Bir zamanlar İsrail oğulları, büyük
bir kıtlıkla karşılaşmıştı. Uzun zamandan beri bir tek damla bile
yağmur düşmüyor, yapraklar sararıyor ve toprak susuzluktan yer yer
çatlıyordu. Bunun üzerine bir gün Hz. Mûsa (a.s.) kendine inananları
alıp yağmur duasına çıktı. Tam üç gün yağmur yağması için başta Hz.
Mûsa (a.s.) olmak üzere, bütün müminler Allah'a dua ettiler ve niyazda
bulundular. Fakat bir türlü yağmur yağmıyordu.
Bu durumda Hz. Mûsa
(a.s.)
merak ederek düşünmeğe başladı. Yüce Allah (c.c.) bizim dualarımızı
acaba niçin kabul buyurmuyor, yoksa büyük bir günah mı işledik?
Şeklinde düşünürken Allah'a şöyle yalvardı: "İlâhi! Senin kulların üç
günden beri sana el açıp diz çökerek dua ediyorlar! Sen ise onların bu
samimi ve içten yalvarışlarını duymuyor, onların duasını kabul
buyurmuyorsun."
Hz. Mûsa'nın bu içten
seslenişi karşısında yüce Allah (c.c.) kendisine vahy ederek şöyle
buyurdu: "Ey Mûsa! Ben içinde ara bozmak için söz taşıyıcılık eden bir
insanın bulunduğu bir cemaatin duasını kabul etmem." Böylece Hz. Mûsa,
üç günden beri yapılan dua ve niyazların kabul edilmeyişinin gerçek
sebebini öğrenmiş bulunuyordu. Fakat bu kim olabildi? Bunu öğrenmek
için Allah'a şöyle niyazda bulundu: "Ya Rab! Yaptığımız duaların kabul
edilmemesine sebep olan ve içimizde bulunan söz taşıyıcı kimdir? Onu
bize bildir ki, hemen kendisini aramızdan çıkaralım ve sana tertemiz
müminler olarak niyazda bulunalım" deyince, yüce Allah (c.c.) şöyle
karşılıkta bulundu: "Ben sizi söz taşıyıcılıktan men ediyorum, bundan
kaçınmanızı istiyorum, böyleyken ben nasıl olurda onu size haber vermek
sûretiyle söz taşıyıcı durumuna düşmüş olabilirim?
Bunu yapmam. Ancak
siz hepiniz birden tövbe ediniz ve bundan sonra bana yalvarınız."
Daha sonra Hz. Mûsa
(a.s.) ve kavmi aynı şekilde yapınca semâ'dan bardaktan dökülürcesine
yağmur yağmaya başladı.
|