Horasan’da bir genç
vardı.
Gönlü ilim aşkıyla mum gibi yanıyordu. Iraka gitmiş, ilim peşinde bir
hayli
koştuktan ve bir çok şey öğrendikten sonra memleketine dönmek üzere
hazırlanmıştı. Adeta sevincinden köpürüp taşıyor, kendisini bir kelebek
kadar
nazlı görüyordu. Tam bu ana ariflerden biri ile karşılaştı. Gönlü yüce
arif onu
denemek için:
-Evladım, dedi. Horasan’da
şeytan var mı?
Genç atıldı:
-A efendi, onun olmadığı yer mi
var?
-Orada şeytanla nasıl
savaşırlar?
-Ona karşı gelmekle!
-Ya tekrar gelirse?
-Yine ona karışı gelirler.
-Tuhaf şey!
-Neden tuhaf olsun?
-Bütün ömrümüz şeytanla
didişerek mi geçecek?
Genç adamın aklı allak bullak
oldu:
-O halde ne yapmalı? dedi.
Yüce arif söyle buyurdu:
-Yolda azgın bir çoban köpeğine
rast gelirsen sana dişlerini gösteren köpeği kovmakla uğraşmak kar
etmez.
Köpekten kurtulmanın en kestirme çaresi sahibini çağırmaktır. Çünkü
sahibi ona
hemen söz dinletir ve seni korur.
Şeytanla savaşmanın yolu da
budur, yani Allah’a yönelmektir.