Hakiki Derviş
Bir
pâdişahın çocuğu hastalandı. Ellerinden geleni yaptıkları halde, bütün
hekimler
çaresiz kaldı. Padişah ellerini açıp:
"-Ya
Rabbi, çocuğum şifâ bulursa, ülkemde yaşayan dervişlere şu kadar akçe
sadaka vereceğim." diye adakta bulundu.
Haftalar
sonra Padişahın çocuğu iyileşti. O da adağını yerine getirmeye niyet
ederek akçeleri keselere koydu.
Vezirini
çağırarak:
"-Al, bu
keselerin içinde ne kadar akçe varsa, zâhidlere dağıt!.."
dedi.
Vezir,
aklı başında kurnaz biri idi. Keseleri aldı, akşama kadar dolaştı.
Akşam
olunca geldi. Keseyi öptü, pâdişahın önüne bıraktı ve:
"-O
kadar aradığım hâlde hiçbir zâhid bulamadım, kimseye bir akçe
veremedim." dedi.
Pâdişah:
"-Bu
nasıl iş, nasıl söz!.." dedi. "Ben biliyorum ki; bu şehirde
dört yüz zâhid var!.."
Vezir:
"-Ey
cihan pâdişahı! Zâhid olan para almıyor, almak isteyen ise, zâhid
değildir." dedi.
Pâdişah
güldü. Orada bulunanlara dönerek şöyle dedi:
"-Benim,
vakitlerini Allâh'a ibâdete hasreden, Dünya'dan el etek çeken bu
insanlar hakkında ne kadar muhabbetim varsa, bu yaramazın da o kadar
düşmanlık
ve inkârı vardır. Bununla beraber o haklıdır. Bir zâhid akçe, lira
alırsa; git
ondan daha zâhid birisini tedârik eyle."
Derler
ki, dervişlerin yolu on esastan ibarettir ki: "Zikir, şükür,
hizmet, tâat, başkasını kendisine tercih, kanâat, tevhid, tevekkül,
teslim, tahammüldür.
"
Her kim
bu sıfatlara sahipse, kıymetli kaftan giymiş olsa bile derviştir. Fakat
boşboğaz, namaz kılmayan, zevk ve hevâsına tâbî olan, türlü nâhoş
arzular
besleyen, gündüzleri akşama kadar şehvet arkasında koşan, geceleri
sabaha kadar
gaflet uykusunda geçiren, ortaya ne gelirse yiyen, diline ne gelirse
söyleyen
kimse, aba giymiş olsa bile derviş değildir. Kaba giysiler içinde ne
müminler,
aba içinde ne kâfirler vardır.
Ey içi takvâdan uzak, fakat
üzerine riyâ
elbisesi giyinmiş olan kimse!.. Sen
ki, evinde kuru bir hasır üzerindesin; kapına yedi renkli perde asma!..
Kaynak: Şebnem
Dergisi
|