Mal
ve Servetin Bekçisi Zekat
|
|
Bir gün etrafına
halkalanan sahabilere Peygamber (s.a.v) "zekat,
mal ve servetin koruyucusudur, bekçisidir" diyen hadisi söylerken
yanlarına bir Hıristiyan tüccar uğradı. Zekat
hakkında Peygamberimizin bütün söylediklerini dinledikten sonra kalkıp
giderek zekatını verdi.
Bu hıristiyan tüccarın bir de ortağı vardı ki, o sırada Mısır'a
ticarete gitmişti. O devirde ticaret kervanlarla yapıldığından
hırsızlar, sürekli olarak kervanların yolunu kesip paralarını
soyuyorlardı. Tüccar da içinden şöyle geçirmişti. "Eğer Muhammed'in
söyledikleri doğru ise ortağım malı ile birlikte sağ salim döner, ben
de iman edip müslüman olurum. Yok eğer Muhammed yalan söyleyip de
milleti kandırıyorsa, ortağım sağ salim dönmez onu yolda hırsızlar
soyarlar ki, ben de o zaman kılıcımı çekip Muhammed'e cevap vereceğim."
Bir aralık kervandan bir mektup gelir. Hırsızlar kervanın yolunu
kesmiş, bütün ağırlıklarını soyup kaçmışlar. Ne mal, ne elbise, hiçbir
şey bırakmamışlar.
Mektubun bu satırlarını okur okumaz derin bir üzüntüye garkolan
Hıristiyan tüccar hemen kılıcını kuşanır, Peygamber'e savaş açmak üzüre
yola koyulur. Tam yola çıkacağı sırada ortağından ikinci bir mektup
alır, "Arkadaşım, sakın üzülme" der. Hırsızlar kervanın önünü
kestiklerinde ben kervanın epey arkasındaydım. Bana hiç bir şey olmadı.
Ben ve bütün mallarımız kurtulduk. Yakında geleceğim, selamlar..."
Bunun üzerine Peygamber'n hak ve doğru söylediğine inanan Hıristiyan
tüccar, Peygamber'e (s.a.v.) vararak, "Ey Allah'ın Rasulü!.." der.
"Bana İslamiyeti açıklayın iman edeceğim."
Açıklanınca da imana gelerek, İslam bayrağı altına girer ve böylece
üstün insanlık şerefini kazanmış olur.
Ravzatül Ulema
|
|