Emevi
halifelerinden Ömer bin
Abdülaziz dünyadan el-etek çekerek kendini Allah'a ibadete adamış üstün
devlet
adamlarından biridir. Tarih sayfaları arasında gezinirken görmekteyiz
ki, bu
üstün devlet adamı adaleti, güzel ahlakı ve devamlı ibadetiyle
zamanında tüm
müslüman halkının gönüllerinde saygı ve sevgiden yıkılmaz bir taht
kurmuştur.
İşte
bu haliferin kadın hizmetçisi bir gece uykusunda ilginç bir rüya
görür.
Kıyamet kopmuş, insanlar dirilmiş, amel terazisi kurulmuş ve tüm
insanlar
Mahşer toplantısına akın ederek sorgu suale çekilmektedirler. Hesabı
görülen
bütün hükümdarlar Sırat Köprüsünün başına getirirler. İlk önce
Mervanoğlu
Abdül-Melik getirilir. Sırat köprüsünü geçmek üzere daha bir veya iki
adım atar
atmaz ateşler ve dehşetlikler yeri Cehenneme düşer. Ardından oğlu Velid
getirilir. O da adımlarını daha atar atmaz Cehennem alevleri arasına
yuvarlanıp
gider. Böylece yeryüzü hükümdarları kıldan ince kılıçtan keskin Sırat
Köprüsü
üzerinden geçirirler. Hepsi de, birer birer Cehennem alevleri arasına
yuvarlanır. Sıra Emevi Halifesi Ömer bin Abdülaziz'e gelir.
Gördüğü
rüyasını çok sevdiği halife Abdülaziz'e anlatan kadın
hizmetçisi sözün
burasına gelince coşkun iman sahibi halife hıçkırıklar salarak ağlamaya
ve
başını dövmeye başlar. Bütün ev halkı başına toplanarak teskin etmeye
çalışırlarsa da boşunadır. O, Cehennem azabına uğramanın ve Allah'ın
gazabına
çarpmanın acı akibetine dalmış yaşın yaşın ıstırap gözyaşları
dökmektedir.
O'nun acı ve ıstırabına dayanamayan kadın hizmetçi de oluk oluk yaş
dökmeye
başlar. Halife sanki ağa tutulmuş, artık hayatını kaybetmek üzere olan
balık
gibi çırpınıp didinmektedir.
Gözyaşları
arasında kadın hizmetçi Halifesine sözünü duyurmaya çalışır,
ama
boşunadır. Bir türlü, "Allah'a and olsun ki, sizi Cennette gördüm.
Sırat
Köprüsünü kolaylıkla geçtiniz." diyen sözlerini duyuramaz. Halifenin
çığlıkları ve acı acı çınlayan iniltileri kesilince bakarlar ki ruhunu
teslim
ederek öbür dünyaya göçmüştür.
Yüce
Allah (c.c.) cümlemizi kendi korkusu gönlünde kökleştiren
kullarından
eylesin, amin...
|