Abdülvâhid bin Zeyd hazretleri
yaşadığı ibret verici hadîselerden
bâzılarını, insanlara nasîhat ve ders olması bakımından nakletmiştir.
Şöyle anlatmıştır:
Şöyle anlatmıştır:
Bir defâsında Eyyûb Sahtiyânî ile bir yolculuğa çıkmıştık. Şam'a doğru
bir müddet yol aldıktan sonra siyah renkli bir köleye rastladık. Bir
odun dengini sırtına alıyordu. Köleye:
"Senin sâhibin kimdir?" dediğim zaman; "Benim gibi bir kul!" cevabını
verdi.
Aslında, benim asıl sâhibim Allahü teâlâdır demek istedi. Sonra başını
kaldırıp; "Ey yüce Rabbim! Şu odunlar altın olsun. Bunları altına
çevir." diye duâ etti. Bir de baktık odunlar altın olmuş!
Bize bakıp; "Görüyorsunuz değil mi?" diye sordu. "Evet görüyoruz."
dedik.
Sonra tekrar; "Allah'ım bu altınları tekrar odun haline çevir." diye
duâ etti. Duâsı kabul olunup tekrar odun halini aldı.
Sonra; "Âriflere sorunuz şüphesiz onların şaşılacak halleri bitmez,
tükenmez." dedi.
Eyyüb Sahtiyânî de şöyle demiştir:
"Kölenin bu hâlinden ve sözünden dolayı hayretler içerisinde kaldım ve
son derece mahcub olup utandım."
Sonra köleye; "Yanında yiyecek bir şeyler var mı?" dedim.
Bu sözüm üzerine eliyle işâret etti. Bir de baktık ki, önümüze bir cam
kap içerisinde bal geldi. Balın rengi kardan beyaz, kokusu miskten
güzeldi. Bize; "Yiyiniz! Allahü teâlâya yemin ederim ki, bu bal arının
yaptığı bal değildir." dedi. Hayâtımızda bu baldan daha tatlı ve
lezzetli bir şey yememiştik. Bu işe çok şaştık. Köle sonra bize:
"Allahü teâlânın yarattığı böyle hallere şaşanlar ârif değildir. Kim bu
işlerden dolayı şaşarsa, Allah'tan uzaktır. Kim de bu hârikulâde işleri
görerek bu sebeple ibâdet ederse, şüphesiz o da câhildir." dedi.
|