Cüneyd-i
Bağdâdî'nin
talebelerinden biri şeytanın vesvesesine kapılıp;
"Artık ben kemâle geldim. Sohbete devâm etmeme lüzum kalmadı." deyip
kendi başına bir yere çekildi.
Benlik ve gururundan dolayı şeytânî bir
rüyâ gördü. Rüyâsında, bağlık bahçelik içinde güzel nehirler ve çok
lezzetli yemekler yediğini gördü. Bu rüyâyı hakîkat zannedip, kibiri
daha da arttı ve bu hâlini arkadaşlarına anlattı. Onlar da Cüneyd-i
Bağdâdî'ye arzettiklerinde, Cüneyd-i Bağdâdî çok üzüldü ve anlatılan
kimsenin yanına gitti. Baktı ki o kimseyi şeytan aldatmış, Ona;
"Seni
bu gece Cennet'e götürürlerse, Cennet'e vardığında üç defâ Lâ havle
oku." buyurdu. Hakîkaten o kimseyi rüyâsında Cennet'e götürdüler. O
kimse Cennet'e vardığında üç defâ Lâ havle okudu. Gördüklerini ve
kendisinde hâsıl olan şeytânî hâllerin hepsini unuttu. Bir anda
kendisinin pislik ve çöplük içerisinde olduğunu gördü.Uyandığında
gördüklerini hatırladı ve içine düştüğü hatâyı anladı. Çok pişman olup
tövbe etti ve Cüneyd-i Bağdâdî'nin elini öptü. Sohbetlere devâm edip,
talebeler arasındaki yerini aldı.
Hazret-i Cüneyd-i Bağdâdî buyurdu ki:
"Herkese bir mürşid-i kâmil lâzımdır. Aksi halde mel'ûn şeytan gelip
kendisine musallat olur ve insan maazallah ona tâbi olur."
Evliyalar
Ansiklopedisi, İhlas
Yayınları
|