocuklarımız için yalancı,
sahte, şeytanî bir cennet haline getirmek cinnetine
düşmeyelim. Cennet başka bir âlemdir, dünya gelip
geçici bir imtihan yeridir. Dünya çok aldatıcıdır,
bekâsı yoktur, sakın kanmayalım, sonra çok pişman oluruz.
17.
Peygamberimiz “Veren el, alan elden
üstündür” buyurmuştur. Yine başka bir hadîs-i
şerifte, “Güçlü Müslüman, zayıf
Müslümandan hayırlıdır” demiştir. İlimle, irfanla,
hikmetle, ahlâkla, faziletle, yüksek karakterle, ikram
ederek, sadaka vererek, insanların yardımına koşarak, hayırlı ve
güçlü Müslümanlar olmaya çalışalım.
Komşularımıza güler yüz gösterelim, arada bir,
pişirdiklerimizden onlara ikram edelim.
18.
İyi Müslüman, aynı zamanda iyi
insan ve iyi vatandaş demektir. İyi Müslüman, iyi insan, iyi
vatandaş olmaya çalışalım.
19.
Kul hakkından, haram yemekten, emanete
hıyanetten, ehil olmadığımız makam, mevkii, vazife ve memuriyetleri
kabulden çekinelim. Haram yemek, kişiye Allah’ın rahmet ve
yardımını değil, gazabını kazandırır.
Allah’ın
yardımına nail olmak için daha
başka vesileler de vardır. Bunları Ehlullah’ın yazdığı ahlâk ve
fazilet kitaplarından öğrenebilirsiniz. Mesela Hüccetül
İslâm Zeynüddîn İmam-ı Gazalî Hazretleri’nin
İhyâ-u Ulûmiddîn adlı eserinden.
Her
sabah yeni bir başlangıçtır. Her
gün bir yol ayrımındayız. Bir yol Mevlâ’ya
götürür, bir yol belâya götürür,
seçim bize aittir. Sen sakın belâsını arayanların gittiği
tarafa gitme.
Mehmet Şevki Eygi
Milli Gazete, 03.04.2005
|