ADAM,
bineceği otobüsün kalkmasına bir saatten fazla süre olduğu için,
terminalin
yarı aydınlık koridorlarını arşınlıyordu. Ellerini yıkamak üzere biraz
ilerideki mescide yanaştığında, iş tulumları giymiş bir genç ona doğru
gelerek:
-
Herhalde
namaz kılacaksınız, dedi. Abdest alma yerimiz de mevcuttur.
Adam,
elindeki sigaranın külünü delikanlının ayakları dibine silkelerken:
- Sen
herhalde görevlisin, diye diklendi. Ne iş yaparsın burda?
Delikanlı,
köşedeki süpürgeye işaret ederek:
-
Temizlikçiyim efendim, diye kekeledi. Lavabo ve tuvaleti temizliyorum.
Adam, onu
alaycı gözlerle süzerken:
- Ben,
namazı senin gibi çulsuzlara bıraktım, diye sırıttı. Bu iş size öyle
yakışıyor
ki?
Temizlikçi
genç, adamın hakaretine aldırmayacak kadar olgundu. Fakat namaza karşı
yapılan
saygısızlık, canını çok sıkmıştı. Vereceği cevabı bir süre düşündükten
sonra,
susmayı tercih ederek işine döndü.
Adam,
mağrur
adımlarla oradan uzaklaşırken, başının döndüğünü hissetti. Sırtından
çıkartarak
koluna aldığı kaşe paltonun ağırlığını da ilk defa fark ediyordu. Biraz
önce
yediği iki porsiyon kebap, herhalde tansiyonunu yükseltmiş ve kendisini
hâlsiz
bırakmıştı. Birkaç adım daha attığında âniden fenalaşarak dizleri
üzerine
çöktü. Allah?tan ki kolundaki palto ondan önce yere serilmiş ve yeni
aldığı
takım elbisenin kirlenmesini engellemişti. Adam, çömelmiş vaziyette
olmasına
rağmen fırıldak gibi dönen başını yere dayayarak bir müddet dinlendi ve
tekrar
doğrulduğunda, aynı rahatsızlığı duyarak hareketini tekrarladı. Fakat,
başkaları tarafından görülmüş olmaktan endişe ediyordu. Bunun için
başını
yerden kaldırıp sağa sola bakındığında, terminalin çaycısı olduğu
anlaşılan bir
gençle burun buruna geldi. Delikanlı, adamı saygılı bir ifadeyle
selâmlarken:
-Allah
kabul
etsin bey amca, dedi. Ama kıble biraz daha sağa doğruydu.
Cuneyd Suavi
|