Mısır
evliyasından “Fahr-ül Farisî” hazretlerine,
talebesinden biri gelip;
-
Efendim, ben bir şeyden çok korkuyorum, diye arz edince
sordu:
-
Hayırdır evladım, neden korkuyorsun?
-
Ahirette Cehennemden kurtulabilecek miyim acaba? Bunu
düşünüp çok
korkuyorum
hocam.
- İnşallah
kurtuluruz oğlum.
- İnşallah
efendim, ama nasıl?
Buyurdu
ki:
-
Ümidimiz odur ki oğul, büyükler bize sahip
çıkar ve şefaat ederler de
inşallah kurtuluruz.
-
Ya sahip çıkmazlarsa efendim?
-
Merak etme oğlum. Biz bugün onlara sahip
çıkarsak, onlar da o gün bize
sahip
çıkarlar.
Biz
onları dinlersek...
-
Anlamadım, nasıl yani?
-
Demem o ki oğul, biz o büyüklerin sözlerini dinler,
nasihatlerine göre
yaşarsak, onlara sahip çıkmış oluruz.
O zaman onlar da bize sahip
çıkarlar.
***
Bir gün de bir genç
gelip;
-
Efendim, dünyada ve ahirette felaketlerden kurtulmak için
ne yapayım?
diye
sorunca;
-
Bunun bir tek çaresi var, buyurdu.
-
O nedir ki efendim?
-
Kurtulanlarla beraber olmak.
-
Kurtulanlardan maksat kimlerdir ki?
-
Allahü teâlânın sevgili
kullarıdır. “Ehl-i sünnet alimleri” ve
“evliyalar”
bunlardandır mesela.
Böyle
zatlar yoksa?
Delikanlı
sordu:
-
Böyle zatlar yoksa efendim?
-
Onlar yoksa, kitapları var evladım. Onların
kitaplarını okuyan da
onlarla
beraber sayılır.
***
Bir gün de bazı gençlere,
-
“Emr-i maruf”, yani İslâma hizmet etmek kime nasip olursa,
çok
sevinsin, çok şükretsin, buyurdu.
-
Bu iş, çok mu sevaptır? dediler.
-
Elbette, buyurdu. Bir beldede küfre karşı “emr-i
mâruf” yapılırsa,
Allahü
teâlâ o beldenin hak ettiği azâbı tehir
eder. Emr-i maruf yapılmayan
beldeye
ise azab-ı ilâhî gelir.
Kaynak:Türkiye
Gazetesi, 19 Aralık 2005 Pazartesi
|