Ahzab
Harbi'nde, hendek kazmaktan yorulan Sa'd bin Muaz (r.a.),
Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz'in yanında oturmuş dinleniyordu. Bu
esnada, toprak taşıyan Zeyd bin Sâbit (r.a.)'in çalıştığını görünce,
ona işaret ederek;
-Yâ
Resûlellah, dedi, Allâh'a hamd olsun ki, bunun babası beni sağ bıraktı
da, sana îmân etmek şerefini bana nasip eyledi. Buas günü, ben bunun
babası Sâbit bin Dahhâk ile boğaz boğaza boğuşmuştum!
Bunun
üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz,
-Fakat,
onun bu oğlu, ne iyi çocuktur', buyurdu.
Zeyd
bin Sâbit (r.a.)'in bir ara gözlerini uyku bürüyüp kendisi
uyuyakalmıştı. Kalkanı, oku, yayı ve kılıcı yanında olduğu halde, orada
çalışmakta olan diğer Müslümanlar, onu hendeğin kenarında uyur bir
halde bırakarak etrafı dolaşmaya gitmişlerdi. Bu esnada onun yanına
gelen Umâre bin Hazm, şaka için, silâhını alıp saklamış, Zeyd bin
Sâbit'in de bundan hiç haberi olmamıştı... Uyanıp silâhını bulamayınca
da, heyecanlanmış ve korkmuştu! Resûlüllah Efendimiz bunu işitince,
Zeyd'i çağırttı. Ona,
-Ey
uykucu! Sen uykuya daldın, nihâyet silâhın da kaybolup gitti'
buyurduktan sonra, 'Bu çocuğun silâhının nerede olduğunu kim biliyor?'
diye sordu.
Umâre
bin Hazm,
-Yâ
Resûlellah, ben biliyorum. Silah benim yanımdadır, dedi.
Peygamberimiz
(s.a.v.) Efendimiz,
-
Silâhını teslim et ona! buyurdu ve şaka yollu da olsa, Müslümanları
korkutmayı veya onların herhangi bir şeyini alıp saklamayı yasakladı.
|