Bir gün bir kadın Hasan
Basri'nin kapısını çalar. Buyur edilip içeri girdikten sonra Hasan
Basri'ye derdini açar. Kadının çok sevdiği biricik kızı vefat etmiştir.
Onu rüyasında görerek, öbür dünyadaki yerini ve durumunu öğrenmek
istemektedir. O yüzden de rüyasında kızını görebilmek için ne yapması,
hangi duaları okuması gerektiğini Hasan Basri'ye danışmaktadır.
Hasan Basri'den "bol bol salâvat getir" karşılığını aldıktan sonra
kadıncağız evine giderek bir köşeye çekilir ve boyuna salâvat getirmeye
koyulur. Salâvat getirişlerine ara vermeden devam ederken bir gece
rüyasında sevgili kızını katrandan bir gömlek giymiş, boynuna bir
mahkûm zinciri vurulmuş, ayaklarına ateşten iki köstek takılmış yürek
yakıcı bir azab çekerken görür. Sabahleyin yatağını dolduran gözyaşları
arasında uyanınca hemen Hasan Basri'ye koşar ve rüyasında gördüklerini
bir bir anlatır.
Duruma çok üzülen Hasan Basri ve orada bulunan arkadaşları da
gözyaşlarını tutamayarak hüngür hüngür ağlamaya başlarlar. Kızın acıklı
durumu Hasan Basri'nin kafasına iyice takılmıştı, manzara gözlerinin
önünden hiç gitmiyordu.
Bu duygular içinde kıvranan Hasan Basri, bir süre sonra bir gece
rüyasında Cennette, başında her yana nur saçan bir taç giymiş, Cennet
kanepelerinden birine kurulmuş, durumundan memnun bir halde salına
salına gezinen bir kız görür. Kendisini hemen tanıyan kız,
- Ey üstadım! Beni tanıdınız mı? diye seslenir.
Hasan Basri,
- Hayır tanıyamadım, diye karşılık verince kız,
- Ben, size gelerek rüyasında beni görmek isteyen ve sizden -bol bol
salâvat getirin, kızınızı göreceksiniz- tavsiyesini alan falan kadının
kızıyım, der.
Bunun üzerine, "Cehennemden kurtularak Cennetteki bu derecenize nasıl
eriştiniz?" diye soran Hasan Basri'ye kız şunları söyler:
-Bir gün bizim mezarlığa bir mübarek zât uğradı. Ve dua ettikten sonra
sevgili Peygamberimize salâvat gönderdi. Bunun üzerine mezarlıkta yatan
binbeşyüz elli mevtadan azabın kaldırılması için Allah (c.c.)
tarafından emir geldi. Biz de böylece o mübarek zatın bir salâvatı yüzü
suyu hürmetine azaptan kurtularak cennete girmiş olduk, der.
|