Muhammed
Bahauddin Şah Nakşibend
(k.s.) Hazretlerine
pişmiş
bir balık hediyesi geldi. Dervişler
de yanında bulunuyorlardı. Aralarında
bir abid, zahid
genç
vardı. O
gün oruçluydu.
Şah
Nakşibend
Hazretleri
o gence
şöyle dedi:
-Arkadaşlarına
uy, orucunu
aç.
O
genç, böyle bir
emri kabul
etmedi; orucunu açmadı.
Şah Efendimiz
ona şöyle dedi:
-Sen
bugün
orucunu
aç, arkadaşlarınla
ye. Ben sana, Ramazan
ayında
tutulan bir günlük oruç
sevabı bağışlayacağım.
O
genç, yine
bu emri kabul
etmedi; orucunu açmadı.
Bu sefer de,
Şah Hazretleri
şöyle dedi:
-Sen
şimdi bu
orucu aç, gelen
şu balığı kardeşlerinle birlikte ye. Ben
sana Ramazan
günlerinde tutulan
oruçlar kadar oruç
sevabı
bağışlayayım.
O genç
bunu da kabul etmedi,
orucunu
bozmayacağını söyledi.
Bunun
üzerine, Muhammed
Bahauddin
Şah
Nakşıbend (k.s.)
Hazretleri şöyle
dedi:
-Senin
gibi biri ile Sultan'ül-Arifin
Bayezid-i Bestami de
karşılaştı; Allah
ondan
razı
olsun.
Sonra
şu
emri verdi:
-Bunu bırakınız; zira
bu, Hak'tan
da,
hakikatten da uzaktır. Zira
o gibi kimseler, Allah'ın
veli
kullarının emirlerini küçümsemişlerdir. Bundan
sonra Allahu Teala onu, beladan
belaya çarptırdı.
Dünyada uğramadığı felaket
kalmadı.
İçinde
bulunduğu ibadet
saadetinden de oldu. Zühdü de
eridi;
iyi
hali de