Olay
Peygamberimizden çok önce
geçer. Zamanın birinde insanların kendisine taptığı bir padişah ve
onunda bir
sihirbazı vardı. Sihirbaz bir gün:
- Padişahım,
artık ihtiyarladım. Bana bir genç verseniz de ona sihir
öğretsem.
Padişah ona bir genç buldurur ve yollar. Gençin eviyle sihirbazın evi
arasında
bir rahip yaşamaktadır. Genç zamanla ona da uğramaya başlar.
Sohbetederler.
Rahibin anlattığı hoşuna gider ve arkadaşlıkları devam eder
ve genç
onun dinine girer. O'nunla beraber olduğu müddetçe zamanın nasıl
geçtiğini
anlamaz ve dolayısıyla hep geç kalır. Sihirbaz da kızar, kızmakla
kalmaz
dövmeye de başlar.
Genç durumu
sonunda rahibe de iletir.Rahip:
- Sihirbazdan
korktuğunda, "Evimizdekiler alıkoydu", ailenden
çekindiğin zamanda "Sihirbaz bırakmadı" dersin. Bu hal üzerine epeyi
zaman gidip gelir genç. Bir gün önünü yırtıcı bir hayvan keser ve kendi
kendine:
- Sihirbaz mı
daha üstün, yoksa rahipmi bugün öğreneceğim.
Bir taş alır
ve:-
- Ya Allah,
ihtiyarın işi, sana sihirbazın işinden sevimli ise şu
hayvanı
öldürüver, der. Taşı atar ve vahşi hayvan ölür. Durumu olduğu gibi
rahibe
anlatır. Rahip:
- Bugün sen
benden üstün haldesin. Eğer bir belaya uğrasan, benim
ismimi
söyleme..
Delikanlı bir
çok
hastalığa şifa verir hale gelir, körlerin gözlerini açar. Padişahın kör
bir
arkadaşı da bunu duyar ve bir çok hediyeyle beraber gencin yanına
gelerek:
- Gözlerimi
açarsan, bu hediyelerin hepsi senindir, der. Delikanlı:
- Ben kimseye
şifa veremem. Şifayı ancak Allah verir. Eğer Allah'a iman
edersen, Allah'a dua ederim, O da sana şifa verir.
Hasta derhal
iman eder. Gözleri açılır. O sevinçle hemen padişahın
yanına
gider. Padişah sorar:
- Gözlerinin
görmesini kim sağladı?
- Rabbim.
- Senin benden
başka bir Rabbin mi var?
- Benim Rabbim
de senin Rabbin de Allah'tır
Hükümdar kızar, işin aslını öğrenen, delikanlının ismini alana kadar
işkence
ettirir. Genç hemen huzura getirilir. Padişah:
- Sihrin körleri bile iyileştirecek seviyeye ulaşmış, herkese şifa
veriyormuşsun.
- Ben hiçbir
derde şifa veremem, şifayı anacak Allah verir.
Padişah,
delikanlıya da rahibin ismini verinceye kadar işkence
eder.
Rahip huzura getirilir. Padişah:
- Dininden
dön.
Rahip de
teklifi rededer. Derhal başı kesilir. Delikanlı getirilir,
"Diniden dön" teklifini rededer. Padişah onu yakın adamlarına
vererek:
- Onu falan
dağa götürün, dağın tepesine çıkarın, dininden dönerse
serbest
bırakın, yoksa aşağı atın, der.
Yola girerler.
Uzun ve yorucu bir günün sonunda dağın tepesine
ulaşırlar.
Genç:
- Allahım,
nasıl dilersen beni onlara karşı sen koru, diye dua eder.
Dağ sarsılır.
Delikanlının dışında hapsi yuvarlanıp gider.
Delikanlı
döner Padişaha gelir. Hükümdar sorar:
- Seninle beraber gidenlere ne oldu?
- Allah beni
onlara karşı korudu.
Padişah bu
sefer onu bir başka gruba teslim etti ve:
- Bunu bir
gemiye bindirin, denizin ortasına getirin ayağına taş
bağlayın,
dininden dönerse serbest bırakın, yoksa denize atın, der.
Genç:
- Allahım,
nasıl dilersen beni onlara karşı sen koru, diye dua eder.
Gemi onlarla
beraber alt üst olur. Delikanlının dışında hepsi boğulur.
Döner.
Padişah:
- Seninle beraber gidenlere ne oldu?
- Allah beni
onlara karşı korudu. Sana emrettiğimi yapmadıkça beni
öldüremezsin.
- Nedir
o?
- Halkı, geniş
bir meydana toplayacaksın, beni de hurma dalına
asacaksın.
Sonra ok torbamdan bir ok al, yayın tam ortasına yerleştir, daha sonra
bağırarak "Delikanlının Rabbi olan Allah'ın adı ile" de, sonra at.
Sen, böyle yaptığın takdirde beni öldürebilirsin, dedi.
Halk meydana
toplanır. Denildiği şekilde yapılır. Ok atılır. Delikanlı ruhunu teslim
eder.
bütün bunlara şahit olan halk:
- Delikanlının
Rabbine iman ettik, derler.
Padişahın
adamları gelerek:
- Çekindiğin
oldu, halk iman etti. Padişah:
- Hemen
hendekler açın. İçinde ateşler yakın. Kim dininden dönmezse
ateşe atın.
Emir yerine
getirilir. Sonunda kucağında çocuğu ile birlikte bir kadın
gelir,
ateşe düşmemek için bir an durur, sendeler.
Kucağındaki
çocuk dile gelir:
- Ey anneciğim
sabret. Çünkü hak din üzerinesin.
...ve çocuğun
konuşmasıyla beraber....
|