Ramazan
ayının ilk günlerindeydi. Bir
gece oturduğu
evden dışarıya çıkan Nasuhi Efendi, dergahın bahçesinde dolaşıyordu.
Onun
bahçede dolaştığını gören hanımı, bahçeye çıkarak yanına yaklaştı ve
"Muhterem
Efendim! Bu gece vakti bu bahçede niçin gezinip
durursunuz?" diye sordu.
O
da;
"Allah
Teala bilir ama bu
bayramı burada geçireceğiz.
Şimdiden
kendime yer hazırlıyorum."
buyurdu.
Hanımı
bunu işitince üzüldü;
"Niçin
böyle söyleyip yüreğimizi yakıyorsunuz." dedi.
Nasuhi
hazretleri;
"Takdir-i
İlahi böyledir."
cevabını verdi.
Aradan
günler geçti. Ramazan-ı
Şerif ayının orta sına
geldiğinde,
sevenlerini etrafına toplayıp, yerine oğlu Alaed din
Efendiyi halife tayin etti ve
vasiyetini bildirdi.
Muhammed
Nasuhi Hazretlerinin
talebelerinden Şami Ahmed Efendi, vefat edeceği gün hocasını ziyaret
etti. Muhammed
Nasuhı
Efendinin hastalığı iyice artmıştı.
Şami
Ahmed Efendi ona;
"Efendim
biraz az oruç tutup ilaç kullanırsanız rahatsızlığınız iyileşebilir."
deyince,
Nasuhi
Efendi;
"Oğlum!
Cenab-ı
Hakk'ın inayetiyle otuz senedir farzları değil
nafileleri dahi noksan yapmadım. İnşallah
bu gece dergah-ı
izzete
oruçlu giderim." buyurdu.
Muhammed
Nasuhi
hazretleri vefat ettikleri gün ikindi namazından sonra hizmetinde olan
dervişlere;
"Bu
gece Cüneyt-i Bağdadi, Abdülkadir-i Geylanı, Molla
Hünkar
Celaleddın, Maruf-i
Kerhı, Seyyid Yahya Şirvan, Sultan
Şaban-ı Veli ve Hocam Ali Atvel hazretleri
teşrif buyuracaklardır. Onlara hizmette kusur etmeyin.
"İftar
vaktinde
Derviş İbrahim, Nasuhı hazretlerinin yanından odanın kapısına varıp
iki lokma ekmek yedi. Üçüncü
lokmayı yerken Nasuhi
hazretleri
bir defa;
"Hu"
diye seslendi.
Derviş
İbrahim ekmeği bırakıp
içeri girerken tekrar; "Hu" diye Allah
Teala'nın ismini zikredip
ruhunu teslim etti.-
Orucu Yaşayanlar, Salih
Büte, Kayıhan Yayınları, 2007
.