Şeytan,
şeytanlığını yapabilmek için, insanların zihnine girebilmek
için kendine hep bir yol arayıp bula gelmiştir...
Bir
zamanlar..., Allah'tan
sakınan, gece gündüz
ibadet
eden birçok kimse vardı.
Onlar Allah'ı
sever, Allah'da onları severdi. Allah onların dualarını
geri çevirmezdi.
Allah'ın bu sevdiği
seçkin kullarını insanlarda sever ve
sayardı.
Tabi
şeytan da
vardı. Ama
Şeytan'ın işi zordu. İnsanoğlunun ayağını kaydırmak zordu. Bu salih
kullar yoluna engeller koyuyor, doluya koyuyor almıyor, boşa koyuyor
almıyor du. Şeytanlık bayağı zordu, acınacak hali vardı İblis'in
oğlunun.
Ama şeytan bu durur mu? Durmaz tabi... Düşündü düşündü,
yılları düşünmekle geçti ve bir gün fırsatını buldu.
Bu
Allah
dostları, halk tecelli edip vefat etmeye başlayınca, Şeytan balkarki
engeller kalkmaya başlamıış, halkın içine
girebiliyor. O da her fırsatta onların içine girmiş ve her
fırsatta onlara Allah dostlarını hatırlatmaya başlamış...
-
Şunu, şunu
nasıl bilirdiniz?
-
Allah
Allah. Sorduğun soruya bak. Nasıl bileceğiz? Onlar
Allah'a
çok bağlıydılar. Duaları geri çevrilmezdi.
-
Onlara ne
kadar üzülüyorsunuz?
-
Çok çok..
Tarifi mümkün değil.
-
Öyleyse
onları görmek isterdiniz değil mi?
-
Hemde
nasıl!
-
Niçin
onlara hergün bakmıyorsunuz?
- Ne demek
istiyorsun? Hiç
mümkün
olabilir
mi? Onlar vefat ettiler,
aramızdan ayrıldılar.
-
Siz de onların resimlerine bakın!
Şeytan'ın
bu
sözleri halkın beğenisini toplar.
Bunun
üzerine o salih
insanların resimlerini yaparlar ve hergün o resimlere bakmaya
başlarlar
böylece ayrılık özlemlerini giderirler...
Zamanla
resimlerden heykellere
geçerler...
Bunları
evlerine ve mabetlerine kadar her yere koyarlar...
Resim
ve
heykelleri ilk yapan bu insanlar Allah'a ibadet ediyorlar.
O'na ortak koşmuyorlardı.
Bu
heykellerin taştan yapıldığını, yarar ve
zararı
olmadığını biliyorlar, ancak gene de saygı gösteriyorlardı.
Gittikçe
heykeller
çoğaldı. Heykellerin çoğalmasıyla saygıda çoğaldı.
Heykellere
saygı ve
bağlılık gösterisinde bulunmak moda oldu. Öyle olduki, salih bir kimse
vefat edince, hemen heykelini yapmak bir görev haline geldi.
Nesiller
geldi nesiller gitti.
Çocuklar
torunlar babalarının ve dedelerinin
heykellere tavırların görmüş, onların önünde başlarını eğdiklerini,
saygı
duruşunda bulunduklarını görmüşlerdi.
Boynuz
kulağı geçer misali,
çocuklar
saygıda babalarınıda geçtiler, secde etmeye, ihtiyaçlarını heykellerden
istemeye başladılar.
Bu
arada heykeller için kurban kesmelerde
başlamıştı.
Sonunda
heykeller putlaştı. İnsanların ihtiyaçlarını gideren tanrılar
olarak kabul görmeye başladı. İbadet artık onlaraydı. Şeytan'ın
tuzağına
düşülmüştü.
...ve
sonraları tanrılaştırılan Zeus bile Hz. İdris'in Atina'ya Tevhid
inancını tebliğ etmesi ve halkı çok tanrıcılığın parçaladığı ahlâkî
yozlaşmadan kurtarması için gönderdiği valiydi.
|