İsa
Aleyhisselâm bir Yahudi
ile yola çıkar. Yanlarına ekmeklerini de almışlardı. Fakat Hz. İsa'nın
iki, Yahûdinin ise üç ekmeği vardı. Yahudi, Hz. İsa'ya göstermeden
ekmeğin birini yedi. İsa aleyhisselâm, Yahûdinin üç ekmeği olduğunu
biliyordu.
— Senin üç ekmeğin vardı,
biri ne oldu? diye sordu.
Yahudi: «Benim ekmeğim iki
idi» diyerek yalan söyledi.
Yollarına devam
ediyorlardı. Bir cüzzamlı hastaya rastladılar, İsa aleyhisselâm asası
ile hafifçe bir vurunca hasta iyileşti. Yahudi bunu gördü, îsa (a.s.)
yine ekmeğinin kaç olduğunu sordu. Yahudi: «İki» diye cevap verdi.
Biraz ileride bîr âmâya
rastladılar, İsa aleyhisselâm teveccüh etti âmânın gözleri açıldı!
— Ekmeğin kaç idi? diye
sordu.
O yine iki olduğunu
söyledi. Bu minval üzere Isa aleyhisselâm'ın mu'cizelerini gördüğü
halde Yahudi îman etmemekte ısrar eder ve yollarına devam ederler.
Bir müddet sonra İsa
aleyhisselâm bir ağacın gölgesinde yatıp uyumaya başlar. O muhitin
valisinin hasta bir kızı vardı. Ölüleri dirilten, hastalara şifa veren
zatın kendi memleketine geldiğini duyup aratmaya başlar. Ağacın altında
uyumakta olan İsa Ruhullah'ın yanına varırlar. Yahudi gelenlere ne
aradıklarını sorar. Onlar meseleyi anlatıp hasta çocuğun iyileşmesi
için yardımını dilediklerini söylediklerinde; Yahudi: «O sizin
aradığınız benim... Getirin hastayı iyileştireyim» der.
Hastayı getirdiklerinde
deynekle bir vurunca çocuğu öldürür. Yahûdiyi hemen yaka-paça valinin
huzuruna çıkarırlar.
— Çocuğu öldürdüğü için
öldürün bunu!, der vali.
Bu sırada İsa aleyhisselâm
uykusundan uyanıp asasının kaybolduğunu görür ve biraz sonra da
meseleyi öğrenir. Kerameti asada sanan yahûdinin asılmak üzere olduğunu
görüp:
— Bu benim arkadaşımdır.
Bunu serbest bırakırsanız, çocuğunuzu biiznillah diriltirim, der.
Maalmemnuniye kabul ederler.
İsa aleyhisselâm ölünün
başına varıp: «Kum biiznillah» deyince çocuk ayağa kalkar. Ve
hastalıktan da kurtulur.
İsa aleyhisselâm'ın bu
mu'cizesini de gören Yahudi'de hâlâ îman alâmeti yoktur.
İsa (a.s.): «Kaç ekmeğin
vardı?» diye sorar ve Yahudi'den gene, «iki» cevabını alır.
Yollarına devam ederler.
Bir müddet gittikten sonra beş parça külçe altına rastlarlar. Külçe
altını o anda taksim etmek mümkün olmadığından İsa aleyhisselâm:
— Kimin ekmeği üçse o üç
parçasını alsın, iki ekmeği olan da iki parça alsın, der.
Bu zamana kadar ekmeğinin
iki olduğunu ısrarla söyleyen Yahudi:
— Benim üç ekmeğim vardı.
Birisini senden gizli olarak yedim. Ben üç parça almam lâzım, der.
İsa aleyhisselâm: «beşi de
senin olsun» diyerek külçe altınları ona bırakıp gider. Bir anda
milyonların sahibi olan Yahudi sevincinden ne yapacağını şaşırır ve
altınların arasında: «Bu da benim, bu da benim» diyerek koşmaya başlar.
Biraz sonra oraya iki kişi gelir, onlar da altınlara ortak olmak
isteyip; «biz de alacağız» derler. Yahudi bakar ki, kurtulmanın imkânı
yok: «Ben eve gidip, at ve araba getireyim. Siz ben gelinceye kadar
burada bekleyin. Ben altınları kesmek için bir de testere alır gelirim»
der ve gider.
Eve varır, karısına
zehirli bir börek yaptırıp atları ve arabayı alarak gelir. Tabii ki, bu
işleri yapıncaya kadar biraz gecikmiştir. Öbürleri ondan şüphelenirler
ve altınların tamamına sahip olmak için Yahûdiyi öldürürler.
Öldürdükten sonra da: «Nasıl olsa altınlar bize kaldı. Şu böreği
yiyelim de ondan sonra gideriz» deyip zehirli böreği yerler. Netice
malûm... Her üçü altınlardan istifade edemez ve dünya hırsıyla geberip
giderler. Gittiği yoldan geri dönen Hazreti İsa, altınların yerinde
durduğunu ve üç kişinin de bu altınlar yüzünden öldüğünü görüp, dünya
nimetlerine meyletmediği için Allah'a şükreder.
|