Vakti zamanında Hac vazifesini yapmak üzere Mekke’de bulunan bir kimse,
oradaki bir adamın sürekli “Allah’ım, sen doğruların yardımcısı ol,
onlara yardım et.” Diye dua ettiğine şahit olur. Öyle ki bu adam bu
duadan başka dua etmez.
Bu duruma şahit olan kimse meraklanır ve adama sorar;
“Sen neden hep aynı duayı ediyorsun?”
Adam başlar hikayesini anlatmaya;
Yıllar önce hac vazifemi yapmak üzere Mekke’ye
gelmiştim. Burada Kabe’nin etrafında tavaf ederken ayağıma bir şey
takıldı. Eğilip onu aldım. Büyükçe bir keseydi ve içi altın doluydu.
Önce o kesenin sahibini bulmayı düşündüm. O kalabalıkta bulamam dedim.
Altınları alıp gideyim dedim. Hem epeyce altın vardı…
Uzunca bir süre nefsimle mücadele ettim. O esnada bir
takım kişiler “bir adamın içinde bin tane altın olan bir keseyi
kaybettiğini ve bulup getirene 30 altın hediye edeceğini”
bağırıyorlardı. Bu duyuru ile nefsimi yenebildim. Helal olan 30 altın
haram olan bin altından daha iyiydi.
Keseyi sahibine ulaştırdım ve onun hediyesi olan 30
altını aldım. Hac vazifemi tamamlayıp kendi memleketime giderken o
altınlar ile bir köle satın aldım. Kölem çok efendi bir gençti ve iyi
çalışırdı. Ben de ona bir köle gibi muamele etmezdim. Birlikte çalışır,
aynı sofrada yemeklerimizi yerdik.
Bir müddet bu böylece devam etti. Bir gün kölemin
tanımadığım birkaç adamla gizlice konuştuğunu gördüm. Ona, o adamların
kim olduğunu sordum. Dedi ki; “Ben falanca diyarın hükümdarının
oğluyum. Babam ve ben bir savaşta esir düştük. Beni köle pazarına
getirdiler ve sen beni satın aldın. Bu adamlar ise babamın
askerleridir. Bana babamın esaretten kurtardığı ve beni 50 bin altın
karşılığında satın almak istediği haberini getirdiler. Sen iyi bir
adamsın sakın ola fiyatı düşürme, o 50 bin altın senin hakkındır.”
Kölemin babasının askerleri tekrar geldiler ve onu o
adamlara 50 bin altına sattım. Bu para ile de tüccarlığa başladım.
Birçok tüccar dostum oldu. Bir gün o dostlarımdan yaşça
pek ileri olanlarından birinin üzgün olduğunu gördüm. Ona sebebini
sorduğum da; “bir başka tüccar dostunun vefat ettiğini ve o adamın
kızının yapayalnız kaldığını, o dostu için ve dostunun kızı yalnız
kaldığı için üzgün olduğunu” söyledi. Ve beni çok sevip güvendiği için
o kızla evlenmemi teklif etti.
Onun teklifini kabul ettim. Evlilik için gerekli
hazırlıklar tamamlandıktan sonra adet olduğu üzere kızın çeyizini
görmek için evine gittim. Çok değerli bir çeyizi vardı kızın ve
çeyizinde altın kaseler içinde kese kese altınlar…
Her kasenin içinde, bin altınlık keseler vardı. O
keselerden birinde ise 970 altın vardı. Bütün keselerde bin altın var
iken o kesede neden 970 altın olduğunu merak etmiştim. Bunu kıza
sorduğum zaman; “babasının hac vazifesini yaparken içinde bin altın
olan kesesini kaybettiğini ve o keseyi bulup getiren kişiye 30 altın
hediye ettiğini, daha sonra ise o keseyi hiçbir zaman tamamlamadığını”
anlattı. Yıllar önce aldığım 30 altın ile o keseyi tamamladım.
İşte bu nedenle Allah’a doğru kimselere yardım etmesi
için yalvarıyorum. Çünkü dürüstlükten uzaklaşmak ve yalan söylemek,
yalancı bir kimse olmak çok kolay ve nefse hoş gelen bir şeydir. Ve bu
öyle bir şeydir ki, bir kez yalan söyler iseniz, ondan sonra hep yalan
söylemek zorunda kalırsınız. Dürüstlükten bir kez uzaklaştınız mı, bir
daha doğru olamazsınız. Bu çok zordur.
Ve dürüst kalmak, doğru olmak da zordur. Büyük bir
mücadele gerektirir, doğru olmak için nefsinizi yenmeniz gerekir. Ancak
bunu başarır iseniz hem dünyada hem de ahirette mükafatı büyük
olacaktır.
Ben hayatım boyunca dürüst kalmak için nefsimle mücadele
ettim. Zor bir mücadele olsa da, dürüstlük kaderim oldu.
İşte doğruluk bu kadar zor ve mükafatı bu kadar büyük
olduğu için bu duayı ediyorum.
|